Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: TAKDİS Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3565

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: TAKDİS
    Gönderim Zamanı: 19-Nisan-2015 Saat 12:22
TAKDİS


TAKDIS dizini içindeki dosyalar


20150419_122154_TAKDIS.rar


TAKDİS başlıklı bu fikir kıraatı.. dikey ve yatay hatları göstermek için yazıldı.
ta ki dikey ve yatay hattlarda "fî amedimmümeddede" sırrı görülsün ve gösterilsin..
YATAY düzeyde bütün yaratılanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir.. birbirine benzer.. birbirinden hiç farkı yoktur..
fakat DİKEY konuma geçildiğinde en altta en küçük zerre (nesne).. en üstte en büyük ene (kimse) bulunur ve bunlar arasında çok büyük farklar vardır.

İmamı Nursinin tabiriyle, mahlukiyette birbirinin eşiti olan yaratılanların
hiç biri hiç biri birbirinin mabudu olamaz.
Ancak insanlarında bir number one denileni vardır…
bir de one minite diyeni..







Kibir ve Kemal..
Kemal sahibi kibirlenir mi ?
Kibir sahibinin kemali olur mu ?

Olmaz.

Peki bu YARATAN için olunca
NEDEN Kemalsizlik ve NİÇİN Kibriyasızlık olmuyor ?

Çünkü Kemal sözde olmadığı gibi ve Kibriya da sahte değil...
Yaratılanların yetkinliği ve büyüklüğü ise böyle birincil değil,
Yaratıcı tarafından verilmiş, ikincil nitelikler ve ita edilmiş özellikler.

Böyle soruların değil yanıtlanması
sorulması bile normal bir mü’min için abestir.
Ancak tahayyül ve tevehhümün elinden
hiçbir tutarsızlık, karşıtlık ve çelişki kurtulamaz.
Eleştirir, sorar ve merak eder.

Ancak tefekkürü şecere-i tuba ve tezekkürü Firdevs-i a’la olanlar için
Böyle sorular gereksiz ve yanıtları hikmetsiz değildir.

Kibriya yani azamet ve uluhiyet..
Kemal yani cemal ve celal..

Takdis yani Tahmid Tesbih ve Tekbir edenlere
Hava ve su gibi lazım isim ve sıfatlar ile mahiyet ve hakikatlardır.
Vahdet okyanusuna girince bu zikir atmosferinden neden çıkmak istemedikleri anlaşılır.
Fakat fikir karasında yürüyünce ayaklar delil ve dava adımlarıyla çalışlarlar.

Kendinden geçenler için bir tehlikesi yok bu soruların
Tam tersine onların tahiyyat-ı müberakelerini artırır.
Kendinden geçmeyin içinde “ben”i kalmışsa insan bu sorulardan kaçınmalı.
Çünkü kendi çirkin ve kötü ve yalancı YETERSİZ benini GÖREMEDİĞİ için
O’nun “ben”iyle karıştırır ve “benzer”liğiyle karşılaştırır.
Bu yansıma ve yanılsamadan kurtulmakta zordur.
Çünkü zihnin iç derisi vehim ve hayal.. dış zarfı fikri sabit ve hükmü peşindir.
Arada kalan alışkınlık ve alışkanlık ise yapacağını yapar.

Şimdi bu kemaliyle kibirlenmek ve cemaliyle gururlanmak ve cemalini göstermek
karışımı HEVES’den başka
HEVA, HIRS ve HASED gibi
Mikropları ve virüsleri de vardır kimselerin.
İşte şu ajanlar bu dünya sınavında insanın gelişmesi için verilmiş araçlardır.
Eğer bu gibi olumsuz sıfatlar ve yetersiz keyfiyetler ve kusurlu hususiyetler olması idi
Biz yeterli ve olumluları bilemez ve bulamazdık.
Onlarla mücadele edilmesi ve mücahede yapılmasa
var oluşumuzu kuramaz ve yok ölüşümüzü geliştiremezdik.
Ene’den hüve.. hakikattan hakk.. menfeattan maslahat.. şerrden hayır çıkaramazdık.
Nitekim bunların tersi de mümkün oluyor.

Kibir.. büyüklenme.. kendini bilir sanma.. benini yeterli görme..
Yaratan’ın yolculuğumuzda hazırladığı nesne oturaklarında ve kimse duraklarında
Türlü n yararlanma olanaklarını ve çeşitli yetkinleşme yeteneklerini kapatır.
Ekip ve şirket.. parti ve partner oluşturma olasılıklarını azaltır.
Başkalarıyla iş birliği ve iş bölümü yapmasına engel olur.
Amma aynı zamanda bu işlerin koşulu da olur kendini gösterme ve varlığını kanıtlama..
Ancak bu kendini göstermenin ve varlığını kanıtlamanın yapısını ve işlevini bilmezse
Bir ibadetin olan yaşantısını riyakar yapar ve bir hizmet olan başarısıyla gururlandırır.
Hasılı esma olmazsa Hüsna esma haline gelir.. ar’lar ad’lar sanılır.
Evet, harf ve isim arasında çok ince bir sınav kılçığı yerleştirilmiştir.   

Yaratanı takdis ederek ve tekbir ederek kendini kusurlu ve küçük gören
Yar’ine adanabilir.. Yaratan’ına bağlanabilir.
Kendin Ben’inden Kurtulur ve böylece O’nun zat, sıfat, şuun, esmasına geçer.
Sonuçta kazanan kendisidir.. Yaratan ne kazanır ne kayb eder.
O’nun ne övülmeye gereksinimi vardır ne de büyüklenme arayışı içindedir.

YARATAN senin minnet ve övgülerini.. müdare ve ödgülerini duyuyor..
sevmek ve sevilmekten ve sevinmekten duyduğun SEVİNCİ O’da duyar.
O’da , Kendi Zatına Yakışır bir şekilde, sevinir.
Ancak biz mecazen ve milsen yaptığımız yargıların ve benzetmelerin
“Gerçek”ini bilemeyiz.. İşin aslını ve doğrusunu Allah bilir, deriz.
Böylece TAKDİR ve TAKDİS ederiz.



Onun çilek yemeye ihtiyacı yoktur.. fakat sen yiyip duyduğun tattan hoşlanıp sevinince
Bu hissiyatı bilir.. bu tanımladığım farkındalık ve kadrin değerini.. senin bildiğinden çok çok daha yüksek bir şekilde bilir. İşte bu senin bile farkında olmadığın bir HAMD’dır ve ŞÜKÜR’dür ki bunu sen ve bütün dünya bilmese bile bu TESBİHİ O bilir.. senin açlık ve tokluk dalgalanmaların nasıl verimli ve yararlı hale geleceğini.. daha hoş ve tatlı olacağını bilir ki başkası vasıtasıyla söyletir.. önce çilek ye arkasından tulumba tatlısı ye der.

Şimdi sen bu tat ile birlikte bir de sonunda şuurlu olarak ve dilin ile ELHAMDÜLİLLAH dediğin zaman
Bir hayvan olmaktan çıkar bir İNSAN olursun.. halis bir şekilde yaparsan MÜSLÜMAN olursun.
Sonra bu yemek yeme işini cünub iken yaparsan ruhsatı vardır haram değildir.. fakat bunu abdest aldıktan sonra yaparsan adetin ibadet haline gelir.. Hamdın yalın haline “şükür” adı verilir ve olumlu durumlarda yapılar.. birde olumsuz durumlara sabır edersen bu sefer hamdın değeri yükselir. Bağdatın köpekleri gibi bulunca yiyen ve şükreden.. bulmayınca sabreden bir hayvan olmaktan çıkarsın. Fakat daha hamd mertebeleri bitmedi.. hamdını sadece şükür ve sabır fazileti olarak bırakırsan nakıs kalırsın.. bir iki basamak yukarı çıkmak için şükrünü adalet ve sabrını iktisat derecesine çıkarmalısın.

İşte bütün bu dünyevi ve uhrevi maddi ve manevi hayrat ve hasenatları örten perde.. KİBİR’dir.
Kibirden kurtulmanın yolu onu takdis gibi gebertmektir.

Çünkü KİBİR.. kibriya ve kemal içeren ULUHUYİTE iman aydınlığının önünde duran bir karanlıktır.
Dikkat et.. kibir sözcüğünde bir Rabb’a rebeka var.. bir Halık’a rakebe var.. daha bilmediğimiz çok koşullar ve kuralların.. yasaların ve yasakların böyle incelikleri vardır ki bizim kaba zihnimiz bunu fazla duyarlı olamıyor.

Şimdi bu iletinin dizinin içindeki dosyalarda bu saydığımız konularla fazla bir ilgisi yok..
Bu yazdıklarımı da yöntembilimsel analize çekmek amacıyla yazıyorum.. yazarlık yapmak için değil.
Bu tabaloları versiyon sıra numarasıyla izlediğinizde.. dikey ve yatay hattlar da gösterilmiş haddler ile
kendinizi benim gözümle görmenizi sağlayan kablolarla örülmüş tablolar göreceksiniz.


Kibir ile GEBER arasında da yazılışta fark yoktur.. fakat olguda kibir ya aklını ya da kalbini gebertir.. Hangisini öldüreceğine karar vereceğine ikisini birlikte dengeli kullanarak kibirden.. kemale çıkarsın.

Sonuçta bizim aklın yatayı ile kalbin dikeyini dengeli kullanmanın bir yolunu bulmak durumunda kalacağız ki işte belki bu dizini içindeki tablolar bu konuda bize yardım edecek alt yapıyı hazırlamış olabilir.



Sağlıcakla kalın.


Osmanziya


EKLER:

Sıfat ve Şuunat.. Zat'a doğru yaklaştıkça çeşitlilik birleşir.. türlülük büyür.. cemal azamileşir.. celal ulvileşir.. Nitekim esmada sıfata giderken yedi bin iken yedi yüz.. yedi yüz iken yetmiş.. yedmiş iken yedi.. olur adedi.. Yani bir KONİ ile belirtilir kutsallık.. koni zaten dairenin parçasıdır.. daire ise GEOMETRİK bir kavramdır.. bizim benzetim rüyetimizin ve resim iraelerimizin sınırı da DAİRE'dir.. şu bazılarının tanrısı olan taptığı RA sanrısı.. onun en somut gösterimi olan GÖZ.. gözün önündeki hatt'lar ile ardındaki hadd'lar ayırt etmek ancak yöntembilimsel analiz ile mümkün desem bu başka olanaklardan haberim olmadığı içindir.. biz yıllardır olanak ve mümkün kavgası yaptık dilin kışrı ile uğraştık lübbüne varmadan.. yöntembilimsel analize TALİB bulamamanın bir nedene de bu.. adam resimden grafiğe geçecek.. yazıdan gramere geçecek.. grafik ile grameri birleştirecek.. böylece gri tonlar içinde siyah ve beyazı bulacak.. doğru ile eğriye öğrenecek.. gere gere gerçeği bulancak ve dünyanın başlangıç meridyenin GREENvich olduğunu bulacak.. sonra tüm uygarlıkları toplayan İNGİLİZ HAKİMİYETİ ile baş etmeye kalkacak.. bunun için genetik kodlarını değiştirmesi lazım.. bu bükemediğin eli öp değil.. ekemediğin tohumu ek demektir.. Ben tohumumu ekiyorum.. ister bu tarla ol.. ister çiftçi.. ne ekersen ve ekilirsen onu biçeceksin..


andıra andıra... benzete benzete.. YOK sana.. sana.. VAR saya.. saya.. eşitleyerek ve aynı zamanda çeşitleyerek.. İSTER görüntü ve gösteri olsun.. ister gösterge ve görüngü olsun tüm yaptığımız zihin işlemleri bu misal ve teşbih ile yürür.. bildikerimizden bilmediklerimize giderken kullandığımız en temel DENKLEM.. bir tarafı özdeşlik bir tarafı eşitlik olan formül.. aynı zamanda en çok yanıldığımız bir araçtır.. görmeye koşul olan ışık aynı zamanda onun engelidir de.. çünkü ışık yoksa.. cisim.. ışık.. beyin olsa bile göremezsin.. ışık hızından hızlı hareketleri göremezsin.. duyusal.. düşünsel.. duygusal.. dileksel yaratılışın eşikleri.. içindeki beşiğinde büyürken insan nereden gelip nereye gidiyor.. şimdi bizler onun dil yorganı ve düşünce çarşafı içindeki bedenini usulca çekip uyandırmayı deneyenlerin çağında bulunuyoruz.. uyandırayım derken uyutanları.. uyutayım derken uyandıranların karmaşasını yaşıyoruz.. farkındalık deyip esma-i hüsna ar'kında olmayanları.. adını bilip te ar'ını görmeyenleri.. kendi hallerine bırakıp Fahrettin Kerim GÖK'a dedikleri.. mini mini valimiz ne olacak halimiz.. diyorum evlileri.. evlenmek eşlenmek demek değildir.. eşlenmek gerekir ama yeterli değildir.. birbirinin velisi olmaktır.. çocuğun velisi olmak için malum evli olmak gerekiyor.. velayet ve dostluk ve haliliyet bizi kuşatmış risaletten haberimiz yok.. ne garip değil mi ?






Düzenleyen osmanziya - 19-Nisan-2015 Saat 13:15
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk