Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: ÖĞRETİLEN KUR'AN Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3592

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: ÖĞRETİLEN KUR'AN
    Gönderim Zamanı: 01-Ocak-2021 Saat 09:05
ÖĞRETİLEN KUR’AN

Mealci ve Kur'an'ci.. hadisçi ve tarikatçı.. haniflik ve gelenekçilik.. münakaşaları eskilerin sünni ve şii ve selefi mezheblerinin yüzyıllar boyu sürdürdükleri çekişmelerinin bir devamı olması normal.. çünkü her METİN bir YORUMU gerektirir ve bu nedenle insanlar konserve kutu olmadıklarını göre aynı konuda farklı düşünceleri olacaktır. Bu düşünce farklılıkları da tarih boyunca artacak ve azalmayacaktır. Örneğin bu yüzden Museviliğin 400 İseviliğin 200 ve Muhammediliğin de 100 e yakın mezhebi ortaya çıkacaktır.. fakat ana akım olarak bir kaç MEZHEB ve YOL belirir.

Örneğin Hristiyanlıkta katolik, ortadoks ve protestanlık.. Müslümanlıkta sünnî, şiiî ve selefî.. bunlarda yerine ve çağına göre değişirler.. ancak her biri belli bir tarihi çizgi içinde ve belli gerekçelerde ortaya çıkmıştır. Bu olay görüş ve anlayış farklılıkları sadece din ve ahlak ve hukuk içinde değil dil ve bilim ve felsefe içinde söz konusudur. Hatta siyasal ve ekonomik sistemler ve yeni dinler olan nasyonalizm, kapitalizm ve sosyalizm içinde geçerlidir. Sonuçta başta dil ve din olmak üzere KÜLTÜRÜ belirleyen olmazsa olmazlar bulunur ve bunlar önce toplumun bilim ve hukuku.. sonra cemiyetin   ticaret ve siyaseti.. sonra ulusun teknoloji ve ideolojisini oluştururlar.

Kültür Bakanlığımın hazırladığı 16-19 aralık 1998 IV. Ulusal Yayın Kongresinde sunulan Ulusal Kalkınmanın Koşulları: Bilgi Toplumu ve Hukuk Devleti başlıklı bildirimde bu savımı bilimin temeli olan iktisadı ve hukukun esası olan adaletin birlikteliğinin gerekliliğinin gerekçelerini sergilemiştim. Litarütürde ilk defa bu bildiri ile bilim ve hukuk birleştirilmiş din ve ahlak yüksek yerine konulmuştur. dil ve din ile emek ve özgürlük gibi ortak insanı değerler partilerin paravanası ve aleti.. ideolojilerin paratoneri ve aleti olmaktan çıkartılmıştır.

İşte bu ADALET ve İKTİSAT içten sıdk ve emanet ile şükür ve sabırla hazırlanır.. ancak bu mahiyet ve nelik dıştan çağına ve yerine göre çeşitli muhtevalar ve içeriklerle görünür. Kimsede kimsenin vefa ve fedasını bilmez.   

Bu durumun kökeninde olan ortak dili ve müşterek dini ortadan kaldırıp insanları şu veya bu dinin tek bir mezhebe indirme taleplerinin ve şu veya bu dilin bir hizbine sokma arzularını..   kendi dava ve gerekçeleriyle savunmalarının başına.. akıl, mantık, usul ya da kitap, nakil ve iman gibi GENEL BAŞLIKLAR koyarak tezimi temiz bir şekilde kendi aramızda koruyup sürdürebiliriz ve fakat asla başkalarını dava ve delillerini çağıramayız ve gelseler de aramızda barındırmayız.

Örneğin bir yerde nakılci olmadığınız göstermemek için gurubumuzun adını AKIL ve MANTIK koyarız lakin savımız KUR'AN ve İSLAM olduğundan dolaylı olarak NAKİL işin içine girecektir.. elbette akıl veya nakil bir arada bağdaştırarak tevhidi sağlamak güzeldir ancak bunu nasıl sağlayacaksınız ? Eğer dinde nakli ve hadasi reddediyorsak Saygıdeğer KAVAKÇI’nin dediği gibi Kur’an’ın en büyük hadis olduğunu nasıl göz ardı edebileceğiz.

Usulüddin istikrarlı bir Kural var :Akıl ve nakıl bir biriyle muaraza ettiğinden AKIL esas tutulur nakil TEVİL edilir. fakat bu akıl nasıl bir akıl olacaktır ?

Bu âkil akla AKL-I SALİH diyorum.. nakil nasıl SAHİH olursa akılda bu özelliği bulunduracaktır. Elbette salih ve sahih olmanın koşulları ve kuralları islam uygarlığı boyunca tartışılmıştır.. fakat bu tartışmalara erişimiz ve bilgimiz nasıldır.. burada bu konulara hâkim bir arkadaşımız var mıdır ? Acizane kendimi bu konuda YETKİLİ görmüyorum. Çünkü konunun uzmanı ve profesörü değilim.


Ancak YBA ile ördüm ki boyutlara dünya ve insan bindirildikten sonra insanın diline de din indirilmiştir.. dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan DİL'i anlamayanın Kur'anı anlaması mümkün değildir.. aynen ingilizce bilmeyenen dünya ilmi.. matematik bilmeyenin fen ilmi.. yapamadığı gibi Kur'an Dili olan ARAP dilini de bilmesi mümkün değildir. Dili bilmenin ölçüsü ile metni ve manayı birbirinden ayırabilmektir. Manayı ve metni birbirinde ayıran ise KUR’AN BANA YETER.. Kur'an'da olmayan hiç bir şey farz değildir, sünnette değildir dini bir kuralda değildir.. demesi mümkün değildir.

Çünkü İnsan Esma Kainat ise Hüsna'dır. Esma-i Hüsna olan KUR'AN ise; Sure-i Rahmanın başında belirtildiği HER ŞEYE.. her nesneye.. her kimseye öğretilmiştir.. sonra kimselerden bir kimse olan MÜKELLEF cin ve beşere de öğretilmiştir.. daha önceden de MUEKKEL melek ve ruhanilere öğretildiği gibi.. ancak eminim çoğunuz, bezmi eleste yani kalu belada okunan Fatiha-yi Şerife'yi 1400 yıldır okunuyor sanıyorsunuz.. ama yanılıyorsunuz.

Özetle ”yeni” edille-i şeriyye olan aklı salih.. nakli sahih, lisanı salim ve kalbi selim olmadan.. Aklın solu olan nefsi aklın sağı olan kalbi kalbi bulunmadan.. aklın atası olan ruha kavuşmadan ve aklın kökeni olan sırrı anlaman anlamlandırmak gerçekten zordur. Anlamak için Allah azze ve celle yar ve yardımcımız olsun. Amin.
Dinnur YAŞAR 01.01.2021 Üçyol-İzmir
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3592

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 01-Ocak-2021 Saat 16:49
Araf K:7/33
De ki: "Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."


ÖĞRETİLEN KUR'AN anlatımı "Errahman allemelkur'an" cümlesiyle başlayan RAHMAN suresi girişindeki NAKİL esas alınarak yapılmış ve "Elestübirabbiküm" ayeti BEYANI düşünülerek kurgulanmıştır.

Buradaki fikir hiç bir kaynaktan değil kalbimize gelen mânâ düşünülerek yorumlanmıştır. Gözlem ve deneyin üstünde.. zamanın ve mekanın ötesinde.. bir konu hakkında yapılan konuşmalara METAFİZİK denir.. metafizik filolojide yapılırsa FİLOZOFİ teolojide yapılırsa TEOZOFİ olur. Filozof bu fikri düşünerek söyler.. teozof bir zikri yaşayarak söyler.

Biz müdakkik müslümanlar her namazda Kur'an okuduğumuzda okuduğumuz Fatiha-i Şerifeyi ikinci kez okumayız. Her Fatiha-ı Şerife okunuşunda ESRAR-I ŞERİAT davayı hamdu ve duayı hüda olan kanatlar yeniden açılır. Ancak bu açılma, düşünme, yaşama sonucu söylenen "metafizik" ve "parapsik" sözlerin sağlam, sağlıklı ve güvenilir olması konusunda bu Araf suresinin 33 ncü AYET bize bir uyarı yapıyor. Bu olasılığı hem kendime hem eleştiri yapacaklara bir hatılatayım dedim.

osmanziya 01.01.2021 16.49
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk