Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Yöntembilim | |
YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim |
Konu: 4.YOL UZERINE | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3386 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: 4.YOL UZERINE Gönderim Zamanı: 01-Şubat-2015 Saat 03:05 |
KENDİNİ BİL, Antik Yunan'daki Delfi Tapınağındaki bir yazı değil.. anlığımızın liflerin "DE" kazılı bir ARAYIŞ'tır.. Tanrı RA diye başlayanlara kızma.. onlar RAhman ve RAhîm olan'ın Cemalli RABBÜLALEMİN'inden ve celalli MALİKİYEVMİDDİN'ninden haberleri yoktur.. ancak haber vermekte sana düşer, düşünürsen ve üşenmezsen... Çünkü ışık nesneleri aydınlatır "gerçek"i ise insan insana "anla"tır.. Öyle ise anlığına.. vehim ve hayalinden ilmine ve iradene.. yönel, yargı ve yükleminden mantığına ve meşietine.. dön; bilgin ve sevgin aklın ve kalbinde birleştiğinde.. gereksinim ve arayışınla dünyan ve ahiretin aydınlandığında.. önünü göreceksin.. o zaman korkmadan yürü.. aradığını hem bulacaksın hem olacaksın, İnşaallah. MB Şadi Şirazi demiş.. Aşka uçarsan kanatların yanar.. Mevlana ise.. Aşka uçamazsan kanat neye yarar.. Yunus ise Aşka varınca kanadı kim arar.. söylemişler.. İmamı Nursi de dirayet ediyor ve diyor ki Akıl kalbe demiş ben senin gibi uçamam KANATLARIM yok.. delil ve hüccet AYAKLARIM var. Osmanziya da diyor ki ayakları kanatlara tercih ettim.. sorudan yanıta ÇİZGİ suretinin sağlamlığı ve savdan kanıta gidecek HADD şeklinin salihliği yoksa.. boş ve katı YÖNTEM ilkeleri .. kör ve kesin İMAN ülküleri .. arasındaki tüm bilgiler, oyunlar ve öyküler KUŞKULUDUR.. kartal kuşu olsan ne yazar ? DY 31.01.2014 Cumartesi günü.. 4.yol ekolünden Sayın A.Cemal GÜRSOY'un İzmir'de verdiği Konferansa katıldım.. Bu konferans vesilesiyle George Ivanovich Gurdjieff (1866 – 1949) ve Peter Demianovich Ouspensky(1878-1947) Mollo Google'nun baş muallimi Wikipedi bilglerinden haberdar oldum.. Daha sonra İmamı Nursi'nin ( Bediuazzaman Said Nursi) hakkında ne dediğine baktım.. gördüm ki sonunda şunu yazıyor: Sadettin Merdin'e göre Said Nursi’nin tüm ontolojisi “âyan-ı sabite” üzerine, tüm kozmolojisi de “Âlem-i misal” üzerine kurulmuştur ve bu görüşler tamamen Said Nursi'nin aşağıladığı Yunan filozoflarından alıntıdır. "Said Nursi, zındık diye öldürülen Şeyhü’l-İşrak Sühreverdî kadar felsefeye göbeğinden bağlı olduğu görülmektedir. Gerçekten bunlar tümüyle safsatadır. Cafcaflı laflarla örülmüş tasavvufî demagojilerdir." Sadettin Merdin risalelerde sıkça tekrarlanan yazdırıldı, "bu kadarına izin verildi", "izin verilmediği için yazdırılmadı gibi" sözlerden hareketle Said Nursi'yi mütenebbi (peygamberlik iddiası içerisinde) olmakla da eleştirmiştir.” Diğer iki doğulu hakkında MENFİ bilgi verilmez iken İmamı Nursi hakkında böyle olumsuz bilgi verilmesi bu hazretin ve muallimin NESNEL VE OBJEKTİF olmadığını savını ileri sürmeme neden oldu.. Her ne kadar nette.. Çeşitli nurcu fraksiyonlarda dahil olmak üzere hangi yandan olursa olsun yandaş mezheb, meslek ve meşreblerin bolca tanıtım ve reklamları bulunmasına rağmen herkes için güvenilir bir BİLGİ KAYNAĞINA ihtiyaç bulunduğu ortada.. bu ideale ne kadar yaklaşabiliriz bilemiyor ama bu gün için elimizden gelen bu.. bilgi toplumu ve hukuk devleti ülkelerine eriştiğimiz kadar sözün içerdiği bilgi ve buyruk konusunda çekincelerimizi diri tutmamız gerekmektedir. Bu günkü deneyimimde sözün içeriği bilgi ve buyruğun sağlamlı ve sağlıklı olması kadar bu içeriğin anlaşılır olması ve olmaması konusunun da önemli olduğunu “anladım.” Sözün içeriğinin anlaşılır olup olmamasının, onun içeriğinin güvenilir olup olmamasının garantisi bulunmadığını fark ettim. Her ne kadar kurumsal olarak bilgi hem gerçek hem doğru olmalıdır.. buyruk hem güzel hem iyi olmalıdır.. diyebiliriz ama bunu HEMEN elde etmek genellikle güçtür.. çünkü bu dört değer kendini hemen ele vermez.. çaba göstermeniz.. süreç geçirmeniz.. ve “yakın” derecenizin artması gerekmektedir. Örneğin İmamı Nursi yazıları ve bunlardaki düşünce ve görüşleri hakkında yakinim olduğu için Sadettin Merdin’in eleştirisi bana “komik” geldi.. Yakinim olmadığı için Evren ilimlerinden çok insan ilimleriyle ilgilenen DOĞU KÜLTÜRÜ ve özellikle Hind kültürü ve bu arada Gurdjieff ve Ouspensky eserleri, düşünceleri ve görüşleri hakkındaki bilgiler de bana çok “ilginç” geldi.. Kuşkusuz.. doğunun ve batının öncüleri olan Aristo, Dekart ve Kant ile İmamı Gazali, Mevlana ve İmamı Rabbani hakkındaki bilgilerimiz bu değerleri geçmişte eserleriyle bıraktığı izler.. bunların alanları hakkında söylediklerinin güvenilirliği konusunda fazla bir kuşku doğurmaz ya da olumsuz bir yargı vermez. Ancak on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğin ve yirminci yüzyılın ilk yarısında yaşamaz Gurdjieff, Ouspensky ve Nursi hakkında, eserleriyle doğrudan irtibata geçmedikçe böyle kuşkusuz ve olumlu kanaat uyandıramayabilir.. Bu yazarların eserlerinin içeriği kavram ve konular hakkında uygulama ve etkinlikleri hakkında açık ve kayd edilen bir bilginin olmayışı ve literatürlerinin bulunmayışıdır. Örneğin İmama Gazalinin etkili olduğu bir SELÇUKLU devleti.. Mevlana ve Hacı Bektaşın fikir ve müntesipleriyle birlikte inşa ettiği OSMANLI devleti.. Aristonun beslediği Yunan Medeniyeti.. Kant’ın inşa ettiği CEMİYET-İ AKVAM (Birleşmiş Milletler) vardır.. yani doğunun ve batının bu öncülerinin kuramsal ve kavramsal kültürel tabanları üzerine yükselen sosyal, ekonomik ve politik güç olan devletler ve tarih vardır. Şimdi doğunun ve batının kültürlerinin gelişen siber uzayın HIZLI ve GENİŞ bilimiş olanaklarının etkisiyle çabuk ve etkili bir iletişim ve etkileşime girdiğini ve giriştiğini düşünürsek geleceğin nasıl biçimleneceğini kestiremeyiz.. 1850-1950 yılları arasa yaşamış bu insanların “tanınmış”lığı çağdaş sinema yönetmelerin.. örneğin Lucas ve Spielberg, “ünlü”lüğü ile karşılaştırırsak görsel ve işitsel dünyanın ezici baskısını ve etkisini görürüz. İnsan sinema öyküsüyle ve öykünün kahramanıyla özdeşleşmak suretiyle de hakikatı arar.. okumak, yaşamak ve anlamak seklinde de hakikatı arar.. Her ikisinde de DİL’i kullanır ancak dilin farklı taraflarını kullanır. Emile Boutroux (1845-1921) zorunluluk arttıkça gerçeklik azalır.. gerçeklik arttıkça zorunluluk azalır.. diyerek suret ve şekil arasındaki ters oranı ifade etmişti.. Ben okuyucularıma.. bağışlayın yazar olmadığım halde bu terimizi kullandım.. ilginç, gizemli içeriği olan yazılarımla ki onun için “özgün” ve “farklı” tabirlerini kullanıyorlar, reklamını yaptığım yöntembilimsel analizin mutfağı olan analitik düzlemin görsel, mantıksal ve metodik kullanımının hiçbir zeka ve hafıza gücü gerektirmeyen yararlılğını.. bilgi birikimi ve alan uzmanlığı istemeyen verimliliğini kanıtlayamadım.. amma bunun kanıtları olan binlerce demiyeyim.. on-binlerce.. ve ömrüm varsa yüzbinlerce metaryali KANIT olarak ortaya koydum. Çokluğu ile anlaşılmaması arasındaki “karşıtlık”, benim içerikli bilgi veren yazar olma ya da aydınlatıcı bulunma gibi derdimin bulunmayışından kaynaklanmaktadır. Her nasıl bir bilgiye ihtiyacı varsa onu doğal ve yapay olarak bulabileceği bir DİL (lügat) ve kültür (millet) alanının hem de örgütsel tabanlı okullu (diplomalı) ya da alaylı (yetenektli) uzmanlar güvenilirliğinde bulabileceğidir. Hele birde Molla Google ve Muallim Vikipedia varsa artık ANSİKLOPEDİ ve KİTAPLARA dahi ihtiyak kalmamıştır! Buralarda olabildiğinde açık ve anlaşılır bilgi ve belge içeriği verdikçe artık “sağlam” bilgi ve “sağlıklı” buyruğu arayamaya ihtiyaç kalmadan gereksinimimizi sağlayacak.. karşılayacak.. doyuracak.. kandıracak görüş, düşünce ve yargılar bulabileceğiz. Ancak bunlar hiçbir zaman KENDİ ELİMİZLE VE GÖNLÜMÜZLE elde edeceğimiz arayışımızı karşılayamayacaktır. Çünkü hepsi hazır bilgilerdir.. dolaylı belgelerdir.. kolay ve anlaşılır konulardır. Oysa yöntembilimsel analiz hem gerçeği kendimizin bulmasına.. hatta kendimizin inşa etmesine.. hem sağlam bilgi hem sağlıklı buyruk olmasına.. YARDIM edecek bir anlam sürücü ve anlatım aygıtı EDİNİLMESİNE ilişkin bir çalışmadır.. Şimdi bu öğren-i-ci’nin çalışmasına arkadaşlık edecek bir ARAYICI’nin 25 yıldır çıkmaması.. yukarıda sunduğum karşıtlıktan başka, ŞİMDİLİK, bir açıklamam yoktur. Belki gelecekte kendim ya da başkaları daha açık ve seçik sunacaklar ve büyük bir olasılıkla da bunun kişiliğime bağlı öğret-i-ci’liğim bulunmamasına bağlayacaklardır. İçerikle fazla alakası olmayan ortak metodik konuların, KİŞİSEL düşünmeyle ve düşünceyle, BİREYSEL arayışla ve yaşayışla.. KÜLTÜREL yürütüş ve uygulayışla.. bunlardaki çeşitlilik ve aralarındaki ayrıklık nedeniyle etki ve tepki ilişkileri ters oranlıdır. Ortak olanın etkisi ayrık olana daha fazla.. ayrık olanın ortak olana etkisi daha azdır. Örneğin bir tür ortak biçim ve yöntem olan diller birbirinden kural almazlar ama bir tür ayrık içerik ve yazım olan kelime alabilirler. Keza duyusal yönelişle, duygusal yaklaşımla ve düşünsel yürüyüşle doğrudan bağlantısı bulunmayan önsel ve a priori YÖNTEMBİLİMSEL ilke ve kuralların değişim ve dönüşümlerin yüzyılda değil de yüzyıllarda ortaya çıktığı nazara alınırsa.. örneğin 2500 yıl önce yazılan Organon-Mantık (Aristo -MÖ 384 – 7 Mart MÖ 322) ile 1611 yılında çıkan Analitik Düzlem (Dekart 1596-1650) yaklaşık 4000 sene eder.. bu süre yazınının bulunduğunu süreye eşittir.. yani yazı organondan 1500 sene önce bulunmuştur.. demek ki ortalama 1500 senede bir metod değişiyor… köklü olmasa da.. Demek ki yöntembilimsel değişimin olması için 3500 yılını beklemek lazım! Gülüyorsunuz değil mi. Peşin ve çabuk sonucu görünce gülersiniz tabi Bu nedenle YÖNTEMBİLİMSEL ANALİZ’ime 25 senedir bir öğren-i-ci bulamama şaşmıyorum.. Ancak hızlı iletişim olduğu bir çağda bu surenin.. 350 ya da 50 seneye kısalabileceğini düşünüyorum.. Sabahattin Kaya kardeşimin bahsetti LUCY filmini dün akşam seyrettim.. kulakları çınlasın.. bu günde bu konferansa katılışım tevafuk oldu.. Beynin giderek daha çok kullanılacağı.. aslında insanlar her çağda TÜM BEYNİNİ kullanmıştır lakin aradaki sinaps sayısı belki bu günkü kadar değildi.. çünkü bu kadar DENEYİMLER yaşanmamıştı.. uygun bir ilimler tasnifiyle yani BİLGİ YERLEŞTİRİMLERİYLE bilgilerin ve kitapların birbiriyle iletişim kuracağı bilgi bankaları düşünmüştüm 1990’larda bu gün KİŞİLER birbiriyle iletişim kuruyorlar. Yani bilgi hücreleri değil bilgi birimleri bağlantı kuruyorlar. Ve bağlantı kuran herkes SAĞLAM VE SAĞLIKLI bilgi ve buyruk aramasa da ve çok az sayıda olsa da bu arayıcılar.. işte ben onları düşünüyor ve bunlara yeni ve özgün bir anlam sürücü ve anlatım aygıtı ile yardım edilmesini kendi kişisel gerçeklerini kurmalarından daha önemli ve değerli olduğunu anlayacak düşünenleri arıyorum. Uzun oldu, bağışlayın ve sağlıcakla kalın. Osmanziya George Ivanovich Gurdjieff (13 Ocak 1866? – 29 Ekim 1949): Yirminci yüzyılın ilkyarısında etkili olmuș ruhani öǧretmen, guru ve yazardır. Kafkasya'da doǧmuș, çocukluǧu Kars'ta geçmiștir. İnsan hayatının amacını sorgulamıș ve yanıtları eski geleneklerin içinde bulacaǧı düșüncesiyle, gerçeǧe ulașmak için Hindistan, Tibet, Orta Asya, Anadolu ve Mısır'da yirmi yıl kadar gezgin olarak dolașmıștır. Fakirlerden (beden kontrolü odaklı), rahiplerden (duygu kontrolü odaklı) ve yogilerden (zihin kontrolü odaklı) etkilenmiș, ancak yolculuğunun sonunda kendisi Dördüncü Yol adını verdiǧi bir öǧreti yaratmıștır. Dördüncü Yol'un diğer üç yoldan farkı günlük hayat içinde uygulanabilir olması ve beden, duygu ve zihin dengesinin kurulmasıdır. İnsanların hipnoz durumuna benzer bir uykuda olduklarını, Dördüncü Yol'un insanları bu durumdan kurtaracaǧını ve tam bilinç seviyesine yükselteceǧini savunmuștur. Hayatının sonuna kadar bu öǧretisini batı dünyasına tanıtmak için çalıșmıștır. |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |