Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: projeler Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3580

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: projeler
    Gönderim Zamanı: 10-Kasım-2024 Saat 23:09

Mesut YUCETURK
CİN/ŞEYTAN VAR Mİ?
VAR İSE ONLARA NASIL. AZAB EDİLECEK?
Malumunuz, bu konular da eskiden beri süregelen bir tartışma var.
Kimileri cin/şeytan diye bir varlık yok, derler. Cin ve insana verilen can bağlantısından yola çıkarak farklı sonuçlara ulaşırlar.
Kimi de cin/şeytan madem Ateş. O halde ateşe nasıl azap edilir? Derler.
Kıymetli kardeşim,
1.Rabbimiz,
Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım demiyor mu? Diyor.
2. Şeytan cinlerdendi demiyor mu? Diyor.
3. Şüphesiz şeytan kafirlerdendi. (Hakikati örten.) Demiyor mu? Diyor.
4. Bu durumda cin/şeytan ve insanlar imtihana tabi varlıklar olduğu aşikar. Çünkü iradeli varlıklardır. Melek değillerdir.
Hatta cin/şeytanlarının vahiy, Levhi mahfuzdan nazil olurken kulak hırsızlığı yapanların Ateş topu ile uzaklaştırıldığını söyler Rabbimiz kuran da.
5.Cin /şeytan için özel olarak sizi cehenneme sokarım demesine ne gerek var bu durumda?
Onlar da insan gibi bir kul. Ve imtihana tabi. İmtihandan başarısız olan cehenneme girecek.
6. Ha, madem o ateş, ateşe azab nasıl olur derseniz. Bunun nasıl olacağını biz bilemeyiz. Allah bilir.
Sahabe devrinde buna benzer bir şey RİVAYET edilir.
Şeytana nasıl ateşle azab edilecek diye sorar biri. Karşısındaki kişi de yerden bir toprak keseği alıp soru soranın kafasına vurur. Ve ilave eder,
Bak sen de topraktan yaratıldın ama toprak kafanı ağrıttı, der.
7. Ayrıca, Rabbimiz,
Yeni bir yaratılış la yaratacağım demiyor mu? Diyor,
Yeni formumuzun yani insanın, cinnin nasıl bir vücuda sahip olduğunu biz bilemeyiz.
Zannım,
Ebedi hayata uygun formda olacağı dır.
Selam ve dua ile...
Mesut Yücetürk



Değerli Hocam, zîşuur olarak dört formunun yaratıldığını düşünüyorum. Mükellef olan sekalan yani cin ve beşer.. müekkel olan latefan yani melek ve ruhaniler. Cins ve beşer iradesi ağırlıkta.. melek ve ruhani ilmi ağırlıkta.. zevilidraktir. Mükellef sekelanın MEDENİYETİ bulunur. Müekkel oln latefanın AMİNİYETİ olur.

Bu duramda Yaratan'ın A projesi CİNN medeniyeti.. B projesi ise BEŞER medeniyetidir. Beşeriyetin yapısından (yani olmazsa olmaz bileşenleri dil ve din olan kültüründen) çıkan medeniyetin inşa ettiği en yüksek yapı İNSANİYETTİR. İslamiyet ise insaniyet-i kübradır. Yani İnsaniyetin tamamına ve kemaline ermesine biz İSLAMİYET diyoruz. Yani bu durumda cin ve beşer ile ruhani ve melekler İNSAN formundadırlar.

Biz bu insaniyetin ilk haline NUR-U MUHMMEDİ.. adını veriyoruz. Yani maddi ve manevi bütün esasları içine alan Hayr-ı Beriyye ve Şerri Beriyye.

İkinci haline HAKİKAT-I İNSANİYET diyoruz. Yani hayrı ve hüsnü kapsayan BİRRE sahip bir potansiyeldir.

Son haline ZAT-I MUHAMMEDİ diyoruz. Yani miladi 571 senesinde doğan ve 632 yılına 63 yaşında vefat eden Muhammed Mustafa A.S.M.dır. Ve onun hayat biyorgrafisinden doğan İSLAMİYETTİR.

Şimdi onunla ve bununla   İNSAN PROJESİNİ bitiyor mu ?


Cinlerin zirvesi İBLİS olan AZAZİL.. namı diğer ŞEYTAN beşerin zirvesi bir ismi Ahmet bir ismi Muhammed olan MUSTAFA 'mıdır ?

Bu gösteriyor ki öyle zannedildiği gibi kötülük yapsın diye özel olarak ŞEYTAN yaratılmamıştır.. mükellef olan cin ve beşerden ahseni amele erişememiş ve ahseni takvimin suud tarafında değilde sukut tarafında yer almış öznelere bir “ŞEYTAN” diyoruz.. yani cinni ve beşeri kötülüğü kötülük olarak isteyen zihinler, şuurlar ve akılların şeytaneti HANNAS tarafından beslenen bir ZİHNİYET oluşturuyorlar. Ki bunu anlamak ve imamı Mübin ve kitabi mübini örmek ya da görmek önemli bir soruşturma konusudur. Bu belki amel defteri denilen nesneyi de anlamaya yardımcı olabilir. Yani biz İmamı Sacevendi ile KİTABIN büyük harflerini ve noktalarını yani CÜMLELERİNİ koymuşuz ve üç yüz seneden de fazla ileri gidemiyoruz. Yani KİTABI anlamadan sevab niyetiyle okuyoruz. Her ne ise.. sonuçta en çok okunulan kitab ve fakat en az anlaşılan kitab garaibini ortaya çıkarmışız.

Konuya dönersem "İnnellahestefa Ademe ve Nuhan ve âli imrane ve âli ibrahime a'lelâlemîn" diye başlayan ayet İstifa edilip seçilen "Mustafa"ların birey olarak âdem ve nuh Aleyhisselamlar.. AİLE olarak İbrahim âilesi ve İmran Ailesi olduğun anlaşılıyor. Anne ve babasız yaratılan ilk nebi âdem ile anne ve babasız terbiye edilen son nebi muhammed A.S.M arasında geçen bütün nebi ve rasuller ZİNCİRİ'nin bir mesajı ve bir misyonu bulunuyor ki bu işlerin VİZYON'unu görmek önemli bir ARAYIŞ olmalıdır.

GEREKSİNİMİN ötesinde arayışa yönelen pek fazla kimseye rastlayamadım. Gördüğüm sadece sünni ve alevi çatışmaları ile son yıllarda ortaya çıkan kitabcı ve hadisçi tartışmalarıdır.

Ezber edilen ve başkalarından öğrenilen ve rivayettin öteye gidemeyen bir zihniyetin henüz islam dünyasında doğmadığı bin senelik islam tarihi bize vurulan bu son 7 ekim katliamının bize anlattığı; İSLAMİYETİN üç yüz sene önce bittiği ve İNSANİYETİN de son bir sene için de kalmadığıdır.

Bu durumda SORU acaba bir C Projesi mi söz konusu olacak ya da KIYAMET mi kopacağıdır ? Doğrusunu Allah bilir.

Osmanziya 10.11.2024 pursaklar Ankara
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3580

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 10-Kasım-2024 Saat 23:15
CİN/ŞEYTAN/İBLİS BİR MELEK Mİ?
MELEK :


Allah'ın emirlerine tam itaat eden iyi nitelikteki ruhanî varlıklara verilen ad.

CİN:
Duyularla idrak edilemeyen ve insanlar gibi ilâhî emirlere uymakla yükümlü tutulan varlık türü.

ŞEYTAN/İBLİS:
İnsana musallat olup onu saptırmaya çalışan ruhanî varlık.
(TDV Ansiklopedisi.)


Aynı zamanda, uzaklaşan, haktan ve hayırdan ayrılan, muhalefet eden, Rahmet ten Ümit kesmiş anlamlarına gelir.
Şeytan karşılığında tâğūt, cân, ifrît gibi kelimeler kullanıldığı gibi “mârid” (alabildiğine inatçı) ve “garûr” (aldatan) kelimeleriyle de nitelendirilir.


Rabbimiz:
Ve o vakit melâikeye «Adem için secde edin» dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi. Bakara 34 Elmalılı.


Allah: – Sana emrettiğimde, secde etmekten seni alıkoyan nedir? Dedi. İblis: – Ben, ondan üstünüm. Zira beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın, dedi.
İblis: “Ben, kurumuş bir balçıktan yarattığın bir beşere secde edecek biri değilim!” dedi. Hicr33 (17/61, 38/76) Mustafa Çavdar Meali.


Sonra Malumunuz, Rabbimiz:
O halde Çık ordan, sen kovulmuş birisin, der.
Şeytan:Beni azdırmana karşılık onların çoğunu saptıracağım, muhlis/Muhsin olanlar hariç der.
Ve ilerleyen bölümler de de Rabbimiz :
Andolsun ki İblis’in insanlar hakkındaki vaadi böylece gerçekleşmiş oldu. Zira pek az mümin dışında hepsi ona uydular. Der. ( İnsan açısından çok hüzünlenecek acı bir durum değil mi?)


Neyse...


1.Zamanında, Fatih surların dibine geldiğinde Bizanslılar, melekler dişi mi, erkek mi diye tartışıyorlarmış. Bize onların cinsiyetinin olmadığını Rabbimiz söylüyor.

2. Bizim tartışmamız,
CİN/ iblis/Şeytan melek mi?
Madem, Rabbimiz:Meleklere Adem e secde edin, diyor, iblis hariç melekler itaat etti, diyorsa.
Şeytanın melek olma durumu olabilir mi?
Bence olamaz. Çünkü, melekler tam itaat le mükelleftir.
Ha şeytan cin idi, itaat etmediği için şeytan, iblis vasfını almış olabilir mi? Olabilir. Çünkü,
Şeytan cinlerdendi, diyor Rabbimiz.
Meleklerdendi demiyor ama.
Ve kafirlerdendi der yine Rabbimiz.

Yani hakikatin üstünü örten gizleyen, anlamında.
İtaat etmediği için mi kafir oldu, ya da kafir olduğu için mi itaat etmedi bilmiyoruz. Doğrusunu Allah bilir.


Ben sadece Rabbimin bana kurandan aktardığı, açıkladığı kadar bilir, anlarım. Anlatılanlar arasında bağ kurmaya çalışırım. Kıssalardan ibret çıkarmaya çalışırım.
Şeytanın bir melek ya da melek olmadığı beni hiç ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey ve
bildiğim tek hakikat,
Şeytanın bize düşman olduğu dur.

Çünkü, Rabbimiz :Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman tanıyın. O kendi taraftarlarını, ancak cehennemliklerden olmaya çağırır. Der.

Ve,Koğulmuş şeytandan Allaha sığının der. Rabbimiz.
Biz de, Koğulmuş şeytanın şerrinden Allaha sığınırız.
CİN ve şeytan insanlara zarar verebilir mi? Konusuna girersem yazı çok uzayacağını için bunu başka bir yazıda Ayetler ışığında, idrak ve bilgimiz nispetinde, Konuyu anlatmaya çalışacağız inşaallah.
Selam ve dua ile...

MESUT YÜCETÜRK

dedim ki:

http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2540&PID=4422#4422
ESKİ edille-i Şeriyye dörtlüsü; kitab, sünnet, kıyası fukaha ve icma-i ümmettir.. Yani hüküm vermenin KAYNAKLARI saydıklarımdı.. YENİSİ ise; Salih AKIL, sahih NAKİL, salim LİSAN ve selim KALB.. biz burada SALİM LİSAN ögesine dikkat çekmek istiyoruz. Yani sağlam BİLİM'in bize gelecekteki elde edeceği veri ve bilgiler ile konunun daha açık olacağını düşünüyorum. Günümüzde bilim açısında evrende YALNIZ olduğumuza ilişkin genel kabul sürüyor. Yarın değişebilir. Yani sınırlı alanımız ve evrimli bilgimiz ile bu kadar yargıya varabiliyoruz. osmanziya





Düzenleyen osmanziya - 10-Kasım-2024 Saat 23:20
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3580

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 10-Kasım-2024 Saat 23:38
Selim ATEŞ Yazerim yazdı:

SABRI ARKADAŞ, ŞÜKRÜ YOLDAŞ, TEVEKKÜLÜ SIRDAŞ EDİNİN! SONUNDA GÜLEN SEN OLACAKSIN!
Hayat, her zaman istediğimiz gibi akmaz; bazen büyük hayaller kurar, çabalarız ama bir anda engellerle, zorluklarla karşılaşırız. Böyle anlarda içsel dayanıklılık kazanmak, sabrı, şükrü ve tevekkülü yaşamımıza yerleştirerek mümkündür. Bu üç erdem, bizi ruhen olgunlaştırır ve her zorluğu bir ders olarak görmemize yardımcı olur. İlginç örneklerle ve tarihsel referanslarla bu kavramları derinlemesine inceleyelim.
Sabır: Çölü Geçmenin Sırrı
Sabır, acele etmeden, doğru anı beklemeyi öğretir. Hz. Eyüp’ün hikayesi, sabrın en güzel örneklerinden biridir. Büyük bir zenginlik içinde yaşarken servetini, çocuklarını ve sağlığını kaybeden Hz. Eyüp, bu kayıpları karşısında sabırlı kalmayı başarmış ve sonunda sabrı sayesinde tekrar sağlığına, huzuruna ve varlığına kavuşmuştur. Sabır, insanın en derin acılar karşısında bile umudu yitirmemesine vesile olur. Hz. Eyüp'ün sabrı, zorlukların geçici olduğunu ve dayanıklılığın en büyük ödül olduğunu gösterir (1).
Bir başka örnek ise Nelson Mandela’dır. 27 yıl boyunca hapishanede kalmasına rağmen sabırlı bir şekilde özgürlüğü ve eşitlik mücadelesini sürdürdü. Mandela’nın sabrı ve ideallerinden vazgeçmemesi, sonunda Güney Afrika halkının bağımsızlığına katkı sağlamış ve kendisine Nobel Barış Ödülü kazandırmıştır. Mandela, sabrın zorlukları aştığında getirdiği büyük kazanımlara bir örnektir (2).
Şükür: Sadelikte Huzuru Bulmak
Şükür, elimizde olanları kıymetini bilmeyi ve azla yetinmeyi sağlar. Ünlü yazar Tolstoy’un “İnsan Ne ile Yaşar?” adlı eserinde anlatılan öykü, şükrün önemini vurgular. Hikayede, karakterin sahip olduklarına şükretmeyip daha fazlasını istediği için mutsuz olması ve sonunda sadelikte huzuru bulması, şükrün insanı nasıl özgürleştirdiğini gösterir. Gerçekten de, şükretmek bize yaşamı olduğu gibi kabul etme ve tatmin bulma fırsatı sunar (3).
Diğer bir örnek, Amerikalı girişimci Nick Vujicic’tir. Doğuştan kolları ve bacakları olmadan dünyaya gelen Vujicic, hayatı boyunca zorluklarla mücadele etmiştir. Buna rağmen her sabah sahip olduklarına şükrederek uyanmış ve motivasyon konuşmaları yaparak milyonlara ilham vermiştir. Şükür sayesinde yaşadığı engellere rağmen mutlu ve dolu dolu bir hayat sürebilmiştir. Vujicic, şükrün insanın hayatını ne kadar değiştirebileceğini gösteren en güzel örneklerden biridir (4).
Tevekkül: Sonuca İnançla Bırakmak
Tevekkül, elimizden geleni yaptıktan sonra sonucu Allah’a bırakmayı öğütler. Bu kavramın en derin anlamını, Hacı Bektaş-ı Veli’nin şu sözüyle buluruz: “Tevekkül, işi Allaha bırakmak değil, işini yapıp sonucu O’na teslim etmektir.” (5). Tevekkül eden insan, hayatın karmaşık ve belirsiz yönleri karşısında endişelerini hafifletir, huzuru bulur.
Bir diğer tevekkül örneği, ünlü bilim insanı Marie Curie'dir. Çalışmalarında büyük zorluklar çekmiş, hatta eşi Pierre Curie'yi trajik bir kazada kaybetmiştir. Buna rağmen radyoaktivite alanındaki çalışmalarına devam etmiş ve başarılarını Allah’a güvenip tevekkül ederek elde etmiştir. Sonunda Nobel Ödülü’ne layık görülerek bilime büyük katkılar sağlamıştır. Curie’nin tevekkülü, hem çalışma azmini sürdürmüş hem de karşılaştığı acılarla başa çıkabilmesini sağlamıştır (6).
Sabır, Şükür ve Tevekkül ile Hayatta Başarıya Ulaşmak
Hayatın kaçınılmaz olarak getirdiği engellere sabırla direnip, elimizde olanlara şükrederek ve sonucu tevekkülle Allah’a bıraktığımızda, hayatın içsel huzuruna ve mutluluğa daha kolay ulaşabiliriz. Bu üçlü, zorlu süreçlerde ruhsal bir kalkan görevi görür ve insanı daha dirençli, daha olumlu yapar.
Sonuç olarak, sabrı, şükrü ve tevekkülü hayatımızın temel taşları olarak kabul ettiğimizde, her zorluğun bir öğretmen, her engelin bir fırsat olduğunu göreceğiz. Sonunda gülen ve kazanan kişi olacağımıza inandığımızda, yaşamı daha anlamlı kılabiliriz. Sabırla beklediğimizde, şükrettiğimizde ve tevekkül ettiğimizde, karşımıza çıkan her durumu daha sakin ve olgun bir bakış açısıyla karşılarız.
Selim Ateş 10.11.2024 Didim
Kaynaklar
1. Kur'an-ı Kerim ve İslam Geleneğinde Hz. Eyüp’ün Sabır Örneği.
2. "Long Walk to Freedom," Nelson Mandela’nın Otobiyografisi, Mandela’nın Sabır Üzerine Düşünceleri.
3. Tolstoy, Lev. “İnsan Ne ile Yaşar?”, Şükrün Hayatımıza Etkisi Üzerine.
4. Vujicic, Nick. “Life Without Limits”, Şükretmenin Gücü.
5. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Sözleri ve Öğretileri.
6. Curie, Marie. “Radioactivity: A Personal View”, Tevekkülün ve Çalışmanın Bilimdeki Önemi.

Selim ATEŞ

DEDİM Kİ:

Değerli Yazerim Tebrik ederim.. ders verici bir anlatım. Sabır ve şükür sekiz altın esasımdan ikisidir. Hatta imanın yarısı şükürde yarısı sabırda diye bir nakil var diye biliyorum. Şükür kolaydır lakin sabır zordur.. En zoru ise şükür içinde sabırdır. Buna dair İbrahim ETHEM'e dayandırılan bir öykü biliyorum. Mübarek Bağdad'a gelmiş oranın erenlerini sormuş, yarenler ne yapıyorsunuz.. onlarda demiş.. Rabbimiz verirse şükr ediyoruz.. vermezse sabr ediyoruz. O da demiş ki o işi Bağdat'ın köpekleri de yapıyor. Asıl siz Yaradan vermediğinde de şükr edebiliyor musunuz ? Yani sabır içinde şükr edebiliyor musunuz ? Şimdi şahsıma bir ömür bunca ni'met verildi.. bunlar için şükr edebiliyorum.. lakin bunların temel olanlardan biri alınınca ne yapacağımı bilmiyorum. Daha bir de sırada ALTI tane ALTIN esas söz konusu... Rabbimiz bizim ve sizin akibetinizi ve ahiretimi iyi ve güzel etsin. Amin. osmanziya
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk