Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
yöntembilim anketleri | |
YöntemBilim Forumu | Anketler | yöntembilim anketleri |
Konu: bilmek bilmeyi bilmektir... | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya01
Yönetici Kayıt Tarihi: 29-Ekim-2009 Konum: İzmir Gönderilenler: 381 Hak Puan : 10 Kidem : 7 OrtalamaHak : % 100 Irtibar :2 |
Konu: bilmek bilmeyi bilmektir... Gönderim Zamanı: 25-Mart-2014 Saat 06:23 |
bilmek bilmeyi bilmektir...
öğrenme üzerine söylediklerimi burada toplamak istedim.. bu başkalarına bildiklerimi öğretmek güdüsünden ziyade öğrendiklerimi saklama dürtüsünden dolayıdır.. öğrenmeyi tahrik eden saik ile öğretmeye sevk eden hareketten hangisi güçlü bilmek isteyenlere bir belge olsun.. saik.. muharrik.. hareket.. sevk.. belki bu arapça kökenli sözcükleri sevmeyenler var.. belki güdü.. dürtü.. devinim.. yönlendirim gibi türkçe kökenli sözcükleri uydurukça bulunlar var.. belki "öğrenme" ile "bilme" arasındaki farkı benim gibi iyice belirginleştirmemiş ve bulamamış kişiler var.. hafızaya bellek deyince anlayanlar ile zekay "billik" dediğimde afallayanlar olacaktır.. ilk defa duydukları uydurma sözcük için.. buna rağmen billik (zeka) ile bellek (hafıza) nasıl çalışır ki öğrenme gerçekleşir diye merak edenler var.. var oğlu var.. işte bu nedenle yazılarımı okumak isteyenlere bir kaç not yazarak bu konuda öğrenme konusunda yazdıklarımı burada toplamak istiyorum:
1 - http:///www.yontembilim.com sitesinde 1000 yakın yazım var.. bunlardan bir kaç kitap çıkarılabilir. Çıkarmadığıma göre reklam ve propaganda yapan yazıların asli bir değeri yoktur. Sadece yöntembilimsel analizi tanıtmaya ve öğretmeye bir vasıta ve vesiledir.
2 - Mürşid-mürid.. hoca-talebe.. yazar-okuyucu ilişkisinden nefret ederim ve kendimi okunmaya değer hoca ya da okunması gereken bir yazar saymam. Çünkü herkesin gereksinimi ve herkesin gerçeği ayrıdır.
3 - Yazılarım yöntembilimsel analizin reklam ve propagandası dışında bir amaçla yazılmadığından eğitici ve öğretici değildir.
4 - Yazılarımdaki siyasi görüşlerim ve dini düşüncelerim "insan" ve "mü'min" olarak bunlardan kedimi sıyıramadığım ve soyutluyumadığımdandır.
5 - Siyasi yandaşlık ve görüşlerimi, dini düşünce ve inançlarımı.. insanbilime ait içerikleri dile getirmenin ve düz yazıyla dillendirmemin diğer bir nedeni ve belkide asıl sebebi saydam ve soyut olan YÖNTENBİLİMSEL ANALİZ'in biçini doldurmak ve ve somutlaştırıp göstermek içindir.
Bu nedenle DÜZ YAZILARIMI, bilgi içeriklerimin, dini düşüncelerimin ve siyasi görüşlerimin esas alınıp yazar, hoca ve mürşid olarak okunmasını önermiyorum ve TAVSİYE ETMİYORUM.
Çünkü bizim bir başka projemiz var:
http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=328&FID=1&PR=3
Öğrenme.. bilgi paylaşma değil öğrenmeyi öğrenme... Bu teorik ve kuramsal bir çalışma değil pratik ve uygulamalı bir uğraşma.. hadi şu "ma"yı sevmiyorum.. çalışım ve uğraşım...
Öğrenme ile bilme arasında fark var.. bir yazımda tartışmıştım.. insan doğuştan "alîm"dir.. marifet sahibi olur. yani bilgi öğrenir.. İnsanın kabli / önsel / a priori bilgi sahibi olması zati değil Allah'ın "Âlîm" esmasının tecellisidir ve bu olaya talim-i esma suretinde Kur'an-ı Mu’ciz-ül Beyan’da işaret edilmiştir. Keza Rahman suresinin giriş cümlesinde de insana BEYAN’ın öğretildiği açıklanır. Başka bir yazımda bu ilim-irfan konusuna değinmiştim. Mesela bu konuda Koca Yunus’un "İlim ilim bilmektir" tümcesini Dücane'nin BİLMEK BİLMEYİ BİLMEKTİR çevirisinin doğru olduğunu düşünüyordum. Oysa doğru çeviri: "Öğrenmek, öğrenmeyi öğrenmektir." ya da "Öğrenmek öğrenmeyi bilmektir." ya da Öğrenmek, bilmeyi öğrenmektir." Ya da "Bilmek, öğrenmeyi öğrenmektir. " Ya da "Bilmek, öğrenmeyi bilmektir." Ya da "Bilmek, bilmeyi öğrenmektir." olabilir. Böylece ortaya çıkarılan bu yedi tümceyle kafası karışan birisinin çıkıp arkadaş sen kafayı mı yedin ? dese onun da.. benim de.. öğreneceğim şeyler var. Şimdi daha net tercüme yapamazken nerede kaldı yetkin bir yorumlamasına yapabilelim. Gerçi başka bir yazımda pek çok yorumları ortaya koymuştum ve koyabilirsiniz.. bilmek, sevmeyi bilmektir; bilmek, düşünmeyi bilmektir; bilmek yöntemi bilmektir; bilmek çalmayı bilmektir; bilmek çalışmayı bilmektir.. uzar gider.. hasılı yeni yılda bir öğrenme furyası ile başladım.. bu gün personelimin arabası ile yeni yerleştiğim yerde yeni işyerime geldik.. yanlış yoldan geldiğimizi sanmıştık ama tam tersine altı aydır geldiğimiz uzun yoldan çok daha kısa bir yoldan geldiğimizi öğrendik. Evet.. bazen sıralı ve düzenli bazen rastgele ve gelişigüzel yöntemlerle öğrenmemizin temel makenizması olan DENEME-YANILMA sürecinden pek çok birikim ve kazanımımız var. Bu tür deneme ve yanılmaya dayalı, araştırma ve geliştirmeye bağlı öğrenmeler hem kişisel yaşamımızın kökeni hem uygarlığın ilerleyişinin temelidir. İşte buna felsefe dilinde bu tür öğrenmelere a postirori / sonsal / Ba'di bilgi denilir.. yani bizim hem deney ve doğum ÖNCESİ bildiğimiz kabli öğrenme var hem doğum ve deney SONRASI öğrendiğimiz ba'di bilgimiz var. Bu iki türlü kabli ve ba’di çözümleme ve analizlerimizden başka bir de ikisinin senteziyle terkibi ve bireşimsel öğrendiğimiz bilgilerimiz var.
Öğrenme için bir resim kapısı ekleyeyim dedim bunu buldum.. ilk inen suresi.. alak suresinin ilk tümcelerinden.. O kerem sahibi Rabbinin adıyle oku.. "alleme bil kalem" "allemelinsane mâ lem ya'lem" KALEM ile insana bilmediğini ÖĞRETTİ.. evet insanın bildiğini sandığını bir konuyu bilmediğini ve yanlış bildiğini bilmesi bir ÖĞRENME olduğu gibi.. bilmediği bir konuyu bilmesi de ÖĞRENME'dir. Unuttuklarımızı anımsamamıza vesile olan KALEM ve kitabeti olduğu gibi çağdaş kalem olan bilgisayarlar (BELGESAYARLAR) dahi bir kalemdir. Hasılı.. dil.. düşünme.. düşünme.. öğrenme.. bilme.. konusunda alacağımız bir yığın yol ve ufuk var. Ancak öğrenmeyi öğrenme noktasında yöntembilimsel analizin yeni bir DİL ve yeni bir HİKMET olarak bu yolda çok hizmet edeceğini de düşünüyorum.. ancak ne yazık ki bu güne kadar bu yola baş koyacak fazla bir partner.. arkadaş ve yoldaş bulamadım. Bakalım bu yeni yıl.. yeni yol.. önümze ne çıkaracak
bu yazının yazıldığı 2014 yılının ilk gününün akşamı eve giderken trafik kazası geçirdim.. evvelallah emniyet kemerim bağlı olduğundan ucuz atlattık çok şükür.. bu yüzden öğrenmeye ilişkin bu yazı benim için önemlidir.. ikincisi duyduğumdan beri Koca Yunus'un "ilim ilim bilmektir." tümcesini Dücane'nin "Bilmek bilmeyi bilmektir" çevirisinden başka çevirileri elde ettiğim bir denemedir. Üçüncüsü face'deki yerimde geçmiş yazılarımı okuyan Selahattin Kaya kardeşimden haberdar olmamdır.. paylaşımı için kendisine minnettarım
İRFAN DEMİRPARMAK ilim kendini bilmektir hiç birşey bilmediğini bilmektir
Sokrat'ın, bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir, dediği söylenir. Bu Sokratın felsefesinden kaynaklanır. Sokrat tüm bilgilerin doğuştan geldiğini yani felsefede a priori denilen önsel / kabli bilgiler olduğunu savunan kuramdan yanadır. Doğmatık ve akılcı felsefeden başka bir de septik ve deneyci felsefe var ki bu da tam tersine bütün bilgilerin doğum ve yaşamla birlikte ortaya çıktığını savunur. Çağdmaş Bilgi Kuramının kurucusu E.Kant bilginin her iki kanaldan da geldiği ortaya koyar.. hem doğuştan gelen a priori bilgilerimiz vardır.. mantık ilkeleri gibi.. hem doğumdan sonra ortaya çıkan deneyimsel bilgilerimiz vardır.. dış beş duyum gibi.. işte bilgi bu ikisiyle kurulur.. hem gözlem verileri (GERÇEK) hem akıl ilkeleriyle yapılan yorumlarla (DOĞRU) ile bilgiyi kurarız. Bu yüzden o zamandan beri bilgi hem gerçek hem doğru olmalıdır diyoruz. Osmanziya da diyor ki insan bir şey bilmez değil bilir.. iki şey bilir fakat onu da karıştırır.. örneğin çoğu insanlık Kant'a kadar bilgimizin bu iki durumunu karıştırıyordu.. karar verirken evet mi hayır mı diyeceksin karıştırırsın.. bir ihtimalin olasılığı çoğu durumda fifty fifty dir. Bir ömür boyu bilinenlerden bilinmiyenlere doğru giderek uygarlığı ilerletiyoruz..
bu gün iki şeyi kesin olarak biliyoruz.. sonsal olan DIŞ BEŞ duyu verileriyle aldığımız mahsusat.. diğeri deney öncesi ve doğumla gelen yani önsel olan akıl ilkeleri yani makulat.. bu iki bilgiden başka, deneyden alınan gerçek ve akıl ilkeleriyle elde edilen doğru.. BİLGİ HALİNDE birleştirilip dil ile saklandığında ortaya MEKSUBAT çıkar.. yani keşf (bulgu) ile açıkğa çıkarılan ya da yargılaramala çıkarımlanan.. söz ile biriktilen.. düşünce ile eklemlenen.. söz ile saklanan.. kazanılmış bilgelerimiz.. bir bu üçüncü kaynağı dördüncü bir kaynak eklenir ki buna da MENKULAT diyoruz.. nakledilen ve özellik vahy ile inzal olunan İLAHİ SÖZLER ki bunlar semavi kitapların ayetleridir. Sonuçta dört bilgi kaynağı ve bu kaynakların dördüncüsü elimizde olan dört kutsal kitab.. her halde biz de boşuna dört dört dört deyip durmuyoruz....
bilgi kaynakları:
Makulat
Mahsusat
Meksubat
Menkulat
Bu bilgi kaynaklarında ikisi ortak.. İNSAN da olan ÖNSEL makul ilkelere ile EVRENDEN gelen SONSAL mahsus veriler.. yani kavramlar ve görüler ile BİLGİ kuruluyor.. böylece
gözlem + yorum= BİLGİ
gerçekleşiyor..
Bu tam olarak böyle mi ? hadi biraz daha ayrıntı ekleyelim:
Gözlem VERİSİ + İLKE yorum’u = BİLGİ
Biraz daha ayrıntı ekleyelim:
Gözlemsel VERİ görüsü + kavramsal İLKE yorum’u = BİLGİ
Bilgiyi oluşturan veriler ve bilgiyi kuran ilkeler üzerine söz söylemek koskoca BİLGİ KURAMI’nı oluşturur. Bu konuda söylenen BİÇİMSEL sözler yani sözler içindeki “bilgi” ve “gerçek” İÇERİKLERİ hakkında düşünce ve görüşler birbirinden farklıdır.. uzmanı olmayan bu biçim ve içerik farkını anlamayabilir.. ve anlamadığı şeyleri de insan okumaz sıkılır gider.. ve iyi de yapar.. ancak anlamak isteyen dayanır ve bir süre sonra anlamaya başlar ve daha iyi bir iş yapar.. çünkü Koca Yunus’un “bilmek, bilmeyi bilmektir” sözüne gelir.. nasıl bildiğini bilmiyorsa bir insan diğer bilmeleri yani bütün bilmeleri hiçbir şeyi bilmiyor anlamına gelmiyor mu ? Acaba Sokrat bunu mu demek istedi ? Sokratı okumadığım için bilmiyorum! Acaba okusam kendi bildiklerimle karşılaşmak suretiyle onu okuduğum ve böylece geçirdiğim zamana hayıflanmayacak mıyım ?
Kant’ın ünlü bir sözü var:
“Kavramsız GÖRÜLER kördür.. görüşüz KAVRAMLAR ise boştur..”
Acaba Sokrat burada bizim kavramlarla kurgulama yapan ÖZDEŞLİK aynamızı mı kast etti ? Çünkü eğer görüntü yoksa saydam ayna boştur. . Ve bu boş aynaya erişen kişi aynadaki görüntülerin yani veriler ve görülerin gelip geçici olduğunu gördüğünde bildikleri önemini ve değerini mi yitirdi ? Çünkü kalıcı olmayan yalancı dünya boştur. . okumadığım için bunu bilmiyorum.
Fakat size okumadan GÖRECEĞİNİZ ve onunla öreceğiniz ve öğreneceğiniz iki nokta vereceğim:
bir işte size iki nokta: ister yan yana koyun.. ister üst üste:
|
|
BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir
|
|
hakikat yolcusu
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 04-Mayıs-2022 Gönderilenler: 1 Hak Puan : 0 Kidem : 5 OrtalamaHak : % 0 Irtibar :0 |
Gönderim Zamanı: 04-Mayıs-2022 Saat 20:00 |
Bil-mek, Bil-gi, bu yazı, Delfi tapınağı kapısında yazan KENDİNİ BİL yazısından, bilgi, haikat, doğru, gerçek ayırımına, duyu organlarıyla , gerçek olanı ne kadar algılayabildiğimize ve pek çok yöne ve alana potansiyel tartışma konuları içeriyor görüşüme göre.
|
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 06-Mayıs-2022 Saat 08:07 |
Hakikat Yolcusu, formumuza katılımınız ve katkınız için teşekkür ederim.. bu yazı Günlük dilin düz yazısıyla sunulmuş bir reklamdır.. tablosu bile yok.. sonuçta bir kulağımızdan girip diğerinden çıkmıştır.. kuşkusuz bazı tortular bırakıp gitmiştir.. ancak YBA de asıl olan söylediğini gösterebilmektir. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız.
|
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Açık Forumda Anketlerde Oy Kullanma |