AŞKI BEKA
BEKA dizini içindeki dosyalar
uploads/20120528_170351_BEKA.rar
Bu gün üçüncü lem’ayı yazıyorum…
“Yâ Bâkî Ente El-Bâkî” “Yâ Bâkî Ente El-Bâkî
tümcesinin gizemli bilinmesini açar ve o açılan kapıdan ötelere uçacak insanı yapılandırmaya çalıştım bu iletinin dizini içindeki dosyalarda.
Üstadın ifadesiyle, Aşk-ı Beka insanda bir Arzu-u Beka doğurup o da bir Dua-yı Beka’ya vucud verirken, acaba dedim acaba başka hangi (x)ler hangi (y)leri,doğurur onlarda hangi (z)lere vucud verirler ?
diye düşününce buradaki tablolar ortaya çıktı. Risale okumak, sadece görüneni, o da gördüğünü, okumak değil satır aralarında gizli olanı okumaktır. Eğer bu şekilde okunsaydı belki dört risale 44 tane olacaktı.
Malumu aliniz insan bilimimizde aşk ve merak kanatları oluştururken iştah ve iştiyak ayakları da meydana getiririz.. işte bu iletinin dizininin tablolarda bu ayak ve kanatların uzantıları saptanmaya çalışıldı.
İnsan kartal gibi aşk ve merak kanatlarıyla yüksek zirvelere uçması gerekirken tavuklar gibi iştah ve iştiyak ayaklarıyla yerleri eşelemekten öteye geçememesi gerçekten imtihan soru-sal’ı ve müsabaka sorun-sal’ından öte bir soru ve sorun değil midir ?
Vucud-u itiyadlarımızın zebunu ve adem-i itimadlarımızın zaruru olarak kimleri kaybettiğimizin kadrında ve neleri ikazandığımızın farkında olsak belki bu kadar mağdur olmayabiliriz. Fakat bu fark ve kadr dahi öyle kolay değil amma ince noktaları ayırt etmek ve duyarlı alanları değerlendirmek çok spesifik bakış ve pek sofistike görüş mü istiyor ?
Sanmam..
Benim ince ince gördüğüm ve yazdığım hususların ana hattını ruh-u insan birden görür.. kalb-i mümin doğrudan bilir.. mü’min ferasetinden sakınınız…
Bu noktada sorun başkasını görmede değil de KENDİMİZİ görmede doğuyor.
Belki bu derdimize çare insanı bilme ve tanımı gözlüğüdür.
İktidar ve meşietimiz.. ihtiyar ve mantuğumuz.. irademizin yapısı, işleyişi ve gücü ile kayıtlı ve kısıtlıdır.. Hürriyet ve hatta ayniyetimizi de bu çerçevede kullanırız.. kullanırken de krallığımız ve köleliğimiz kadar kulluğumuzu dahi unutmamak gerekiyor. Emir ve Halkın O’nun İzin ve İnşası ile olduğunu bilince ve tanıyınca, yarış sorumluluğu ve sınav yükümlülüğü bir başka renk kazanacaktır. O zaman savaş ve barışın koşullarına ve kurallarına daha rahat uyarız. İşte “Uy”un çevresindekiler:
YE EY
UY
ÖY OY
Uy, uygula, uyumla, uyan… ve uyanmayla yetinme iyicene ayıl..
Eğer gabavet uykusundan uyanıp gaflet gözlerini ovuştursaydık..
Ülfetten ellerimizi yıkayıp ünsiyet aynasına bir tarafa bıraksaydık..
Bildiklerimiz kadar hatta daha çok bilmediklerimiz var.
Sevdiklerimiz kadar hatta daha fazla saymak zorunda olduklarımız var.
İstediklerimiz kadar olmasa dahi az olmayan sorumluluklarımız var.
Yaptıklarımızdan fazla yapamadıklarımız var.
Çıkar almak kadar da yarar vermek yükümlülüğümüz var.
Bütün bunlarla örgülü ve örtülü var oluşumuz var.
Sekeri ve şekeri, mekeri ve tekeri, hilesi ve hudası, gışavesi ve geyşası…
Bunların ötesinde bulunan kendini nasıl göreceksin ?
Önce soyacaksın.. sonra oyacaksın ve sonra koyacaksın.. örtülü ve giyinik hiçbir nesnenin ve kimsenin derinine giremezsin.. çıplak deyince çıplak tenden ötesini göremeyen tinler, ben’in can ve canandaki dansını göremezler.. bekar aşkından değil aşk-ı beka'dan bahs ediyoruz. Aşk derin denizler kıyıların çok uzağında ve açık denizlerin pek altında .. engin, zengin ve bengin bir hülyadır. Bu rüyayı sadece kıyıları yalayarak tatamaz ve avucunla tüketemezsin…
Önce soyut-layacaksın.. sonra oy-la-yacaksın ve sonra koy-ut-layacaksın..
Soyutlama konuları ve olguları çırıl çıplak etmedir.
Oylama, anlamların ve kavramların etrafını delik deşik etmedir.
Koyutlama yüklemleri ve yargıların içini doldurma ve ağızını bağlamadır.
Nesneler ve kimseler giyinik ve örtülü oldukları kadar görüşler ve düşüncelerde örgülü ve örtülüdür, kavramlar terimin içinde gizli anlamlar tümceye gömülüdür.
O zaman şu “ölüm” denilen kavrama da bak.. yokluk diye söylenen anlama da bak.. yoksunluk adı verilen olguya da bak.. yoksulluk denilen olaya da bak… Yoksa ne kadar kavramın, anlamın, olgun ve olayın varsa onunla üzerini mi örtmeye çalışıyorsun ?
O zaman ölüme korkarak bakma.. dünyaya ve yaşama sarıldığından on kat daha fazla yönelemezsek ve sadece göz ucuyla bakarsak ona.. ölüm yüz kat gücüyle gözümüz kör edebilir.
Gör’en GÖZ ile Kör olan ÖZ arasında fark bir noktadır…
Öyle ise gür ve hür olmak istersen gördüğünün değil ördüğünün farkında ol.
Ve aşk-ı bekâ’nın sesini dinle.. bir daha.. bir daha.. bir daha.. bak o zaman fikir ve zikir iyi bir kal.. temas ve temaşa güzel bir hal olacak.
Ama biliyorum ki yine gündeme uyacak, uludere'den bakarak, Bak git olum! diyeceksin.
Sağlıcakla kalın.
OSMANZİYA
DUYURU
Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.
UYARI
Düz yazı bahane.. şemalar şahane.. yazının dizinindeki tabloları izlediğinizde imgelemiş ve irdelemişte olacaksınız isterseniz.. böylece emellerine nail olacak ilmi AÇIKCA görmüş ve hatırınıza sail olacak iradeyi SEÇİKCE örmüş bulunacaksınız.
http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
|