Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: tanrı tanırlık ve tanrı tanımazlık.. | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3391 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: tanrı tanırlık ve tanrı tanımazlık.. Gönderim Zamanı: 29-Mart-2022 Saat 03:42 |
Üstadım, yine filozof kimliğini konuşturmuşsun, sevgi ve saygılarımla... diyen Haluk öz’e Ateş.. tecessum etmiş.. teşekkur ederim.. ancak gayrı meşru ise ateş yakar.. meşru ise ısıtır. Teşekkür ederim.. ancak sizde çok değerli bir paylaşım yapmışınız.. ancak bu paylaşımınızdan önce bir paylaşım yapmıştım.. Dinnur YAŞAR ismimde "kadının memeleri" diye ve buna ilişkin yazıyıyı web sayfamda yapmıştım.. bu ikisi de birbirini tevafuk etti.. aslında bizler nefis ve akıl ve kalb ve ruh ve hatta sır ile DONATILI bir şekilde yaratılmıştır.. Buna rağmen kişisel, toplumsal ya da kültürel faktörler yüzünden bazı insanlar sırf nefsiyle yaşıyor.. bazı insanlar sırf kalbiyle.. bazıları sadece akılla yaşıyor gibidir. Keza bazıları sadece ruhani olarak yaşıyor .. bazıları ise sırlarında kaybolup gidiyorlar. Bazıları hep nefsiyle hayasızca yaşıyor bazılar ise hiç nefis yokmuş gibi davranıyor. Kadınların büyük çoğunluğu erkeklerde hiç nefis yokmuş gibi değil göğüslerini açmak kalçalarını saçıyor.. erkeklerin ekseriyeti ise değil başkalarının kadınlarına kendi kadın ve kızlarına bile sözü geçmiyor.. ben göğüsten edebli ve meşeri bir şekilde bahsedince olmadık lafları ediyorlar. Diğer taraftan normal ve doğal sağlık bir hayat için dört koşul var: alkali beslenme.. fiziksel egzersiz ve kalite uyku ve DÖRDÜNCÜSÜ "yasal seks"tır. Fakat bu dördüncüsü doktorlorın litaratüründe bile geçmiyor.. çünkü halk arasında ayrı, kapalı, gizemli.. örtülü, ayıp, konuşulmaz bir konudur. Oysa yukarıda gösterdiğim gibi hayati gereksinimler nedeniyle cinsellik yaşamımızın dörtte birini tutuyor. Elbette tekessür ve tezevvüç ve tenasül ve teheyyüç konusu olan TECANÜS ulu orta konuşulmaz.. ancak bu derecede hayat dışına atılmaz ve atılmamalı.. DÜZELTİLMİŞ: Kadın’ın Meme’leri Kadının memeleri harika bir nesne.. hem kadın ŞEHVETLİ göğsüyle kadınlık havasını atıyor.. hem yasal eşinden başka erkekler bu İŞTAHTAN havasını alıyor.. hem ŞEFKATLİ sinesinde yavrusunun gıdasını hazırlıyor.. bu üç ana işlevinden başka bir dördüncüsü nedir diye düşünürken harika bir İŞLEV daha ortaya çıktı.. bunu yazının sonunda söyleyeceğim… Biliyorsunuz benim “tapılası karılar ve kulluk edilesi kocalar” kuramım var.. Kuşkusuz Tanrı’nın ne tapınmaya gereksinimi bulunuyor ne de kulluk edilmeye.. çünkü o alıcı değil mutlak verici.. bundan dolayı alıcılık ona izafi olduğu gibi bizim de mutlak alıcılığımızan dolayı da ona hamd vericiliğimiz de mecazidir. Bu aynı zamanda teşebbüh-ü billah değil teşebbühü bi ahlakillah.. olduğunu da gösterir.. bu şüphe.. teşbih.. müteşabih ve teşebbühe ilişkin metafizik konuların ayrıntısına girmiyorum. Hatta bu mecazi, nisbi.. izafi.. itibari.. misali.. müşabihi.. sözcükleriyle ortaya konulan kavramları ve ilişkileri anlamak halkın değil bilim ve felsefe ve din insanlarına düşen bir görevdir... Çoğu bilim adamları dahi bu çok yönlü ve yanlı sözcükleri yerinde kullanamayabilirler.. YBA dili olmasa ben de kullanamam. Tanrı’ya hamd ederiz.. tüm övgü ve ödgü.. sevgi ve saygılarımızı O’na tahsis ederiz.. peki bu O’nun bir ihtiyacını mı giderir.. Hayır! Bizim bu hamde gereksinimimiz var. Bu “var” kelimesini de vara yoğa kullanmam.. Çünkü biz Hamd’ı O’na vermekle kendi “tanrısallık”ımızdan vaz geçiyoruz. Tanrı konumunu bırakıp Kul konumuna geçiyoruz. Ne kadar hamd verirsek o kadar arı ve duru SAFİ bir insan ve Müslüman kul haline geliyoruz. Elbette bunu anlamak yetmiş yılımı aldı.. siz şimdi anlamışsanız ne mutlu.. benden yaşlısınız demektir. Eğer 50 yaşında iseniz -20 yaşında değil +120 yaşındasınız demektir.. sizi kutlarım. Diğer metafizik ve tanrısallık kavramlarını buna kıyas edebilirsiniz. İşte bu yüzden sizlerden TANIKLIK konumuna çabuk geçmeniz için Tanrı Tanırlık ve Tanrı Tanımazlık yolunda vakit çürütmemenizi istiyor ve TANIRLIK’a çağırıyorum. Sıra geldi “kad’nın mama’larına” değil “kadın’ın memelerine” yukarıda bahsettiğim dördüncü işlev.. Tanrısallık ve Kulluk ilişkisinin SİMETRİSİNİ, biri > biri < olan sağ ve sol memeler harika bir şekilde gözlere gösteriyor. Üstelik sol memenin altındaki yüreği düşünürseniz bu daha anlamlı gelir.. sağ da HAKK sol da HALK bulunur. Hattı yukarıdakı ağız ^ ile aşağıdaki anüs | bu simetriyi tamamlayarak SÜPERSİMETRİ oluşturuyor. Ve Böylece YBA (Yöntem Bilim Analiz) in mutfağı olan AD (Analitik Düzlem) deki gösterimlerde gözlere meşru, makul ve makbul bir halde yerleşiyor. Burada böylece gözleri arındırdıktan ve tasfiye ettikten sonra GÖNÜL’e geçiliyor. Aksi halde bu gözlerdeki HUTAME eninde sonunda insanı yutar. Bu gün Brian GREENE’nn Evrenin Zerafeti kitabını bitirdim.. bu yazım da ona işaret olsun. Kadın’ın küçültülmüş bir evren olduğun anlamak için bir ERKEK gözü ve gönlü lazımdır.. işte bunun için kadına tapılmaz ancak Tapılan’a götüren bir tapılası olur.. kocalarını tamamlayan karıların gülden nazik göğüslerini öperken bunu da aklınızdan çıkarmayın. Dinnur YAŞAR 30.03.2022 20220330_020123_MEMELER.rar Kadının memeleri başlıklı yazı ve tablolar bu rar dosyasında DEĞİŞTİRİLMİŞ: Bence her ikisi de değerli Nazif Çalıkoğlu ve Sahin Merkezoğlu Arkadaşlarım Tanrı Tanırlık konusuna girdikleri için onlara özel bir yazı hazırladım : dilerlerse bakabilir ve bu face de değil web sayfamda yanıt verebilirler. Her ne kadar sayfamda İSLAMBİLİM yapsamda ağırlık YBA davet olduğu için imani ve islami ve dini konuların içeriklerinde tartışmaya girişmek istemiyorum. Çünkü ana hedefimi geri bıraktırır ya da zamanla unutturur. SORULAR Tanrı tanırlık ve tanrı tanımazlık.. YOLCULUĞUMUZDA insan tanırlık ve evren tanımazlık.. BİLİNENLERDEN BİLİNMEYENLERE evren tanırlık ve insan tanımazlık.. BİLİNMEYENLERDEN BİLİNENLERE insanı tanımayan evreni tanıyabilir mi ? BİLİNMEYENLERDEN BİLİNMEYENLERE evreni tanımayan insana tanıyabilir mi ? BİLİNENLERDEN BİLİNENLERE Tanrıyı tanımayan insanı tanıyabilir mi ? GİDEBİLİR Mİ ? Tanrıyı tanımayan evreni tanıyabilir mi ? GİDEMEZ! Peki, TANIRLIK'tan haberi olmayan insanı, kainatı ve tanrıyı tanıyabilir mi ? PEK ALA TANIYABİLİR ? Ancak ne kadar sağlam ve sağlıklı olacaktır.. işte o kuşkuludur. Peki "tanırlık" nedir ? ilim mi irfan mı iman mı ? bilmek mi, öğrenmek mi, inanmak mı ? TAN sözcüğü akşam güneş battıktan sonra ya da güneş doğmadan önceki yarı karanlık yarı aydınlık ya da alacakaranlık da denilebilen AYDINLIK'ı ifade ediyor. GÜNEŞİN "Gurub" (batış) vaktinden SONRAKİ ya da "Tulu" (doğuş) vaktinden ÖNCEKİ dolaylı ışıklı aydınlık.. gecenin karanlığının belirtisi ya da gündünüz aydınlığının habercisidir. (ana-tolu) Bu şu demektir.. TANIRLIK bir başlangıçtır. Bunun gibi, ilim ve irfan ve iman bir girişimdir. İYİ ya da KÖTÜ Bir şeyin başlangıç girişimi.. ancak sonucunda iyi veya kötü olduğunu göstermez. Kötü başlar iyi biter, iyi başlar kötü biter.. sonuç belirsizdir. Tanrı tanırlık ve tanrı tanımazlıkta böyledir.. hangisinin ne gibi sonuca ulaştıracağını bilemezsin. "Rabbena la tuzig kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena min ledünke rahme.. inneke entel vehhab" diye biten bir ayet var Ali İmran Suresinin ilk sayfasının sonunda.. anlamı.. Rabbimiz kalblerimizi kaydırma bize hidayete erdirdikten sonra.. senin ledünninin rahmetin ile.. kuşkusuz sen vehhabsın... İşte biz bu duaya AMİN diyoruz. İman konusunda sayfalar döktürürüm.. fakat YBA den sonra bunları Risalei Nur Külliyatına havale ettim.. iman konusunda bir "sıkıntısı" olanı oraya çağırırım. Binlerce felsefecisini.. yüzlerce avukatını ve onlarca şeytanlarını alsınlar oraya gitsinler.. yanıtı bulabilirler. Elbette sadece sıkıntısı olanlar değil takıntısı ve kuruntusu olanlarda gidebilirler.. arıyorlarsa gideceklerdir.. aramıyorlarsa bulduklarıyla yetineceklerdir. Fakat demem şu ki kuşkusuz iman olmadığı gibi kesin bilgi de dahi bulunmaz. Kesin bilgi ve kuşkusuz iman arayan bulamaz. İmanda illa bir kuşku ve şüphe.. bilgide illa bir kesinsizlik ve belirsizlik olacaktır. Bundan dolayı yukarıdaki duaya amin diyoruz. Eğer bilgi kesin ise o bilgi olmaktan çıkacak İMAN olacaktır.. eğer iman kuşkusuz ile o iman olmaktan çıkacak BİLGİ olacaktır. Bu iman ve bilgi birbirinden ayırt etmek o kadar zordur ki tüm piyasanın imancılar (tanrı tanır dinciler) ve bilgiciler (tanrı tanımaz bilimciler) tarafından ikiye bölündüğünü hayretle görürsün. Bu yüzden tanırlık üzerinde duran YBA inde bir hedef kitlesinin bulunmadığını anlarsın. Tanrı konusunda genele konuşmam.. özen merak ve suali olanlar varsa yanıtlarım. Çünkü hiç bir içerikli bilgiyle ilgilenmiyorum. Bilginin biçimi olan TANIRLIK ile ilgileniyor ve bu konuda burada paylaştığım tablolara da neden yeteri kadar ilgi olmuyor, açıklıyor. Tanrı'yı insan görenlerin bir sistemi olacaktır Tanrı'yı evren görenlerin bir sistemi olacaktır. Tanrı'yı ne insan ne de evren görmeyenlerin de bir sistemi olacaktır. Sistemlerinin de bir ölçüsü ve kriteri.. bir ilkesi.. bir başlangıç sözcü vardır ve bu yüzden bunlar konuşurken birbirleriyle sürekli çelişecekler ve çatışacaklardır. Bundan daha doğal ve normal bir durum olur mu ? Ancak bunlar Tanrı'yı bir domatesten bahseder gibi bahsettiklerinden birbirlerini tekfir edeceklerdir.. tanrı'yı tanımadıklarından değil kendi tanrılarını tanımadıkları için ve ne yazık ki bunun bile haberinde ve farkında değillerdir. Tanrı'yı evren görenlerin onun bir evrim olacağını da düşünmek zorundadırlar.. Tanrı'yı insan görenlerin onun yetkin olacağını da düşünmek zorundadırlar.. Ancak Tanrı'yı insan ya da evren görmeyenlerin onu evrene ya da insana benzetmeleri kendi kendileriyle , kendi ilkeleriyle çelişmekten başka çareleri bulunmaz. Hatta iş bu kadarla bitmez.. Tanrı hakkında tartışma yaparak yok-tur ya da var-dır dedikleri tanrıdan önce yokluk ve varlık hakkında da bilgileri bulunmaz. Ancak var sayılarını ve yok sanılarını ifade etmek üzere peynir ekmek yer gibi var-dır ve yok-tur derler. Bu söylediğim tümceleri de anlamazlar. Neden anlamazlar ? Çünkü öğrenmeleri diri ve düşünmeleri canlı değil.. öğrenilenler bellenip ezberlenince.. kesin bilgiye; düşünülenler alışılıp yerleşince kuşkusuz inanca dönüşüyor.Tekrar bunlar üzerine yeniden öğrenme ve yeniden düşünme.. eleştirme.. bilinenlerde soru ve bilinmeyenlerden yanıt bulma yolu kapanıyor. Ancak biz yine de kendi diri öğrenme ve canlı düşünmelerimizi sürdüreceğiz.. herkes anladığını anlayacak.. anlamadığı kalacak. Çünkü her şeyi anlatabilmek zorunda olmadığım gibi muhatablarım daha anlamak zorunda değildir. Anlayabildiğimiz ve anlatabildiğimiz kadar bize yeter.. gerekirse kalanını da zamanı gelince anlarız ve anlatırız. iki yüz yıl önce KANT kavramsız görülerin KÖR ve görüşüz kavramların BOŞ olduğunu ilan ederken geçmişteki deneycilerin her şeyin madde olduğunu kesin kes isbatladıklarını.. geçmişteki kuramcıların her şeyin mânâ bulunduğunu kuşkusuz kanıtladığını.. anlamıştı.. eğer hem maddenin hem mananın KUŞKUSUZ ve KESİNKES “var” sayılması oluşu doğru ise bunlardan birinin kör ve birinin boş olması gerekiyordu.. biri “var” sayılır iken diğeri “yok” sanılması birbirine göre oluyordu. Bu durumda Descartes’in akılcılığı ve Hume’un deneyciliği arasında orta yol kendi kurduğu okul oluyordu ve bu okulun geçerliliği Einsten’in , Newton’un mutlak zaman ve mekan kavramlarını yıkana kadar devam etti.. yine Kant ile “mutlak” kalmamıştı.. zihne göre zaman ve mekan mutlak idi.. geçen çağda Einstein izafiyet kuramı ile bu mutlaklıkta deneysel olarak yıkılınca.. artık çağımızda başta tanrı olmak üzere her türlü MUTLAK yıkılmıştı.. kime göre “çağ”a göre.. koşulsuz.. kuralsız.. başsız.. sonsuz.. anlamında olan SALT (mutlak.. absolit) artık “abes” ile aynı anlama gelir olumuştu.. tuhaf ve acaib ve garaib.. bir “kavram” görüsü olmayan tüm kavramlar gibi bu kavramda “boş”tu.. şimdi siz etraf tanrı kabul ettiği için tanrı tanır.. etraf kabul etmediği için tanrı tanımaz olduğu için tanrı tanımaz.. iseniz işiniz zor. Çağınız ve çevreniz hangisi ise.. siz de o olmak zorunda hissedeceksiniz kendinizi.. ancak bu sizin sorununuz ve bunu da ancak siz çözersiniz.. isterseniz. Bunu çözmek içinde elimizde dört kaynak var: Günlük dil Bilimsel bilgi Felsefi bilgi Dini bilgi Şurası açık ki felsefeye girişi olmayanın FELSEFEYİ bilmediği.. hukuka girişi olmayanının HUKUKU bilmediği gibi.. tıbba girişi olmayanın TIBBI bilmediği gibi tanırlığa girişi bulunmayanda TANIRLIĞI gereği gibi bilemez. TANIRLIK uygarlığımızda dört köşe başı filozof tarafından ortaya konularak geliştirilmiştir. ARİSTO.. DEKART.. KANT.. bundan sonrakinin de kim olduğunu bilmiyorum. Bizler YBA ile onun gelişine hazırlık yapıyoruz.. Bunlar batının öncüleri.. doğunun öncüleri ise İMAMI GAZALİ.. MEVLANA.. İMAMI RABBANİ.. ve İMAMI NURSÎ'dir. ARİSTO'dan itibaren bu yedi ismin her biri birbirine hazırlık yapmış ve en son İMAMI NURSİ konuyu özetlemiştir. Nursî'nin eseri RNK nın üstü İMAN altı USUL'dur. Tanırlık ta USUL İLMİDİR.. YBA (Yöntem Bilimsel Analiz) bu yedi zatın oluşturduğu evrensel kültürden yararlanarak doğunun dini ve batının felsefesi arasında ortak bir dili aramaya ve bulmaya çalışmaktadır. Bilgi, saygı, sevgi ve sağlıcakla kalınız. Osmanziya 30.03.2022 01:57 Üçyol İZMİR Düzenleyen osmanziya - 31-Mart-2022 Saat 00:07 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |