Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Yöntembilim | |
YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim |
Konu: UCYOL SUNUSU | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3416 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: UCYOL SUNUSU Gönderim Zamanı: 23-Şubat-2019 Saat 04:42 |
23-24 Şubat 2019 6.Felsefe Öğretmenleri Kongresi için hazırladığım bu sunuyu düzelterek yeniden yayımladım. YÖNTEMBİLİMSEL ANALİZ'in reklam ve Propagandası için yapılan diğer içerikli yazılarım gibi bir
Düşünme Çağrısı ve Dil Çığlığıdır. 23.02.2019 FELSEFE VE DİN İÇİN ORTAK DİL Kültür insanın olmazsa olmazı olan dil ve din ile odaklanır ve onun emek ve özgürlük değerleri bilim ve hukuk ile geliştirir, bu ticaret ve siyaset gelişen ve evrilen bu dil ve din ile hakk ve hürriyet dört ortak değeri paylaşılır hale getirir ve BARIŞ ancak ve ancak bunların iktisatlı kullanımı ve adil yararlanımı ile kurulur ve kılınır, gelişir ve korunur.. uygarlık bu barışla yürütülebilir ve insanlık bu uzlaşmayla sürdürülebilir hale gelir. Zaten bütün saldırı ya da savunma amaçlı savaşlarda barışa ve uzlaşmaya ve uyuma olanak sağlamak için yapılırlar. Bu iktisatla yürüyüş ve adaletle sürdürüş için savaş ve barış arasında bir fasıla bulunur. Ancak bu fasıla ilk defa birinci ve ikinci dünya savaşı arasında 20 yıllık aralığı aşarak 80 yıl sürdü.. Bu uzun sürenin çeşitli nedenleri olabilir.. bunlardan birincisi nükleer tehlikenin caydırılığıdır.. ikincisi 1950 den hele 1990 dan sonra İslam Ülkeleri üzerinde yapılan maniplasyona bu ülkelerin değil askeri ekonomik ve politik bir karşılık verme gücünün bulunmadığıdır. Üçüncüsü bu iki nedenden dolayı güçlü ve zengin ve gelişmiş devletler üzerine savaşı gerektirecek baskı ve güç dengesizliğinin bulunmamasıdır. Ancak çok hızlı ilerleyen ENDÜSTRİ versiyonlara ne getirir bilemiyorum. Ancak dünün küçük çocukları yarının büyükleri olduğunda büyüklerinde çocuklar haline geldiğini göz önüne alırsak ve bu günün güçlü ve haklı devletlerinin yarının güçsüz ve haksız toplumlarına yerini bırakacağını var sayarsak.. savaşın iktidarı ve barışın ihtiyarı arasında dengenin ve bu dengeyi sürdürecek savaş ve barış arasındaki fasılayı uzatmanın bir yolunu bulmak zorundayız. Ayrıca beşeriyetin yapısından çıkan medeniyetin İNSANİYETİ İNŞA ETME misyonunu savaşlarla kesintiye uğratmamak ve bu amaçla barışı sağlayacak BİLGİ toplumu ve HUKUK devleti idealini vizyonuna katkı için bir proje geliştirmek, sanırım günümüz aydınının en başat problemidir. Bu nasıl sağlanabilir ? Uzlaşma ve barış kısa önlemli veya 50 yıllık orta vadeli ekonomik ve politik kaynak ve hedeflerle küresel güçler ile milli ve dini yerel ve bölgeler arasında görüşme ve mutabakatlarla kısmen gerçekleştirilebilir. Özellikle bu konuda görevi ve misyonu olan başta Birleşmiş milletler olmak üzere uluslararası kuruluşların arayışları ve çalışmalarının olduğu da kuşkusuzdur. Ancak burada felsefi bir kongre olarak bize düşen görev bu barış sorununu kültürel ve toplumsal ve bilimsel temeller üzerinde inşa etmektir. Bu felsefe ve din katmanında ortak dil ve müşterek yöntem arama ve bulma konusunda web ve face in sosyal ortamında yaptığım yoğun olarak dört yılı bulan çalışmalarda bulundum. Bu çalışmaların temeli günlük dilin mantığı ve bilimsel bilginin matematiğinin çözüm platformu üstündeki sorusallar ve sorunsallarda kolay bir anlam sürücü ve hızlı bir anlatım aygıtı ortaya çıkarmaktır. Bu arayış başarılı olursa ve başkaları da katılırsa felsefe ve din katmanlarına ilişkin ortak bir mantık olanağı aranacaktır. Üstelik geçmişte yapılmış Aristo, Dekart ve Kant tarafından yapılmış yöntem bilimsel çalışmalara müşterek bir dil ve biçim aramak ve bulmak çabasıyla yeni ve özgün bir katkı oluşturacaktır. Hatta soruyu öğretmede ve yanıtı öğrenmede yeni bir yol oluşturmak kuşku ve inanç bağlamında yeni bir yöntem geliştirmektir. Çeşitli düşünme biçimleri ve türlü düşünce tasarımları olabilir.. ancak bin yıllardan beri süregelen gelenekler.. düşündürme ve dillendirme yolları vardır ki bunlar ekonomik ve politik çözümleri de içeren İDEOLOJİLER olarak yaygın bir şekilde kendilerini tarihe tescil ettirmişlerdir. Bunlar mitolojiler ve eski dinler ile yeni dinler olan nasyonalistler.. pozitivistler.. Marksistlerdir. Yeni dinler eski dinlerin ya da eski dinlerin müntesiplerinin dünyaya ilişkin çözümleri bulunmadığından ya da yetersiz kaldığından ortaya çıkmış ütopyalardan ve gedotlardan kısaca PUT’lardan başka bir şey değildir. Böyle diyorum lakin bunların sorunun inputı mu yoksa çözümün output mu olduğunda kesin karar veremiyoruz. Burada sorun inputu oldukları varsayılmıştır. Eski ve yeni dinlerin teknikleri bilimsel ve biçimleri yöntembilimsel bulunsa da tezleri ve içerikleri toptan kabul ve toptan redde dayanmaktadırlar. Örneğin dünyayı ve ahireti cennet yapmakta… Benimseyenleri yığınlar olsa da savları ve iddiaların sonuçları bakımından birinin ol dediğini diğeri öl demektedir. Örneğin özgürlükle avunumakta ve sonsuzluğa sarılmakta… Birin hep dediğine öbür hiç demektedir. Çünkü bilime değil inanca dayanmaktadır. Kısaca kalkışı ütopya olan yeni dinler.. bekleyişi mehdi olan eski dinler.. Hakikatla değil ekonomiyle ayakta… Hürriyetle değil siyasetle yürütülmekte.. Hakka ile değil kuvvetle yaşamaktadırlar. Çünkü bunlar nitelikleriyle dine veya felsefeye karşı olsalar bile nelikleri kuşkulu soru ve kesin yanıttan öteye geçememektedirler. Neden ? İşte asıl can alıcı soru bu! Çünkü bunların ORTAK DİLLERİ yoktur.. TEK DÜŞÜNCELERİ vardır.. ki bu tek düşünceleri de İNANÇLAR şeklinde kendisini ele vermektedir. Şu da var ki alışılmış inançlardan ve yerleşmiş önyargılardan kurtulmak kolay değildir ve bu nedenle suçlamakla çözüm ortaya çıkmayacaktır. Herkes birbirine tencere tava senin dibin benden kara diyecektir. Birlik ve beraberlik; MONİST tek düşünce ile mi sağlanır yoksa DÜALİST ortak bir dil ile mi gerçekleştirilir ? Elbette sorunun YANITI iletişim imkanı verecek DİL olacaktır.. zaten dilin belirleyici özelliği İLETİŞİM demektir.. hatta BİLGİ demektir.. mantık ve matematik günlük dilde işe yaramakta ve bilimsel bilgide geçerli ve yürürlükte olmaktadır.. mantığın ve matematiğin diyalektik ve retoriğinin çok yanlı ve yönlü alanları ve konuları içeren felsefi bilgide ve dini dilde yeterince ve gereğince işe yaramadığından binlerce yıldır süren çekişmeler, çatışmalar ve savaşlarda ortaya çıkmıştır. Bu güne kadar yapabildiğimiz günlük dilin düz yazısı ile felsefi edebiyat ve dini vaaz ile halka retorik ve aydına diyalektik uygulayarak ikna etmek .. felsefede izan ve dinde ikan kazandırmaktır. Bunun da kişisel gelişime kısıtlı çıkarı ve toplumsal evrime sınırlı bir yararı dışında köklü bir değişimi ve devrimci bir ilerleyişi görülmemiştir. Jaspersin dediği gibi biz yunanlı Hekim Hipokratı geçtik fakat Yunanlı Filozof Sokratı aşamadık.. Hakikati hikaye etme konusunda Russell’in dediği gibi felsefede en iyi çözüm olan Mağara İstiaresinden ileri bir çare bulamadık. Öyle ise bu felsefi ve dini içerikleri ARAYANLARA bırakalım.. ancak onlara yardım edecek ortak dili hazırlayalım. Etnik içeriklerin ve etik değerlerin müşterek yöntemi bulalım. Felsefenin ve dinin ORTAK DİLİ olarak hakikatin içeriğini değil hikmetin biçimin İLETİŞİM dile haline getirelim. Böyle dilde üçüncü r devrimi gerçekleştirelim. Bu devrim öğrenmek ve öğretmek yerine bir tür öğrenmeyi öğrenmektir.. ya da düşünmek ve düşündürmek yerine düşünmeyi düşünmektir. Bu yolu 1990 dan beri YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ olarak buldum ve OSMANZİYA takma adı ile bin beş yüze yakın meraklı ve gizemli düz yazılar ile yirmi bine yakın tablo sunarak www.yontembilim.com sitemde yayınladım YBA in esası analitik düzlemin matematik kullanımını metodik, görsel ve mantıksal kullanıma evrilmesidir. Belki 2500 yıllık Organon’un klasik mantık geleneğine eklemlenen ve 400 yıllık Kartezyen koordinatlar uygulamasını yükselten sunduğum Yöntembilimsel Analiz vizyonumun bireysel yeteneğim ve kişisel becerim olmadığı ancak zihnimizin evriminin bir paçası bulunduğu ANLAŞILIRSA.. ömrümün işlevi yapılanmış ve misyonum bitmiş olacaktır. Çünkü dünyanın en zor üç işidir; anlam, anlama ve anlatım.. ve zaten bu yüzden felsefe ve hikmet ve din var. Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız. 04.40 Osmanziya Düzenleyen osmanziya - 03-Mart-2019 Saat 20:07 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3416 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 24-Şubat-2019 Saat 22:01 |
23-24 Cumartesi Pazar Şubat 2019 günü Felsefe Öğretmenleri Kongresi için hazırladığım bu bildiriyi Cuma gecesi hazırlamıştım.. Ancak iki gün dört içinde beş kez DÜZELTEREK bu pazar günü bu metni elde ettim. Cuma Akşamı yazılan eski metni aşağıda olduğu gibi bıraktım. Çünkü yapılan tashih söz dizimsel (sentaks) değil anlambilimsel ve semantik bakımından oldu. Umarım okunur, anlaşıldı ise eleştiri ve anlaşılmadı ise soru getirir:
Uçkuyular 24.02.2019 FELSEFE VE DİN İÇİN ORTAK DİL 1. KÜLTÜR insanın olmazsa olmazı olan dil ve din ile odaklanır ve bu ikisinin temellediği diğer koşullarla birlikte MİLLET, emek ve özgürlük değerlerini bilim ve hukukun açılımı geliştirir. Bilgi toplumu ve hukuk devleti koşullarında ve kurallarında gelişen ticaret ve evrilen siyasetle bu DİL ve DİN ile HAKK ve HÜRRİYET dört ortak DEĞERİ o millet ve kültür içinde paylaşılabilir hale getirilir.. BARIŞ ise ancak ve ancak bu ortak değerlerin verimli toprağında büyüyen mal ve hizmetlerin iktisatlı kullanımı ve adil yararlanımı ile kurulur ve kılınır, gelişir ve korunur. Tarih boyunca çeşitli milletlerin birlikte inşa ettiği UYGARLIK dahi işte bu ortaklık, uzlaşma ve barışla yürütülebilir ve İNSANLIK bu bilim ve hukukun yapılandırdığı koşullar ve kurallarla sürdürülebilir hale gelir.. diye örüyorum. Ve dünya BARIŞI’nı varılacak bir hedef olarak görüyorum. 2. Zaten saldırı ya da savunma amaçlı savaşlarda barışa ve uzlaşmaya ve uyuma olanak sağlamak için yapılırlar. Bu milletlerin ve medeniyetlerin bilimin iktisatla yürüyüşü ve hukukun adaletle sürdürüşünde savaş ve barış arasında uzun ya da kısa bi r FASILA bulunur. Amaç bu fasılayı olabildiğince uzatmaktır. Çağımız itibariyle bu fasıla ilk defa birinci ve ikinci dünya savaşı arasında 20 yıllık aralığı aşarak 80 yıl sürdü.. 80 lik anacım ben cihan harbi görmedim diyor. 3. Bu uzun ve olumlu fasılanın çeşitli nedenleri bulunabilir. Bunlardan birincisi olası savaşta nükleer tehlikenin ve tahribin caydırıcılığıdır. İkincisi 1950 den hele 1990 dan sonra İslam Ülkeleri üzerinde yapılan maniplasyonlara bu ülkelerin değil askeri karşılık vermesi ekonomik-politik bir yaptırım gücünün de bulunmamasıdır. Üçüncüsü bu iki nedenden dolayı güçlü ve zengin ve gelişmiş devletler üzerine savaşı gerektirecek baskı ve güç dengesizliğinin olmamasıdır. Ancak çok hızlı ilerleyen ENDÜSTRİ versiyonlarının ve doğunun batı üzerindeki ÇAĞDAŞ DİNLER etkisinin yarın ne getireceğini bilemiyorum. 4. Ancak dünün küçük çocukları yarının büyükleri olduğunda büyüklerinde çocuklar haline geldiğini göz önüne alırsak ve bu günün güçlü ve haklı devletlerinin yarının güçsüz ve haksız toplumlarına yerini bırakacağını var sayarsak.. savaşın iktidarı ve barışın ihtiyarı arasında dengeyi ve bu dengeyi sürdürecek savaş ve barış arasındaki süreyi uzatmanın bir yolunu ve önlemini bulmak zorundayız. 5. Ayrıca beşeriyetin yapısından çıkan medeniyetin İNSANİYETİ İNŞA ETME misyonunu savaşlarla kesintiye uğratmamak ve bu amaçla barışı sağlayacak BİLGİ toplumu ve HUKUK devleti idealini vizyonuna katkı için bir proje geliştirmek, sanırım günümüz aydınının en başat problemidir. i. Bu nasıl sağlanabilir ? 6. Uzlaşma ve barış 50 yıllık orta vadeli ekonomik ve politik kaynak ve hedeflerle küresel güçler ile milli ve dini yerel ve bölgeler arasında görüşme ve uzlaşmalarla kısmen sağlanıyor. Özellikle bu konuda görevi ve misyonu olan başta Birleşmiş milletler olmak üzere uluslararası kuruluşların arayışları ve çalışmalarının süreceği de kuşkusuzdur. 7. Ancak burada felsefi bir kongre olarak bize düşen görev bu barış sorununu kültürel ve toplumsal ve bilimsel temeller üzerinde inşa etmektir. 8. Bu konuda köklü bir önlemin felsefe ve din katmanında ortak dil ve müşterek yöntem arama ve bulma olduğunu uzun yıllar düşündüm ve bu konuda web ve face in sosyal ortamında yoğun olarak dört yılı bulan çalışmalarda bulundum. Bu çalışmalarımın çıkış noktası günlük dilin mantığı ve bilimsel bilginin matematiğinin çözüm platformu üzerindeki sorusallar ve sorunsallarda kolay bir anlam sürücü ve hızlı bir anlatım aygıtı ortaya çıkarmaktır. Şayet bu uğraşlar başarılı olursa ve buna başkaları da katılırsa felsefe ve din katmanlarına ilişkin ortak bir mantık olanağı aranacaktır. Nitekim bu konuda benzer bir çalışma Tony Buzan’ın 1960 dan beri sürdürdüğü ZİHİN HARİTALARI tekniğidir. Ancak bu teknik bir DİL olmaktan ziyada beynin üstün DOĞAÇLAMA öğrenmesine dayanan rastgele bir erişimdir. Oysa benim çalışmam ortaya bir DİL çıkaracak kadar ölçülü ve düzenli erişime dayanan YÖNTEMBİLİM’dir. i. Bu yöntembilim geçmişte Aristo, Dekart ve Kant tarafından yapılmış yöntem bilimsel çalışmalara müşterek bir dil ve biçim aramak ve bulmak çabasıyla yeni ve özgün bir katkı oluşturacaktır. Hatta kritik-analitik düşünme denilen zihin disiplininden daha verimli bilinmeyenden soru çıkarmada ve bilinendeki yanıtı elde etmede yeni bir yol oluşturmak kuşku ve inanç bağlamında yeni bir yöntem geliştirmektir. ii. Düşünme dillendirmeleri ve düşünce dile getirmeleri söz konusu edildiğinde tarih boyunca çeşitli düşünme biçimleri ve türlü düşünce tasarımları ortaya çıkmış olabilir.. ancak bin yıllardan beri süregelen gelenekler.. belli başlı düşündürme çağrıları ve dillendirme çığlıkları vardır ki bunlar ekonomik ve politik çözümleri de içeren İDEOLOJİLER’dir. Bunlar hayat görüşleri olarak yaygın olarak halka kendilerini kabul ettirmişler ve yasal bir şekilde kendilerini tarihe tescil ettirmişlerdir. iii. Bunlar mitolojiler ve ESKİ DİNLER ile yeni YENİ DİNLER olan nasyonalistler.. pozitivistler.. Marksistlerdir. 9. Nasyonalist, pozitivist ve Marksist YENİ DİNLER eski dinlerin çözüm olmadığından ya da eski dinlerin müntesiplerinin değişen dünyaya ilişkin çareleri ve yeni çözümlerinin bulunmamasından ortaya çıktıklarını düşünüyorum. Ancak son üç yüz yıllık uygulamaları ve uygarlığa ve insanlığa etkileri objektif değerlendirildiğinde bunlarında yetersiz kaldığını ve sunucu ütopyalar ve bekleyici gedotlardan kısaca PUT’lar haline geldiğini savunuyorum. Böyle diyorum lakin bunların sorunun inputı mu yoksa çözümün output mu olduğunda kesin karar veremiyorum. Burada insanı doğaya yabancılaştıran teknoloji ile birlikte insani insandan uzaklaştıran ideolojiler olarak sorun inputu oldukları varsayılmıştır. Savımın kanıtı şudur:: 10. Birincisi eski ve yeni dinlerin teknikleri bilimsel ve biçimleri yöntembilimsel bulunsa da tezleri ve içerikleri toptan kabul ve toptan redde dayanmaktadırlar. Örneğin sadece dünyayı veya sadece ahireti cennet yapmakta çatışmalarıdır… 11. İkincisi benimseyenleri yığınlar olsa da savları ve iddiaların sonuçları bakımından birinin ol dediğini diğeri öl demektedir. Örneğin din haline getirilmiş ideolojiler sadece özgürlükle avunmakta ve ideoloji hali getirilmeyen din sadece sonsuzluğa sarılmakta… 12. Üçüncüsü birinin HEP dediğine öbür HİÇ diyerek birbirini dışlamalarıdır. Çünkü kökenlerinde bilime değil inanca dayanmaktadırlar. Bundan dolayıdır ki uslamlamanın var sayması veya yok sanılması unutulmakta deneyimin azlığı ve çokluğu göz ardı edilmektedir. 13. Kısaca kalkışı ütopya olan yeni dinler.. bekleyişi mehdi olan eski dinler.. Hakikatla değil ekonomiyle ayakta… Hürriyetle değil siyasetle yürütülmekte.. Hakk ile değil kuvvetle yaşamaktadırlar. 14. Çünkü bunlar nitelikleriyle dine veya felsefeye karşı olsalar bile bu ikisinin neliği kuşkulu soru ve kesin yanıttan öteye geçememektedirler. Neden ? İşte asıl can alıcı soru bu! 15. Çünkü bunların ORTAK DİLLERİ yoktur.. TEK DÜŞÜNCELERİ vardır.. ki bu tek düşünceleri de İNANÇLAR şeklinde kendisini ele vermektedir. 16. Şu da var ki alışılmış inançlardan ve yerleşmiş önyargılardan kurtulmak kolay değildir ve bu nedenle suçlamakla çözüm ortaya çıkmayacaktır. Herkes birbirine tencere tava senin dibin benden kara diyecektir. 17. Birlik ve beraberlik sağlayan konuşma ve uzlaşma ve barış ; MONİST tek düşünce ile mi sağlanır yoksa DÜALİST ortak bir dil ile mi gerçekleştirilir ? 18. Elbette bu sorunun kandırıcı YANITI çok yanlı ve yönlü felsefe ve din konularında konuşma imkanı verecek ortak DİL olacaktır.. zaten dilin belirleyici özelliği İLETİŞİM demektir.. iletişimde bilgi ve buyruk alış verişi demektir.. bu alış veriş mantık ve matematik günlük dilde işe yaramakta ve bilimsel bilgide geçerli ve yürürlükte olmaktadır.. mantığın ve matematiğin diyalektik ve retoriğinin çok yanlı ve yönlü alanları ve konuları içeren felsefi bilgide ve dini dilde yeterince ve gereğince elverişli olmadığından binlerce yıldır süren çekişmeler, çatışmalar ve savaşlarda ortaya çıkmıştır, diye düşünüyorum. Üstelik dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan dili giderek kötü kullanılmakta ve kötüye kullanılmakta ve sonuçta din, dünyayı ve insanı bozmaktadır. Ancak her bozuluş yeni bir düzelişi gerektirir ve bu da uygarlığı yürütür ve insanlığı ilerletir. 19. Bu güne kadar yapabildiğimiz günlük dilin düz yazısı ile felsefi edebiyat yaparak ve din vaaz ile ederek halka retoriğe uydurarak ve aydına diyalektik uygulayarak ikna etmek olmuştur. Bununla da felsefede izan ve dinde ikan kazandırılmıştır. Bunun da kişisel gelişime kısıtlı çıkarı ve toplumsal evrime sınırlı bir yararı dışında köklü bir değişimi ve devrimci bir ilerleyişi görülmemiştir. Ancak bu arada günlük dil ortaya çıkarılmış ve bilimsel bilgi kurulmuş, kuramlandırılmış ve kurumlandırılmıştır. 20. 6000 yıllık YAZILI kültürün dil ve din birlikteliğinin sonucunda Jaspers’in dediği gibi biz yunanlı Hekim Hipokrat’ı geçtik fakat Yunanlı Filozof Sokrat’ı aşamadık.. Hakikati hikaye etme konusunda Russell’in işaret ettiği gibi felsefede en iyi çözüm olan Mağara İstiaresinden ileri bir çare bulamadık. 21. 6 bin yıllık yazılı kültürün dilin ve dinin altmış bin yılık SESLİ evrimi ve gelişimi olması gerekir. Bun nedenle insanlar binlerce yıldır düşünüyorlar ve arıyorlar.. öyle ise bu felsefi ve dini içerikleri yine onlara yani “ARAYANLAR”a bırakalım.. ancak onlara yardım edecek ortak dili hazırlayalım.. arayalım ve bulalım. 22. 23. Biz bu işleri 2003 yılında internet ortamında tanıdığım Ankara’da Felsefe Öğretmeni Ferda’dan aldığımız kıvılcamla başlattık.. Böylece ortaya etnik içeriklerin ve şekillerin dil “kod”larının imgelenebildiği (tahayyül edilebildiği) biçimsel ANLAM SÜRÜCÜSÜNÜ biçimledik ve etik değerlerin ve suretlerin din “mod”larının irdelenilebildiği (tevehhüm edilebildiği) içeriksiz ANLATIM AYGITINI tasarladık. Böylece çok yönlü alanları ve çok yanlı konuların incelenebildiği ve tartışılabilidiği felsefe ve dinin ortak dili olmaya ADAY analitik düzlemin görsel, mantıksal ve metodik kullanımı ile YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ ortaya çıktı. 24. Felsefenin ve dinin ORTAK DİLİ olarak hakikatin içeriğini değil hikmetin biçimini İLETİŞİM dili haline getirip yeni bir SÖZ DİZİMİ (beyan) ve yeni bir ANLAM BİLİMİ (maan) ortaya koyabiliriz diye düşünüyorum. Eğer YBA dediğim analitik düzlemin metodik kullanımını, bir kişinin (benim) bireysel düşüncesi olmadığını aksine de ortak bir anlam sürücüsü ve anlatım aygıtı haline gelebilmesi olasılığını yok sanmazsak YAZILI dilde dil de ÜÇÜNCÜ devrimi ortaya çıkarabileceğimizi umuyorum. 25. Bu günlük dilin mantığının edebiyata.. sayısalın matematiğinin bilimsel bilime , felsefi ve dini içeriğin düşünenlere ve inananlara bırakıldığı ve fakat gerçeği gören YÖNTEM gözlüğünün ve İNANÇ gözünün “örmesi”ni; kalemin eline ve kağıdın üzerine çıkarılabildiği bu “yöntembilimsel devrim”, öğrenmek ve öğretmek yerine bir tür “öğrenmeyi öğrenmektir”.. ya da düşünmek ve düşündürmek yerine “düşünmeyi düşünmektir”. Böylece öğrenmek ve düşünmek daha çok kendimizin olacak, başkasının empozesi ya da algı operasyonu olmaktan çıkacaktır. 26. Bu yolu 1990 dan beri YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ olarak buldum ve OSMANZİYA takma adı ile www.yontembilim.com sitemde yayınladım ve onun FORUM başlığında bin beş yüze yakın meraklı ve gizemli düz yazılar ile yirmi bine yakın tablo sundum. 27. YBA in mahiyeti analitik düzlemin matematik kullanımını metodik, görsel ve mantıksal kullanıma evrilmesidir. Belki 2500 yıllık Organon’un klasik mantık geleneğine eklemlenen ve 400 yıllık Kartezyen koordinatlar uygulamasını yükselten sunduğum Yöntembilimsel Analiz vizyonumun bireysel yeteneğim ve kişisel becerim olmadığı ancak zihnimizin evriminin bir parçası bulunduğu ANLAŞILIRSA.. ömrümün işlevi yapılanmış ve bilimsel misyonum bitmiş olacaktır. 28. Fakat anlam, anlama ve anlatım.. dünyanın en zor üç işidir; ve zaten bu yüzden felsefe ve hikmet ve din var. 29. Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız. 10.40 Osmanziya Düzenleyen osmanziya - 24-Şubat-2019 Saat 22:06 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |