tanırlık ya da tanımazlık
TANRI tanırlık ya da tanımazlık
TANIKLIK olarak zihnimize ve evrene yazılır.
Ben de zihnimdeki buraya yazdım.
Cuma ÖZUSAN Ağabeyin ŞU muhteşem bir yazısı;

ALLAHA İNANMANIN SEBEBİ İNSANIN ACZİYETİ MİDİR

İnsan aciz ve zayıf bir mahluktur. Hayvandan daha çaresizdir. Onun çektiği dert ve çileleri, korku ve dehşeti hayvan çekmez. Akıl onun için hem avantaj hem dezavantajdır. Bu dünya hayatında ya bizim başımıza, ya başkalarının başına ne felaketler geliyor. Bunlara karşı Allaha sığınmaktan başka bir çare kalmaz. Çalınacak tek kapı orasıdır.

Aksi takdirde insan çıldırırdı, dağılır giderdi. Bir arkadaşımın oğlunun kaybından dolayı çatlayıp öldüğünü söyledilerdi. Hiç kimsenin güvencesi var mı bu dünyada. Her sözü kanun olan devlet başkanları hapse düşüyor. Zengin iken yoksul, güçlü iken güçsüz, sağlıklı iken hastalıklı, itibarlı iken itibarsız hale gelebilirsiniz. Bunun hergün misallerini görüyoruz.

Geçenlerde televizyonda Suriyeli bir babayı gösterdiler. Dört tane çocuğunu ve karısını yangında kaybetmiş. Spiker soruyor, o da cevap veriyor: “Allah verdi Allah aldı”. Böyle sözler duymaya ne kadar susamıştık. Çoğu feryadu figan eder ama o öyle yapmadı. Onun o sükunetine hayran kaldım. Bu inanç olmasa hangi baba bu kadar ağır yükün altından kalkabilir.

Delilik zorluklara çıkış yolu bulunmadığında sığınılan intibak mekanizmasıdır. Gerçekle baş edemeyen deli olur. Hayatı yaşanılır kılan esasında gaflettir. Yakıcı gerçekle hangimiz temas edip ayakta durabiliriz. Fazla akım geldiğinde sigortalar atmaz mı. İman akıl sağlığımızı koruyan bir sigortadır. İnanmak insanın fıtratında vardır.

Hiç zorluklarla karşılaşmasaydık, hiç acı ve eziyet çekmeseydik, hiç güçsüz ve aciz kalmasaydık Allah aklımıza gelmezdi. Denizde fırtına kopsun veya uçağınız sallansın gayri ihtiyari “Allah!” diye haykırırız. İnsan belki bilinçli olarak Allahı inkar edebilir ama bilinçaltı inançlı ve dindardır. Öyle olmasa Allah ile bu kadar uğraşılmazdı. c.ö. 9 OCAK 2018

üzerine yazdığım

İnsanın mahiyeti naks ve kasrdır.. naksını itmam etmesi hacatını (GEREKSİNİMİNİ).. kasrını ikmal etmesi ise harratını (ARAYIŞINI) ortaya çıkarır.

NAKS ve eksikliği insanın aciz ve fakrıdır KASR'ı ise terk ve tehiridir.. naksı ve aciz itibariyle güçsüzlüğü bir dayanak (sened) noktasını ve fakrı ve yoksulluğu itibariyle bir destek (meded) noktasını gerektirir.. işte bu iki yönden hem Yaratan'a dayanır ve bağlanır.. hem bunlarla ve bunlardaki zıddıyetle O'nun kudretini ve rahmetini tanır.
Diğer taraftan KASRI ve yetersizliği itibariyle açılan arayış asıl dini harratı ortaya koyan.. insanın gelişimini tetikleyen ve onu meleklerden yukarı çıkaran tarafıdır. Cüz'i ilim, irade, kudreti ile külli ilim, irade ve kudrete çıkma tarafındır.

Bu nokta teist.. panteist.. panantesit.. ateist.. deist.. arayışları başlatan noktada.. çünkü naksında sadece evren ve insan ilişkileri söz konusu idi buradaki kasrında işin içine TANRI giriyor.
Naks tarafında.. cennet ve cehennem kavramlarıyla.. dolaylı olarak Tanrı'ya gidiliyordu.. Nebilerin halka tebliği söz konusu idi.. Bu risaletin hakkı halka tebliğ etmesidir…

Kasr kapısında ise doğrudan, cennet ve cehennemi olmayan.. bir kapı açılıyor.. burada velayetin kapısı açılır.. tebliğ ile değil halkı hakka temsil ile ilişkidir.. burada havas avamdan ayrılır.. diye düşünüyorum. Doğrusunu Allah Bilir.
Dinnur Yaşar

bu yazıyı açıklamak üzerine yaptığım kırka yakın
tabloyu buraya yükledim;



20180114_093633_SEHADET.rar


adetim olduğu üzerine buradan bir word tablosunu resim formatı haline getirip buraya yapıştırmayacağım. Arzu eden indirir ve versiyon sırasıyla inceler.. izler.. imgeler.. irdeler.

Benim işim tabloları siber uzaya atıp geleceğe emanet etmek.. bundan fazlasına gücüm yetmez.

Bilgi, sevgi ve saygı ile sağlıcakla kalın.

Osmanziya