OZ

Öz.. töz'ün ve köz'ün özü gibi toz'un ve koz'un oz'u var.. öz özek, oz odak demektir.. öz merkezi "bir" noktadır.. "oz" iki noktadır.. daire ve özek (merkez) olgusal değil kuramsal ve kurgusal bir varlıktır.. realite bulunmaz.. ancak realiteye onun tanımlıyor ve ondan yararlanıyoruz. Şimdi özek bu ise "öz" nasıldır kimbilir.. öz bizim bilgimize nazaran "sözel" bir varlıktır.. "öz" bir el, biz yaratılanlar için durumu bu iken bizim dil ile erişebileceğimiz en son noktanın öz değil OZ olduğunu düşünüyorum.. akıl ve kalb.. yani us ve uz.. tabiat ve tarih.. doğa ve dönen.. mekan ve zaman.. uzam ve süre.. mana ve gaye.. anlam ve amaç.. nefis ve ene.. kendilik ve benlik... ben ve sen.. can ve canan.. bunların hepsi, odaktık.. ozaktır.. ikiliktir.. şef'dir.. zevcdir.. zıdddır.. niddir.. hasılı düaliteden kurtulamayız.. imkan içinde.. ancak imkandan vucuba geçmek demek olan İMAN bize bir kapı açar sadece.. bu yüzden ÖZGÜR sözcüğünü beğenmiyorum.. özümüzü var saysak bile onun gür olduğunu kabul edebilir miyiz ? ya da gürümüz öz olduğunu..yani asli ve zati birincil bir varlık kabul edebilir miyiz ? Ruhumuz ve özürlüğü asli ve zati değil yani.. Sonunda özdeşlik.. özgürlük.. özel.. özgünlük.. özgülük.. şeklinde dilin ifade ettiği en son nokta ve uç ve temel ve kök.. bir muamma.. ancak OZ bir ayan ve ayna.. biz aynaya bakalım.. ötesi için söyleyeceğimiz sözleri içimizde ve sırrımızda bırakalım ki bunları biri de "öz"dür.. aksi halde bilmeden şirk'e düşebiliriz diye korkarım...


BİLGİ    VE    SEVGİ
sevgiyle öyledir.. lakin bilgiyle dörttür; akl-ı salih gördüğü makulat.. nakli sahinin gördüğü münzelat... lisanı salimin ördüğü mahsusat.. kalbi selimin gördüğü mekşufat.. SAĞDAKİ makul kök ve münzel temel ikincil olarak KESB edilen soldaki mahsusat sayısız ve mekşufat sınırsızdır...
Bilgi ve sevgi arasında bir öncelik ilişkisi var ise ilgiden ilk çıkanın BİLGİ olması gerektiğini düşünürüm.. sevgi konusu yoksa sevgi olur mu ? Sevgi ise nedensiz ve koşulsuz yani doğrudan doğruya şu dört nesnede ortaya çıkıyor; güzellik ve iyilik.. yetkinlik ve yücelik ululuk ve büyüklük.. yarar ve çıkar.. neden güzeli severiz.. niçin yüceliği sayarız.. nasıl yararlılığa çekiliriz bilemiyiz.

Fatma Hanım haklı.. su içmek örneği verilir.. ameliyattan yeni çıkana haram.. ishal olana vacib.. normal insana ise mübah.. isterse içer.. isterse içmez.. sonuç su içmek; kötü de olabilir iyi de.. ancak bilgi (doğru ve gerçek) nesnelerinin kavramsallığı ve değer objelerinin (iyi ve güzel) ortak protipleri var sayılır.. buna bir örnek kafamızdaki iktisat ilkesi ile gönlümüzdeki adalet ülküsüdür.. keza.. mala.. cana.. onura.. namusa saldırı hem ahlak hem hukuk bakımından olumsuz bulunmuştur. Sanırım değişen uygulamalardır ve kararlardır.. durumu ve statülerdir.. yasalar.. yasaklar.. koşullar ve kurallar değil..
çünkü en genel yasalar.. istatistikidir.. Saygıdeğer HocamRecep Bayhan gridir gerçek demiş, aynen katılıyorum. Ancak bu demek değildir gri gerçek yanında siyah HAKK ve beyaz BATIL yok demek değildir..



LİSAN
hal İŞ demektir
kal DE anlamına gelir
HAVL değişim olarak çevrilir
KAVL "deyişim" olarak karşılanabilir
De-Y-iŞ
deyişim
De-G-iŞ
değişim
yani önce deyişim gelir sonra değişim olur
eki LİSAN nasıl karşılacak yani lisanın TÜRKÇE'sine ne denilecek ? DİL mi ? DeLiŞ'im denilmesini önermeştim... belki Diyalektik'i göstergelemesi bakımından DYL de derim bazen DNY (dünya) halinin ve DYN (dil) kalinin tam ortasına yerleştirilmek üzere..
Havl-i LISAN.. kavl-i NASIL'dir.. deyişimin dili olan DEĞİŞİM.. sadece NASIL'ı gösterir.. yani dil neden ve niçini gösteremez.. anlam ve amaç bizim düşüncemizin son duraklarıdır çünkü.. varlıkları ve olayları.. nesneleri ve kimseleri anlamlandırırız.. amaçlandırırız.. ancak anlamın amacını ya da amacın anlamını bilemeyiz.. diye düşünüyorum.. sorular düşüncelerimizin kategorileridir.. kaç.. kim.. ne.. nasıl.. neden.. niçin.. nerede.. nereden.. nereye.. gibi sözcükler belki toptan ASLIN NE OLDUĞU konusundaki sorularımızı oluştururlar ve biz buna DİL adını veriyoruz.. LİSAN diyoruz.. işte bu lisanın sağında kavl.. solunda havl YERLEŞTİRİLMİŞTİR üstüne hal.. altına kal.. OTURTULMUŞTUR.. hal ve kal eş zamanlı ve dikey DURUMDA.. havl ve kavl ise ard zamanlı ve yatay KONUMDA..

HAK VE BATIL
en genel yasalar.. istatistikidir.. Saygıdeğer HocamRecep Bayhan gridir gerçek demiş, aynen katılıyorum. Ancak bu demek değildir gri gerçek yanında siyah HAKK ve beyaz BATIL yok demek değildir..
Ya Rabbi bizi hakkı hak olarak göster uyumayı nasip et.. batılı batıl olarak göster kaçınmayı nasip et.. diye bir dua vardır.. bu yüzden bazılarımız batılı beyaz ve hakk olarak görebilir ve ona uyabilir.. yada hakkı siyah ve batıl olarak görebilir ve ondan kaçabilir.. sonuçta bunlar gri şuhuda ve gerçeğe değil.. siyah-beyaz gayba ve mutlaka dairdir.. yani gaybın siyah ya da beyaz olduğu kurgusal.. düşünsel.. kuramsal.. inançsal.. biz gizem ve bilinmezdir.
sorunun yanıtımı anlamadım ya da bu yanıt benim mentaliteme uymuyor anlamına geliyor haklısın.. ve çok iyi anlıyorum.. gerçek zaten gri idi.. bir de tutunacak dalımız inancın kesinliği idi.. onu da berhava edip infilak ettirdiniz... geriye ne kaldı demek istiyordunuz.. üstelik beyaz bildiğim hakkı siyah dediniz.. bu yetmizmiş gibi siyah bildiğimiz batıla da beyaz dediniz.. şimdi bu durumda biz ne yapacağız ? diye soruyorsunuz sanırım smile ifade simgesi e tabi insan düşüncesini ve inancını başkalarının bildirdiğine göre dizayn ederse olacağı bu değil mi,..
valla benim siyah ve beyazım sentezlenmiş gri değil ve aynı zamanda analizlenmiş ak ve kara da değil.. ya siyahdır ya da beyazdır.. manasında.. ikisi bir arada olmaz yani.. kalbinde siyah varsa bu siyahtır.. beyaz ikincil kalır.. kalbinde beyaz var ise bu beyazdır siyah ikincil kalır anlamında bir siyah ve beyaz.. görüyorsunuz arkadaşlar dil ne kadar yetersiz.. arda arda dizilmiş vagonlar gibi geliyor sözcükler.. birini öne aldınmı sanki diğeri göz ardı adıyor ve unutuyor ya da yok sanıyor ve hatta yok sayıyor gibi oluyorsunuz.. işte bu yüzden bu çok yönle Birlik ve ikilik.. dışarıda sayıp döktüklerin değil içeride gördüklerindir.. desem ne anlaşılır ? Yani karşında bin ta sanrıyı görüpte işte bunuların BİR tanesi TANRI'dır demek değildir.. senin İSTEDİKLERİN ile Tanrı'nın DEDİKLERİ arasında bir seçim yapmandır bazı anlarda ve alanlarda.. işte burada kendini feda etmedikçe O'nu bulamazsın.. işte böylece tevhid kali değil hali bir hal olur.. havli bir kavl olur.. diye biliyorum.. bak düşünüyorum demiyorum biliyorum.. yani yaşıyorum demektir. ve bu ve buna benzer sözlerim ve sözlerimizle açık ve seçik hale getiririz.. İnşaallah. Bu hal konuları susulacak bir alandadır.. bunun seslenecek alana yansıma sağlam ve sağlıklı bilgi ve buyruklarla.. verimli ve yararlı iş ve işletimlerle.. barışa hizmet eden çalışmalarla.. sınava ve yarışı kazandıran uğraşmalarla.. ortaya çıkacaktır.. çıkmalıdır.. hep şunu bilip şunu söylemişimdir: Müslüman ikiyi bir görür.. teslim olmayan biri iki görür.. bu durumda ne ikilik kalkıyor ne birlik yadsınıyor.. amma bazıları dinamik bir zihne sahip olmadığından statik bir durum arıyor ve bunu adına da BİRLİK adı veriyor.. benim içinden de keşke konuşmasaydı diyesim geliyor... çünkü birliği yaşanmaz ve sevimsiz hale getiriyor...