Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Dünya | |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4228 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: 05-Haziran-2025 Saat 22:55 |
META
Fizik bilgi teknik lojik sosya Psik bilgi PARA ![]() Vital aktualitesi ve mental virtualitesi ile bir sektorde olculebilecek faktoru olan özneye AKTÖR adini veriyorum. Bu aktörün entelektuel duzeyi olup sorumlu bulunan bu ozne.. beniyle sorumlu ve cani ile sorunlu olan bir kişidir. HİÇ BİR ÖZGÜRLÜK TEK BAŞINA DEĞİLDİR Bu tabloda konuştuğumuz bütün kavramları ve anlamları gösterdim.. eğer Mustafa BUĞUÇAM bu tabloyu günlük dilin düz yazısı ile açık ve seçik beş bölümlük bir anlatım halinde kitab haline getirseydi.. anlamayacak kimse kalmayacağı gibi bu kitabın ardında diğer kitaplarla piyasada ses getiren YAZARLAR arasında görüneceğini hiç kuşkum bulunmuyor.. YİRMİ DÖRT YIL İÇİNDE.. ancak bu seferde YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ ortaya çıkmayacaktı.. zaten sorun da "hürriyet" hakkında KİTAP YAZMAK değil.. "özgürlüğün" bulunup bulunmadığını tartışmak da değil.. insanın kendi hürriyetini GERÇEKLEŞTİRMESİDİR. Bunun da sağlam ve sağlıklı bilgi ve değer taşıyan sözlere dayanılarak SAĞLANMASIDIR. Ne yazik ki yirmi beş yıl için de bir tek kişi.. ister yazar ister okuyucu.. ister hoca.. ister öğrenci.. olsun bu işe TENEZZÜL etmedi.. önem ve değer vermedi.. çünkü bir nasip ve ihtiyaç işi olduğu kadar da bir karakter ve arayış eylemidir.. Şimdi 12 tablodan sonra oluşturduğum bu tablonun alt yapısında web sayfamda yayınlayacağım örnek olması bakımında GDDY ile açıklamaya çalışacağım. Saygılarımla Osmanziya yontembilim.com Hurriyet irade ve ihtiyar bulunmadan.. yani özgurluk istencin seçimi bulunmadan ortaya çikmayacagi gibi.. Hurriyet hakimiyet ve istiklaliyet olmadan.. yani özgurluk kendinin egemenligi ve başkasini bağimsizligi olmadan sürdurulemez.. aksi halde ozgurlugu kuru kuruya istemekle hurriyeti elde edemezsiniz.. iste bu ozgurluk sinavi bizi HAKK ve KUVVET arasinda bir yerde tutar.. ve Yaratan ve Yaraadan arasinda tapılasi ve adanilasi oyuna ve öykuye hazirlar.. iste biz bu meydana AILE adini veriyoruz .. şimdi bu HURRİYET yani kuvvetinin kendisine verdiği hakimiyet ve tasarruf ile insan dilediğini yapabilir.. Örneğin NETENYAHU.. kendi kaviminin yaşaması için başkalarının ölmesini düşünüyorsa dilediğini yapıyor.. yani sivil insanları, cocukları ve kadınları öldürüyor ve yakıyor. Böylece kavmine "iyilik" yaptığını düşünüyor. Amma bu iyilik bizim için "kötülük" görünüyor. Belki bütün insanlık için kötülüktür lakin onun için savaş ve iyiliktir.. Bunun gibi kızlarımız özellikle açık bacakları ile güzelliklerini göstererek bizlere güzellik yaptıklarını ve böylece korkusuz kahramanlıklarının cesaretlerini göstermiş oluyorlar.. ama özellikle bekar erkekler ve yaşlı erkekler için çirkinliktir, ayıptır, utanmazlıktır. Demek oluyor ki birilerinin ÖZGÜRCE yaptığı iyilik ve güzellik başkalarınca kötülük ve çirkinlik oluyor. Özgürlüğün bir yanında iyilik bir yanında kötülük.. bir yanında güzellik ve bir yanında çirkinlik bulunuyor.. keza özgürlüğün bir yanında irade bir yanında ihtiyar bulunuyor.. özgürlüğün bir yanında hakimiyet bir yanında istiklaliyet bulunuyor.. keza özgürlüğün bir yanında hakk bir yanında kuvvet bulunuyor.. bu durumda senen hakimiyetin benim istiklaliyetime dokunuyorsa.. senin götünün özgürlüğü benim gözümün tutsasklığı oluyorsa.. KURU KURUYA özgürlük dava etmenin de bir anlamı olmuyor. Sözümü Namık Kemal in ünlü şiiri ile bitireyim.. "Ne efsunkar imişsin ki ey didar-ı hürriyet esir aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten." Demek ki hürriyet bir yanında UBUDİYET bir yanında da ESARET bulunuyor. İŞTE Yöntem Bilimsel Anasalis.. böyle çok yönlü ve yanlı kavramların.. bir yazarın ya da hocanın ya da bir ideoloğun günlük dilin düz yazısıyla bir yöne doğru çekilerek zihinlerin yönlendirilmesi ile değil analitik düzlemde yön ve yanlarının birlikte gösterilmesi.. görülmesi ve tartışılmasını imkan sağladığından yararlı ve verimli bir anlatım aygıtı ve anlam sürücüdür. Şimdi bu düz yazıda dediklerimizi bir tablo ile göstereceğiz. osmanziya yontembilim.com Bu vesile ile İmamı Nursi'nin HÜRRİYET hakkında sözlerini nakledeyim.. "Ben ekmeksiz yaşarım fakat hürriyetsiz yaşayayamam." M.Kemal Atatürk'ün ünlü "Benim karakterim hürriyet ve istiklaldir. " Keza İmamı Nursi "Devletler ve milletler muharemesi tabakatı-ı beşer muharemesini terki mevki ediyor. Beşir esir (köle) olmak istemediği gibi ecir (işçi) olmakta istemez. İslamiyet Rabbın abdiyetini ve kulluğunu, diğelerininin esirliğine ve köleliğine tercih etmektir. Ancak tüm bu sözler bize yine de HÜRRİYETİ anlatamaz.. anlaman için hürriyetini yani kendini gerçekleştirmen gerekir. osmanziya dil ETNIK deger din ETIK deger emek EKONOMIK deger özgürlük POLITIK deger Azizim.. ortak insani dil din ile emel ve ozgurluk degerlerini partilerine paravana eden orgutler ozellikle partiler PARAVANA ederek kişisel ve kimisel çikarlarini korumaya ve kollamaya çalisirlar. Başta masonlar olmak uzere nakşi ve kadiri butun dini tarikatlarin ve nurculuk ve suleynancilik gibi cemaatlerin resmi olmayan orgutlerin siyasi BASKI gurubu olmalari önlenemez. Keza yesil ve mavi totaliter sistemlerin özlemleri.. kızil ve kırmızi otoriter rejimlerin beklentileri.. dini ve dunyevi cennet ve utopyalarin.. umutlari.. bilgi toplumu ve hukuk devleti gibi ülkuleri.. geçmisteki hurafe ve ustureler gibi bizim cağdas efsane ve destanlarimizdir. Ancak çagdas partilerin dil ve din ile emek ve özgurluk gibi ortak insani degerleri insanlari toplamak için alet ve paravana yapmasinin sakincasini 7 ekim katliami ile iyice ogrenmiş bulunuyoruz. osmanziya yontembilim.com bilgi SÖZ deger taşıyan SAGLAM kelam SAGLIKLI ![]() Bilgi ve deger.. başı boş dolaşan SOKAK KOPEKLERI gibidir.. bilgi sağlam olmadi mi deger saglikli bulunmadi mi..kişin zihnini ve şuurunu.. ısırıklarla doldururlar. Sağlam BILGI hem dogru ve hem gercek olmalidir. Saglıkli DEGER hem iyi ve hem guzel bulunmalidir. Bilgilerin.. belgelerin.. orneklerin SAGLAM olmasina duyarli.. degerlerin.. buyruklarin SAGLIKLI bulunmasina hassas.. olan kişiler bunun için; Düşuncelerinin.. inançlarinin.. goruşlerinin.. sözlerinin.. cumlelerinin.. tanımlarinin salih ve sahih olmasi için elinden ve dilinden geldigi kadar aklindan ve gonlunden gecenler dikkatli ve aykili olmaya özen gosterirler. saygilarimla saglicakla kaliniz Osmanziya Osmanziyaoğlu ![]() TEŞEHHÜD Çoğalma-DOGUM yasası Beslenme-ÖLÜM yasası Seslenme-KONUŞ yasası Sevinme-SUUUUS yasası DÖRT YASA Su ve uS çakıl ve akıl hayat ve şuur utan ve umutlan S U U U U S SUS ki sevinesin der YASA Amma biz sizin icin konuşmayı seçtik.. bilmem ki yerinde mi ? https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2744 yıl başından itibaren 144 paylaşım olmuş. EImuberakatü Ettahiyyatü Essalavatü Ettayyibatü LILLAH. Osmanziya 31.05.2025 ![]() |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 4228 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Öldurmek kuvvetle.. kuvvet bilimle.. bilim okumakla oluyor... bilim ahireti birakip dünyaya tapmakla oluyor.. misal yahudiler. Bunun tersini alırsan muslumanlar çikar.. öldurulende muslumanlar olur.. hesap matematige uygun mu ?
İBRETEkonomi iki birikime dayanır sermaye ve teknoloji.. arada müslümanın ve marksistin iş gücü ve emeği bulunur.. müslüman zaten dünya malına önem vermez ve işçi olur.. marksiste zaten mülkiyeti bile beğenmez ve işçi olur.. işçiler dişçi olur. Mali ve bilgiyi biriktiren yahudi ise ekonomiye sahib ve hakim olur.. fakat adamların bir vatanı bulunmaz.. zoraki aldıkları İSRAİL'e bile diş biliyorsunuz.. o da size diş biliyor.. siz onu öldürmek istiyorsunuz o sizi öldürmek istiyor.. verin şunlara bi vatan.. yiyip içsinler.. otursunlar.. gevşesinler.. mali ve bilgiyi biriktirmeyi bıraksınlar.. böylece müslüman ve mason ve marksist hepiniz işçi olursunuz.. derim lakin kazın ayağı öyle değil.. artık teknoloji malı ve bilgiyi biriktirmeye gerek kalmayacak hale gidiyor.. çünkü güç her taraftan akıyor.. ve dünyanın yahudiden başka yeni efendileri doğuyor ve çalışmaya gerek kalmıyor.. GNR Kurzweil'in genetik ve nanoteknoloji ve robotik üçlüsü YAPAY ZEKA ile daha hızlanacak küresel efendiler on aile yerine on makine olacak.. siz asıl bundan ve insanın yitirilmesinden korkun.. yani yahudi ne düdük.. yeni efendiler geliyor. osmanziya 02.06.2025 üçyol izmir 11:38 Basarili buldugum bu anlatima gore; Hasan bir sözcük.. Aydın bir kavram.. Hasan AYDIN bir terimdir. Terimler tek anlamlidir.. sözcukler çok anlatimlidir. Kavramlar ise bağlamina gore anlam kazanan ve anlatim yapan soyut kurgulardir. Bunlardan başka ayani sabite adi veren zihnin şekl-i hadsleri bulunur ki bu külliyat ve mebdeler avam tarafindan mefhumlar ve mefkurelerle iltibas edilirler. Umarim Hasan Aydin Bey bu konuya açiklik getirir. osmanziya Kavram, Sözcük ve Terim Üzerine Felsefi düşünmede, özellikle dilsel analizde sıkça karşılaşılan ancak çoğu zaman birbirine karıştırılan üç temel yapı vardır: kavram, sözcük ve terim. Bu yapıların her biri farklı bir ontolojik düzleme ve işlevsel alana aittir. Bu nedenle aralarındaki ayrımları açık ve sistematik biçimde ortaya koymak, sağlıklı bir düşünsel faaliyet için zorunludur. Kavram, insan zihninde oluşan bir soyutlamadır. Nesnelerin, olguların ya da ilişkilerin düşünsel temsili olan kavram, dilsel bir biçime bürünmeksizin de var olabilir. Ontolojik düzlemde bu varlık türü, ideal ya da noetik olanla ilişkilidir. Kavramlar, düşünmenin temel araçlarıdır ve anlamlandırma, kategorileştirme gibi işlemlerde belirleyici rol oynarlar. Örneğin, "adalet" kavramı, dile dökülmese bile zihinde canlanabilir; özsel ya da fenomenal olarak düşünülebilir. Buna karşılık sözcük, bir dil sistemine ait olan, belirli ses ya da yazı biçimiyle ifade edilen ve çoğu zaman bir kavrama karşılık gelen gösteren düzeyindeki birimdir. Sözcükler ontolojik olarak dilsel bir varoluşa sahiptir; varlıkları yalnızca bir gösterge sistemine (örneğin Türkçeye) içkindir. İletişimin temel aracıdırlar. Ancak sözcükler çoğu zaman çok-anlamlıdır ve bağlama göre anlam değiştirirler. Bu nedenle sözcükler, taşıdıkları kavramsal içeriğin doğrudan ve sabit bir temsili değildir. Örneğin “doğa” sözcüğü, bir yandan ormanları, bir yandan insan dışı varlıkların tümünü ya da bir başka kullanımda insanın özünü belirtebilir. Terim ise bir sözcüğün belirli bir bilgi alanı içinde, teknik bir anlamla sabitlenmiş biçimidir. Her terim bir sözcükten oluşur; fakat her sözcük bir terim değildir. Terimler, kavramların belirli bir disiplin içerisinde sistematikleştirilmiş, tanıma kavuşturulmuş biçimidir. Bilimsel ya da felsefi söylemde kullanılan terimler, anlam bulanıklığını gidermek için oluşturulmuş teknik araçlardır. Bu bağlamda “physis” terimi, Aristoteles’in doğa anlayışını ifade ederken, yalnızca gündelik “doğa” sözcüğünden değil, aynı zamanda belirli bir metafizik çerçeveden kaynaklanan bir kavramsal sistemden de beslenir. Bu üç yapı, soyutluk düzeyleri bakımından da farklılık gösterir. Kavram, en soyut düzlemde yer alır; zihinsel bir yapı olduğu için algısal değil, düşünsel bir varlık taşır. Sözcük ise daha somut bir düzeydedir; duyumsanabilir, yazılabilir ve söylenebilir. Terim ise bu ikisinin arasında, ancak bilimsel soyutlama ve tanımsallık sayesinde özgül bir statü kazanır. Bu farklılık, onların tarihselliklerinde de kendini gösterir: kavramlar görece sabitken, sözcükler zamanla değişir, evrim geçirir; terimler ise tarihsel olarak belirli kuramsal bağlamlara bağlıdır ve genellikle o bağlamda tanımlanarak sabitlenir. Ayrıca bu yapıların bağlama bağımlılığı da farklıdır. Kavramlar, farklı düşünsel içeriklere göre anlam kazanabilir. Sözcükler bağlamsal kullanım içinde farklı anlamlar üstlenebilirken, terimler, ait oldukları disiplin içindeki tanımlarına göre sabitlenir. Bu bağlamda terimler, çok-anlamlılıktan kaçınan epistemik araçlardır. Bir örnek üzerinden bu ayrım somutlaştırılabilir: “Doğa” kavramı, insanın zihninde oluşan çok katmanlı bir soyutlamadır. Bu kavramı ifade eden sözcük, Türkçede “doğa”dır. Ancak bu sözcük Stoacılarda Tanrısal akılla özdeşleştirilen doğa anlayışıyla ya da Aristoteles’in "physis" terimiyle karşılandığında, artık teknik bir anlam kazanır ve bir terim hâline gelir. Sonuç olarak, kavram, düşünmenin içsel ve temel nesnesidir; sözcük, bu nesnenin dilsel ifadesidir; terim ise belirli bir bilgi alanı içinde kavramın sistematik ve teknik bir temsilidir. Bu ayrımı yapabilmek, felsefi analizlerde kavram kargaşasından kaçınmak ve düşünsel berraklık sağlamak açısından vazgeçilmezdir. Zira sözcüklerle değil, kavramlarla düşünürüz; ama bu kavramları ifade ederken, sözcüklere ve terimlere başvurmak zorundayız. Hasan AydıN Düzenleyen osmanziya - 05-Haziran-2025 Saat 22:59 |
|
![]() |
|
![]() ![]() |
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |