Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: dunyalar | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3447 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: dunyalar Gönderim Zamanı: 21-Eylül-2022 Saat 01:35 |
Dilin dünyayı belirlediğinden ve dini tanımladığından söz ederek onu dünyanın üst yapısı ve dinin alt yapısı üzerinde orta bir kapıda tutarım.. DÜNYA üst yapısı DİL orta kapısı DİN alt yapısı Fakat bu orta kapı nasıl çalışır ? Bunu bu yazı ile sunulan rar dizini içinde yüzden fazla dosyada ÖĞRENMEYİ örmeye ve görmeye ve gösterme uğraştım. Bu işi yeni değil kırk yıldır yapıyorum.. Çok şükür bunca yılın sonunda nihayet YBA ile yaptığım öğrenmeyi öğrenmeye üç kardeşim merak etti.. yarın gelecekler İnşaallah. İnanın öğrenmeyi çok iyi biliyorum.. fakat öğretmeyi nerede ise hiç bilimiyorum. Ancak öğrendim ki insanlar dört sınıftır; öğretmenler ve öğrenciler ile öğreniciler ve öğreticiler. İlk ikisi bilinenler tarafındadır.. son iki ise bilinmeyenler tarafında.. Bilinmeyen tarafında olan ÖĞRETİCİLER ise yine dört sınıftır: Nebiler ve veliler ile deliler ve dâhiler. Genelde kültürel olara nebiler ve velileri bir tarafa, dâhiler ve delileri ise öbür tarafa atarlar.. benim deliliğim ise bu iki tarafı birleştirmektir. Aziz Pavlos'un yaptığı işin bir yenisini yapıyorum galiba.. bu gidişle cılkı çıkartılan sağcılık ile culku bırakılmayan solculuk bir araya getireceğim.. elbette solaklar ve salaklar bir araya gelir.. akıl bir solak ve akılsız bir salak olmazsa dünya nasıl yürür ki.. fakat benimkisi beynin sol lobu ve sağ lobunu bütünleştirme olan doğal bir sürecin açığa çıkartılması olan başka bir iş.. bu dinin sağı ve solu ile bir alakası bulunmuyor.. eğer bulunursa bu ashabı şimal ve ashabı yeminde daha üstte ve önde bulunan SABUKUN (öncüleri) ortaya çıkarmak olabilir.. İnşaallah öyledir. Sayglarımla, sağlıcakla kalınız. Dinnur YAŞAR 21.09.2022 02:09 Üçyol-İZMİR Ö Ğ R E N M E Koca Yunus’umuz YUNUS EMRE’nin ünlü bir şiirini bilirsiniz: İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsin bu nice okumaktır. Birinci cümle ile YÖNTEMBİLİM’imi İkinci cümle ile İNSANBİLİM’imi Üçüncü cümle ile de İSLAMBİLİM’i mi inşa ediyorum. Birinci cümlenin çevirisini Dücane CÜNDÜOĞLU’dan öğrendim: “Bilmek bilmeye bilmektir.” Bu çeviri çeşitli yorumlanabilir: 1.Bilmek sevmeyi bilmektir. 2.Bilmek yaşamayı bilmektir. 3.Bilmek gezmeyi bilmektir. 4.Bilmek çalışmayı bilmektir. 5.Bilmek çalıştırmayı bilmektir. 6.Bilmek DÜŞÜNMEYİ bilmektir. Daha başka pek çok yorum yapılabilir. Ben altıncısı BİLMEK düşünmeyi BİLMEKTİR yorumunu tutuyorum. Bugün bu bilmeyi, “BİLMEK öğrenmeyi BİLMEKTİR” olarak dillendiriyorlar. Öğrenmeden öğrenmeyi öğrenme devrini geçtiğimizi söylüyorlar. Çünkü “Tekniği ya da yöntemi ya da dili öğrendiğinizde istediğinizi her şeyi yapabilirsiniz” ünlü Ressab BOB (1942-1995) San’atın tekniği bilimin yöntemi ve hayatın dili bize yolculuğumuzda kolaylık sağlar. Bilgi.. Öğrenme.. Merak.. Soru.. Bilgi öğrenmeyi isterse.. öğrenme de merakı gerektirir. Merak ilmin hocası ise sual (soru) da onun asistanıdır. İlmin hocası olan merakı iki MUHARRİK tetikler; birisi gereksinim diğeri arayıştır. Yaşam çizgisinin ortaya koyduğu işbirliğinde toplumsal işbölümünde mal ve hizmet sunumu için her bir ferdin ilk okuldan son okula kadar bir meslek erbabı ve onunla bir iş sahibi olması esas alanır. İşte bu ihtiyaçtan dolayı bizler meslek ve san’atın öğretimini ve eğitimini alırız. Bu gereksinimden doğan bir tür mecburi öğrenmedir. Hatta çağımızda mal ve hizmet alana sürekli değiştiğinden ve yenilendiğinden bilgilerimizi yeni bilgilerle güncelleyerek sürdürebiliyoruz. İlmin hocası merak tetikleyen ikinci saik ARAYIŞTIR. İnsanlığın ve uygarlığın taharrı ve arayışını genelde yazarlar ifade ederler. Birinci muharrik gereksinim nasıl hocaları ve öğretmenleri ortaya çıkarmışsa.. ikinci dürtü yazarları ve müellifleri ortaya çıkarmıştır. İlim ve edebiyat alanında kitaplar telif etmiş ünlü ya da tanınmış olmayan çeşitli yazarların kitaplarını okumuş ve yararlanmışızdır. Eğer bunlar olmasaydı hayat öylesine sıkıcı olurdu kimse öğrenmeye ve çalışmaya ve yetişmeye ve bir meslek ve iş sahibi olmaya şevk ve coşkusu kalmazdı. Bu gün bile ciddi filimler geçmişte yazılmış ve tutulmuş ünlü kitap ve romanları dayanırlar. Aslında bunlarda bir süre sonra bitince.. canlı ve diri bir öğrenmenin kökünün kesildiği.. arı ve duru bir düşünmenin. giderek azaldığı.. bir gelecekte ne bulacaklar bilemiyorum. Belki bu düşünce biraz abartı gibi görünse de.. eski türkü ve şarkılarla.. yeni türkü şarkı olmadı.. lakin eskilerin yerini tutmaya çalışan güncel “müzik”lerin ne kadar san’at ve özgünlük taşıdığını bilmiyorum.. bu ya benim filim seyredip müzik dinlemediğimden ya da gerçekten bulunmadığındandır.. değerlendirmeyi siz yapınız. Öyle ise günümüzün sorunu ÖĞRENMEYİ canlı ve diri yürütmek.. DÜŞÜNMEYİ yeni ve özgün sürdürmektir. Birkaç gün önce bir paylaşım yapmış ve sormuştum: “Bilgi; öğrenme ve ogretme.. paylaşma.. okuma ve yazma..deneme ve yanilma.. arastirma ve gelistirme yoluyla edinilir.. kazanilir.. artırılır. Ögrenilen bilgiler kullanma ve yararlanma ile eskir. Bu yuzden artik ogrenmeden degil oğrenmeyi oğrenmeden bahsediliyor. Öğrenmenin iki YOLU bulunur.. akedemik ve resmi yol ve serbest ve sivil yol.. siz buna bilim ve edebiyatta diyebilirsiniz. Keza bilginin yolu bulunuyorsa yönü ve yanı da olur. Bilgini YANI kabaca maddi ve manevi olsa.. acaba sizce bilginin YÖNÜ ne olabilir ?” Tabloda bunu yanıtladım; BİLİNENLER’den BİLENMEYENLER’e ROM’dan RAM’a ZEKA’dan HAFIZA’ya AKIL’dan KALB’e YARATILAN’dan YARATAN’a DELİL’den DAVA’ya SEBEB’den NETİCE’ye AMAÇ’dan ARAÇ’a KAYNAK’tan HEDEF’e VESİLE’den FAZİLE’ye VETİRE’den HASILA’ya TEŞBİH’ten HİKAYE’ye TEMSİL’den HAKİKAT’e HAKİKAT’tan HAKK’A Elbette bunun tersine bilinmeyenler’den bilinenlere de gidebilirsiniz. Ya da bilinenlerden bilinenlere.. bilinmeyenlerden bilinmeyenlere.. Bunların hepsi sizde bulunuyor.. ancak siz bunları hemen istiyorsanız.. biliniz ki fakat bunlar için nerede ise yetmiş yılın kırk yılını tamamen verdim. Ancak bunları bilmek bana fazla bir şey kazandırmadı.. size de kazandırmaz.. ancak öğrenmeyi öğrenmek ve bunu canlı tutmak.. hem hem bana hem size çok şey katacaktır. Eğer artırdıklarımızı arıtırsak. Saygılarımla, dinlediğiniz için teşekkür ederim. Mustafa BUĞUÇAM 20.09.2022 Not: aşağıdaki rar dosyası için yüzden fazla dosya ÖĞRENME olayını anlatıyor. Yalından karmaşığa doğru izlerseniz.. incelerseniz.. imgelerseniz.. irdelerseniz. öğrenme olgunu görebilirsiniz. 20220921_013117_DUNYALAR.rar Düzenleyen osmanziya - 21-Eylül-2022 Saat 02:12 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3447 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 21-Eylül-2022 Saat 23:37 |
Aşağıda tablo da öğrenme en geniş perspektifte ele alınmıştır. Ogrenme ders ve ibret almayla sonuçlaniyorsa hakikat ve hikmet oluyor aksi halde kullanilan ilim elde etme ve yararlanılan irfan edinme olarak kaliyor. Öğrenme ÇALIŞILAN alışkanlık (itiyad) ve ALIŞILAN alışkınlık (adet) haline aldığında onu değiştirmek, zordur. Öğrenme düşünce haline geldiğinde değiştirmek zordur.. görüş haline geldiğinde daha da zor olur. Bilgi haline aldığında toplumsal bir değişim gerekir. Bilimsel bilgiler “paradigma” halinde ise yüzyıllar isteyen tarihsel bir değişim ister. Bilgiler İNANÇ haline geldiğinde değşiimi bin yıllar isteyen bir DOGMA içinde yer alırlar. Bilgiler, görüşler, düşünceler ve İnançlar insanın köklü korku ve umutlarına.. temelli arzu ve taleplerine bağlı olarak olmazsa olmaz bileşeni dil ve din olan KÜLTÜR tarafından kültürlenir. Çağlar ve toplumlar boyunca değişen ve yenilenen kültürün DEĞİŞMEZ kostantları ve prensipleri ve ideaları dilin ve dinin bilim tasnifleri ve temel kategorileri olabilir. Bunları paradigma ve dogmalardan ayırmak zordur. Çünkü fikirlerin bir dil ve din değişmezi.. bilim ve hukuk sabitesi olup olmadığı sonradan belli oluyor. Burada soyut anlatıma örnek olarak ZAMAN ve MEKAN kavramlarındaki bilimsel değişmeleri örneklendirebilirim. Newton kuramında sabit olan yıl ve yer.. Einstein kuramında değişmez ışık hızına göre değişken oluyor. ANLAM ve AMAÇ dine göre gerekli olduğu halde bilime göre bunlara gerek kalmıyor. Saçma ve anlamsız hale geliyor. Neye göre ? Bir sektöre gere değil değişik alanlara göre! İnsanın “düşünme”sinin bulunduğu ALANA ve KATMANA göre.. İnsan kompleksini sadeleştirmeye çalıştığınızda ortaya çıkan bileşenler; nefis, akıl, kalb, ruh, sır gibi bireysel yapılar.. günlük dil, bilimsel bilgi, felsefi bilgi ve dini bilgi gibi evrensel katmanlar ve sair bilmediğimiz durumlarda işler ve yüklemler ve yargılar öyle değişiyor ki CENNETİ tarif ederken orası öyle farklı hiçbir kalbi beşere hutur etmemiştir. Fakat cennet deyince birilerin tüyleri diken diken oluyor. Ya da KOMÜNİST ÜTOPYA gerçekleşince herkes herkesin karısı ve kocası olacak deyince birilerinin yüreği hopluyor. İnsanlar da birbirine hükmetmek için kılıncı kullanıyor. Yani sorunluluğumuz büyük ve sorumluluğumuz yüksek. Sonuçta öğrenme insanın eğitiminde en önemli faktörlerden biridir ve bu ikisi birbirine öyle bağlıdır ki bunlar düşünü ve bilgiyi.. duyguyu ve sevgiye.. dileği ve isteği.. duyumu ve tadı.. bütün işlem ve işletimlerimizde kuşatmış.. tüm eylem ve etkinliklerimizde sarmalamıştır. Bu çok yönlü ve yanları olayları ve olgulara ele almak ve incelemek için YBA hızlı anlam sürücü ve kolay anlatım aygıtını barındıran DİL’ini kullanmak daha yararlı ve verimli olacaktır.. diye öneriyorum. OSMANZIYA |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |