imanamel.. diye bir sahifem var hep ihmal ettiğim.. iki arkadaşım için özel olarak çağırmış ve açtım.. birisi buharlaştı uçtu.. birisi sıvılaştı aktı.. ben ise ortada kaskatı kaldım.. sayfa da tabutum oldu.. yani imanamel şeceresi, semeresini vermeden kurudu.. artık ölümden sonra dirileceği.. günü bekliyoruz. Allah akibetimizi ve ahiretinizi güzel ve iyi etsin. Amin. diye 22 Kasım 2016 da bir not düşmüşüm..


Ancak bu gün baktım ki Fotoğraftaki “ İman amelle birlikte kendisiyle birlikte büyüttüğü bir ağaç.. akd ve ahd ile beslediği bir meyvedir “ sözü İMAN amelle birlikte kendisini büyüttüğü bir AĞAÇ .. akd ve ahd ile beslediği bir MEYVEDİR.. denilse daha isabetli olacaktır sanırım. Ancak her halde cemad ve hayat ve şuur ve iman dört VUCUD tabakasıdır.. sınav bunları kurmak ve kılmaktadır. İnsan ve kainat ile birlikte TANRI kavramı da denkleme girince zihin zorlanmaktadır. Zaten sınavda zorluk demek değil mi ? Akibetimiz hüsn.. ahiretimiz hayr ola... Amin.

âlem
zAMAn'ı gelince hepsi lur nAMAz'ı ihmal etmemek lazım... ama ama diyeceksiniz amma aması maması yok.. niZam ve miZan nasıl birbirine bağlı ise âlemimizde bunlarda bağladır.. bu en çok sevdiğim POLİNDROM..

servet

“Servetin batırdığı insan sayısı kurtardığından çok fazladır.” demiş BACON amma sadece servet değil ondan başka şöhret, makam ve saltanat dahi insanı batırır.. alim bakar döner cahil batar döner der Kadir Uzunkök .. bu dördünden başka birde yasa dışı din ve gayrı meşru seks ticaretini de unutumayalım.. fakat servet dışındaki tüm işlerde dahi PARA kullanıldığından tek sorumlu KAPİTAL gibi görünüyor.. bu toptan kabul ve toptan redde çatışmalara yol açıyor. Fakat fotoğraf güzel olmuş.. hepimiz aynı gemideyiz.. mesaja verdiği gibi dünya yı bir yere götürüyorlar anlamı da var.

Şimdi bu düz yazı ve fotoğrafı birleştirirsek ve ucağın bedenimiz (kabuğumuz) yolcunun da ruhumuz (hayalimiz) olduğunu var sayarsak.. sorun kabuktaki hayaletin kendimizden başkası olmadığını.. diğer kimselerin ve nesnelerin ekip ve ekipman olduğu ortaya çıkar.. bu durumda prens.. prensesini.. ya da prenses prensini bulmuş mu.. buna bakılır.. esas olan bu PRENSİP'tir kalan diğerleri ayrıntı ve figuran konumundadır.

Şanslı prenses, geliri giderenden fazla bir prensi bulmuş olandır. Akıllı prens penisi ve pensesinden ziyade erdem ve yetkinliğine dayanandır.

cennet
Birimiz dünyada birimiz ahirette olsakta beraberiz.. burada olan olgunlaşmakta olan çekirdeklerimiz.. doğum ve düğün gününden sonra gelen düğüm gününde onu toprağa ekecekler.. bu berzah ve kabir âleminde filiz olacaktır.. bu aç'ılan ağ bir ahiret boyunca da AĞ-AÇ olmayı sürdürecektir. Yaradan ehli cennete cennetin yüzde birini verdim.. kalanını yüzde doksan dokuzunu AKLINI ÇALIŞTIRANLARA vereceğim manasında bir haber yollamış.. Rasulü Hz. Muhammed aleyhisselamın diliyle.. YBA olarakta biz de bu amaca hizmet ediyoruz. Maalesef çoğunluk GDDY ile sunulan HAZIR açık ve seçik ANLAŞILIR bilgilere itibar ediyorlar, akıllarını işletmiyorlar.

halife-i arz

Aziz Hocam.. yanıtınız için teşekkür ederim.
Tefrika olayına.. ayrılma olgusuna.. bölünme sorunun.. hep ters taraftan baktık.. ana hatlarda (protype) birlik olur ayrıntıda ayrılık (stylotype).. ayetleri gurubumuz, çağımızın, doğmamızın.. mentalitemize göre yorumluyoruz. Birlik daha çok ASKERİ alanda olur.. ancak sivil alanda asıl olan özgünlük ve özgülük ve özgürlüktür. Bu gün bizler kuvvetli olduğumuz askeri zamanlarımızı arıyoruz.. fakat emevi.. abbasi.. selçuklu.. osmanlı.. nasıl birlik ve kuvvet sağlamış.. batının bu durumuna karşı BATI bu özgürlük ve özgülük ve özgünlük ile nasıl güç edinmiş.. ayrıntılı ve karşılaştırmalı bir çözümlememiz var mı ? Aksi halde mealde ayetleri ve nakilleri peş peşe sıralamının bir yararı yok.. tam aksi mealde nakl-i sahih de sıralanabilir. Bunun başat örneğin KADER ve İRADE.. ilim sahibi bilir ki her metnin YORUM'u bulunur. Yani diyeceğim ASKERİ alan dışında politik, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak bir birliktelik gerekmez.

Mehzeblerin çokluğu da rahmet olarak görülmüş.. diğer taraftan sünni.. şii.. selefi.. Kur'ancı.. Hadisci.. tarihselci.. evrenselci ve sair yaklaşımlar işin bir yanını bize gösterir ve kurumsal bir bütünlük altında totaliter sistemlere ve otoriter rejimlere götürür.. diye düşünüyorum. Bunların hiç birini de hiçleme ve hepleme yetkimizi kullanarak reddetmemek gerekiyor. Ancak somut ve muayyen bir sorun ve konuda da çözüm üretmek lazım geliyor.

Örneğin burada salat konusunun hem dikey ikame salat hem yatay ita-yı zekat içerdiğini belirttim. Bir eleştiri ya da yerleştiri almadım.. Zekatın gereği yerine getirilmezse aşırı kapitalizm.. bun reaksiyon olarak abartılı sosyalizm çıkacağı belli.. çünkü bedenimiz ekmek ve eşitlik ister.. ruhumuz özgürlük ve kardeşlik ister.. üstelik bunlardan başka dinimiz bize sonsuzlukta vermişse.. bundan yararlanıp çalışıp üretip başarılı olup kuvvet sahibi olamıyorsak.. bu artık bizim kültürümüzün ve âlemimizin geriye saydığını.. hukukumuzun canlılığını ve bilimimizin diriliğini yitirdiğini gösterir.

Bunun için kuvvetsizlerin attığı TRİP misali kafirleri, münafıkları, yahudileri, hristiyanları, masonları, marksistleri suçlamanın bir anlamı da bulunmuyor. Biz kolayına kaçıyor.. görüşlerimi uymayanı iplemiyoruz. Böyle din haline getirilen felsefeler.. ideoloji haline getirilen dinler yüzünden insan insandan uzaklaşıyor.. halife-i arz olan İNSAN ortaya çıkmıyor.. diye düşünüyorum.

KANT

Sizi yeni tanıdım.. başarılarınızın devamını dilerim.. felsefeci olmakla filozof olmak arasında güzel bir yer seçmişsiniz.. DİLOZOF.. çünkü dil hem dünyayı belirler hem dili tanımlar.. DİLARA da güzel bir isim.. çünkü Dil'e eklenecek en güzel sözcük "ARA".

Felsefe kuşkulu soran bölen (teorik) aklımız.. din ise kesin yanıt isteyen seçen (pratik) aklımız.. bu kültürümüzün olmazsa olmazı dilin ve dinin bugün uygarlık tarihinin evriminde işlem olarak dilin bilime ve dinin hukuka intikal ettiğini.. insanın ise etkinlik olarak biliminde hikmete ve hukukunda ahlaka yöneldiğini.. bunun da doğunun ve batının öncüleriyle sağlandığını düşünüyorum.

İşte BATININ bu köşe başı filozofları Aristo, Dekart ve Kant'tır. (ki bunların birer ağırlıklı olarak epistemolog olduğunu anlarız) Bu bakımdan Zihin için Kant'ın anlaşılması önemli bir adımdır. Ancak ANLAMA bir yandan kuşkulu düşünceye dayandığı gibi bir yandan da kesin inanca.. ve özellikle bilimsel paradigmaları ve dinsel dogmalara.. bu yüksek "standartları" ve ileri "kostant"ları.. bulabilmekte kolay değil.. bu metre (prensipleri) ve sabitelerin (kategorileri) tarihi anlayıp gelecektekileri de öngörebilmek ise Aristo ve Dekart ve Kant gibi ustaları istiyor. Çünkü “köşebaşı”ları öyle yaptılar. İşte bizler gelecekte.. geçmeşte olduğu gibi.. bunları bekliyoruz.
Çalışmalarınızda kolaylıklar ve başarılarınızın devamını dilerim.


aşırı uçlar
Akşam tanriyla yatıp sabah peygamberle kalkılan bir yaşantiyla.. Allah azze ve celle nin adini anmayıp İnşaallah demeyip umarım diyen bir davraniş.. iki aşiri uç.. değil mi ? Terbiye ve eğitim eğer bunu amaçlamıyorsa durum orta bir yerde kararını bulacaktır. Bunun olmaması için
Insani ortak değerler olan dili ve dini..emegi ve ozgurluğu.. partilere paravana ve paratoner olmaktan çikması gerekiyor. Bunun içinde
IKI neden biliyorum:
Birisi dilin bilime ve dinin hukuka intikal ettigini anlamak..
Digeri insani dogaya yabancılastiran TEKNOLOJI.. insani insandan uzaklaştiran IDEOLOJI.. nin asil SORUN oldugunu bilmek..

KATMANLAR

Kuramima gore kimsenin 3 (üç) KATMANI bulunur..


BIRINCISI yuzeydeki çok yok az var katmanini denkligi.. bu katmanda bilim yapariz.
IKINCISI yuzeyin altindaki var sayma ve yok sanma eşitligi.. bu dusunme yetimizle felsefe yapariz..
UÇUNCUSU.. hiç yok ya da hep var deme yetkimiz.. bu da bizde ozdeslik ve ozgurluk emanetinden çikan toptan red ve toptan kabul selahiyeti.. bunu yetki ile de IDEOLOJI yapariz.. yani dinlerimizi ideolojileştiri ya da felsefelerimizi dinleştiririz.
Birinci katman üç cizgili denkligi.. ikinci katman iki çizgili eşitligi.. uçuncu katman dairenin ortasindaki odagı ve focusu gosteriyor.. merkezi ve ozeki degil.
Fakat insanların çogu bu yetkiyi mihrak ve ocak haline getirmişler.. ben dahil.. içinde yaniyiruz. Allah azze ve celle kurtarsın. Amin

.. bazilarina olmayan özgurlugu agir basar.. bulunmayan sonsuzlukla ilgilenmez.. bazılar tersine sonsuzlugu secer ozgurlukle ilgilenmez.. bazilari ne ozgurluk ne sonsuzluk ilgilenmez dunyadaki rahatına bakar.. bazilari hem hurriyeti hem ebediyeti ister benim gibi ateşler içinde kalir.. bilmek.. dusunmek.. anlamak ve inanmak ayri katmanlar ancak işin başi ilgilenmek ve tanimak isteyen BILMEK.


Haklısınız amaçlar ve hedefler çok.. ömür az.. işte bu YÜZEYDEKİ çokluk azlık dünyasında dengesini kurmak istediğimiz işler.. işlemler.. eylemler ve etkinlikler. Burada olan her nesne ve kimse LİSAN tarafından NASİL'i ortaya konulabilir. Ki bunları bilim ve hukuk ile san'at ve hikmet etkinliklerimiz mantığa dayalı FKB evren ilimleri.. matematiğe yaslanan PSL insan ilimleri yapıyor ve bunu surekli genişletiyor ve ilerletiyoruz. Fakat benim ve sizin (öyle sanıyorum) bu yüzeyin altındaki var sayma ya da yok sanma YETİMİZİ dayalı DÜŞÜNCE dünyası.. bizler bilinenlerle yetinmez bilinmeyenleri ararız. Uygulamalı ve edimsel bilim insanlarının buraya kadardır, bunan sonrası kuramsal düşün insanlarınındır. Tüm bildiklerimiz resmi filoloji olsa bu iş sivil filozofidir. Filozofideki tüm TEZLER yani var saymalar ve yok sanmalar eşittir.. var-dır ya da yok-tur.. denilemez. Olur, bulunur, şöyledir, böyledir diyebiliriz. Bu tezler bilimdeki gibi TEST edilmiş ve bilimsel olarak kanıtlanmış değildir. Bu eşitli filozofik dünyanın altında da teoloji olur. İdeoloji bulunur. işte burası hiç yok ve hep var alanıdır. Dindir. Sizin girmek istemdiğiniz ve ilginizi çekmeyen alan bu KARANLIK alan. Bilimin aydınlığı ve felsefenin alacakaranlığı var iken neden bu karanlığa gireyim diyorsunuz. Bu seçimde hakikatlısınız.. fakat haklısınız diyemem. Belki de bir ömür aradığınız orada dır kim bilir.

DİLİN SINIRLARI

Wittgensetin "Dilimin sınırlar dünyamın sınırlarıdır” demiş. "Dilin sınırlar dunyanın sınırlarıdır" demiş olsaydı.. ne fark olur du ?

Dunyayi belirleyen ve dini tanimlayan dilin.. din ile birlikte KULTURU tekevvun ve tekemmul ettigini gormezden mi gelecegiz.
18.yy ve 19.yy da bazi duşunurler dini goz ardı edip.. var oluşu dunya ve dil ibaret sayiyorlarsa.. ve dili kotu ve kotuye kullaniyorlarsa.. dilin ve dinin birlikte oluşturdugu KULTUR de bunlar goz ardi etmez mi?

Dny yvm..
Dyl.. mlk..
Dyn.. din..

Öyle ise her birimizin mulku dildir. Ancak lisanin retorik ve diyalaktigi kadar yapabiliriz.
Mulkumuzde atesten denizler ve mumdan gemilerse denizimizi dunya ve gemimizi dil sayamayiz
Ancak mulkumizun "kuvvet"i kadar resmi filoloji (bilim) ve teoloji (hukuk) . sivil filozofi (hikmet) ve teozofi (ahlak) yapabiliriz. Cunku ilmi ve iradeyi temin eden.. kudrettir.. kuvvettir.. izzetir.. hikmettir.. rahmettir.
Çünku her dilin bir üstü olur.. bir altı olur. Dilin ustun ismî ve mecazîdir.. altı harfî ve hakikidir.. dil { lisan } ise nesnelerin nedensellik DUNYA sını ve kimselerin niçinsellik DIN ini ibare eder ifade edemez.. ÇUNKU lisan sadece nesnelerin.. kaç ve kimselerin.. hangisinden { nasıl } ifade edebilir.
Dil bi alettir.. her alet gibi kasitsiz ya da kasitli kotu ve kotuye kullanabilir.. hatta kullananin bundan haberi bile olmayabilir.
Dil her alet gibi gelisir ya da geliştirilebilir.. değisir ve donuşebilir ki buna dair dil belirledigi dunya ve tanimladigi din ile ic ice girebilir ki çağimizin sorunu ve uygarligimizin sıkıntisı da budur.
Bundan dolayı YBA ile düşunenleri ariyorum çünku arayanlari düşunuyorum.

Osmanziya 22.11.2021 Üçyol İzmir