Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: TASAVVVUF | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3450 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: TASAVVVUF Gönderim Zamanı: 07-Ekim-2016 Saat 23:30 |
MUHYİDDİN-i ARABİ neden popüleştirildi.. çeşitli sebebleri olabilir.. doğunun ÇİN ve HİND ilminin.. orta doğuda ki islam üzerine kültürel baskısı olan çağdaş dinler denilen akımların.. hatırı sayılır bir baskısı var.. Şimdi bu insan odaklı kültüre karşı koymak ve bu NİRVANA tenavvarlı tenevvürüne ateşli aydınlatmasına mukabele etmek.. doğunun İNSAN ilimleri kültürünün.. batının evren ilimlerini kültürünün ve buna dayanan uygarlığının, dünya ve ülkemiz üzerindeki çekiciliği karşısında ki bu somut bir örneği The Matrix olmalı.. Arabi'nin kişisel gelişime dönük meşrebi ile İslam kültürünü savunmak için bir ihtiyaç duyulmuş olabilir.
Diğer taraftan her asırda geçerli olan TEOZOFİ bu asırda da bir gereksinimdir ve bu bizim uygarlığımızın tarikat ve tasavvuf meşrebleri olarak icra edilmiş. Teolojinin kesin nakilleri ve katı sınırları ve akli hududları içine girmek istemeyenler teozofi ile nefes alabilirler.. keza nasıl filolojinin soyut alanında kuruduklarını hissedenler.. boşu ve kuru usulün ortamında bunalanlar ki bu gayet normaldir.. FİLOZOFİ ile bir renk ve içerik katmak istiyorlar. Ancak ülkenin ve yerelinde bulunduğumuz orta doğudaki İSLAM DÜNYA'sının bir alem ihtiyacı olmaya ihtiyacı olduğu bu günlerde bireysellikten ziyada birliğe gereksinim olduğu düşünülürse Arabinin meslek ve meşrebine revac vermek isabetli değildir diye düşünüyorum. Şimdi tarikat ve tasavvufu da bu ikinci plana atmıyorum.. hatta bunlar gereksizdir demek istemiyorum elbette.. çünkü bu din ve vicdan hürriyetine saygısızlıktır. Ancak dünyadan el etek çeken tarikatın dünya kültürünün sahiplerince eleştirildiği.. dünyaya katkı sağlamadığı.. hata katkı sağlanmasına engel olduğu suçlaması karşısında tarikat esas değil tali bir alan olması gerektiği ve zaten öyle olduğu ortadadır. Nitekim Marks'in "din afyondur" sözünden maksadın.. dinin değil dindarın sorunundan dolayı böyle söylendiğini düşünüyorum. Marks belki dini değil dindarı eleştiriyor fakat biz bunu din olarak anlıyoruz. Yoksa Marks, Mihri Belli’nin de ifade ettiği gibi, acımasız kapitalizmde dinin insanların sığınılacak bir kapı olduğunu söylemiştir. Dindarın toplumsal sorunlara duyarsızlığını ve kamusal zorunluluğa kayıtsızlığını ifade etmek istemiş Marks. Elbette müslüman din ve dünya dengesini kurmazsa onu Marks da eleştirir ve islam dünyasının geriliğinden ciğeri yanan insanlarda.. müslümanlar alınmasınlar... hele tarikat ve arabi meşrebliler hiç gücenmesinler.. biz onların güzelliğine ve iyiliğine karşı değiliz.. sadece toplumsal sorunlara kültürel olarak yaklaşsınlar siyasal olarak işlere karışmasınlar ve bizlere de dua etsinler diyoruz. Ancak varlığın birliği meşrebi neden popüleştirildi sorusuna karşıda acaba diyorum, Müslümanların ayağının yere değmesine ve dünya düalitesine ve islam dünyası modundan islam alemi koduna geçmesini istemeyen bir el mi var ? diye de bir taraftan kuşkulanıyorum. Acaba aşağıdaki haritada TASAVVUF'un yeri var mı ? Yok. Ancak satır arasına bakarsak buluruz.. fizik te kalan a-teist ile metafiziğe geçmek isteyen teist.. vahdet-i vucud mesleği ile bir araya gelirler.. bunu görmek için tablonun bir küre üzerine çizildiğini düşüneceksiniz.. ateizm yerinde durursa teist hareket ederse ateisti ardından yakalar ve birleşirler. Sarı tabloya bakarsanız şunu görürsünüz.. kesretin katı ateizmi.. vahdetin teizmi besler. Tersine vahdetin katı teizmi de ateizmi beslerk.. Doğmatizmden uzaklaşanlar agnostizme.. septizmden uzaklaşanlar skolatizme.. düşer. Sonra bu sarı düzlem bir KÜRE haline gerlirse.. bu ism’lar düştükleri ve besledikleri yerden ötesine doğru giderlerse.. DEİZ’min ta arka ve karşı tarafından bir yerde buluşurlar.. Burada ne DİYECEĞİZ ? Ben buna YOKumsallık dedim.. Buradan da yokluk, yoksunluk, yoksulluk ve yasaklılık çıkar. Burası ilginç bir KUMSAL.. orada bütün zıt uçların birliğini görürsünüz… Şimdi bu bir kuramsal öngörüdür.. lakin tasavvufçuların sözlerini dinlediğinde sizi haklı çıkaran yargılar.. yüklerler bulursunuz. Hasılı işimiz zor dostlar.. bir taraftan evren ilimlerine dayalı batı kültürü teknolojisi ile bastırıyor.. bir taraftan insan ilimlerine yönelik doğu kültürü ideolojisi ile bastırıyor.. rahmetli Prof. Hilmi Ziya Ülkenin deyimiyle doğunun telkin ve yokluk kültürü (nirvana) ile batının varlık ve irade kültürü (emperyalizm).. arasında kalmamak ve üstelik onlarla birlikte daha yüksek bir kültürü inşa etmek için bizim derine inen ve derinden giden bilmeyi bilmeye dayanan ve yönelen yeni bir çözüme ihtiyaç var.. bunun için yöntembilimsel analiz diyorum. OSMANZİYA TASAVVUF teolojinin ve TASAVVUF filolojinin dışında bir kal.. VAHDET-İ VUCUD nazarı fiziğin meta ve berisinde bir kavl.. VAHDET-İ ŞUHUD başarı psiğin parave ötesinde bir hal.. İnsan’ın derininde ve batınında öyle bir lisandır ki bu lisanla konuşan ŞERİAT tarafından engellenir ve DİN tarafından yasaklanır.. desem yalan söylemem ve fakat yanlış olur. Zaten meta-fizikçe ve para-psikçe söylenen sözler artık İlmin fiziğinden ve usulün psiğinden uzaklaşır.. Kelamın uslübdan da çıkar.. çünkü bunlar bilenen muhakeme ve tanınan müşahedenin üstünde ve ötesindedir. Her ne kadar İNSAN düşüncenin iskeletiyle sınırlandırılmış ve dilin kafesiyle hududlandırılmış olsa da bu sınır üstünde ve bu hudud ötesinde bir var oluş deneyimidir tasavvufun tarikatı ve bu basar ve nazar edilen nesne ya da kimse.. varlık ya da olay.. seyredilen sır.. nur veren nar.. salt.. koşulsuz.. kuralsız.. yaratan ve tapılan TANRI değildir. Yontembilimsel analiz, dilin ve düşüncenin esrik bir tuzak olduğunu söylerken ve bu düşmanımızı yenmek için onun öğrenilmesi gerektiğini öğütlerken asla metafizik ve parapisik bir İÇERİK sunmaz.. dört senedir yazıyorum.. yanıt veren yok.. çünkü anlamıyorlar.. eleştiren yok.. çünkü akla ve hakikata aykırı sözlerim bulunmuyor. Sadece yöntembilimsel analizin reklam ve propagandasını yaptığımı sanıyorum ve usule çağırıyorum muhakeme edilmesini söylüyorum.. çünkü bu işin büyük bir pazarı ve gelecek bir istikbali var. Çağrıma gelecekler dünyalarını yitirmeyecekleri gibi ahiretlerini de kazanacaklar İnşaallah.. çünkü din ve dünyanın dengesi usulünü ve uslubunu bulmak ve kurmak zorundayız. Buyruğu GEÇERLİ ve sağlıklı olarak bulmada.. Bilgiyi YÜRÜRLÜ ve sağlam olarak kurmada bulmak ve kurmaktan fazla bir sonuç var.. çünkü hem kendini hem insanı tanıyacaksın... DİNNUR YAŞAR Ateist.. fizikten metafiziğe gitse ne olur.. Teist.. psikten parapsiğe gitsen ne olur.. yani ateist ve teist geri geri gitseler arkada bir yerde buluşacaklar.. ateist ve teist geri gelseler DEİST noktasında buluşacakları gibi.. Sarı tabloda.. yukarı ve aşağı gibi bir de sol ve sağ tarafa bakalım.. doğmatik kesin bilinenleri.. septik kuşkulu bilinmeyenleri.. nazara alır.. mesleklerinde son durakları skolastik mektep ile agnostik okuldur.. böylelikle yöntemleri sistem halinin alır ve onun içinde dolanır dururlar.. ancak böyle değil de şöyle olsa.. her ikisi de daha aşırıya gitseler.. KESİN bilinenler ve inanılanların bittiği ile KUŞKULU bilinmeyenler ve inanılmayanların kalmayacağı bir noktada bir araya gelip orada teistler ve ateistlerle buluşabilirler mi ? MUSTAFA BUĞUÇAM |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |