Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: ÇEŞİTLİ sorunlar ve TÜRLÜ konular ve AYRINTILI Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2751

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: ÇEŞİTLİ sorunlar ve TÜRLÜ konular ve AYRINTILI
    Gönderim Zamanı: 08-Temmuz-2015 Saat 15:47
MUHTELİF mesail ve MÜTENEVVİ mevzular MÜTEFERRİK mebhas...


Sevgi ve saygı yanında bir de korku ve öfke var yaşamın bir parçası hatta diğer bir yanı olarak .. maddi olarak zaten yaşamın bir tarafı doğum olumu ise öbür tarafı da ölüm düğümüdür. Yaşamı tek yanlı görmektense iki taraflı görmek daha yetkin ve yararlı.. ancak bu da bir seçim.. kimi ölümden oluma doğru yürür.. kimi olumdan ölüme ilerler.. kimi ise iki yanı birlikte götürür.. solunu ve sağını yanlara bırakarak önüne bakar ileriye yürür geriye gitmez.. hiç olmazsa iki ileri bir geri gider.. sonuçta hep ileriye yürür.. böylece iki yanı yani solu ve sağı yön yapmak yanlışından kurtulur.. diye düşünüyorum. Ancak bunu yapmak ve öncülüğe soyunmak kolay değildir.. hele uygulamak çok zordur.. meşeme.. yemin.. sabıkun sahiplerini anlattım.. sağ ve sol yanlardan ve öncülerden.. yön ve yol haline getirilen sol görü ve sağ duyudan başka SOL görüşlüler ve SAĞ duyulular.. var.. bir de bunları cılkını çıkaran solcular ve sağcılar.. neyse ki beşeriyet bu SOLCULUK denilen körler okulundan ve SAĞCILIK sağırlar mektebinden ve birbirini ağırlar üniversitesinden yavaş yavaş kurtuluyor.

Çoğu konu ve pek çok sorun birbirine "benzer" ancak burada önemli olan benzerliklerin mi benzemezliklerin mi çok olduğunu saptamak.. ortak noktalar ile ayrık noktalar öylesine yapılanır ki bir genel olur biri özel.. biri tür olur biri birey.. biri bütün olur biri parça.. biri yakın benzer olur biri uzak benzer olur.. ve her konuyu kendi bağlamında ele almak gerekir.. öyle anlaşılıyor ki bütün bilgilerimizin temeli olan "ben"zerlik bize en çok yanıltan bir araç haline gelir.. bunun en tehlikelisi kendini ya da yaratılanı Yaratana benzetmek ile Yaratanı kendine ve yaratılana benzetmektir bu da zaten bizim en başat sınavımızdır. Bu yolda Yaratan uğrana yaratılanı.. yaratılan uğruna Yaratan'ı terk, talk, selb ve küfür etmek çok büyük bir yanlıştır.

Bu konuda çoğalmak.. beslenmek.. seslenmek.. sevinmek dediğim dört program düşünmüştüm .. toplumsal bazda gelişmenin temelinde protestan ahlak olduğunu söyleyen Weber.. Marksist kuram malum.. çelişkiler Hegelin ters çevrilen tez antitez sentez AKIL ilerleyişi.. bir de şunu duymuştan adını bilmiyorum Alman bir ekonomist.. ilerlemeyi o.pu denilen kötü kadınların olduğunu söylemiş.. bu hatunlar lüks harcamalarıyla erkekleri çalışmaya ve para kazanmaya sevk etmiş.. e meşru kadınlar durur mu.. onlarda makenizmaya katılınca.. erkek milleti kıçına nişadır deyirilmiş merkeb gibi şaha kalkarak ilerlemiş.. tabi kökende cinselliği ve benim çoğalma dediğim programa girer.. ancak bu konuda şöyle düşünüyorum.. ana baba başka ana babalarla yarış halindedir fakat sadece kendi çocuğunun ileri gitmesini ister..onun eğitim ve gelişimi için yetiştirmenin her türlü meşakkat ve masrafına katlanır..işte gelecek nesiller konusunda bu yaklaşım uygarlığı ve insanlığı ileri götürüyor.. ancak bu da sonuçta çoğalma yasasına gider.. çeşitlenerek çoğalmayı içeren cinsellik yine baş köşeye yerleşiyor.. ancak temel içgüdünün ÖLDÜRMEK olduğu ortaya çıkarsa bu durumda çoğalmayı dengeleyen bu yasa ile beslenmenin ilişkisi ortaya çıkar.. eğer otlar, ağaçlar ve bitkiler, et oburları ve ot oburları tarafından engellenmese idi belki uzayı bile istila edeceklerdi.. bu durumda.. çoğalma.. beslenme ilişkini tanzim eden öldürme (avlanma) temele oturmasa bile yine orada söz sahibi olur.. ve zaten en genel yasa olan ÖNCE BAŞLAT ve SONRA BİTİR.. bir tür fena ve zeval ve firak ve ÖLÜM değil midir ? Hasılı doğum olum ile ve ölüm düğüm.. iki uç.. bu diyalektik her şeyin temeli.. ve ayet “ve halaknaküm ezvaca” yani.. bir her nesneyi ve kimseyi çift yarattık…

Aynen öyle ya..hele bir de işçi ya da personel isek.. patrondan önce evdeki hatun yatırmıyor.. çocuğa acıyor.. beyine acımıyor.. zaten böyle şanslıları da azdır.. tıpış tıpış geç yatmışsa kaldırılıyor.. kapitilazmin iş düzeni işliyor.. meleVİZYON yüzünden geç yatırıyor malaVİZYON yüzünden erken kaldırıyor.. ancak bizim de VİZYON'u görmemiz gerekiyor.. illüzyön.. ilmiminasyön.. illistürasyön.. illimünasyön.. yani yönünü görmeyeni yönlendirirler arkadaş...

gözü.. kulağı.. eli.. bir bütün ve buna AYAD diyoruz..yani eller.. el kullanımıyla yapılan bu işleri DİLİYLE süpürmek ile biraz daha ince.. biraz daha rafine.. biraz daha latif.. lakin mahiyeti aynı.. sonuçta bir girdi çıktı halinde eylemlerimiz.. işlemlerimiz.. yediklerimiz.. dediklerimiz..yaptıklarımız.. ettiklerimiz var.. ancak tüm bunların asıl değerlendirilmesi el kullanımının karşı alt tarafında buluna GÖNÜL ÇIKARIM.. tarafından yapılıyor.. tasarruf-u ayad ile tasaddur-u fuad öyle bir ikili ki.. ne biri birine benzer ne de birbirinden başka.. ama ayrı bir kamp..bütün bunları görmeye.. göstermeye.. kontrole ve koordine uygun bir kurgu yaptım.. dünya.. dil.. din.. dini ve dünyayı belirleyen DİL üzerinde yoğunlaştım ki sizin süpüren dil dediğiniz olgu bir KONUŞMA olup onun dil ve dünya tarafı ile din ve düş tarafı var.. ilkine ayad ikincisine fuad diyorum... eskiler KAL dili ve HAL dili derlermiş.. bunlar birbirine giriş yapar.. işte bu gibi çok yönlü ve yanlı konuları konuşmanın ve tartışmanın yolu yöntembilimsel analiz...
Kor ku.. kor.gu.. kor.ka.. bir kor kökünden üç tane türev çıkardım.. havf ve reca.. havf ve hüzün.. havf ve habb.. her bir bileşene göre korkunun rengi değişir.. hissayatın ve hassasiyetin har har yanan harareti ve hor hor yakan hakareti.. acı bir duyumalımdır.. tatlı bir duygulanımdır.. su dediğimiz HOH.. iki yanan bir yakan madde değil mi ? Muhabbet gibi havfında çeşitleri çoktur.. mezmum olanları var.. mükerrem olanları var.. hadi zatında zatı aliniz halktan değil haktan korkmanın ayırdındasınız.. lakin sevgi gibi korku DENGELEYEN bir duygudur.. saygı ve öfke gibi onunda bir işlevi, görevi ve ödevi var. Doğru yerde ve doğru zamanda kullanılan korkuyla KULLUK denilen çizgiyi yakalamak kolay değildir.. çoğumuz çoğu zaman kralın bağımlılık korkusunu.. kölenin bağlılık korkusunu yaşarız. Kralın korkaklığı.. kölenin korkusu, eriğin koruğu dışında, sevinçli ve sevimli bir korku değil. Allah korkusu ise bana sevgisinden daha yakın geliyor.. çünkü sevginin ardında şımarma ve celal var.. korkunun ardında sığınma ve cemal var... Beyyine suresinin sonu ne diyor bi dinlesenize… korkumuz KÖZ olsun.. toza taşlık.. töze gözlük.. köze eşlik etsin.. Sözlerimizde özlensin.. hasılı pozumuz..dozumuz.. kozumuz korkumuzdur.

On yıllarda geçtikçe çok şey değişiyor.. önce yazıcılar vardı.. sonra okuyular oldu.. gazeteciler oldu.. sonra zamancılar oldu.. RNK kökünden çıkan pınarın aldığı hal bu.. Kur'an pınarından başka pınarlarda var.. bilim der ki bu günkü sosyal yapının arkasında tarihi bir kapı var.. eğer bu gün dünyada yaygın olarak musevi.. isevi.. muhammedi şeriat görüyorsan bunun adında ARD ARDA gelen üç tarihi isim vardır.. sadece dinde değil bilim ve felsefede bu gelenek ve yenilik değişmesi var.. zaman içinde dine katılanlar olur.. dinden atılanlar olur.. böylece din tekfir.. tektum.. TAHRİF edilir. sonra metin SAHİH olsa bile onda da tevil ve teşbih ve TEFSİR farkları olur.. bizim görevim ve sınıvımız ve yarışımız HAK ve HAKİKATI ayırmaktır.. yoksa ayrılıkları abartarak diyalogları kapatmak değildir. Eğer kitabı sadece ölülere okumak olarak görüyorsak yanlış.. ama sevabı bağışlamak dışında elbette o sözlerin neyi belirttiğini görüp bilgileniyorsak.. ne buyurduğunu görüp yapıyorsak.. yapıp edebildiğimiz kadar.. birilerinin kendi abartılarını bize dikte etmelerini bir değer yoktur. Derim ki dini belirleyen ve dünyayı belirleyen dil olduğuna göre dili tanımaya ve tanımlamaya çalışırsanız tartışma ve eleştirileri daha yararlı ve verimli yaparız.. çünkü öğreniriz ki sağlam ve sağlıkli bilgi ve buyruğu kendimiz inşa ederiz.. ancak bu bilginin ne kadar gerçek ve doğru olduğu üzerinde tartışırız.. bu buyruğun ne kadar güzel ve iyi olduğu hakkında konuşuruz.. o kadar.
Çizgileri gücü.. izlemenize bağlı.. gölgelerin gücü karanlığınıza bağlı.. suretler ve hatt'lar esrik eder insanı.. üzerimize serilmiş görsel ve işitsel duyubilir dünyanın biçimlerinden doğrudan etkileniriz.. ancak o da iyi ya da kötüye kullanılabilecek bir araç.. oysa "iz"lemeden ve illüstürasyondan başka ona yakın "im"gelemeden başka "ir"delememiz ve "is"tememiz.. "an"ımsamamız ve anlamamız da var.. ve başka türlü anlatımlarımızda...

Duyumsadığımız tek duyum görme değil.. dört tane daha var.. ayırt ettiğimiz.. değer verdiğimiz.. yöneldiğimiz.. aradığımız.. yaklaştığımız.. çok nesneler ve kimseler var.. türlü varlıklar ve olaylar bulunuyor.. çeşitli gerçekler ve gerekçeler var.. dünya.. dil.. din.. lakin Yaratan Tanrı Allah bunların hepsini kuşatır.
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2751

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 25-Temmuz-2015 Saat 11:04
Sorunlar yığın yığın ancak bunlardan en başatı kendini duyurur.. hangisine gereksinimiz en cok ise.. ölüm ve güvenliğin kaybolması.. yaşlılık ve yaşam kalitesinin azalması.. hastalık ve beden sağlığının kalmaması.. yoksunluk derecesine varan yoksulluk.. bu birey içinde böyledir.. toplum içinde böyledir.. ancak toplumsal olduğu zaman bu sorunlar yakınmalar artar ve genelleşir.. çok daha yükseldiği ve bunalım haline geldiği zaman yakınmalar.. üzüntü ve sıkıntılar had safhaya ulaşır ve özellikle bu başat sorun ölüm ve güvenlik konusunda olduğunda.. asayiş bozulduğunda.. acı tablo bize sorunlarınızın kökeni daha iyi gösterektir.. ancak önemli olan ve aynı zamanda değerli bulunanı iş bu raddeye gelmeden sorunun kökenini anlamak ve ona göre önlemleri bu günden almaktır.. bu da düşünleri ve arayanları ister...



Değişim... insanlık esirliği parçaladığı gibi ecirliği de parçalayacaktır.. insanlık kölelikten kurtulduğu gibi çağdaş kölelik olan işçilikten de sıyrılacaktır.. değişimin hedefi bu.. bu ereğe giderken geçmişte ne olup bittiğini ayırt etmeden gelecekte yeni bir değişim değerlenedirip başlatamayız.. benim bildiğim şöyle olmuştu mazide.. bir kısım kimseler hak diyordu.. emek diyordu ve fakat Cenabı Hakkı tanımıyordu.. bir kısım kimselerde Cenaba hak diyordu ve fakat hırsızlık yapıyor.. faiz alıyor ve hak yiyordu.. bu sağcıların hırsızlığı solcuları ondan uzaklaştırıyordu.. hakperest sağcıların Cenabı Hakkı tanımamaları sağcıları onlardan uzaklaştırıyordu.. böyle azılı dinsizlerde ve azılı hırsızlar daha doğrusu hem dinsiz hem hırsız olan UYANIKLAR köşe başlarını tutuyor.. hırsız olmayan sağcı ve dinsiz olmayan solcu çoğunluk uyumayı sürdürüyordu.. acaba uyanabilecek miyiz ? Değişimi.. dönüşümü.. devrimi gerçekleştirip bu kralllık ve kölelik düzeninin bizi üzen zararlarını atlatabilecek miyiz ?



Eskiden bir neticenin bir sebebi olduğu sanılırdı.. örneğin kainattaki bütün sonuçların tekbir sebebi var: Tanrı.. bu doğrudur ve biz buna ınanırız ve bununla çelişmeden şunu da da biliriz: Bir tek sonuçun bir çok aktörü (kimsesi) ve faktörü (nesnesi) olabilir. örneğin su kaynama ve çay koyma hadisesinde çayçı aktöründen başka 1 özgür ağırlısında su.. 1 atmosfer hava basıncı.. ve 100 derece sıcaklık faktörülerinin ve daha bilmediğimiz başka nesnel faktörlerin bulunduğunu da biliriz. Şimdi terör gibi karmaşık bir toplumsal olayın pek çok iç ve dış faktörleri ve aktörleri vardır.. AKTÖRLER konusuna girmeyeceğim.. FAKTÖRLER konusunda iç faktörleri ve dış faktörler için çeşitli etkenler söylenebilir.. ben dış faktörlere değineceğim… doğunun ve batının ortak ekonomik ve politik çıkarlarının bu ülkenin etnik ve dini yararları konusunda çizdiği rotayı kavramadan ve anlamadan.. diğer iç ve dış aktörler ve faktörler konusunda söyleyeceğim nedenler ve etkinler yeterli gelmeyeceğini düşünüyorum.. avrupanın ve amerikanın ve israilin emel ve karlarına karşı elbette yukarıdaki insanların da bir bildikleri var.. bizim bilmediğimiz.. hem çin ve rusya ve iranın elleri armut mu topluyor ? yoksa sadece konu KÜRTLERİN özgürlüğü sorunu değildir.. 40 yıldır özgürlükleri giderek arttığı halde bir türlü bir sonuca vardığı yok.. MÜSLÜMÜNLARIN da özgürlüğü arttığı halde bir sonucu vardığı yok.. kürtler ve Müslümanlar ezildikleri doğrudur.. fakat Müslüman kuvvetlenince (parti) başta diğer Müslümanlar (cemaat) yaptıklarını görünce.. çözümün sadece özgürlük.. adalet.. eşitlik.. eğitim ve sair olmadığı anlıyoruz. Bunular faktörlerden sadece bir kaçı.. bir de SOSYAL GERÇEKLERDE aktörlerin faktörlerden güçlü olduğunu da unutmayalım. Yarın kürtler kuvvetlenince bu sefer zulum kürtlerden türklere doğru olacak.. sanki bu sıcak ve soğuk hava alanlarının birbirine baskısı gibidir.. öyle ise bizim dünyanın kültürel atmosferi konusunda tabiat kadar tarihi bilgimizin.. sosyal kadar felsefi bilgimizin.. dini kadar dil bilgimizinde belli bir düzeye ulaşması gerekiyor. Mb 19.07.2015



Bir kaza olduğu zaman kusur oranları saptanır.. yol kusuru.. araç kusuru.. sürücü kusuru... genelde bunların birisi ağırlıklı olur. istatistikleri bilmiyorum ancak çoğunlukla kusurun çoğunun sürücüde olduğu yolundadır. Yani faktörel değilde aktörül etkinler ağır basar.,diye düşünüyorum. Ancak hiç bir zaman kusurlardan hiç biri yok sayılmaz. Diğer taraftan olumlu sonuçlardan bütün etkenlerin tamamı nazara alınır ve fakat olumsuz sonuçlar tek bir etkene bağlanabilir. insanlar hayra tamamen fail olamazlar ama bir şerre fail olabilirler. Tetiği çeken ölümün faili bilinir. Sorumlu olup karşılığı ve ceza vardır. Bu tür sosyal olaylarda ihtilal.. darbe.. isyan gibi işlere başaranlar kahraman başaramayanlar hain ilan edilirler. Türkiye hainini besleyen garib bir ülke.. kimbilir belki bir gün ATAKÜRT gibi bir APOKÜRT çıkaracağız... ancak MÜSLÜMAN olmayan türklerin ve kurtlerin UHREVİ kurtuluşu yoktur. Mb 19.07.2015
Doğrudur.. günlük yaşantıda da böyledir.. birisi benliğini öne çıkardığı zaman diğer benliklerde karşısına çıkıyor. Ancak ayetin tanımıyla benlikler ve kimlikler.. ırklar ve diller.. şebekelenme ve kabullenme ve bu da tanınma içindir.. örneğin ana babası belli olmayan soysuz çocuk toplumsal yaşamından nasıl zorluk çekerse.. bireysel uyum ve kişiliğinden nasıl zorlanırsa.. ırkı ve soyu olmayan topluluklarda benzer TANINMA zorluğu çekerler. Bu tanınma ve başarı ile ÜNLENME fonksiyonu dışında diğer ırk.. dil.. soy.. ulusları tanımama moduna ve hatta onları kuşatma konumuna soyunduğunda diğer ırkları.. soyları.. dilleri ve ulusları karşısında buluyor. Ancak ayet diyor sizin ana ve babanız bir insan olarak adem ile hava.. maymun değil.. hedefinizde islamiyet keremati ve salahiyetin selameti.. büyüklüğünüzde Allah'a yakınlığınız ve dine hizmetiniz kadardır. Demek her birimiz bir İNSAN olarak doğuduk.. bir ulus ve dil içinde kendimizi bulduk ve insaniyet-i kübra olan islamiyete gidiyoruz.. şimdi bu adem oğlunun yolculuğu nasıl emniyetli ve selametli olarak yapılacak.. onu konuşacağız. Bu çağın koşullarını nazara alarak kuralları ona göre koyacağız. Bağnazlığa ve yobazlığa gerek yok.. laiklik ve demokrasiyi hazmedeceğiz.. donmuş ve durmuş bilimi ve hukuku canlındırıp dirilteceğiz.. ekonomik politikamızı yükselteceğiz.. uygarlığımız içine düşütüğü badireten kurtarıp.. gelecek yüzyıza sarsıntısız aktaracağız, o kadar. Mb



Çelik.. çomak oynardık.. duvar çomak sokardık.. nereden bilelim çeliğin bu kadar önemli olduğunu.. Taş devri.. maden devri.. çelik devri derken hale çelikten dışarı çıkamamışız.. ön yargıdan kurtulmak yer çekiminden kurtulmak kadar zor iken, sanırım bu yerin çelik çekirdeğinden kaynaklanıyor olabilir, çeliğin ön yargıdan farkını arıyor insan. Madde yumaşaklığına veya sıcaklığına göre üç fazı var: gazı.. sıvı.. katı.. katının en sertinden olan demir ve çeliğin sıvılaştırmasında kullanılan hararetin ön yargı üzerinde bir etkisi var ki cehennem ateşten yaratılmış. Ön yargıdan başka saplantı (fikri sabit) zihin sferlerinin alt katmanlarında yer alıyor. Zihin katmanlarının en altında ön yargı ve saplantı varsa üst katmanları olan atmosferi de sanırım vehim ve hayal gazı ile doludur. Kuşku ve ve vesvese ışınımı yapıyordur.. ve can alıcı soruya gelince.. 17 TEMMUZ 201+3’den beri değişen var mı geçen zaman içinde ? İktidarımı KISITLAYAN itiyadlarımız imtidaden devam ediyor.. İhtiyarımızı SINIRLAYAN itimadlarımız da ihtiyaten sürüyor.. bu demektir ki, kendi açımdan, değişen bir şey yok ŞARK cephesinde.. zaten değişse garbın defterini dürecek.. ancak değişmeyen garb olduğuna göre değişmesi gereken şark olduğunu düşünüyorum.. bu neden fazla uzak olmayan bir zaman içinde değişeceğiz dostum. İşte bayram o zaman olacak. DY



Dünyayı başarılar ya da başarısızlıklar.. iyisiyle kötüsüyle.. hasenatıyla ve seyyiatıyla.. beşeriyetin.. medeniyetin.. insaniyetin.. islamiyetin bir eseri olarak görülebilir.. bu kişinin nereden durduğuna bağlıdır.. ferd olarak cemiyete.. cemiyet olarak devlete bağımlı olan İNSAN için şu altı kavramın kompleksinden çıkan karmaşık durumun topunu birden göstermek günlük dilde mümkün olmayabilir, yöntembilimsel analizde çok kolaydır, fakat islami açıdan onu iki çizgi olarak sunabilirim:

Ahseni takvimden ahseni amele giden YATAY çizgi.. diğeri esma-i hüsna'dan ism-i a'zama giden DÜŞEY çizgi.. insanın sukut ve suudunun terakki ve tedennisinin sırrı 23.sözde kişinin nesneden kimseye doğru yolculuğunda edindiği kimlik ve kişiliğe göre bir sonucu vardır. Genel çizgide bu gün evren ile herkes aynı yaştadır.. 14,7 milyar yıl.. zerre ve hücreler olarak hepimiz aynı yaştayız.. fakat eneler ve zümrelerimiz tarihi belki bundan çok öncesine bezm-i eleste gidiyor.. çünkü herkes ve bilaistisna kalu beladan beri müslümandır. Zaten müslümün olmasa sorgu melekleri ona neden müslüman değilsin diye sormaz, insan ortak dil ile sorumlu olduğumuz ortak dinden sorgulanmazdı. Suçu.. insana.. insansılara.. batıya.. doğuya.. Amerikaya.. Rusyaya.. uzun adama ve gülen adama atmakla kurtulamayız. Ateş çağından toprak çağına.. toprak çağından nur çağına kadar geçen çağ ve devirlerde birbirini izleyen cin ve beşer uygarlığının bu gün geldiği nokta..İNSANİYET'ir doğuşudur.
İnsaniyet-i kübra olan İslamiyetin çekirdeği 7000 sene önce atılmıştı.. eski ibrahimi birikim (musevi ve isevi) yeni muhammedi kazanım (sünni ve şii) itikad, ibadet, ahkam’dan sonra AHLAK meyvesini doğurdu.. benim bisetim mekarim-i ahlakı tamamlamak içindi diyen nebinin ben sizin taptığına tapmam.. siz de benim taptığıma tapamazsınız.. demesinin anlamı.. herkesin.. kimliğinde.. kişiliğinde.. esmasında.. mesleğinde.. başarısında.. özgün ve özgür olmasıdır. Herkesin sorumlu ortak dininden ve borcundan başka bu özgün ve özgür yolunun ve ücretinin bulunmasıdır. İlkine tebliğ ettiği islamiyet ve dua ettiği hüda ve istiane.. ikincisine temsil ettiği teslimiyet ve dava ettiği hamd ve ibadet diyoruz. Bu fatiha anahtarı ile açılan.. infilak-ı azimden (big bang) felaha (salaha) yürüyüşünde. yıldızlı ve yaldızlı göklerden ve köklerden ahlak yasasına olan yolculuğunda.. ilerlemesi ve yükselmesi koşuluyla yani İSTİKAMETLE elde edeceği uhrevi nusret ve dünyevi selameti.. ancak ve ancak hürrriyet-i şeriyye ( lâ-ikrahelik kalitesine ulaşmış laiklik) ve meşveret-i meşrua ( şurahüm-beynehüm keyfiyetini yakalamış demokrasi) ile gerçekleştirebilecektir.


İnsaniyetin doğuşuna tanıklık ve İslamiyetin kökenine bağlılık birbiriyle bağlantılı bir süreçtir. Geçmişte sürekli yapılan şu yanlıştan büyük ölçüde sıyrılmaktır: İslamı elde edince İNSANI unutmak.. imanı kazanınca İLMİ göz ardı etmek.. aksi halde insan ve ilim bir araya gelince ortaya çıkan hakikat-ı KUVVET.. hem güçsüz kalan halkın hakkını gasp ve izzet-i insaniyeti rezil edecektir. Bu yanlış tarih boyunca yinelenerek yenilenen bir vetiredir.



Yapıp ettiklerinizden ve ettiklerimden sonra bu soruyu sormak pek ETİK değil ama yine de EMİK olarak soracağım.. çünkü soru yoksa felsefede yoktur bol bol ögüt vardır, din vardır: Olasılı işler doğası geregi kestirilebilir.. beklenebilir.. .. olur-lu ve zorunlu işleri yaratılıştan ve doğuştan herkes bilir.. yeter ki düşünsün. Olsa-lı işlerde zaten HERKES KENDİ KEYFİNE TABİDİR. . Olmalı-lı ve gerekli işlere gelince.. işte bu ahlaki ve etik işler için içimizde doğuştan bir vicdan ve insaf ve ahlak yasası olduğun KANT göstermiş.. Acaba Spinoza bu konuda KISACA ne demiş ? Bunu hz. google ya da kutsal vikipade sorup öğrenebilirim.. lakin bir de sizden dinleyelim..



Terzinin diktiği kötüdür onu güzel gösteren ütüdür.. düzeltme yaptım.. iş işten geçtikten sonra.. her insanın hem alarak mutlu olmak yetisi hem vererek kutlu olmak yetkisi vardır.. bunlar şu ya da bu gerekçe ile elinden alınamaz.. sosyal veya kamusal gerekçelerle.. din ve ahlak gerekçeleri ile de olsa.. çünkü hürriyet en birinci menfaat.. en yüksek ahlak ve en büyük dindir. Ancak bu real olan değil ideal olandır. Bir ütopya ve hülyadır.. ancak emel.. hayal.. ideallerimiz olmasaydı ileriye doğru bakabilir mi idik ? Bu da başka bir olgu oluyor ki herkes kendi keyfine tabi oluyor.. realitede.. bu da ütopyayı hülya olmakta sürdürür ve ideali gerçekleştirmede işi yokuş sürer.. bununda yolun pozitif bilim ve real hukuktur.. canlı bir bilim ve diri bir hukuk evvel-allah her şeyin üstesinden gelir.


Bir sonucun birden fazla faktörleri ve aktörleri vardır.. bir soru'nun birden fazla yanıtı olur.. bir sorun'un birden fazla çözümü bulunur.. dünya denen sınav içinde yarışın anlamı da budur zaten.. yakınanları ve bunalanları boş ver.. çözüm kolayına kaçanlar standart işi yapar.. zoruna soyunanlar beliti ve patenti bulur.



Sos ve söz.. kalem ve kelam.. iki şey ister: kitabet ve kıraat.. yazmak ve okumak.. yani levhaya yazmak ve sem'a okumak.. ve bu arada kağıda yazmak ve kulağa okumak için sos ve sözden başka göz ve dil.. işler karışıyor: sos.. söz.. yazmak.. kağıt.. kulak.. göz.. dil.. okumak.. ve derken işitmek ile ses.. ve daha görmediğimiz başka nesneler ve kimseler.. amma bütün bunlardan habersiz ağzımız var konuşuyoruz.. dil ve düş hakk getire..



Allah diye yatıp, peygamber diye kalkan kendine ve diğer insanlara hiç bir şey bırakmayan bu adamlardan hayır gelmez.. Avrupada koyu orta çağ ve din karanlığında İSLAMLIK'tan aldıkları ışıkla insan akıllarına geldi ve hümanizmi ortaya koydular.. ancak onlarda bu sefer Allah'ı, Peygamberi, Kitabı unuttukularından medeniyet altında vahşetten başka bir şeyleri kalmadı.. demek istikamet din ve dünyanın birlikteliğindedir.. demek adalet akıl ve kalbin beraberliğindedir.. demek iman ve islam derken ilim ve insanın unutulmaması gerekiyor.




Düzenleyen osmanziya - 25-Temmuz-2015 Saat 15:42
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk