Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: 23 nisan 2023 | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: 23 nisan 2023 Gönderim Zamanı: 23-Nisan-2023 Saat 08:44 |
CİNSELLİK HARİKA bir paylaşim.. bunun adina algi operasyonu deniyor.. çünkü bu yazıda hayvan ve insan ozdeşliginden bahsediliyor… İnsan dişil ve eril kediden ibaret degildir.. sorun sadece cinselligin bastirilmasi degildir.. düşunce sadece beynin fonksiyonlarindan ibaret degildir.. Çünkü beyinden başka sorumlu ruh.. erilden fazla ozguluk.. dişilden fazla seçim.. p.den başka helal ve harami bilen akil.. v.dan başka emir ve nehyi bilen kalb dahi bulunur. Özeetle pek çok faktor ve aktorun etmen oldugu sonucu sadece ve sadece CINSELLIGIN BASTIRILMASINA bağlamak.. ancak ve ancak kendini akilli etrafi aptal sananlarin kendin HARK edip yakmasidir ki bunun için HARIKA dedim. Odak (mihrak) noktasi denilen bu IKILI.. bize diger tarafi unutmamayi öğutler. Bu yuzden cinselligin bastirilmasini yok sayamam.. erkegin tazyikini.. hiçleyemem.. kadinin tahrikini.. unutamam.. ihtiyacin giderilmemesini.. göz ardi edemem.. cinsellik sorununu.. gormezlikten gelemem. Bununla beraber KOTULUKLER.. burada oldugu gibi dilden ve gönülden SEVGISIZ yararlanilmasi kadar.. p.in ve v.nın ÇIRKIN çikarlanmasindan da kaynaklanir. Bunun için akli SALIH.. kullanmali ve bunlari Yaratan'a SELIM bir kalble kul olmalı.. kendimizi nefse ve şeytana kullandirmamaliyiz.. Hafazanallah. Osmanziya 23.04.2023 Üçyol-İzmir Cinselligin bastirilmasi Cinselliğin bastırıldığı toplumlarda kadınların samimi ve nazik davranışları erkekler tarafından "ilişkiye davet" olarak algılanıyor.. Kadınlar "acaba yanlış mı anlaşılırım?" diye düşünmekten karşı cinsle dostça ve sağlıklı ilişkiler kuramıyorlar.. Bu reel hayatta da böyle, sosyal medyada da böyle.. Birbirimizi dişi ve erkek kimliklerimizden bağımsız önce "insan" olarak görmeyi öğrenmemiz lazım.. Kadınların kendilerini korumak adına gösterdikleri eril davranış biçimleri içlerindeki dişil enerjinin körelmesine ve eril enerjinin yükselmesine sebep oluyor.. Kadınlar zerafetini yitirdikçe ve erilleştikçe hayat zerafetini, amacını yitiriyor.. Kadınların nezaketini naifliğini ve zerafetini "kuyruk sallıyor" “davet ediyor” olarak görmekten vazgeçelim artık.. Ve önce birbirimizle insani/hayati ilişkiler kurmayı öğrenelim, dişil ve eril olmak sonraki aşama.. “Güzin Yeğin” PROPAGANDA Islamin propagandasindan ziyade çağımizin sorunlarinin çözumune.. sorunun kendisini ve aslinin tespitine.. yönelmek daha yerindedir. Çünku sorunu saptayamamişsaniz çözumu bulamazsiniz. Bilinenlerdeki bilinmeyen olan SORU elde edilmemişse bilinmeyenlerdeku bilenen YANIT'a erişemezsiniz. Bence sorun Islamlik degil.. INSANLIK.. islamlik boyle lafta kaldi ve bitti.. kendisi uygulama bulunmuyor ve yurutmede gorunmuyor. Eger insanlikta biter ve giderse islama donme şansimiz kalmayacak. Çunku islamlik insanligin buyugudur. Hatta bir müjde vereyim. Insanlikla islamlik arasinda gorunmeyen bir benzerlik bulunuyor. Bu yuzden sadece haml ve hukumlerinizdeki samimiyet ve ciddiyet ile iyiligi insaniyete cevirebildiginiz gibi.. talep ve arzularinizdaki guzelligi ancak safiyet ve halisiyet ile islamiyete donuşturebilirsiniz. Bununla beraber kizbsiz ve kufursuz samimi ve ciddi bir yaşanti kolay olmadigi gibi hatasiz ve sinasiz safi ve halis davraniş zordur. Çunku ruhun ve nefsin zayg ve laybı bir fitne..aklin ve kalbin raybi ve raybi bir beladir. Bu fitne ve bela harbin ve sulhun içindeki imtihan ve musabaka nedeniyledir. Savaş ve bariş icindeki bu sınav ve yarış.. bizim bilgisizligimiz.. yoksullugumuz ve bölünmuşlugumuz ile güçleşmekte ve zorlanmaktadir. Büyük bir olasılıklı dediklerimden fazla bir şey anlamayacaksınız.. çünkü anlatımım çok yoğun damıtılmış kavram ve temelli terim içermektedir. Oysa günlük dilin düz yazısıyla HAZIR açık ve seçik SEHİL yani ANLAŞILIR anlatımlarla yazarlar ve hocalar okuyucularını ve öğrencilerini DÜŞÜNME zahmetinden korumakta ve zihinlerini tembelliğe alıştırmaktadırlar. Özgün ve yeni çözüm ve çareler aranmamakta ve netice bulunmamaktadır. Hakikatı arama ve bulma ve böylece konuyu halletmek gayesinden ve sorunu çözmek maksadınından ziyade inandığı ve beğendiği görüş ve tutumları başkalarının da benimsemesine yol açacak tarzda savlarını dizmekte ve kanıtlarını sıralamaktadırlar. Saygılarimla. Osmanziya 23.04.2023 Oguz sert paylasimi Bismillâh . 1) Ben, 2015 yılı başlarında şu belgeseli izleyene kadar, sıradan bir vatandaş idim. Din konusunda herhangi bir iddiam ve bilgim yoktu. Her vatandaş gibi Din’i Din Adamlarına bırakmıştım. Öyle ya herkes Din Adamı olmak Profesör olmak zorunda değildi, herkesin Doktor olmak zorunda olmadığı gibi. Birileri bizim yerimize bu işi zaten yapmış ve yapmakta idi. Din Adamlarından kimsenin, Allah’ı, Allah’ın Rasülleriyle gönderdiği Kitap’larını inkar edenin olmadığına/olamayacağına göre, gerisi pek de önemli değildi, ayrıntı ve teferruat idi: . Youtube Adresi: https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=hTh-TwE2h7c&t . Alternatif Adres: https://archive.org/details/saidnursigercegi_HD . 2) Fakat bu belgeseli izlememden sonra bu belgesel akabinde korkunç bir şaşkınlık ve hayret yaşadım. 10 senedir derslerini dinlediğim, dünyada bir hırka edinmeyecek kadar zahit, bütün ömrünü zindanlarda geçirecek kadar kahraman bir mücahit, kitapları 40-50 dile çevrilip aşk ile okunan binleri imana getiren bir İslam alimi gözümde bir anda FETÖ olmuştu. Kendi gözümün açılmasına ve cübbeli sarıklı sahtekar bir şeytanın bana açık olmasına bir yandan sevindim, bir yandan da 100 binler milyonların nasıl oluyor da kolayca kandırılıp istismar ediliyor, din konusunda bu kadar aldatılıyor oluşumuza üzüldüm. . 3) Bu belgesel akabinde Saidi Nursi’nin; “ben Mehdî değilim fakat ben Resulüm, Mehdî benim talebelerim içinden çıkacak, Peygamber değilim ama bana kitap verildi. Benim geleceğimi şu 33 tane Kur’an Ayet’i müjdeliyor. Risale-i Nur Kur’an’ın geldiği yerden aldım. Ben Risale-i Nur-u kendi isteğim ile yazmıyorum bana yazdırılıyor. Falanca yer bir kaz kez yazdırılmış bende sonradan fark ettim ve bende hayret ettim. Falanca yeri yarım kaldı bende anlamadım niye yarım kaldı, niye halen devamı gelmedi. Muhammed as’a Kur’an verildiği gibi Ali as’a da bir kaç sayfalık kitap verildi. Benim geleceğimi Muhammed as ve Ali as müjdeledi. Falanca kitabımın ismini Ali as koydu. Ben Allah ile birlikte şeyhlere de dua eder ve yalvarırım, hatta haşa Allah’ın ol der oldurur dairesi başkanı Gavs Abdülkadir Geylani ye de dua eder yalvarırdım binlerce kez yalvarırdım ve o da benim işimi hemen hallederdi. Risale-i Nur un manevi şahsiyeti her 3 gavstan da büyük olup Ferit Teklik (ilah) makamındadır. Bir sürü alavere dalavere yaptım ama yine de ebced cifir tutmadı az bir sayı farkı kaldı ama aklınıza kötü bir şey gelmesin o eksik kalan fark mübarek farktır...vsvs. gibi ancak bir manyağın veya bir hastanın veya bir projenin diyebileceği şeyler dediğine Risalei Nur kitabının sayfalarıyla şahit oldum. . 4) Daha hangi sebeplerden bilmiyorum kendimi harıl harıl dikkatli dikkatli Kur-an Meali dinlerken, Kur-an araştırırken, hayret ettiği öğrendiği yerlerin Tefsirlerini araştırırken buldum. . 5) Baştan başladığım bu Kur-an Meali Tefsiri araştırarak dinleme olayımda Enam Suresi 145. Ayet-i Kerim’e geldiğimde Saidi Nursi’yi de unuttum. . 6) Çünkü gözlerimin içine bakan Enam Suresi 145. Ayet; Saidi Nursi’yi bir kenara koy, koskoca mezhep imamları seni Nahl 116 ile “Allah’a iftira atan biri durumunda bırakıyor”, diğer din adamlarını bırak en büyükleri Kur-an’daki en net Ayetleri çiğniyor çiğnetiyor, en büyükleri İslam’ın en önemli konularında Helallerinde Haramlarında kaos oluşturuyor, onlarca yüzlerce binlerce konuda birinin Helal dediğine bir diğeri Haram diyor/dedirtiyor, diyordu: . 7) ENAM SURESİ 145. AYET-İ KERİM VE MEZHEP İMAMLARINI VATANDAŞI DÜŞÜRDÜĞÜ DURUM İLE İLGİLİ BAZI AYETLER: . Şura 21: Yoksa , Allah'ın izin vermediği şeyleri kendileri için dinin koyduğu şer'i bir kural haline getiren (Allah'a) ortak yaptıkları birileri mi var? Eğer konulmuş erteleme sözü olmasaydı, haklarında hüküm hemen infaz edilirdi: şu kesin ki, zalimleri (ahirette) can yakıcı bir azap beklemektedir. Tahrim 1: Ey Nebi! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? (hemen tevbe et) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Yunus 59: De ki: “Allah’ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız rızıklar hakkında ne dersiniz?” De ki: “Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz? Nahl 116: Dillerinizin uydurduğu kulaktan duyma yalan yanlış bilgilerlere dayanarak, “Bu helâldir, şu da haramdır” demeyin! Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler. Enam 145: (La-İlla): Ey Muhammed De ki; bana vahyedilenlerin içerisinde (La) hiç haram bulamıyorum, (illa) sadece yalnızca şunlar hariç 1-Domuz eti, 2-Akıtılmış kan, 3-Leş ve 4-Allah’tan başka bir sahte ilah adına/ismine kesilmiş herhangi bir hayvan. (La-İlla takısına ve hayvan türü olarak domuzdan başka hiç bir hayvanın haram edilmediğine dikkat ediniz) Bakara 173: (innema): Allah size yalnızca ve sadece şunları haram kıldı: 1-Domuz eti, 2-Akıtılmış kan, 3-Leş ve 4-Allah’tan başka bir sahte ilah adına/ismine kesilmiş herhangi bir hayvan. (Ayetin innema ile başlıyor olmasına dikkat ediniz) Nahl 115: (innema): Allah size yalnızca ve sadece şunları haram kıldı: 1-Domuz eti, 2-Akıtılmış kan, 3-Leş ve 4-Allah’tan başka bir sahte ilah adına/ismine kesilmiş herhangi bir hayvan. (Ayetin innema ile başlıyor olmasına dikkat ediniz) Hac 30: (Çok basit bir genelleme): Haramlığı size “”okunanların (bildirilenlerin) sayılanların”” “”dışında”” ki; “”bütün hayvanlar size helâl kılındı.”” Maide 1: (Çok basit bir genelleme): Haramlığı size “”okunanların (bildirilenlerin) sayılanların”” “”dışında”” ki; “”bütün hayvanlar size helâl kılındı.”” Enam 148: Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” Enam 150: Ey Muhammed De ki: "Haydi, Allah'ın bütün bunları haram kıldığına tanıklık eden şahitlerinizi getirin bakalım!" Eğer onlar tanıklık ederlerse “”sakın”” onlarla birlikte tanıklık/şahitlik etme ve ayetlerimiz yalanlayanların ve ahirete inanmayacakların keyfi düşüncelerine uyma! Zira onlar, Rablerine eş/ortak/şerik tutmaktalar. . 7) Zihnimde, en büyük mezhepler Kur-an’da ki en Kesin Ayetler ile çatışınca, bu mezheplerin delil olarak en sahih olduklarını öne sürdükleri hadisler de en Kesin Ayetlerle çatışıyor durumu hasıl oldu. . Bu aşamada zihnimdeki soruların cevabını bulma konusunda az Hadisçi çok Kur-an’cı yada Kur-an Merkezci denebilecek Prf. Bayraktar Bayraklı Mustafa İslamoğlu Prf. Mehmet Okuyan Prf. Abdulaziz Bayındır gibilerinden, bunlar gibi hadisçi olmasa da ama Edip Yüksel kadar Hadis konusunda net olamayan Prf. Caner Taslaman, Emre Dorman ve Prf. Zeki Bayraktar gibi isimlerden ve Hadis ve Mezhep konusunda net duruşuyla gerçekten benim ufkumu açan Edip Yüksel videolarından çok istifade ettim. . 9) En net Ayetlerde bile Kur-an ile çatışan bu Mezhepleri ve Hadisleri ne yapacağız konusunda Edip Yüksel dışındakiler tutarlı bir şey söylemiyordu. . 10) Edip Yüksel’in tesettür ve benzeri konularındaki saçmalıklarını mazur görsem bile bıçaklanıp öldürülen arkadaşı Reşat Halife’nin Rasül-Peygamberlik iddiasını kabul etmek, Saidi Nursi’den hatırladığım ebced cifir ile Kur-an’dan iki Ayeti Tevbe Suresinin son iki Ayetini yok saymak Kur-an’dan saymamak manyaklıkta Saidi Nursi’den kalır yanı yoktu. . 11) Ben kendi yolumu Kur-an ile kendim çizmiştim. A) Gavs-Hızır-Velayet yardımcı Tanrı inancı ve Muhammed as’dan başka Allah’ın seçilmiş kulu inancı ile benim için tüm Sünni ve Şia veya Selefi tarikatlar İslam Dairesi dışına çıkmıştı çoktan, B) Helallerde haramlarda çelişkiye düşmek ve Allah’dan başka helal haram edici iddiası ile tüm meshepler ve diyanetin hiçbir meşruiyeti kalmamıştı, C) Mezhepleri eleştirme cüretinde bulunabilen M.İslamoğlu, A.Bayındır, M.Okuyan, B.Bayraklı, C.Taslaman, Z.Bayraktar vs. Kur-an merkezli düşünebilenler mezheplerin meşruiyeti ve rivayet hadislerinin tümünün meşruiyeti konusunda çelişkili ve tutarsız idiler, Mezhepler ve Rivayetler ve Hadisler konusunda gerçekten tutarlı olan Edip Yüksel ise ebced cifir Reşat Halife ve Tevbe Suresinin son iki ayeti konusunda ise kabul edilemez bir sapkındı. . 12) Konuştuklarım bana senin gibi düşünen dünya da başka kimse var mı? Diye soruyorlardı. Ben de bilmiyorum diyordum. Sonra 2021 başlarında youtube de Ramazan Demir ile karşılaştım. Tam benim gibi düşünen biriyle karşılaşmak beni çok sevindirdi. Fakat Ramazan Demir öyle bir konudan bahsediyor du ki; ben Saidi Nursi’yi de Enam 145 konusunu da ve diğer konuları da unuttum. Düşünsenize tüm mezhepleri tarikatları hadisleri rivayetleri Kur-an’dan başka bütün kitapları çöpe atıyorsunuz Din Adamlarından yine kurtulamıyorsunuz. Meğer şeytanlar ve din adamları Kur-an’ın orijinal metini ile oynamak ile, tahrifat konusunda tarikatlara ve mezheplere pek bir şey bırakmamışlar: …………………………………………… NEVCUT ELİMİZDEKİ ASIM KIRAATİNDE Kİ VAHİM BİR HATAYA VE BU HATANIN EL YAZMASI NOKTASIZ VE HAREKESİZ KUR'AN İLE NASIL DÜZELTİLDİĞİNE DAİR KESKİN BİR ÖRNEK: Mevcut meallerin hemen hepsi Zümer 53.ayete şu aşağıdaki meale benzer mealler vermişlerdir (Zümer 39/53) قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًاۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ Onlara şu sözü söyle: “Ey kendilerini aşırı davranışlara sürüklemiş Allah kulları![1*] Allah’ın merhametinden (ikramından) umut kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. O, hem bağışlar hem de ikramda bulunur SV MEALİ Bu meal yazarlarının en başa koydukları """Onlara şu sözü söyle""" şeklinde anlam verilebilecek bir kelime veya cümle ayetin metninde bulunmamaktadır. Ayetin mealine koyulan bu ilaveler, ayetin mealine sadık kalınması durumunda ortaya çıkan ve facia denilebilecek anlamlardan dolayıdır. Bu meal yazarlarının ayete ekledikleri "ONLARA ŞU SÖZÜ" şeklindeki ilaveyi kaldırdığımızda şöyle bir meal çıkmaktadır DEKİ, EY KENDİ NEFSİNİ İSRAF ETMİŞ BENİM KULLARIM, ALLAHIN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİN Asım b. behdele kıraatinde geçen ""قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ""" bu cümlenin en başındaki İBADİYE (benim kullarım) ifadesi Allah'ın söylediği bir söz değil, resulün söylemesi gereken bir söz olmaktadır. Yani "benim kullarım" diyen Allah değil Resul olmaktadır Üstelik resule insanlar için BENİM KULLARIM denmesi Allah tarafından emredilmiş olmaktadır Bu durumu fark eden müelliflerin hemen hepsi, yukarıdaki SV MEALİ yazarlarının yaptığı gibi ayetin metnine ayette olmayan kelimeler ekleyerek Asım b. Behdele kıraatini kurtarmaya çalışmışlardır. Oysa bu meal yazarları ayetin mealinde ortaya çıkacak bu facia durumu kurtarmak için ayete, ayette olmayan kelimeler ekleyeceklerine Kur'an'ın orjinal metnine yani noktasız ve harekesiz haline baksalardı çözümün çok kolay olduğunu, Asım b. Behdele'nin eklediği harflerin ne kadar köksüz olduğunu görürlerdi Asım b. Behdele kıraatinde قُلْ يَا عِبَادِيَ şeklinde geçen cümle noktasız ve harekesiz metinde şu şekilde geçmektedir: Resim 1 bu yazım biçimi benim baktığım (30 kadar) el yazmalarının tamamında aynıdır; (Diğer resimler) kelimelere dikkat edilince Asım kıraatinde يَا şeklinde yazılan bir kelime olmadığı görülmektedir. عِبَادِيَ bu kelimesi ise başında bir işaret fazlasıyla geçmektedir. Bu işareti gören Asım b. Behdele (kör adam nasıl gördüyse) baştaki işareti ayırmış, altına iki nokta koyarak onu YA harfine çevirmiş ve bir ELİF ekleyerek onu nida harfi haline getirmiştir... Getirmesine getirmiştir ama ortaya öyle facia bir cümle çıkmıştır ki, Allah bizzat kendi resulüne muhataplarına "EY KULLARIM" demeyi emretmiş olmaktadır OYSA; eğer noktasız ve harekesiz metne sadık kalınsaydı ve el yazmasında geçen kelimedeki işaretlerden biri ayrılıp ona da elif eklenerek NİDA harfine çevrilmemiş olsaydı, noktalara hiç dokunmasak o kelimeyi بِعِبَادِىَ harekelemek mümkün olurdu. Bu durumda ayet şöyle olurdu ve hiç bir anlam kargaşası oluşturmazdı KENDİ NEFİSLERİNİ İSRAF EDEN KULLARIMA "ALLAH'IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİN" DE Ortaya çıkan anlam kargaşasının Asım b. Behdele kıratinden (meal demek daha doğru) kaynaklandığını sorgulamayan meal ve tefsir yazarları, bu sorgulamayaı yapmaktansa Allah'ın ayetine kelimeler sokuşturmayı daha uygun görmüşlerdir Asımın hangi gerekçelerle el yazmalarında bitişik olan kelimenin ilk harfini ayırdığını, hangi gerekçeyle ayırdığı işareti YA harfi olacak şekilde noktaladığını ve hangi gerekçeyle o YA harfine bir ELİF eklediğini sorgulamayanların, nasıl bir Kuran anlayışına sahip oldukları meallerine ekledikleri ayette olmayan kelimelerden anlaşılmaktadır el yazması """PARİS, BİBLİOTHEGUE NATİONALE DE FRANCE, ARABE 336""" kayıtlı nüshadan alınmıştır. BERLİN DEVLET KÜTÜPHANESİ; WETZSTEİN II 1913 /AHLWARDT 305) ....NÜSHASI .....(ramazan demir den alıntıdır)... www.tuvavadisi.org .. El Yazması Kur-an'lar Şurada: https://disk.yandex.com.tr/d/osbyeZDA3GoA8w?w=1 .. (Not:hurufu mukatta diye bildiğimiz yazı karakterlerine Hurufu mukatta yani kesik harf demek bile hatadır; çünkü bu karakterler bize Hicr 1'de işaret-Ayet-harf-karakter olarak öğretilmektedir) (Not 2: Kur-an’ın belirli temel yazı karakterleri (yani hurufu mukattanın) sayısının 14 olmadığı 15-16-17 olabileceği konusu el yazması eserler üzerinden ve yemin vav’ların da olduğu gibi bu vav’ın hurufu mukatta mı yoksa kelimeye dahilmi olduğu Tarık Suresinin ilk kelimesinde olduğu gibi konular netleştirme çalışmaları devam etmektedir. Sonuç için www.tuvavadisi.org sitesini takip edebilirsiniz. ) ........... Bismillah… . 2015 yılı başlarında öğrendiğim Enam Suresi 145. Ayet-i Kerim, inanç dünyama bir ışık olmuş, O ışık sayesinde zihnimdeki; tüm cemaatlerin, tüm hiziplerin, tüm dini örgüt ve akımların, tüm tarikatların, tüm mezheplerin, tüm rivayet hadislerinin, hatta kendilerine yalınız Kur-an’cıyız diyen tüm ebcedci cifirci 19 cuların ve de rivayet hadislerini toptan süpürüp atamayız diyen tüm Kur-an Merkezcilerin, yani tüm dini kurum kuruluş ve kişilerin üzerini çizip hepsinden kurtulmuş, artık Allah ile aramda hiçbir “aracı” kalmadı derken; . 2021 yılı başlarında Allah razı olsun, Ramazan Demir’in uyarısı ile Allah ile aramda kalmış Kıraat İmamlarını fark ettim. İnşeAllah, yalnız Hurufu Mukatta (yani, temel Kur-an yazı karakterleri) ile yazılmış Noktasız ve Harekesiz El Yazması Kur-an’ları kendi başıma okuyup anlayabildiğim gün bu İmamlardan da kurtulmuş olacağım. . Tüm Yahudilik ve Hristiyanlık Tarikatları, Mezhepleri ve Cemaatleri ’inde olduğu gibi; İslam adına oluşturulmuş tüm Cemaatler, Tarikatlar, Hizipler, Ekoller, Akımlar, Örgütler, Mezhepler vs. hepsi birer sapmadır. . Hurufu Mukatta Ayetlerinin (yani, temel Kur-an yazı karakterlerini ortaya koyan Ayetlerin) işlevselliğini, Kur-an’a nokta ve Hareke ekleyerek iptal etmeye hiçbir kimsenin hakkı ve haddi yoktur. . Kur-an’ın orijinal metni üzerine konulmuş hiçbir noktanın hiçbir harekenin hiçbir geçerliliği yoktur. . Kur-an’ı Kerim; tıpkı sahabe döneminde olduğu gibi, tıpkı ilk el yazması Kur-an nüshalarında olduğu gibi sadece ve yalnızca Hurufu Mukatta (yani, temel Kur-an yazı karakterleri) kullanılarak yazılmalı ve kendine ait kendisinin belirlediği gramer kuralları ile okunmalı kıraat edilmelidir. . Kur-an’ı tefsir-tafsil ederken yani anlarken, İsrailiyat, Rivayet, heva, heves ve zan gibi hiçbir insani unsur karıştırılmadan anlamalı, Ayetleri ancak Ayetler açıklar (Hud 1-2) Kur-an düsturu, Kur-an’ı yalnız Allah diğer Kur-an Ayetleri ile açıklar tefsir tafsil eder düsturu asla çiğnenmemelidir. ........ Müjjdeee ! Müjjdeee ! Müjjdeee ! HURUFU MUKATTA ŞİFRESİ ÇÖZÜLDÜ !!! . Hurufu Mukatta harflerinin karakter yani harf sayısı sabit sayıda (14?-17?) adet. El Yazması ilk Kur-an'lar'da sadece bu sabit sayıdaki (14?-17?) adet yazı karakterleri harfler kullanılarak yazıldı. Hicr Suresi 1. Ayet zaten; Hurufu Mukatta harflerine "işte bu ayetler-şekiller-işaretler-karakterler; Kur'an'ın şekilleridir- işaretleridir- ayetleridir-alfabesidir" demekle Kur-an güvenlik amacıyla kendisini oluşturan alfabeyi tanıtıyor, öğretiyor, ortaya koyuyor ki, kimse harf -karakter-yazı değiştirmesin.. olay sadece bu. ! Kur'an yazımında tıpkı ilk sahabeler gibi bize tanıtılan gösterilen öğretilen sadece ve yalnızca bu karakterler kullanılması gerekiyordu. Yeni yazı karakteri üretme, çoğaltma, harekeleme ve noktalama gibi şeylerin asla yapılmaması gerekiyordu. Çünkü bunu yapan insan ister istemez insani kusurlarını Kur-an’a katkı yapmakta idi. Ama maalesef yapıldı ve ortaya birbirinden farklı 20 civarında KUR-AN zannedilen Kıraatler çıktı. İşe ümmet maalesef bu kuralı çiğnediği günden beri, bu Hurufu Mukatta ayetlerine-işaretlerine-yazı karakterlerine bön bön bakıyor ve bu harflere alfabeye uzaylı muamelesi yapmakta, bir sürü şifre tılsım gibi senaryolar üretmekte… ............. 1. İHANET veyahut CEHALET: Kur-an'ı Kerim'in ısrarla kendi kendisinin o kadar Ayet ile Sure ile kaç harften kaç yazı karakterinden oluştuğunu, HURUFU MUKATTA ile ortaya koymuş olmasına rağmen; salağa yatıp, Hurufu Mukatta yazı karakteri adedi haricinde, dışında Kur-an'ı yazmak, yani, Kur'an'a harekeler ve noktalar karakterler eklemektir. 2. İHANET veyahut CEHALET: İlk cinayeti işledikten sonra kendi insanî kusurlarını da işin içine katarak, en temel gramer kurallarına da ihanet ederek oluşturduğu 20 kadar bu yeni metinlere, "Kur'an işte bunlardır" mualemesi yapmaktır. 3. İHANET veyahut CEHALET: İse; (hâşâ) Allah'ın elinden Kur-an'ı tefsir tafsil etme yetkisini alarak, (Hud Suresi 1-2) Kur-an'ı kendi Ayetlerinden den başka, Tabiattaki Ayetlerden başka şeylerle tefsir tafsil etmeye, yani, Kur'an'ı; İsrailiyat ile Rivayet ile hikayeler ile masallar ile veya Kendi nefsani arzu ve zanları ile tefsir tafsil etmeye kalkışmaktır. DOĞRU OLAN, OLMASI GEREKEN ŞEY İSE ŞUDUR: 1) İlk sahabeler gibi, ilk eski el yazması Kur'an-ı Kerim'ler de olduğu gibi; Kur'an'ı yalnızca ve sadece, Hurufu Mukattanın ortaya koyduğu, öğrettiği, belirttiği harflerle, yazı karakterleri ile yazmak ve bu karakterlerin kendisine has gramer okuma kuralları ile okumaktır, yani; Okuma kurallarında Hurufu Mukattanın belirlediği kuralları ve gramer esaslarını asla ve kat’a ihlal etmemektir. 2) Hud Suresi Ayet 1-2 deki olduğu gibi; Kur-an'ı sadece Allah açıklar, bir Ayeti ancak ve sadece başka bir Ayet Açıklayabilir kuralları gereği, Kur-an'ı anlama işinin içine asla ve kat'a, İsrailiyatı Rivayeti ve Kendi nefsani arzu ve zanlarını aslam karıştırmama, Kur-an’ı sadece ve sadece Kur-an ile anlamak, tabiat ayetleri ile anlamak, tafsil tefsir etmek’tir. ............... HURUFU MUKATTA İŞLEVSİZ BIRAKILAMAZ !: Her Milletin, her bir dönemde kullanmış olduğu alfabe; hem harf karakter sayısı adeti olarak sabit belirli sayıda'dır, hem de bu alfabenin şekli karakterleri belirli bilinen karakterler'dir. (Örneğin Osmanlıca da 34, Şimdiki Latince Türkçe yazdığımız yazıda 29, Kazakçada 31, Eski Arap yani Kur'an alfabesi 14-17(!), günümüz Arap alfabesi 28-29 harften-karakterden oluşur.) Her millet belli sayıda ki alfabesini belli şekillerle yazar ve kendine özgü kuralları ile okur. İşte Bunun gibi, Muhammed as döneminde Kur'an karakter olarak da sayı-adet olarak da, belli bilinen sabit sayıdaki karakterlerle yazıldı. (14-17 (!) Adet) Okunurken bu karakter sayısının kendine has kuralları ile okundu. Sadece Kur'an metni değil herhangi bir metnin güvenliği gündeme geldiğinde bu metni oluşturan harflerin şeklinin ve şekil sayısının değişip değişmediği gündeme gelir. İşte orijinalde 14-17! olan Kur'an alfabe sayısını herhangi bir bahane ile 28-29 'a veya başka bir sayıya çıkarmak ve düşürmek orijinal okuma ve yazma kuralları ile oynamak olacaktır. İşte Allah'u Teâlâ bize Hurufu Mukatta harfleri ile, Kur'an-ı oluşturan harflerin adetini sayısını ve şeklini öğretmiş olur ki, kimse bir harf dâhi Kur'an'a ekleme yapmasın. Biz sadece bu karakterler ile alfabe ile Kur'an okuyalım ve Kur'an yazalım. Kuran'da kapalılık şifrelik bir durum yoktur. Aksine Hurufu mukattanın işlevi bu kadar net açık ve ortadadır. İşte Kur'an'a sonradan eklenen noktalama ve harekeleme işlemleri asla ve kat'a masum olamaz çünkü; yapılan bu iş en başta Hurufu Mukatta'yı işlevsiz bırakmaktadır. İkincisi işin içine beşeri işlev-katkı-kusur girmektedir. Noktasız ve Harekesiz metin kıraat edilirken çok esnek bir okuma yelpazesi sunar bu doğrudur. Noktasız ve harekesiz bir metni temiz bir zihin okumuyor ise özellikle İsrailiyat'ın ve Rivayetler'in etkisinde kalmış ve kendi aklını zannı nı da nereye koyacağını bilmiyorsa, gramer kurallarına riayet etmek gibi herhangi bir ilke sahibi de değilse, Mevcut Asım kıraatının Zümer 53 de yaptığı gibi, Müslümanları Allah yerine Muhammed'e kulluğa emretmesi gibi, çok absürt ve sapık kıraat elde edilebilir bu doğrudur, fakat herhangi bir kıraate okumaya Kur'an budur demek cahillik değilse ihanettir. Günümüzde 20 değişik kiraatın hangisine hangi yüzle Kur'an işte budur diyeceksiniz. O hâlde Kur'an tıpkı Muhammed (as)'ın, yani ilk asır da olduğu gibi, tıpkı müzelerde el yazmalarında olduğu gibi; hurufu mukatta ile ortaya konan belirli sabit sayıdaki harf karakterleri ile yazılıp basılmalı, insanlara bu sabit sayıdaki bu metinlerin gramer kuralları ile nasıl okunup anlaşılacağı öğretilmelidir ama asla ve kat'a; herhangi birinin okuyuş kıraati dayatılmamalıdır. Aksi halde herhangi birinin kim olursa olsun yapacağı kıraat Kur'an'ın yani Allah'ın önüne geçmiş olur. ........... LÜTFEN BİZİ DOĞRU ANLAYIN: 1) Biz asla Kur-an’ı Kerim tahrif olmuş geçmiş olsun hemşerim demiyoruz. Aksine Kur'an hurufu mukatta ile korunmuştur diyoruz. Hurufu mukatta; anlamsız bir şifre değil aksine, Kur'an metnin de kullanılması gereken karakter şeklini, sayısını ve metin okuma kurallarını belirleyerek, harekelemeyi ve noktalamayı reddeden bir Kur'an güvenliği unsurudur diyoruz. 2) Biz de, sizin gibi ve herkes gibi Kur-an’ı Kerim’in ilk halinin noktasız ve harekesiz olduğuna inanıyoruz. 3) Her ne kadar, Arap olmayanlar Kur-an’ı Kerim’i anlamadan da olsa, telaffuz edebilsinler ve Arap olanlarda, farklı/yanlış şekilde okumasın diye iyi niyetle, Kur-an’ı Kerim'e noktalama ve harekeleme yapılmış olsa da; 4) Bunu Muhammed as. ve 4 Halife akıl edemedi mi ki? Bunu yapmak için Muhammed as’dan veya 4 Halife den izin aldınız mı? Size bunun için kim izin verdi? Yaptığınız işin faydalarının yanında zararlarını da hiç düşündünüz mü? Diyoruz. 5) Şimdi millet sizin harekeleme ve noktalama hatalarınızı Kur-an’ın hataları zannediyor, 6) Bir Müslüman olarak kıraatinizi okursunuz geçersiniz, ama, okuduğunuz Kıraate Kur-an’ı Kerim budur diyemezsiniz, o zaman herkes kendi kıraatine Kur-an budur derse ortaya kaç tane Kur-an çıkar, şimdi ümmetin elinde 20 tane Kıraat çeşidi var ve her kes elindekine Kur-an diyor, onda gördüğü hataları Kur-an’a mal ediyor. Diyoruz. 7) Hayır hemşerim ne Asımın kıraati Kur-an’dır, ne de diğerlerinin kıraati Kur-an’dır, ne senin ne de benim kıraatim Kur-an’dır. Adı üzerinde kıraatlerden bir kıraattir, Kur-an’ın kendisi değildir, Kur-an’ın kendisi şu an depolarda ve müzelerde çürüyen Noktasız ve Harekesiz Metin’dir. Diyoruz. 9) Meal ve Tefsir yazanlar, bu olayı göz önüne alsın, kıraatleri veya kıraatlerden birini değil, ilk harekesiz ve noktasız müzelerde depolarda duran orjinal metni baz alsın, diyoruz. 10) Yanlış mı diyoruz…?? .. Kur-an'n noktasız ve harekesiz orijinal metnin yerine ikame edilen Asım Kıraatinin ve diğer din adamlarının kıraatlerinin, Zümer Suresi 53. Ayet örneğinde, Celaleddin Rumi Serdar Tuncer ve Ömer Tuğrul'u nasıl saptırdığını, nasıl (HAŞA) Allah'tan başkasına kulluğu ibadeti emrettiğine dair keskin bir örnek: https://youtu.be/yoMm68i1wc8 Ziya Ketme Elinize emeğinize sağlik Hayırlı bayramlar Bilgilendirdiğiniz için Islamin propagandasindan ziyade çağımizin sorunlarinin çözumune.. sorunun kendisini ve aslinin tespitine.. yönelmek daha yerindedir. Çünku sorunu saptayamamişsaniz çözumu bulamazsiniz. Bilinenlerdeki bilinmeyen olan SORU elde edilmemişse bilinmeyenlerdeku bilenen YANIT'a erişemezsiniz. Bence sorun Islamlik degil.. INSANLIK.. islamlik boyle lafta kaldi ve bitti.. kendisi uygulama bulunmuyor ve yurutmede gorunmuyor. Eger insanlikta biter ve giderse islama donme şansimiz kalmayacak. Çunku islamlik insanligin buyugudur. Hatta bir müjde vereyim. Insanlikla islamlik arasinda gorunmeyen bir benzerlik bulunuyor. Bu yuzden sadece haml ve hukumlerinizdeki samimiyet ve ciddiyet ile iyiligi insaniyete cevirebildiginiz gibi.. talep ve arzularinizdaki guzelligi ancak safiyet ve halisiyet ile islamiyete donuşturebilirsiniz. Bununla beraber kizbsiz ve kufursuz samimi ve ciddi bir yaşanti kolay olmadigi gibi hatasiz ve sinasiz safi ve halis davraniş zordur. Çunku ruhun ve nefsin zayg ve laybı bir fitne..aklin ve kalbin raybi ve raybi bir beladir. Bu fitne ve bela harbin ve sulhun içindeki imtihan ve musabaka nedeniyledir. Savaş ve bariş icindeki bu sınav ve yarış.. bizim bilgisizligimiz.. yoksullugumuz ve bölünmuşlugumuz ile güçleşmekte ve zorlanmaktadir. Saygılarimla. Osmanziya ESAS SORUN Haklısınız.. bilim son üç yüz sene içinde kuramları ve kurumları ile.. hipotetik dedüksiyon ile yürüyen adımlarının başarılarıyla felsefe ve din nazarında tartışmasız hakemdir. Bundan 2300 sene önce Aristo, Organon yapıtıyla Ana-kara'dan ayrılan günlük dilin mantığını tedvin ettiği gibi 400 sene öncede Descartes de Metod Üzerine Konuşmasıyla.. analitik düzlemin matematiksel kullanımı ile de çağdaş bilimsel bilgiyi başlatmıştır. Bu gün gelinen noktada günlük dilin ve bilimsel bilginin üstündeki çok yönlü ve yanlı konular ve sorunlarda henüz felsefe ve din arasında ortak bir platform ortaya konulamamıştır. Çünkü felsefenin sorusunun "mantık"ının ve dinin yanıtının "matematik"inin henüz çıkartılmamıştır. Cüz’i alanlarda SIDK metoduyla kesin-kes BİLİM, külli alanlarda ŞÜPHE yöntemiyle kuşku-suz DİN.. elde etmek olası değil iken.. Tanrı tanımazlıklarıyla bilim dinleştirenler ve Tanrı tanıksızlıklarıyla dini ideolojileştirenler.. bu sahte amaçlarına ulaşmak için eleştirisiz bir ortam için retorik ve diyalektiği kötü ve kötüye kullanarak karşıtlarını algı operasyonlarıyla diskalifiye etmek istemektedirler. Bizi giderek doğaya yabancılaştıran TEKNOLOJİNİN.. insanı insandan daha fazla uzaklaştıran yeşil, mavi ve kızıl İDEOLOJİNİN.. kökeninde, teknoloji ve ideolojinin çıkarlarını ve yararlarını tekelinde toplayan küresel efendilerin bu kirli operasyonu sürdürmeleri yatmaktadır. Bu bakımdan dil ve dil ile emek ve özgürlük gibi ortak insanı değerleri partilere paravana ve ideolojilere paratoner edildiğini de unutmamak lazımdır. Hüdai Çakmak dedi: BOZULUP KURULAN EVREN MODELİ Yüz sene öncesine kadar evren termodinamiğin birinci kanunu ile açıkça çelişmesine rağmen ezelden gelip ebede giden bir sonsuzluk olarak tanımlanıyordu. Yanlış olduğu bilinmesine rağmen bilimsel olduklarını iddia eden ateist dünyasından itiraz eden çıkmadı. Çıkmadı çünkü ezelden gelip ebede giden evren saçmalığı işlerine geliyordu. Gününüzde de aynı sakat mantık devam ediyor. Ateist inançlarına uygun pek çok saçmalık bilimsel gerçek kabul ediliyor. Bilim bu saçmalıklar temelinde kurgulanıyor. Evrenin bir yaratık olduğunu keşfi ateizm çökerten darbelerden biridir. Ateist inançlara güdümlü bir teori olmasına rağmen başka teori olmadığı için bilimsel gerçek kabul edilen Big Bang'e göre evren bir enerji zerresinin patlaması ile başlamıştır. Teori patladı der geçer ama patlayan enerji zerresinin kaynağı konusunda bilgi vermez. Teori için yaşamsal olan bu konu kurulup bozulan evren modeli denilen bir ucube teori ile geçiştirilmeye çalışılır. Bu ucube teoriye göre evren her yirmi dört milyar yılda bir içe doğru çökmekte, madde enerji zerresine dönüşmekte sonra yeniden patlamaktadır. Bu öngörü ateizmin temeli olan ezelden gelip ebede giden evren modelinin bir başka versiyonudur. Bir bakıma boyanmış; allanıp pullanmıştır ama eşek yine aynı eşektir. Aynı şeyi allayıp pullayarak, farklı kelimelerle deyimlerle süsleyerek farklı şeylermiş gibi öne sürme ateist taktiklerinden biridir. Big bang teorisinin önünde patladı denilen enerji zerresinin kaynağı nedir sorusu aşılamaz bir engel gibi duruyor ve teoriyi temelsiz yapıyor.. Dedim ki Teşekkür ederim.. aynen haklısınız.. Şu da var ki; belirli konular.. olası konular.. görecel konular.. salt konular.. kocaman bir TORBA teşkil eder.. herkesi içinde kendi beğendiği boncuğu alır. Ya da şöyle diyelim halk ağzıyla.. akılları toplayıp sermişler herkes kendi aklını seçim almış.. bu sadece akıl için değil ayakkabı içinde geçerlidir.. herkes kendi ayakkabısını giyer. Osmanziya Dedi ki: Bilim yapmak ayakkabı seçmeye benzemez. Kuralları ilkeleri vardır. Gözlem ve deneylerle sınama ve kanıt ister. Ayakkabını özgürce seç uygun olanı giy git.. Ama bilim yapmak istiyorsan kurallarına uymanız gerekir.. Dedim ki: Haklısınız.. bilim son üç yüz sene içinde kuramları ve kurumları ile.. hipotetik dedüksiyon ile yürüyen adımlarının başarılarıyla felsefe ve din nazarında tartışmasız hakemdir. Bundan 2300 sene önce Aristo, Organon yapıtıyla Ana-kara'dan ayrılan günlük dilin mantığını tedvin ettiği gibi 400 sene öncede Descartes de Metod Üzerine Konuşmasıyla.. analitik düzlemin matematiksel kullanımı ile de çağdaş bilimsel bilgiyi başlatmıştır. Bu gün gelinen noktada günlük dilin ve bilimsel bilginin üstündeki çok yönlü ve yanlı konular ve sorunlarda henüz felsefe ve din arasında ortak bir platform ortaya konulamamıştır. Çünkü felsefenin sorusunun "mantık"ının ve dinin yanıtının "matematik"inin henüz çıkartılmamıştır. Cüz’i alanlarda SIDK metoduyla kesin-kes BİLİM, külli alanlarda ŞÜPHE yöntemiyle kuşku-suz DİN.. elde etmek olası değil iken.. Tanrı tanımazlıklarıyla bilim dinleştirenler ve Tanrı tanıksızlıklarıyla dini ideolojileştirenler.. bu sahte amaçlarına ulaşmak için eleştirisiz bir ortam için retorik ve diyalektiği kötü ve kötüye kullanarak karşıtlarını algı operasyonlarıyla diskalifiye etmek istemektedirler. Bizi giderek doğaya yabancılaştıran TEKNOLOJİNİN.. insanı insandan daha fazla uzaklaştıran yeşil, mavi ve kızıl İDEOLOJİNİN.. kökeninde, teknoloji ve ideolojinin çıkarlarını ve yararlarını tekelinde toplayan küresel efendilerin bu kirli operasyonu sürdürmeleri yatmaktadır. Bu bakımdan dil ve dil ile emek ve özgürlük gibi ortak insanı değerleri partilere paravana ve ideolojilere paratoner edildiğini de unutmamak lazımdır. Saygılarımla. Osmanziya Düzenleyen osmanziya - 23-Nisan-2023 Saat 09:16 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |