Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
İnsan Bilim | |
YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim |
Konu: 21.hafta | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3406 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: 21.hafta Gönderim Zamanı: 27-Mayıs-2023 Saat 14:11 |
21. HAFTA Aile ve siratı müstakim Bir tablo yapıyorum.. genellikle onun üzerinde bir hafta hatta on gün kadar rütuş yapıyorum. Kemale eriyor. Bu arada da epey kalabalıklaşıyor. Anlaşılması zorlaşıyor. Daha sonra bunları toplamak kolay olsun böyle hafta hafta tanımlayacağım. ELBETTE bunları bir bakışta, kendi dahil, kimse anlamaz. Ancak parça parça kenarları ve köşeleri anlaşılan yerler için eleştiriler ve anlaşılmayan çizgiler ve noktalar içinde sorular beklerim. Mustafa BUĞUÇAM sayfası.. İNSANBİLİM çalışması Dedi: Necdet Topçuoğlu • İKİ KUŞAK KÖLELEŞİRSE, SONRAKİ KUŞAKLAR GÖNÜLLÜ KÖLE OLURLAR Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar. Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler. Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar. Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır. İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar... Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir. Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar: "Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye! Arpayı buğdayı böyle ye!." Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da.. Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir. Oldukça uzun kanatları vardır. Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır. Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir. "Anne bu ne?" diye sorar. Anne tavuk; "Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı." "Ne de güzel uçuyor!.." deyip iç geçirir yavru tavuk... "Evet yavrum. Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın. Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın." O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, "Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim." diye hayıflanır. Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider. Onu bir tavuk gibi defnederler. Oysa ölen bir kartaldır. Etienne de La Boétie "Gönüllü Kulluk" kitabında der ki: "Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir." İşte Türkiye bu duruma doğru gitmektedir. Özgürlüğü tanımayan kuşaklar oluşturulmak isteniyor. Yanlışı alkışlıyorsan fikrin yoktur. Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur. Yalana sahip çıkıyorsan ahlakın yoktur. Akıl ve ahlakını, kiraya verdiysen, sen zaten yaşamıyorsundur… Necdet Topçuoğlu sayfasından Dedim ki: Demesi kolay yapması olay olmayan bu sureç aslinda gayet dogal ve normaladir. Çunku sistemin tavuklara da gereksinimi bulunuyor.. kartallara da. Sistemin işleyisinin gelenege de ihtiyaci olur yeniligide.. önemli olan hangisini ne zaman çaliştiracagini bilmemizdir. Fakat yapmak için bilmek yetmez sevmek ve istemekte gerekir. Hadi bildin.. sevdin..istedin..yaptin işi başardin. Kendini de kurtarman için de bilmenin samimi.. sevmenin safi.. istemenin halis ve yapmanin ciddi olasi gerekir. Başta dedigim gibi bu isi demesi kolay gerçekleştirilmesi olay.. ama ekleyerek.. ekle yurek yapilabilir. Saygılarimla. Osmanziya Dedi Mustafa Bey bu açıklamanızdan, ben de dahil olmak üzere, siz hariç, sayfa arkadaşlarımızdan hiç kimsenin bir şey anlamayacağını sanırım siz de tahmin edersiniz, yazının gerçek amacına yakın bir yorum yapın da bizlerde yararlanalım, ne demek istenmiş!... Faruk ZEYLAN Aslında öykü ile sonra eklenen fikirler birbirine benzer olsa da farkkı konular. Sonra eklenen fikirler için yazı başlığı olarak verilen İKİ KUŞAK KÖLELEŞİRSE, SONRAKİ KUŞAKLAR GÖNÜLLÜ KÖLE OLURLAR sürecenin normal ve doğal olduğunu söyledim. Kültür (antropoloji iliminde) ve süreçlerle kültürlenme.. kültürleme.. kültürleşme adı verilir. Yazının sorunu eklenen anlatım diyalektik değil retorik bir anlatımdır. Yani karşıt uçlar verilerek dineleyeni bir tarafa çekmeye çalışır. Doğru ile Yanlışı.. Gerçek ile Yalanı.. somut işlerde ayırmak belki kolaydır ancak sosyal ve tarihsel genel ve toplumsal konularda çok zordur. Burada yıllardır sözün taşığıdığı bilgi ve değerin sağlam ve sağlıklı olmasına duyarlık göstermeye çalışırım. Sağlam bilginin hem gerçek hem doğru olması.. sağlıklı buyruğun hem güzel hem iyi bulunması.. yolunda çağırı yaparım ve YBA "gerçek ve doğru ile iyi ve güzel" ne olduğunu merak edenler içinde sayfama davet ederim. Ahlaklı ve akılcı ve gerçekçi olabilimek sadece istemekle sağlanmıyor. Bu konuda pek çok deneme ve yanılma geçirmesi.. sık sık araştırma ve geliştirme süreçlerinden yararlanılması bekleniyor. Bu konuda bir yerde yazılan metni aynen buraya alıyorum. Dedim: “Yargılamakta, kınamakta, ayıplamakta acele etmeyin! Bu en kolay yoldur; kendinizi bu tür kolaycılıklara kapılmaktan alıkoyun. Her şeye sakin, soğukkanlı bir şekilde bakın ve bu sırada yalnız bir şey düşünün: Her şey geçer, her şey iyiye doğru değişir. Ha bu uzun mu sürer? Daha iyi ya, ne kadar uzun sürerse değişim o kadar sağlam olur! Her şeyi izleyin, inceleyin, yoklayın.Korkusuz olun.Ama yargılamada acele etmeyin…” Gorki / Benim Üniversitelerim (Tolstoy-Gorki - Çehov) Halil DALMAN yazerim ve yazarım dedi: DEĞER VERMEK Değer vererek sevdiklerimizi yücelten bizleriz.. Normal ölçülerde kaldığı müddetçe bunda bir kötülük yoktur. Hatta gereklidir de. Bazen dozunu kaçırarak onu öyle yükseklere çıkarırız ki, kendisini bulunmaz hint kumaşı sanır, şahsına öyle bir değer atfeder ki, ister istemez bize tepeden bakar. Bunda onun bir suçu yoktur, suç onu bu kadar yükseklere çıkaran bizdedir. Hatamızı anlayıp, onu tekrar kendi seviyesine indirip, normal davranmaya başladığımızda, sudan çıkmış balığa döner, şaşırır, apışır kalır. Gerçek değerine geri döner. Bir insana, kim olursa olsun, haketmediği, kaldırabileceğinden fazla değer vermeyelim. Bu her iki tarafında iyiliğine değildir. Sonunda iki tarafında üzülmesine ve mutsuzluğuna neden olur. Ne değerli kişiyi değersiz görelim, ne de kişinin değerini abartalım. Herkesi hakettiği kadar sevelim, hakettiği kadar değer verelim. Ne bir eksik, ne bir fazla... Bu kişinin illada sevgili olması gerekmez, eşimiz, dostumuz, arkadaşımız, kardeşimiz, hatta annemiz-babamız bile olsa bu ölçüyü hep hatırda tutalım. Böylesi çok daha sağlıklı olur. Sevgiye sınır koymayalım, çok sevelim söylemleri güzelde sonuç böyle dengesizliklere yol açıyor malesef... Esasen hayattaki üzüntülerimizin çoğu da bu sebepten kaynaklanır... Her şeyde olduğu gibi bu konuda da ölçülü olalım. Her türlü aşırılıklar zararlıdır malum. Halil DALMAN Daha Azını Gör Yorumlar • Mustafa Buğuçam Guzel bir yazı.. Tamer Dövücü Ustadın OPTIMUM DENGE MODELINI hatırlattı.. islamda "siratı mustekim" ile yapılan ORTA YOL ya da DOGRU YOL idealizesi bu hatt-ı vasattir.. demesi kolay yapilmasi zor olan işi.. dinden ayirmak en birinci sorunumuzdur. Bu zorlu yol ve sorundan dolayi her birimiz kendi yolumuzu DİN sayarak başkalariyla anlaşamiyoruz. Bu yuzden ortada bir tane DIN ve insanlar sayisinca YOL olmasi gerekirken ortaya örgutlenmis dört beş tane yol (izm.. ideoloji.. mezheb) insanlar sayisinca DİN çikiyor.. diye düşunüyorum. Değerli Hocam.. Evrensel bir terim Universel karşılığı olarak.. unite den gelir "bir"den.. bir de monitör var 😉 yani tek bir ekran.. monadoloji malum.. Leibniz.. world ve word.. bizim kültürümüzde bu böyle bir kelime bir âlemdir. Malum bilim gelenekseldir.. din gibi. Din de gelenekselcidir.. Merva Kavakçı'nın babası Amerika'da Yusuf KAVAKÇI'nın dediği gibi nebiler Musaddıkîn'dirler yana birbirlerini doğrulayıcı ve fakat felsefeciler Mükezzibîndir.. yani birbirlerini yalanlayıcı.. her biri gerçeğin bir parçasını tutarak o açıdan ya da o yandan bakarak ve haliyle de tümevarım varım yaparak insanlara bir sunum yaparlar. Biliyorsunuz Karll Popper.. tümevarımın rengini değiştirdi.. siyah iken KUĞULARI beyaz yaptı.. tümevarıma doğrulama ilkesinin yerine yalanlama ilkesini getirdi. Şimdi bütün bu.. mahiyeti birbirine "Benzer" ama muhtevası "Yadsınan" konulardan kim söz ediyor ? Chomosky'nin sık sık Humbold'ten naklettiği gibi "Sınırlı araçlarla sınırsız konuşan dil".. İşte konuştuğumuz dil halkın iletişiminde geçerli olan HAZIR açık ANALIŞILIR seçik SEHİL günlük dilin düz yazısı (GDDY) isebb vakit geçirmeye gerek yok.. chatGPT'ye soralım gitsin.. bizi yanıtlar. Sonuçta dil ve din gibi çok yönlü ve yanlı konular ve katmanlarda.. artık bize okuyacak değil.. örecek ve gösterecek bir dil gerekiyor.. diye düşünüyorum. Bu konuda son söz için çoook evrensel bir araç olan benzetme ile söyleyeyim: Bulut uzaktan süreklidir.. yakından bakarsak su damlacıklarının süreksizidir. Dil de bize böyle görülür. Yaratılıştan a priori.. önsel.. kablî ilkelerimiz.. doğutan gelme ANALİTİK bilgilerimiz bulunuyor. Amma bir taraftan da bilgileri a posteriori.. sonsal.. ba'di deneme ve yanılma ile değişiyor.. araştırma ve geliştirme ile düzeltiliyor.. bir biri üzerine birikerek ve eklemlenerek evriliyor ve böylece gelişiyoruz. Bu bütünü gördükten sonra mükezzibîn olmak zorlaşacak.. musaddıkîn olmak kolaylaşacak.. çok konuştum.. bağışlana. İnşallah. |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |