Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: israil devletinin kurulusu | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3419 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: israil devletinin kurulusu Gönderim Zamanı: 09-Ekim-2024 Saat 02:28 |
Tarihe Yöne Veren
BÜYÜK OLAYLAR Serdar KAYIHAN Sahife 130-138 BİRİNCİ YAZI ISRAİL’İN KURULUŞU İsrail, asya ve Afrika kitalarının keşistiği yerde bulunur. Batısında akdeniz kuzeyinde Lüblan ve Süriye, DogUSUNDA Ürdün, güneyinde ise Mısır ve Kızıldeni ile çevrilidir. Başkenti Kudüs’tür. Hazreti İbrahim soyundan geldikleri için İbraniler adıyla anılan Yahudiler, ilk kez M.Ö. 2 binli yıllarda Mezoptamyadan Filistin gelerek bu bölgeye yerleşmişlerdir. Hz. Musa zamanında Filistinde bulunan Yahudiler, HZ. Davud ve Hz. Süleyman’la birlikte en ihtişamlı dönemlerini yaşamışlardır. Bu peygamberler döneminde Yeruşalim’in (Kudüs) başken olduğu güçlü bir krallık kurulmuştur. Hazreti Süleyman’ın tahminen milattan önce 930 yılında ölümünden sonra, Yahudiler arasında kavgalar ve ayaklanmalar başladı. İlk Yahudi krallığı bu iç karışıklıklar nedeniyle (YAHUDA) ve (ISRAİLİYE) krallığı olmak üzere ikiye ayrıldı. Milattan önce 722 de Asur Kralı Sargon İsrailiye krallığını istila etti. Ve bu krallıkta yaşayan on aileyi Samanya da Asur’a sürgün etti. Yahuda krallığı ise M.Ö 586 da Babil Kralı Nebukadnezar tarafından yok edildi. Süleyman Mabedini ve Kudus’ü yakan Nebukadnezar Yahudilerin öndegelenlerini Babil’e sürgün etti. Babil Krallığının yıkılmasının ardından yahudilerin bir kısmı yeniden Kuduse döndüler ve tekrar Süleyman Mabedini inşa ettiler. Ancak Yahudilerin bu topraktaki rahat yaşamı, Roma İmparatorluğunun Filistin’i işgaline kadar devam edebildi. Gittikçe artan Roma baskısı Yahudilerin Filistin topraklarından bir kez daha sürülmesiyle neticelendi. Bu sürgünden sonra dünyanın dört bir yanına dağılan ve sürgün halk ya da “Diaspora” diye anılan Yahudiler için bir gün atalarının yurtlarına yeniden dönebilme ümidi hep canlı kaldı. Filistin’i ve Fırata kada olan geniş bir coğrafyayı “va’d edilmiş topraklar” olarak gören Yahudiler için, bu toprakların muhakkak bir gün kendilerine ait olacağı önemli bir inançtır. İsrail Devletinin kuruluş bildirisinde geçen “Yahudi halkının tarihi ve tabii haklarıyla Filistin’de kurulduğu” ifadesi bu inancın göstergelerinden biridir. SİYONİZMİN ORTAYA ÇIKIŞI 19.cu yüzyılın sonlarında Avusturyalı Yahudi Gazeteci Theodor Herzl tarafından dünya gündemine getirilen Siyonizm, pek çok kaynakta Yahudiler için bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan meşru bir ulus-devlet ideolojisi olarak nitelendirilmektedir. Ancak bazı çevreler tarafından Siyonizm adına yapılan uygulamalar, bunun meşru bir talep olmaktan çıkıp bir tür işgal politikası haline dönüştürüldüğünü göstermektedir. Teoder Herzl ve beraberindekiler çoğunlukla Allah’a ve dine iman etmeyen kişilerdi. Onlar Yahudiliği bir inanç olarak değil, sadece bir ırk olarak görüyorlardı. Onlara göre Yahudiler, diğer Avrupa ırklarından farklı bir ırktılar, bu nedenle de onlardan ayrılmalı ve kendilerine ait topraklarda yaşamalıydılar. Diğer bir deyişle, Siyonizm dünya siyaset sahnesine ırkçı ve Yahudilerin diğer milletlerle bir arada yaşayamayacağı yanılgısını savunan bir ideoloji olarak çıktı. Bu çarpık bakış açısı önce Diaspora da yaşayan Yahudiler için büyük sorunlara neden oldu. Daha sonra da Ortadoğu da yaşayan Müslümanlara kan, ölüm, terör ve yokluğu getirdi. Siyonizm, “seçilmiş halk” ve “va’d edilmiş toprak” kavramlarını ırkçı bir bakışla yorumlar. Bu iddiaya göre Yahudi soyundan gelen herkes, “seçilmiş”tir. Ve “va’d edilmiş topraklar”ın sahibidir. Oysa gerçekte Allah katında önemli olan ırk değil, inanç ve takvadır. “Seçilmiş halk” bakış açısının ikinci büyük çarpıklığı ise, söz konusu üstünlük iddiasının “diğer milletlere vahşet uygulama emri” gibi gösterilmesidir. [ ENBİYA 105 ve 107 surelerinde “Ve ant olsun ki Biz, zikirden sonra zeburda, arza salih kullarımızın varis olacağını yazdık. Bunda kulluk eden bir toplum için açık bir duyuru vardır. Biz, seni bütün insanlık için sadece bir rahmet olarak gönderdik.” Burada sözü edilen SALİH KULLUK.. Bilgi toplumu ve Hukuk Devleti ülküsüyle ekonomi de iktisat ve politika da adaleti esas alan geçmiş ve gelecekte kurulmuş ve kurulacak sürekliliği koruyan her MİLLET ve DEVLET için geçerlidir. Ancak biz seni iktisadı hikmete ve adaleti ahlaka çevirmiş bir birey olarak insanlara ve islamlara bir örnek olarak gönderdik.. anlamını çıkartıyorum. Bunun yolu da bu örnekte olduğu gibi kutsal kitaplarda bulunan HAKK’ın halk indinde ortaya çıkması için akıllı ve zengin Müslümanların Tevrat İncil ve Kur’an üç kutsal kitabı bir araya getirip halka sunulmasıdır. Her kültür, dil ve dinde bulunan bu gibi REZİLLERİN oyunu ancak böyle ortaya çıkar. OZO ] Radikal Siyonistler bunun için Talmud’da (Yahudilerin Tevrat Tefsiri olarak kabul ettikleri kutsal metinleri) yer bazı açıklamaları kaynak olarak kullanmaktadırlar. Buna göre Yahudilere diğer milletlerden ve dinden insanları aldatmaları, mallarını ve mülklerini yağmalamaları ve hatta gerektiğinden kadınlar ve çocuklarda dahil olmak üzere onları katletmeleri olağandır. Oysa tüm bunlar gerçek din ahlakına aykırı zulümlerdir. Allah insanlara adaleti, dürüstlüğü, mazlumun hakkını korumayı, barışı ve sevgiyi emretmiştir. Siyonist İdeoloji hakkında yaptığımız bu kısa açıklamanın ardından, İsrail’in kuruluş sürecini anlamak için 19.cu yüzyılı dönüp, Theodor Herzl ’in faaliyetini incelemekte fayda vardır. Theodor Herzl düşüncelerini geniş kitlelere kabul ettirmek için örgütlenmek gerektiği düşüncesindeydi. Bu amaçla 27 Ağustos 1897’de Basel’de 1.Siyonist Kongresi yapıldı. (2023 de Türkiye de en çok kullanılan kız ismi birinci olarak ASEL ikinci olarak Zeynep idi O.Z) Bu kongreye her kesinden Yahudi katıldı. Yapılan tartışmalı müzakerelerin sonunda Siyonizm’in amaçları netleştirildi. Herzl, “Basel’de Yahudi devletini kurdum” diyerek Siyonizm’in kurumsallaştırıldığını ilan ediyordu. Kongrenin aldığı ve Herzl’in (Rezil’in.O.Z) en çok sevindiği karar ise Siyonizmin hedeflerini gerçekleştirmek için ilgili hükümetlerin onayının alınması için hazırlık yapılması yönündeki karardı. Artık dünya Siyonist Örgütünün başkanı sıfatıyla Herzl’e diplomatik görüşme yolu açılmıştı. İngiltere ve Fransa bu görüşmeler için uygun adreslerdi, çünkü 20.ci yüzyılın başlarında bu güçlü devletlerin politikası sömürgecilik yönünde ağır basıyordu. İşte Siyonistler sömürgeciliğin yaygın olduğu bu dönemde kendilerine yurt olarak Filistin’i talep ettiler. Taleplerini ifade ederlerken en çok kullandıkları slogan ise “Topraksız bir halk için halksız bir toprak” sloganıdır. Bunun anlamı “Topraksız bir halk” olarak tanımlanan Yahudilere, “Halksız bir toprak” olarak tanımlanan Filistin’in verilmesi gerektiğidir. Bu slogan, Dünya Siyonist Örgütü” tarafından 20.cü yüzyılan ilk yirmi yılında ısrarla kullanılmıştır. Amaç başta İngiltere olmak üzere batılı devletleri ve bu devletlerin kamu oyunu, Filistin’in Siyonistlere sunulmasını ikna etmektedir. Nitekim bu ikna kampanyasının sonucunda İngiltere 1917 yılında ünlü Balfour Deklarasyonu’la “Majestelerinin Hükümeti’nin Filistin’de bir Yahudi vatanı kurulması fikrinden yana olduğunu” ilan etmiştir. Oysa “topraksız bir halk için halksız bir toprak” sloganı gerçek dışıdır: Siyonizmin doğduğu dönemde ne Yahudiler “topraksız” ne de Filistin “halksız” (devam edecek) Dün 7 ekim katliamı bir yılını doldurdu.. ve savaş Orta Doğuya ve Dünyaya yayılacak görünüyor ve DÜNYANIN EFENDİLERİ bir İkinci HİTLER (Netenyahu) çıkarıp Hristiyanlara kuvvet vererek MÜSLÜMANLARI haritadan silmek istiyor.. beni Müslüman dostu ve Yahudi ve Hristiyan düşmanı bir insan olarak görecekler oysa meramım bu değil. DÜNYANIN EFENDİLERİ bir ÜÇÜNCÜ bir HİTLER (Erdoğan) çıkarıp bu sefer Müslümanlara kuvvet vererek HRİSTİYANLARI haritadan silmek istiyor. desem bu sefer beni kötü niyetli bir komplocu olarak görebilirler. Sonuçta onlar için Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık da dahil bütün diller, dinler ve kültürler kullanılacak bir alettir.. maksad sekiz milyar dünya nüfüsunu beş yüz milyona indirmektir. Bu yüzden boşu boşuna Netenyahu ve Biden’i FAİL olarak görmeyiniz. Biz kendi cehaletimize yanalım. Nitekim bende bu alıntıladığım kitabı okumadan önce içinde muhteşem bilgileri bilmiyordum. Asıl olan sağlam bilgi.. hem doğru hem gerçek olan bilgi ve belge.. Osmanziya 08.10.2024 Üçkuyular İzmir 00:07 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3419 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 09-Ekim-2024 Saat 02:29 |
İKİNCİ YAZI
FİLİSTİN TOPRAKLARINA YAHUDİ GÖÇÜ Siyonizm, Yahudilerin bir ulus olduğunu ve bu ulusun Filistin’de kurulacak bir devlet altında toplanması fikrini Avrupalı devletlere benimsetmiştir. Taraftar toplama ve toprak bulma sorunu da böylece ortadan kalkmıştı. Şimdi sıra bu topraklara yerleşmeye gelmişti. Öncelikli Suriye ve Filistin’den toprak satın alınması için girişimlere başlandı. Bunun için tüm dünya Yahudilerinden para toplanıp bu bölgede 1920’de 22.363 dönüm, 1930 de 278.627 dönüm, 1940 da 700.000 dönüm toprak satın alınmıştır. Bu toprakların işletimi Yahudi Ulusal Fonu’a (Jewish National Fund) verilmiştir. Yahudilerin 1920 öncesinde çok fazla toprak sahibi olamamalarının nedeni bu toprakların o tarihlerde Osmanlı denetiminde olmasından kaynaklanıyordu. Osmanlı toprak yasalarına göre bu topraklarda yabancıların mülk edinmesini yasaktı. Toprak alımlarının devam ettiği sırada Filistin’e yerleşmek için Yahudi göçleri de başlamıştı. FİLİSTİN TOPRAKLARINDA İSRAİL DEVLETİ KURULUYOR 1920’li yıllardan itibaren, Siyonistlerin organize ettiği Yahudi göçü, Filistin’deki nüfus oranını aşama aşama değişikliğe uğratmış ve o dönemlerden beri dinmek bilmeyen çatışmaların da en önemli nedeni olmuştur. 1920-1929 tarihleri arasında Filistin’e göç eden Yahudi sayısı 100 bine ulaşmıştı. O dönem toplam Filistin nüfusunun 750 bin civarında olduğu göz önünde bulundurulursa , 100 bin pek az bir rakam sayılmazdı. Göç tam anlamıyla Siyonist organisazyonlarının kontrolü altında gerçekleşiyordu. (Bu Siyonistler bana Siyano bakterileri anımsatıyor. Bu bildiğimiz hayatın oksijen alıp karbondioksit verme yolunun oluşması için gereken OKSİJEN ortamını, bir milyar yıl zehir alıp oksijen veren siyano bakterilerin gerekliliğini hatırlattı. Bunlar bir milyar yıl.. yarar alıp zarar vermeyecek bir yaşamın hazırlanması için.. çıkar alıp zarar verecek hayatı oluşturacaklar.. bir yıl sonrada çıkar alacak ve YARAR verecek bir yaşam oluşacak. OZO) Filistin topraklarına adım atan Yahudiler, Siyonist guruplar tarafından karşılanıyor, nerede kalacakları ve nasıl bir işte çalışacakları da yine onlar tarafından belirleniyordu. Filistin’e göç Siyonist yöneticiler tarafından türlü yardımlarla teşvik ediliyordu. Hem Filistin toprakları dahilinde hem de Avrupa ve Rusya’da yapılan yoğun çalışmalar neticesinde, Filistin’deki Yahudi nüfusu ve yerleşim alanları hızlı bir ilerleme kaydetti. 1933 ve 1935 yılları arasında 134.540 Yahudi Filistin’e göç etti. Diğer taraftan Filistin’i denetimi altında tutan İngiltere’nin düşünmek zorunda olduğu bir başka konu daha vardır. Petrol çıkarları yüzünden Araplara karşı da dikkatli davranmak durumundaydı. İngiltere’nin Yahudileri destekleyen tutumu Araplarla ilişkilerini ciddi bir şekilde bozabilirdi. Bu nedenle İngiltere ikili bir siyaset izleyerek Filistin’i abluka altına aldı. Her yıl Filistine gelen Yahudi sayısına kota koydu. Ancak Avrupa’da Hitler baskısından kaçan Yahudiler, yasal olmayan yollarla Filistin’e göç etmeye devam ettiler. [ Komplo teorileri diyor ki özellikle Hitler çıkarıldı ki ana baba Yahudi’den olmayan Avrupalı Yahudiler öldürülsün ana babası Yahudi olan HAKİKİ Yahudiler İsrail’de toplansın. Vatan ve soy.. genetik ve çevre.. dil ve din.. KÜLTÜR’de yer alan gizemli bileşenler. Kader ve kaza ile ata ve ceza’nın bilinmez anlamı gibi.. Dünya sosyo kültürel olarak matruşka bebekleri gibi birbiri içinde fiziko-psik ve bio-lojik bir karmaşadır ve buradan çıkan KARİZMATİK kişiler tesadüfe yer bırakmayacak bir şekilde TARİHİ çiziyorlar. Hannas.. tagut.. şeytan.. mehdi.. Mesih.. imam gibi özneler soyu anadan gelen insanlar.. soyu babadan gelen insanlar.. birbirlerine HİZBÜŞŞEYTAN VE HİZBULLAH gibi isimler verseler de zerre’lerden hücre’lerin ve ene’lerden zümre’lerin oluşması gerçeğini göz ardı edemeyiz. Sonuçta İNSAN’ın aile toplumundan çıkış oyunlarının var oluşunu.. “aile”den çıkmayan Muhammed, Âdem.. Havva.. Îsa.... ÖZNE’lerinin öykülerinin sahib oluş ve aid oluş METAFİZİK kökenini elbette efsaneler içinde okuruz.. dinleriz.. inanırız fakat aslını bilemeyiz. Enbiya 35’e göre orada öğreneceğiz.] Tarihe yön verenler serisinden olan BÜYÜK OLAYLAR kitabından bu İSRAİLİN KURULUŞU başlıklı bölümü tamamen burada ALINTI halinde yayımlayacağım. Aralarında KENDİ düşüncelerimi yazacağım. Bunlardan anladıklarınıza eleştiri ve anlamadıklarınızı sorabilirsiniz. Ancak asıl yazıya bir TEPKİ olması ve onun anlaşıldığında eleştirilmese ve anlaşılmadığından soru sorulması daha önemli ve değerlidir. osmanziya 09.10.2024 üçkuyulur izmir 01:29 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3419 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 09-Ekim-2024 Saat 02:32 |
Mustafa küçük paylaşımı TÜRKİYE'DE EĞİTİM Bir eğitimci Amerika'da iken yaşayıp gördüğü bir olgu veya olay üzerinden Türkiye'de dini, kutsalı, ahlakı dışlayan kemalist/seküler eğitim sistemine ince bir eleştiri getirmeye çalışmış... Şöyle ki: “Ben Amerika'da 25 yıl kalmış bir insan olarak şöyle bir gözlem yapıyorum. Amerika'da hiç eğitim görmemiş bir insanla aynı odada kalmaktan korkarım. Beş dolar için gırtlağını kesebilir. Eğitim orada gerçekten bir fark yaratıyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe, uygar, olgun, sorumluluk sahibi, verdiği sözü tutan, kişisel bütünlüğü olan bir insan olma yolunda ilerliyor. İstisnalar kesinlikle olabilir ama genellikle böyle. Türkiye'ye gelip baktığımda iki faktör görüyorum. Şehirleşme ve eğitim. Türkiye'de şehirleşmiş ve eğitim görmüş insandan korkuyorum. Kesinlikle insafsız, kendinden ve kendi yakınlarının çıkarından başka bir şey düşünmüyor. Bu son derece kuvvetli bir duygu bende. İliğini sömürür bitirir, hiç acıma duygusu yoktur. Ama şehirleşmemiş, okumamış, saf köylü olarak kalmışsa, onda değerler bilinci çok yüksektir. Sanki eğitilmiş Amerikalı.... (PROF. DOĞAN CÜCELOĞLU) Bu noktada Türkiye'den hocayı haklı çıkartacak okumamış, eğitimsiz nesilden etkilenmiş birinin kaleminden bir davranış örneği vermek gayet yerinde olacaktır. Şöyle ki: "Mersinli Yörük bir ailede doğmuşum yani Yörük kökenliyim. Anneannem okuması yazması olmayan bir insandı. O kadar zarif, o kadar düşünceli ve bir o kadar da merhametli ve asil bir insan idi ki ateşe atacağımız odunları bile silkeler, içinde veya üzerinde börtü böcek varsa düşsün... Biz de ondan gördüğümüz bu uygulamayı hep devam ettirdik. Yaz ayında odunu yarar, istifler ve kışın sobaya atmadan önce ise bir kaç defa yere vururduk. Olur ya ateşe atacağımız odunların içinde veya üzerinde belki kurt böcek vs varsa düşsün yanmasın diye bunu yapardık. Bunu anneannemden öğrenmiştik. Şimdi sizce bugün okullarda/üniversitelerde okumuş, eğitim görmüş kesimde bu hassasiyet var mıdır? Anneanem adeta her hayvanla konuşarak iletişim kurar, onlarla bir şekilde anlaşır ve onların her isteğini anlardı..." İşte bu Anadolu irfanıydı. İslam karşıt kemalist seküler eğitimle bunu yok ettiler. Oysa eğitmek eğmek değil düzeltmek için olmalıydı... Kesinlikle şunu iyi bilmelisiniz ki şahsım söz konusu bu paylaşımla bugün yeryüzünde zulmün ve barbarlığın elebaşı olan Amerika'yı ve onun halkını aklamaya çalışıyor, insanlığı çıkarları için doğrayan moder Firavun Amerika ve müttefiklerinin reklamını yapmayı amaçlamıyorum. Ülkemizde eğitim adına yaşanan bir gerçeği dile getiriyorum. Nihayet sömürgeci, zalim ve barbar Amerika'nın ve müttefiklerinin yeryüzünde yaptığı insanlık dışı eylemleri bu ülkelerin okumamışlarının değil bizatihi okumuş, mürekkep yalamış adamların elleriyle yapmaktadırlar. Amerikan eğitimi insanları iş disiplini, sosyal ilişkiler, proje üretimi, üretim odaklı çalışma sistemi gibi bazı konularda eğitmiş olsa da onlara imana, ahlaka, insan ve varlık sevgisine, merhamete giden yolu gösterememiştir. Nitekim günümüzde dünyayı yönetip kana bulayanlar okumamış insanlar değil aksine tüm klasikleri okumuş, hepsi de üniversite eğitim almış oldukça eğitimli ve deneyimli kimselerdir. Kısacası okumak önemlidir, lakin ne okuduğunuz daha da önemlidir. Eğitim önemlidir, lakin eğitimin amaç ve felsefesi daha da önemlidir... (05 EKİM 2024) Değerli paylaşımınız için teşekkür ederim.. ancak bütün suçu israil halkına ve Amerikan halkına yüklemek doğru değildir diye düşünüyorum. GDD adı verilen bir kitabta Birleşmiş Milletlerin gelişmesini engelleyen bir yapı bulunuyor. Nedir bu yapı ? Bu gün İlhami SOYSAL'ın üç evrensel örgüt olarak nitelediği müslümanlar ve masonlar ve marksistlerden.. tartışılabilir şu veye bu nedenle müslümanlar ve marksistler belirleyici olmaktan çıkmışlar tapınakçılar eğemen bulunmaktadır. Etkisi olan bu AYDINLAR da bu günkü durumu görüyorlar. Durumu değerlendirip demokrası ve laiklik yolunda.. özgürlük ve eşitlik ve kardeşlik yönünde uygun kararlar almaktan ziyade KÖKLÜ bir düşünme yoluna ve yaşantı yönüne ve davranış değişimine gitmelerinin gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde üçüncü dünya savaşı kapımızda bekliyor. Saygılarımla. osmanziya yontembilim.com Kadir KÖK kardeşim dediki : Hesab gününün SAHİBİ var.. dedim ki: Dinnur Yaşar Kadir Kök Kardaşım "Zalimlerin yaptıklarından Allah'ın gafil olduğunu hesap etmeyin.. gözlerin belireceği güne tehir ediliyor, bırakılıyor ve geciktiriliyor." diye İbrahim Suresi ayeti bulunuyor. Fakat biz birde bunun tersini biliyoruz. Dünyada zalimin cezası verilir ahirete bırakılmaz. Zalim ve cebbar kavimlere gelen semavi tokatlar bunu gösteriyor. Gözlerin belireceği gün AHİRET ise bu da bu inancımıza ters düşüyor. Peki bunu nasıl açıklarız ? Şöyle; müslüman hristiyan ve yahudi HEPİMİZ zalimiz. Yaratanda böyle iti ite kırdırıyor. Elbette AHİRETTE yani mahşerde.. mahkemede.. mizanda HESAPLAR görülecek ve her birimizin boynuna takılacak bunu iman ediyoruz. Ancak dünya için bu gün bulunduğumuz duruma bir çözüm gerekiyor. Bunun da seks ticarete denk bir parayı kazanan din ticareti yapan hahamların.. papazların ve hocaların yani RUHBANLARIN devre den çıkartılmasıdır. en önemlisi ruhbanlığı çıkartmış TAPINAKÇILARIN da acaba onların ve bizim fark edemediğimizz bir RUHBANLARIMI bulunuyor bilemiyoruz. osmanziya. |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |