DİN ve D İ L ve DÜNYA
Dil, din ve dünya arasında dine göre dünyayı oluşturan bir ARAÇ’tır.
Bu durumda da DİN amaç haline gelir.
O zaman dünya’nın payına ne düşer ?
ANLAM…
Dünyamızın bir anlamı vardır.
Herkesin anlamı (dünyası) ve amacı (dini) kendine
burada beni ilgilendiren dilin aracılığı ve dolayımıdır.
Bu güne değin dünyaya ilişkin ve dine ait fazla içerikli söz söylemedim.. söylemiş isem bile bu araç olan DİL’e ilişkin biçim, yapı ve işlerlerin görülmesi ve gösterilmesi uğruna idi. Zaten bu yüzden yazılarım anlaşılmazlık, soyutluk ve kapalılık damgası yedi.
DUNYA
DİL
DİN
Altta olan din ve amaç, üstte olan dünya ve anlam.. Arada araç olan dil var.
Bu üçü dışında kalan:
Kainat bir kitaptır.
Kur’an bir kitaptır.
Ras-ul bir kitaptır.
İnsan bir kitaptır.
Kitapları okumak için önce dil sonra okuma yazma gerekir.
Zaten dil de bir tür okuma-yazma değil mi ?
KONUŞMA söyleme ve dinlemeden ibaret ise..
Okuma ve yazma ne olur ?
Soru okuma ve yanıt yazmadan ibaret DÜŞÜNME!
Şimdi “kainat” ve “insan” gibi böyle büyük harfleri okumaya alışık olduğumuzdan görsel ve işitsel dünyanın renklerine ve notalarına yabani kalıyoruz.. bu renk ve notalarla yapılan işlerden uzak koluyoruz. Bu yüzden öykülere ve yorumlara yabancı kalıyoruz, beste ve güftelere yabani oluyoruz. Vehim dünyamızda ve hayal hanemizde kavramlar ve terimlerden oluşan soyut ve kuru bir kalabalık var. Bu yüzden böyle şekiller dünyasının adamına SURET dünyası çekici geliyor. Bazen bu cazibeden kurtulamayıp kendimizi koltuğun önündeki kutunun karşısında buluyoruz.
Yedinci san’at olan SİNEMA dilinde, içerikli konular olan dine ve dünyaya ait mesajları öylesine ustalıkla veriyorlar ki hele bunlar çocukların eğitimi ve küçüklerin yönlendirilmesine ilişkin ise daha bir ince ve rafine hale geliyorlar.
Bu uzun kış gecelerinlerde hayal ve sinema dünyasına dalıyorum.. Akşamları tok karnına sosyal ve kültürel içerikleri olan filmleri izlemeye alıştım. Gerçekten film adamı olmayın ilim adamının dedikleri kuru ve soyut kalıyor. Edebiyat ve san’atla beslenmeyen bir zihin kuru ve sıska kalıyor. Geçkin yaşıma rağmen bu san’at ve edebiyat gediğimi kapatır umuduyla hayal dünyasının kapasını aralayacağım.
Dün akşam William Robins ve Dustin Hoffman filmi olan KANCA ADAM’I izledim. Filimin eksenin uçlarına Peter Pan ile James Hook’u oturtmuşlar. İyiliği ve kötülüğü temsil eden bu adamların öyküsünde çok ince bir şekilde İYİLİK adının içini kötülükle ve KÖTÜLÜK adınının içini de iyilikle doldurmuşlar. Çünkü Pipi iyiliği işliyor ve Kanca ise kötülüğü kuruyor. Yaşlı ve çirkin Kanca (Hook) HAKK’I temsil ediyor fakat hakikatı ve zamanı kabul etmeyen bir kutup oluşturuyor. Genç, dinamik ve canlı Pipi (Peter Pan) öylesine iyilikler, öylesine cesaretler, öylesine doğruluklar, öylesine gerçeklikler, öylesine güzellikler, öylesine çalışkanlıklar öylesine mutluluklar ve öylesine kahramanlıklar ile dolu ki tek eksiği kutluluk ve haklılık kalmış.
Hatta kötülük, iyiliğin sadece kendini oğlunu ve kızını dahi kendi tabi kılmak istiyor.. geçici de olsa bunu bir derece başarıyor. Çünkü iyilik ve kötülük arasında görünen bariz farktan başka görünmeyen beyyin bir benzerlik vardır. Zaten bunu ayırarak gerçek iyilik ile görünür iyilik arasında farkı bulmak insanlığın sınavıdır. Bu sınav için gereken yegane güç ise umuttur, iyimserliktir ve mutluluğu yakalamaktır. Filimde de simgelendiği gibi bu mutluluğu tamamlayan PERİ TOZU kutluluğudur.
Gravitasyonun dengeleyen levitasyon, insanın yokluktan varlığı, kötülükten iyiliğe ve yıkıcılıktan onarıma giden yolu aydınlatan bir kapıdır ki bu gizlenmiştir. Ancak O'nun ad'ına olmayan bütün gerçekler ve onu göstergeyen ar'lar kör bir oyun ve boş bir öykü olmaya mahkumdur. Bu da bu gizli kapının ardına saklanmıştır. Demek zarf zarif mazrufda zariftir.
Burada gizlinin gizlisi bir mesaj, olmayan ülkeye kayıp çocukların yerleştirilmesi olmuş. Geleceğimiz karartmaya kimin hakkı var ? OLMAYAN ÜLKE bir masal dünyası mı yoksa masal olan bu dünyanın biricik bir umudu mu ? Bu dünyanın ülkelerinde saptanan ülküler (hukuk) ve ilkeler (bilim) üzerine bir kitap yazılsa onun sayfalarını acaba hangi HİKMET olgularını ve SAN’AT bulgularını dolduracağız. Olmayan dünyası bulunmayan olan dünyanın boş bir öykü ve kör bir oyun olduğunu bu şekilde mi buluyorlar ? Bulduklarını sevmediklerinden ve beğenmediklerinden bu suretlerle mi gizliyorlar ? Görsel ve işitsel dünyada göklerinde hayalen de olsa uçmak güzelde kavramsal tasarım dünyasında yüz üstü sürünüyorsak dilimiz bir işe yaramayan ve sonunda pörsüyecek bir çicek demetidirr.
İnsanın özlemi olan UÇMAK.. elbette yürümek ve yüzmekten fazla yol alış ve hızlı bir ilerleyiştir. Evet, insan uçamaz fakat evrilen bilgisi ile 14 milyar önce kainatın VAKİ yaratılışına tanık olduğu gibi ölüm ötesi ilgisi ile MUHTEMEL olayların arayıcısı olur. Bu zaman geçimini ve mekan aşımını nasıl yapıyor ? Aklı ile.. kalbi ile.. Elbette hayali olmayan ülkeye gidebilir ve ruhu ile de uçabilir fakat burada önemli olan dili ve düşüncesi ile yürümek, ilerlemek ve yükselmektir.
Dil delil ayaklarıyla yürüdüğü gibi düşünce fikir adımlarıyla ilerler ve akıl bu yürüme ve ilerleme üzerine, kişisel gelişim ve uygarlık düzeyi olarak yükselir.
İşte bizim çağrımız, bu dil ve düşünce yürüyüş ve ilerleşinde ayaklarımızı sağlıklı yapmak ve adımlarımızı sağlam atmaktır. Sağlam dilin değerini ve sağlıklı düşüncenin önemini vurgulamaktır.
Ancak bu çağrımız yansımı bulmadı.. bulamadı.. elbette bunun nedensiz ve niçinsiz değil.. anlam üzerine düşünmek ve amaç üzerine konuşmak ve bunun yegaene arcı olan dil ve düşüncenin biçim ve yapısını üzerine söz etmek kolay değil.. ancak eğer insan zor işlere yönelmeseydi.. hazır kolaylıklar, hazır bilgiler ve hazır paralar ileride başını çok ağrıtacak ve cananı yakacaktı.
Olmayan ülkede yaşayan Kanca’yı saatlere ve zamana düşman ederken büyük bir yalana imza atılırken düşülen koca bir yanlışta, olan ülkde saat ve zaman arasında sıkışıp kalan Pipi’nin başımıza açtığı işlerin başında rahmet kapısını aralayan ve şefkate aracı olan şehvet kapısını KÖTÜYE KULLANARAK temel geçim kaynağı haline getirilmesinin reklamını ve propagandmasını yapmaktar
Bu düpe düz.. kontrolsuz gücün HAK bilinmesidir. Bu da zaten varlık felsefesine dayalı ve irade kültürüne yönelik BATI uygarlığının bir gereğidir. İrade (istenç) kardeşi ilim ile birlikte kontrolsuz gücün emrine girdiğinde seker ve mekerin TEKER’in takılmış iki köleden başka bir şey değildir. Allah’ın kulları bu kancayı, bu zokayı ve bu tuzağı yutmaz. Dilini kötüye, yalana ve yanlışa kullanmaz. İleri sürülenin aksine verilen sözü tutar.
Demek DİL, her araç gibi iyi ve kötüye kullanılan bir dolayımdır. O zaman erişmeye çalıştığımız amacınız “hak” ve ulaşmaya uğraştığınız anlamınız “hakikat” bile olsa araya giren DÜŞÜNCE sağlam (salih) DİL sağlıklı (sahih) değilse salih akıl ve sahih nakil bile başarılı ve verimli olamayacaktır desem acaba abartmış mı olurum ?
Eğer anlamın değeri ve amacın önemi yanında aracı ve aracıyı, vasıtasıve vesileyi, divice ve driver’ı küçümsüyorsanız.. hiç de öyle değil!
Sağlıcakla kalın.
Osmanziya
DUYURU
Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.
UYARI
Düz yazı bahane.. şemalar şahane.. yazının dizinindeki tabloları izlediğinizde imgelemiş ve irdelemişte olacaksınız isterseniz.. böylece emellerine nail olacak ilmi AÇIKCA görmüş ve hatırınıza sail olacak iradeyi SEÇİKCE örmüş bulunacaksınız.
www.yontembilim.com
www.osmanziya.com
www.insan-bilim.com
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim
|