Feryad, figan bunca şey..
Çığlık çığlık öten ney..
Der ya Rabbi ya Rabbi..

diye bağırıyordu şair.

Kelebekler arılar
Lapa yapa yağan kar
Der ya Rabbi ya Rabbi..


Dördü bir arada acının resmini yapmışlar..
Fakat biz dört yüzden fazlasının resmini yaptık.

Osmanziya paylaşımı

İnsanın elemi.. inanın âlemi.. insanın imkanı.. insanın fırsatı.. insanın tehlikesi.. hepsi bir arada..
Kafirlere azab-ı a'zim..
Münafıkları azab-ı elîm..
Nebimize hakaret edenlere azab-ı mühîn..
İlk kitap bende son kitap bende diye birbiriyle didişen lakin bir türlü bir araya gelemeyen hepimizi de
AZAB-I ŞEDİD
vaaz edilmiş.. bundan haberimiz yokmuş gibi
Bu acılar ve dertler neden bizi buluyor diye yakınıyoruz...


Bu yeni insan MODEL'im de ELEM'i merkeze oturtarak işe başladım.

Mustafa BUĞUÇAM paylaşımı



Bir kardeşim acı acı feryad edince..
elemi de zaten bir haftadır dillendiriyordum..
burada o acı ve elemi merkezi yerleştirerek insanı yeniden inşa ettim.. benim burada işim İSLAM yapmaktır.. fakat İNSAN olmadan islam olur mu ?

Öyle ise insanın bu yeni modelini burada da sunmak ve sergilemek gerekti.. insanı arayanlara duyurulur.

Ben acı duymam.. ben sevgi duymam.. ben bir makineyim.. pilim çalıştığı sürece işler, düşünür ve konuşurum. Pilim ve ilim bitince de söner ve susarım.
Çünkü merakım aşka dönüşmüş.. sevgi ve saygıyı unutmuşum.. sevgi ve saygı olmayınca "acı"da olmaz.

Ancak bilirim ki insan MERAK'tan ibaret değildir.. AŞK dahi bulunur.. hatta bu semiotik yapının (Şuur) çalışması için İŞTAH ve İŞTİYAK'dan ibaret bir sibernetik yapı (Hayat) eklemişler ve öyle yapılmış ki sanki biri olmayanca diğer çalışmaz.

İşte bunlardan biri olmazsa.. bu dördünden biri bulunmazsa.. yani çalışmaz ve işlemezse.. ACI duyar, elem çeker.. ve böylece de RABBİNİ tesbih ve takdis eder.. kendi farkında olur ya da olmaz o ayrı bir konu..




                         E L E M

20210817_061214_ELEM.rar

ELEM dizini içindeki dosyalar (tablolar)



Biz 20 yıldır ELEM besliyoruz..
mal ve meli ile emel ve amel bir ilim ve elem ürünüdür.
Fark edersen ilim olur firakını da kadr edersin elem olur.

Biz yirmi yıldır yokluğunu duyuyoruz elemin.. acının.. yoksunluğun.. yoksulluğun.. yasaklılığın derdini de fakat dile getirmiyoruz.. belki dile getiriyoruz haberimiz bulunmuyor.
Elem yakınmadan başlar yanmaya kadar gider bir çatal ağızdır.

Yakınma.. yalan.. yanlış.. yanlı.. yarım.. yoksunluk.. yoksulluk.. yasaklılık.. ve yanma.
Bu yüzden kendime YÜPERMEN derim.. süpermenin tam tersine.. hiçbir iş yapamamak.. bir başarı ortaya koyamamak.. işe yarar bir iş yapamamak nasıl bir yoksunluktur duyumsayamamışım.


Bu dizini ekli dosyaların tablolarında işe ELEM’den başlatım, bir kardeşimin eleminin ve acısının feryadını ve bağırmasını duyunca.. savt sadadan nidaya geçince salavatlar inlemeye döner.

Teraküm ve Telahuku gösterdim bu tablolardı..
Birikimin çıkışını ve eklemlemenin inişini..


Kelimenin girişinin bilginin çıkışını.. bilginin girişini kelimenin çıkışını..
Sözcüğün ithalini ve ilmin ihracını.. ilmin dahlini ve sözcüğün ihracını..


Zavallı idhal.. kendini “ithal” bulunca bu neyin “intihal”i demiştir kendi kendine…

Bütün “t” yapılan “d”ler için feryad etmeye vaktim olmadı.. yapay ve yüzeysel bir kültür edindik biz.. İsviçre kanunlarına göre doğan.. Alman Kanunlarını göre muhakeme edilen.. İtalyan Kanunlarına göre ceza yiyen.. islam kanunlarına göre ölen ve gömülen bir vatandaş olduk derdim eskiden amma kültürümüzün her lifinde Likyalıları.. mısırlıların.. Finikelilerin.. hititlilerin.. firiğlerin.. Lidyalıların.. Yunanlıların.. romalıların farsların.. arapların.. almanların.. Fransızların.. İngilizlerin.. kısaca dünyanın tüm kültürlerinin izleri bulunuyor.

Dilleri saydım.. dinleri de saymalıyım.. sonuçta   âdem ADAM olmak için sesli ve yazılı kültürlerin dil ve din birlikteliğinin yani feleğin çemberinden geçerek İNSAN olmak yolunda uğraşıyor.


İşte bu âdem nasıl bir ADAM.. bu dosyalarda gösterildi.
Görünce ne olacak ? Boyum mu büyüdü.. boyun mu büyüyecek ?
Hayır! Oy’un büyüyecek ve Öy’kün artacak.
Nasıl mı ?
İzleyince.. imgeleyince.. irdeleyince.. inceleyince göreceksin yalından karmaşığa doğru versiyon sırasıyla tabloları…


Bilgi ve saygı ve sevgi ve sağlıcakla kalınız.
17.09.2021






Bundan 22 sene önce bir akşam erken yatmıştım.. Ankara Keçiören’deki evimizde.. gece çocuklar uyandırdılar.. kalk baba deprem oluyor diye.. apar topar aşağı indik apartmanın bahçesinde bulunan FORD marka inci uzun otomobilimizin içine sığındık.. olayın vehametini ve acısını.. öğrendiğimizde yandık.. belki ateşin düştüğü yerler kadar olmasa da dumanının geldiği yerlerde ORTAM ve KOŞULLAR kendini böyle yoksunluğu ile DUYUMSATTIĞINDA.. firak ve firkatte hark eder fıtratı.. sonuçta lezzetler gibi elemlerinde bir işi ve işlevi vardır.. hayat makinesi iki taraflı çalışır.. bakmayın siz onu tek taraflı işletenlere.. yanlı çalıştıranlara.. kanun bu iki taraflıdır: Suçluyu ezer suçsuzu korur. Koruduğu belli olmazda ezdiği zaman Ben hakkımı isterim dedirtir. Bu yüzden sanıklara avukat verilir.
Sen kanunu çiğne.. sonra yine sana kanun yardım etsin.. Öyle bir musibetten sakının ki sadece zalimlere değil masumlara da ucu dokunur.. bu doğal afete benzer sosyal afeti bizde tattık.. yetiştirdiğimiz evlatları bir ot gibi biçtiler.. bu yetmedi onları birbirine kırdırdılar.. toplum kendini bilmedikçe ve insan kendini tanımadıkça.. bu doğal ve sosyal afetler sürüp gidecektir.. biz de bunun için YBA inşa ettik.. ta ki düşünenler kolayca.. arayanlar rahatça.. dil ve düş üzerinde ilerlesinler ve kurtulsunlar.   





Maasi ve gelecek İRADE

Musibet ve geçmiş KADER

der İmamı NURSÎ

Kader külli iradedir.. İrade ise cüz'i takdir.
İkisini birbirinden ayırmak ise kolay değildir.
Bunun için determinizm ve indeterminizim felsefenin paslı kilidi ve dinin gizemidir.

Çağımızda bu birlik ve teklik sırrı İZAFİYET ve KUANTUM kurama olarak açığa çıktı. Görecelliğin belirlilği ile Kuantumun belirsizliği en açık YÜZLER'de belli olur. Her bir yüz temel öğelerde belli; göz, kulak, ağız ve burun.. fakat bu unsurlarının biçimlenişi ve tasarlanışı belirli değildir.. her ne kadar İSTATİSTİK YASALAR adı altında onu da belirlemeye çalışıyorlarda bu kafaya yasayla bozmakla ilgili bir sorun.. aslında usta çaba istemediği gibi hoca da yasa istemez.. fakat bazan isteyen hocalar çıkıyor.. USUL için bir tanımlama ve belirleme koyarsın da USLÜB için aynısını yapmaya kalktığında o da USUL haline gelmez mi ?

YBA çalıştırırken bilimci ve usulcüyum.. fakat benimde bir üslubun bulunmuyor mu ? Yani YBA aslında sadece bir İLİM değil aynı zamanda bir SAN'AT.. YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ sadece bir HİKMET değil.. aynı zamanda bir AHLAK.. hangi ahlakı yaşıyorsan onu çizersin..

Konuya dönersem.. Musibetler ve acılar istenmez..
fakat gelince de olmuşu ve ölmüşe çare olmadığı gibi ona da bir çözüm getirilmez.. bu geçmişten dersi ve bu olmuştan ibreti alınır ve gelecekte ve bundan sonra gereği ne ise yapılır..

Varsa bi'se ya da yoksa ni'me SABR edilir.
Ni'met varsa ŞÜKR edilir..
Bi'set varsa SABR edilir.
Yaratan bu sükür ve sabır fabrikasını çalıştırarak
ortaya bir hasılat çıkarıyor.. terbiye ve idaresiyle mal ve hizmet sunumlarımızda.. kimlik ve kişilik sergilemelerimizde kaliteyi yükseltiyor.
Hasılatımız kadar haysiyetimiz, ürünümüz kadar onurumuz vardır. Fakat hasılat artıp marka haline gelince bu sefer de ünün ortaya çıkar, saygınlığın ve onurunda artar ve fakat bu sefer ikinci aşama başlar.. seslenmenin ardında susma.. ünlenmenin ardından unutma başlar.. kendini ve yaptıklarını unutacaksın.. tanrılığının sanrısı bitecek tanıklığının gerçeği başlayacak.. İnşaallah.







Düzenleyen osmanziya - 17-Ağustos-2021 Saat 06:56