Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: subhe | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3420 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: subhe Gönderim Zamanı: 29-Haziran-2024 Saat 06:01 |
A dan sonra “B” ve BABA önemli bir harftir.. biha bahtimiz. Ve bihi bahsimiz soz konu oldugunda yaşamda oyun ve şuur oyku olup ortaya bir senaryo ortaya çıkarıyor. Bu öykü ne olabilir ? 1.Maymunlar cehenneminden yapay zeka cennetini gidiyoruz. 2.Adem baba’mızın tohumları cennet ve cehenneme gidiyor. Face de değerli bir Arkadaş Diamond Tema denilen bir arkadaş için baştan sona övgü dolu cümleler sarf edince ona dedim ki "Deist, teist, ateist hiçbiri sorduğu sorulara tatmin edici bir cevap veremiyor." diyorsunuz. Bunu nereden biliyorsunuz ? Bilinenlerden çıkarılan bilinmeyen olan SORU ile bilinmeyenlerden çıkarılan YANIT arasında ilginç bir korelasyon bulunur. Bu korelayson ve mukarenette ilk bağlantı bilinende terslik.. ikincisi bilinmeyende terslik.. buna tersine mühendisliği de eklediniz mi ortaya böyle başkalarından öğrendiği ezberlerini "bilgi" sayanları şaşırtan bilgelik.. yapay zekaya şaşıranlar böyle doğal zekaya da şaşıracaklardır. Kaldı çağdaş zihniyet.. doğal ve yapay ayırımını kaldırarak her şeyi enformasyonda (bilgi) toplamak ve onu atom ve hücre yerine ikame etmek ve böylece bir tür sorumsuz panteizme ulaşmak istiyorlar. İmamI Nursi felsefecilerin en akıllıları sofestailerdir (septikler, sofistler, agnostikler) der. Savında haksız olmadığı böylece ortaya çıkıyor. Bu durumda bilginin iki konumu olan teşbih'in doğmatizm ve skolastizme.. şüphe'nin septizme ve agnostizme gitmesi kaçanılmaz görünüyor. Bunlardan başka gayet önemli müteşabih ve teşebbühü kavramlarını eklersek ŞBH ilginç bir kök olarak görünüyor. Diğer taraftan insanı rahata götüren kuşkuculuğun kesinlikten daha rağbet görmesi daha normal ve doğaldır. Burada söz konusu olan kendisi gibi kuşkucu olmayan tüm felsefesi ve dini meslek ve meşrebleri yanıt vermesi olumluluğu ve kesinliği esas alan yaklaşımı bağlar. Kaldı ki kesinlik eğer ÖLÇÜT alınsa bundan dolayı BİLİM din haline gelir.. din de BİLİM haline gelir. Yani ikisi de aynı şey olur.. bu durumda ne olur ? CEHALET... Her şeyi bilen insan hiç bir şeyi bilmeyen insan gibi İNSAN değildir. İnsan olan bir taraftan kuşkucu soruları sorarak BİLİM yapar.. bir taraftanda kesin yanıtlara bakarak DİN eder. Böyle hem aklını hem kalbini kullanarak cüz'i ve Külli alanlara yönelerek insanlığını yürütür.. islamlığını ilerletir.. kulluğunu sürdürür. osmanziya 29.06.2024 06:01 üçyol izmir Düzenleyen osmanziya - 29-Haziran-2024 Saat 18:37 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3420 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 30-Haziran-2024 Saat 15:49 |
şüphe hakkında yazdım.. şüphe ve katiyet.. zihnin iki formudur.. felsefi tabirle septizm ve dogmatizmi bilginin değeri konusunda iki yaklaşım.. bazıları fıtratan kuşkucu ve septiktir.. bazıları ise yaratılıştan kesinci ve doğmatiktir.. ancak kuşkucluk bir yaklaşım ve metod olmaktan çıkıp yol haline geldiğin ortaya agnostizm ve bilinmezcilik çıkar.. keza kesincilikte bir yaklaşım ve yontem haline geldiğinde skolastizm ve okulculuk çıkar. Bilginin değeri konusunda karşımıza çıkan bu iki yaklaşım metafizik konularda işletildiğinde kuşkucular ve septikler Tanrı tanımazlığa yönelmeye eğilimlidir.. ancak her kuşkucu Tanrı Tanımaz olacak diye bir zorunluluk bulunmaz.. kişi HAKK olan Tanrı'yı tanır ve fakat kuşkuculuğunu ve merakını HAKİKAT'a ve bilime yöneltir ve bilim adamı olur. Keşifler ve icadlar ve telifler yapar. Kesinciler ve doğmatikler Tanrı Tanırlığa yönelirler.. sonuçta dine ve metafizik alanda yürümeye başlar. Fakat bu konuda deneyim ve keşifleri ile öğrenmesini canlı ve düşünmesini diri tutamadığında dini yaşantısı da ibadetten adetlere döner. Başımıza dinci kesilir.. diğer tarata bilim yapmaz.. başımıza bilimci kesilir. Bütün bu söylediklerim elbette düşüncenin ve inancın bütünü ifade etmiyor. Büyük bir çoğunluk bu iki uçta toplanmaz. Onlar için günlük dilin kullanımı kadar kuşkulu soru soran bilim ve felsefi de bilir.. kesin yanıt vererek sorunlarını çözen dine ve ahlak ve hukuk alanına da muhtaç olduğunu anlar
osmanziya 30.06.2024 bilim kulubünd en SİYAH BEYAZ paylaşımı: AGNOSTİSİZM NEDİR? Agnostisizm, tanrının veya doğaüstü varlıkların var olup olmadığına dair kesin bilgiye ulaşmanın mümkün olmadığını savunan bir felsefi duruştur. Bu düşünce, dinî inançların doğruluğunu veya yanlışlığını değerlendirmekteki yetersizliğimizi vurgular. Agnostisizm, hem teistik (tanrının var olabileceğini kabul eden) hem de ateistik (tanrının var olmadığına inanan) yaklaşımlarla farklı şekillerde ele alınabilir. TARİHSEL ARKA PLAN Agnostisizm terimi, 19. yüzyılda İngiliz biyolog ve filozof Thomas Henry Huxley tarafından popülerleştirilmiştir. Huxley, bilginin sınırlarını ve insanın bilme kapasitesini sorgulayan bu kavramı geliştirmiştir. Huxley'e göre, insan zihni tanrının varlığı veya yokluğu konusunda kesin bir bilgiye ulaşamaz. Bu nedenle, agnostik bir tutum benimsemek, mantıklı bir yaklaşımdır. AGNOSTİSİZMİN TEMEL İLKELERİ Bilgi ve İnanç Ayrımı: Agnostisizm, bilgi ve inanç arasındaki ayrımı vurgular. Bilgi, doğruluğu kanıtlanabilir olan veriler üzerine kuruludur. İnanç ise kanıtlara dayanmadan kabul edilen düşünceleri içerir. Agnostikler, tanrının varlığı veya yokluğu konusunda kesin bilgiye sahip olmadıkları için bu konuda bir inanç geliştirmekten kaçınırlar. Şüphecilik ve Bilimsel Yaklaşım: Agnostikler, bilimsel yöntemi ve şüpheciliği benimserler. Bilimin sunduğu kanıtlar ve yöntemler ışığında karar verirler. Carl Sagan, inançların kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini vurgulayan önemli bir figürdür. Epistemolojik Sınırlar: Agnostisizm, insan bilincinin ve algısının sınırlılıklarını kabul eder. Bu yaklaşım, insanın evrenin tüm sırlarını çözmede yetersiz kalabileceğini ve bazı soruların cevapsız kalabileceğini öne sürer. TEİSTİK VE ATEİSTİK AGNOSTİSİZM Agnostisizm, iki ana başlıkta incelenir: Teistik Agnostisizm: Bu yaklaşım, tanrının var olabileceğini kabul eder ancak bu varlığın kesin olarak bilinemeyeceğini savunur. Teistik agnostikler, tanrının varlığı hakkında güçlü kanıtların bulunmadığını belirtirler. Ateistik Agnostisizm: Bu yaklaşım, tanrıların var olmadığına inanır ancak bu inancın kesin olarak kanıtlanamayacağını kabul eder. Ateistik agnostikler, tanrıların varlığını destekleyecek yeterli kanıtların bulunmadığını ileri sürerler. AGNOSTİSİZMİN ÖNDE GELEN SAVUNUCULARI Thomas Henry Huxley: Agnostisizm terimini ilk ortaya atan kişidir. Huxley, insanın tanrının varlığı konusunda kesin bilgiye sahip olamayacağını savunmuştur. Bertrand Russell: Ünlü filozof Bertrand Russell, agnostik düşüncenin önemli savunucularından biridir. Russell, tanrının varlığı hakkında bilgi sahibi olamıyorsak agnostik bir duruş benimsememiz gerektiğini belirtmiştir. Carl Sagan: Ünlü astronom Carl Sagan, inançların kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini savunarak agnostisizmin bilimsel yönünü vurgulamıştır. Richard Dawkins: Dawkins, evrenin gizemlerine açık bir zihinle yaklaşmanın önemini vurgulamış ve agnostik yaklaşımı desteklemiştir. AGNOSTİSİZMİN MODERN YANSIMALARI Agnostisizm, günümüzde de popülerliğini korumaktadır. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, insanlığın bilgiye ulaşma kapasitesini artırmış olsa da, evrenin büyük sorularına kesin yanıtlar bulmak hala zorlayıcıdır. Stephen Hawking, evrenin işleyişi hakkında kesin bilgiye sahip olamayabiliriz, ancak bu arayışımızı bırakmamız gerektiği anlamına gelmez diyerek, bilgiye olan merakı ve araştırma ruhunu teşvik etmiştir. SONUÇ Agnostisizm, tanrının veya doğaüstü varlıkların varlığı konusunda kesin bir bilgiye ulaşmanın imkansız olduğunu savunan bir düşünce akımıdır. Bu yaklaşım, bilgi ve inanç arasındaki ayrımı vurgulayarak, bilimsel ve şüpheci bir duruş benimsemektedir. Agnostisizm, insanın bilme kapasitesinin sınırlarını kabul eder ve evrenin büyük sorularına açık bir zihinle yaklaşmayı teşvik eder. bilim klubündmen SİYAH VE BEYAZ.. paylaşımı. Değerli Kardeşim Siyah-Beyaz konuyu güzelce özetlemiş.. Konunun süphecilik denilen SEPTİZM'den ve bilinmezlik denilenen AGNOSTİZM'den ziyade için onlarca akım ve yüzlerce görüş bulunan EPİSTEMOLOJİ (Bilgi Kuramı) olarak bakmak gerekiyor.. GNOSTİZM (Öğrenme Kuramı)olarak görmek bekleniyor. Bu konuda BİLİM ile FELSEFE'yi ayırmak isteniyor. Bilim (FÜNUN) konuları, alanları, sorunları, kuramları ve kurumları ile oluşmuş HUKUK (FIKIH) ile birlikte en başat kültür aktivetesi ve uygarlık uygulaması bulun biri İLİM alanını oluşturur. Anakaradan ayrılan günlük dil ve bilgiden sonra son üç yüz yıl içinde kemala ermiş bir faaliyetimizdir. Bu alanda ayrıntılar dışında ana hatlarda fazla bir kuramsal ve uygulamalı sorunlar bulunmaz. Sadece altındaki günlük dile karışmalar ve üstündeki felsefi dile sataşmalar söz konusudur. Felsefenin varlık, bilgi ve değer olarak üç ana dalından en geniş ve gelişmiş olanı bilgi kuramıdır. Bilgi Kuramın bilginin ve öğrenmenin yapı ve işlenin ortaya konulması.. bilgi ve öğrenmede KUŞKUNUN önemi ve KESİNLİĞİN değeri.. ilmin öğrenmeden farkı.. bilginin yani soru ve yanıt ile kanıt ve savın ARAMANMA ve BULUNMASINDA alanların ve konularının yöntemi ve ölçütleri konusunda tartışmalar gibi sorunlar.. içeriği ikinci plana bırakılarak.. konuşulur ve tartışılır. Çünkü içerik tartışması bilim alanlarına aittir. FELSEFİ konularda bilgi konusu ana hatları ile ARİSTO (MÖ 384-322) ile başlamış Rene DESCARTES (1596-1650) ve David HUME (1715-1776) ile sürdürülmüş KANT (1724-1804) tarafından yetkin ve tam bir BİLGİ KURAMI haline getirilmiştir. Kant’ın transandantal analitik dediği yöntemi ile fizik ve metafiziğin sınırları KRİTİK edilmiş bilginin yapılanması ve kuşkunun oluşumu ve kesinliğin kurulması.. ne bilebiliriz.. ne düşünebiliriz.. ne isteyebiliriz.. ne bekleyebiliriz.. sorularıyla mantık ve meşiet sorgulanmış.. ilim ve akıl ve irade teorik ve pratik olarak ele alınmıştır. FİZİK İçerik olarak o günün Newton Fiziğinin DETERMİNİZMİ esas alınmıştır. Ancak bu FİZİK içerik geçen yüzyılın başında uzaya ilişkin Einstein ve atom altına ilişkin Planck çalışmalarıyla köklü olarak değişmiştir. Bir yüzyılı aşan çalışma ve araştırmalarla İzafiyet ve Kuantum KURAMSAL olarak ÇAĞIN zihnini biçimlemiş ve kullandığı MATEMATİK ile günlük dilden ve felsefeden uzaklaşmıştır. Uzmanlık alanları TEKNLOJİSİNİN etkisiyle halkın ve aydının başına bela olmuştur. Özellikle TIB alanında ve HEKİMLİK uygulamalarıyla ekonamik bir ajan olarak PİYASAYA hakim olmuştur. Sadece tıp değil daha önce gıda ve tarım ve ilaç ile insanları devlete ve küresel örgütlere ve dünya zenginlerine bağımlı hale getirmiştir. Burada sadece BİLİMSEL ZİHNİYET’in kendini felsefe ve din yerine ikame ederek.. kendini hazırlayan ideolojik makenizmaların da etkisiyle bilimden uzaklaşarak ve haddini aşarak, bilim yapmayan BİLİMCİLER eliyle örselenmektedir. Burada verilen isimlerden T.Henry HUXLEY (1825-1895) den önce J.Locke (1632-1704) ve Berkeley (1685-1753) bu konuları derinlemesine ele almıştır. Keza ondan sonrada Carl Sagan (1934-1996) ve Stephan Hawking (1942-2018) konuları FELSEFE ve BİLİM olarak ele almış din ve metafizik konusunu doğrudan doğruya ele almamıştır). Keza Bertrand RUSSEL (1872-1970) kendisinden yararlandığım bir bilim insanıdır. Onun dine ve metafiziğe bir sataşmasına rastlamadım. Olan şudur.. hakim olduğu zamanlarda din ve metafizik, fiziğe ve bilime nasıl sataşmışsa.. ve bunun din ve metafizikle doğrudan bir alakası bulunmuyorsa.. çağımızda da dine ve metafiziğe sataşan bilimin ve felsefenin de doğrudan bilim ve felsefeyle ilgisi bulunmaz. Sadece insanlar din ve ideoloji haline getirdikleri sahte bilim ve sahte felsefelerinin etkisinden kurtulamazlar, bu da gayet doğal ve normaldır. Eğer sizin bilimi.. bilimi yapan insanı.. merak ediyorsanız.. insanın sağlam ve sağlıklı bilgi ve değere duyarlık geliştirebilir meramınız bulunuyorsa.. nasıl bir knowlodge ile nasıl bir MARİFET ve epistemoloji KURULABİLİR.. nasıl bir science ile nasıl bir İLİM ve gnostik YAPILANDIRABİLİR.. kaygısı taşıyorsanız burada tabloları yalından karmaşığa doğru imgeleyiniz ve irdeleyiniz. 20240630_233755_AKIDE.zip Düzenleyen osmanziya - 30-Haziran-2024 Saat 23:38 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3420 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 01-Temmuz-2024 Saat 06:23 |
[13:06, 30.06.2024] Mustafa BUGUCAM: Araştirmacilar.. bilim insanlari.. bilim adamlari.. kim bunlar ? Fizikçi mi.. jeolog mu.. cografyaci mi.. kimyaci mı.. petrol kimyacisi mi.. biyolog mu.. botanikçi mi.. zoolog mu.. veteriner mi.. doktor mu.. nörolog mu.. psikolog mu.. sosyolog mu.. mantikçi mi.. matematikçi mi.. ekonommu mi.. astronom mu.. hasil türlü bilimlerde çeşitli bilgilerim birikimine sahip uzmanlarin sorunlarin çözumene yonelen tahsil ve ihtisasları elbette önemli ve değerlidir.
Ancak insanin kendisine.. butunune.. diline.. dinine.. dunyasina.. ahiretine.. kulturune.. gidişine.. yönelişine.. ilişkin öneri ve öğudune ilişkin sözleri siniri aşip karşisinkani sifirladiginda.. kesin konusup kendisini her şey bilir saydiginda.. uzerindemi ilim adami etiketi sarsilmaya başliyor. Hocalar bile çağimizda yetersiz kaliyorsa yazarlar ve bilim insanlarida yetersizliklerini gormeli.. . [13:28, 30.06.2024] Mustafa BUGUCAM: Bu mantık temelli PSL ve matematik temelli FKB ana disiplinlere ilişkin ilimlerimiz öylesine gelişti ki her birin en az on tane alt dalları ve fünunu bulunuyor. Bu ana disiplinlerin hayatın ve kültürün ve uygarlığın içindeki UYGULAMA alanlarını da düşündüğümüz gözümüze görünen ticarete dönük BİLİM ve siyasete yönelik HUKUK dışında çok geniş bir DÜNYA olduğunu ve her bir BİLİM DÜNYASINDA iki ana akımın bulunduğunu.. örneğin biyolojide evrimciler ve yaratılışçılar.. fizikte izafiyetçiler ve kuantumcular.. ve bu iki ana akım arasında bazıları bir yana bazıları öbür yana ağırlık veren AÇIKLAMACILAR.. bulunacaktır. Daha FELSEFE ve HİKMETTEN söz etmedik.. zaten youtuberler sayesinden bunlardan kimsenin haberi bulunmuyor.. bilgilerde bu konuda bilgi veren yine youtuberler sayesinde oluyor. Yani internet cahile ve âlimi (internet alıntıcısıları) ve intilalciler (bilgi çalıntıcıları) OTURDUĞUMUZ yerden bilgileri bize getiriyorlar.. rahmetli Aytunç Altundal'ın kendi hayat öyküsü videosundan izledim.. 22 yaşında bir genç AYTUNDAL'a verdiği bilgileri kendisi öğretmiş.. artık gerisini siz hesab edin.. hasılı kaynağından ve kökeninden elde edilmiş sağlam ve sağlıklı bilgileri edinme.. insanın kendi gayretine ve dikkatine ve itinasına kalıyor. [00:46, 01.07.2024] Mustafa BUGUCAM: Kul ve tür.. millet.. kültur.. milleti ibrahim.. ibrahim ulusu.. ibrahim kültürü.. kültürun olmazsa olmaz bileşeni olan dil ve din.. her ilisinden de farkli olan KÜLTURU ortaya çikariyor. Ana ve babanin çoçugu çiksrmasi gibi.. nesne ve kimsenin özne olmasi gibi.. Ar ve Ar'ın AT olmasi gibi.. [00:53, 01.07.2024] Mustafa BUGUCAM: Imamin vs kitabim MÜBÎN olması Kalemin ve kelamin.. Kitabet ve kıraatin.. Malin ve melin.. Amelin ve emelin.. [06:13, 01.07.2024] Mustafa BUGUCAM: Mübin.. özne.. at.. |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3420 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 28-Temmuz-2024 Saat 01:47 |
Kuşkuculuk hakkında
Genişletilmiş: DİAMOND TEMA.. hakkında konuşuluyor.. Tanrı Tanırlık ve Tanrı Tanımazlık.. için sav ve kanıt tartışmaları geçmiş yüzyıllarda var mı idi.. bilmiyorum.. ancak kitaplara bakarsak bunun halk arasında değil aydınlar arasında söz konusu olduğu anlaşılır.. geçmişti sadece yerleşik görüşleri karşı çıktığı için insanları Tanrı'ya inandığı halde ATEİST (kafir) olarak suçlamışlar.. oysa adam hala yahudi.. hala hristiyan.. hala müslüman.. sadece yeni bir soluk getirmiş. on altı.. on yedi.. on sekiz.. böyle.. on dokuzunu ve yirminci yüzyılda ise Tanrı Tanırlık ve Tanrı Tanımazlıktan ziyade dincilik ve bilimcilik tartışmaları söz konusu.. Tanrı TANIRLIK ve Tanrı TANIMAZLIK arasında duran ŞÜPHECİLİK ise her zamanın ana gündemi olmuştur.. zaten ortada olan her zaman gündemde olur.. ortada olan kolaydır.. kısadır.. düzdür.. gerçektir.. ancak bununla beraber şayet şüphecilik DOĞRU olsaydı ortada SEPTİK ya da SKEPTİK denilen AGNOSTİZMİN bulunmaması gerekirdi değil mi ? Sanırım bu işte bir bit yeniği söz konusu. İmamı Nursî ADEM-İ KABUL veya KABUL-U ADEM dediği iki tür YAKLAŞIMI çözümlüyor.. Ayetülkübra risalesinde.. birincisine kolay ikincisine zor diyor. Burada üçüncü şık ne ? KABUL-U VUCUD.. Kabul-ü ademi de ikiye ayırıyor.. hususi ve cüz'i kabulü adem.. umumi ve küllü kabülü adem.. özel ve tikel yok sayma ya da sanma.. kanıtlanabilir. Lakin genel ve tümel yok sayma ve sanmanın kanıtlanması olanaksızdır. İşte bu tür imtina ve adem-i imkana islam düşüncesinde SELB adı verilir. Sanırım bu sebeb islamın parlak kayıp yılları olan bin yıl önce batıya SEBT olarak geçmiş olabilir. Bence sorun teolojik olmaktan önce EPİSTEMİKTİR.. bilginin var oluşu ve koşulları ve kuralları hakkında köklü bir bilgi ve değerlendirme olmadan HALK arasında tartışılması AHLAKİ değildir. Aydınının terbiyesizliğidir. İMKAN konusu çözümlenmeden VUCUD ya da VUCUB hakkında konuşmak ve buradan Tanrı'nın VARLIĞINA ve GEREKLİLİĞİNE "atlamak".. oradan TANRI'nin BİRLİĞİNE VE TEKLİĞİNE "geçmek".. geçmiş yıllarda filozofların ve mistiklerin dini konulardaki tartışmalarını bilmeden.. bilinmiş ve çözülmüş konuları yeniden gündeme getirmek BİLİMSEL bir yaklaşım değildir. Ahlaki ve ilmi bir temele oturmayan tartışmaların fazla bir yararı olmayacağını kendimden bir AŞAMAYLA örnekleyeyim. 40 yıllık memuriyet hayatımda yazılarımda İMKAN sözcüğünü kullandığım zaman solcu amirlerim onu olanak değiştirirlerdi.. OLANAK kelimesini kullandığım zaman da sağcı amirlerin onu imkan olarak değiştirirlerdi.. hatta değerli bir Abim "olanak" sözcüğünü kullandığımda "dilini eşek arası soksun" diye kızgınlığını ifade etti.. elbette bu sözcüklerin sözlük anlamlarını biliyordum.. belirsiz.. sıralı.. gelişigüzel.. düzgün olmayan anlamındaki İSTATİSTİKİ olayların.. OLANAK kavramını örneklendirdiğini hepimiz biliriz. Hatta istatistigin mantık ve matematik ayrı bir BİLİM olarak günümüzde yükselen değer olduğunun da farkındayız. Bununla beraber İmamı Nursî'nin "imkan tarafeyni mütesaviyendir." tarifini sanırım 60 yaşımda.. KAVRADIĞIMDA.. dilin dinin yarısı kadar AYDINLATICI olduğunu da anladım. Dilini bilmeyenin dini anlamasına imkan yoktur. Hatta bir dili konuşabilmek o dili bilmek anlamanı da gelmiyor. İmdi ne demek istediğimi anlamamışsınızdır.. zaten hangi dediğimi anladınız ki.. onun için oturup uzun uzadıya anlatacak değilim. Biraz önceki yazımda da dedim: Noktayı çizgi açar.. harf çizgiyi aşar. Kelime kelimeyi.. yürütür.. cümle cümleyi.. sürdürür.. mukayese mukayeseyi yapar ya da yıkar. MİSAL nutku DİL yapar. Çünkü dünya, DİL ve din ÇİFT yaratılmıştır. Anladıklarınızı ELEŞTİRMEYE cür’et etmezseniz... Anlamadıklarınızı SORMAYA cesaret edemezseniz... ne benim size.. ne de sizin bana bir faydanız dokunur. Saygılarımla 28.07.2024 osmanziya https://www.yontembilim.com/forum/new_reply_form.asp?TID=2368&PN=1&TR=3 Not: Bir şey çift yaratılmışsa.. her zaman KUŞKU olacaktır. Zaten bu kuşkuyu anlayabilmek.. teşbih ile şüphe arasında ŞBH mekiğini dokumak, yaşamın bir otobanı, dilin bir yarışı, dinin bir sınavıdr. |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |