Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: dunya nereye gidiyor... | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: dunya nereye gidiyor... Gönderim Zamanı: 09-Haziran-2015 Saat 17:41 |
Geornalist.. adında bir sosyal medya çıktı.. üye oldum.. üç tane yazı yazdım.. DAHA YAZDIRMIYORLAR.. tahammül edemediler.. sanırım Yandaş Medyanın yan kuruluşu.. kaydımı silmediler.. ancak insanların DÜŞÜNCE'lerden ve İNANÇLAR'lardan korkmak bir huyu var.. ve haklılar da... Çünkü doğru düşünce olsa da eğri düşünce olsa da sonuçta OY'lar değişmese de etkilenir.. sarsılmasa da İNANÇ'lar etkilenir.. bu etkilenmelerle değişme ve sarsılma tehlikesi olumsuz duygular korku ve nefret doğrur.. bu da insanı rahatsız eder.. oysa aykırılık, tenkid, eleştiri kadar düşünce ve inançları daha sağlam ve sağlıklı hale getiren faktör yoktur. Çünkü düşüncede tutarsızlıklar ve inançlardaki boşluklar BAŞKASINCA başka türlü gösterilemez. Ancak insanlar KENDİNCE kurdukları düşünce ve inanç düzen ve uyumlarının bozulmasından korkarlar.. belli bir düzeyden sonra sağlam düşünce ve sağlıklı inanç aramazlar. Şunu da makul görmek lazım ki inanç ve düşünce nizamı ve istikrarı kolay kolay kurulmuyor. Bazıları bir ömür sürüyor. Bir ömür boyu kazanılmış öğrenmelerin ve alışkanlıkların bir parçası olmaktan öte temeli ve zirvesi olan "açık ve aydınlık" ortamlarını kapatacak bir KARANLIK bir ışığın düğmesine basılma insana fevkalede rahatsız eder. Bu ışık isterse lamba isterse güneş olsun fark etmez. Öğrenmelerimizi deneme ve yanılmaya bağlı.. bilgilenmelerimiz araştırma ve geliştirmeye dayalı.. inançlarımız ise sağlam ve sağlıklı öğrenme ve bilgilere ve sonuçta buyruklarla temellenirler. Ancak inançların bir başka köklü kaynağı daha vardır.. KUTSAL KİTAPLAR.. kutsal kitaplara dayalı İNANÇ’larda bir sorunu daha çıkar.. sözün ve kitabın kaynağına inanç ayrıca sağlam metine erişme sorunu ortaya koyar. Yani mahsusen öğrenme.. makulen bilme dışında ayrıca menkulen inanma faktörü devreye girer. Menkul noktasında iki alt konu vardır münzel kitab ve mursel nebi.. yani indirilen betik ve gönderilen elçi.. bu iki konuda biz bilgilerimiz doğrudan değil dolaylıdır. 5000.. 2000… 1500 yıl önce indirilmiş metinlere dayanıyoruz. Yaşı olanlar bilir. Son on iki yıldır tek parti iktidarı yaşadık.. önce 30 yıldır koalisyon yaşadık.. ondan önce 50 yıldır devrimler yaşadık.. bu sosyal.. siyasal.. ekonomik değişimler dil.. din.. kültür.. değişimleri kadar derin ve etkili olmasa da bin yıllarda çok doğmalar ve paradigmalar değişmiştir ve biz bunların farkında değilizdir. Bu olumsuz koşula rağmen şu olumlu duruma da sahibiz ki indirilen kitap ve gönderilen elçi hakkında desteklenmiş bir kültüre ve doğrulanmış bir geçmişe sahip oluyoruz. Her ne kadar kutsal sözlere yaklaşım ve uygulama ve yürütme değişip yenilense bile SÖZ’ün kendisinin var oluşu kuvvetli bir desteğe ve doğrulama sahiptir ki işte bu olgu kötüye kullanılarak gelenekleşen ve artık işe yaramayan görüş ve düşüncelere.. uygulama ve inançlara dayanak bulmaya çalışanlar var. Aslında bunlar inançları ve hakikatları değil ekonomik ve politik çıkarlarını ve yararlarını koruyorlar. Bu yüzden karşı tarafın görüşlerine önem vermezler ve düşüncelere saygı göstermezler. Ne yapalım herkesin kendi aydınlılğını koruma ve bu ışığı başkasının karanlığından koruma özgürlüğü vardır. Zaten bizim gazeteci.. yazar ve jurnasilt olma niyetimiz yoktu. Ta ki yöntembilimsel analizin reklamını yapayım diye düşünmüştüm. Demek ki yapsam da böyle bir zihniyetin işine yaramayaycaktı. Böylece zaman ve emek ısrafımı önledikleri için minnetarım.
Yukarıda yazımda belirtemedim.. görüş ve düşünclerimizde.. öğrenme.. bilme ve inanç unsurları birbirini girer ve etkiler.. sözünüzdeki öğrenme ve bilme değişince görüş, düşünce ve inançlarınıza etkisi olacaktır. Bilimde kostantlar denilen sabiteler vardır.. ışık hızı.. planck sabite gibi.. bilimsel düşüncede de buna benzer değişmezler oluyor.. bunlar paradigma adı veriliyor.. keze dinin inançlarda da benzer sabite ve değişmezler vardır.. islamda tevhid.. hristiyanlıkta teslis.. yahudilikte dünya hükümranlığı.. her üçünde de kitabi.. ilahi ve semavi oluşları.. bunlar tartışma konusu yapılmaz.. kim tarafından ? Müntesipleri tarafından.. o dine bağlı olanlarla tartışılmayan ve fakat başkalarınca tartışılan ve inanç haline gelmiş düşüncelere DOĞMA adını verebiliriz. Hasılı bizim gözlem ve şuhuda dayalı bilgilerimiz de aklımızdan kaynaklanan paradigmalar.. gayba ve gizlenene dayalı inançlarımızda da kalbimizin ortaya çıkardığı doğmalar.. bulunur. Ancak bu doğmalar müntesiplerince GERÇEK kabul edilir.. Hakikati hikaye etmek kolay olmadığı gibi hikayenin hakikatine erişmekte zordur. Ancak agnostik ve septik dışında her türlü doğmamtik ve skolastik ilmi, fenni ve felsefi düşüncede DOĞMA bulunmak zorundadır. Geçenlerde yazdığım bir yazıda bu konuda tablo yaparak aslında kategorik.. doğmatik.. skolastik düşünce ile hipotetik.. septik.. agnostik düşüncenin kültürel bir tutum ziyada insani ve beşeri bir yaklaşım olduğunu ileri sürmüştüm. Zaten tutum.. yaklaşım.. yürüyüş.. gidiş.. gibi sözcüklerde SOMUT olarak ifade ettiğimz düşünce ve görüşlerin SOYUT düşüncelerden daha çok sosyolojik, psikolojik.. biolojik ve hatta genetik kökenleri olduğunu düşünüyorum lakin bunu henüz kanıtlayamadım.. ilgili konularda uzmanlığım ve verilerim olmadığında kanıtlayamamda. Aklın düşüncelerinin mantık ve usule dayanan katılığı var.. kalbin görüşlerinin ise insaf ve iz'an dayanan kesinliği var.. nefsin tevehhüm-ü ebediyeti.. ruhun aşk-ı bekası var.. şimdi bu mizanlar şu iz'lar İMAN ile harman ederseniz ortaya çıkan YAKİN.. kemale ererse yakini gederek ilmelyakin.. aynelyakin.. hakkalyakine ulaşırsa geride kalanların uğraştığı doğma ve paradigmaların önemi ve değeri kalmaz.. bunlar yerinde konuşulur.. tartışılır.. değiştirilir.. bunlar gerekir, yararlı ve değerlidir.. müntesipler arasında inanç geçişleri olabilir.. hatta kesişm yerleri vardır.. hem müslüman hem isevi.. hem müslüman hem musevi.. hem kapitalist hem dindir.. hem sosyalist hem dindar.. hem nasyonalist hem dindar.. ancak bunlar ORTAK din değil bireysel ve sosyal yol olur. ancak günümüzde artık, eğer davalarında hakk iseler kitabi.. ilahi ve semavi dinlerin birleşmesi gerektiğini düşünüyorum.. gerisi ülkelerin ve idelojierin ekonomik ve politik çıkarlarını din perdesi altında savunmaktan başka bir şey değildir. Dünya yeni çözümler istiyor. Bunlardan biri günlük bilim ve bilimsel bilginin mantık ve matematiğinin.. bu iki katman üzerindeki felsefi dil ve dini bilgi sferinde yeterli gelmediği iyice açığa çıktı.. taraflar felsefe adına edebiyattan din uğrana vaazdan başka bir şey yapamıyorlar. İşte dört katmanın tam ortasında duran HİKMET.. artık içerikten sıyrılıp tamamen dil haline gelmeli ve içeriklerini oluşmasını ve gelişmesini.. dile.. bilime.. felsefeye.. ve dine bırakmalı.. bu nasıl olacak.. HİKMET aslı olan DİL'e indirgenerek. Biz hal ve kal lisanımızı.. suret ve şekil diyalektiğimiz.. hatt ve hadd'lerimi konuşturmayı iyice öğrenmeliyiz.. bu sorunlarımızın çözümü ve sorumluluklarımızın seçimi için iyi bir araç.. OSMANZİYA |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |