Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Yöntembilim
 YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim
Mesaj icon Konu: panteizm Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3565

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: panteizm
    Gönderim Zamanı: 27-Temmuz-2024 Saat 03:46



Panteizm yazısı üzerine Siyah Beyaza dedim ki: Değerli Kardeşim, "Ancak, bu benzerliklere rağmen, her iki düşünce sistemi kendi gelenekleri içinde özgün bir yere sahiptir ve aralarında önemli farklılıklar da bulunmaktadır." diye bitirdiniz ve ortaya bir FARK koyamadınız. Oysa Vahdeti vucud panteizmi ile vahdet-i şuhud panenteizmi arasında fark birinin obje için subjeyi terketmesi.. diğerinin subje için objeyi terk etmesidir. öyle ise:

Bilinenlerden bilinmeyenlere giderken BENZERLİK bizi aldatır.. benzerlerden benzemeyenlere yürürken KARŞILAŞTIRMA bizi yanıltır.. hakikatları hikaye ederken KARŞILAMA bizi saptırır.. hikayeyi hakikat ederken BENCİLLİK bizi kandırır.. bu yüzden GDDY ile hakikatı hikaye etmeye kalkma KARŞIBEN.. hakkı gölgelersin... osmanziya





Siyah Beyaz bana dedi ki:

Edebiyat yapıyorsunuz, bazı şairlerde aynı taktiği kullanırdı. Biraz okuma yapan ve bu işleri kurcalayan sadece edebiyat yaptığınızı anlar, bilakis bu işlerden bi haber olan "baksana ne anlamlı ve ne mantıklı şeyler yazmış" diye düşünür. "Acı hakikat tatlı masaldan daha değerlidir." ve şair ekliyor: "İnanç, zihnin konforlu hapishanesidir; sorgulama ise özgürlüğün zorlu yoludur."

Bende ona dedim:

Kardeşim.. keşke düz yazına verdiğim yanıtları bahanesiyle sayfama girip oradaki analitik düzlemin metodik kullanımı olan tablolar inceleseydiniz.. yapay zekayla iş yapmaktan daha farklı bir açılımı tanımış olurdunuz diye düşünüyorum.. sağlıcakla kalınız.

ve şimdi on da şu tabloları hazırladım:





Şimdi PROJE'deki bu tabloya genişleterek ZİP dizinindeki otuza yakın şuradaki dosya ile yeni bir tablo yaptım:




20240727_103148_PROJE.zip

Şimdi buradaki tablolar bilgisayar indirilip incelenmeye başlandığında karmaşasından dolayı önce bir şey anlaşılmak ancak tablolar versiyon sırasıyla yalından karmaşığa doğru izlenmeye.. imgelenmeye ve irdelenmeye başladığında ANALİTİK ZİHİNLERİ kendiliğinden açılmaya başlayacaktır.

Örneğin orta sıralarda olan bir tablonun resmini buraya bindiriyorum.








Bilim Kulübnden Siyah ve Beyaz paylaştı:



Vahdet-i Vücut ve Panteizm:
Benzerlikleri Üzerine Bir İnceleme
Vahdet-i Vücut, İslam tasavvufunda önemli bir yere sahip olan bir düşünce sistemidir. Panteizm ise Batı felsefesinde yaygın olan bir dünya görüşüdür. Bu iki kavram arasında, farklı geleneklerden gelmelerine rağmen, dikkat çekici benzerlikler bulunmaktadır. Bu yazıda, Vahdet-i Vücut ve panteizm arasındaki temel benzerlikleri inceleyeceğiz.

TEMEL BENZERLİKLER
1. VARLIĞIN BİRLİĞİ DÜŞÜNCESİ
Hem Vahdet-i Vücut hem de panteizm, varlığın birliği fikrini temel alır.
•     Vahdet-i Vücut: Gerçek anlamda var olan yalnızca Allah'tır ve diğer tüm varlıklar O'nun tecellileridir.
•     Panteizm: Tanrı ve evren bir ve aynıdır; her şey Tanrı'nın bir parçasıdır.
Her iki düşünce de çokluğun arkasındaki birliği vurgular.


2. İÇKİNLİK KAVRAMI
Hem Vahdet-i Vücut hem de panteizm, Tanrı'nın evren içinde var olduğu fikrini paylaşır.
•     Vahdet-i Vücut: Allah, varlıkların özünde mevcuttur ve her şeyi kuşatır.
•     Panteizm: Tanrı, doğanın ve evrenin içinde ve her yerindedir.


3. MİSTİK DENEYİM
Her iki düşünce sistemi de mistik deneyime önem verir.
•     Vahdet-i Vücut: "Fena fillah" (Allah'ta yok olma) kavramı, kişinin ilahi birliği deneyimlemesini ifade eder.
•     Panteizm: Doğayla veya evrenle bir olma hissi, panteist mistisizmde önemli bir yer tutar.


4. DÜALİZM KARŞITLIĞI
Her iki düşünce de geleneksel düalist (ikici) görüşlere karşı çıkar.
•     Vahdet-i Vücut: Allah ve âlem ayrımını reddeder, her şeyi Allah'ın tecellisi olarak görür.
•     Panteizm: Tanrı ve doğa ayrımını reddeder, her şeyi Tanrı'nın bir parçası olarak kabul eder.


5. EVRENİN KUTSALLIĞI
Her iki görüş de evreni kutsal olarak algılar.
•     Vahdet-i Vücut: Tüm varlıklar Allah'ın isim ve sıfatlarının tecellisi olduğundan kutsaldır.
•     Panteizm: Evren Tanrı'nın kendisi olduğundan kutsaldır.


6. BİLGİ TEORİSİ
Her iki düşünce de bilgiyi, ilahi olanı anlama süreci olarak görür.
•     Vahdet-i Vücut: Bilgi, Allah'ın tecellilerini idrak etme sürecidir.
•     Panteizm: Bilgi, doğanın (yani Tanrı'nın) yasalarını anlamaktır.

Vahdet-i Vücut ve panteizm, farklı felsefi ve dini geleneklerden gelmelerine rağmen, varlığın doğası, Tanrı-evren ilişkisi ve insan deneyimi konularında önemli benzerlikler gösterir. Bu benzerlikler, insanlığın farklı kültürlerde benzer metafizik sorulara benzer cevaplar ürettiğini göstermektedir.

Ancak, bu benzerliklere rağmen, her iki düşünce sistemi kendi gelenekleri içinde özgün bir yere sahiptir ve aralarında önemli farklılıklar da bulunmaktadır.

Siyah ve Beyaz



Siyah Beyazın yazdığı bu yazı vesilesiyle bu gece yaptığım bir tartışmayı buraya örnek olarak alıyorum.


Yazının konusu mitos ve logos ve idendity hakkında bilgi istedim.. ne muhatabım Hamdi Tayfur dan ne Mucahit Bilici 'nin yazısını paylaşan Şahin Sahin Dogan dan ne de yazarın kendisinden.. yanıt gelmedi.. elbette vermek zorunda değillerdi.. ve üstelik benim talebime bir de TABLO da eşlik etti.

Günlük Dilin Düz Yazısı (GDD) ile HAZIR açık ve seçik SEHİL yani anlaşılır bir ANLATIM yapabilirsiniz.. ancak bu anlatım ile "hakikati hikaye etmek kolay olmadığı gibi hikayenin hakikatine erişmek zordur."

Eğer anlatımı öykü ve benzeti (mecaz) yaparsanız herkes anlar ancak HAKİKAT uzaklaşır.. çünkü bilinmeyen gerçeklere bilinen öykülerle ilerleriz.

Eğer anlatımı bir örgü (kuram) ve kurgu (varsayım-öngörü) ve çizgi (hatt-grafik) ve çizge (resim) yani hakikat ederseniz.. bu sefer de anlatımdan hikaye (öykü) ve benzetim (analoji) ve benzetme (metafor) uzaklaşır.. çoğu kimse anlamaz.. hatta ilgilenmez bile.

Belki yukarıdaki bu ANLATIM’ı soyut doğru ve somut gerçek ile içkin güzel ve aşkın iyi   dörtlüsüyle deseydim.. yine çoğu kimse anlamayacaktı. Öyle ise anlam.. anlama ve anlatım dünyanın en zor üç işidir.


Bir şey anlaşılıyorsa ona BİLGİ denir.. bu LOGOS’un işidir. Bir şey anlaşılmıyorsa o İNANÇTIR.. bu da MİTOS’un işidir. Logosa akıl, mitos kalb diyerek bu YAKIŞTIRMAYLA kurtulamayız. Yaklaştırma ve yapıştırma ile uyum ve denge gerekir. Ancak GDDY da işe yarıyor.


BİLGİ (ilim, marifet, fark) (loji.. nomi.. grafya) kesin değildir.. ama kuşku kabul eder.. etmiyorsa inanca dönüşmüştür. İNANÇ (kıymet, muhabbet, kadr) ise kesin değildir ancak keskindir.. kuşku kabul etmez. Bu ontolojinin epistemik ve aksiyomatik (emik ya da etik) iki yanının ifadesidir. Bu sistematize etmede, parapisik olursa mitos, metafizik olursa epos, olur. Şimdi biz bunları resmi olarak nomos ile filoloji ve teoloji yapıyor ve sivil olarak sophos ile filozofi ve teozofi ediyoruz. Sonuçta LAFIZ ve LOGOS ile ördüğümüz bir dünya bulunuyor ve bunun adına da “geniş anlamda” GERÇEK diyoruz. Elbette bunun bir de “dar” ve “orta” anlamı bulunur. SALT anlama da aklı başında olan girmez.

Bununla beraber insanın HEM kuşku ve soru kabul eden bilim ve felsefeye de gereksinimi bulunur.. HEM kesin ve keskin yanıt veren dine ve ideolojiye lüzum olur.

Aristo'yu üstadı evvel yapan Sokrat ve Platon'dan öne getiren yaptığı TASNİF.. zaten mantığın tedvin edilmesi onuru ona aiddir. Mantık deyip geçmeyin.. dilin vezninin temeli ve matematiğin tavanı, akıl ve usul ve mizandır.

Bir tesbih var "Sübhanallahi milelmizen ve müntehelilm" melin ve dilin ölçüsü ile ilmin düzeni ve sınırı.. önemli bir DİKEY'dir.

Kısaca bana yanıt vermek zordur.. çünkü GDDY esas almam. Birinci cümlem ile ikinci cümlem arasında ÇOĞU ZAMAN en az on tane mukayese bulunur. Haklı olarak kimse merdivenin birinci basamağından onuncu basamağını atlayamaz. Ancak YBA kullandığım için fikirler arası uçuş yapabiliyorum. Bunun için de reklamım bile reklam olamıyor haddi zatında yıllardır. Bu yüzden on dakikada yazdığımı bir saat düzeltmek zorunda kalıyorum. Ancak TABLOLARa dikkatle bakanlara GDDY dan daha çok yararlı olacaktır gelecekte.

Noktayı çizgi açar.. harf çizgiyi aşar.
Kelime kelimeyi.. yürütür.. cümle cümleyi.. sürdürür..
mukayese mukayeseyi yapar ya da yıkar.
MİSAL nutku DİL yapar.
Çünkü dünya, DİL ve din ÇİFT yaratılmıştır.

Anladıklarınızı ELEŞTİRMEYE cür’et etmezseniz...
Anlamadıklarınızı SORMAYA cesaret edemezseniz...
ne benim size.. ne de sizin bana bir faydanız dokunur.

Saygılarımla

osmanziya yöntembilim.com


Şahin Doğan

Nurcular içinden çıkmış tek entelektüel olan Mucahit Bilici hocadan çok anlamlı bir yazı.
Mitos’tan Logos’a Bir Mevsim Değişikliği
Her fikrin bir zamanı var. Zamanı gelmiş bir fikrin karşısında durulamayacağı söylenir. Muhtemelen doğrudur. Çünkü fikirler hayatla uç verir, serpilirler. Zamanı gelmemiş fikirler de vardır. Onların da anlaşılması zordur. Tasavvuru bile zor gelebilir. Yazın kışı, kışın yazı düşünmek gibi. Ama asıl zor olan mevsim hakikatini düşünmektir. Çoğu insan yaz ile mevsim arasındaki farkı bilmez. Yazı sıcaklık, kışı soğukluk üzerinden bilir. Peki ya mevsim nasıl bilinir, mevsimi hissetmek nasıl birşeydir?
Bir mevsimin içinde yaşar gibi bir fikrin içinde yaşar çoğu insan. Bir de fikir veya mevsim hakikatini anlayıp da fikrin dışında yaşamak var. Fikrin içinde yaşayanlar fikirlerini değiştirdiklerinde bir mevsimden diğerine geçerler. Aynı militanlıklarını yeni fikirlerinde sürdürürler (yazın sıcaktan, kışın soğuktan şikayet ederler). Kendisini kutsadıkları veya uğruna aksini lanetledikleri o fikrin kendisini bu kez başka bir fikir adına lanetlerler. Bunlar bir fikirden çıkıp bir başka fikre giren müminlerdir. Şüphecilik dinini savunduklarında bile birer mutassıp softa olmaya devam ederler. Modernliği bir bedevinin taassubu ile savunurlar. Yeni tanrıları eski tanrılarından daha az kutsal değildir. Eskimiş bir putu bir balta ile kırarlar ve onun yerine o baltayı put olarak koyarlar. Sanki dinleri değişmemiş, sadece dinlerinin rengi veya şekli değişmiştir. Ata’ya tapanlar şimdi balta’ya tapmaya başlamıştır.
Türkiye’de bir süredir büyük bir din değiştirme dalgası yaşanıyor. Bu mevsim değişikliği, çoğunlukla sıcaklardan kaçış (dinden çıkış) gibi algılansa da aslında bir mevsimden diğerine geçişin yoğun trafiği. Rivayet o ki mitos’tan çıkıp logos’a giriliyor. Tanrı’nın, eski din anlayışının ofsayta düştüğü bir yeni durum, bir bilgi heyelanı yaşanıyor. Mitos’un artık gülünç gelmeye başlaması gerçeğine logos’un büyüleyici heyecanı eşlik ediyor. Hakikati bulma heyecanı. Bir muhtedinin yeni dine dair hüsnuzannına benzer bir dindarane heyecan bu. Yani din içinde bir heyecan bu. Bilime, felsefeye, aydınlanmaya, karanlıktan kurtuluşa dair bir heyecan. Aklı kullanma ile akla tanrılsallıklar yükleme arasındaki mesafeyi görmeyen bir heyecandan bahsediyoruz. Neticede ortaya bir yerli Kemalizm çıkıyor: Anadolu Kemalizmi. Dindar sekülerleşmesi. Yerli malı bir aydınlanma. Yukarıdan değil alttan geldiği için daha az çekingen. Gerçekten organik.
Bu değişimi yaşayanların ortak özelliği mitos’tan çıkıp logos’ta saplanmaları. Bu insanlar henüz şunu bilmiyor: Mitos bedeviliğin logos’udur. Logos da medeniyetin mitos’u. Onlara bunu söylediğinizde ama logos ile mitos aynı şey değil ki diyorlar. Tıpkı milliyetçilerin kendi milliyetçiliklerini başkalarınkinden tenzih etmeleri gibi (onlarınki nasyonalizm bizimki milliyetçilik). Onlar bedevi dinleri olan “mitos”tan çıkıp, “logos”a girerken bir misyoner edasıyla etrafa mutlak sandıkları hakikatlerini anlatırlar. Kendileri gibi bir erken karikatür olan Kemalistler gibi “karanlıktan aydınlığa”, “ilkellikten ileriliğe” çıkış yaptıklarını zannedip bir üstünlük gururu geliştirirler. Bilgiye, bilime dayandığı için şahsi değilmiş, apaçık gerçekler adınaymış gibi yapan bir kibir. Mitos’ta yaşayanlara, yani kendi ana-babalarına, kendi şehirlerine, kendi dinlerine, kendi kültürlerine, kendi medeniyetlerine, özetle kendi mitos’larına o kibirle bakarlar.
Halbuki mitos’a olan adavetleri logos’un künhüne vakıf olamamalarından kaynaklanan bir tenzih çabasıdır. Yani mitos’a olan bu gereksiz tahammülsüzlükleri logos’taki sathiliklerini yansıtıyor. Logos’ta yeterince derinleştiklerinde “ah biz ne yaptık?” deyip pişmanlık duyacaklar. Logos’a bu denli hayranlık tam da onu henüz hakkıyla anlamamış olmakla açıklanabilir.
Bugün bilimin bir mürşid, bir yol gösterici, bir aydınlatıcı olduğunu düşünen insanlar bu kategorideki insanlardır. İyi niyetleri bu gerçeği değiştirmiyor. Onlar modern zamanın cahilleridir. Bilimli bir cehalet. Bilgiye dayalı bir cehalet. Onların yakıtı bilimin kendisi bile değil, bilime dair heyecanlarıdır. Yani imanları. Bilimi hakkıyla bilmeme ama bilime duyulan hayranlık onlarda bilime dair bir iman üretiyor. Bu ümit onlara hayat veriyor. Yoksa o çok sevdikleri bilime hakkıyla ulaşsalar, ya karamsarlıktan ölecekler ya da ağlayarak geri kaçacaklar. “Gerçeğin çölü”ne henüz ulaşamadıkları için şanslılar. Logos’un hapishanesi, mitos’unkilerden daha fenadır. Henüz duvarına toslamadıkları için bir başka hapishaneye geçtiklerini bilmiyorlar.
Ayrıca aklı putlaştıran bu yanlış heyecana itirazları akla itiraz olarak duymaya meyillidir genelde bu insanlar. Ucuz bir savunmaları var: Muhataplarını dinci, mitoscu vesaire olmakla itham edince yırttık sanıyorlar. Çünkü itirazın mitos adına olmasına ayarlı zihinleri. Koskoca logos’a kim itiraz edebilir? İlkel-gerici mitosculuk adınadır her logos eleştirisi. Onun için put gibi yapıştıkları logos’un put olma ihtimalini düşünemezler. Halbuki mesele tam da budur: Logos’un içine bir mitos’un içine düşer gibi düşmek. Logos üzerine düşünememek. Bunların en iyisi felsefede en fazla Kant’a kadar gelebiliyor. Felsefenin veya Batıdaki paha biçilmez düşünce serüveninin bıçkın genç öğrencileri gibiler. Heyecanları mazur görülse de özgüvenlerini gördükçe insan tebessüm ediyor.

İcinden cikamadığı mitosu logos yaparak, logosu da mitosla özdeşlestirerek kendini tatmin etmeye çalışıyor. Laf kalabalığı. Postmodern sacmaliklar. Hamdi TAYFUR

Logostan ne anlıyorsunuz ki mitosla özdeşleştirdiğini söylüyorsunuz ? Mitostan ne anlıyorsunuz ki logosla "ayni"leştirdiğini ileri sürüyorsunuz.. identity ya entite denilen "mahiyet" hakkında ne düşünüyorsunuz.. diye üç kavrama SORU haline getirip yanıtları bulunmadıkça yapılan iş eski tabirle havanda su dövmek oluyor, diye düşünüyorum. Yanıt vermeyenlere yanıt vermeme kuralımı Şahin Hocama uygulamadığım için.. onun yüzü suyu hurmetine kalabalık saçmalığını yanıtladım Üstad. OSMANZİYA

Hamdi TAYFUR

insnlar böyle agdalı, çok biliyormuş da söylemiyormuş, her seyin sırrını çözmüş edalarında lafları ne çok seviyorlar. Hepsini toplasan bir dirhem agırlığı olmayan, anlamsız kelimelerle edebiyat yaparak güya bir şey söylemiş oluyorlar. Gına geldi bu tiplerden.

Osmanziya

Üstad.. epos ve logos ve mitos ayırımı Aristo'nun ancak buradaki yer gösterimi YBA ile yapılan çözümleme bana ait. Tablonun sağına NOMOS ve soluna SOPHOS gösterimi ile üst tarafta KOSMOS-kaos, alt tarafta HOMOS-patos gösterimi Osmanziya Osmanziyaoğlu na aittir. Sorularımda olan her kavramın tanımı "tablo" göstergelendi.. bu arada Aristo'nun metafizik dört sebeb kuramı da yerleştirildi.. ancak biz onu epistemolojik olarak kullanıyoruz. Doğrusunu isterseniz bizde sizin gibi tiplerden sıkıldık.. lakin insan özgürlüğü esastır.. birbirimize katlanacağız. Aksi halde özgürlük sözde olurdu. Rahmetli Zeki Coşkunsu nun sevdiği bir Üstadsınız.. bu bakımdan size fazla LAFZ etmiyoruz. Her şeyin sırrı çözmek ayrı.. iman ayrı.. imanı olan kendinden emin konuşur bunun bilgiyle her şeyi bilmekle alakalı olmaz. Hakaret edileni değil edeni küçültür ki biz de buna girişmedik. Herkesin kaç miskal ağırlığı olduğu da yarın MAHŞER'de tartıldığında ortaya çıkacaktır. Bunları söylemeden de geçemedim.. siz sadece verdiğim soruları ciddiyeti alıp.. milleti uyuttuğunuz Günlük Dilin Düz Yazısı (GDDY) ile yanıtlayın.. gerisi kolay. Belki bu sayede bilmediklerimizi de sizden öğreniriz. Dinnur Yaşar

Selçuk BOSTANCI
Hamdi TAYFUR sizden de bekleriz.








Düzenleyen osmanziya - 27-Temmuz-2024 Saat 10:39
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3565

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 27-Temmuz-2024 Saat 12:39
Siyah Beyaz dedi:

Yapay zeka ve düz yazı diye aşağıladığınız bilgi deryası, öğrenmek için büyük kapılar açıyor. Yapay zeka dediğimiz bilgi üretme moturu, durduk yere bilgi üretmiyor.. X firmasının ürettiği bir motor modelini düşünün, bu motor modeli kendi kendine bir fabrika inşa edip ürün üretemeyeceği gibi, yapay zekada bilgiyi üretme konusunda insan tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyar. Henüz yeni bir teknoloji olmasına rağmen eşsiz bir hıza sahip. Yani durduk yere bilgi üretmiyor, yönlendiren ve araştırmaya sevk edip doğrulayan insandır. Şu yapay zeka konusuyla dalga geçenler, geçmişte diğer teknolojik ürünlerle de dalga geçmişlerdi. Sonuç; geçmişte dalga geçtikleri ürünleri şuan da ellerinden düşürmüyorlar..

dedim
Konu bu değil.. geleceğin her şeyi iyi olduğu gibi geçmişin herşeyi kötü değil.. bir zamanlar çözüm olan köpek şimdi sorun haline geldi.. neden çünkü zaman değişti ve gelişti.. yapay zeka köpeğinin de başına aynı şey gelecek..

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3565

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 27-Temmuz-2024 Saat 14:25
Konu bu değil.. geleceğin her şeyi iyi olduğu gibi geçmişin herşeyi kötü değil.. bir zamanlar çözüm olan köpek şimdi sorun haline geldi.. neden çünkü zaman değişti ve gelişti.. yapay zeka köpeğinin de başına aynı şey gelecek..

dedim.. dedi

Siyah Beyaz

Dinnur Yaşar Bomboş konuşuyorsun. ve sürekli saman adam safsatasına başvuruyorsun. Bence bunu bana yapma, ben bunun çoktan farkındayım ve ciddiye almıyorum seni.


dedim ki:

Konu bu değil.. geleceğin her şeyi iyi olduğu gibi geçmişin herşeyi kötü değil.. bir zamanlar çözüm olan köpek şimdi sorun haline geldi.. neden çünkü zaman değişti ve gelişti.. yapay zeka köpeğinin de başına aynı şey gelecek..


dedim

dedi

Dinnur Yaşar Bomboş konuşuyorsun. ve sürekli saman adam safsatasına başvuruyorsun. Bence bunu bana yapma, ben bunun çoktan farkındayım ve ciddiye almıyorum seni.
dedi

dedim
Siyah Beyaz Ayine iştir kişinin lafza bakılmaz demiş Ziya Paşa.. biz sizi değerli bir arkadaş biliyoruz.. bu yüzden yazılarınızı yanıt veriyoruz.. .. Hakaret, edileni değer, edeni küçültür. Fikriniz ve bilginiz varsa karşılık verirsiniz iki tarafta yararlanır. Hakaret bomboş konuşmaktan daha beter insanın kendini küçültmesidir. Eleştiri hakaret olmadığı gibi hakaret eleştiri yerine geçmez. Hareket.. HAKARET.. hararet.. KÖPRÜSÜ sagaret ve hakareti birbirinden ayırmayanlara bir tuzaktır. HÜCRE ve ATOM sagirdir ve küçüktür.. lakin hem gezgenleri hem güneşleri yapılandırır.. insan evrende sagir ve küçüktür fakat evren ve elektron arasında tam ORTA YERDE bulunduğu için macro ve micro alemi gözlemleyecek konumdadır. İnsanı hakir gören bunu göremez ve kendini bilemez.. başkalarının kötülüklerine söverek ve iyiliklerini överek onlarla meşgul halde ya da becerilerini ve başarıların sergileyerek kendi geliştirmeye fırsat bulamaz.. vesselam.

dedim

dedi


Boş konuşuyorsun sözü hakaret etmek anlamında değil, konuyu ilgilendiren bilgilerden ziyade konuyu bağlamından koparan cevaplarınızı boş olarak görüyorum.


Ben de bir yanıt yazmadım.. zaten konuyu kişisel değil nesnel ve olay ve olgu olarak alıyorum ve kendi işime bakıyorum.


Burada bir AYNA bulunuyor ve bu aynada İNSANI görüyor ve gösteriyorum..

ve diyorum ki:

Noktayı çizgi açar.. harf çizgiyi aşar.
Kelime kelimeyi.. yürütür.. cümle cümleyi.. sürdürür..
mukayese mukayeseyi yapar ya da yıkar.
MİSAL nutku DİL yapar.
Çünkü dünya, DİL ve din ÇİFT yaratılmıştır.

Anladıklarınızı ELEŞTİRMEYE cür’et etmezseniz...
Anlamadıklarınızı SORMAYA cesaret edemezseniz...
ne benim size.. ne de sizin bana bir faydanız dokunur.

Saygılarımla

osmanziya yöntembilim.com


27.07.2024






Basar ve sem' göz ve kulak ile gorme ve işitme gibi dil ve din ile nazar ve niyet oýlesine..önemli ve degerlidir.

Düzenleyen osmanziya - 27-Temmuz-2024 Saat 23:15
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3565

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 27-Temmuz-2024 Saat 23:18
Siyah Beyaz facebook Bilim Kulubunude paylaştı..



Bilinçli Evren Kavramı: Felsefi ve Bilimsel Bir Düşünce Denemesi
1. GİRİŞ
"Bilinçli evren" kavramı, evrenin kendisinin bir tür bilinç veya farkındalık formuna sahip olabileceğini öne süren spekülatif bir düşüncedir. Bu kavram, modern fiziğin bazı bulguları, felsefe ve bilinç çalışmalarının kesişim noktasında yer almaktadır.
2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
2.1 BİLİNÇ TANIMI
Bilinçli evren kavramını anlamak için öncelikle "bilinç" tanımımızı genişletmemiz gerekebilir. Geleneksel olarak bilinç, insan ve bazı hayvanlarla sınırlı bir olgu olarak görülür. Ancak bu kavram, evrenin tamamına uygulandığında, bilincin daha geniş ve belki de tamamen farklı bir formunu düşünmemiz gerekir.
2.2 PANPSİŞİZM VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMLAR
Bilinçli evren fikri, panpsişizm (her şeyin bir dereceye kadar bilinçli olduğu görüşü) gibi felsefi akımlarla benzerlikler gösterir. Ancak burada önerilen, evrenin parçalarının değil, bütününün bilinçli olabileceği fikridir.
3. BİLİMSEL TEMELLER
3.1 KUANTUM MEKANİĞİ VE GÖZLEMCİ ETKİSİ
Kuantum mekaniğindeki gözlemci etkisi, ölçüm yapan bir gözlemcinin varlığının kuantum sistemlerini etkilediğini öne sürer. Bu, evrenin bir tür "farkındalığa" sahip olabileceği fikrini destekleyebilir.
3.2 ENTEGRE BİLGİ TEORİSİ
Giulio Tononi'nin Entegre Bilgi Teorisi, bilincin bilgi işleme sistemlerinin entegrasyon derecesiyle ilişkili olduğunu öne sürer. Evren, muazzam bir bilgi işleme sistemi olarak düşünülebilir.
3.3 HOLOGRAFİK EVREN TEORİSİ
Leonard Susskind ve Gerard 't Hooft tarafından geliştirilen Holografik Evren Teorisi, evrenin tüm bilgisinin iki boyutlu bir yüzeyde kodlanabileceğini öne sürer. Bu, evrenin bütünsel bir bilgi yapısına sahip olabileceği fikrini destekler.
4. BİLİNÇLİ EVRENİN OLASI ÖZELLİKLERİ
4.1 ÖZ-FARKINDALIK
Bilinçli bir evren, kendi varlığının ve yapısının farkında olabilir. Bu, evrenin kendini "gözlemlemesi" ve bu gözlemin evrenin gelişimini etkilemesi anlamına gelebilir.
4.2 AMAÇLILIK
Evrenin bir amacı veya yönelimi olabilir. Bu, evrenin belirli fizik yasalarına göre evrilmesini ve belki de yaşamın ortaya çıkışını açıklayabilir.
4.3 BÜTÜNSELLİK
Evren, parçalarının toplamından daha fazlası olabilir. Tüm galaksiler, yıldızlar ve gezegenler, daha büyük bir bilincin parçaları olarak işlev görebilir.
5. FELSEFİ VE ETİK ÇIKARIMLAR
5.1 İNSAN BİLİNCİNİN ROLÜ
İnsan bilinci, evrensel bilincin bir parçası veya yansıması olarak görülebilir. Bu bakış açısı, insanın evrendeki rolünü ve sorumluluklarını yeniden değerlendirmemizi gerektirebilir.
5.2 ETİK VE ÇEVRESEL SONUÇLAR
Eğer evren bilinçliyse, ona karşı etik sorumluluklarımız olabilir. Bu, çevreye ve diğer canlılara karşı tutumumuzu etkileyebilir.
6. ZORLUKLAR VE ELEŞTİRİLER
6.1 ÖLÇEKLENEBİLİRLİK SORUNU
İnsan ölçeğindeki bilinç kavramını evren ölçeğine taşımak zor olabilir. Evrenin bilinci, bizim anlayabileceğimizden çok farklı olabilir.
6.2 BİLİMSEL DOĞRULANABİLİRLİK
Bilinçli evren kavramını bilimsel olarak test etmek ve doğrulamak çok zor, belki de imkansız olabilir.
7. SONUÇ
"Bilinçli evren" kavramı, bilim ve felsefenin sınırlarını zorlayan spekülatif bir fikirdir. Bu fikir, evrenin doğası, bilinç ve varoluşumuzun anlamı hakkında derin düşüncelere yol açabilir. Ancak, şu an için bilimsel olarak kanıtlanması mümkün olmayan bu kavram, daha çok felsefi bir düşünce egzersizi olarak değerlendirilmelidir.

Siyah Beyaz

Değerli bir paylaşım olduğunda buraya aldım
Osmanziya 27.07.2024 üçyl izmir
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3565

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 28-Temmuz-2024 Saat 21:19
Bilim Kulubunde Siyah Beyaz yazdı:

Evrenin Sonu ve Öte Dünya: İnsan Zihninin Sonsuzluk Arayışı
İnsanlık tarih boyunca varoluşun büyük sorularıyla uğraşmıştır. Bu sorular arasında belki de en çarpıcı olanı, evrenin sonuna ve ötesine dair düşüncelerdir. Bilim bize evrenin bir başlangıcı olduğunu söylüyor, peki ya bir sonu? Ve eğer bir son varsa, bundan sonra ne olacak? İşte tam bu noktada, birçok dini ve felsefi inanç sistemi devreye giriyor ve "öte dünya" kavramını ortaya atıyor. Ancak bu kavram gerçekten de evrenin fiziksel sonundan sonra başlayacak yeni bir varoluş biçimi mi, yoksa sadece insan zihninin sonsuzluğu kavrama çabasının bir ürünü mü?
EVRENİN SONU: BİLİMSEL PERSPEKTİF
Modern kozmoloji, evrenin yaklaşık 13,8 milyar yıl önce Büyük Patlama ile başladığını ve halen genişlemeye devam ettiğini söylüyor. Ancak bu genişlemenin sonsuza kadar devam edip etmeyeceği konusunda farklı teoriler var:
Büyük Çöküş (Big Crunch): Evren bir noktada genişlemeyi durdurup kendi üzerine çökebilir.
Büyük Donma (Big Freeze): Evren sonsuza kadar genişlemeye devam edebilir, giderek soğuyarak ve seyrekleşerek.
Büyük Yırtılma (Big Rip): Evrenin genişleme hızı o kadar artabilir ki, sonunda tüm maddeyi parçalayabilir.
Bu senaryoların hiçbiri, bilimsel anlamda bir "öte dünya" kavramına yer vermiyor. Peki öte dünya fikri nereden geliyor?
ÖTE DÜNYA KAVRAMI: İNANCIN PERSPEKTİFİ
Birçok din ve inanç sistemi, fiziksel evrenin ötesinde bir varoluş biçimi olduğunu öne sürüyor. Bu kavram genellikle şu özelliklere sahip:
Zaman ötesi: Dünyevi zamanın ötesinde var olan bir boyut.
Sonsuz: Başlangıcı ve sonu olmayan bir varoluş.
Manevi: Fiziksel kuralların ötesinde işleyen bir alan.
Bu fikirler, insanın ölüm korkusuyla başa çıkma ve hayatın anlamını bulma çabasının bir sonucu olarak görülebilir. Ancak bu, öte dünya fikrinin sadece bir yanılsama olduğu anlamına mı gelir?
İNSAN ZİHNİNİN SONSUZLUK ARAYIŞI
İnsan zihni, sınırlı bir varlık olarak, sonsuzluğu kavramakta zorlanır. Ancak aynı zamanda, sonsuzluk fikrini üretebilen tek varlık da insandır. Bu paradoks, öte dünya kavramının temelinde yatar.
Varoluşsal Kaygılar: Ölüm gerçeği ile yüzleşen insan, varlığının bir şekilde devam edeceği fikrini rahatlatıcı bulabilir.
Adalet Arayışı: Bu dünyada çözülmeyen adaletsizliklerin, öte dünyada çözüleceği inancı yaygındır.
Anlam Arayışı: Hayatın daha büyük bir amaca hizmet ettiği fikri, insanlara motivasyon sağlar.
Bu bakış açısıyla, öte dünya fikri insan zihninin bir ürünü gibi görünebilir. Ancak bu, öte dünyanın "gerçek" olmadığı anlamına gelmez.
SONUÇ: GERÇEKLİK VE ALGI ARASINDA
Evrenin sonu geldiğinde öte dünya hayatının başlayıp başlamayacağı sorusu, belki de yanlış bir ikilem sunuyor. Çünkü:
Zaman Kavramı: Öte dünya, zamanın ötesinde var olan bir kavram olabilir. Bu durumda, evrenin "sonu" öte dünyanın "başlangıcı" olmak zorunda değildir.
Bilinç ve Gerçeklik: Eğer bilinç, fiziksel evrenin ötesinde var olabiliyorsa, öte dünya şu anda bile var olabilir.
Gerçekliğin Doğası: Kuantum fiziği bize gerçekliğin sandığımızdan çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor. Belki de öte dünya, henüz anlayamadığımız bir gerçeklik boyutudur.
Sonuç olarak, öte dünya kavramı hem insan zihninin sonsuzluğu kavrama çabası, hem de belki de henüz tam olarak anlayamadığımız bir gerçekliğin yansıması olabilir. Bu soru, bizi sadece evren ve ötesi hakkında değil, aynı zamanda kendi varoluşumuz ve bilincimizin doğası hakkında da düşünmeye itiyor.
Belki de asıl soru şu: Evrenin sonunu ve ötesini anlamaya çalışırken, aslında kendi varlığımızın derinliklerini mi keşfediyoruz?

Siyah Beyaz
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk