Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
Yöntembilim | |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3958 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() Gönderim Zamanı: 04-Mart-2025 Saat 10:40 |
Uygarlığın yolculuğu.. bilimler yoluyladir.. gelecekte insan ve evren ilimleri daha dengeli.. etkinlikler daha uyumlu.. eylemler daha yararlı.. ameller daha sağlam.. emeller daha saglikli olacaktır.. İnşaallah. 04.03.2018 Yani 7 sene önce paylaşmışım ![]() Matematik temelli FKB evren ilimleri Mantık temelli PSL insan ilimleri Uygarlığımız Mantık temelli Günlük dilin üstünde olan Matematik temelli Bilimsel dili ortaya çıkarmıştır. Bilimsel dil Aristo’nun ORGANON’u ile ikibin beş yüz yıl önce ortaya çıkmıştır. Bu eserle hem evren ilimleri hem insan ilimleri fünün ile hukuk ortaya çıkmıştır. Günlük dilin ve bilimsel bilginin üstündeki çok yönlü ve yanlı felsefi bilgi ve dini dil içinde YBA dediğim yeni bir dil.. yeni bir anlam sürücü ve yeni bir anlatım aygıtı Metodik temelli bir maan ve beyan olacaktır. Kaan-ı mantukun delaleti ile beyan-ı nutukun ifade ve ibaresini birleştirecek MEŞİET bulunmadığından güfteyi şimdilik kuramadık ve besteyi henüz kılamadık. Ancak bu güfteyi şu beste ile icra edecek Sazendeler ve hanendeler daha yoktur. Ancak zamanı gelince bu ANLATIMIN lafız metni olan İŞARET.. bu ANLAMIN mana ve maksadı olan DELALET ortaya çıkacaktır. Etkinlikler ve faaliyetler; Fünun ve fıkıh ile hikmet ve san’at.. Eylemler ve fiiller; İştah ve iştiyak ile merak ve aşk. Mal’lar ve ameller.. Hayrat ve hasenet.. kemalat ve fazilet. Mel’ler ve emeller; Kazınmak ve korumak, artırmak ve arıtmak, kurtulmak ve kurtarmak.. Saadet ve Kudsiyet.. Başarı ve Ahlak.. 04.03.2018 osmanziya Düzenleyen osmanziya - 05-Mart-2025 Saat 03:40 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3958 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Tabloda GUN'un ilerleyişi aktuel ve canli olarak izlenebiliyor.. bu arada TABLO'nu değişmez DVD'lerinde gosterilen LATIFELER (nefis ve akil ile kalb ve ruh) son yargilariyla gostergeleniyor. ![]() Letaif yani latifeler yani ince yapılar olan nefis ve akıl ile kalb ve ruh dörtlusu.. ![]() İmamı NURSÎ nin Risalei Nur Kulliyatinda 31nci SÖZ Mi'rac bahsini çaliştik.. 4.Esas olan 5 Mirac Meyvesinden dordunu okuduk 1. İlahi Ayine ilim ve iman 2.ni'met-i islamiyet razi amel 3.Beka hediyesi marzi halas 4. Ruyet-i İlahi mujdesi Geçici Dunya kalici ahiretin başlangıç koşullarini oluşturuyor. Zaten bizde olmayan sonsuzluk ve bulunmayan özgurlukle bu fani dunyaya beka rengi vererek yaşiyoruz. özgur olmadigimizi ve ölümlu oldugumuzu kabullenmekte zorlaniyoruz.. ana babamiza baş eymek zorumuza gidiyor.. kocamiza ve hocamiza boyun bukmek gucumuze geliyor. Kullanildigimizi hissediyoruz.. ya da aslında biz kullanıyoruz da bunun farkında olmayorsak.. Alirken iyi de verirken kolay olmuyor. Başkana ihanet patrona kazik.. yanimiza kar kalir saniyoruz. Sonuçta DUNYA tekerinin dış lastigi seker ve iç lastigi meker arasında EZILDIGIMIZ halde çok geniş ve pek ferah bir alanda oldugumuz zanniyla ezik ruhtan ve kırık kalbten söz ediyoruz. Bu yuzden bu meyveler ve hediyeler ve mujdelerin.. bu neticeler ve amaclarin farkinda degiliz.. gozumuz sebeblerde ve gönlumuz araçlarda..bu yuzden araçlari mirac ediyor amaçlari ayaklar altina aliyoruz ve bu yuzden düşüyoruz yukseldigimizi sanarak. Tablo.. yapabildigim en yuksek illüstrasyon..duyanç ve bilincin TANINICI ve YAŞANCI.. sevenç ve istencin inanci ve kivancı.. yaptigimiz calismanin usancinin bir utancidir..eger öyle olmasaydi.. susardim ve sizde duymazdiniz.. biz sevdik siz sevildiniz.. hepimiz SUSMANIN sevincini ve sürurunu yaşayamadik. Saygilarimla 18 : 51 04.03.2025 ![]() Anlayış.. mentalite.. zihniyet.. virtuel ve mantiksal bir nesnedir lakin aktuel faaliyetimizi bilinenden daha fazla bir surette etkiler. Bunun içine başta kulturun olmazsa olmazı dil ve din girer. Bu "maneviyat"tan başka tabiat ve tarih denilen "maddiyat"ı da göz ardi edemeyiz. Dediklerim anlaşilmamişsa fizik ve metafizik ile psik ve parapsik diyerek konuyu birz daha yuvarlaklastirayim. Fakat ben en cok matematik tabanli FKB evren ilimleri ile mantik tabanlı PSL insan ilimlerinden söz etmeyi seviyorum. Bu evren ve insan ilimleri.. mantik ve matematik tabanlari da dahil olmak uzere hepsi mental vehimler ve hayallerden ibaret VIRTUAL bir yapilardir. Ancal bunlarin "ust"unde ya da "alt"ında VITAL bir faaliyet ve hayatî bir aktüalite bulunuyor. İste bu ETKINLIKLERI funun ve fikıh ile san'at ve edebiyat olarak isimlendirebiliz. Fakat buna bu gun daha fiyakali olarak BILIM ve HUKUK ile AHLAK ve HIKMET etkinlikleri diyebiliriz. İste bu etkinliklerin birisi bulunan BILIM alaninda Nur Vergin Hocanin SIYASETIN SOSYOLOJISI kitabini okuyorum.. bu harika kitabla cahilliğimi gideriyorum. Kendisine rahmetler diliyorum. Saygilarimla 04.03.2025 mustafa bugucam Kültürün olmazsa olmaz iki bileşeni olan dil ve din için şu LOGOS ayırımını nazara almak çok yararlı olacaktır: RESMİ Filoloji ve teoloji ile SİVİL filozofi ve teozofi Resmi ve sivil bu LOGOS ve SOPHOS .. ekonomi ve politika.. ticaret ve siyaset.. teknoloji ve ideoloji.. olarak çeşitli şekillerde görülebilir.. akıl desen değil.. ilim desen değil.. lafız desen biraz lafız ve logos ses olarak yakınlık kurabiliriz. ancak lisan ve dil olarak görünenin altında bulunan MİTOS ile üstünde bulunan EPOS.. sağında bulunun NOMOS ile solunda bulunan SOPHOS ilişkileri.. belki bilinen NOMOS ile bilinmeyen SOPHOS arasında bir alış veriştir. Resmi olunca NOMOS oluyor.. sivil olunca SOPHOS oluyorsa.. bu durumda DİL (FİLO) VE DİN (TEO) için: FİLO-NOMİ VE TEO-NOMİ (resmi) FİLO-LOJİ VE TEO-LOJİ ( Akademi) FİLO-ZOFİ VE TEOZ-OFİ (sivil) Ayırımını kurabiliriz. ÖZERK Üniversite ve akademi olabilir mi ? Yani siyasete bulaşmayan ve halka karışmayan BİLİM İNSANLARI.. BİLİM ADAMLARI.. BİLİM KADINLARI mümkün mü ? osmanziya 05.03.2025 03:36 Düzenleyen osmanziya - 05-Mart-2025 Saat 03:38 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3958 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
ilimler cehaletimizi giderir..
irfan sahibi olmak ise inkarımız kaldırır.. zalim ve cahil insan ilim ve irfan ile kaba bir odun iken güzel bir TAHTA "at" olabilir.. belki de "tahta" AT olabilir.. osmanziya ilim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir sen kendin bilmezsin bu nice okumaktır Koca Yunus ilim ilim bilmektir ile YONTEMBİLİM ilim kendin bilmektir ile İNSANBİLİM sen kendin bilmezsin ile İSLAMBİLİM yaptım.. lakin bu nice okumaktır tümcesini AÇAMADIM... osmanziya Düzenleyen osmanziya - 05-Mart-2025 Saat 00:08 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3958 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Bu tablo ile BILINÇ sözcugunu tarihe gomduk... zihin gonencinizden vazgecebilirseniz.. guvenç icinde aklin etkinliğine BİLENÇ diyebilrsiniz.
Ruhun iradesi ve istenci bulunuyorsa Aklinda ilmi ve bilenci olur. Akıl denilen ALET.. hafiza..zeka.. mantik.. usul gibi işleri yaparken fikir ve idrakini de çaliştirir. Fehim ve fikih ile bilim ve hukuk yaparken ilim.. BILEN birisinin işidir.. nasil ISTENÇ isteyen birisinin işi oldugu gibi.. hasili BILEN ve ISTEYEN insan.. artik ŞUURA (Taninca) " bilinç" demeyi birakmali... Akıl ve ruh ilim ve iradesiyle BİRİNCİL bilerek ve isteyerek eyleyen İNSAN "bilinci" bu ikisinden ibaret değil.. duyumsayan nefis ve duygulanan kalb dahi bulunuyor. Bunların hepsini BİLİNÇ diyerek kestirip atmak gerçeğe uyar mı ? ŞUUR ALTI adını verdiklerini ne idüğü belirsiz bir aysberg'e çuvala doldurur gibi AMORF bir MASS'ı dayanak yapmak bilimsellik sayılabilir mi ? Olsa olsa bilimin çıktığı FELSEFE olarak görüp işi edebiyata havale etmiş oluruz.. zaten din adına yapılan VAAZLARIN çoğu işte bir EDEBİYATTAN ibaret.. öyle ise BİLİMİN AYRICALIĞINI kullanmak istiyorsak BİLİMSEL DAVRANACAĞIZ.. kabaca akıl ya da şuur veya zihin deyip sonunda işi BEYİN'e bağlayıp işi bitiriyorsak.. aslında işi değil kendimizi bitiririz. Gelecek bunları bir bir sorgulayacak.. fakat şimdilik günlük dilin düz yazısı için cehaletimizi saklıyoruz.. insanı tanıma yoluna gitmiyoruz ve kendimizi bilme yönüne dönmüyoruz. Bu yolda önerdiğim YBA çağrısına da merak ve ihtiyacımız olmadığından yüz çeviriyorsunuz.. evet benim anlatabildiğim senin anlayabildiğin kadardır da.. yarın anladıklarından ve anlattıklarından hesaba çekildiğinde ve neden çağının olanaklarından yararlanmadığın sorulduğunda.. YBA i bırakıp yapay zekaya yapıştığının hesabını elbette vereceksin.. diyeceğim.. saygılarımla.. osmanziya 05.03.2025 üçyol izmir 03:12 ![]() |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3958 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Egitim.. ögretim.. ince bir konu...
Bilmek.. bellemek.. ilmek ilmek dokunur. Ögrenmek.. yerine öğrenmeyi öğrenmek.. Duşunmek.. yerine duşunmeyi düşunmek.. içerikten biçime geçmek demektir. Şimdi çağımizda buna geçildi. İçerigi okula degil insanin kendisine birakiyorlar. Biçimi.. usulu.. yöntemi okulda öğretiyorlar. Bilgi içerikleri bir tık elinin altinda duruyor.. ve bu içerigin ayrintilari ve kilcallari da işin uzmanlarini ilgilendiriyor. Bilgi o kadar çok ve ceşitli ve ayni zamanda o kadar hizli degisiyor ki bunlari insanin kafasina doldurmak gerekli olmadigi gibi ayni zamana yararsiz hatta zararli bile. Kaldi ki insan sadece akil va mantik ve fikirden ibaret degil.. kalb ve insaf ve marifet çeşitleri ruh ve vicdan ve muhabbet türleri.. nefis ve sır ve faaliyet RENK RENK zengin ve engin ve benginlikleri de bulunuyor. Kısaca eskiden okul.. ögrenci ve ögretmen bir yerde idi.. şimdi mekteb.. camii.. tekke.. meyhane.. kerhane.. her yerde... bize bilinenleri ogrenciden ziyade BILINMEYENLERI oğrenici bilinenleri ogreticiden çok BILINMEYENLERI ögretici gerekiyor. Saygilarimla osmanziya yontembilim.com ![]() Bazen hayat çözüm görünür.. bazen de ölüm.. bazen hayat sorun görünür bazen ölüm.. Birbirinden değişik binlerce yaşam öyküsü bulunuyor.. ancak hepsi doğumla başlat ve ölümle biter.. kimse önce başlat sonra bitir yasasından kurtulamaz.. amma bu süre ve müddet ve mühlet içinde şunu öğrenir.. elde olanlar FARK edilir.. elde olmayanlar KADR edilir.. ancak biraz daha akıllı olanlar.. elde olanları FARK eder ve elde olmayanları KADR eder. DOĞUMUN.. YAŞAMIN.. ÖLÜMÜN kadrini ve kıymetini anlamaya çalışır. Kadr etmek fark etmekten daha önemli ve değerlidir. ÖMÜR elimizden çıkmadan.. bu fani hayatın baki hayatın BAŞLANGIÇ KOŞULLARI olduğunu anlayarak eşyayı iktisatlı kullanarak ve eşhası adaletli çalıştırarak bizi Yar'dan atan YARATAN'a "adan"manın yolunu bulmalıyız.. böylece YARATAN.. YARADAN olur. Buradan da Ar'ın.. Ad'ını ve AT'ını bulursun. Saygılarımla osmanziya ![]() Bu videoda yirminci yüzyılda gerek batı ve israilce ve gerek sünni ve şiilerin birbirlerini öldürmeleri sonucu MİLYONLARCA müslümanın öldürülmesininin TERÖRİZM olduğunu söylüyor. Ancak devlet savaş yaparsa buna terörüzm denilmiyor savaş diyorlar.. bireyle ve guruplar öldürünce buna TERÖRÜZM adını veriyorlar. Sonuçta Terorizm.. devletten bagimsiz milli ve dini ve ideolojik saiklerle SILAHLI bir gurubun MİLİTARİZE bir eylem yapmasidir. Bunlarin devletlerce gizlice beslemesi ve desteklemesi ayri bir konudur. Terörizmin yanında bir ülkede ayrılıkçı guruplarla yapılan düşük yoğunluk savaşı.. katabiliriz.. tüm bunların NÜKLEER savaş yapamayan devletlerin bu klasik savaşlarla emellerini gerçekleştirmeye çalışması olarak ta görebiliriz. Bunlar ASKERİ nedenlerdir ve altınde ekononik çıkarlar ve politik yararlar nedeniyle gerçekleşen olaylardır. Tüm bu olayların olgusu bizi savaş ve barış içinde bulunan sınav ve yarış gerekçelerine götürebilir ve bu da ayrı bir konudur. Fakat bu olgunun asıl illetinin bu söktörler faktörler ve aktörler kümesinin analiziyle orta çıkartılabilecek çeşitli vektörlerinde birine dikkat çekmek istiyorum. Irakta saddamin biolojik silahlari bahanesiyle.. 11 Eylulde ikiz gokdelenlerin uçakla saldirisi bahanesiyle.. 7 ekimde hamasin askeri kanadin sivil kanattan habersi huruç harekati yapmasi bahanesiyle batiyi temsilen AMERIKANIN müsluman insanlari katletmesinin.. ekonomik ve politik saikleri.. sosyal ve kulturel nedenleri.. çok çesitl karar vericileri ve pek türlü tetikçileri aranirsa bulunabilir lakin TEMELINDE bizzat INSANLIGIN kendisi bulunur.. diye düşünüyorum. Çunku Insanlik oznesi.. dil ve din ile emek ve ogurluk gibi ORTAK INSANI DEGERLERI paravana ve paratoner eden partilere ve ideolojiler PRIM verdikce.. bu gun kuvvetli batinin.. yarin kuvvetli dogunun.. imtikam katliamlari ZEHIRLENEN gücuyle surecektir. Bu buyuk ve olumsuz olaylarin kelebek etkisi ve domina taşı bu dört ortak insani degerleri paravana ve paratoner etmenin altında yatan NEDEN eşyayi ikisatli kullanMAmana ve eşhası adaletli çalıştirMAmana degil.. yani SALAH olmaman değil partilere bağlaman ve ideolojine guvenmendir. Belki bu bağlanma ve güvenme değil SALAH olmamamız da olabilir.. yani müsbet bir sonuca katılma payımız.. ve menfi bir sonuca katlanma payımız.. da olabilir. Doğrusunu Allah Bilir. ![]() Düzenleyen osmanziya - 05-Mart-2025 Saat 13:36 |
|
![]() |
|
osmanziya
Kıdemli Üye ![]() Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3958 ![]() Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
![]() ![]() ![]() |
Ahmet Pirahmetoğlu Kardeşim paylaştı:
"İki türlü din vardır: Biri emredilen dindir, bu resûller tarafından getirilmiştir. Biri de itibarıdır. Bu da hakkın tâzimi esasına dayalı olarak, insanlar tarafından uydurulmuştur." İbn Arabi Kaynak: Risaleler 3. Sy.352 Kitsan yynv. Yaşam güncel sürecimizde uydurulmuş dine uyanların organize oluş ve çokluklarına mukabil, emredilen dine uyanların azlığı üzücü gözükebilir belki. Lâkin ne gam! Niteliksel varlığın niceliksel çoğunluğa olan azamet ve galibiyeti, tarih boyu hep kanıtlanmadı mı? Ahmet Beycan PİRAHMETOĞLU dedim ki: Her dil ve din ve buna dayalı kültür ve millet ve devlet ve medeniyeti ister istemiz zaman için yaşlanır, eskilir ve yıkılır ve daha sonra dilin ve dinin ve kültürün ve sonuçlarının yenisi kurulur. Bu gayet doğal ve normaldir. Bu semavi ve ilahi dinler içinde geçerlidir. Bu nedenle onların da rasulleri ve kitabları değişir. Evren ortamımızdaki KOŞULLARI bilim adamları tarafından işlenerek YASALAR oluşur. Toplum ortamımızda KUTSAL kitab cümleleri olan ayetler yani KURALLAR din (hukuk) adamları tarafından işlenerek YASAKLAR oluşturulur. Bunlar insanlar tarafından konulmuştur ve kurulmuştur.. uydurulmamıştır. Yasalar ve yasaklar da zamanın değişim ve gelişimine paralel olarak DEĞİŞİR. Koşulların işlevleri (ödünler) ve kuralların görevleri (ödevler) ortaya çıkarır. Koşulların ve kuralların değişmesine göre bu işlev ödünleri (ücretleri) ve görev ödevleri (hizmetleri) de değişir. Zaten biz bu değişim ve dinamizme uymadığımız için.. bin yıldır düşünme ve felsefeyi durdurduk.. son üç yüz yıldır düşünce ve bilimi ve hukuku dondurduk.. tefekkür ve fikir ile zikir ve tezekkür dengesini yitirdik.. İslamın ilk dört yüz yılından sonraki.. moğol istilası ve haçlı seferlerini etkisini de göz önünde tutarsak.. geriledik ve çöktük ve zayıfladık ve HAKKI üstün tutamadık.. düşünme ve bilim ve kuvvet ile dünya ile ÜSTÜN OLAN batıda hale ZULMUNE ve insan hakları ve hürriyetlerini çiğnemeye devam edemiyor. Sonuçta bu günkü durumda hem doğunun hem batının YANLIŞI var.. bu yanlışın da olması doğal ve normal.. çünkü YARATAN iyiliklerden kötülükleri ve kötülüklerden iyilikleri çıkarıyor.. onun üstün yasası bu.. bir taraftan nebileri gönderir.. bir taraftanda şeytanlaşmış cinlerive insanları musallat eder.. MÜCADELE kanunu ile var oluşu geliştiriyor. Biz tanrıyı insana benzetiyoruz.. nebiye benzetiyoruz.. meleğe benzetiyoruz.. bu yetmiyor bir de tersini yapıyoruz.. insanı ve nebiye ve meleği tanrılaştırıyor ve saltlaştırıyoruz. Bu bizim BENZETME aletini kötüye kullanmamızdır. Bu konuyu günkü yazımda aldım. Şimdi İbni Arabi islam kültüründe tutulmamış bir dehadır. dinde ve bilimde makbul olmayan vahdeti vucutcudur. İslam âlimleri kendisinin muhtedi olduğunu kabul etmiş ve fakat insanalrı ihtida edemediğini teslim etmişlerdir. Kaldı ki TARİKAT ya da TASAVVUF dediğimiz kültürün temeli İSLAM değil HİNDİSTANDIR. Bati varlık medeniyeti olup EVREN'de yoğunlaşmıştır.. İRADE ile çalışır.. doğu yokluk medeniyeti olup İNSAN'da yoğunlaşmıştır.. telkin ile çalışır. Maalesef hiç ölmeyecekmiş gibi ahirete ve yarın ölecekmiş gibi dünyaya çalışmayı öneren.. doğu ve batı ortasındaki İSLAM medeniyeti.. ilk dört yüz yıldan sonra bu orta yoldaki dengeyi yitirerek.. dünya uygarlığını yaptığı katkıları bitirerek.. geride kalmış ve görevini yapmış medeniyetleri gibi vazifesini yaparak sahneden çekilmiştir.. sahneden çekilen mısır ve yunan ve roma ve fars ve çin medeniyeti gibi alman ve fransız ve ingiliz kültürü de sahneden çekilecektir. Halife-i Arz olan insan türü.. görevini yapacak.. eski birikimleri inkar etmeyen ve fakat yeni değişimlere de kapısını açan yep yeni bir kültürü ve medeniyeti inşa edecektir. Böylece diğer canlı ve cansız türlerden AŞAĞI KALMAYACAĞINI ortaya koyacak ve ispatlayacaktır. Yeter ki İNSAN olmayı becerelim.. ve kesinlikle bilelim ki İNSAN olmadan ISLAM olmaz.. insanda islam olmadan KURTULMAZ. Saygılarımla Osmanziya dedim.. Sağ olsun o da bana uzun bir yanıt verdi: Değerli Dinnur Bey. Nezaketli yazınız için teşekkür ederim. Lâkin katılmadığım yönler var ve ben de izninizle onları derç edeceğim. - Dil, kültür, medeniyetler zaman içinde eskiyebilirler ve yerine ikame amaçlı yenileri gelebilir. Doğaldır, varittir. Ancak dinin yenilenmesi söz konusu olamaz. Zaman, coğrafya ve sair koşullar gereği insan ihtiyaçlarının farklılaşması üzerinden, dinin güncelleştirilmesinden bahsedilebilir. (Ama bu onun eskidiği anlamında değil.) Yalnızca insanın o anki genel anlayış ve mertebik duruşu bağlamında, dinin, o gerekleri karşılama amaçlı adaptasyonudur konu. Windows işletim sistemi gibi düşünün lütfen. Windows 1 sürümünün ilk çıktığı dönemdeki genel insani anlayış, kapasite, mertebe ve kullanalabilirlik ile Windows 11’in çıktığı dönemdeki insanlık durumu aynı mıdır? Değildir tabiki. 11.sürüm, 1.sürümün olduğu dönem insanlarına sunulsaydı, kapasiteleri kaldırmazdı. Tersi de söz konusu. Şu var ki son sürüm de öncekilerden izler olabilir, öncekileri kapsayabilir ama öncekiler asla son sürümü kapsamaz. Öyleyse Hz. Adem den bu yana dinlerin ve en son İslam’ın gelişini bu anlamda değerlendirmek lazım. Sonuçta İslâm da salt insana özgü bir işletim sistemi değil midir? Ancak şu var ki sonuncu ile bu süreç ekmel hale gelmiş ve Yüce Yaratandan tekrar din gelmeyeceği, bunun da (İslâmın) Allah katında tek muhatap alınacak din olduğu vurgulanmıştır. - Yazınızın bir yerinde “kutsal kitap cümleleri olan ayetler yani kurallar...” diyorsunuz. Âyetler kurallar manzumesi değildir. Âyetler örgüsündeki kuran, normal insan akıl ve kalbinin yetişmesinin imkânsız olduğu hallerden, beşeri zaaflarımızın görmezden geldiklerinin olumsuzluklarından bahseden bir tür tespit, vurgulama ve yöneltim kitabıdır. Bu meyanda müşahede algılamalarımızın olmadığı, hallerin çok yönlülüklerine dair artı (+), eksi (-) had sınırlarının belirtimi üzerinden de insan amaçlı koruma kurallarının olması doğal. Örneğin bulunduğunuz mekânda bir fotoğraf çekersiniz, kadrajda gördükleriniz vardır. Oysa genel panorama salt sizin gördükleriniz değildir. Önünüz da, aşağınız da, arkanız, üzeriniz ve hatta sır yönleriniz de pek çok unsur vardır. Bunları içerisinde size faydalılar kadar zararlı olanlar da mevcut. Ancak siz görmüyorsunuzdur. Lâkin Rab görür ve had aşımları dâhil, olası zararlar hususunda sizi bilgilendirir. Örneğin bir cam bardağın haddi bellidir. İçerisine herhangi sıvı konulması vs gayelidir onun normali. Oysa onu mesela bir kitap ayracı olarak da kullanabilirsiniz. Bu, onun haddinin eksi yönden aşılması manasınadır. Veya kırıp birilerine zarar verme yolunda da kullanabilirsiniz. Bu da artı yönden haddinin aşılmasıdır. Bardak netice de somut unsurdur görür, bilir, anlar ve gereğini yaparsınız. Ama âlemde her şey bu kadar rahat görünür değildir ve insanın, onların hepsine egemen olan tümel aklın yönlendirmesine ihtiyacı vardır. - Yazınızın bir başka yerinde “yasaklar, insanlar tarafından konulmuştur, uydurulmamıştır…” diyorsunuz. Mevcut ve yakın görünürlükler muvacehesinde insanların yasak koymaları doğal. Ancak dinsel konularda beri yanda saf orijin dururken, insanın kendi dâhili yönlendiricisi (emredeni) zorlamasıyla, biraz o safiyetten biraz da kendi heva ve taşkınlığından ilavelerle oluşturduğu dine de uydurulmuş din denilmesi tabii. Şöyle söyleyelim: En yalın haliyle din ‘edep’tir, ‘anlayış’tır, ‘sanat’tır. Bu konseptlere uymayan hiç bir hal, bence, dinden değildir. Örneğin geçenlerde uydurulmuş dinden olduğunu düşündüğüm sözüm ona bir hoca kılıklı vatandaş, rahmetli Âdile Naşit’in mezarlıktaki durumundan bahsediyor. (Araştırırsanız görürsünüz) Vatandaşın rahmetliyi nasıl gördüğünü, emin olun ben burada anlatmaya hayâ ederim. Ama adam iştahla anlatıyor. Allah aşkına bunun neresi edep, bunun neresi anlayış, neresi sanat, bunun neresi orijinal din? Sağ olsun medyamız bu anlamda her iştaha münasip pek çok örnekle dolu. Sözün uzaması endişesinden dolayı yazımı burada sonlandırmak zorunda kalıyorum. Nezaketli yorumlarınız için bir kere daha teşekkür ederim Dinnur Bey. Düzenleyen osmanziya - Dün Saat 20:29 |
|
![]() |
|
![]() ![]() |
||
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |