Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: bilmek ya da bilmemek... Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: bilmek ya da bilmemek...
    Gönderim Zamanı: 20-Nisan-2024 Saat 06:52


Bu on üçüncü tablodur.


Face de Değerli bir Arkadaşım dedi: "Bilmediğimizi bilmiyoruz, bildiğimizi sandığımız şeyleri de iyi bilmiyoruz. Alaca karanlıkta yaşıyoruz." diyorsunuz fakat bilmek veya bilmemek.. bildiğini ya da bilmediğini bilmek ya da bilmemek.. gerekli. Ancak sevmeyince ve istemeyince yeterli gelmiyor yapmak için. Bu üçü olmayınca makinanın (robotun şimdi yapay zeka diyorlar) bilmesiyle benim bilmem arasına ne fark kalıyor ?





Bu da 25 nci tablodur.


Bu da 25 tablonun her birinin yer aldığı sıkıştırılmış ZİP dosyası:



20240420_070914_FENA.zip

Bu çalışma 27 dosyadan ibarettir ve dosyalırı zip sıkıştırılmış dizin halinde buradaki linke yerleştirdim.. şimdi bunlarla ilgilenen.. ilgilenmesiyle bilgisayarı bulunupta onları bilgisayarına indiren.. indirmesiyle birlikte incelemeye ve izlemeye değer bulan.. değerli bulmakla birlikte tabloları versiyon sırasıyla imgeleyip tahayyül eden.. tahayyül etmekle birlikte yalından karmaşığa doğru bu tabloları irdeleyerek tevehhüm eden.. bu hayal ve vehim ile elde ettiği FEHİM'leri tefekkür eden.. bu fehimlerin mefhum ve kavramlarını birleştirerek ortaya çıkan FIKHI.. yani "anlam" eleştirmeye cür'et eden.. Fikrin fehim (kavram) ve fıkh (anlam) işlemlerinin farkında olmadığı halde.. büyük bir olasılıkla öyle olacaktır.. bunun ne olduğunu öğremek için benimle konuşmaya cesaret eden.. kaç kişi çıkabilir bilmiyorum ? Fakat her hangi konuda günlük dilin düz yazısıyla ya da günlük konuşmayla çatır çatır ahkam kesebilecek yüzlerce kimse biliyorum.. bunlar "öğrenmek" isteyen değil bilgi yarıştıran ya da bildiğini ya da ideolojisini sergilemeye çalışandır. Şunu artık kesinlikle bilmeliyiz ki artık devir bilmek devri değil.. BİLMEYİ bilmek.. öğrenmek değil.. ÖĞRENMEYİ öğrenmek.. hatta öğrenme ve bilme arasında farkı düşünmek.. anlamak.. anladıysa eleştirmek.. anlamadıysa sormak.. benim ARADAĞIM bunlar.. bu aradıklarımda süper zekalı ve okyanus gibi bilgisi olan hatta profesör etiketi olan hatta ünlü olan kimseler değil.. sadece öğrenmek isteyen meraklılar ve meramlılar.. bu meraklı ve meramlı insanlarla bir arada YBA öğrenme, kullanma ve yararlanma yolunda MEŞK etmeyi.. yüzlerce kadınla keşk edip aşk yapmaya tercih ederim. Ancak bizim böyle bir MEŞK'a IŞK'ınız bulunmuyor ve bu yüzen bilme ışığı ve öğrenme aydınlığı içten ve etkili olamıyor.. çünkü öğrenmeyi öğrenmeyi hiç MERAK etmiyorsunuz: https://www.yontembilim.com/ogrenme.asp

osmanziya 20.04.2024 07:29


Düzenleyen osmanziya - 20-Nisan-2024 Saat 07:30
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 20-Nisan-2024 Saat 14:30
Kevser Hanım kardeşimiz baklava yemenin şükrü soğana sabretmekten zordur deyince neden dedim ? Doymak bilmeyen Nefis dedi.. dedim ki   ancak nefis bir süre sonra doymadığını anlayınca.. şükre geçer ikinci aşama başlar.. bu sefer ona musibetler birer birer sökün eder.. bakalım buna sabır edebilecek mi diye.. bir süre bu meşakkat ve külfet sürdükçe ona alışmaya başlar. Şükür gibi sabır da öğrenilmiş olur.. ancak bu da yetmez. Daha ağırı gelir.. bu sefer ondan sadece sabretmek beklenilmez.. "sabır içinde şükür" etmesi gerekir ki biz bu işlerin tümüne HAMD adı veriyoruz. Yani HAMD DAVASI.. Biz Fatiha-i Şerife Anahtarı'nın anlattığımızdan HAMD ile işler bitmez.. HÜDA duası başlar.. hamd ve hüda enlemi mizan-ı nizam dikeyini sürdürürrken HALKIN ilâsı ve HAKKIN rızası.. ile enlemlerin yatayı başlar.. ben size canlı bir ÂLEM'i kısaca betimlemeye çalıştım. Özeti.. şükr etmek sabr etmekten zordur.. iktisad etmenin adalet etmekten zor olduğu gibi.. emin olmanın sadık olmaktan.. feda etmenin ve vefa göstermekten zor olduğu gibi.. sonuçta tüm bu konuşmalarımızla bizler GERÇEĞİ örmeye çalışırız önemli olan ördüğümüzün bilincinde olmaktır. Saygılarımla. www.yontembilim.com (Not: Bu yazıyı beş kere düzelttim.. zaten yaşamda deneme ve yanılma ile değiştirme ve düzeltmekten ibarettir.. hiç bir dahi bir kere başaramadı.. M.Gladwell'in Outliers'in de on bin saat gerektirdiği yazılmış) osmanziya 20.04.2024
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 20-Nisan-2024 Saat 15:17

DENGE ve UYUM



ZENGİNLER elindekinin kıymetini bilmiyor.. FAKİRLER elindekinin kıymetini bilmiyor.. öyle ise dört durum söz konusu zenginler ve fakirler ile HASED ve HIRS.. sonuçta her şey yerli yerinde.. biz kendi işimize bakalım.. zengin isek hırs.. fakir isek hased etmeyelim.. hased etme ne olur çalış senin de olur.


osmanziya.


Saygılarımla.






Evrende her şey iki yanlıdır ve çift taraflı çalışır.. sorun zengin ya da yoksul olmak değil.. bulunduğumuz hale intibak edip uyum sağlayamamaktır.

Dünya bir taraftan savaş bir taraftan barıştır.. aynı zaman sınav ve yarıştır.. aynı zamanda hayatta kalma mucadelisi ve ürümedir.. aynı zamanda hem dünya hasenesi hem ahiret hasenesi kazanmaktaır.. aynı zaman hem kazanmak hem korumaktır.. aynı zamandma hem artırmak hem arıtmaktır.. aynı zamanda hem kurtulmak hem kurtarmaktır..

Bu aynen hem evrim ve yaratılış olduğu gibi..hem devrim hem deneyim olduğu gibi.. hem dayatım hem buyruluş olduğu gibi.. hem dürülüş hem diriliş olduğu gibi...

Düzenleyen osmanziya - 20-Nisan-2024 Saat 15:27
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 20-Nisan-2024 Saat 15:28
Paylaşım için teşekkür ederim. Vicdan ahlak yasağı.. bu içerideki kan basıncı gibidir. Devletin ve milletin kontrolu.. yana devlet yasağı bu da dışarıdaki atmosfer basıncı gibidir.. doğal işlerin yasası olduğu gibi kültürel işlerinde yasağı bulunur. Sorun bu dördünün bileşkesinin oluşamamasıdır. Bu da istikamet denilen olaydır ve kolay değildir. Ancak bunlarında birinden hareket edebiliriz. Burada önerilen boykut etkili bir çaredir. Destekliyorum. osmanziya Sosyal medyada Fahiş yemek fiyatlarına boykot çağrısı, büyük ses getirmeye devam ediyor...
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz???
GERÇEKTEN FAHİŞ FİYAT VAR MI?
Bir fincan kahvenin maliyeti en çok 4 Lira, satış fiyatı ise 90-120 Lira arasında değişiyor. İşte fahiş fiyat dediğimiz şey tam olarak bu. Bildiğim bir işletmeden detay da vereyim. Orta-üst bir muhitte kirası 80 bin TL. Self-servis bir kahve, işçilik maliyeti ortalama 150 bin TL. Stopaj, harç, tabela vergisi, temizlik giderleri, yazılım kirası vs. hepsi maksimum 50 bin TL. Ne yaptı? 280 bin TL. Günde ortalama 300 bardak kahve satıyor.
Yani sadece kahveden en az 30 bin TL ciro yapıyor. Bunun ortalama 29 bin TL’si kar. Çarpın bakalım otuz günle ne çıkıyor? Tam 870 bin TL.Toplam giderler neydi? 280 bin TL.
Bunları da düşelim, ne kalıyor? 590 bin TL “kemiksiz” kar! Sadece kahveden… Pasta, çörek, meşrubat vs. dahil değil!
Orta halli bir kahve dükkanı ayda 600 bin TL kazanıyor. Bunu biraz kenar bir muhite taşı, aylık net kar 300-400 bin TL’nin altına düşmüyor. Biraz kalbur üstü bir yere götür aylık kar 1,5 - 2 milyon TL’yi buluyor. İki kere iki dört: Maliyetler ile kar arasında bu denli bir uçurum varsa orada fahiş fiyatlama var demektir.
Bir de pilav örneği yapalım. Orta halli bir lokanta günde en az bir tencere pilav satar. 70 cm bir tencereden ortalama 240 porsiyon pilav çıkıyor.
Bir tabak pilav en az 60 TL’ye satılıyor. Günde 14.400 TL pilav cirosu. Maliyet ne kadar dersiniz? 15 kg pirinç, 1.5 kg yağ, 3 litre sıvı yağ, 3 kg. şehriye için toplam 950 TL. Yani sadece pilavdan 13 bin 500 TL kar. Kar oranı yüzde 1.400! Şayet bu fahiş fiyatlama değilse nedir?
Dönere bakalım. Dönerlik etin kilosu 300 TL. Porsiyonda 100 gr var, maliyet 30 TL. Satış fiyatı 400 TL’den başlıyor. Karışım sucuklu tost, maliyet 5 TL satış fiyatı 80 TL. Bir tas çorba, maliyeti 1,5 TL, satış fiyatı 50 TL. Taze fasulye yemeği, maliyet 8 TL, satış fiyatı 180 TL. Bir şişe maden suyu maliyeti 4 TL, satış fiyatı 30 TL…. Ve bunlar vatandaş lokantasındaki fiyatlar. Kalburüstü yerlerde bu fiyatları on ile çarpın.
Türkiye, satıcı enflasyonu denilen şeyi yaşıyor. İddialı söylüyorum, yeme-içme ve hizmet sektöründeki fahiş fiyat sorunu, enflasyonunun en önemli sebeplerinden biri. Bunun için siyasi görüş farklılıklarını bir yana bırakıp bu hafta sonu, lokanta-kahve-uygulama-eve sipariş boykotuna katılmak gerekiyor.
#fahisyemeğeBOYKOT
Gaffar Yakınca.. Aydan Karbal.. paylaşımları
1s
Yanıtla
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 20-Nisan-2024 Saat 17:16

Yazının sonunda HAYAT'ın resmi var.. hayat ilk ve son sorunlarla dolu olduğu gibi ŞUUR da ilk ve son sorularla boşaltılmalıdır.. sonra hayattaki sorunları ve sorunsallar olan ilk ve son soruları boşaltabilirsin.

ilk ve son sorunlara.. hiç bir zaman çözülemeyeceği için SORUNSALLAR adı verilir:

yoksulluk

hastalık

yaşlılık

ölüm

Bunları bu güne kadar kimse çözememiştir.. çözemediğimiz için dine muhtaç olmaktan öte arayıcıyız.. sürekli ararız.

ilk ve son sorulara gelince bunlar:

nereden geliyorsun

nereye gidiyorsun

ne yapacaksın

Bu üç soruya bir YANIT bulduysan ve bu yanıtları bir SAV'a dönüştürmüşsen bunun KANITI nedir.. dönüştürememişsen aramayı sürdürürsün.. ancak bazen yorulur bu çözülemeyen SORUSALLARLA değil de sorularla ve sorunlarla ilgilenirsin sonra dünyayı düzeltmeye kalkar totoliter ve otoriter sistemler ve rejimlerden biri olan müslümanlığa âmada olursun.. masonluğa angaje olursun ve marksizme adanırsın.. bazen bunların hepsini sırayla yaparsın.. Talat AYDEMİR ve benzerleri gibi.. ideolojiler arasında dolaşmak insanların şiddetli din ihtiyacındındır.

Din olmazsa olmaz.. dil olmazsa olmaz.. bunları bileşeni olan KÜLTÜR olmazsa olmaz.. ancak bunların birinin içine girip içinde kaybolmakta insan için olmaz.

İnsan dışarıda kalabilmeyi ve dışarıdan bakabilmeyi becerebilmeli..

Saygılarımla
Sağlıcakla kalınız
Osmanziya


Hayatı göstermek istersem şu dik çizgiyi çizerim.


DÜNYA

hayat

beden DİL beyin

şuur

DİN



Hayat dörtgeni içinde üç nokta.. yaşam alim ve cahil ile zengin ve fakir farkı gözetmeksizin herkesi şu dörtgen içine alır.. yoksulluk.. hastalık.. yaşlılık ve ölüm. Hayat çizgisi de bu duraklardan ibarettir. Ancak bunun içinde üç NOKTA'YI da bu gün saptadır.. nokta yazınca da Noktanın Zuhuru ortaya çıktı.. umarım tanışırız. Bu üç nokta tabloda gösterildi; ŞÜKÜR çocuğun olursa.. SABIR çocukların büyürse.. SABIR içinde ŞUKÜR çocukların senden uzaklaşır yalnız başına kalırsan.. kısaca hayat acıdır.. biz onu tatlılaştırmanın bir yolunu buluruz ki bunun adı dindir. En faydalı bir kurum olan din ise bu gün bize EN ZARARLI KURUM olarak döndü.. çünkü her şey içindeki zıddını taşır.20.04.2023 üçyol izimir17:14

Saygılarımla

Sağlıcakla kalınız

Osmanziya



Düzenleyen osmanziya - 20-Nisan-2024 Saat 17:25
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 21-Nisan-2024 Saat 03:09



İnsanlar bir ses duyunca onu anlıyorlarsa o KELİME bir İSİM'dir.. AD'dir çünkü onun kendi başına anlamı bulunur. Eğer kendi başına bir anlamı bulunmuyorsa o ses isim değil harftir. Harflerin ve AR'ların kendi başlarına anlamları bulunmaz lakin AD'larla birlikte bir anlatım yapmaya yararlar.

Bu dil konusunda bilebileceğimiz en yalın BİLGİ'dir. Bu nasıl gerçekleşiyor.. ben bilemiyorum.. belki bilen bulunur.. bizde söylerse istifade ederiz.

Dil'de tek başına olan bu isim.. Ad.. seslerine KÖK-SES adı verilir.. tek başına anlamı bulunmayan ancak kök seslerle birlikte anlatım yapmaya yarayan AR.. harf.. seslerine de EK-SES denir.

Örneğin "Ben Ankara'dan geldim." tümcesinde BEN ve ANKARA ve GEL sesleri kök-sesleri seslerdir.. DAN ve DİM sesleri ise ek-sesdir.

Dil, doğal seslerden ve işaretlerden ayrılan YAPAY seslerdir.. KONULMUŞ göstergelerden ibaret ve din gibi kökeni bilinmeyen üçlüdür biridir.. kökeni bilinmeyen üçlünın biri de DÜNYA'dır.

Öyle ise şu dikey çizgiye bir bakalım:

DNY DÜNYA

DİL DYY

DYN DİN

Buradaki isimler / adlar / names
KÖK seslerdir.
Kendi başlarına anlamı bulunur.

Ancak bu üçünü bir araya getirince ve üstelik bunu dikey uzatınca garib bir başka şey daha çıkar.. Dilin hem dünyayı belirlediği hem dini tanımladığı.. bunu ben görüyorum ve sizleri de göstermek istiyorum. Siz zaten bu üçünü yeterince ve gereğince bilirseniz.. anlarsınız.

İlk defa burada bu üçünün kökeninin bilinmediğini söylüyorum.. daha daha önceden dilin ve dinin kökeninin bilinmediğini aydınlarda biliyordu.. bu gün ilkde üçünün de kökeninin bilinmez olduğunu saptadım.. her ne kadar çoğu aydın bunların kökenlerine dair düşünce ve görüşleri olsa.. kuramları ve inançları bulunsa bile..

Saygılarımla.

Sağlıcakla kalınız.

Osmanziya
21.04.2024 üçyol izmir
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 21-Nisan-2024 Saat 15:34
İnsanlar tarihi olayları oturdukları koltuklarda karşıdaki ekranlardan.. bilimsel bilgileri oturdukları koltuklarda masaüstü ve diz üstü bilgisayarlardan.. almaya başladığı bir zamana geliyoruz.. insanlar günlük bilgileri ve bu arada edebi ve tarihi birikmeleri.. bilimsel bilgilere ve arada "popülize edilmiş bilim"leri örneğin evrim ve yaratılış konularını izliyorsa.. insanlar felsefi diyalektikleri ve dini retoriklere sürekli belirli ve ünlü ve tutulmuş kişilerden öğreniyorsa.. okuma ve yazma bağlantısı kopmuşsa.. düşünme ve anlama ile irtibatı kesilmişse.. okuyup yazanlar anladıklarını sakınıp eleştirmiyorlarsa.. düşünüp anlayanlar çekinip sormuyorlarsa.. bu iş uydurulmuş tarih yazıp yoğun osmanlı gazı vermeye kadar gidecektir diye düşünüyorum.

Felsefesiz din olurda vakıasız tarih olmaz mı ?

GDO ile gıdalarımız bozulursa KES (koltuk ekran seyir) ile gayelerimiz de yönlendirilir.. ekonomik çıkarların ve politik yararların başı olan gıda HAZIRLANMIŞ ve gaye HATIRLANMIŞ.. böyle yaşam da TRAŞLANMIŞ bir seyir izlemeye başlar. Yine de umut kesmeden insanlara CANLI ÖĞRENME alakası ve DİRİ DÜŞÜNME merakı oluşturulabilir. Geçmiş alaka ve merakların bu gün PARA GETİREN seri üretimlere dönüşüp insanları TEMBELLİĞE atması da gayet normal. Çünkü her şey önce başlat sonra bitir fena yasası sinüzoial bir eğer çizer.. eski bilgilerin standardı geçersiz olur yeni bilgilerin patenti gelir.. geçmiş değerlerin geleneği yürürlükten kalkar.. yeni değerlerin değişimleri yükselir.. yükselen değeri yakalayan.. işleri ileri götürür.

Bunun için herkes için işleri YENİDEN BAŞLATAN bir çare bulduk.. YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ.. sözlerin taşıdığı bilgilerin ve değerlerin sağlam ve sağlamlığına DUYARLIK için samimi ve ciddi BİLGİ.. safi ve halis DEĞER araştırması yapan ARAYANLARI düşünerek DÜŞÜNENLERİ aradım. Bu gün için bulduğumu söylemesem de YİRMİ YILLIK birikim web sayfamda topladım. DüşÜnen olarak sizlere duyurmaktan başka elinden bir şey gelmiyor.

Ancak umutsuz değilim.. çünkü dünyada örnekleri yeteri kadar bulunuyor. İşte:

"Bunun Bill Joy ve Bill Gates’in hikayelerine ne kadar benzediğini düşünün. Her ikisi de dünyevi başarılara yönelik büyük umutlara kapılmaksızın, oldukça belirsiz bir alanda çok çalışıp didindi. Ancak sonra – o patlama!- kişisel bilgisayar devrimi gerçekleşti ve onlar bu alanda on bin saat harcamış durumdaydı.. ikisi de hazırdı.
Flom’da aynı deneyime sahipti. Yirmi yıl boyunca Skadden, Arps’ta ustalığını mükemmelleştirmişti. Sonra dünya değişti ve o hazırdı. Felaketten zafer elde etmedi. Bunun yerine, felaket olarak başlayan şey, sonuçta fırsata dönüştü.
“Neden, bu beylerin diğerlerinden daha akıl avukatlar olması değil” diyor Rifkind. “Onlar yıllardır üzerine çalıştıkları bir beceriye sahipti ve bu beceri ansızın çok değer kazandı.” (Outliers, Malcolm Gladwell shf 107)

YÜKSELEN DEĞER.. insanların ŞİMDİ gereksinimi olan bir bilgi ya da yöntem ya da nesne.. donanım ve yazılımdan bir şeydir. Buna 33 yıl önce ihtiyacını ben hissettim.. şimdi çoğumuz hissidiyoruz.. demek kendi söylemek kendi dinlemek anlamına gelmiyorsa.. yükselen değerin aynı zamanda GERÇEK olduğu da gösterir.


Saygılarımla.. sağlıcakla kalınız. Osmanziya yöntembilim.com
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk