Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: notlar 19 12 2020 | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3423 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: notlar 19 12 2020 Gönderim Zamanı: 19-Aralık-2020 Saat 11:27 |
KULLANILMA İnsanın en büyük sorunu İŞ bulmaktır. Dünyanın en büyük işi çişimizdir. Dinin en yüce işi insanların karşılıklı sevgi ve saygı ile birbirinin rıza ve hoşnudluğunu almaktır. Tapılası karı, kulluk edilesi koca, kutsal ana ve sonsuz baba olmaktır. Bunu ancak körler, sağırlar ve dilsizler anlamaz. Dünya ve dinden sonra DİL’e gelince onun sorunlarıyla da sayfanın kenarları süsledim. Diğer sorunları da yaşa göre sıraladım. Bir arkadaş yazmış ki; hiç kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyiniz, çünkü aradaki fark, zorunlu olarak sizin değerinizi düşürür. Karşılıklı sevgi ve saygı esastır.. birbirinden yararlanmaya gelince; yakın akrabalık ve şefkat nedeniyle insanlar birbirini doğal olarak birbirlerini kullanırlar.. çocuklar anne babalarını, ebeveyn evladından yararlanır. Eşler ise birbirlerini kadınlık ve erkeklik HİZMETİ verirler. Ancak bunun dışında insanların birbirine "insan" değeri vererek onu araç değil kendisi gibi bir amaç görmesi de bir terbiye ve edeb sorunudur. Bu iki olanağa kavuşmadığından seni kullanmaya ve araç görmeye kalkanların emellerini yerine getirmemen yanıt olarak yeter. Kullanılma sürüyorsa bu da senin sorunun olur.. onun değil. Kendimizi içinde bulduğumuz olanaklarımız ve bize verilen yetenekler, yetiler ve yetkilerimiz bize verilen güçleri kullanmamızı ve onlardan yararlanmamızı sağlar. Vucud, hayat, şuur ve iman katmanlarından yararlanırken hassasiyet ve hissiyatımızla ortaya çıkan OLANAKLAR karşımızı bir takım ihtisasları ve uzmanlıkları ve meslekleri çıkarır. Bir de bakmışızı ki okumuşuz, iş ve eş sahibi olmuşuz, hatta bilgi, karar mal ve hizmet üretmek ve çocuk yetiştirmekten bir çok imkana sahip olmuşuzdur. Aş (besin), eş (cinsellik), ev (ortam) ve av (düşman ve güvenlik) dörtlüsünün oluşturduğu fonksiyon çemberi ile kendimizi bir sorumluluk ve yükümlülük konumunda buluruz. Bunlara bağlı OLASILIKLAR’ı bunlar teşhis, tahsis, takdim, takib etmek bir yaşama san’atıdır. Yaşam amaç edilmezse bunlardan en güzel bir şekilde istimal, istihdam ve istifade edilebilirler. Bu saydıklarımı kazanmak, korumak ve olumsuz sonuçlarından kurtulmak gereksinim ve arayış denilen bir savaş ve barış içindeki sınav ve yarış süreçlerini (vetirelerini) ve ileçlerini (vesilelerini) ortaya çıkarır. işte bunları ANLAMAK yolculuğumuzun uzaklığını ve yakınlığını belirleyecektir. Bu nedenle insanlar gelecekte ANLAMAYI arayacaklar.. bu gün öğrenmekten öğrenmeyi öğrenmeye geçtiler.. yarın ise anlamak yükselen değer olacaktır. Bunun için düşünenleri arıyorum çünkü arayanları düşünüyorum. YBA de bundan çıktı.. ne yazık ki hassasiyetin ALIŞKANLIK ve hissiyatın ALIŞKINLIK çemberinden dışarı çıkamadığımız nedeniyle insanlar çeşitli bahaneler ve mazeretler ileri sürerek gereksinimlerden yukarı çıkamıyorlar ve bu nedenle Yöntem Bilimsel Analiz’in TÂLİB’i de bulunmuyor. Buna rağmen başka tâlibler bulunması da biz yine YBA tâlib ve öğrenici olmayı sürdürüyoruz. ------ HAL ------ havl LİSAN kavl ------ KAL ------ D e ğ i ş i m Değişim ciddi bir iştir.. amma önce samimi olarak düşüneceksin.. Her bir insan şeytan potansiyeline sahiptir.. kendini temize çıkararak temizleyen yitirir... Hassasiyetin damardan alışKANlıkları ve hissiyatın sinirden alışKINlıklarının çemberinden çıkıp hedef ve gayelerimize uygun bir yol çizmek.. bununla gereksinim ve arayışlarımızı karşılamak ve böyle mal ve hizmet sunumunda başarı kazanmak, kimlik ve kişilik sergilemede kaliteli olmak kolay bir iş değildir. Bütün bunlar mevcut olanaklarını ve yetilerini ve yetkilerini değerlendirerek beden eğitiminde ve zaman yönetiminde yapılacak işler. Tüm bu işler içinde takdim yani öncelik vermek samimiyetini ve takib yani proğramını izleme ciddiyetini gerektirirler. Peki bütün bunlar için ne yapacağız ? Beş vakit namaz kılacağız.. Bu sözü diyeceğime 5 sürede (vakitte) sıraya (salata) gireceğiz diyebilirdim. SÜRE (zaman) sürecin bir parçası SIRA (namaz) ise konuşmanın ve salatın ve vasıl olmanın ve vesilenin ve “ile”cin ve iletişimin bir parçasıdır. Yani SALAT Namazda Fatiha-i Şerifeye eklemlenen zammı sure vasıtasıyla Tanrı ile aranızda geçen konuşmanın kendisidir. Namazda bir HAMD verip karşılığında bir DUA almıyorsan yani bir kudsi alış veriş yapmıyorsan, spor olsun ve borcumdan kurtulayım diye bu işi yapıyorsan elbette yukarıdaki söylediğim konuşmayı yapamazsın. zaman ve namaz yatayının ard zamanında bunu yapamayınca nizam ve mizanın dikeyinin eş zamanında da başarılı olamıyoruz. Bu yüzden “âlem”iz yeterince diri ve canlı olamıyor. Hani derler ya.. Bektaşi bir zata, Hocam neden namaz kılmıyorsun.. diye sormuşlar o da demiş ki Kur’an’da “Lâ takrabüssalâ” yani NAMAZA YAKLAŞMAYIN, yazıyor demiş.. peki bu ayetten sonra ne diyor diye sormuşlar.. o da demiş ki bundan sonrasına HAFIZ değilim demiş. Çünkü orada “illâ entum sükera” yazıyor.. yani eğer sekir halinde sarhoşsanız NAMAZA YAKLAŞMAYIN.. Hoca kibarca ayık vakti bulunmadığından namaz kılamıyorum demiş.. ancak anlayan kim ? Yakaza ve Dikkatli bir halde bulunmak.. ayık ve aykılı olmak gerçekten samimiyet ve ciddiyet gerektiren bir iştir ki her zaman bu bizde etkili olamıyor. Hatta uyurken kendimizi uyanık sanırız.. bence bir ömür uykulu olma olasılığı var.. çünkü her gece ayrı bir rüya görüyoruz örneğin bir ömür 10.000 rüya görmüşsek ömrümünüz 10.001.cü rüya olabilir. Şimdi size bende eğer namazda size ne söylendiğinin ve sizin ne söylediğinizin farkında değilseniz.. NAMAZA YAKLAŞMAYIN diyemem.. ancak bu farkındalık ve kadrindelik öyle türlü ve çeşitlidir ki bunu namaz dışındaki sürelerde ve zamanlarda artırarak namazımızı ve namazdaki konuşmalarımızı daha verimli ve yararlı hale getirebiliriz. Örneğin önce Arapça Kur’anı yüzünden okumakla.. sonra Kur’an meallerine bakarak ayetlerin ne dediğini biraz anlamakla.. sonra tefsir kitapları, bu konuda Risale-i Nur Külliyatını hararetle öneririm, okuyarak anlayışımızı genişletmekle.. sonra Arapça öğrenerek kitabı kendimizin çevirecek düzeye gelmekle.. sonra o hale geleceksiniz ki bir usrünüz ve zorluğunuz, bir sorununuz ve mes’eliniz, bir sualiniz ve sorunuz.. bir dai ve marazınız bulunduğunda bunun kolaylığını, çözümünü, yanıtını ve çaresini Kitabta bulacaksınız.. İnşaallah. Çünkü sözcükler ve bilgiler arasında insanlara yol gösteren fikirler ve ışıklar bulunur.. anlamlar ve amaçlar bulunur. Bu bilişim ve iletişim işlevinde TANRI sözlerinde daha canlı ve diridir. Çünkü bir söz ya bir bilgi konusudur ya da bir buyruk komutudur. Allah azze ve celle yâr ve yardımcımız olsun. Amin. Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız. Osmanziya 19.12.2020 İzmir-Üçyol Değerli Kardeşim paylaşımlarınız için teşekkür ederim. Ancak bende bu güne kadar bilgi edinirken ve paylaşırken YBA reklamı ve propogandası uğruna yaptım, yapıyorum. Fakat bunlarda ziyade YBA öğrenilmesi, kullanılması ve yararlanılması konusuna ağırlık veriyorum. Benim tarzım sorulara yanıtı vermek değil, YBA kullanmayı öğren kendin buldur. Burada "akıl ve BEYİN ile YÜREK ve ruh" yapılanması sorusunu yine kendinizin yanıt vermesidir. OYSA sizin alıştığınız zihniyet HAZIR açık ve seçik bilgiyi KOLAYCA almaktır. İşte ben bu işten kaçınıyorum. Belki kısa vade de bundan zarar görüyor olabilirim ancak uzak gelecekte insanlar ÖĞRENMEYİ değil ANLAMAYI seçecekler.. size gönderdiğim yazıda da bunu anlatmaya çalıştm. MİLLETİ İBRAHİMİ Yazdıklarım önce beni ilgilendiriyor.. sadece sizin için yazmadım bunları.. ilgileniyorsanız verdiğiniz yanıtları da karşıladım.. kaldı ki bu face ortamından yazdıklarımı benden ve sizden başkaları da okuyorlar.. onlarında anladıklarında eleştiriler ve anlamıyorlarsa soruları olabilir. Dünyada tüm insanlar için ortak bir dil ve müşterek bir dil olduğuna inanırım.. ancak altı bin yıllık YAZILI din ve din birlikteliği olan KÜLTÜRÜN öncesinde altmış bin yıllık SESLİ bir geçmiş bulunmalıdır.. işte bu süre içinde her bir çağ ve her bir toplum ve her bir millet için kendine has bilgiden inançlara kadar bir kültür oluşmuştur. Zaten millet.. mell... emel.. konuşma ve KÜLTÜR anlamındadır. Milleti-i ibrahimi ya da İbrahim Ulusu derken İbrahim Aleyhisselamdan bunu yana oluşan bir İSLAM KÜLTÜRÜ vardır.. bu kitabi ve semavi ve rasulü kültür bu gün musevi, isevi ve muhammedi bir renk almıştır ki elbette bu kültürün karşısında akıl ve dehadan çıkmış başka bir KÜLTÜR vardır.. elbette bu kültür dahi türlü ve çeşitli şekillerde görünür ancak sonuçta bu gün için dil BİLİM ve din de HUKUK haline beşeriyetin ve medeniyetin bir kurumu olarak İNSANLIĞI hazırlamaktadır. Fakat bu yapı içerisinde de müşterek dil ve dinden ayrı insanlara sayısınca YOL ve YÖN de bulunacaktır. Bütün bunları kuşatacak ve çözüm sağlayacak BİLGİ TOPLUMU ve HUKUK DEVLETİ ülküsü de ülkeleri kucaklayacaktır. Yeter ki ezbere değil iki kelimeyi bir araya getirerek samimi düşünebilen ve ciddi konuşabilen insanlar bulunsun. ÇÜRÜK ELMA Muharrem İnce Destekçileri gurubunda “Dikkat edin, karşınızda çok ahlaksız bir kitle var; namusunuza iftira atıyorlar ve her türlü yalanı söylüyorlar, sonra da Allah bizimle diyorlar.” yazamışlar ve altına da İLBER ORTAYLI Hocanın resmini koymuşlar.. Bir kitleyi bozuklukla suçlayabilirsin fakat tertemiz bir KITLE var mı ? Ya da binlik bir kitlenin bozuk on tanesini her gun gostersen on gun sonra o kitleyi bozuk gosteren bir MEDYA varsa.. misal .. bozuk zengini..bozuk erkegi..bozuk solcuyu.. bozuk sagciyi.. bozuk kürtü.. bozuk türkü..bozuk dindari.. işte sorun bu sütü bozuk MEDYA.. Hatta bu resim bile bozuk.. Hoca böyle bir söz söylemedigi halde bu bozuk sözü ona böyle söyletmiş olabilirler... WORDPRESS de güllere destek ve yöntembilim sayfalarım: http://www.yontembilim.com sitesi sahibiyim 2001 yılında inşa ettiğim bu site benim bir tür YALNIZLIK KALEM' oldu.. PROFESYÖNEL olarak 68 yaşında üç yıllık emekli bir hukukçuyum.. AMATÖR olarakta elbette bir supermen olarak değil de YÜPERMEN olarak.. yalan bilimsel gerçekler.. yarım tarihsel gerçekler.. yanlı sosyal gerçekler ve yanlış dinî gerçekler dünyasında yaşayan bir adamım.. nasıl olacaktı ki ? Bunu sitemin FORUM kısmına girerseniz oradaki düz yazılara ekli TABLO'lardan anlayacaksınız. reklamlar http://www.yontembilim.com/ ve http://www.yontembilim.com/forum/Forum.asp burada iki adres var biri web sitesinin kendisi diğeri de onun FORUM'u.. zaten siteye girince FORUM dikkatinizi çekecektir.. dikkat çekeği ile ayakkabı çekeceği arasında fark.. RUH ile ruhu açıklamak üzere yapılan açıklamalalardır.. bunların içinde en kısasının benim ki olduğunu düşünüyorum rUh >> HuR burada "U"ları kaldırsak geriye reh har kalabilir.. bu ateş yolu anlamına gelir.. işte ateşe düşmemek için REHBERLER gönderilmiştir.. rehberler güzel ve iyi ruhaniyetlerdir.. insana hakiki hürriyeti va'd edeler.. elbete bu va'da uyan vaz'ettikleri vaazlarda bulunur. Sözün kısası arayan belasını da bulur mevlasınıda... Kant'ın ünlü bir sözü var; biri üstümde yaldızlı gök diğeri içimdeki ahlak yasası.. hangisini baksam ürperirim.. diyor. Gerçekten de öyle gerek insan tabiat ve tarihi ile.. gerekse insan aklı ve kalbi ile.. birbirine bakan muazzam bir kubbe ve cübbe.. “Mantık bilmeyenin ilmine itimad edilmez.” Hüccet-ül İslâm Muhammed Gazzali r.a Taha Abdurrahman, hakikatten sapan modernistlerin metodlarını üç kavramla ele alır: 1-) el-Erhane: Nassı tarihî bağlamı içine hapsetmek. 2-) el-Aklâne: Aklın sınırlarını aşan her şeyi yok saymak. 3-) el-Ensene: İlahî olan her şeyi beşerî, aklî ve tarihî düzleme indirgemek. İdeolojik Mealcilik Fitnesi.. Saykal Elmas Kılınç Bunlar usul değil iman konularıdır.. esas yanlış iman konularını usul, usul konularını iman yapmaktır. Dinnur YAŞAR rUh'lar HuR olmak için yaratılmışlardır.. yoksa rehgüzarı har olabilir.. ancak REHBER'lerin haberleri de gerekir uçmasına yol gösterecek... Dinnur YAŞAR Şimdiki aklım olsa.. aptalca olan nedamet sözlerinden.. KEŞKE diger üç karanlığın en aptalcası.. fazla söylemedim bu sözü.. İnşaallah söylemeyecegim de... Çunku yaşadiğimiz yanlışlık hem GELECEKTE yararlanilacak bir ders.. hem BU GUNE ışık tutan bir ibret.. hem GEÇMIŞE saklanan bir anıdir. Doğuda derler “men amane bilkaderi emine minel keder.” Kadere inanan kederden kurtulur. Çünkü geçmişe kader ile bakılır.. gelecekten irade ile beklenir. Tersine bir tutum zararlıdır. Bu gün ise takdir vaktidir. İşte bu değerlendirmelerde geçmişin ders ve ibretleri bize en birinci yol göstericilerdir. yaşlının aynadaki genç yüzü.. güzel seçki.. güzellik ve iyilik zaten hep karşıt olmuştur.. özgürlük ve sonsuzluk gibi.. DÜNYANIN FENASI dünyanın fenası.. insanın fanisini gerektirir.. katlanılan külfetlerin ve hizmetlerin ücreti burada verilmiyor çünkü.. adana'da 10 Aralık 2020 Covit-19 nedeniyle Vefat eden İmam Hatip Lisesi Müdürü İsmail İNAN Bey 17 Kasımda sosyal medya üzerinden aile fertleriyle şu yazıyı paylaşmış Ömür Dediğin: Hayata ha şimdi, ha sonra başlayım derken bir bakıyorsun tükenmiş ömür... Avucumuzda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın TECRÜBE kalıyor. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor!.. "Gençlik bir kuştu; tutmak istedim tutamadım. Yaşlılık bir paçavra; satmak istedim satamadım." B i r i k i n d i g ö l g e s i Ö M Ü R d e d i ğ i n... Gece olur duramazsın, güneş vurur kalkamazsın. Sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik… Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor. Yiyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler... Evin, arabanın taksitleri, filanca yerde yaptığımız tatiller, almalar vermeler, saçıp savurmalar, bizim zannettiğimiz saklayıp durduğumuz altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar… Hepsi bir bir kaçıyor bizden, ya da istemesek de biz onlardan ayrılmak zorunda kalıyoruz… B i r S E C D E y e r l e r i k a l ı y o r g e r i y e Alnımızda mıh gibi çakılı kalıyor. Bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor… Bir o bize kalıyor… O k ş a n m ı ş b i r y e t i m b a ş ı ö p ü l m ü ş a n n e e l i a l ı n m ı ş b i r b a b a d u a s ı Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış ORUÇ’lar… Gizliden; şöyle kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş SADAKA'lar kalıyor… Masivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller, tek O’ndan istemeler, tek O’na gönderilmiş dilekçeler kalıyor… Yürekten söylenmiş E l h a m d u l i l l a h, acizce, kulca edilmiş nasuh bir t e v b e, isyanları yıkayan g ö z y a ş l a r ı kalıyor… Mümince gülüşler, şeker tadında sözler…. Kimsenin etini yemeden, kırıp dökmeden, gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor... Biraz dur, bekle biraz… Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak... Harcanmış yıllarını seyret usulca. Bak nasıl bitiyor ömür dediğin… Bir KAPIYA bir kere gidersin, ikincisinde utanırsın... Ama bir K A P I var ki her gün gidersin, gitmelere D O Y A M A Z S I N Çünkü bilirsin seni KAPISINDAN kovmayacak bir tek “O” V A R D I R Her gün, her gün içini dökersin, bir O SIKILMAZ senden, bir O affeder seni, bir O yüzüne vurmaz AYIPLARINI 🌟akıttığımız her damla gö3zyaşı cehennem ateşini söndürsün inşallah Dua ve muhabbetle...O sonsuz rahmet sahibi ALLAH 'ıma emanet olun inşaallah... Düzenleyen osmanziya - 20-Aralık-2020 Saat 01:58 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |