Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: Fiksiyon | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3450 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: Fiksiyon Gönderim Zamanı: 19-Temmuz-2021 Saat 17:55 |
boyutlar alanlar kuvvetler parçalar Evren'nin NASIL'ını bu dört şey açıklamaya yetiyor.. Peki ya NEDEN veya NİÇİN'i...
Bir silsile.. bir zincir.. nerede başlar nerede biter ?
Koca Yunus'umuz demiş;
Yerden göğe küp dizseler Altından birin çekseler Seyreyle sen gümbürtüyü...
Kur'an VEYL suresinde "Fî amedim mümeddede" diyor..
illetler zinciri ile akibet kılıncı Kılıncın indiği yerde zincir kopar.. Fiksiyon bir tür aksiyom.. hatta aksiyomun tam tersi… Zaten biri işin bir benzeri ve niddi olur bir de zıdda ve başkası hatta tam aksi ve tersi… Fakat garibi de şu her ikisi de AKSİYON’a bağlı.. gelde dörtleme.. fiksiyon.. aksiyon.. aksiyom.. tüm bunlarda bir misyon’dan çıkıyor. ÇAĞDAŞ kültür artık bir dile ve dine bağlı kültür değil.. geçmiş tüm dillerin ve dinlerin ve kültürlerin ortaya çıkardığı ve KOZMOPOLİT olarak küçümsenen KÜLTÜR’e bağlanıyor. AKSİYON uyanık MİSYON yarı KÜLTÜR uykulu FİKSİYON uykulu AKSİYOM Fiktif varlıklar bir kurgu ve imge.. vehim ve hayal eseridirler. Bunlardan bir mikyas ve miyar olanlarının bir kısmını daha önceki çalışmalarda saptamıştık.. boşluk.. nokta.. daire.. ses.. ve “O” üçüncü tekil şahıs.. Tefekkür ve tezekkürün kökeninde.. semantik ve sentaksın temelinde yatanın kör görüler (hayaller) ve boş kavramlara (vehimlere) dayandığının KANT tarafından saptandıktan sonra AKLI tanrı edinen AYDINLANMA döneminin ayağı yere değmişti.. Russel ve Wittgenstein’in ön ayak olduğu Viyana çevresi (Mantikı Emprizm) bilgi felsefecileri “anlam” ve “amaç” gibi gibi baba kavramında böyle anlamsız ve “anlamdışı” ve saçma sözcükler kategorisine aldıklarında UYGARLIK Tarihin Kitabını yazan HARİRİ de tüm deneyimlerimi ve birikimlerimizi hatta TÜZEL KİŞİLİKLERİ bile HAYAL alemine atıvermişti… Bu gün arife günü yani 1442 yılı Kurban bayramının bir gün öncesi.. bu gün neye ARİF olundu.. İbrahim aleyhisselam.. Oğlunun KURBAN edilmesi gerektiğine mi ?.. önce başlat sonra bitir olan FENA yasasına mı ? varlık ve yokluğun eşit olduğu OLANAKLARI MI ? Her nesnenin ve her kimsenin bir imkan ve fırsat ile mühlet ve müddet olduğuna mı ? ilim ve irfan ile idrak ve irade.. fark edilip kadr edilenlerin başında gelir. Geçmişte bazı arife günlerinde okunması sünnet olan İHLAS suresi ZİKİR’leri yapardım.. bu gün FİKİR yapmaya karar verdim ve onu fikrin ses arkadaşı FİKSİYON’a bağladım. FİKRİ bir fiksiyon olmaktan çıkarıp bir hareket ve hararet haline getirerek, tezahür etmesine sağlayan ve tecelli etmesini gerçekleştiren nedir ? İnsanın aksiyomu.. insanın aksiyonu.. insanın misyonudur. YBA misyonun açığa çıkarma yolunda yapılan gayretlerin sonunda meyve vermesi için geçen Pazar günü (18.07.2021) yaptığımız BOYUTLAR konusunu yazıya dökmemi istemişti Ziyacım.. boyutlar konusunda daha önce yaptığım çalışmaya erişemediğim için bayağı zor olacağını söylemiştim.. ancak bu gün nasipse ZİKRİ yetişmeyecek İHLAS suresinin FİKRİNİ yapmaya karar verdim. Böylece bu arada henüz erişemediğim resimlenmiş ve kağıda dökülmüş BOYUTLAR konusu olmasa bile onun ESASINI bir yazı ile ortaya koyabiliriz, diye düşünüyorum. Eriştiğimde de yazı ve resimleri sizlerle paylaşacağım. önce İHLAS suresiNİ teberrüken yazıp feyzini almaya başlayalım: Kul hüve-Allahü.. kul hüve-Allahü EHAD.. AllahüsSamed. lem yelid.. ve lem yüled.. ve lem yekün lehü küfüvven EHAD Kitab bu sureyle noktalanır.. Bu noktaya kadar okunan ve söylenen bütün ESMA insan tüm HÜSNA kainat üzerinde kalır ve kendisine ALLAH adı veren TANRI’nın; ne doğuran kadın ne doğrulan erkek.. ne doğuran evren ne doğrulan insan.. ne nesne ne de kimse OLMADIĞI son üç OLUMSUZ tümcede açık ve seçik olarak kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde KESİN olarak anlatılır. (İlk üç OLUMLU tümce üzerine girip teoloji yapmaya girişmiyorum. ) Bu sözcükte iki kez biri olumlu birim olumsuz AD olarak gecen “EHAD” isminin her iki halde de farklı bir ANLAMI olduğunu hep düşünmüşümdür.. ancak bu güne kadar çıkaramadım. HADD, haddinden çıkan EHAD ve VAHİD isimlerini.. KESRET (çokluk) ve KILLET (azlık) ile anlatılan KEMMİYET (nicelik) kavramlarında ayrı bir TEKLİK ve BİRLİK olarak düşünüyorum. Bizler İmamı Nursi’nın RNK ile aydınlanmış kimseler olarak elbette PANTEİSİT bir anlayışa yanaşmayız ve yaklaşmayız. Ancak pantistlerin (inisinasyon) ve deistler (illimünasyon) ve ateistlerin (illüzyon) EVREN hakkında görüşlerine karşılık bir görüş ve anlayış ve bilişimiz de bulunmalı.. YBA.. fizik ve psik instinkt ve inisiyatifle yapılarak evrimle gelişen matematiksel veri ve mantıksal yorumlarla inşa edilen RESMİ BİLİM’in üstünde dilin ve dinin çok yönlü ve yanlı katmanına uyan YENİ bir dil ortaya bir İLLÜSTRASYON ve RESİM koymaya çalışmaktadır. Ta ki mutlak Tanrı ile izafi evren ve sonuçta insan hakkında sağlam ve sağlıklı bir ilişkisi ortaya konulsun. Aklı olan.. MUTLAK salt.. koşulsuz, kuralsız ve sonsuz bir TANRI ile izafi ve itibari bir evren ve insan ile ilişkisini ve konuşmasını KABUL EDEMEZ.. bu yüzden DEİST olur. Ancak yetmiş yıl O’nun keremiyle yemiş ve içmiş bir insanda Kutsal Kitapların ÇAĞRISINA duyarsız kalamaz. Hem “O” söylemiş, Ben, yere göğe sığmadın fakat mü’min kulumun kalbine sığdım, demiş. İşte bu yüzden bizde hidayetiyle O’nu tanımaya çalışıyor.. tanırlık ve tanıklık’ımızı ilerletmeye uğraşıyoruz. Bu meyanda onun âsarı ve yapıtı olan EVREN hakkında sağlam ve sağlıklı bir görüş oluşturmaya çalışyoruz ki bu konuda ilk başta söz konusu edilecek BOYUTLAR olacaktır. BOYUTLAr bilim katmanında ve fünun alanında zihnimizin dört köşe taşından ikisi olan MEKAN ve ZAMAN konusunda ele alınır. YBA zaten bu boyutlarla işe başlar ve bu konuda yıllardır yazıyorum. Boyutların sayısı, dilin ve dinin kategorileri gibi iki elin parmaklarını aşmaz. Kanaatime göre Yaratan RABB ismiyle önce boyutları evrene indiriyor.. RAHMÂN ismiyle evrenin üstüne de insanı yani dili bindiriyor. Sonra RAHÎM ismiyle dilin üzerine dini bindiriyor. Dil ve din birlikte kültürü oluşturuyor. Ta ki ilim ve irade ile kudret ve rahmet SIFATLARINI tanıtsın. Dil ve dinden ibaret kültürde BEŞERİYETİN uygarlığını kuruyor. Beşeriyetin yapısından çıkan bu medeniyet ise İNSANİYETİ inşa ediyor. Maalesef insanlar ana-hatları ayrıntıya girince karıştırıyorlar. Aslında VARLIK bir bütün.. VAR OLUŞ tüm.. ancak işlemler.. eylemler.. işletimler.. etkinlikler başlayınca İNSAN ve KAİNAT olarak ikiye ayrılıyor. Kainat MEKAN (tabiat) ve ZAMAN (tarih) olarak.. İnsan AKIL (mana) ve KALB (gaye) olarak.. ikiye ayrılıyorlar. Doğa (tabiatın) yapısı ile tarihin (döne) işlevi hakkındaki MATEMATİK temelli EVREN İLİMLERİ.. bin beş yüz yıldır özellikle son üç yüz yıldır Düşünme (Felsefe ve Hikmet) ile Düşünce (Bilim ve Hukuk) alanındaki filolofiden filozofiye.. teolojiden teozofiye.. o kadar çoğaldı ve çeşitlendi ki karıştırmamak mümkün değil. Özellikle Mana (Anlam) ve Gaye (Anlatımı) hakkında MANTIK temelli İNSAN ilimleri ile yapılan araştırma ve geliştirmeler.. San’at ve Hikmet ile Fünun ve Hukuk etkinlikleri.. olanca kültürel ve sosyal birikimli ayrıntıları ve ekonomik ve politik bir sürü kılcalları ile insanın zihnini anahatlardan uzaklaştırıyor. Örneğin fizik hakkında.. felsefe hakkında.. bilgisayar hakkında.. din hakkında.. dil hakkında o kadar çok ve çeşitli gelişme ve artış var ki 40 yıl öncesinde.. bu ilimlerin genel manzarasını saptamaya bir derece hakim olabiliyordum.. Astronomi, genetik, bilgisayar, teknoloji, ekonomi, politika aldı başına gitti.. uçuyor. Üstelik bu gün diğer medyatik ve ideolojik bulutlar öylesine diyalektik ve sofistike.. ekonomik ve politik reklam ve propgandalar.. öylesine retorik ve spesifik.. sıradan bir insanın kılcaldan ve ayrıntıdan boğulma bir yana kendisine uygulanan algı operasyonlarından bile haberi olmuyor. Üstelik bu yoğun yığılma ve bulut baskısı içinde neyin doğru neyin gerçek.. kimin iyi kimin çirkin olduğu konusunda açık, seçik ve net bilgisi bulunmuyor. Sokrat’ın ünlü bir deyişi vardır. Tevazu gibi görünür ancak agnostizme (Bilinmezciliğe) yol açar: “Öğrendiğim tek bilgi, hiçbir şey bilmediğimdir.” Peki sormazlar mı adama.. bilmediğinizi nasıl biliyorsunuz o zaman ? Demek ki insan biliyor.. hatta iki nesne biliyor: bu yüzden dır ya da değildir.. evet ya da hayır.. diyor. Olur ya da olmaz diye karar veriyor. Olanaklar hakkında olabilir ya da olamaz diyerek dilediği olasılıkları seçiyor.. ancak köklü ve içerikli konulara geldiğinde şaşırıyor ve karar veremiyor: İNSANDAN baksa onu asıl olay biliyor evren gölgede kalıyor evreni rüya olarak görüyor… EVRENDEN baksa insanı gölge ve yalancı olay görüyor. Şimdi bu evren ve insandan başka üçüncü bir KAVRAM araya girdiğinde.. örneğin YARATMA.. yaratmanın karşısına da evrenin ve insanın EVRİMİ çıksa.. işte bu dört kavram: “insan ve evren ile evrim ve yaratan” düşüneni oldukça karmaşık bir karşılama ve karşılaştırma içinde bırakacaktır ki bu KARIŞIK işlerden zihnini kaçırmayı kâr biliyor. Bun rağmen sadece gereksinimi ve rahatlığı için değil arayışı ve geleceği için insanlar araştırmaya, sorgulamaya, düşünmeye, öğrenmeye açık bir var oluştur insan. Zorluklar karşısında hemen pes etmez. İşte yeter artık.. demeyenler için biz boyutlar konusuna bir giriş yaparak insanı kılcallardan uzaklaştırmaya ana hatlara yaklaştırmamaya çalışacağız. Boyutlara benzer kavramlarda söz ettik.. burada insan.. evren.. dil.. din.. kültür.. beşeriyet.. medeniyet.. uygarlık.. insanlık.. terimlerini dillendirdik: Dokuz sözcük sıraladık. Felsefede böyle boyutlara benzer KATEGORİK ayırmalar vardır. Aristo soru sözcüklerine kategori olarak sıralamıştır. Kim.. ne.. nerede.. nerede.. nereye.. neden.. niçin.. nasıl.. kaç.. hangi.. : Biz burada On tane sözcük sıraladık. Descartes iki kategori görmüştür: Düşünce ve Uzam. Kant dört kategori bulmuştur: Nicelik (Kemmiyet), nitelik (keyfiyet), oran (nisbet) ve yön (cihet). Keza Aristo’nun beş tümeli (cevher (töz), cemad (cansız), bitki (nebat), hayvan (behimiyat) , beşer) tarafımdan ( gıda ve hayat ve imkan ve şuur ve gaye ) beş varlık katmanı olarak düşünülmüştür. Keza dinde, aslında dilin kategorileri olan beş perde, bir tür katman (tabaka) ya da kategori (külliyat) ve boyut (dimension) olarak düşünülebilir: (Zat, sıfat, isim, efal, âsâr) Keza bilimde ; GEOMETRİK boyutlar, FİZİKSEL alanlar, ŞİMİK kuvvetler, NÜKLEER parçalar ortaya çıkarılıp bunların tümüne ilişkin “matematiksel” bir KURAM yani büyük resim çıkarmak.. birbiri ile çelişen orta alemdeki NEWTON fiziği, mikro âlemdeki KUANTUM ile makro âlemdeki RÖLATİVİTE kuramları birleştirilmeye çalışılmaktadır. Hikayelerde üst, orta ve alt alem halkları anlatılır. Buna başka manzalarda eklenebilir: Animistlerin.. paganistlerin ve tektanrıcıların ya da ateistlerin, deistlerin ve teistlerin.. dünyaları. Geçen çalışmamızda ilk dört boyutu GEOMETRİK.. beşinci boyutu fizik ve psik (şuur ).. sonrakileri metafizik ve parapsik boyutlar (6:İman 7:Marifet 8:Muhabbet 8:Hayret 9:Mahviyet) olarak anlatmıştım. Bunu anlatan yazı ve resmi bulursam paylaşacağım.. İnşaallah. Bilgi ve sevgi ve sayı ve sağlıcakla kalınız. Düzenleyen osmanziya - 19-Temmuz-2021 Saat 23:11 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |