Bizim oğlun bina okur döner döner yine okur.. derlermiş eskiden.. nedir "bina" ? Arapça sarfa nahiv yani DİLBİLGİSİ (gramer) düzeylerinde biri.. Şimdi burada ya benim YAZIMI okuyacaksınız ya de on iki dakika İbrahim Şahin'in SESİNİ dinleyeceksiniz.. Ya Tanpınar'ı doğrudan kendiniz okuyacaksınız ya da onun hakkında benim yazdıklarımı ve sayın Şahin'in söyledikleri nazara alacaksınız.. ve böylece garip ve acip pardoksal savlar ve söylemlerle karşılaşacaksınız.. her halükarda böylece DİLİN içine girmiş olacaksınız ?

Pek siz dilin dışında mı idiniz ?

Şimdi bu işin acemileri şaşırıp arapları apışıp kalacak.. varsın kalsınlar.. o kadar belirsiz ve müphem kavramları .. kuşkulu ve şüpheli konuları o kadar kesin biliyorlar ve o kadar katı konuşuyorlar ki bu yaptığımız az bile.. ve bu yolda yaptığımız her ükelalık mübah.. her kendini beğenmişlik affedilir. Eğer bir adam Tanpınar'ı kendisini doğrudan okumaz.. ya da Şahin'i dinlemez.. ya da beni okumaz ise epey bir kayıbı vardır demektir.. SÜPRİZ: Ben Tanpınar'ın doğrudan doğruya hiç bir kitabını okumadım.. ve sadece adını duydum ününü biliyorum.. çünkü benim yetişme tarzım geleneksel değil.. ancak onun duyduğu ve sayın Şahin'in belirttiği dertlerin çoğunun muzdaribiyim.. çünkü sende.. bende.. bizde.. sizde.. hepimiz insanız.

Hepimizin 3 ortak alanı var: DÜNYA.. DİL.. DİN.. millet olarak mele ve dil olarak dele.. kültür olarak paldır kültür hepsi bir KÜLL'dür arkadaş.. sonuçta herkes olmasa bile mürekkep yalamışların çoğu şu sonuca gelecek: DİL yani lisan, bu sözcüğü tersinden oku; nasil.. işte dil NASIL’dan başkasını veremez.. nedeni bilemez.. niçini bilemez.. nedeni ve niçini bilemeyince nereden gelip nerede gittiğini de bilemez.. ister bel.. ister bil.. bilerek ya da belleyerek öğrendiklerimizin sonucu: mel.. del.. bel.. ve bu bize fazla bir açıklık ve aydınlık vermiyor.. işte bunun için ve bu nokta da DİN ortaya çıkar.. dili anlattım.. dini anlattım.. şimdi dünyayı sana anlatmaya kalksam tereciye tere satmaz mı yım ?
Şimdi sayın Şahin’in paradosal savıyla LİTERAL OKUMA MÜMKÜN DEĞİLDİR.. sözünü ben de başka bir şekilde söylemiş olmuyor muyum ?

Arkadaşlar şunu kafanızı sokun.. bilgilerimiz ya işaret aracılığı ya da delalet dolayımı İLE ‘dir. Söz vesilesiyle bildiklerimiz aracısız, dolayımsız, doğrudan, kesin, açık ve seçik bir HAKİKAT değildir.. sadece ördüklerinizi görüyorsunuz ve sadece bu gösterge (işaret) ve görüngü (delalet)   aracılığı ile hakikati HİKAYE ederiz.. diyeceğim ama bu dediklerimizi YEDİ DELİKLİ kafada dediklerimi sokacak bir delik bulamazsınız.. ama beyninizi bi güzel işlerler sizde oh iyi oldu dersiniz.. fakat doğruya ve gerçeke selam yollayabilirsiniz. Bedendeki iki delik dahi mahrem.. zaten sözünü etmek bile gereksiz.. ama delik deyince o delikleri de çağrıştırıyor.. DELİLİK ise başka delikleri de görmektir.. hasılı aslında her birimiz bir KEVGİR gibi yarı geçirgen bir TURNUSOL kağıdı gibiyiz.. böylece bilgilerimizin asit ve alkali olduğunu anlamaya yarayan bir YAPI öngörülmüş.. ve bu yapı dil oyunlarıyla din öykülerinin piyasası haline getirilmiş vaziyette hangi DİN’i seçeceğimizde muhayyer kaldık.. içinde bulunduğumuz dil ve dinden memnunsanız.. hayırlı olsun.. güle güle oturun.. değilseniz bir başka ev arayacaksınız.. eşiniz mi gelmiyor ? olabilir.. hayda buyur buradan yak.. ev ile dil arasında yer ve gökten daha büyük bir mesafe varken gel gör ki ÇAĞRIŞIM denilen çığlığın çağrısına uyarak size duyuru-yorum yapıyorum ki günlük dilin ve düz yazının ticari reklam ve siyasi propagandasından bıktıysanız.. felsefe adına yapılan edebiyatı bayat ve din adına yapılan vaazı az görüyorsanız.. yöntembilimsel analiz.. tam sizin için biçilmiş kaftan.. yazarlara ve yazanlara.. okuyanlara ve okuyuculara duyurulur.

Osmanziya