ZORLUKLAR


İnsanlar gelen olarak bir zorluk karşısında yakınırlar.. hatta bazen kızar ve öfkelenirler.. bu hepimizin çoğu zaman yaptığı bir iştir.. zira biziler kolaylığı severiz.. öncelediğimiz işlerde genellikle kolay olanlarıdır.. sonra zevkli olanlar ve gerekli olanlar gelir.. amma zorluk devam ederse akıllıca bir durum takınarak bunun nereden kaynaklandığını anlamak için onun nedenlerini ve sonuçlarını düşünerek zorluğu sorunlara çevirir, belli başlı alt zorluklar ve "sorunlar" listesi halinde ortaya koymaya çalışırız. Tüm bunları yaparken aslında bir takım soruları kullanmaktayızdır. Zorluklar sorunlar ve sorunlar sorulara çevrilmesi aşaması işin EN ZOR KISMI'dır.. bu aşıldıktan sonra sorulara yanıtlar bularak bunları çözümlere çevrilmesi ve bu çözümlerden de kolaylıklar çıkarılması işin başındaki kadar kolay olmasa da o safhaya kadar işin yarısı bitirilmiş sayılacaktır.

Burada işim SORU kısmı üzerinde durmak istiyorum.

Alvan FEİNSTEİN, "Aptalca sorular sorun eğer aptalca sorular sormazsanız aptal kalmaya devam ederesiniz" demiş..

Adamcağız açık ve seçik çekinmeden söylemiş.. bunu Engin NOYAN bir proğramda slogan haline getirmişti:

Bilmez ki sorsun.. sorsa bilir..
Sormaz ki bilsin.. bilse sorar..

Yani demek istiyor ki bilmek ve sormak TAVUK ve YUMURTA gibidir.. ikisi de birbirinden çıkar..

Çoğumuz sormak yerine OKUMA'yı tercih ederiz.. ilk başta sorulmuş ve yanıtlanmış.. denenmiş ve yanıtlanmış.. sorun olmuş ve çözülmüş konular HAZIR bir halde EĞİTİM olarak almak gerekli olabilir.. ancak bu durum hala OKU OKU OKU düzleminden gidiyorsa o adam ya da kadın ancak OKUYUCU olacaktır.. asla düşüncü ve sorucu olmayacaktır.. hele hiç yazar olmayacaktır.. hatta bir söz var: Bilmediğin boku git mektebinde oku, derler. Her şey MEKTEBDE okumayla çözülseydi bu kadar sorun birikmezdi.. zorluk.. yakınma bitmezdi.

Dün akşam kim milyoner olmak ister programından aldım:




Bu watshapp da yayımladım ve şunları yazdım:


Aptallar ve zekiler arasindaki fark.. sadece curet ve cesarettedir.. desem kimse inanmayacak.. çunku cahil cesur olur sozu de unludur.. o hale ortalama yol bulalım..
cahir cesur..
aptal curetli..
zeki ukela..
ÂLİM ise bilgili olur..
ancak o âlimde da zamanında en az benim kadar hem cahil hem aptaldı..

Ben hem cahilim hem aptalım:
CAHİLİM çünkü o kadar bilmediğim konu var ki.. ve fakat her konuya öğrenecek kadar akılsız değilim.
Bildiğim konuların dışında bilmediğimi bilecek âlimim.
Çok şükür para kazandığım bir HUKUKÇULUK.. mesleğim oldu.. ancak bu arada da amatör olarak BİLİMCİLİK yaptım.. okudum ve yazdım ve bu arada YBA ortaya çıktı.. ancak onu başkalarını öğretecek kadar ilmim de bulunmadı.. buna rağmen hala reklam ve prapagandasını yapıyorum.. işte bu salakça iş için de APTALIM.

Fakat asıl cahil kim biliyor musunuz ?
Ağzına geleni konuşan ve delile göre konuşmayan.
Bu konuda ilk, orta, yüksek okul okuduğu halde DELİL duyarsızlığı olan o kadar çok âlim var.

Sanırım İmamı Azam demiş.. bir DELİL ile kırk âlimi yendin.. kırk delil bir bir cÂhili yenemedim..

Derler cahil olduğunu bilene öğretmek kolaydık.. fakat bilmeyene ve konuşma konusunda bilgisiz olduğunu anlamayana rastladığınızda artık kendinizi yormayın.. güzellikle ayrılın o arkadaştan.

Bu durumda cahillik bilginin azlığı ve yokluğu ile ilgili bir durum değil bir ölçüsünün olup olmadığı ile alakalı bir vaziyet oluyor. Peki "ölçü"sü doğru mu ya da gerçek mi ? İşte bu durumda konu günlük dilin düz yazısını aşıyor ve yöntembilimsel analiz alanına giriyor ki bu durumda benim gibi cahile bir şeyler öğretmek durumunda kalacaksınız.. eğer ölçünüzü ve ölçümü merak ediyorsunuz..