Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Yöntembilim | |
YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim |
Konu: yontembilimin cagrisi | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3406 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: yontembilimin cagrisi Gönderim Zamanı: 03-Haziran-2016 Saat 10:00 |
YÖNTEMBİLİMİN ÇAĞRISI
Bilgi-bilim (Epistemoloji) alanında Yöntembilim (Metodoloji) konusunda yaptığım deneyimlerin sonunda oluşan kavramsal tasarlama yaklaşımımı yayımlayıp bu yöntem ve usulün özünde bulunan görsel ve özgün düşünme metodiğini kamuya tanıtmak, tarihe yazılı bir belge bırakmak ve aynı zamanda bu yöntembilimsel analizi, günlük dilin eleştirisine yine bir “düz yazılı” text ile sunmak istedim. İlk web sitelerimde, “YÖNTEMBİLİMİN ÇAĞRISI” başlığı ile yaptığım yazıda, yazılıp çizilenlerin, bitmiş “ürünler” ve sonuçlanmış kategorik “bilgiler” değil, oluşmakta ve gelişmekte olan “düşünme etkinliğim” olduğunu duyurmuştum. Demiştim ki, sizleri buraya davet etmekten amacım belirli bir inanç sunmak ya da içerikli bir bilgi vermek değil; düşünme modelime ve tefekkür tarzıma sizleri tanık etmektir. Böylece bilgi çağının imkanlarından yararlanarak monologumu diyaloga çevirmektir” diyerek yaklaşık on yıldır (2000 itibariyle şimdi on altı yıl oldu) bu şema dediğim tablolarımdaki RESİMLERLE örneklemek suretiyle analitik düzlemin mantıksal kullanımını tanıtmayı ve görsel düşünceyi öğretmeyi denedim. Ancak bu güne kadar, düz yazılarımın özgün ve ilginç içeriklerinin ötesinde ortak bilincimizin yansıması olan BİÇİM ve YÖNTEMİNE yeterli sayıda ciddi bir talep bulamadım. Fakat bu arada ömür geçti, vakit azaldı, davamı kitabın beyanına emanet etmek gereği doğdu. Yetkin ve profesyonelce bir iddia olmasa da amatörce fakat ciddi bir dava olan bu “Yöntembilim çağrısı”nın sahibi, “akademik” bir felsefe eğitimi görmedi. Akademik bir ortamda hocalık yapamadı. Ancak entellektüel alanda “epistemik” sorunlarının derin tasasını duyumsamış birisi olarak “düşünmek ve konuşmak” için, , “elm”in sorumluluğunu taşımayı ve “insan” olmayı yeterli bulur. İlm-i usul konusunda çözüm ve öneriler sunmaya hazırlanan kişinin, kuramsal anlamların soyut anlatımına alışması, kavramsal tasarımın kuru diline çalışması ve okurunun geri bildirimsizliğine yol açan anlaşılmamanın yalnızlığına katlanması gerekir. Bunların hepsini göze olarak sayılan bu gerekleri yerine getirdim. Çünkü yıllardır okuyucusuz yazmanın sesizliğine dayanarak ve geri bildirimsizliğin suskunluğuna katlanarak iltifata mazhar olmayan bir marifet edindim. Ancak siber internet uzayında bile yüzlercesi bulunan binlerce anlam çerçevelerimin, çözülmeye hazır yeteri kadar bir materyal ortaya çıktığını sanıyorum. Çivi yazısının okuyan beşerin bunlardaki mentaliteyi de çözeceğini biliyorum. Bu mesaiye harcanan süre ve davada gösterilen süreklilik, süre ve sürekliliğin yol açtığı NUFUZ, sanırım, metod konusunda haklı olarak beklenen AKADEMİK uzmanlığa bedeldir. Diğer taraftan bilim insanı için verimli bir tefekkürün, sağlam düşünmenin ve sağlıklı düşünce kurmanın, özel bir yetenek ve kişisel birikimden daha çok; bilimden dine, gözlemden düşünmeye kadar bütün bilgi kaynaklarının hiç birini yadsımayan aksine onların hepsini bütünleyen yaklaşıma bağlı olduğunu düşünüyorum. Bu yaklaşım usul kadar uslüb, akide kadar ahlak, akıl kadar tecrübe, ilim ve hakikatin inşasında amir ve amildir. Yöntembilimsel analiz olarak sunulan bilgi ve kullanılan dil, zaman-mekan formatından zaman-mekan kadrosuna uzanıyor. Bu formatın biçimi ve şu kadronun kalıbı aklımızı hududluyor, mantığımızı hadidliyor ve matematiğimizi sedadlıyor. B.Russell’in lojiko-matematik gerçek dediği hadd-i sedad bize beyn-i berzah’ımızı verir. İşte bu biçimleme enstrümanları ve tasarlama argümanları; yukarıda sayılan yanları birleştirmede, burada sıralanan akıl-tecrübe, akide-ahlak ve usul-uslüb yönlerini barıştırmada, bu birbirinden farklı alanları uzlaştırmada ortak bir ZEMİN sağlamaktadır. Böylece düşün-me’yi koordine ve disipline edebilen BU anlam sürücüsünü BU'dur diye betimlemek ve düşün-ce’yi revize ve kontrol eden ŞU anlatım aygıtını, ŞU'dur diye tanımlamak kolay olmadı.. bu ve şu ile araya konulan o, BOŞ amma boşuna olmayan bir düşünme ve düşünce platformu haline geliyor. Bu boş platform, yararlı bir şekilde kullanılabilen bu (+) biçimindeki çizgi ifadesi ve şu ( . ) nokta ibaresiyle ortaya çıkan ortak DİL, aklın görsel analiz aracı ve tümel mantığın düşünsel çözümleme makinesidir. Bu dil 1600 yılından beri MATEMATİK olarak kullanılıyordu.. bundan sonra METODİK olarak ta kullanılacak. İlm-i usul konusunda bilgi ve inancı, gerçeği ve öyküyü, anlamı ve anlatımı, görüntü ve gösteriyi, görüngüyü ve göstergeyi hasılı aklı ve nakli tamamlayan çift-kanatlı (zülcenaheyn/bi-literal) yaklaşımın gerekliliğine inanıyorum. Yoksa sadece aklı nazara alan bir mantık ve ilim ya da sadece nakli niyet eden bir usul ve iman , geçmiş yanlılıkları yinelemeye ve eskimiş yarımlılıkları yenilemeye ve böylece ilerleten bir değişimin kapasını kapatmaya mahkumdur. 1990/91 yıllarında “Osman ZİYAOĞLU” ismiyle Saygıdeğer Ali KÖMÜRCÜ beyin yönettiği Araştırma dergisinde yöntembilime ilişkin bazı denemelerimle yöntembilimsel analiz dediğim düşünME’yi görselleştiren ve düşünCE’yi çizgeleştiren yaklaşımın çekirdeği atıldı. 2000 yılında.. internetle tanıştı.. Bundan yaklaşık on yıl sonra 2006 yılından beri de face'sin sosyal paylaşım ortamında yapılan çalışmalarla bu düşünme modelini tanıtmaya ve yaygınlık kazandırmaya çalıştım. Bu çalışmalarda kavramı noktaya, önermeyi çizgiye, tasarımı biçime ve anlatımı görmeye indirgeyen bir özgün metodun öğrenilmesi, kullanılması ve yararlanılması için yıllarca uğraştık. Fakat tüm bu reklam ve propagandalarıma karşın yöntembilimsel dilin “gar”ına kimseyi çekemedik.. 5 kişilik bir ashab-ı kehfi aradık durduk.. hala kendi magaramızda inlemeyi sürdürüyoruz. Bu yüzden yöntembilimsel analiz hep “ar” (harf) olarak kaldı… Çünkü düz yazının söz ötesine ve anlam berisine çağırıyoruz. Her ne kadar düz yazının bu iki katmanını yani söz dizim biçimsel ilkelerini ve anlam bilimsel tasarım duvarını aşamasak bile düz yazı diziminde sözün el verdiği ve günlük bilginin düz yazı biliminin anlam sınırlarının geçit verdiği ölçüde bu özgün ve görsel metodu yine düz yazıya ve günlük dile emanet etmek sorumluluğu duyduk. Yöntembilimsel analiz sözle betimle ya da kelimelerle anlatım yapan düz yazının SÖZ-DİZİM’i yerine geçemez. Fakat ona yardımcı olmak üzere analitik düzlemin kartezyen eksenlerini kullanan özgün yöntemiyle, kavramsal tasarıma “görsellik” kazandırır. Görsel amaçlarla analitik düzlemin kullanılması elbette yeni bir yaklaşım değil eskiden beri bilinen ve çoğunlukla uygulanan bir yöntemdir. Hatta bunun örneklerine defalarca rastlamışsınızdır. Mutlaka kendinizde birkaç kez onu uygulamış ve hatta uyguluyor olabilirsiniz. Ancak bu eserle sunulan yöntembilimsel analiz, böyle yalın grafik bir şema ve sadece bir yol haritası değil de bir dil haline gelmeye aday görsel bir anlatımdır. Hatta 1960 larda Tony BUZAN'ın ortaya çıkardığı ZİHİN HARİTALAMA'sın çok farklı ve fazlı bir anlam sürücü ve anlatım aygıtı olan yeni bir dil önerisidir. Bu tarz bir beyan, günlük bilgide ve bilimsel dilde düz yazı yerine geçecek rakib bir dil değil, günlük dil ve bilimsel anlatımın üstündeki hikmet, felsefe ve din çıkarımında ve felsefe çözümlemelerinde düz yazı yerine ikame edilmesi düşünülen bir hikmettir. (*) Bu özgün dil, bilim yapabilmek için icat edilen matematik gibi felsefe için kullanılması düşünülen içeriksiz matematik biçimsel mantıktır. Bu dil ve yaklaşımın yaşam öykümde “saklı” tarih olarak kalmaması için, konunun kitapla korunması gerektiğini düşündüm. Bu eser meydana geldi. Bu eser iki kısımdan ibarettir. Birincisi kuram kısmı, ikincisi kuramın işletildiği anlam çerçevelerini içerir. Bu kısım dilbilim konusuna ağırlık verilmiş sınırlı sayıda tablolar ve bunlara ilişkin düz yazılardan ibaret uygulama bölümüdür. Eserin KURAM bölümünde, yöntembilimsel analizi formüle edilerek profesyonellerin inceleme ve eleştirilerine sunulmuştur. İkinci UYGULAMA bölümde ise her bir sahife (analitik düzlem) bir tablo haline getirilmiş ve bir kavramı anlam çevresiyle bütünleyen ya da bir konunun çeşitli yanlarını tümleniş bir levha halinde sergilenmiştir. Bu tablo ve resimlerdeki anlam çerçeveleriyle bir “KONU”nun muhtelif yönleri ve yanları entegre edilerek terimlerle kavramsal bir tasarım çizilmekte ve kavramlarla da anlamsal bir kurgulama gösterilmektir. Aslında bu tasarım ve kurgulamalar yöntembilimsel analizle yapılan yükleme ve yargılama örnekleridir. Bu levha / tabloya ilişkin düşüncelerde birkaç sahife düz yazıyla açıklanarak anlatılmaktadır. Böylece “düşün-ce” nin hatt’larla / ÇİZGİLERLE örüldüğü, düşün-me”nin hadd’larle / UÇLARLA kurulduğu görülecektir. Bu ikinci uygulama bölümü ile soyut olan birinci kuram bölümü örneklendirilmiş olacaktır. Temeli yaklaşık on iki sene önce yazılan bu çalışma, 2011 sonbaharında Ankara’da yapılan bir toplantı vesilesiyle, gözden geçirilerek yayımlama kararı alınmıştır. Bu yayımla geçen zaman içerisinde görüşlerimizin nasıl değiştiğini ve geliştiğini, nelerin düzeltildiğini, nelerin çıkarıldığını nelerin eklendiğini görmek imkanı da bulduk. Ve en önemlisi, ilk çalışmada gayet kapalı ve çok belirsiz olan yöntembilimsel analizin dört konseptini açık ve seçik olarak tespit edebildik. OSMANZİYA 03.06.2016 KARTAL istanbul --------------------------------------------- (*) Hesabî remz-i rakamın SÜREKSİZ tadadı ile hendesî vasf-ı hattın SÜREKLİ imtidadı arasında muayyen dönüşümün vasıtası olan riyaziyat (matematik) ANALİTİK DÜZLEMİN kullanılmasıyla ince bir mantıki oyun olmaktan çıkıp, madde ve enerjiyi değiştirip dönüştürmede duyarlı bir alet haline geldi. Sanılır ki analitik geometri, geometrinin konularından biridir, oysa değil, çünkü onun bir tarafı da aritmetik ve cebirdir. Böyle bir tarafı hesab / aritmetik ve öbür tarafı hendese /geometriden oluşan MATEMATİK analiz, FKB ilimlerinde mizan ve veznin (ölçü ve tartının) öneminin anlaşılmasından sonra, bilimlerin ilerlemesinde ve gelişmesinde ikinci aşama olmuştur ve bu nedenle analitik geometriyi bulan Descartes, modern felsefenin olduğu kadar çağdaş bilimin de başlatıcısı sayılmıştır. Böylece matematik analizin yapıldığı analitik düzlem ve koordinatlar bilim için vazgeçilmez bir taban oluşturmuştur. B. Russell bu matematik tabana, biraz sonra göreceğimiz logical (mantıksal) temeli de katarak Lojiko-Matematik Gerçek adını vermiştir. Hasılı sayı ile ölçülebilir, çizgi ile belirlenebilir ve fıtri mekan idrakine dayanan fakat soyut ve YAPAY olan bu ara yüz l611 yılında Descartes’in eliyle yatay ve dikey “kartezyen koordinatlar” bilime hediye edilmiştir, edilmesine amma KARTEZYEN düşün-me, soyut ve varsayımsal bir araç iken işin özünden uzak kullanıcılar için gerçeğin aynası olmaktan çıkıp kendisi haline getirilince akıl, kalbin yerine geçmiş ve Kant’ın numen ve fenomen ayırımını unutan ve dinin yerine ikame edilen pozitivist mentaliteyi doğurmuş ve bu zihniyette usulü, iman yerine ikame eden Hegel’in idealist diyaklektiğini tersine çevirin Marks’ın materyalist dilini doğurmuştur. Marks’ın elinde bir dil, bir eleştiri ve bir bilim olan yöntem, izleyicilerince bir SOL yol ve dinleşmiş İDEOLOJİ haline getirilince, nitekim bu gün sol sadece tersine çevrilmiş alman idealizmine değil Fransız sosyalizmi ile İngiliz ekonomi politiğine dayanır, bu sefer karşıt uçta imanı usul yerine ikame eden, kalbi aklın yerine koyan SAĞ yol ve ideolojileştirilmiş DİN ortaya çıkıyor. Her ikisi de, yani usulsüz iman ile imansız usul, gözü olmayan sağırlar, kulağı olmayan körler gibi birbiriyle çatışıyor. Oysa Kant tarafından bu ikisinin yani ilim ve iradenin farklılığı anlatılmış, mantuk ve meşietin ayrılığı açıklanmış ve şuhud ve gaybın alanların sınırları belgelenmiş ilim ve imanı birleştiren usul kurulmuştu. Bu yöntemden uzaklaşan.. sistemini aklın sorgulamasından dil ve din, zamanın değişim ve gelişim gücüne karşı dayanaksızdır.. kökenini kalbin eleştirisiden uzak tutan bilim ve felsefe insanın ve toplumun evrensel gereksinimine duyarsızdır. Bu yüzden bir zaman iş gören fenni ve dini bir çözüm, bir zaman sonra en birinci sorun haline gelir. Nitekim bu gün kartezyen düşünce bu hale gelmiştir.. dil ve düşünce zaten aracılık yapan bir dolayımdır ve bu vesilenin gözüne analitik düzlemin lojiko-matematik berzahları gerilince ve eline görsel ve işitsel dünyanın gücü verilince nefsin esrik tatlarla uyutulması zor olmuyor; görüne ve gürüne öz-deşlik ve öz-gürlük kuruntusu takılınca enenin düşünün tuzaklarına düşmesi daha kolay hale geliyor. Buna rağmen biz yinede onu yöntembilimsel analiz olarak analitik düzlemin inceliklerini öğrenmek ve öğretmek istiyoruz.. çünkü düşmanını tanımazsan onu yenemezsin. İzmir 22.02.2012 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |