Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Yöntembilim
 YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim
Mesaj icon Konu: KANT Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
mustafa
Üye
Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 27-Nisan-2010
Gönderilenler: 81

Hak Puan : 0
Kidem : 5
OrtalamaHak : % 0
Irtibar :0

Alıntı mustafa Cevaplabullet Konu: KANT
    Gönderim Zamanı: 25-Nisan-2017 Saat 07:37
Kant.. TEORİK aklın Tenkiinde Tanrı'nın varlığının ya da yokluğunun eşit olduğunu söylerken PRATİK aklın Tenkidinde ya da Hüküm Gücünün Tenkidinde tam bilemiyorum saadet ve fazilet çelişkisini dile getirdi.

Saadetlilerin faziletsiz.. faziletlilerin saadetsiz.. olarak dünya dünya defterini kapadıklarını.. erdemlilerin mukafatının alınması ve suçluların mücazatının verilmesi için bir mahkeme-i kübranın bulunmasının LAZIM olduğunu söylüyordu.. ve böylece ahlak yasasını din ile yükseltiyordu.

Bu saadet ve fazilet çekişmesinden başka bir de hakk ve kuvvet.. hamd ve nimet.. katiyyyet ve hakikat çekişmesiyle konuyu dörtlemiştim yirmi beş sene önce.. yani hakklı olanlar çoğu kuvvetsiz.. kuvvetli olanların çoğu hakksız.. keza hamd edenlerin ellerinde ni'met fazla yok.. hamd etmeyenlerin çoğu haram ve helal demeden ni'met içindi yüzüyorlar.. kat'i (doğru) olan bilgilerin gerçeği yok.. ölçülebilir ve gözlenebilir ve gerçeği olan bilgilerin de hakkaniyeti.. katiyyeti.. kesinliği yok.

Oysa arayanların kesini bulması gerekmez mi ?.. hamd edenlerin nimete erişmesi.. lazım gelmez mi ? haklı olanların kuvvetli olması icab etmez mi ?.. ve erdemlilerin de mutlu bulunması ELZEM değil mi ?..

İşte bir tarafa cennet mukafatı adaleti verir ve öbür tarafa da cehennem mucazatı ve karşılığı denklemi eşitler.. yani elzemlerin ve gerekliliklerin karşılanması ve eşitlenmesi gerekmektedir. Yoksa ibadet ve ahirete ve adalet.. ayniyeti.. müsavatı ve muvazeneti kurulamaz.

Bu mukabele ve mukayese yoksa haml ve hükm etmenin mahiyeti ve ciddiyeti dahi olmaz.. muhtevası ve samimiyeti bulunmaz. Hüviyet ve Şahsiyet dahi anlamsız bir oyuna ve amaçsız bir öyküye dönüşür. Doğumun gayesi ve ölümün manası kalmaz.


Ahlakta ve ibadette bu adaletten başka buyruk ve hukukta iyilik ve kötülük.. güzellik ve çirkinlik.. bilgi ve bilimde doğruluk ve yanlışlık.. gerçeklik ve aykırılık zıddları var.. bu zıtlıklar ve karşıtlıklar bizim bilgi ve buyruk sorunumuzdur ve yöntembilimsel analiz sağlam ve sağlıklı bilgi ve buyrukta aklın salih.. naklin sahih.. lisanın zalim ve kalbin selim olmasını bu zıdların muvazene ve muadeletinde bulur ve bu denklemlerin kurulmasıyla çalışır.

Bu anti ve kontra olan ezdad olgulardan başka endad olan sıcak ve soğuk.. karanlık ve aydınlık.. kolay ve zor.. kapalı ve açık kutupları var.. bu uçlar aslında bir ve aynı ve benzer olan izafiyetlerin açılmasıdır.. yani bunlar birbirlerine göre vardır.. EİNSTEİN bunlara dikkat çekti.. ve izafiyet kuramını oluşturdu. Newton’nun mutlak zaman ve mekan kavramlarını izafi hale getirerek hepsini DÜZENLİLİK te BİRLEŞTİRDİ.. oysa olgu.. deneyim.. kuantum DÜZENSİZLİK gösteriyordu ve birlik yerine TEKLİK veriyordu.. Einsten gibi bir de Max PLANCK vardı.

Bilim bu eZdad ve eNdad mahiyetleri ve KARŞIT VE BENZER içerikleri birleştirir ve bunlar bizim DUYUM EŞİKLERİMİZE VE DÜŞÜNCE ÇELİŞİKLERİZE göre çalışır. Duyum dünyamız gibi duygu, düşünce ve dilek dünyamızı da nazara aldığımızda bu karma.. karışma.. daha da artır. Günlük dil ve bilimsel bilgi yetmez olur. Çağdaş bilimin paradigması sınıfta kalır. İngiliz ekonomi politiği dünyaya idare edemez hale gelir. Müslümanlar.. masonlar ve Marksistler ideolojilerinin köleleri haline gelirler.   

Şimdi burada bu kavramları düz yazıya göre kendim anlamaya ve size de anlatmaya çalışıyorum.. YBA kullansaydım daha açık ve seçik bağlantılı ve ilişkili olarak örebilir, kurabilir.. görebilir ve gösterebilirdim. Böylece sizinle daha kolay tartışabilir ve eleştirileri daha açık ve seçik karşıyalabilirdik. Böylece orta versiyon sırasıyla ilerleyen kırka yakın tablo olurdu.. ve bu tablolarda kolayca düzeltme ve değiştirme yapabilir ve üstelik bunu birkaç kişi hep birlikte ve beraber sağlayabilirdik. Ne yazık ki böyle bir çalışma ekibi kuramadım.   

Kimilerini tahlil ederdik.. kimilerini temyiz.. kimilerini tefrik ve kimilerini de tebyin yapabilirdik.. sonuçta bu verilerin ve gözlemlerin tahassuslu analiz ve sentezleriyle.. ilkelerin ve yorumların taharrili tüme varım ve tümden gelimleriyle dil ve düşle kontrol ve koordine ederek gayydan kurtulup rüşde varmaya çalışırdık. İşte bu yüzden aynı ve gayr arasında MSL’lerde.. MKN’lerde kalıyor ve itibarları ihdas ve isti’datları san’at ediyoruz… bunları temsil.. timsal.. misil ve mesel ile ayırmaya ve birleştirmeye çalışıyoruz.



Şimdi bu elzem.. ezdad (başkalık).. ve endaddan (benzerlik)ten başka bir de EZVAC bulunuyor.. çiftler.. ikilikler.. eşlikler.

Kadın ve erkek.. yumuşak ve sert.. vulva ve penis.. medd ve amed.. parelel ve simetri.. dikey (vertikal) ve yatay (harizontal) .. satır ve sutun.. enlem ve boylam.. evet ve hayır.. dır ve değil.. olur ve olmaz.. makul ve muhal.. selb ve icab.. terk ve talk.. kabul ve redd.. istilzam ve istinkaf.. maruf ve münker.. müsbet ve menfi.. gibi bütün bu fizik, şimik, biolojik, optik, lojik, psik OLANAKLAR hep çift taraflıdır.. ve biz metafizik ve parapisik uçların infra red öteleri ve ultra viyole berilerini BİLMİYORUZ ve sonunda gelirsin kral ve köle ile tanrı ve kul ÇİFTLİĞİNE.. ki bu bu dualite.. parite.. anti.. ve kontra.. nesneler ve kimseler ve işler senin dünyanı İKİYE ayırır ve sende bunları birleştirmek.. bileştirmek.. bitiştirmek.. yapıştırmak için didinir.. durursun… bir tarafa yaslanır karşı tarafa ver yansın eder kendini haklı ve hakikatlı görmeye ve gösermeye çalışırsın oysaki ortada yaptığın ve ettiğin.. kurduğun ve kıldığın örme.. öyleme.. oylama.. uyma.. uygulama ve uykulama ve uydurma.. var…

İşte İmamı Nursi 1928’lerde neşretmeye başladığı Risale-i Nur Külliyatı ile çok epistemik ve gnostik konuları çözdüğü eserlerinde ciddi bir ontoloji yaptı ve sebebler dünyası ile itikad dünyasını.. daire-i imkan ile daire-i vucubu birbirinden ayırdı.

Zaten KANT... cihet kategori ile, illet (sebeb sonuç nedenselliği) ile akibeti (amaç ve araç amaçsallığını ayırmıştı).. bununla muhal ve makul iki kanadın olan İMKAN açılmıştı.. bunlardan önce ARİSTO.. dört sebeb nazariyesi ile bunları metafizik olarak cem etmişti.. bende bunlar özdeşlik ve nedensellik.. özgürlük ve amaçsallık halde ve epistemik olarak YBA de kullanıyorum.

Şimdi çoğu arkadaşlar günlük dilin ve bilimsel bilginin üstündeki bu yoğun ve soyut.. çok yönlü ve yanlı alanlara ilişkin konuları ve kavramları anlamak ve kavramakta zorlanacaklardır. İşte bu zorluğu yenmek için de 25 senedir düşük edebiyatın ve noksan aklım ve deli gönlüm ile Yöntem Bilimsel Analiz (YBA) yeni anlam sürücü ve anlatım aygıtını aramaya, bulmaya, kurmaya çalışıyorum.. çağrısını yapıyorum.. arayanları düşünüyor ve düşünenleri arıyorum.

IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk