Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: evren ve adam | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: evren ve adam Gönderim Zamanı: 13-Haziran-2024 Saat 18:21 |
Siyah beyaz
İNSAN VE EVREN İLİŞKİSİ İnsan Ortalama bir insan boyu yaklaşık 1.75 metredir. Bir insanın bireysel varlığı, bu boyut ile tanımlanabilir. Dünya Dünya, üzerinde yaşamın var olduğu gezegenimizdir. Çapı yaklaşık 12,742 kilometredir. Bu boyut, bir insanın boyutundan yaklaşık 7 milyon kat daha büyüktür. Güneş Sistemi Güneş Sistemi, Güneş ve onun etrafında dönen gezegenler, uydular, asteroidler ve kuyruklu yıldızlardan oluşur. Güneş Sistemi'nin çapı yaklaşık 287.46 milyar kilometre (19.2 milyar mil) veya 0.002 parsek'tir. Bu, Dünya'nın çapından yaklaşık 22.5 milyon kat daha büyüktür. Orion Kolu Güneş Sistemi, Samanyolu Galaksisi'nin bir parçası olan Orion Kolu'nda yer alır. Orion Kolu'nun genişliği yaklaşık 3,500 ışık yılı, uzunluğu ise 10,000 ila 20,000 ışık yılı arasındadır. 1 ışık yılı yaklaşık 9.46 trilyon kilometredir, bu da Orion Kolu'nun genişliğinin yaklaşık 33,110 trilyon kilometre olduğu anlamına gelir. Samanyolu Galaksisi Samanyolu Galaksisi, yaklaşık 100,000 ışık yılı çapında olan spiral bir galaksidir. Bu, yaklaşık 946,000 trilyon kilometre demektir. Samanyolu Galaksisi'nde yüz milyarlarca yıldız bulunmaktadır. Yerel Grup Samanyolu Galaksisi, Yerel Grup adı verilen bir galaksi kümesinin parçasıdır. Yerel Grup'un çapı yaklaşık 10 milyon ışık yılıdır, bu da 94.6 milyar trilyon kilometreye denk gelir. Yerel Grup'ta yaklaşık 54 galaksi bulunur. Virgo Süperkümesi (Laniakea Süperkümesi) Yerel Grup, Virgo Süperkümesi'nin bir parçasıdır. Laniakea Süperkümesi'nin çapı yaklaşık 520 milyon ışık yılıdır. Bu, yaklaşık 4.9 quintilyon (4.9 x 10^18) kilometre demektir. Bu süperkümede binlerce galaksi ve galaksi grubu bulunur. Gözlemlenebilir Evren Gözlemlenebilir evren, yaklaşık 93 milyar ışık yılı çapındadır. Bu, yaklaşık 879 quintilyon (8.79 x 10^20) kilometre demektir. Gözlemlenebilir evrende trilyonlarca galaksi ve her galakside yüz milyarlarca yıldız bulunmaktadır. Evren ve İnsan Arasındaki Devasa Fark Bu ölçümler, insan boyutunun evrenin genişliği ile kıyaslandığında ne kadar küçük olduğunu göstermektedir. Ortalama bir insanın boyu (1.75 metre), gözlemlenebilir evrenin çapı (879 quintilyon kilometre) ile karşılaştırıldığında, insanın boyutu, evrenin büyüklüğünün yanında neredeyse sıfır olarak kabul edilebilir. Özetle, bir insanın evrendeki yeri, bir kum tanesinin Dünya'daki yeri gibidir. Bu kıyaslama, evrenin büyüklüğü ve genişliği karşısında insan varlığının ne kadar küçük ve önemsiz göründüğünü gözler önüne serer. 23Sen ve 22 diğer kişi 11 yorum 11 Paylaşım Üzgün Yorum Yap Gönder Paylaş Göze inen akılla görülenler bunlar.. diğer taraftan aynı cinsten olanlar kıyaslanır.. karıncalar fillerle kıyaslanmaz ki.. karıncalar karıncalarla.. filler fillerle kıyaslanır.. madde mana ile.. mana mana ile mukayese edilir. Demek ki her şeyden önce burada mantık ve usul hatası bulunuyor. Bir kere güneş seni tanımıyor ve fakat sen güneşi tanıyorsun. Kaldı ki kainat bir ağaç ise insan bir meyve.. meyvenin içinde en az bir kaç ağaç olduğu gibi insanın içinde dört beş tane kainat yer oluyor. Böyle olmazsa.. ben öldükten sonra kainatın hiç bir değeri kalmıyor ki neden kendimi bir toz zerresinden ibaret göreyim. Sonuçta değeri olan insandır.. akıldır.. bilimdir. Elbette kainatında bizim yaşam ortamımız olarak önemi bulunur. Sanırım siyah beyazın biraz gri bakma vakti geldi. Saygılarımla. osmanziya yontembilim.com Sanver Koca Burada bilebildiğimiz canlı ya da cansız maddelerin hacminden, kütlesinden bahsedilmekte, kimin kimi tanıdığı tanımadığı gibi bir mantık çıkarmayı konuyla alakalı görmüyorum. Maddesel boyut olarak evet çok küçüğüz. Bu küçüklük değersiz olma anlamında mı? Tabi akıl ve bilim konusunda size katılıyorum Katılımınız için teşekkür ederim. Temel Astronomi Bilgileri başlıklı bir çalışmam bulunuyor. Gezeğenler arası uzay yani Güneş Sistemi.. Yıldızlararası uzay yani Samanyolu galaksisi.. galaksiler arası uzay yani Evren hakkında bir çalışmam DVD çalışmam bulunuyor. osmanziya@hotmail.com mailime adresinizi bildirirseniz ücretsiz postalayabilirim. Dunnur yaşar Osmanziya 1.Mantık Hatası: Kıyaslama Kategorisi Cevap: "Karıncalar fillerle kıyaslanmaz ki.. karıncalar karıncalarla.. filler fillerle kıyaslanır." Hata: Burada kıyaslama yöntemi yanlış anlaşılıyor. Evren ve insan kıyaslanırken, ölçek ve boyut üzerinden bir perspektif sunulmaktadır. Bu tür kıyaslamalar, ölçek ve yer kaplama açısından bir anlayış sağlamak amacıyla yapılır. Amaç, fiziksel büyüklük açısından karşılaştırma yapmaktır, nitelik veya değer açısından değil. 2. Mantık Hatası: Bireysel Tanıma ve Değer Cevap: "Bir kere güneş seni tanımıyor ve fakat sen güneşi tanıyorsun." Hata: Güneşin veya evrenin insanları tanımaması ve insanların güneşi tanıması, fiziksel büyüklük karşılaştırmasını geçersiz kılmaz. Tanıma ve bilinç konuları fiziksel ölçümlerden ayrı kategorilerde değerlendirilir. Fiziksel büyüklük ve bilinç/düşünce farklı konulardır. 3. Mantık Hatası: Kainat ve İnsan İlişkisi Cevap: "Kaldı ki kainat bir ağaç ise insan bir meyve.. meyvenin içinde en az bir kaç ağaç olduğu gibi insanın içinde dört beş tane kainat yer oluyor." Hata: Bu benzetme, fiziksel gerçeklerle uyuşmamaktadır. İnsan zihninin evreni kavrayabilmesi, fiziksel olarak içinde evrenler barındırdığı anlamına gelmez. Bu, metaforik bir anlatımdır ve fiziksel büyüklüklerin kıyaslanmasında geçerli değildir. 4. Mantık Hatası: Ölüm Sonrası Değer Cevap: "Ben öldükten sonra kainatın hiç bir değeri kalmıyor ki neden kendimi bir toz zerresinden ibaret göreyim." Hata: Bir bireyin ölümü, evrenin varoluşsal değerini etkilemez. Evren, bireyin varlığından bağımsız olarak varlığını sürdürür. Bireyin algısı veya değeri evrenin fiziksel gerçekliğini değiştirmez. 5. Mantık Hatası: Bilim ve Akıl Cevap: "Sonuçta değeri olan insandır.. akıldır.. bilimdir." Hata: Bilim ve akıl, evreni anlamak için araçlardır ve değerlidirler. Ancak bu, evrenin büyüklüğünü ve insanın fiziksel küçüklüğünü değiştirmez. Bu araçlar sayesinde evrenin büyüklüğünü kavramamız, insanın evrendeki fiziksel konumunu daha net anlamamızı sağlar. 6. Mantık Hatası: Maddi ve Manevi Kıyaslama Cevap: "Madde mana ile.. mana mana ile mukayese edilir." Hata: Burada yapılan kıyaslama fiziksel boyut ve ölçek üzerinden olup, maddi bir değerlendirmedir. Manevi değerler farklı bir kategoriye girer ve fiziksel boyut kıyaslamasında yer almaz. Her iki kıyaslama türü, kendi bağlamlarında değerlendirilmeli, karıştırılmamalıdır. • Kardeşim teşekkür ederim.. ne güzel yazmışsınız.. şimdi buna keyifle yanıt vereceğim.. İnşaallah. Tekrar en başından başlayarak. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız. Dinnur yaşar YANIT Değerli Siyah-Beyaz Kardeşim, öncelikle belirtmeliyim ki Temel Astronomi Bilgileri başlıklı bir çalışmamda gezeğenler arası uzay yani Güneş Sistemi.. Yıldızlararası uzay yani Samanyolu galaksisi.. galaksiler arası uzay yani Evren hakkında temel bilgiler verdiğim ve adresini veren herkese gönderebileceğimi söylediğim bu çalışmada EVRENİN GÖZ BEBEĞİ olarak ta İNSANI gösterdim… Çünkü sadece MACRO dünya olan uzayı değil MICRO dünya olan atom altını da nazara aldım. Bunun için 10 üssü artı (+) 28 ile on üste eksi (-) 28 ölçeklerde bulunan bir skalayı resimledim. Büyük ve küçük arasında ORTA bir yerde bulunan İNSAN her iki yanı kıyaslama ve gözlemleme ve yargılama olanaklarını sahip oluyor. Sonuçta İNSANIN YERİ değerlendirmeniz sadece artı (-) macro ölçekleri gösterdiği ve (-) micro dünya ve ölçekleri nazara almadığı için yetersiz kalıyor. Mantık hatası dediğiniz konulara gelince: 1.Mantık Hatası: Kıyaslama Kategorisi Boks maçı yapılırken ağır sıklet fillerle hafif siklet karıncaların karşılaşmaların ayrı ayrı düzenlenmesi mantıksal değil olgusal bir konudur. Kaldı kı kategori ve bölümleme ve klasifikasyon yapılması kıyaslama ve karşılaştırma içeren mantıksal işlem değil benzetme ve teşbih ve metafor gerektiren bilimsel bir işlemidir. Dedüksiyon ve indüksiyonun temeli olan analoji ve benzetim ve temsil ise , teşbihten ayrı bir zihin işlemidir. Her ne kadar pek çok insan teşbih (metoforu ) ve temsili (analojiyi) ayıramasa da bu benzetme (teşbih, metafor) ile benzetim (temsil, analoji) ayırımını dile getirmeme vesile olduğunuz için size teşekkür ederim. 2. Mantık Hatası: Bireysel Tanıma ve Değer Cansız Güneşin kütlesi ve enerjisi ve bin tane dünyayı içine alan HACMİ.. bir bilgidir ve fakat onun ısısının ve ışığının insanlara olan yararı bir değerdir. Her ay evinin yakıt ve elektrik faturasını ödeyen insanlar bunu iyi bilir. İşte güneş bu ışık ve ısı çıkarının ve bunun sonucu olan yararını bize tanıdığından ve acıdığından vermez. Çünkü güneşte bizde olan ilim ve irade ve rahmet ve hikmet onda bulunmaz. Bu termo-dinamik yasalar içinde ona karşıt olan semio-sibernetik yaşam ve şuur yasaları YARATAN.. bizi ve güneşi kudret ve izzet ile hikmet ve rahmetiyle ayarlar.. Yaratan’ın bize verdiği önem ve değeri güneşin kütlesi ve enerjisi ve hacmi ile küçültmek.. farkındalığı olan insana da yaraşmaz zaten. Sanırım “bireysel” ve “kişisel” bilgi ve değer ile tümel ve genel marifet ve kıymet konusunda ayrı bir başlık açmak gerekir. 3. Mantık Hatası: Kainat ve İnsan İlişkisi “Kainat ve İnsan” ilişkisi sadece lojik ve mantıksal bir ilişki değil dini ve felsefi.. ontolojik ve epistemik derinliği olan bir konusdur. Material olan evrenden bakan filozoflar MANTIKSAL olarak insanı bir gölge VARLIK olduğunu.. zerre miktar kuşkulanmayacak kadar.. kanıtlamışlardır. Spritual olarak insandan bakan filozoflorda evreni MANTIKSAL olarak evreni sözde bir OLAY olduğunu tartışmasız bir şekilde ısbatlamışlardır. Daha böyle çok dualite ve parite söz konusudur.. zaman ve mekan.. varlık ve olay.. yapı ve işlev.. kütle ve enerji gibi antı ve kontra ikilemelerle çağdaş kültür ve uygarlık düzeyimiz bunları BİRLEŞTİRECEK düzeye HENÜZ erişememiştir. Macro dünyanin izafiyeti ile micro dünyanın kuantum karşıtlığını kaldırmak için kurulan SİCİM kuramı da kanıtlarını doğrulaycak gözlemleri yapacak teknolojik düzeyimizin çok ama çok zayıf olduğunu itiraf etmektedir. Kuramcılar.. çekimi açıklamak için gereken 7 boyutun üstündeki dört boyut zaman-mekan süreklisinin ancak bir ZAR olabileceğini düşünmektedir. Sonuçta her şey mantığın siyah ve beyazı ve gözlemin doğrulaması ve yanlışlaması ile kesin kes çözülemiyor. Sadece yaklaşık yargılarda bulunabiliyoruz. 4. Mantık Hatası: Ölüm Sonrası Değer FİZİK Şimik (kimya) Bio LOJİK Linguistik Sosyo PSİK Bu skalada fiziğin ötesinde META ve psiğin berisindeki PARA.. ışığın enfrared ve ultraviole si kadar bir REALİTE olduğu gibi Lojiğin solundaki İRRAEALİTE ve lojiğin sağındaki İRRASYONALİTE de matematiksel rakamlarla kullanılmaktadır. Yani her şey LOJİK ve FİZİK’ten ibaret değildir. Bununla beraber FİZİK “hiç”liğin ağırlığını ölçmeye çalışıyor.. bilimcilik değil bilim yapıyor. Oysa fizikten yüksek olan felsefe yoksulluğu.. hastalığı.. yaşlılığı.. yoksunluğu.. yokluğu.. boşluğu.. hiçliği.. yani menfi ve ademî değerleri birbirinden ayırır ve hepsini bir keyfe koymaz. 5. Mantık Hatası: Bilim ve Akıl Evrenin ve insanın fiziksel CİSMİNİN kebir (büyük) ve sagir (küçük) olmasına ne benim ne den başkasının bir itirazı söz konusu olmaz. Ancak kebir ile ulvinin.. sagır ile süflinin. Sagir (küçük) başkadır.. hakir (düşük) başkadır. Tohum, meyve.. çekirdek.. nüve.. ukde.. küçüktür amma düşük değildir. Sonuçta büyüklük ve yücelik ile küçüklük ve alçaklık arasındaki ilişkiden daha sofistike ve daha spesifik bilen ve bilinen ilişkisinden doğan BİLGİ’nin doğasını arama ve anlama çabasının bulunması gerektiğini anlatmaya çalışmışımdır.. "Sonuçta değeri olan insandır.. akıldır.. bilimdir." Derken. 6. Mantık Hatası: Maddi ve Manevi Kıyaslama Sizin [Cevap: "Madde mana ile.. mana mana ile mukayese edilir." Hata: Burada yapılan kıyaslama fiziksel boyut ve ölçek üzerinden olup, maddi bir değerlendirmedir. Manevi değerler farklı bir kategoriye girer ve fiziksel boyut kıyaslamasında yer almaz. Her iki kıyaslama türü, kendi bağlamlarında değerlendirilmeli, karıştırılmamalıdır.] Yanıtınızı ve eleştirinizi dikkatli okuyan kimse, benim savımızın sizinde benimseyip farkı cümlelerle söylediğinizi anlayacaktır. Peki siz niçin anlamıyorsunuz ? Çünkü AMAÇ gerçeği aramak değil GERÇEĞİ’nizi savunmak. Siz kesin ve kuşkusuz konuşunca ben de kesin ve tartışmasız konuştum.. siz kızınca ben de kızdım.. oysa bilimsel düşünceye açık bir kişi.. bilimci değil bilim adamı olan kimseler böyle konuşmazlar. Ben de yanlış yaptım.. kesin ve kuşkusuz ve tartışmasız konuştum.. bilim adamı kesin ve mantığı aramaz.. yaklaşık olayı arar ve yanlışlanabililir olguyu bulur. Bu Popper’den beri böyledir. Çünkü din başkadır, bilim başkadır.. keza değer başkadır, bilgi başkadır… Saygılarımla. Osmanziya yontembilim.com Değerli abim, burası bilim platformu ve bilimsel konulara, yarı bilimsel-yarı uhrevi cevaplar vermek mantık dışıdır. Evrenin devasalığını bir yaratıcıya bağlamak bilimin değil, inancın konusudur. Dünya üzerinde 4 bin küsür inanç vardır ve her bir inancın Tanrı’sı da, metinleri de, düşüncesi de o inanca inanan her bir birey için mutlak hakikattir. Görüyoruz ki soyut kavramlar üzerinden hakikat arayışına çıktığımızda binlerce hakikatle karşılaşıyoruz. Ama bilimin marifetiyle suyu oluşturan elementlerin hakikati tüm toplumların bilim dilinde aynıdır. Spesifik Hatalar 1. Kıyaslama Kategorisi İddia: Boks maçı yapılırken ağır sıklet fillerle hafif siklet karıncaların karşılaşmaların ayrı ayrı düzenlenmesi mantıksal değil olgusal bir konudur. Kategori ve bölümleme ve klasifikasyon yapılması kıyaslama ve karşılaştırma içeren mantıksal işlem değil benzetme ve teşbih ve metafor gerektiren bilimsel bir işlemidir. Açıklama: Bilimde kıyaslamalar ve karşılaştırmalar genellikle mantıksal ve ölçülebilir temellere dayanır. Karşılaştırma yaparken, kıyaslanan öğelerin belirli bir ortak temeli (örn. boyut, kütle, enerji) olması beklenir. Benzetmeler ve metaforlar, anlamayı kolaylaştırmak için kullanılabilir ancak bunlar bilimsel kıyaslamaların yerini tutmaz. Bilimsel kıyaslamalar, ölçümler ve veriler üzerinden yapılır. 2. Bireysel Tanıma ve Değer İddia: Güneşin kütlesi ve enerjisi bilgi iken, ısısının ve ışığının insanlara olan yararı bir değerdir. Güneş bizi tanımıyor, ancak biz güneşi tanıyoruz. Açıklama: Güneşin insanları tanımaması veya insanın güneşi tanıması, fiziksel büyüklüklerin kıyaslanması açısından önemsizdir. Burada önemli olan, fiziksel ve ölçülebilir gerçekliklerdir. Güneşin enerjisi, ısısı ve ışığı gibi fiziksel özellikleri, bilimsel olarak ölçülebilir ve kıyaslanabilir niteliktedir. Bu özelliklerin insanlar üzerindeki etkisi ise ayrı bir değerlendirme konusudur ve bilimsel kıyaslamaların dışında kalır. 3. Kainat ve İnsan İlişkisi İddia: "Kainat ve İnsan" ilişkisi sadece lojik ve mantıksal bir ilişki değil, dini ve felsefi, ontolojik ve epistemik derinliği olan bir konudur. Açıklama: Bilimsel tartışmalarda, konuların dini ve felsefi boyutları ayrı değerlendirilir. Bilim, gözlemlenebilir, ölçülebilir ve test edilebilir olgularla ilgilenir. Evrenin fiziksel yapısı ve insanın bu yapı içindeki yeri, bilimsel yöntemlerle incelenir. Felsefi ve dini yaklaşımlar, bu incelemelerin dışında kalan, subjektif ve metafiziksel değerlendirmelerdir. 4. Ölüm Sonrası Değer İddia: Fiziğin ötesinde meta ve psiğin berisinde para gibi kavramlar vardır. Yani her şey lojik ve fizikten ibaret değildir. Açıklama: Bilimsel tartışmalarda, ölçülebilir ve test edilebilir olgular ele alınır. Metafizik ve psişik kavramlar, bilimsel yöntemlerle doğrudan incelenemez. Bilim, gözlemlenebilir evreni ve onun işleyişini anlamaya çalışır. Ölüm sonrası değer gibi konular, bilimsel yöntemin kapsamı dışında kalır ve daha çok felsefi ve dini tartışmaların konusudur. 5. Bilim ve Akıl İddia: Evrenin ve insanın fiziksel cismine itiraz yoktur, ancak büyüklük ve yücelik ile küçüklük ve alçaklık arasındaki ilişkiden daha sofistike bir ilişki vardır. Açıklama: Bilim, fiziksel gerçeklikleri ölçmek ve anlamak için araçlar sunar. Fiziksel büyüklükler ve oranlar, bilimsel olarak ölçülüp kıyaslanabilir. Büyüklük ve yücelik ya da küçüklük ve alçaklık gibi kavramlar ise daha çok değer yargıları içerir ve subjektiftir. Bilim, bu tür değerlendirmenin ötesine geçerek, objektif ve ölçülebilir gerçeklikleri ele alır. 6. Maddi ve Manevi Kıyaslama İddia: Madde ve mana farklı kategorilerde kıyaslanmalıdır. Açıklama: Bilimsel kıyaslamalar, fiziksel ve ölçülebilir veriler üzerinden yapılır. Manevi ve metafiziksel kavramlar, bilimsel yöntemlerle doğrudan incelenemez. Bilim, maddi dünya ile ilgilenir ve fiziksel gerçeklikleri ölçer. Manevi değerler ise ayrı bir kategoride değerlendirilir ve bilimsel kıyaslamalarda yer almaz. Sonuç Bilimsel tartışmalar, ölçülebilir ve test edilebilir verilere dayanmalıdır. Felsefi ve dini yaklaşımlar, bilimsel tartışmalardan ayrı tutulmalıdır. Bilimsel yöntem, gözlemlenebilir evreni ve onun işleyişini anlamak için kullanılır. Bu nedenle, bilimsel bir tartışmada, subjektif ve metafiziksel argümanlar yerine, objektif ve ölçülebilir veriler kullanılmalıdır. Siyah beyaz Yanıtınız ve katkınız için teşekkür ederim.. bilgi ve inanç ile bilim ve din birbirinden ayrı konular ve alanlardır gerçekten.. ancak kamil olanı ikisini bir arada götürerek bilimcilikten ve dincilikten sakınmak.. bu bize yaşamda ve ölümde kalite sağlar. size başarılar diliyorum.. Değerli Kardeşim. Dinnur YAŞAR Düzenleyen osmanziya - 14-Haziran-2024 Saat 11:12 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 14-Haziran-2024 Saat 16:18 |
Dünyada insanlığın varlığı 1 milyon yıl yada biraz daha az bir zaman sonra sona erecek ama evrenimizin varlığı sürüp gidecek. Kaldıki paralel evrenlerde olabilir.
Erdoğan SARIKAYA Arkadaş dedi bende Dinnur Yaşar olarak dedimki: Sizde madde önce ruh sonra diyenlerdenseniz.. olabilir.. eğer madde önceyse.. eleştiriniz ve uyarınız için teşekkür ederim.. hiç aklıma gelmemişti bu öncelik ve sonralık ilişkisinin bu denli önemli olmadığı.. hatta kabli ve ba'di.. primer ve sekonder.. a pro ori ve a posteri ori.. ikilemelerini çok sık yinelediğim halde.. bu arada Takiyyettin MENGUŞOĞLU'nun kaynak ve köken probleminin çözülemez olduğu aklıma geldi.. Sanırım doğru çizgide ya da yarı doğru bir hatta bir doğru parçası içinde yer alan bir DOĞRU PARÇASININ kendi başlangıç ve bitiş noktalarının dışında bir çizgi ya da noktayı tanıma ve tanımlaması oldukça sorunludur.. Bir kere İZAFİ doğru parçası "mutlak" DOĞRU hakkında nasıl bir tanı ve tanımlama yapabilir. Bu oldukça problematiktir.. bazı şeyleri bilenin her şey hakkında karşılaştırma ve yargılama yapabilmesi yetisini aşması değil midir ? Bilgisi evrilenin ve gelişenin tam gelişmiş ve yetkin bir bilgiye sahip olabilir mi ? Belki bu yüzden SOKRAT bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğim diyerek AGNOSTİZM'in kapısını açmıştır.. lakin dünyada FELSEFE'den ve HİKMET'ten başka fünun.. hukuk.. san'at ve ahlak ve daha da önemlisi DİN diye bir kurum söz konusudur. Sonuçta bu BİLİM gurubunda bu FELSEFİ ve DİNİ açılımları yapmak hoş karşılanmasa da BİLİMİN her şeyi çözer pozisyona geçmesi de doğru değildir.. diye düşünüyorum. |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 15-Haziran-2024 Saat 10:50 |
Paylaşım için teşekkür ederim.. güzel olmuş. Yaratılış YARATAN'a bakar.. evrim YARATILANA'a bakar.. birini görüp diğerini görmemek tek yanlılık.. dincilik ve bilimcilikten başka bir şey değildir. Hâlık'in esması mahlukatında ve özellikle insanda açık ve seçik okunurken bazılarının tek dilli olması nedeniyle yabancı dilleri inkar etmesine benziyor bu iş..
Dinnur Yaşar siyah beyaz Dünya'nın oluşumu ve evrimi karmaşık bir süreçtir ve milyarlarca yıl sürmüştür. Bu süreç, genel olarak şu aşamalardan geçmiştir: Oluşum: Dünya, Güneş'in etrafında dönen bir gezegen olarak yaklaşık 4.5 milyar yıl önce oluştu. Güneş'in etrafında dönen toz ve gaz bulutunun çökmesiyle oluştuğu düşünülmektedir. Magma Okyanusu: Dünya'nın ilk aşamalarında yüzeyi lavlarla kaplıydı. Bu dönemde sürekli volkanik aktivite vardı ve gezegenin yüzeyi sürekli olarak yeniden şekilleniyordu. Kabuk Oluşumu: Yüzeyde soğuma başladıkça, lavlar katılaşarak gezegenin kabuğunu oluşturdu. Bu kabuk ilk zamanlarda inceydi ve zamanla kalınlaştı. İlk Okyanuslar ve Atmosfer: Yaklaşık 4 milyar yıl önce, dünya üzerindeki volkanlar ve meteorit çarpmalarıyla su buharı, metan, amonyak ve karbondioksit gibi gazlar serbest bırakılarak dünya atmosferini oluşturdu. Dünya'nın yüzeyindeki su buharı dağlar ve kraterlerde yoğunlaşarak ilk okyanusları oluşturdu. İlk Canlılar ve Biyosfer: Yaklaşık 3.5 milyar yıl önce, dünyanın erken okyanuslarında basit mikroorganizmaların (prokaryotlar) ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu mikroorganizmalar fotosentez gibi temel biyokimyasal süreçlerle enerji elde edebiliyorlardı. Oksijen Devrimi: Fotosentez yapan organizmalar, oksijen üreterek atmosferdeki oksijen seviyelerini artırdılar. Bu, yaklaşık 2.5 milyar yıl önce başlayan ve çok uzun süren bir süreçti ve atmosferde oksijenin artışı, daha karmaşık organizmaların evrimine olanak sağladı. Tek Hücreli ve Çok Hücreli Canlıların Evrimi: Yaklaşık 1 milyar yıl önce, tek hücreli organizmaların çeşitlenmeye başladığı ve daha karmaşık organizmaların (örneğin, ökaryot hücreler) evriminin gerçekleştiği düşünülmektedir. Canlıların Karasal Hayata Geçişi: Karasal bitkilerin ve ardından karasal hayvanların evrimi, yaklaşık 500 milyon yıl önce gerçekleşmeye başladı. Bu süreç, karasal ekosistemlerin oluşmasına ve çeşitlenmesine yol açtı. Dinozorlar ve Memelilerin Evrimi: Dinozorların hakim olduğu dönemlerde, yaklaşık 250 milyon yıl önce, memeliler ve diğer modern hayvan gruplarının atası olan organizmaların evrimi gerçekleşti. İnsanın Evrimi: İnsanın evrimi, yaklaşık 6-7 milyon yıl önce insansı primatların ortaya çıkmasıyla başladı ve modern insanın (Homo sapiens) ortaya çıkışı yaklaşık 300.000 yıl önce gerçekleşti. siyah beyaz Bilim Klübu gurubundan Face |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 15-Haziran-2024 Saat 15:50 |
Rica ederim. Kişisel inanç ve deneyimlerinizi (mana dünyanızı) bilimin özü gibi görmeniz bilginizin değil, imanınızın yüksek olduğunu gösterir. Saygılar. Bu konuda Dücane hocanın bir yazısı var paylaşmadan geçemeyeceğim:
Din ve bilim’in yaşamı anlamlandırma ve açıklama edimlerini kendi aralarında paylaşmaları ve ister istemez diğerine karşı yeteneksiz olmaları, en iyi ısı-ışık örneğiyle anlatılabilir. Yaşamı birliğe getirme, ona bir bütünlük kazandırma, dolayısıyla dünyayı içinde güvenle yaşanabilir bir eve dönüştürme edimi olarak her türlü anlamlandırma denemesi, yaşamda kalması, varlığını güvenle sürdürmesi bakımından insanın en tinsel gereksinimi olup bu gereksinimin içselliği ve öznelliği de gözönüne alınırsa onu ısınma edimine (edilgi); buna karşın bilim’in bir neden-sonuç dizgesi içinde kavramak suretiyle dünyayı daima ölçümlenebilir, dolayısıyla açıklanabilir bir uzaklıkta tutması da ışıtma edimine (etki) benzetilebilir. Bu durumda, insanın imgelem (din) aracılığıyla ısındığını ama aydınlanmadığını, us (bilim) aracılığıyla ise aydınlandığını ama ısınmadığını söylemek salt bir retorik olmayacaktır. Bu iki olgunun (ısınma-aydınlanma) üzerinde birleşebileceği biricik zemin, hiç kuşkusuz imgelemi de, usu da aynı derecede kullanma yeteneğine sahip olan felsefe’dir, çünkü felsefe, en temelde, bilim’in kendisine sağladığı zeminden, yani ussal olan’dan hareketle bir veriler çokluğu olarak evreni birliğe getirme, yaşama bir bütünlük kazandırma, yani us’unyanısıraimgelem’e de özgürce başvurma etkinliğidir. Din düşlem ve imgelem aracılığıyla kendisine erek olarak yararlı ve iyi olanı seçer, doğru olanı değil, buna karşın bilim de us aracılığıyla yalnızca doğru olana ulaşmak, ne olursa olsun konusunu çözümleyecek ve açıklayacak durumda olmak ister. İnsan karanlıkta (aydınlanmaksızın) yaşayabilir ve fakat asla soğukta (ısınmaksızın) yaşayamaz. Din’le bilim, us’la imgelem karşıtlığını bir trajik çatışmaya dönüştüren yer de işte burasıdır: birinin diğerinin alanına yeteneksizliği. Kısaca söylemek gerekirse, tarih boyunca felsefe’nin varlık nedeni bu çelişkinin aşılma gereksinimi olmuştur. 4s4 saat önce Yanıtla Paylaş Dinnur Yaşar Günlük dilin düz yazısıyla yaptılan retorik ve diyalektikle hazır açık v seçik Sehil ANLAŞILIR karşılama ve karşılaştırma ile yükleme ve yargılama yapılmasını gerçeğin "satışı" olarak gördüğümden bu konulara girmiyorum. Sadece YBA dediğim çalışmanın reklamı olarak bu tür içerikli ve ikincil bilgileri söz konusu ederim. Daha önceki yazınıza ayrıntılı yanıtlar yazmış ve karşılığını alamadığımdan yeni yazınıza yanıt vermedim. Çünkü gerçeğin satış peşinde olan.. Popper'in gösterdiği gibi doğrulama peşinde koşar ve savının kanıtlanmasına ve karşı savın çürütülmesine odaklanır. Bu yüzden inşa ettiği zihin alanı dışına çıkamaz. Gerçeği "arayan" ise önce içerik sorgulamasından önce "kuşku BİLGİ yaklaşık ile kesin DEGER inanç" gibi gerçeğe götüren BİLGER biçimi ve yapılanması üzerine epistemik sorunları ve tartışmaları çözdükten sonra içerikli emik ve ekonomik ve etik sorunlara girişir. Böyle bir yaklaşım olmadığında çoğu zaman yapılan.. kuşkulu sorular sorun felsefe ile kesin yanıtlar veren dinlerden.. ikisinde de.. alanlar ve yöntemler ayırımı yapılarak.. yararlanma yerine.. birbirine düşman edilerek.. giderek artan bir ÇATIŞMA ortaya çıkarılıyor. Böylece insanlar dil kötü ve kötüye kullanılarak.. zihinleri istila eden dinlere ve dünyaya hizmet ettiren ideolojilere.. angaje ediliyor. Sağlam ve sağlıklı bilgi ve değer taşıyan sözlere duyarlık ve onlara uyarlık karşılayan bilgilerden ziyade arayışımızı sorgulayan tasa ve kaygılardır. Bu tasa ve arayışı olan fazla çıkmaz. Buna rağmen yine de düşünenleri arıyorum çünkü arayanları düşünüyorum. Arayıcılar düşünenlere nazaran çok az dahi olsalar onlara YBA gibi hazlı bir anlam sürücü ve kolay bir anlatım aygıtını hazırlamayı kendin için onur telakki ediyorum. Osmanziya Osmanziyaoğlu |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 16-Haziran-2024 Saat 00:52 |
Bu benim BAYRAMLIK resmim.. yetmişimdeyim.. fakat YBA söz konusu olunca her zaman böyle altmışlık olurum. |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 17-Haziran-2024 Saat 18:35 |
oktay yağcı paylaşımı:
MADDE VE ANTİMADDE PARÇACIKLARI BİR ARAYA GELDİĞİ ZAMAN BİRBİRLERİNİ YOK EDER, ENERJİYE DÖNÜŞÜR ; ANTİMADDE NEDİR? “……..Antimadde antiparçacıklardan oluşan maddedir. Antiparçacıklar ise normal maddenin yapı taşları olan parçacıklarla aynı kütleye fakat zıt işaretli ama aynı büyüklükte kuantum sayılarına, örneğin elektrik yüküne sahip parçacıklardır. MADDEYİ OLUŞTURAN TÜM PARÇACIKLARIN TEMEL PARÇACIK OLSUN YA DA OLMASIN BİR ANTİPARÇACIĞI VARDIR. Örneğin temel bir parçacık olan ELEKTRONUN ANTİPARÇACIĞINA POZİTRON DENİR. Bu antimadde parçacığı elektron ile aynı kütleye sahiptir; fakat elektrik yükünün işareti elektron gibi eksi değil artıdır. PROTONUN VE NÖTRONUN ANTİPARÇACIKLARINA İSE ANTİPROTON VE ANTİNÖTRON DENİR. Bu parçacıklar da normal proton ve nötron ile aynı kütleye sahiptir; ama elektriksel yükleri zıt işaretlidir. Normal parçacıkların normal maddeyi oluşturmasına benzer biçimde antiparçacıklar bir araya gelerek antimaddeyi oluşturur. Örneğin bir antiprotonun ve bir pozitronun bir araya gelmesiyle normal hidrojenin antimaddesi olan ANTİHİDROJEN OLUŞUR. Kuramsal olarak bütün diğer antimadde atomlarının da oluşmasının önünde bir engel yoktur. Ancak helyumdan daha büyük antimadde atomları bugüne kadar ne laboratuvar ortamında üretilebilmiş ne de evrende gözlemlenebilmiştir MADDE VE ANTİMADDE PARÇACIKLARI BİR ARAYA GELDİĞİ ZAMAN BİRBİRLERİNİ YOK EDER VE E=MC2 FORMÜLÜNE GÖRE ENERJİYE DÖNÜŞÜR. Bu sürecin tersi de mümkündür. Yani YETERLİ MİKTARDA ENERJİDEN MADDE-ANTİMADDE ÇİFTİ OLUŞABİLİR.” (Dr. Mahir E. OCAK* bilimgenc*tubitak*gov*tr ) *** 1 GRAM ANTİ MADDE TONLARCA AĞIRLIKTAKİ BİR ATOM BOMBASINA EŞİT BÜYÜKLÜKTE BİR PATLAMAYA SEBEBİYET VEREBİLİR. FERMİLAB’IN TEVATRON PARTİKÜL HIZLANDIRICISINDA OLUŞTURULAN ANTİPROTONLARIN TÜMÜ YALNIZCA 15 NANOGRAM DÜZEYİNDEDİR. Nanogram, 1/1000000000 gram demektir. CERN’de üretilen anti madde miktarı ise yaklaşık 1 nanogramdır. 1 gram anti madde için 25.000.000.000.000.000 kwh enerji gerektir. VE BU ENERJİNİN MALİYETİ YAKLAŞIK 100 TRİLYON DOLAR. 1 kilogram uranyumun yakılmasıyla 82 milyon joule enerji elde edilebilirken, 1 kilogram anti madde ile 9 milyar joule enerji elde edilebilmektedir. (Tekin SAMANCI ) ( ceyrekmuhendis*com ) *** “…..BİLİM İNSANLARININ YAPTIĞI HESAPLARA GÖRE, BÜYÜK PATLAMA SONRASINDA, HER BİR MİLYAR TANE MADDE İLE ANTİMADDE ÇİFTİ BİR ARAYA GELEREK BİRBİRLERİNİ YOK ETMİŞ VE GERİYE (BİR ŞEKİLDE) SADECE BİR TANE MADDE PARÇACIĞI KALMIŞTIR. ETRAFIMIZI DOLDURAN TÜM MADDE, EVRENDE GÖRÜLEN TÜM GÖKADALAR, GEZEGENLER VE YILDIZLAR İŞTE GERİYE KALAN BU TEK MADDESEL PARÇACIKLARIN BİRİKMESİ İLE OLUŞMUŞTUR.” Tıp alanında özellikle vücudun ve iç organlarımızın yüksek çözünürlüklü resimlerini alabilmek için antimadde çoktandır kullanılmaktadır. Pozitron emisyon tomografisi (PET) adı verilen yöntem ile belli hastalıkların tanısı yapılabilmektedir.” ( Nasuf SÖNMEZ ) ( rasyonalist*org ) *** “…….Antimadde, karşı madde veya karşıt madde, maddenin ters ikizi. Paul Dirac ( 1933 Nobel Fizik Ödüllü ) denklemiyle ortaya çıkarılmış ve daha sonraki gözlemlerle de varlığı doğrulanmıştır. Antimadde en basit hâliyle normal maddenin zıddıdır. Antimadde, Büyük Patlama'dan sonra normal maddeyle birlikte oluşmuştur; ( wikipedia) *** “…….Aslında antimadde her an, çok yakınımızda! Az miktarda antimadde, kozmik ışınlar ve uzaydan gelen enerjisel parçacıklar şeklinde Dünya üzerine sürekli olarak yağmur gibi yağar. Dünya'ya ulaşan bu antimadde parçacıkları metrekare başına 1-100 antimadde parçacığı düzeyinde olabilir. Bilim insanları, antimaddenin fırtınaların üzerinde de oluşabildiğini göstermişlerdir. Yani antimaddeyi bulmak için fazla uzağa bakmamıza gerek yoktur. Bu kadar da değil: Antimadde her yerdedir! Örneğin yediğiniz muzlar, her 75 dakikada bir, bir pozitron saçarak antimadde üretir. Bunun nedeni, muzların doğal olarak oluşan bir potasyum izotopu olan az miktarda potasyum-40 içermesidir. Potasyum-40 bozundukça, süreçte bazen bir pozitron üretilir. Vücudumuz da potasyum-40 içerir, yani siz de pozitron yayıyorsunuz! Antimadde, madde ile temas ettiği anda yok olduğu için, bu antimadde partiküllerini tespit etmek çok zordur. Tabii ki muz veya sizin tarafınızdan üretilen antimaddeler o kadar düşük miktarda ki, dikkate değer ve bilimkurgu filmlerine konu olacak düzeyde bir imha olayı yaşanmıyor” ( Mehmet YILMAZ ( Uyarlayan ) ve Çağrı Mert BAKIRCI ( Editör ) (evrimagaci*org ) *** “……Antimadde Bulutu: 1970’den beri varlığını bildiğimiz galaksi merkezi yakınlarında bir “antimadde bulutu” mevcuttur. Ancak terim sizi yanıltmasın burası antimadde dolu bir bölge değildir, sadece eser miktardaki antimadde, evrenin geri kalanına kıyasla bu bölgede biraz daha fazladır. Neredeyse 10.000 ışık yılı boyutlarında bir alana yayılan bu “bulut”, elektronların pozitronlar ile çarpışması sonucu açığa çıkan gamma ışınları ile tespit edilmiştir. Bu bölge Güneşimizin 10.000 katı kadar bir enerji saçmaktadır.” (Berkan Alptekin ) ( kozmikanafor*com ) *** “………..2012 yılında Tauri Grubundan bir yetkili space.com'a 40-60 yıl içinde antimaddedin enerji üretimi için kullanılabileceğini söylemiştir.” (*fizikist ) Oktay YAGICI paylaşımı.. dedim ki. "MADDE VE ANTİMADDE PARÇACIKLARI BİR ARAYA GELDİĞİ ZAMAN BİRBİRLERİNİ YOK EDER VE E=MC2 FORMÜLÜNE GÖRE ENERJİYE DÖNÜŞÜR." yok olsa.. enerji doğar mı ? Lavazyeden beri biliyoruz ki Allah azze ve celleden başka hiç bir neden.. yoku var edemez.. varı yok edemez.. madde ve enerjinin sakınımı yasası varlık ve yokluk kavramını reddeder. |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3402 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 19-Haziran-2024 Saat 14:16 |
Arkadaşlar…BİZ
Milli bir Parti olmayan halk Partisi ile mücadele ediyoruz… Halk Partisi, OSMANLI İMPARATORLUĞUNU yıkan, Tarihden silen İTTİHAT TERAKKİNİN DEVAMIDIR. Aynı kökten gelen kadro! Bunu görmemiz, bunu bilmemiz lazım. Tarihi bir mesuliyet altındayız!! •••• Tayyip Bey Halk Parti için “milli değilsiniz” diyor. Doğru diyor. CHP, DEM partisini neden yanına aldılar Seçim ile iktidara gelirlerse bir daha gitmemek için Ülkeyi karıştırmak için katliam yapmak için yanlarına aldılar. iktidar olurlarsa Biz Bir daha iktidar olamayız! Türkiye Cumhurriyeti Devleti diye bir devlet kalmaz! Bu seçim ve gelecek seçim; çok önemlidir ! •••• Okullarda bize, İttihat terakki partisi Sevr anlaşmasını imzalayanlar def olup gittiler diye öğrettiler. yalanmış, oysa Cumhurriyet Türkiye’sinin Omurgasına yerleşmişler İttihat Terakkinin mal varlığı, CHP’ye geçMİŞ Cumhuriyet gazetesi onların çıkardığı bir gazete gibi yayın yapmış.. ••••• CHP İttihat ve terakki partisi gibi çalışmış! Din ve milli birliğimize maddi ve manevi değerlerinize, kalkınmamıza düşmanlık yapmak, Halk Partisinin ANA felsefesi olmuş. •••• Buna karşı UYANMAMIZ Milli olanların bir partide birleşmesi gerekiyor. •••• İYİ Parti’nin bu gün, CHP ile Kavgalı olması Bizim uyanmamanız için bir taktiktir! Bunlar, Genel seçimde birleşirler. mayaları kökleri Üst akılları birdir.. ••••• Yeniden Refahı palazlandıran da Cahil çocuğu havalandıran da CHP’dir.. Tarihi bilmezsek, Tarih affetmez tekerrür eder. Mesul oluruz.. ••••• Bunların niyeti, doğuda önce özerklik vermek sonra da İsrail gibi bir devlet kurmak. Kurarlarsa, Türk Ordusunun güçü yetmez. Dünya onların yanında yer olur! İsrail gibi! İstanbul’u da Vatikan gibi bir devlet yapmak istiyorlar Türkleri de burdan geldikler yere kovmak bunların hayalleridir… ••• Devlet Bahçeli, tehlikeyi gördü; Cahil ve saf müslümanlar tehlikeyi görmüyor.. Tarihi bilmiyor. CHP’yi milli bir parti zannediyor İşte İstanbul Belediyesi. geldikleri gün Ne kadar kredi almak yetkisi varsa sonuna kadar kullandı Avrupadan o kadar para aldılar..Dağıttılar İktidar olsalardı Yine Avrupadan kredi alacaklardı..Verirler! Türkiye’yi Osmanlı’da olduğu gibi borçları ödemek için Düyûn-ı Umûmiye kurmaya mahkum edecekler Kılıçdaroğlu ne demişti “Gençler size Avrupadan kredi alıyorum “ diyordu Doğru alırdı! verirlerdi. ve dağıtırlar çar-vur ederlerdi.. Osmanlı’yı böyle yıktılar. Karşımızda Milli bir parti yoktur. İttihat ve terakki’nin izinden giden CHP var CHP’yi tanımazsak mağlup oluruz… •••• İttihat Terakki iktidar oldu Osmanlı tarihten silindi… •••• Aynı senaryo bugün yine sahneleniyor… Biz ise çok küçük hesapların peşindeyiz. Ne kadar Hatalıda olsa CHP’yi engelleyen partide birleşmeye bu gün için, mahkumuz; mecburuz. Aramızdaki saflar “Bir rey veririz o kadar”. diyorlar! Tehlikeyi gizliyorlar!! [14:17, 18.06.2024] Mustafa BUGUCAM: Değerli Abicim.. ülkemizdeki sağın ve solun öyküsünü yazdınız.. ben de Amerikadaki sağın ve solun öyküsünü yazayım.. Amerika kitasında ingiltere ve Avrupada giden insanlar ülkenin güneyine ve kuzeyine yerleştiler.. güneye yerleşenler sağcı ve köleci idiler.. ülkenin kuzeyine yerleşenler ise solcu ve özgürlükçü idi.. daha yüz sene öncesine kadar İstanbul'da insanlar köle olarak satılıyordu.. her ne ise.. bu güney ve kuzey kanlı savaşlarından sonra özgürlükcüler (masonlar) galip gelerek ABD'yi kurdular. Yani Trump amerikan solunu temsil ediyor, Biden ise sağı temsil ediyor. Garabete bak ki Türkiye solu amerikan sağı.. amerika sağı türkiye solu ile sıkı fıkı.. demek ki dünyada SOLUN v SAĞIN namusu yok.. milliğin ve gayrı milliğilin ONURU bulunumuyor. Ekonomik ve politik çıkarı ve yararı oluyor. Siz sağı kutsallaştırmış.. başkası solu kutsallaştırmış.. gibi görünürken ekonomik ve politik çıkarınızın peşindesiniz. Dili ve dini partilerinize alet ve paratoner.. emeği ve özgürlüğü dinleşmiş ideoljilerinize.. ya da ideoleştirilmiş dinlerinize paratoner ve bayrak yaparsınız.. yukarı çıkınca Tayyıp.. komünist Putinle.. solcu Trumpla iş birliği eder.. yani sonuçta dünyanın oyun kurucuları olan 22 aileye hizmet eden illumanıtların ve masonların bize üflediği öyküyü KAÇINILMAZ olarak oynar. NEDEN ? ÇÜNKÜ teknoloji giderek insanı doğaya yabancılaştırıyor ve Kızıl ve kırmızı.. yeşil ve mavi İdeoloji insan insandan giderek uzaklaştırıyor. Bununda dışında sorunlar ise ulusal.. gurupsal.. kümesel.. kişisel ve bireyseldir. Sözünü ettiğim KÜRESEL sorunu düşünecek ve BERİYSEL çözümü arayacak bir nurcular oluyordu.. anlıyorum ki onlar sizin gibi olmuşlar. Yirmi sene önce ne düşünüyorlarsa şimdi de aynısını söylüyorlar. Saygılarımla. Düzenleyen osmanziya - 19-Haziran-2024 Saat 14:17 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |