Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: din ve yol | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3391 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: din ve yol Gönderim Zamanı: 03-Temmuz-2024 Saat 08:29 |
ON YIL ÖNCE YAZMIŞIM yaratılış ve buyruluş ile dayatım ve deneyimin tam ortasında BARIŞ bulunur.. her şey barış içindir.. sulh içinde.. selamet içindir.. emanet içindir.. beş ortak değer ekmek ve emek (hürriyet) koşulları ile dil ve din kuralları için BARIŞ şarttır.. Kararını barıştan yana verenlere savaş bir imtihan ve müsabakadır.. barıştan yana olmayanlar için ise fitne ve beladır.. çünkü bilmek.. öğrenmek.. tanımak.. bellemek yolunda gelin tanış olalım işi kolay kılalım öğüdünü tutmamaktır. Osmanziya 04.07.2014 dayatım.. önce gelmiş.. deneyim sonra.. dayatım YARIŞ yazılmış.. deneyim'e SINAV.. bence tersi olması lazım önce sınav sonra yarış gelmesi gerekir.. deneyim ve yarış birbirine daha çok yakışıyor... savaş ve barış içinde sınav ve yarış var.. ortak olan sınav ve ayrık olan yarış.. kamusal olan sınav ve kimisel olan yarış.. kisişel olan ise sınav içinde yarış yarış içinde sınav.. bu eğitim içinde yönetim.. yönetim içinde eğitim olmasına benzer.. kişinin başkasını yönetimi aslında kendisinin eğitimidir.. otuz yaşına kadar eğitimini tamamlayan kişi otuzunda sonra başta evlatları olmak üzere personelini ve ekibini eğitir.. kişilerin kendi aralarında başarı ve iyilik konusunda dünyevi yarışmaları ve müsabakaları ardında kişisel uhrevi sınavları ve imtihanları var.. ancak bu tablo da savaş ve barış ile sınav ve yarış dörtlüsüne bir beşinci takıldı: TANIŞ.. bu kavram tam ortay yerleştirilebilir mi ? var sayı ve yok sanılarımızı tanı ve tanımlarla oluşturur ve bu oluşumun içinde bulunan kanı.. kanıt.. yanıt.. belit (bürhan) doğuran sorgulama.. soruşturma.. arayış gibi seslenme ve düşünmeler bir tür anı ya da anımsama olunca sonuçta bir tanıma ve tanımsama ile karşı karşıyayız.. demektir.. bu durumda yönelim.. yaklaşım.. arayış.. duyumsama.. ayırt etme.. değer verme.. gibi incelikleri toplayıp bir halat yapsak bunun adına TANIŞ diyebiliriz "gibime" geliyor. Biz bu anlam çerçevesini nasıl başlattık.. cebr (dayatım) ve cerb (tecrübe, deneyim) yatayının kesen emr (buyruluş) ve halk (yaratılış) dikeyinden.. lehülhalkuvelemr.. ayetinden... harb ve sulh ile imtihan ve müsabaka.. tam ortaya da TANIŞ.. ANIŞ.. AN.. ZKR.. zikrullahıekber.. diyor salattan sonra ayet.. acaba namazdan büyük bir zikir nedir ya da namazdaki büyük zikir nedir ? Ehli tarikatın zikri mi ? Ehli hakikatin fikri mi ? Zikir ve fikir namaz içinde var.. kıraat ve kitabet zaman içinde var.. maan mizan içinde beyan ise nizam içinde.. hamd ve dua salat içinde.. ila ve rıza vakit içinde.. belki tüm bunlardan büyük ve mahiyeti bize yabancı ve muhtevasına muttali olamadığımız büyük bir Allah Zikri.. belki TANIŞ kapısından açılıyor... osmanziya 04.07.2014 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3391 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 03-Temmuz-2024 Saat 08:32 |
Ancak.. fakat.. bununla beraber.. kural böyle ancak istisnası da bulunur.. sonuçta küll'ün cüz'ü bulunuyorsa cem'in baz'ı sı da oluyor. Bütün parçası BAZEN bütünden güzeldir.. tümün bölümü.. BAZEN tümden iyidir.. onun için bütüne, tüme, yetkine takılıp onlarda kaybolma. Zaten sen başlı başına bir bütünsün.. bunu anladığında tümünü de anlarsın. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız
|
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3391 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 03-Temmuz-2024 Saat 08:35 |
Yaratan dört tane KİTAB gönderdi.. kainat.. insan.. Kur'an ve Rasul. Fakat tek bir din vardır ancak insanlar sayısınca da yol olur. Bu tek dini aramak ve bulmak insanın sınavıdır. Bulanlar arasında olan şeyde o bulduklarını yaşamakta yarışıdır. Yol, sırat, mezheb.. meslek.. meşreb denilen manevi kişilikler ise yahudilikte dört yüz.. hristiyanlıkta 200 ve islamiyette 100 tanedir. Nerede bir din bulunursa onun da bir yorumu ve yolu olur. Yorumları reddetmek hikmete ve hakikata ve insan hak ve hürriyetlerine saygısızlıktır. Son sözüm sevgide özgürsünüz ve fakat saygıyı mecbur.
Hakkı arama sınavı ve hakikatı bulma yarışı.. önemli ve değerli arayışımızdır. Rabbimiz yâr ve yardımcımız olsun. Amin. Osmanziya 03.07.2024 Bunu bu gün yazdım.. Mustafa KÜÇÜK Hocamızın bu paylaşımı üzerine: İSLAM VE PARALEL OLUŞUMLAR Bilineceği üzere her insan bilmediği ve yabancısı olduğu bir aleme doğar. Düşünen ve akleden bir varlık olarak insanın zihninde varoluş, doğum, ölüm, fizik veya fizik-ötesi gibi alanlarla ilgili cevaplanması gereken, lakin çoğu zaman cevaplarını sadece Allah'ın bilebileceği yığınlarca soru oluşur. Her kim olursa olsun bu konularda doğru rehberliğe dayanmadan insanın yapacağı tüm yorumlar veya felsefi faaliyetler gerçeği olması gerektiği gibi ortaya koyamayacak ve bu noktada tüm yazılıp söylenenler zan ifade edecektir. Zan ise Allah katında hakikat olmayıp kendisine rehberlik edecek dürüst biri, doğru bir kitap olmadığı sürece insanoğlu yabancısı olduğu bu alemde sınırlı aklıyla çıktığı bu düşünce yolculuğunda bir türlü doğru adrese ulaşamayacaktır. İnsan doğal olarak sınırlı bir varlıktır ve o sınırlı aklıyla sınırsız olanı kavrayıp yaşamı anlamlı hale getiremez, hayata olması gereken anlamı bir türlü veremez, metafizik alanla ilgili aklına gelen pek çok soruya doğru cevap bulamaz. İşte tam da bu nedenle yüce Allah bilmediği, yabancısı olduğu bir aleme gönderdiği kullarına yolunu bulup bilmediği bu alemde kaybolmaması için kendi aralarından kendilerine rehberlik edecek en tatlı adamları elçiler, yol gösterici peygamberler olarak seçip gönderir. Nihayet peygamberler de birer insan oldukları için onlar da içine doğdukları bu yabancı aleme tek başlarına doğru anlam yükleyemez, doğru adresi gösteremezler. İşte bu yüzden yüce Allah insan için en az hava, su ve gıda kadar gerekli olan kitabı insanlar arasından seçtiği elçiler vasıtasıyla insanlığa yol gösterici olarak indirir. Kısacası yüce Allah merhameti gereği bilmediği ve yabancısı olduğu bir aleme gönderdiği kulunu tek başına karanlıkta bırakmaz, onu filozofların ve felfsefenin yalan yanlış yorumlarına ve ideologların kibirli insafına terk etmez. Binaenaleyh, Allah'ın kendi aralarından kendilerine merhameti gereği gönderdiği peygamberi ve kitabı dikkate almadan insanoğlu şayet bilmediği bu alemle ilgili bir düşünce, bir görüş, bir ahlak felsefesi, bir din, bir ideoloji ortaya koymaya kalkışırsa bu tutum kesinlik değil zan ifade eder ki bu çıkış batıl olup Allah'ın dinine karşıt paralel bir durum arz eder. Bunun sonucunda insan kaynaklı paralel dinler, paralel ideolojiler, paralel felsefi akımlar, paralel ahlaki anlayışlar oluşur. Aslında bu durum bir bakıma insanın sınırlarını aşıp kendisinin bile bilmediği bu alemde başkalarına adres göstermeye çalışması, körün başkalarına rehberlik etmesi anlamlarına gelmektedir. Bu yüzden yüce Allah merhameti gereği insanlar arasından elçiler seçip onları kitapla da destekleyerek insanlığa yol gösterici olarak göndermiştir. Bu noktada insanlığa en son gönderilen elçi Muhammed (as) olup bundan sonra din kemale ermiş, yüce Allah kullarına olan nimetini tamamlamış ve böylece artık risalet kapısı da kapanmıştır. Din, son elçinin gelişi ve Kur'an'ın inzal edilmesiyle tamamlanmış ve kemale ermiştir. Dolayısıyla artık hiç kimsenin ortaya çıkıp iyi niyetle ve sevap maksatlı da olsa dinde dinin temel ilkelerine muvafakat etmeyen yeni bir ibadet türü, yeni bir uygulama biçimi ortaya koyamaz. Dinin temel dayanağı ve kaynağı Kur'an ve Allah'ın mübarek elçisi Muhammed (as)'ın fiili ve takriri sünnetleridir ki bu peygamberin Kur'an'ı pratiğe koyarken yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği uygulama ve pratiklerden oluşur. Dolayısıyla her kim dinde, dini hususlarda sevap maksadıyla Allah'ın kitabında insanlara yapılmasını emretmediği ve Allah'ın elçisinin de tavsiye buyurmadığı yeni bir iş yapar, yeni bir uygulama ortaya koyarsa bu uygulama, bu iş bid'at olup bu tutum dinde şiddetle yasaklanmıştır. Bid'at konusuna gelince bid'at, dinin aslından olmayan sevap maksatlı ve iyi niyetle yapılan yeni bir uygulama, yeni bir pratiktir ve bu durum dini literatürde sapıklık olarak nitelendirilmektedir. Bid'atin şiddetle yasak kılınmış olması dinin korunması açısından oldukça önem arz etmektedir. Şayet herhangi bir kimse iyi niyetlerle ve sevap amaçlı da olsa dinde olmayan yeni bir uygulama ortaya koyarak 'Bu da dinin emrettiği işlerdendir' demiş olsa bu durumda zamanla din tanınmaz hale gelecek ve tam da bu noktada paralel oluşumların, paralel din algılarının ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Bilineceği üzere İslam getirdiği ilkeleri ve uygulanabilir yaşam felsefesiyle ütopik olmaktan öte, oldukça basit, kolaylıkla yaşanabilir ve yaşamın akışında pratiğini rahatlıkla bulabilir. Aslında Kur'an bir anlamda bizim yükümüzü hafifletmek, hurafe türünden gereksiz bir yığın bilgi köleliğinden ve hamallığından bizi kurtarmak ve sıkıntılarımızı gidermek ve yaşamı anlamlı kılmak için inzal edilmiş ilahi bir kitaptır... Ne var ki Kur'an'ın yanına insanların iyi niyetlerle de olsa bir şeyler koymaları, iyi niyetlerle ve sevap maksatlı da olsa peygamberin tavsiye etmediği, Allah'ın da yapılmasını emretmediği bir konuda sanki din eksikmiş gibi ibadet türünden dine yeni uygulamalar monte etmeye veya yama yapmaya kalkışmaları yukarı da da ifade edildiği gibi bid'attir. Bid'at ise dini korumak için şiddetle yasaklanmıştır. Açıktır ki her aklına gelen iyi niyetle ve sevap maksatlı da olsa dinde yeni bir uygulama ortaya koyarsa bu durumda zaman içinde din tanınmaz hale gelecek ve nihayet islamın içinde İslam'a paralel dinler oluşacaktır ki günümüzde kendilerine özgü ritüelleri ve ilkeleri olan ve bugün tarikat adı altında örgütlenmiş çoğu yapılar aslında birer paralel oluşum, birer paralel din niteliği taşımaktadır. Kendine özgü zikir adabı olan, fıkıh kitapları bulunan, iyi niyetlerle mübarek Allah elçisinin yapmadığı ibadet niteliğinde bir takım uygulamalar ortaya koyan tüm yapılanmalar, tüm uygulamalar, tüm pratikler bazen yüzde doksan, bazen de yüzde doksan dokuz dinin temel ilkelerine muvafakat etmiş olsalar bile yine de böyle yapıların tümü maalesef birer paralel din veya paralel oluşum niteliği taşımaktadır. Örneğin, Mevlevilik adı altında kadınlar ve erkekler bir araya gelerek sözde zikir adına ney dinletisi eşliğinde sema gösterisi/ayini yapmaktadırlar. Oysa İslam'da olmayan bu tür batıl uygulamalar paralel bir dinin ritüellerinden başka bir şey değildir. Keza bazılarının güya cehri zikir adı altında bir araya gelip bağırıp çağırmaları, hoplayıp zıplayarak raks etmeleri, bazılarının da gizli zikir adı altında belli zamanlarda bir araya gelerek tarikat literatüründe gavs ve kutup, Allah dostu, büyük insan, ermiş kişi olarak nitelendirilen kimselerin adlarını sayıp taş hesabıyla belli kelimeleri tekrar etmeleri ve bu halkaya kendilerine henüz tabi olmayanları kabul etmeyişleri, cezbe adı altında şeyh efendiyi gördüklerinde çığlık atıp bağırmaları, kendilerinden geçercesine yüksek sesle ağlayıp durmaları, baygınlık geçirmeleri, cezbe ve istiğrak gibi manevi sarhoşluk hallerinde küfre varan sözler sarf etmeleri, şia taraftarlarının Kerbela'da kabe'yi andırır bir mescit inşa edip oraya her yıl Muharrem ayının onuncu günü milyonlarca Caferi/Şii/Alevi mezhebi taraftarlarının gidip ziyaret ederek orada ibadet etmeleri, zincirlerle kendilerine işkence etmeleri, vücutlarından kan akıtmaları, örtülerini güzelce giyinmiş olan kadınların güya Hz Hüseyin'in yasını gütme adına bir araya gelip saçlarını başlarını yolmaları, başlarına kum toprak atıp ağlamaları, Alevilerin saz çalıp kadınlı erkekli erkan icra etmeleri aslında sevap maksatlı bid'at kabilinden sonradan dine sokulmuş, monte edilmiş batıl uygulamalar olup tüm bunları temsil eden yapılar birer paralel oluşum, birer paralel dindir... Kısacası Kadirilik, Nakşibendilik, Mevlevilik, Süleymancılık, Nurculuk, Ondokuzculuk, Milli görüşçülük, Alevilik, Şiilik, Caferilik, Mutezililik, selefilik, mealcilik, Haricilik, Vehabilik, Zeydilik, Batinilik, Hurufilik vs gibi ister İslam'ın içinde olsun veya Budizm, Hinduizm, Yahudilik , Hristiyanlık, ateizm, deizm, Marksizm, Kemalizm, Leninizm, Sekülerizm gibi ister İslam'ın dışında kalan din ve ideolojiler olsun tüm bunlar Allah'ın dinine karşı oluşturulmuş paralel dinler, paralel anlayış ve yaşam felsefeleridir. Yüce Allah kendisine iman eden kimseleri müslüman olarak adlandırmışken bu durumda 'İman ettim' diyen bir kimsenin müslüman isminden başka bir adı yoktur, olamaz. Bunun aksi ise doğrusu dini parça parça etmek ve hiziplere ayrılmakla sonuçlanacaktır ki Allah'ın dininde bu tutum şiddetle haram kılınmıştır. (24 Aralık 2023) Düzenleyen osmanziya - 03-Temmuz-2024 Saat 08:41 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3391 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 03-Temmuz-2024 Saat 12:31 |
Değerli Dostum, bir tarafta BEN bir tarafta ÖZ bulunuyor.. Bunu bir tarafta BEN bir tarafta BİZ oluyor da diyebiliriz. Bilim bunu BİZ/ONLAR diyor. Demeler bitmez. Rivayet mühtelif amma cümlenin maksudu bir.. olunca dile getirilemeyecek bir mevzuun bulunduğunu da anlıyoruz. Burada diyebileceğim bir ben var bir de öz deyince söz "yalnız" BİZ'e geliyor. Fakat insan burada fazla kalamıyor "onlar"a dönüyor. Zaten Yaratan dahi zaman ve namazla buna alıştırıyor.
İnsan hem yalnız olmayı sever hem yalnız olmamayı.. ikisini birlikte götürebilmek hem kendine hem başkalarına yararlı ve verimlidir. osmanziya |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |