Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
İnsan Bilim
 YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim
Mesaj icon Konu: insanı tanima 03 Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3397

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: insanı tanima 03
    Gönderim Zamanı: 21-Ağustos-2024 Saat 01:24
LATİFELER

4 LATİFE’miz   nefis.. akıl.. kalb ve ruh.. bulunuyor. Bunları kısaca

NEFİS duyum kümesi..
AKIL düşünce kafesi..
KALB duygunun sesi..
RUH Dilek hapishanesi...

Olarak tanımlamıştık.. dün KALBDE duygunun sesine baktık.. Bu günde Akıl ve Kalb dan sonra Aklın dışa açılan kapısı NEFİS’in DUYUM KÜMESİ üzerinde duracağız. Kalbin içe açılan kapısı RUH’dur. Bundan sonrada s RUH’un DİLEK HAPİSHANESİNE sıra gelecek diye vatsap TABAKAT GURUBUNDA bir çalışma başlatmıştık:



DÜŞÜNCE KAFESİ


DÜŞÜNCE KAFESİ..



WEB sayfamızda anlattık.. sağ alt köşede yer alan MANTIK bu hapis hapishanenin kapısı.. USUL de bu kapının anahtarı..

osmanziya 21.08.2024

Sanırım tablo biraz daha okunaklı oldu.. ŞUHUD tarafına "dış" hayati faaliyetler.. GAYB tarafına "iç" şuuri zihniyetler.. olarak görüyorum. Bazı insanlar DIŞA DÖNÜK derken bu vital ve özellikle toplumsal etkinliklere ağırlık verirler.. ve bu yüzden dışa eğilimli konulara yönelirler. Bu durumda nefsin duyumu ve aklın duygusu ağırlıklı olarak çalışır. Bazı kimselere İÇE DÖNÜK derken bunların kişisel çalışmalara ve özel çabalara yönelik virtual ve zihni sonuçları bulunur. Bu dışa ve içe dönük yönelik yapılanmalardan dört tür YAKLAŞIM buluyorum. Kadın ya da erken olsun fark etmiyor ve ana hatlarıyla ve ağırlıklarıyla bazı kimseler seksi veya sosyal profil çizileri bazı kimselerde   entelektüel ve sadık bir yüz veriyorlar.. seksi ve sosyallar dışa dönük oluyor.. sadık ve entelektüeller içe dönük oluyorlar. Bu çizdiğim genel çerçeve sosyolojik ve bilimsel bir çalışmaya dayanmıyor. Benim KURAMSAL bir çerçeve oluyor. Olay ve olgulara ne kadar uyum gösteriyor bu sizin takdiriniz.. ancak bu tabloda ENTELEKTÜEL olarak karakterle kariyer sahibi olmayı.. AKLILLA yapılan AKADEMİK uğraşıya.. usulle ve mantıkla ciddi ve yoğun haşir ve neşir olmaya .. hafızayla ve zekayla yapılan fazla çalışmalara bağlıyorum. Böyle akademik ve entelektüel olarak dünya çapında ünlü kişilerden.. isim vermiyorum.. fakat bunlar özel hayatlarında.. sosyal ve ahlakı alanda.. seksi ve ailevi yanda.. sadakat ve edeb cihetinde..   başarılı bir manzara ve saygıdeğer karakter çizememişler. Bununla beraber buradaki AKIL ve fikir ve ilim.. kariyer sahibi olsun ya da olmasın.. çok ağırlıklı bir yeri bulunur. Bilgi, düşünce ve inancın, insanın cinsel hayatına, sosyal davranışına ve ahlaki yaşantısına çok önemli bir etkisi ve pek değerli bir katkısı bulunur. Bu sanki fen bilimlerinde MATEMATİĞİN ağırlığı gibidir. Eğer insanın matematiği zayıfsa fizik, kimya ve bioloji de zayıf olacaktır. Bu benzetmeyle insanın aklı SAĞLAM bir temeli bulunmuyorsa itikadı ve ibadeti ve ahlakı yapıları ilk depremde yıkılırlar. Sonuçta insan bilgisinin sağlamlığı ve değerinin sağlığı ancak akılcı bir yaklaşım ile yöntem (usul) ve mantık (düşünme) ile bir çeki düzen vermeye kalkmakla ortaya çıkıyor. YBA yani yöntem ve bilim ve analiz üçlüsü, bilgi ve değerlerimizde bir kalite arama ve bulma sevdasıyla yürünen   yolda ortaya çıkmıştır.
[00:44, 17.08.2024] Mustafa BUGUCAM: Akıl ilkeleri nedir.. usul ve yöntem nedir.. zeka ve işlemci nedir.. bellek ve hafıza nedir.. mantık ve lojik nasıl çalışır.. ve ayrıca DİL nasıl kuruluş ve işletilir.. bu konularda koca kültür tarihimizde ve muazzam uygarlık birikimiz de çok temelli çalışmalar yapılmış.. Aristo'dan Descartes'e.. Hume'dan Kant'a.. Kuhn'dan Popper'e kadar.. Bizim dünyamızda ibni sina'dan ibni rüşd'e.. razi'den gazali'ye..   imamı nursi'den cahit arf'a çalışmalar yapılmıştır. Ancak dünyada BÜYÜK HARFLE yazılanlar biliniyor. Yalnız şunu belirtmeliyim ki artık felsefenin kainat bazından insan bazına.. bir çok konusu BİLİM'e geçti.. şimdi felsefe sadece dil ve bilgi ile ilgileniyor.. Biz de YBA ile bu dil ve bilgi ile ilgilendik.. ancak insanları ilgilendiremedik ve bu nedenle bilgilendiremedik.. sadece çağımızın sağladığı KONUŞMA imkanlarıyla kendimizi SAĞLAM düşündürmeye ve SAĞLIKLI konuşturmaya çalışıyoruz. osmanziya 00:44 17.08.2024






DUYGUNUN SESİ



Duygunun sesi SOL ALT KÖŞE'den geliyor.. sevgiler.. saygılar.. korkular.. kinler.. daha sahiline bile varamadığımız bu DERYA.. yani DENİZDEN ÖTE DENİZ.. İNSAF denilen UZLAŞMAYI içeriyor.. MANTIK usa vurmayı gerektiriyordu buradaki VİCDAN ise BULGULAR dünyasındaki zenginliği ile UZLAŞMAYA açık hale geliyor. Hepsi benim demiyor.. en azından buraya kadar BENİM.. bundan sonrası da SENİN.. diyebiliyor insafa gelerek. Vicdan ve İnsaf sevgi ve saygının temelidir. Duygunun sesini dinleyenler.. usunun esemeleriyle esinleyenler gibi uzunun sezileriyle sezinleyenler olarak sayısız nesire ve nazıma VECD'leriyle vucud vermişlerdir.. SES'ler geçmişte olur ancak bu gun ve gelecekte.. dile getirme ve dillendirmeleriyle yaşayacaklardır.

osmanziya 21.08.2024

Duygunun.. muhabbet ve sevginin sadası.. hurmet ve saygının nidası.. vicdanın insaf sesi olabilir mi ? İç vucudumuz vicdan.. dış vicdanımız vucud olabilir mi ? Dahili varlığımıza VİCDAN.. harici varlığımıza VUCUD.. demek biz iki şey buluyoruz dışımızda bir SAVT.. içimizde de çeşit çeşit sadalar ve nidalar.. savt, nida ve sada eski dilde sözlüklere bakılınca ANLAMLARI bulunabilen kelimeler. Fakat biz Güzel Türkçe'mizde sadece SES ile karşılıyoruz.. ağızdan çıkan fiziki kulak duyarlığımızı eski dilde savt deniliyor. Dil bilgisinin konusu olan fonetik duyarlığına da NİDA denilirdi. Hatta "nida" bütün kelime türlerini, yani isim (ad), sıfat (önad), zamir (adıl) , zarf (belirtec), edat (ilgeç), rabıt (bağlaç), fiil (eylem), başlatan ve bu nedenle birinci olarak sayılması gerekirken ve fakat sekizinci olarak sayılan ÜNLEM adıyla bilinen sözcüktür. Savtı hallettik.. nidayı hallettik.. sıra SADA'ya.. “Hak sillesinin sedası yoktur. Bir vurdu mu, devası yoktur." yerine Modernitede "Tanrı"ya Yer Yoktur - denilmiş nette.. işte bu da KALBİN sesidir. Bazıları Tanrı'nın sesini SEVER.. bazıları SEVMEZ.. bundan gafil olanlar.. kalbin sesini ve sadasını duymayanlardır. Ela bi zikrillahi tatmeinnelkulub.. 13/21 Haberiniz olsun ki kalbler Allah'ın zikriyle tatmin olur.. işte bu zikir ve sada, hem nida hem savt ile bağlantılı bir KALB olayıdır.. SEVGİ.. SAYGI.. DUYGU.. biz bunu hissiyat ve uyarlık olarak duyarız. Hepimize ayar veren bu sesi SEVMEYENLERDE bulunur. Bu kalb olmadığından değil, mühürlü bulunduğundan. Aslında SEVGİ, sevileni.. güzeli.. iyiyi.. yetkini kısaca SEVGİLİYİ arar. Lakin kalb sahte güzel ya da sözde iyi ya da ikincil yetkin ya da GEÇİCİ sevgili bulduğundan ve onu bırakamadığından O'nun sevgisiyle mutmain olma derecesine gelmemiştir.. ya nefsi emmarede kalmış.. ya nefsi levvamede kalmış.. ya nefsi mülhimede kalmış ve bir türlü MUTMAİN nefis ve daha doğrusu KALB düzeyine gelememiştir.. Rabbimiz ulaşmak nasip ede.. amin.. ecmain. Saygılarımla 18.08.2024 01.30


TANRI'yı sevmek önce YARATTIKLARINI sevmek ile başlar.. hatta KENDİNİ sevmek ile başlar.. Yukarıda Osmanziya'ın yazdıklarını bakarak TARİKAT'ın düştüğü kuyuya düşmeyin.. zaten kendini sevmeyen.. ana babasına sevmeyen.. eşini sevmeyen.. çocuklarını sevmeyen.. çicekleri sevmeyen.. böceklerini sevmeyen adamın NEBİSİNİ ve RABBİNİ sevmesi mümkün mü ? İşte bu sayılan sevgilerde samimi ve ciddi olan bir VİCDAN.. eğer İNSAFI bulunuyorsa kendisini YARATAN ve YAPAN "Tanrı"yı çok ama çok sevecektir ki işte bu sevgisi ondan safi yaşantı ve halis bir davranış İSTEYECEKTİR.. bu da bizim konumuz değildir.. yukarıdaki yazı ile konu dışına çıktım.. bu yazı ile de İNSANI TANIMA konusunu dönüyorum. Osmanziya 18.08.2024 11:34





DUYUM KÜMESİ


Buraya kadar iki sandalye tanıtmıştık.. bununla üçüncü sandalye olmuştu.. bundan sonrada dördüncü sandalyeyi tanıtacağız.. dört sandalye bir MASA dört koltuk bir KASA ortaya çıkarıyor.


NEFİS çok muğlak ve pek mübhem bir terimdir.. onu somutlaştırarak dış beş DUYUM kapısı olan BEDEN yapısının işlevi olarak görülebiliriz.

Beden bir STRÜKTÜR ise nefis de onun FONKSİYONU olacaktır.

Bu yapı ve işlev arasında DUYUM denilen hassasiyet ve duyarlık bulunmaktadır.

Bu BEDEN teşkilatlanması GENETİK olarak yapılanır. Yani her bir canlı uzviyeti hücrelerindeki (NOT) yani (C ) çocuk anne (A) ve babasından (B) aldığı genetik programın karışımına göre biçimlenir. X + Y= Z (zigot) olur.

Her bir bitki ve hayvanda olduğu gibi insanın canlılığı da bedeni ve nefsinin ona verdiği özellikleri taşır. Bu özelliklerin en önemlisi de insan gibi yüksek organizmalar söz konusu olduğunda BEYİN’dir.

Hem beden hem beyin GENETİK program göre biçimlenerek nitel ve nicel olarak yapı ve işlev halinde ortaya koyduğu özellikler genel olarak BİOLOJİ özelde TIB ilmi ile incelenmektedir.

Bu incelemelerle son iki yüz yıl içinde giderek genişleyen ve gelişen bilgilerden yararlanmak suretiyle ortaya çıkan sayısız yenilikler ve fırsatlar çıkmıştır.

Bunlar öylesine çoğalmış ve çeşitlenmiştir çoğu insan, aklını ve kalbini ve ruhunu ihmal eder hatta unutur hale gelmişlerdir.

Bu gün sokağa çıkın bakın.. görünen insanların akılları ve kalbleri.. meslekleri ve karakterleri.. değil beyinleri ve bedenlerindir.

Burada çok önemli bir KARŞITLIK üzerinde durmak istiyorum. Karada, denizde ve havada yaşayan hayvan türlerinin bedenleri birbirine BENZEMEZ çok çeşitlidir ve fakat ruhları pek EŞİTLİDİR. Oysa insanların bedenleri birbirine BENZER ve fakat ruhları çok ÇEŞİTLİDİR.

Biz tabloda beyin ve bedeni VUCUD olarak gösterdik ve vücudun hayati hassasiyetine de VEZN adını verdik.

Neden vezn ve ölçü dedik..
Çünkü BEDEN güneş ve atom arasında tam ORTA yerde durmaktadır. Teleskop ve mikroskop ile makro ve mikro alemlere bu bedenin DUYUMLARI ile uzanabilmektedir. Duyumlarının ardında ise NEFSİ bulunmaktadır.

Saygılarımla Osmanziya
19.08.2024 üçyol izmir



Not:

Cansızların birimi zerre ( atom ) ise canlıların birimi de HÜCRE (cellula.. site)’dir. Hücreler ise NÜVE’ lerindeki yani çekirdeklerindeki matematiksel program olan GENETİK’e yapı, biçim ve işlev alırlar.
Bu ÇEKİRDEKÇİLER.. çağdaş bioloji ile oynanabilir hale gelmiştir. Böylece insan en büyük TEHDİDİ.. KÖTÜYE kullanılabilir hale gelen bedenin genetik ve beyninin nörolojik yapısı olacağı benziyor.





DİLEK HAPİSHANESİ

Aklın DÜŞÜNCE kafesini USUL ve MANTIK ile gösterdik.
Kalbin DUYGU sesini İNSAF ve VİCDAN ile irae ettik.
Nefsin DUYUM kümesini VEZN ve VUCUD ile gösterdik.
Bu gün ruhun DİLEK hapishanesini ÜSLUB ve NUTUK ile işaret edeceğiz.


DİLEK HAPİSHANESİ

İSTENİLENLER kümesi..
RUH'un kalesi..
NUTUK' sentaks ve semantiği
DİLİN konteksi
USLUB dilin olmazsa olmaz KALIB'ının aldıği haller..

İsteklerin dilin ötesine gitmiyor ve düşüncenin berisinden gelmiyorsa.. KAPALIsın demektir.


DÜŞÜNCE.. DUYGU.. DUYUM.. DİLEK
USUL.. İNSAF.. VEZN.. USLÜB
MANTIK.. VİCDAN.. VUCUD.. NUTUK
AKIL.. KALB.. NEFS.. RUH
4 x 4 = 16 SİMETRİK kavram..
Bunlara tarafımdan uydurulmuş gibi duruyor değil mi ? Bunların gerçeğini bir adam tek başına nasıl kurabilir diye tereddüde düşebilir.. beni 14 yıldır tanımayan.. fakat sizi temin ederim buradaki arkadaşlarımın en az yarısı yıllardır bu işlerle uğraştığımı bilir. Her bir kavram için 1000 taneden az çalışma yapmadım.. fakat bunları yapa yapa da pek ala bir yapay ve sanal bina oluşturabilirim.. fakat buna siz karar veremezsiniz.. gelecekte bu işlerle uğraşan kimseler daha yakından bilecekleri için onların verdiği karar SAĞLAM (salih) ve SAĞLIKLI (sahih) olacaklarını bilecekler.. ancak şunu size hemen belirtivereyim.. nedir o BELİRTİ.. ben ömrümü bilimin ve hukukun temel konsepti olan bu SAĞLAMLIĞIN ve SAĞLIKLIĞIN ne olduğunu anlamak için harcadım.. bunun içinde sözün taşıdığı bilgi ve değerlerin sağlam ve sağlıklı olmasına bir DUYARLIK ve HASSASİYET geliştirilmesini istedim.. YBA inde bu davanın gerçekleştirilmesi ve bu projenin sağlanması için olduğunu fırsat buldukça açıkladım.

Konuya dönersem.. aklın dışarıya dönük kapısının nefis ve duyum.. olduğunu söylemiştik dün.. bu gün kalbin içeriye yönelik kapısının ruh ve dilek olduğunu göstermeye çalışacağız.

Ancak şunu hemen belirteyim ki YBA çalışmaları GDDY ile yapılan bir etkinlik değildir.. burada yapılan yazılı anlatım bakıp ve sözlü ifadeleri okuyarak 4 (DÖRT) latifenin yapılanmasını kulağınızın duymasıyla anlayamazsınız.. tabloda sözü edilen sözcüklerin YERİNİ gözlerinizle görmemişseniz.. yani sunulan TABLOLARI izlememiş.. imgelememiş ve irdelememişseniz.. büyük bir olasılıkla zaten okumaktan sıkılıp çoktan başka sosyal medyada kendini bulmuşsunuzdur. .. eğer ayrılmamış ve burada iseniz.. çok KÜÇÜK   bir olasılıkla.. buradasınızdır. İşte o küçük olasılık gerçekleşmiş ve siz bu yazıyı okuyorsanız.. lütfen tablonun solunda yazılı DIŞ deneyim.. ve sağında yazılı İÇ dayatım.. yazılı YATAY ekseni şöyle bir okuyun ve DÖNÜK ve YÖNELİK sözcüklerinin ne manaya geldiğini anlamaya çalışın. Sonra diyeceğinizi deyiniz..






dış deneyime DÖNÜK VE iç dayatımı YÖNELİK

Buradaki latifeler hakkında çalışmamı web sayfamı yükledim.. NETTE onlara orada topluca görebilir, rahatlıkla inceleyebilirsiniz https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2445 Burada dört latifeyi topluca göstererek DENEYİMİN dışa dönümünü.. ve DAYATIMIN içe yönelimini.. anlatmaya çalışacağım.. akıl ve nefis dışa dönük olarak DENEYİMİNİ tadar bir YAŞANÇ meydana çıkarır.. .. kalb ve ruh içe yönelik olarak DAYATIMINI tutar bir TANINIÇ ortaya koyar.. Bu ne demek biraz daha somut ve örnekli olarak anlatmaya çalışayım.. Harici deneyim ZECRİ bir zorlama ile cerayan eder.. gece karanlıkta kalırsınız.. yazın sıcaktan bunalırsınız.. ana ve babanız çiftleşirse doğarsınız.. ortaya OLUMUNUZ yani var oluşunuz çıkar.. ruh bedenden ayrılınca ölürsünüz.. geriye DÜĞÜM'ünüz kalır.. örneğin kadın güzelliği ile CEZB ederek çeker.. erkek parasıyla CELB ederek çeler.. bunlardan kurtulamazsınız.. örneğin 70 yaşında bir erkeksiniz.. varsayalım 30 yaşında güzel ve serveti olan bir KADIN size gönlünü kaptırsa.. ve üzerinde dursa.. ben gamla hazan sense bahar dinlede vaz geç.. demezsiniz.. ya da 30 yaşında bir kadınsınız.. 70 yaşında serveti ve şöhreti olan bir erkek sizi gönlünü kaptırsa.. size seven şairi bırakır size çelen bu güce karşı koyamazsanız.. bütün bu zecr eden ve cerb eden.. yani ZORLAYAN DENEYİM.. insanın DIŞA DÖNÜKLÜĞÜ ile gerekleşir.. çünkü bu bir DENGE konusudur. Güneş sistemin bu yüzden güneş sekiz gezegen.. her biri uzayda dafia gücüyle dağılmaya meyilli ve eğilimli iken güneşin bu itim güçlerini yener ve çekim ve cazibe gücüyle kendi çevresinde döndürür.. ZENGİN bir insanı bir çok paralı bir insan olarak biliriz.. oysa zen kadın demektir.. zengin çok zeni ve karısı olan kimse demektir.. akıllı ZENGİN insan çok parası ve çok karısı olan değil çalıştırdığı çok işçisi olan VARSIL'dir.. sanırım bu "dışa dönük zorlayan deneyim"i bir derece anlatabildim.

Gelelim içe yönelik kalbin ve ruhun   cezri ve köktenci DAYATIMINA.. bu dayatım bizi dışa dönük aklın ve nefsin zorlayan deneyimine karşı korur. Nasıl havadaki DIŞ atmosfer basıncı ve bedenimizdeki İÇ kan basıncı bir DENGE halinde damarlarımız çatlamadan canlılığımızı sürdürürüz. Manevi dünyamızın içi ve dışı da buna benzetilebilir. İçimizde cebr ve dayatım iki SES'e bakıyor.. birincisi RUHUMUZDAKİ davetler ve çağrılır.. bunlar ÜLKÜ'lerin sesidir.. umdelerin sadasıdır.. bilgi toplumu ve hukuk devleti arzu ve talebinin çağrısı çeşitli etik ve ahlaki sesler halinde bizi nesneleri iktisatlı kullanmaya ve kimseleri adaletli çalıştırmaya ÇAĞIRIR.. bu davetlerin ortaya çıkardığı ideal ve mefkureler uğruna insanlar partilere ve ideolojilere angaje oluyorlar.. çünkü bunlar toplumda emek ve özgürlük gibi .. ortak insanı değerlerin teşvikleri ile destekleniyorlar. İçimize yöneldiğimizde bu çağrılardan başka içten içe sayısız ÇIĞLIKLARI da duyarız. Biz bunları olmayan sonsuzluk ve bulunmayan özgürlükler.. gerçekleşmeyen bağımsızlıklar.. geçici egemenlik ve hakimiyetler.. bitecek servetler.. sönecek şöhretler.. kalmayacak ile KAPATMAYA çalışırız. Yani araçları AMAÇ haline getirerek. Beni bağışlayın bu "dışa dönüm ve içe yönelim" edebiyatı kitap ile yaparak filim ile somutlaştırarak.. bilimsel veri ve istastistikler ile kanıtlayamam. Amma insanı tanımayı ve kendimi bilmeye her şeyin üstünde görürüm ve sizleri de ona çağırırım. Ancak dediklerimi kısa ve özet ve soyut oldukları için anlatamıyorum.. ya da siz anlamıyor olabilirsiniz. Ancak ŞUHUD ve GAYB içindeki ve altındaki HAYAT ve ŞUUR o kadar geniş ve derin ki.. bunun için bende haklıyım.. siz de haklısınız.. biz bir İNSAN olarak yakaza ve nevm ile doğum ve ölüm arasında sıkışmış kalmışız.. bundan yaş-amı am-aç edinerek kurtulmaya çalışıyoruz.. yani yaşamı ya amaç edip ya da araç edip bir yol tutturmuş gidiyoruz.. ÇÜNKÜ doğum ve düğüm arasında her bir gün DÜĞÜN günüdür.. bu düğün günü bize yeni bir İNSANI inşa etme olanağı tanır.. çocuklarımız ve çiceklerimiz ve meyvelerimiz olur.. İKİMİZ BİR FİDANIN GÜLLER AÇAN DALI OLURUZ.. AĞ'ımız AÇ'ılar AĞAÇ OLUR.. AİLE olur.. böylece MEŞRU amaç ve MAKUL ve araç edilen yaşamı aynı zamanda MAKBUL AD-AÇ edip kişiler.. olaylar ve olgular dünyasının üstünde ADLAR dünyasına da geçebiliriz.. beni bağışlayın ben YAZAR ve edebli değilim.. gerçeği olduğu gibi söylerim.. biraz da edebi umursamam.. ta ki ileride beni HOCA olarak bilmesinler.. saygılarımla. OSMANZİYA 21.08.2024 üçyol izmir





Düzenleyen osmanziya - 21-Ağustos-2024 Saat 22:41
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3397

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 21-Ağustos-2024 Saat 12:10
İnsanı tanımadan islam kavranmaz.. insanı tanımlamadan islamiyet anlaşılmaz.. fehim ve fıkıh olmadan da FİKİR olmaz.. Uğur Mumcu kültürümüzü bilgi (ilim) sahib olunmadan fikir (fikir) sahibi olunmasıyla karakterize etmiş. Onun ifadesiyle bizim milletimiz bir konuda bilgisi olmadığı halde YORUMLARININ bulunabildiğini söylüyordu.. demek istiyordu ki VERİLERİ bulunmadan insan nasıl bir KURAM yapabilir.

Evet, bu milletin verisi ve kuramı bulunmuyor amma KUR'AN'ı bulunuyor.

Peki KUR'AN , KURAM yerine ikame olabilir mi ?

Bunu insanı tanımadan anlayamazsınız !

Dinnur YAŞAR 21.08.2024 üçyol izmir




İnsanı Tanıma çalışmamızı biraz toparladık.. artık MANEVİ insanın sağ eli ve ayagı ile sol ele ve ayağı belli oldu.. bir kafası ile bir pipisi kaldı.. böylece bütün uzantıları tamamlanmış olacak..

Peki diyeceksiniz insan bir SANDALYE gibi bu kadar basit bir yapımı.. bileşenleri akıl ve kalb ile ruh ve nefisten mi ibaret...

İnanın biz daha sandalye kadar bile insanı tanımıyoruz.. belki insanı basit bir sandalye değil de muhteşem bir KOLTUK olarak bilenler olabilir.. ancak onlar bile koltuğun bir MASA için yapıldığını bilmiyorlar..

içki masası
Mutfak masası
Yemek masası
Fiskos masası

Çalışma masası ve sair MASALAR, KASALAR, YASALAR hep koltuk ister.. koltuk masasız masa koltuksuz olmaz.

Fakat biz bunlarla ilgilenmiyoruz.. biz bu "insan" SANDALYE'si nasıl yapılanmış ve bu yapıya göre işlevi nedir diye onun çalışmasını yapıyoruz...

Mustafa BUĞUÇAM 21.08.2024


Mustafa BUĞUÇAM 21.08.2024





Yirmi yıllık bilançomuz;

yöntem-bilim ile insan-bilim yapmak
insan-bilim ile islabilim yapmak

Geçenlerde yanıldığımızı anladık ve dedik ki biz aslında

yontembilimi
insanbilimi
islambilimi

yapmıyoruz YAZIYORUZ..

Yapmak veya yazmak arasında sıradalar kadar fark ve uzaklık bulunuyor:

"YAZMAK!.. bilgiyi uygulamak.. buyruğa uymak.. DÜZENLEMEK denemek.. yanılmak.. DEĞİŞTİRMEK.. genişletmek.. geliştirmek DÜZELTMEK.. sorgulamak.. araştırmak.. DENETLEMEK yerleştirmek.. oturtmak.. GENİŞLETMEK.. öğrenmek.. öğretmek ve sonunda "YAPMAK"

İşte biz bu işleri başkalarıyla değil KENDİ KENDİMİZE yaptığımızdan sadece YAZMAK ile kaldık.. bir iş yapamadık..



İşte bu gün yeni bir YAZMA'ya giriştik


Saygılarımla

Osmanziya 21.03.2024
   

İşte bu gün yeni bir YAZMA'ya giriştik.. giriştim demiyorum.. çoğul ekiyle GİRİŞTİK diyorum.. çünkü yalnız değilim.. en azından sizler varsınız.. siz bu guruptaki arkadaşlar olmadan bu guruba yazı yazabilir miyim ? Hayır ! Ancak YAZMA ile OKUMA ile yetiniyoruz.. YAPIP ETMEYE girişemiyoruz.. KURUP KILMAYI başlatamıyoruz.. söyleme ve dinleme ile yetinen bir konuşma bile bulunmuyor.. sadece OKUMA ve YAZMA oluyor burada.. ancak konuşmanın söyleme ve dinlemesi ötesinde DÜŞÜNMENİN soru ve sav ile kanıt ve yanıt arama ve bulmasına da geçeceğiz.. İnşaallah.. o vakit okuma ve yazma daha zevkli ve keyifli olacak.. ben bundan kuşku duymuyorum. Ancak birazcık düşünmeye cür'et ve konuşmaya cesaret gerekiyor. Saygılarımla osmanziya 12:41 21.08.2024


Saygılarımla

Osmanziya 21.03.2024 12.42


DİLEK HAPİSHANESİ

İSTENİLENLER kümesi..
RUH'un kalesi..
NUTUK' sentaks ve semantiği
DİLİN konteksi
USLUB dilin olmazsa olmaz KALIB'ının aldıği haller..

İsteklerin dilin ötesine gitmiyor ve düşüncenin berisinden gelmiyorsa.. KAPALIsın demektir.

https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2445

osmanziya21.08.2024 22:38






Düzenleyen osmanziya - 22-Ağustos-2024 Saat 10:16
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk