Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: manifesto | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: manifesto Gönderim Zamanı: 04-Kasım-2022 Saat 01:33 |
MAN-İ FİYOSKO..
Anlayıpta eleştirimeyenlere.. Anlamayıpta sormayanlara.. Fikri alıpta söylemeyenlere.. Sözü alıpta dinlemeyenlere.. Diyecek bir sözüm yok.. ancak arayanlara çok diyeceğim bulunuyor. Dün akşam ölmeden önce şu yazıları göndereyim dedim.. bütün yorgunluğuma rağmen.. gece deprem oldu.. demek ki yapılacak işi yarını bırakmamak gerekiyor... Savaşa karşı çıkmakla işler çözülmüyor.. Savaşa karşı çıkmak, soruna karşı çıkmak gibidir.. akıllı olan sorundan yakınmaz ve artarsa ondan bunalmaz.. çözümü yüklenir.. yani barışı yüklenir.. barışın sürmesi için çareler arar.. bu kendimce olan çarelere yıllardır dillendirdiğim halde bir yanıt, eleştiri ve soru alamadım.. belki de da bir sorun ve neden yanıt verilmediğinin nedenlerini anlamalıyım.. Sonuç HAZIR açık ve seçik SEHİL yani anlaşılır yazıları okumaya ve öğrenmeye alışmış zihinler alıcılığa alışmışlar ve bir türlü de verici olamıyorlar.. yani düşünmüyorlar ve anlamıyorlar ve inanmıyorlar.. diye var sayıyorum. O zaman bizim insan yetiştirme düzenimiz.. doğunun ve belki de orta doğunun sorunu lidere bağlılıktan öte bir LİDERE BAĞIMLILIK oluşmuş durumda.. bu pek aydının ortak tespiti.. dün Yusuf AKÇAY' ın DİL ATLASI kitabını okurken fark ettiğim.. dünyanın en seçkin dilleri ve dinleri olan yüksek soyumun Güzel Dili TÜRKÇE .. yüce dinimin Yetkin dili ARAPÇA gibi iki OLANAK elimizde iken dünyanın geri milletleri arasında müslümanlar.. türkler.. araplar.. bizler MİRASYEDİLER atalarımız emaneti HASILA'larını har vurup harman savurarak.. ya da harman yapıp hara savurarak.. bu günkü hale düşmüşüz.. bu hazırlıklardan yararlanan AVRUPA ise bizi bilim.. kuvvet ve dünya yönünden ileri geçerek bu günkü hale düştük. Elbette BATI her bakımdan da dört dörtlük değil.. onların elinde kuvvet ve dünya.. bizim elimizde ahiret ve hakk.. kötüye kullanarak ya da hiç kullanmayarak güzünümüz zilletini ve çağımızın melanetini birlikte yaşıyoruz. Her birimiz kusurumuzu görmeyip suçu birbirimizin üzerine atıyoruz. Bakalım Osmanziya ne demiş::: Mustafa BUĞUÇAM SAVAŞ ve BARIŞ Zorluk ve Kolaylık Sorun ve Çözüm Yakın ve Yüklen Sav ve Kanıt Soru ve Yanıt Ara ve bul SINAV ve YARIŞ Yukarıda sekiz katman sıralandı.. her biri arasında dolaşmak için DÜŞÜNME motoruna binmeli ANLAMA direksiyonunu kullanmalı ve İNANMA yönünde ilerlemeli. Bunu söylerken düşünmenin USUL'ünü inanmanın DİN'ini gözden kaçırmamak gerekiyor.. bazıları dine karşı karşında dindarın bağnazlığından fazla bir yobazlık sergilediğini göremiyor. "Anlama" olayı ise yöntem ve inanç.. bilimi ve din.. arasında çok büyük bir gizem olduğunu "anlayan" adam.. tanrı tanıra da tanrı tanımazada.. bilimciyi de.. dinciye de saygı gösterir. Gerçekten bu gün bizim bir numaralı sorunumuz DİN'der.. Tanrı'dan yana diye.. Kutsal diye.. Sonsuz diye.. Masum diye.. saygı gösterdiğimiz bu kurum geçmişte bütün sorunları çözen en birinci anahtar iken.. kirlene kirlene.. paslana paslana.. en büyük sorun haline gelmiştir ki bu dört yazıda ortak konu bu idi.. ve bu eski dincilerin (Yahudilerin.. Hristiyanların ve Müslümanların) ve yeni dincilerin (nasyonalist, kapitalist, sosyalist) işine gelmediği içinde bir yanıt olmuyor diye düşünüyorum.. herkesi suçlayan adamın dolaylı olarak kendini masum gördüğü ve insanların kibirine dokunduğu içinde geri tepki vermediğini de biliyorum. Ancak benim görevim.. söylemektir.. ana sorunu dillendirmektir.. ana sorunun de ister yeni ister eski olsun "din" olduğunu dile getirmektir. Çok şükür ölseydim.. sanırım görevimi yapmış olarak ölmüş olurdum.. diye düşünüyorum. Doğrusunu Allah Bilir. Osmanziya Dinnur YAŞAR Şimdi bu yazı size AĞIR gelmişse.. bundan sonraki metinler daha da ağır gelecektir. Bunun yerine bu dizinin altındaki dizinlerdeki tabloları doğrudan incelemenizi ve izlemenizi öneririm.. yalından karmaşığa doğru sıralanan bu tablolar daha yararlı ve verimli olacaktır. Bu metindeki benim anlatımımdan ziyade bu tablolarda sizin anladıklarınız daha yerleşik ve kalıcı olacaktır: 20221108_112839_DEPREM.rar Bu tablolar hakkında fikir vermek için onlardan birisini buraya bindiriyorum: Düzenleyen osmanziya - 08-Kasım-2022 Saat 11:30 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 04-Kasım-2022 Saat 01:35 |
Düzeltilmiş: ÇALIŞMA YILLARI
Şimdi bu gün birer bilim haline getirilmiş bu tür FELSEFE (filozofi) YOLLARI ontolojik.. epistemik ve aksiyomatik çözumlerin bir din haline getirilip bilgi sanriları ortaya çıkarılması.. hatta daha çok DİN (teozofi) YOLLARI deist.. panteizm.. panenteizim çözümlerin bir felsefe haline getirilip ortaya inanç sanrilarin oluşturulması.. ve bunlarin TANRI ile ilişkilendirilmesi gayet dogal ve normal. Fakat eskiden beri gelen dini taassub.. buna eklenen bilimsel yobazliķ.. işi tanri tanirlik ve tanimazlik.. dincilik ve bilimcilik EDEBIYATINA dokunce dilin HIKMET i ve dini AHLAK ı rafa kaldirildi.. öyle ki dincilik bağnazlığından daha yobaz bilimcilik taassubu ortaya çıktı.. bu dilin kotu ve kotuye kullanilnasindan (kizb) dogan bu durum bilim ve hukuku da etkiledi.. hatta bu bozuk ticaret ve siyaseti dahi etkiledi.. bundan da insani dogaya yabancilaştiran TEKNOLOJI ve insani insandan uzaklaştiran IDEOLOJI fesadı cikti.. Iste bundan dolayi gunluk dilin duz yazisiyla yapilan HAZIR açik ve secik SEHIL yani ANLASILIR anlatimdan vazgectim.. çünku bunlar insani duşundurmeyen hoca ve yazar ezberleri idi. Evren ve insan. dil ve din.. akil ve vicdan.. usul ve iman.. fikir ve hikmet.. zikir ve ahlak gibi çok yönlu ve yanli konularda MECBUREN bir yana yaslanip karşi tarafi yaylim ateşine tutan çatişmalar ortaya çikariyordu.. bu taraftarlıkların bağnazlığı ve yobazlığı da insanlari birbirinden uzaklastiriyordu. Hakikatı aramak ve bu arayışta birbirine yardım etmek yerine hakikatını pazarlamak ve satmak yolları mübah görülüyordu.. dil ve din ile emek ve özgürlük ortak değerleri partilere paravana ve alet.. ideolojilere paratoner ve bayrak yapılıyordu.. Bunun icin Gunluk Dilin Duz Yazisindan (GDDY) dan vazgectim. YBA (Yontem Bilimsel Analiz) dedigim hizli anlam surucu ve kolay anlatim aygiti cikardim. CALIŞMAM 2020 yilinda Bandirma Universitesinin duzenledigi II Filoloji Kongresinin tam metin Kitabinda yayinlandi. Söz konu çalişmaya dayanan tablolar ve duz yazlari 13 yildir face de yontembilim..insanbilim.. islambilim yapan sayfalarimda sunuldugu gibi 19 yildirda yontembilim.com sitemin FORUM kısminda da arz edilmiştir. Ayrica calişmanin INSANBILIM ekli kismini Amazonda Yontem Bilimsel Analiz YBA Mustafa Bugucam adiyle Matt Ali Bugucam yayimladim. 1980 çekirdeği atılan YBA çalışmaları 1990 da filiz verince 2000 yılları başlarından itibaren WEB sitesi olarak internete taşındı 2009 da sosyal medya olarak FACE de arzı endam ettiği ve ortaya çıkan sonuç 2020 da resmi olarak KONGRE tam metin kitabında yayımlandı.. sonuç: Kaptanın seyir defterinde değil bir delinin hatıra defterinde yer aldı.. ancak bana YBA çalışmamdan dolayı akademik bir ünvanla anılmasının onuru verilmese dahi beşerin yapısından çıkan uygarlığın ve Anadolu tarihinin bir ÜRÜNÜ olmasının bilincinde bulunmak yetiyor. Akademist olmasada siyasette başarı kazananlara da AKADEMİSYEN cübbesi giydirilmiyor mu ? Kırk yıl cübbe de yaşamakla hala Nobel ödüllerinin kubbesine çıkamamışsam.. bu ilme olan muhabbetimden ve merakımın aşka dönüşmesindendir. Hasılı ÇALIŞMA YILLARI benim için bir kayıp olsa bile uygarlık ve insanlık ve İslamlık için bir birikimin YENİ bir DİLE tomurcuk vermesidir. Osmanziya 06.11.2022 Üçyol İzmir Değerli bir Arkadaşım eleştirdi : Birsey yazmis olmadiniz.Eger bir yoruma sadece teknik terimler katarsaniz yorum Bos bir sayfa gibidir ve teknik terimlerin arka arkaya gelmesi yoruma deger katmaz.Aksine olur. Dedim ki: Elbette degerlendirmenize saygiliyim ve eleştrinize teşekkur ederim. Spinoza degerli bir akilci ve Descartese eşdeger bir kuramcidir. Ancak onun parelelizm içeriginden ziyade biçimsel kartezyenizmi tutmuş.. Fermat ve Euler in ikmaliyle MATEMATIGI bilim dili haline getirmiş.. fakat ETIKA nın ahkami bir din dili haline gelememiştir. Bunun nedeni araştirilabilir. Hilmi Ziya Ulken hocanin nerede ise butun kitablarini okudugum halde Etika çevirisi okumak nasil olmadı.. ileride belki okur.. bunun nedenini kendimce çozebilirim. Size de Karen ARMSTRONG un TANRININ TARIHI ni onerebilirim okumadiysaniz. Osmanziya 03.11.2022 Üçyol-İZMİR Düzenleyen osmanziya - 06-Kasım-2022 Saat 08:31 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 04-Kasım-2022 Saat 01:36 |
Düzeltilmiş: DİN İLAÇ GİBİDİR
Din ilaç gibidir, dünya gıdadır. Dil ise bu ikisinin dozunu ayarlama enstitisüdur. Ayar vermeye sınav mı dersiniz yarış mı dersiniz.. bilemem.. ancak bu işte dini bir girdidir, çıktısı da "mekarim-i ahlak"… ticaret.. siyaset.. devlet.. medeniyet.. bu işlerin pek çok örneğini geçmiş Müslümanlar yani Museviler ve İseviler verdiler.. çalışmalarıyla çağdaş kültürü ve uygarlığı hazırladılar. Fakat bu iş, şu saydıklarımı aşmış dilin ve dinin uzantısında.. dil ve din KÜLTÜR haline gelmiş.. beşerin yapısı bu kültürle uygarlıklar inşa edilmiş.. bu kültür ve uygarlık dil bilime, din hukuka dönüşmüştür. Bu bilim ve hukukun üstünde.. ticaret ve siyasetin temadisinde.. teknoloji ve ideolojinin ötesinde.. bu gün çağımız yüksek bir HİKMET ve yüce bir AHLAK gerektirmektedir. Bununla da HÜR-RUH inşa edilecektir. Bu inşaa da “Hikmetin başı Allah Korkusudur.” Hakikatının ortaya çıkaracağı Haz ve Görev ahlakını birleştirecek HÜRRİYET yapılandırılacaktır. Kısaca bilgi toplumu ve Hukuk devleti denilen bu ülkü İmam Nursî bunları Meşveret-i Meşrua ve Hürriyet-i Şeriyye olarak ifade ediyordu. Bizde buna Hür-ruH projesi adını veriyoruz. Verdiğiniz ismaili mezhebi görüşlü kitabında adamcağız MEHDİYİ kanıtlamak için kırk akıl taklası atıyor. Şu da var ki son nebi ile onun resmi risalet ve sivil velayet yükü her bir müslümanın omuzuna yüklendi. Erkeğin babalığında.. amirin yetkisinde.. patronun sorumluluğunda.. devlet başkanının otoritesinde.. ve o mehdi dediğimiz zat bu işi daha çok sırtında hissebilir ve fakat kendisine Nebi yerine geçme yetkisi vermez. Ancak iş kuramdan çıkıp uygulamaya geçince işler böyle kolay yürümüyor. Kolay yürümediğini dinler tarihi ve özellikle islam tarihi pek örnekleriyle gösteriyor ki bu örneklerin ünlüsü sünni ve şia çekişmesidir. Başka bir örneği mezheblerin sanki birer bağımsız din haline gelmeleridir. Bu belki insanların ortak noktalardan ziyade ayrık yönlere ve ana hatlarından ziyade ayrıntılara ve usulden çok füruata ağırlık vermesinden kaynaklanabilir. Hatta bu farklılık daha da ileri giderek kendini kendini peygamber sanan MÜTENEBBİ’lerin çağrısını yol açmaktadır. Bunlarında başında benim bildiğim iki isim var birisi Hasan MEZARCI diğeri İskender EVRANASOĞLU.. bu ikisi daha pek çok isim nebilik iddiasında bulunuyor. Lakin zamanımızda kendini Tanrı sananlar o kadar çoğaldı ki (Homo Deus Y.N.Hariri) bu yalancı nebilerin esamisi okunmuyor. Hatta bu işin mizahı sıradan hale geldi.. Müslim babaya sormuşlar Ferdi Tayfur, ben arabeskin peygamberiyim diyor, ne diyorsunuz ? O demiş ki Ben böyle bir Peygamber göndermedim! Mehdilik kuramı, nebilik kurumu fonksiyonlarını sürdürmek için "zorunlu" olan bir çözüm değil. Her ne kadar ŞEYHLER nübüvvet bitti biz.. fütüvveti yapıyoruz ve silsile-i nebiyi taşıyoruz diye deseler resmiyet ve rububiyet ile hükümet ve devlet konusunda CİDDİ bir savları da bulunabilir. Ancak bu KARİZMA’nın tarikat adı altında bir sürü kerizler tarafından kötüye kullanıldığının tanıklıkları ortaya çıkınca ve İslam dinini zuhurunun ilk dört yüz yılından sonraki bin yıldır Muhammediler, daha önce Museviler ve İseviler gibi İLK ALTI YÜZ SENEDEN SONRA dünyanın sorunlarını çözülmediği ortada olunca YENİ DİN.. yeni kitab ve yeni nebi gönderilmiştir. Yani Musevilik bitmiş.. İsevilik gelmiş.. İsevilik bitmiş Muhammedilik gelmiş.. ve son olarak M.S. 1200 yılından sonra NUR’a değil askeri silaha ve ekonomik kuvvete ve siyasi iktidara dayanan milletlerin ve devletlerin çarpışmaları tarihi doldurmuş ve M.S.1900 yılından sonrada DÜZEN talebiyle Nasyonalizm.. Kapitalizm ve Sosyalizm gibi yeni dinler çıkmıştır. Bu 2000 yılından sonra bunların da geçerliği ve yürürlüğü kalkınca.. tüm dünya eski ve yeni tüm “dinlerden” ekonomik ve politik sorunları çözeceği umudunu yitirdi. Lakin bu Tanrısız.. dinsiz.. kitabsız.. nebisiz.. kalmak anlamına gelmez. Sadece bu inandıkları dinleri ve kurdukuları ideolojileri derde deva ve hastalığa şifa sayarak yüklenenlerin başarısız kaldıklarını gösterir ve bu da gayet doğal ve normaldir.. hepimiz insanız çünkü… Dini dışarıdan tanıyanlar ve içinden çıkan bazıları din gibi “iman”larını da yitirebilirler.. bu da gayet doğal ve normaltir.. çünkü din bir teklif ve külfettir.. öyle ise hiç kimse teklifi kabul etmeye ve külfleti yüklenmeye zorlanamaz. Neden mi ? Kitap “lâ-ikrahe fiddin” diyor dinde zorlama olamaz, ayetelkürsiden hemen sonra başlayan bu ayet.. taguta dikkat çekiyor ve bir sonraki ayette TAGUT’un (GOD’un) ne olduğunu açıklıyor.. Allah'dan.. Kelamüllah"dan.. Rasulullah'dan öne çıkan ya da çıkartılan.. tuğyan eden ve ettiren her bir KİMSE taguttur. Hazreti İsa’yı.. Hazreti Ali’yi.. Hazret-i falanı ve Hazret-i filanı.. ya da kendini TANRI yerine koyan.. İHLAS suresini hiç okumamış, okusa da düşünmemiş.. düşünse de hiç da anlamamış demektir. Bakara Suresinin 34 fıkrasında; 254-55-56-57 dört ayet bir bütün halinde (Bütünler malum AYIN işareti ile bir fıkra ve paragraf halinde ortaya çıkar. dört yüz önce bunu İmamı Sacevendi, parağraftan başka tümce veya yan tümceleri saptamış.. öyle kalmış.. çünkü manayı inceleme korkmuşlar.. ) apaçık KURUMSAL ISLAMI tanıtıyor. Fakat hala KARİZMATİK islamdan kurtulamamış orta doğu.. islam dünyası bir türlü İslam Alemi olamamış. Ancak KARİZMATİK islamı da bir çırpıda kestirip atmak mümkün değil. Bu yüzden ilmi veraset yanında nesebi veraseti GENETİK denilen bir gerçek olarak reddemeyiz. Elbette SOY denilen bir hakikat var. Bu AİLE’nin de esası olan genetik intikal ve soy bağlılığı eskiden inanca ve deneyime dayanıyordu.. bu gün bilime dayanıyor. Temiz BERİYYE’ler akan sulbü, selb edemeyiz. Ancak bu zatı resmi devletin başına değil sivil AHLAK’ın başına geçiririz. Nitekim İran’da da öyle oldu.. şia-ı siyaset değil şia-yı velayet uygulandı. Orada bu ayar nasıl yapıldı.. onu bilemiyorum. Bu işler kolay değildir.. kadın ve erkek ilişkilerini ayarlamak kolay değildir.. akıl ve kalb ilişkisini ayarlamak kolay değildir.. dünya ve ahiret ilişkisini ayarlamak kolay değildir.. elbette RİSALET ve VELAYET ilişikisini de okumak.. düşünmek ve anlamak ve uygulamak zordur. Kaç kere söyledim.. yine söylerim: Dil bilime, din hukuka intikal etti.. bilim hikmete ve hukuk ahlaka ilerliyor.. hikmet ve ahlak oluşmadan ve yerleşmeden beşerin kurtuluşu bulunmuyor.. ne mehdi hikayeleri ne deccal korkutmaları.. işe yaramaz. Beş vakit musalli günde kırk kez dua ettiği hidayeti yaşamında bulamıyorsa.. kimse ona yol ve yön gösteremez.. bu yüzden kültürün bu gün geldiği noktada artık insaniyet-i kübra islamiyet bitti.. neden mi ? Geçmişte her bir kavmin HELAK sebebi olan GÜNAHLAR hepsi birden işleniyor.. AİLE İstanbul SÖZLEŞMESİYLE ortadan kaldırılmak istiyor.. İKTİSAD ve ADALET gerçekleştirmek için BİLİM ve HUKUK yetmiyor.. HİKMET ve AHLAK istiyor.. İSLAMİYET bitti.. fakat islamiyet-i suğra olan İNSANİYETTE biterse iktisad ve adalet üzerine bir SALAH’a yol açan İSLAMİYETİ bir daha asla bulamayız. Kısaca hedef İNSANİYET, islamiyet değil. Ekonomik ve politik çıkarı için bayrak yapanlar olacak islamiyeti elbette.. biz onlarla ilgilenmiyoruz. Fakat karalamaya da çalışmıyoruz, muhalif olmuyoruz. Bizim düzlemimiz sosyal bile değil.. KÜLTÜREL.. elli yıl içindeki sosyal, ekonomik, politik ve askeri HEDEFLERLE uğraşanlarda bizi enteresan gelmiyor. KISACA ilaç olan dini fazla alıp kendimizi zehirlemeyelim. Yani dinin İTİKAD ve AHLAK yanını nazara alıyoruz.. İBADET ve AHKAM yanını geleceğe bırakıyoruz. Şunu da belirtmeden geçmek istiyorum; bilimcilerin ortaya koyduğu fanatiklik, dincilerin bağnazlığını fersah fersah geçen bir yobazlık sergilenmektedir. Çünkü insanın fıtratında olan hiçleme ve hepleme yetkisinden çıkan toptan red ve toptan kabul ile ortaya çıkan DİN DUYGUSU düşünceleri inanç.. felsefeleri tartışmasız.. siyaseti ideoloji haline getirmektedir. Bu yüzden totaliter ve otoriter yeşil ve mavi ideolojiler.. kırmızı ve kızıl dinler.. sadece kendilerini dinlerler.. asla başkasına dönüp bakmazlar. İşte “Din ilaç gibidir” derken onun bir DOZ’u olduğunu belirtmek istedim.. işte bu bilginin kuşku pozunu aşarsa ve inancın kesinlik kozunu abartırsa .. sonuçta din duygusu dozunu aşarsa her ilaç gibi zararlı olmaktadır. Osmanziya 06.11.2022 Üçyol-İZMİR Düzenleyen osmanziya - 06-Kasım-2022 Saat 18:30 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 04-Kasım-2022 Saat 01:38 |
Düzeltilmiş: DIL HER ŞEYİN TEMELİDİR
Dil dünyayı belirler ve dini tanımlar. Bu her dil için böyledir. Dilin zengin ve yoksul olması fark etmez. Dil ve din olmazsa olmaz bileşeni olan KÜLTÜR tarih boyunca çeşitli diller ve dinler.. kültürler ve milletler.. ülkeler ve uluslar ve uygarlıklar pişe pişe bu güne gelmiş tüm küresele egemen bir UYGARLIK ortaya çıkarmıştır. Sorun dil ya da din ya da dünya değil küresel (global) ile yerel (lokal) arasında bir bağlantıyı yakalamaktadır. Bu gün bu çözüme GLOKAL adı veriliyor. Onu arıyoruz. Saygılarımla, sağlıcakla kalınız. Osmanziya 31.10.2022 Bu konuda yedi yıl önce bir Kardeşimizle diyalog yapmışız.. konuyu anlatması bakımından buraya alıyorum: Nursin ALABUGA Bey 07.11.2015 de demiş ki: “Adem müslümandı,Nuh müslümandı, İbrahim, İsmail, İshak, Yusuf, Musa, İsa müslüman ve dinleri İslamdı.Hepsi, insanlığın yaşadıkları olagelen doğru düzlemin yozlaşıp, Hak adı altında yürütülen Batıl sistemlere muhalefet etti.Ve her Resul bir öncekinin getirdiği fakat insanlığın çürüttüğü sistemi bir önceki orjine evirmek için mücadele etti. Hz. Muhammedin (a.s) risalet görevi ve getirdiği sistem daha önceki risalet ve dinlerin geliş amaç ve biçiminden farklı değildi.Akibeti de farklı olmadı.Şİmdi İslamı anlayıp özümsemekte en çok zorlananlar müslümanlardır.Bu zihinsel ve ruhsal bir travma olup çözüm tevhidi tefekkür etmekten geçer. Bu bağlamda teklifim şu: Yıllardır İslam nedir diye öğrenmeye çalıştık, Örneklik olarak da ayakları yere basmayan, tanıdığımızda biz zaten onlar gibi olamayız dedirterek kafadan yarıştan koparan bir ashap efsanesi yarattık.Öyleyse Şu anda tevhid anlayış ve üslubuna uygun olarak, İslam ne değildir?, Müşrik denilen insanlar ın yaşam biçimi ve toplumsal konumu ne idi? sorularını sorarak ters yönden hedeflediğimiz aynı merkeze gitmeyi deneyelim. Daha başarılı olacağaz diye düşünüyorum.Şu anki doğru algımızda Hakk nasıl yamuldu ise Batıl anlayışı da aynı şekilde yamulmuştur. Umulur ki Batıl tasavvurunu doğru algı, Hak tasavvurunu da aynı yönde etkileyecektir.” (Nursin ALABUGA) Bende dedim ki: Bir arayış var.. son nebiden sonra başka peygamber gelmeyeceğine göre bu sorunu biz.. sen.. ben.. her bir müslüman çözecektir. Ancak sorun sadece her bir müslümanın sorunu da değil nerede ise her bir insanın sorunu.. hatta insanların çoğu eski müslümanlar (musevi ve isevi) ve yeni müslümanlar (sunni ve alevi) kalıntıları olan yahudiler.. hristiyanlar ve "müslüman"lar da birer "insan" olduklarına göre soruna İNSANİ olarak bakmak gerektiğini düşünüyorum.. belki mevcut dinlerini değil milletlerin de her biri isa’yı kendi peygamberi olarak sahiplenebilir.. alman isa bizim der.. yunan ise biz sizden önce tanıdık isa bizim der.. bir müslüman kalkıp ya size ne oluyor isa bizim kitabımızda ve bizim peygamberimiz diyebilir.. özetle artık ilk kitap bende ve son kitap bende diye ilahi ve semavi bir KİTABİ dini sahiplenmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Musevilere beş bin İsevilere iki bin ve Muhammedilere bin dört yüz sene geçtikten sonra kusura bakmasınlar kimse İSLAMİYETİ sadece ben temsil ediyorum diyemez. ancak her bir kişinin her bir gurubun bir TESLİMİYETİ vardır.. Allah rızası için.. ibadet için.. ahiret için.. Ancak böyle bir sadece teslimiyete dayanan din, YARIM bir dindir. İyyakenabüdü der ve fakat iyyakenistain diyemez.. Nizam ve mizaniyle bir İSLAM ALEMİ oluşturamaz.. bu gün haliyle her biri islam ülkeleri ve islam ulusları İSLAM DÜNYASI'ın bir parçasıdır ve ne yazık ki bu dünya bu gün ORTADOĞU'dan ibaret görülmeye ve gösterilmeye çalışılıyor. Museviler ve İsevilerde yarım dinleriyle İslam Dünyasının bir parçasıdır. Düşünen bir insan olarak sadece size.. siz Nursin Alabuğa ya yazıyorum ki bizim sorunumuz aslında dünyamız da ve ne de dinimizde.. bizim sorunumuz DİL'imizde.. Lisan hal ve kal ile dilimizde.. dünyayı belirleyen ve dine tanımlayan DİL aslında malikiyevmiddin'e ait bir alet.. bu DİL aletinin maliki 4 bin yıllık yazılı dinlerden öne 40 bin yıllık sözlü dil döneminde kullanıldı.. yazılı dil ile da komplike ve işe yarar hale gelmiş olabilir lakin biz dilin temeline dönmedikçe bu günkü sorunları çözemeyeceğimizi düşünüyorum.. insana.. ilme.. dile dönmedikçe “imanlı bir Müslüman” ile.. islamı örgütünü.. partisine ve cemaatine inhisar etmiş bir yaklaşımla.. çağdaş sorunun çözülmediğini ve çözülemeyeceğin geçmiş 220 yıl göstermiyor mu ? İman, kanadın tümü değil bir parçasıdır.. diğeri usuldür. İman ile din yapılır usul ile bilim. Usulü imana.. imanı usule.. İRCA EDEN.. bilimi dine.. dini bilime İNDİRGEYEN.. biz çözüm geçmiştede başarılı olamadı.. gelecekte de olamayacak.. sadece kendi kurduğu dünyasında cennet ve ütopyalarıyla yaşayacak.. iki yüz yıldır malımızı çalıyorlar.. 20 yıldır canımızı alıyorlar.. buna kin ve nefretten başka bir çare ve çözüm bulamıyoruz. İlimdan uzaklaşan bir imanın.. insandan uzaklaşan bir islamın.. kendine bile yararı yok ki başkasına olsun. Artık belli ki “leküm diniküm veliyedin” gerçeğini anlamayan bu hakikatı anlayamaz.. ve böylece Ali imran suresinin ilk satırlarında uyarısı yapılan Aziz olan Allah'in intikamına düçar olur ve gariptir ki bu intikamla mücadeleyi de bir cihad ve mücahede sayar.. oysa diline inse.. onu kötü ve kötüye kullandığını fark etse.. hem kendi hem başkaları kurtulacak diye düşünüyorum. Osmanziya 07.11.2022 Üçyol İZMİR Düzenleyen osmanziya - 07-Kasım-2022 Saat 12:43 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 04-Kasım-2022 Saat 01:38 |
Düzeltilmiş: DÖRT KATMAN Kişiler.. olaylar.. olgular ve adlar düzeyinde iletişim birbirinden farklıdır.. günlük dilin mantığı ve bilimsel dilin matematiği birbirinden ayrı olduğu gibi , felsefenin edebiyatı ve dinin vazı dahi birbirine benzemez. Kimse kimliğini ve kişiliğini oluşturduktan sonra diğerlerinden başkalığı olan BİREYSELLİĞİNİ kazanmaya doğru ilerler.. bu bir yandan kaliteli mal ve hizmet arzı ve sunumuyla yol alırken aynı zamanda diğer taraftan KARAKTERLİ fazilet ve kemalat teşhiri ve serimiyle yürür. Böylece sorunluluktaki geçimiyle ve sorumluluktaki seçimini birleştirir. Bu belki başkasını eğitirken kendinin yönetimini.. başkasını yönetirken kendinin eğitimine benzer bir durumdur. İlk geçim yolu aynı zamanda ikinci seçim yürümesiyle birlikte ilerler. Başlangıçta başkaları tarafından eğitilirken sonraları başkalarını yönetirken bulur kendini. Bu akışta kimsenin bireysel başkalığını başatlığa ve başatlığı başkanlığa götürdükçe ortaya koyacağı başarıyı.. başka arılarla gerçekleştirir. Baş arının ekibini oluşturması ve programını kurması.. kısa, orta ve uzun vadeli işlere göre değişecek ve çeşitlenecektir. Ancak tüm bu ilerlemeler.. yürümeler.. yol almalar ilk başta bir ocakta ve en başında yuvada başlar. Bu ocak bir beyt ve bu yuva bir hanedir. Bu gün bu ikametgaha ona konut adı veriyoruz. Konutta mutlu ve kutlu ile erdem ve yetkinlik payları yüksek HUZURLU kimselerin kültürümüzü daha sağlam ve uygarlığımızı daha sağlıkla hale getirmeye çalışmalarıyla dünyevi istikbalimizin ve uhrevi ikbalimizin yararlı ve verimli olması.. akıbetimizin güzel ve ahiretimizin iyi olması ortak dileğimizdir. Ailenen kuruluşu ve gelişmesi.. geçimi ve seçimi.. eğitimi ve yönetimi.. bir kişiyle başlar ve bir kişiyle biter. Bir kızın ve bir oğlanın doğumu.. bir usta ve bir hocanın ölümü.. geriye yine bir kız ya da oğlan bırakmayla sona erer büyük bir olasılıkla. Bu kimsenin yürüdüğü YARARLANMA düzleminin yolu.. YETKİNLEŞME yürüyüşünün ileri ve geri yürüyüşünün artı ve eksi YANDA ilerlemesiyle ortaya bir gidiş koymuştur. İstifade meddi ile istikmal amedi arasında münasebet ikame-i salat ve ita-yı zekat olarak Hakk ile dikey bağlantı ve halk ile yatay ilişki olarak görebiliriz. Antropolojide (İnsanbilimde) bunun adı BAŞKASINI kültürleme.. KENDİNİ kültürlenme.. BİRLİKTE kültürleşmedir. Bu gidişi ölçerken ve değerlendirirken onun hangi düzeyde bulunduğuna bakmak gerekir: "Kişi" seviyesinde KİMİ hoşnud kılmıştır.. "Olay" katmanında sunumuyla NEYİ ortaya koymuştur. "Olgu" düzeyinde serimiyle hangi AMACI gerçekleştirmiştir. "Ad" tabakasında ÖZNE, olay ve olgu olarak hangi nesne (ar) yükünü ve kimse (ad) yolcusunu bir AT'a bindirmiştir. Biz YBA ile insanbilimde “özne”yi betimlemeye ve indirgemeye; islambilimde de “AT” açıklamaya ve yorumlaya çalıştık. İlgilenenlerden anlayanların eleştirisini ve anlamayanların sorusunu açtık. Saygılarımla, sağlıcakla kalınız. Osmanziya 08.11.2022 Üçyol-İZMİR Düzenleyen osmanziya - 08-Kasım-2022 Saat 10:04 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 08-Kasım-2022 Saat 10:05 |
FELSEFE YOLLARI (düzeltilmiş) “Gerçek Tanrı iman edin demez. Bana inanmazsanız sizi ebedi cehennemde yakarım da demez. Bilin ve bilinç geliştirin der. Gereğini yapmazsanız bedelini bu dünyada ödersiniz mesajını verir. O, mesaj verir, insan gibi konuşmaz. Artık biliyoruz ki Tanrı inanmanın değil bilmenin konusudur. Recep BAYHAN Tanrı.. evren.. insan.. Tei.. bu TEİst. Böyle olmayan ATE.. yani Teist olmayan anlamına geliyor. Tanrı tanımaz “Ateist” için evren ve insandan başka nesne ve kimse bulunmaz. Tanrı tanımaz ateistlerden İNSANI asıl evreni golge sayanlar.. sprituaist.. idealist.. rasyonalist takilirlar.. Tanrı tanımaz ateistlerden EVRENİ asıl insani golge sayanlar materyalist.. realist.. emprist.. takilirlar. Bu anlatim nerede ise bütün felsefi meslekleri ATEIST yaptı.. işte bu yerinde olmayan bir yargı. Çünkü bu felsefi meslekleri savundukları halde pek çok dindar Musevi ve Hristiyan bulunur. Felsefecileri dinsiz sayma ya da felsefecilerin dini karşı bir tutum takınması, hem bir DİNİ dogma hem de BİLİMSEL bir paradigma. Aslında bu felsefi, yollar çağdaş anlamda” hipotetik dedüktif” çalışan “müsbet” bilimler doğmadan önceki bilim öncüleridirler. Bilim bunların sayesinde kuramı ve kurumu bulunan ve yöntemli çalışmaları olan bir DİSİPLİN haline gelmiştir. Böylece hem dini hem felsefeye “malzeme” sağlar bir etkinlik olmuştur. Evrene ve insana ilişkin bu felsefe mesleklerinden başka başka bir de septik ve agnostik ile doğmatik ve skolastik gibi bilimle ilgilenen epistemolojik felsefe meslekler bulunur ki bunlar diğer ontolojik ve aksiyomatik diğer izmlerle birlikte RESMI filo-LOJİ ve bilim etkinliklerini.. SIVIL filo-ZOFİ ve edebiyat etkinliklerini.. ortaya koymuşlardır. Burada ismi geçen LOGOS (loji) bilim ve funun yapar.. SOPHOS (zofi) ise hikmet ve edebiyat eder. İnsanda SOPHOS ve LOGOS’başka bir de TEOS bulunur. Teorik ve Pratik ikilisinde yer alan TEO bakış ve görüş anlamında kullanıldığı gibi Yunanca (Grek) Tanrı anlamın da kullanılır. Resmi dil bilimine nasıl FİLOLOJİ deniliyorsa resmi din ilmine de TEOLOJİ adı verilir. Girişte “latife” olarak bahsettiğimiz TEİST sözcüğü de buradan gelir. Nasıl resmi filolojinin bir de sivil ve serbest yapılan FİLOZOFİ’si bulunuyorsa Teoloji’nde sivil yanı bulunur ki bu metafizik ve parapsik yollara TARİKAT ve TEOZOFI adı verilir.. bu teozofik deist.. panteist.. paneteist tarikatlardan birisi de SPINOZA'dir. Bunlara Monadoloji sahibi LEIBNIZ de eklenebilir. FELSEFE ve DİN katmanlarında (Günlük DİL ve bilimsel BİLGİ sferlerinin üstünde FELSEFİ bilgi ve DİNİ dil katmanları yer alır) böyle belli bir prensipten kalkarak tutarli bir sistematik bir çözüm kuran yollar pek çoktur. Burada felsefe tabakasında belli sahalarının adından bahsetmiştik. Burada yeniden sıralayalım: Tanrı tanımaz ATEİZM, felsefi değil dini bir tanımdır. BİLGİ sprituaist.. idealist.. rasyonalist.. EVREN materyalist.. realist.. emprist.. BİLGİL septik ve agnostik.. doğmatik ve skolastik Tanrı tanır TEİZM, dini değil felsefi bir tanımdır. Deist.. panteist.. paneteist Teist ya da Ateist olmak bir dinsel seçimdir.. fakat burada yürünen yollar dinî bir seçim değildir. Keza septik ve dogmatik olmakta bir seçim, değil kişinin bilgisinin özelliği ve dilinin vasfıdır. Bilimsel kuşku bir yol haline getiren “Septizm”i hiçleme yetkisini kullanarak AGNOSTİZME götürmek ve onu bir DİN haline getirmek ya da Kesin İnancı bir yol haline getiren “dogmatizm”i SKOLASTİZME götürmek ve onu bir İDEOLOJİ haline getirmek sık sık yapılan bir yanlıştır. Çünkü bunlar insanı alanların ve yöntemlerin birbirine karıştırmasına neden olur ve bu yüzden aşırı septizm ve kuşu AGNOSTİZM yani tanrı tanımaz bir bilimcilik ortaya çıkarır. Keza aşırı doğmatizm ve inanç dahi SKOLASTİZM yüne bilim tanımaz bir dinciliğe dönüşür ki ŞBH’nin aşırı ileri ifratlı ŞÜBHE’si ve aşırı geri tefritli TEŞBİH’i ikisinin de birbirinden farkı kalmaz. Çünkü BİLİM, şüpheli soru (DAVA) ve kesin yanıt (DELİL) ile çalışır. Ancak “kuşku”i barındırmayan savlar ve sorular ve “inancı” içermeyen yanıtlar ve kanıtlar; konu, alan ve katman ayırımı yapılmadan yerinde kullanılmayan “yöntem”lerle bilimi ve dini bozmakla beraber felsefeyi ve diyalektiği ve dili kötüye kullanmaktadır. Sanırım ŞABLON’larım açık ve seçik ayırımı yansıtabildi. Bunları TABLO ile de gösterebilirdim.. arzu eden olursa.. gösteririm. Şimdi günlük dilin düz yazısı ile yetiniyorum. Teizm.. ateizm.. agnostizm.. skolastizm.. dışında bütün bu yollar kişilerin çözümleri ve bu yolda oluşturdukları sanrılarıdır.. bazıları sanrılarını Tanrı edinebilirler. Bu onun hiçleme ve hepleme yetkisine ve seçimine kalmış bir durumdur. Benimde dine, dile ve dünyaya ilişkin kuramsal suret ve şekle dayanan çözümüm var.. daha doğrusu var sayımım. Ancak bu var sayımım’dan ya da var sanırım’dan bir TANRI çıkarmam. Tanrı’yı din, dil ve dünya adına oluşturduğun düşünceler ve görüşler ve bilgiler ve inançlar “dış”ında tuttuğunda ve bunu da bir semavi kitaba dayandırdığında TEİST olursun. Semavi bir kitabı tanımazsan DEİST olursun. Ancak Tanrı’yı EVREN ile karıştırdığında PANTEİST, İNSAN ile karıştırdığında PANENTEİST bulunursun. Fakat 3000 yıldır 2000 yıldır 1400 yıldır bu kitabların müntesipleri olan bizler KUTSAL KİTKAPLARA.. bu gibi teist, deist, panteist ve panenteist bilgilerle öyle perde olduk.. öyle gölge olduk.. öyle engel olduk ki ağzımız dolu dolu museviyim.. iseviyim ve muhammediyim diyemiyoruz. OSMANZİYA 05.11.2022 NOT: evvel, ahır, zahır, batın ve İLİM gibi bu iç ve dış ile biçim ve içerik sözcükleri de öylesine muğlak (kapalı) ve mübhem (belirsiz) ki mutlak (salt) sözcüğü ile akraba olurlar.. bir de bunların zat, esas, asıl, cevher gibi yakın akrabaları bulunur ki 15 kavramın başımız açtığı işleri görüp günlük dilin düz yazısı ile HAZIR açık ve seçik SEHİL yani anlaşılır ifade eden YAZARLIĞI ve HOCALIĞI bıraktım.. YBA ile analitik düzlem mutfağını geçip, görmekten umudumu kestiğim “gerçek”leri örmeye başladım.. İşte örüyorum ve pişiriyorum.. yersen. Osmanziya 03.11.2022 Üçyol-İZMİR |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |