Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
İnsan Bilim | |
YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim |
Konu: DÜŞÜN-ME' ye ÇAĞRI ve DÜŞÜNEN'e ÇIĞLIK.. | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3447 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: DÜŞÜN-ME' ye ÇAĞRI ve DÜŞÜNEN'e ÇIĞLIK.. Gönderim Zamanı: 21-Eylül-2015 Saat 15:20 |
DÜŞÜN-ME' ye ÇAĞRI ve DÜŞÜNEN'e ÇIĞLIK..
HALK.. bir memlekette yaşayan cemiyet halinde millete halk ya da nâs adı verilir.. nas ikiye ayrılır bir kısmı avam-ı nas dediğim halkın yoksul kısmı ki fukara diyebiliriz. Nasın diğer kısmı ise havass-ı nas denilen zenginler (burjuva-ağniya), yöneticiler (bürokrasi-umera) ve aydınlar (entelijensiya-ülema) dan oluşan sosyal sınıflardır. Halka sıradanlar denildiği gibi bu sosyal sınıfa seçkinler yani elit kesim adı da verilir. Bu söylenenler sosyal bilime göre yapılan bir tasnif ve bölümleme olup ahlaki bir tanım değildir elbette.. Doğu kültürlerinde özellikle Hind kültüründe bunlar değişmez kastlar halindedir. Batı kültüründe geçirilen tarihi değişim nedeniyle ve dönüşüm ve gelişim sonucunda bu kesin sınırlar hafifletilmiştir, esirlik ve kölelik kaldırılmış, mal ve fikir halk arasında yayılmış.. diri ve canlı bilim ve hukuk oluşturulmuş.. demokrasi ve laiklik kurumları teşekkül etmiş ve bu gelişmiş toplumlar küresel güçler haline gelmişlerdir. Ancak emek suistimali ve işçilik hale değişik şekillerde sürdürülmektedir. Ancak 2000 yıllardan itibaren bu yapılanma yetersiz kalmış gelmiş ve birleşmiş milletler neredeyse işe yaramaz hale gelmiştir. Esirlik gibi ecirlik ve işçilikte kaldırılmadığından sorunlar sürmektedir. Ortada birbirini DOĞU ve BATI çatışmasına dayanan hikmeti kör ve dini boş.. hukuk ve ahlaktan nasibini almamış çıkarcı güçler vardır. Çünkü bunlar dini bilmeyen bilimci.. bilimi bilmeyen dinci yani YARI AYDINLARDIR. Bu süreçte halka yönelik ve anlaşılması kolay olan felsefeler kapitalizm ve sosyalizm gibi itiraz edilmez dinler haline geldiği gibi dinlerde dünyevi ya da milli ideolojilere dönüşmüştür. Dil.. din.. emek.. hürrriyet adına ulusal partiler ve uluslararası ideolojiler kurulmuştur. Bir zaman işe yarayan ve halkın değişimine ve gelişimine yarayan düşüncelerin ve görüşlerin işe yaramaz hale gelmesi kadar da doğal ve normal bir durum yoktur. Çünkü zamanın kendisi değişimekte ve dönüşmekte tabiat tarih olarak evrensel bir seyir halinde ortaya çıkmaktadır. Bütün bu hareketin moturu DÜŞÜNME’dir.. düşünce üretmedir. İşte EHLİ TAHKİK dediğimiz halkın yüzde yirmisi bu düşünme etkinliği ile görüş ve ülkeler ortaya koyabilirken geri kalan yüzde seksen bu HAZIR görüşlere ve TÜRETİLMİŞ ülkülere uyar haldedir. Bu da doğal ve normal bir durumdur. Çünkü yaşam düşünmeden ibaret değildir başka önemli ve değerli etkinlikler ve işler vardır ki bunlar bir beyine gereken beden gibi zorunlu ve gerekli yapı ve işlevlerdir. Şimdi bizim burada anlatmak istediğmiz konu DÜŞÜNME etkinliğinin artırılması ve yaygınlaştırılması ve özellikle daha sağlam yapılması ve daha sağlıklı yapılanmasıdır. Sözün taşıdığı bilginin hem doğru hem gerçek olması istenir.. sözün taşıdığı buyruğun hem güzel hem iyi olması gerekir. Bu konuda web ve face sayfalarımızda özellikle http://www.yontembilim.com sayfamızda çalışmalar mevcuttur. Bu durumda nasın havası olan üç sosyal sınıf ve özellikle aydanlar aklımıza gelir. Aydınlar yani ehli tahkikin yani HAKİKATI ARAYAN’ın bu gibi yöntembilimsel gereklere önem..dikkat.. özen göstermesi gerekliliğlidir. Bilginin içeriğinden çok bu biçimsel özellik ve nitelikleri göz ardı ettiğimiz dil aydını aydın da halkı kullanma hem de kötü ve kötüye kullanma durumu ortaya çıkmaktadır. Düşünme.. kolay bir etkinlik değil.. görme, bilme, anlam ve inanma sürecinin yarısı öğrenmeye dayanıyorsa yarısı da düşünmeye dayanır.. ve hatta düşünmenin öğrenmeyi mi yoksa öğrenmenin düşünmeyi mi tetiklediğini hakkında karar vermiş değilim. Düşünmeden yapılan bilme, anlama ve öğrenmelerin yararlı olmadığı hatta sağlam ve sağlıklı olmayan düşünme ve öğrenmelerin verimli bulunmadığı bazen zararlara da yol açtığını günlük deneyimlerimizden biliriz. Deriz ki akılsız başın cezasını ayak çeker. Bunun gibi düşünmesi sağlam ve sağlıklı olmayan aydının cezasını da halk çekiyor. Böyle demekle “düşünmeyi düşünen” birisi olarak kendimi dahi temize çıkarmıyorum. İçerikli fikirlerinde kişiselliğimden ve bireyselliğimden kaynaklanan çok hatalar vardır ve eleştiri ve düzeltilmeyi beklemektedir. Ne var ki sıfır hata mümkün değildir. Ancak “düşünenin ve aydının” düşün-ce'nin içeriğine önem verip düşün-me'nin biçimine.. sağlamlığını ve sağlığına dikkat etmediğinden yakınıcıyım. Bu yüzden “Düşünenleri arıyorum çünkü arayanları düşünüyorum.” Tümcesini başlık yapmışım. Düşünme öyle şakka danak edinilen bir beceri ve başarı değildir.. Düşünme, okuma ve yazma öğrenmeye ya da bizzat öğrenmeye bağlı mıdır ? Böyle dersek başta SOKRAT gibi dahileri ve veli olan NEBİLER olmak üzere ümmi ehli kemali ve fazılı inkar etmiş oluruz. Ancak okuma yazma bilmek ve bu kitabet ve kıraatı artırarak bizim fikir ve zikir düzeyinde bir gelişme ve ilerleme olduğu da muhakkak. Şimdi bu konuda üç düzey olduğunu var sayıyorum: BİRİNCİ düzeyde doğal ve normal ve bu yüzden harika bulunan, zeki olan sokrat gibi hakîmlerin ve veli olan nebilerin düzeyi.. İKİNCİ düzey okuyup yazma ile düşünme etkinliği ve yeteneceği ve becerisi ve başarısı artan avamın havassı.. ÜÇÜNCÜ düzey ise okumaya ve yazma bilen avam-ı nas.. biz yöntembilimsel analiz ile birinci ve üçüncü düzey arasındaki İKİNCİ DÜZEYE.. görsel ve metodik bir yeni anlam sürücü ve anlatım aygıtı sunuyoruz. Örneğin yukarıdaki tablo da HALK sağ üst köşe rastgele yerleştirilmedi ve gelişi güzel konulmadı.. çünkü bu yeni ANLATIMIN yani analitik düzlemi metodik ve görsel olarak kullanan Yontembilimsel analizin bir dili var.. bu dili öğrenirseniz sizinle neden HALK'ı sağ üst köşeye yerleştirdiğimizi tartışırız. Yoksa birbirinden güzel fikirleri buradan paylaşmakla fazla ileriye gidemeyiz. Şöyle herkese mükemmel bir ziyafet sunmayı, biraz zahmetli olsa ve zaman alsada, balık tutmayı öğrenmeyi ve öğretmeyi tercih ederim. |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |