Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Yöntembilim
 YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim
Mesaj icon Konu: Felsefe ve din için ortak dil Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2601

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: Felsefe ve din için ortak dil
    Gönderim Zamanı: 11-Mart-2019 Saat 01:09
Yazı, "MÜŞTEREK bir bilimi ve hukuk için.. felsefe ve din katmanlarına ortak bir dilin ARANMASINI ve BULUNMASINI gerektiriyor." başlıyor ama biliyorsunuz her gereklilik GEREKSİNİM olmuyor.. gereklilik sadece bir olmalılıktır.. olasılık ve olsalılık değil.. örneğin biz insanların kullandığı yapay dil bir gereksinim değildir ancak zamanla bir gereksinim ve gereklilik halini almıştır. Örneğin bilgisayar proğramlama dilleri bilgisayarlarla beraber ortaya çıkmıştır. Programlama dilleriyle yapılan işletim sistemleri (Windows, ios, android) de makine ve insan iletişimi sağlayan yapay dillerdir.


YBA de böyle bu gün için bir gereksinim değildir ancak yarın için ne olacağını bilemeyiz.. onun yeni bir devrimi olma olanağı vardır ancak bunun bir olasılık olduğunu sadece ben (biz) görüyorum şimdilik.. zaten delilerde böyledir.. herkesin bildiğini ancak akıllılar bilir.. zaten aklın tanımı da bu değil mi ?

AKIL hepimiz için ortak bir ışık.. dil ve din içinde öyle, ortak bir aydınlıktır, diye biliriz.. bakın bilmek ayrı .. demek ayrı.. ilim ayrı.. kelam ayrı.. ve elbette akıl da ayrı.. ilim, kelam, akıl dan sonra "lisan"ı da eklesek.. şimdi bu yuvarlak ve soyut genel ve tümel 5 kavramı günlük dilin düz yazısıyla sağlam ve sağlıklı bir şekilde konuştura bilir miyiz.. konuştursak acaba kaç kişi ilgilenir.. bu yüzden yazılarımla ilgilenmeyen akıllıları kınamıyorum.. çünkü anlaşılmayan bir nesneye anlamaya çalışmak delilikten başka ne olabilir ki ?


İlgi olmayan yerde bilgi olur mu ? İşte acib dilli garip düşlü.. olanlar böyledir.. ilgileri bilgileri ve sevgileri ile kapanmış değildir.. çünkü merakları aşk ya da aşkları merak durumuna geliyorlar.. bazıları zamanla bilginin kontrolundan çıkmış bir sevgi haline gelebiliyor. Ya da benim gibi sevgiye kapalı bir bilgi ve merak olabiliyor.


FELSEFE VE DİN İÇİN ORTAK DİL

MÜŞTEREK bir bilimi ve hukuk için.. felsefe ve din katmanlarına ortak bir dilin ARANMASI ve BULUNMASINI gerektiriyor.


1.     
KÜLTÜR   insanın olmazsa olmazı olan   dil ve din ikilisiyle odaklanır ve bu ikisinin temellediği diğer koşullarla birlikte bir MİLLET’in kültürü   “ulus” olur ve böylece emek (hak) ve özgürlük (hürriyet) değerlerini işleterek kendine özgür bilim ve hukukunun açılımını geliştirir. Ortak bilim ve hukuk olanağının uygarlığımızın Bilgi toplumu ve Hukuk Devleti koşullarında ve kurallarında ulaştıracağın idealini taşıyoruz. Böyle bir bilim ve hukuk ile gelişen ticaret ve evrilen siyasetle bu DİL ve DİN ile HAKK ve HÜRRİYET dört ortak DEĞERİ sadece o millet ve kültür içinde paylaşılabilir olmaktan çıkarak küresel çapta mutluluk ve huzur getireceğini düşünüyoruz. Bu da devletler ve milletler arasında ilişkilerde savaşlarda.. barışlarda.. çatışmalarda.. uzlaşmalarda.. giderek iyileşen bir süreçle ortaya çıkacağını umuyoruz. Bu durumda savaşlar ancak barış için yapılır kuramını, rasyonel olarak savunuyoruz.

2.
Bilgi toplumu ve hukuk devleti idealine arayış ve BARIŞ   ise ancak ve ancak bu ortak değerlerin verimli toprağında büyüyen mal ve hizmetlerin iktisatlı kullanımı ve adil yararlanımı ile kurulur ve kılınır, gelişir ve korunur. Tarih boyunca çeşitli milletlerin birlikte inşa ettiği UYGARLIK   dahi işte bu ortaklık, ulusaz uzlaşma ve küresel barışla yürütülebilir ve İNSANLIK bu sağlam (salih) bilim ve sağlıklı (sahih) hukukun yapılandırdığı koşullar ve kurallarla    sürdürülebilir hale gelir.. diye örüyorum. Uzlaşmayı arayan dünyanın BARIŞI’nı varılacak bir hedef olarak görüyorum.
   

3.
Zaten saldırı ya da buna karşı savunma ile başlayan savaşlard; milletler arasındaki yarışı zora sokan engelleri kaldırmak ve bir ulusu oluşturan unsurlar arasındaki çatışmayı kaldırmak ve uzlaşmayı sağlamak ya da devletler arasındaki küresel dengeyi korumak için yapılırlar. Belki ağır bir devrim olan SAVAŞ, nesneler arası denge (homostasis) ve kimseler arası uyum (adaptasyon) evrenin kosmos’unu kaosa ve insanın patosuna homosa çeviren bir evrimin MOTOR’udur. Gündüzün gecesi ve yazın kışı gidibir.. istenilmez lakin gelir. Bu nedenle medeniyetlerin bilimin iktisatla yürüyüşünü ve devletlerin hukukun adaletle sürdürüşünde MİLLET ve KÜLTÜR savaş ve barış KUTUPLARI arasında uzun ya da kısa bir FASILA geçirir ve bu da o ULUS’u terbiye eder. Kültürün “amaç”ı bu ara ve fasılayı dil ve din yapıları ile bilim ve hukuk işlevleriyle olabildiğince uzatmaktır. Çağımız itibariyle bu fasıla ilk defa birinci ve ikinci dünya savaşı arasında 20 yıllık aralığı aşarak 80 yıl sürdü..


4.    
Bu uzun ve olumlu fasılanın   çeşitli nedenleri bulunabilir. Bunlardan birincisi olası savaşta nükleer tehlikenin ve tahribin caydırıcılığıdır. İkincisi   1950 den hele 1990 dan sonra İslam Ülkeleri üzerinde yapılan maniplasyonlara bu ülkelerin değil askeri karşılık vermesi   ekonomik-politik bir yaptırım gücünün de bulunmamasıdır. Üçüncüsü bu iki nedenden dolayı güçlü ve zengin ve gelişmiş devletler üzerine savaşı gerektirecek baskı ve güç dengesizliğinin olmamasıdır. Ancak çok hızlı ilerleyen ENDÜSTRİ versiyonlarının ve doğunun batı üzerindeki ÇAĞDAŞ DİNLER etkisinin yarın ne getireceğini bilemiyorum.


5.     
Ancak dünün küçük çocukları yarının büyükleri olduğunda büyüklerinde çocuklar haline geldiğini göz önüne alırsak ve bu günün güçlü ve haklı devletlerinin yarının güçsüz ve haksız toplumlarına yerini bırakacağını var sayarsak.. geçmişteki savaşın iktidarı ve gelecekteki barışın ihtiyarı arasında dengeyi ve bu dengeyi sürdürecek savaş ve barış arasındaki süreyi   uzatmanın bir yolunu aramalı ve önlemini bulmalıyız. Bu ulusal uzlaşma ve küresel barışta   medeniyetlerin müessesatı ve devletlerin teşkilatları arasındaki ilişkiyi güçlendirmek ve iyileştirmek için milletlerin kültürel yapı ve işlevi arasındaki bağlantıyı sağlam ve sağlıklı kurmak suretiyle olasıdır.


6.     
Ayrıca beşeriyetin yapısından çıkan medeniyetin İNSANİYETİ inşa etme misyonunu savaşlarla kesintiye uğratmamak ve bu amaçla ulusal uzlaşmayı ve küresel barışı sağlayacak, mükemmeliyetçilik ile milliyetçilik arasındaki dengeyi kuracak olan BİLGİ toplumu ve HUKUK devleti idealini vizyonuna katkı için bir proje geliştirmek, sanırım günümüz aydınının en başat problemidir.

Bu “Katkı” nasıl sağlanabilir ? ekonomik politik çarelerle mi yoksa sosyo-kültürel öngörüler ve çözümlerle mi ?

Ulus uzlaşma ve küresel barış 50 yıllık orta vadeli ekonomik ve politik kaynak ve hedeflerle.. uluslararası teşkilatlar ile milli güçler arasındaki resmi görüşmelerle.. küresel güçler ve dini yerel otoriteler ve bölgeler teşkilat arasındaki gayrı resmi müzakere ve uzlaşmalarla   kısmen sağlanıyor. Özellikle bu ekonomik ve politik önlemlerin ve çözümler, görevi ve misyonu olan başta Birleşmiş milletler olmak üzere uluslararası kuruluşların arayışları ve çalışmalarının yine ekonomik ve politik süreçler ve yasalar çerçevesinde sürdürüleceği de kuşkusuzdur.

Ancak burada felsefi bir kongre olarak ( Bu bildiri 23-24 şubat 2019 günü Felsefe Öğretmenleri Konresi vesilesi ile yazıldı) bize düşen görev bu barış sorununu kültürel ve toplumsal ve bilimsel temeller üzerinde inşa etmektir.


7.    
Bu 50 yıldan uzun vadeli köklü bir önlemin ve geleceğe dönük zihinsel-düşünsel çarenin felsefe ve din katmanında ortak dil ve müşterek yöntem arama ve bulma olduğunu uzun yıllar düşündüm ve bu konuda web ve   face in sosyal ortamında özellikle son yoğun olarak dört yılı bulan çalışmalarda bulundum. Bu çalışmalarımın çıkış noktası   günlük dilin mantığı ve bilimsel bilginin matematiğinin çözüm platformu üzerindeki sorusallar ve sorunsallar zemininde kolay bir ANLAM SÜRÜCÜ ve   hızlı bir ANLATIM AYGITI ortaya çıkarmaktır.

Şayet bu uğraşlar başarılı olursa ve buna başkaları da katılırsa felsefe ve din katmanlarına ilişkin ortak bir mantık olanağı aranacak ve müşterek bir nutuk olasılığı doğacaktır. Nitekim bu konuda benzer bir çalışma Tony Buzan’ın 1960 dan beri sürdürdüğü ZİHİN HARİTALARI tekniğidir. Ancak bu teknik bir DİL olmaktan ziyada beynin üstün DOĞAÇLAMA öğrenmesine dayanan rastgele bir erişimdir. Oysa 1990 dan beri yürüttüğüm çalışmamla harfleri ve kuralları olan bir DİL ortaya çıkacak böylece ölçülü ve düzenli erişime dayanan iletişim platformu olan bir YÖNTEMBİLİM doğacaktır.

8.
Bu yöntembilim geçmişte   Aristo, Dekart ve Kant tarafından yapılmış mantıksal, bilgi bilimsel ve yöntem bilimsel çalışmalara    müşterek bir dil ve biçim aramak ve bulmak çabasına yeni ve özgün bir katkı oluşturacaktır. Hatta Kritik Analitik Düşünme (KAD) yani eleştirel ve çözümleyici düşünme denilen zihin disiplininden daha verimli bir yoldur. Çünkü bu çareyi sunanların gizledikleri sentezci ve inançcı düşünceyi.. hatta mantıktaki dedüksiyon ve indüksiyonu ilmi temsil (analoji) ve ve edebi teşbihle (metafor) birleştirmektedir. YBA ile bilinmeyenden SUAL (soru) çıkarmada ve bilinenden CEVABI (yanıt) elde etmede yeni bir yol oluşturmak    kuşku ve inanç bağlamında yeni bir yöntem geliştirmektir.

9.
Düşün-me dillendirmeleri ve düşün-ce dile getirmeleri söz konusu edildiğinde tarih boyunca çeşitli düşün-me biçimleri ve türlü düşün-ce tasarımları ortaya çıkmış olabilir.. bu teşetüt ve tenevvüe rağmen bin yıllardan beri süregelen gelenekler.. belli başlı düşündürme çağrıları ve dillendirme çığlıkları dahi vardır ki bunlar genel ekonomik ve toplayıcı politik çözümleri de içeren İDEOLOJİLER’dir. Bunlar her dil, din ve uygarlık içerisinde kapsayıcı bir hayat görüşü olarak yaygın olarak halka kendilerini kabul ettirmişler ve kültürel bir hakimiyet olarak kendilerini tarihe ve topluma teyid ve tescil ettirmişlerdir.

Bu ideolojiler; mitolojiler ve ESKİ DİNLER ile yeni YENİ DİNLER olan nasyonalist.. pozitivist.. Marksist felsefelerdir.

10.
Nasyonalist, pozitivist ve Marksist FELSEFELER eski Yahudilik ve Hristiyanlık ve Müslümanlık dinlerinin dünyevi bir çözümü olmadığından ya da eski dinlerin müntesiplerinin değişen dünyaya intibak edemeyişlerinden.. ekonomik yeni çareleri ve politik yeni çözümleri bulamadıklarından dolayı ortaya çıkmış YENİ DİNLER var sayıyorum.

Bu yeni dinlerin yaygın olmalarının nedenini ararsak bunun kendi zihniyetlerinden ziyade kültürün bileşenleri olan dil ve dinin ortaya çıkardığı bilim ve hukuktan kaynaklandığını düşünebiliriz. Belki bu aslında dil ve dinden oluşan kültürden bağımsız.. bilimsel ve hukuksal çözümlerden ayrı TOPLUMSAL bir olgudur. Bu konuda başta İbni Haldun olmak üzere Hegel, Comte ve Marks gibi tarih yorumcularının ve evrim yolcularının bir yürüyüş ÖYKÜSÜ.. var. Bu öykü ve yorumlama sadece bir BETİMLEME’dir.. açıklama değil.    Fakat hangi çare ve çözüm sonsuza dek mes’eleleri sonsuza dek hal edebilir ki ? Bir yerde yetersiz kalır. Sadece kabre kadar ve kabirden sonra diye mes’eleleri ikiye ayırabiliriz. Çünkü İmamı Nursînin dediği gibi   “Eski hal muhal, ya yeni hal ya da izmihlal.”

Nitekim yeni dinlerin nasyonalizmin.. kapitalizmin.. sosyalizmin   son üç yüz yıllık icraatının sonuçlarını ve böylece uygarlığa ve insanlığa etkilerini objektif değerlendirildiğimizde bunlarında da giderek yetersiz kaldığını sanıyorum. Eğer sentez tez ve antisinin bileşiminden oluşuyorsa çözümün sentezi eski ve yeni dinlerin birlikteliği değil mi ?

Ayrı ayrı kaldıklarında bu eski ve yeni din ve felsefeleri;   va’d edilmiş ebediyetler ya da hazır hürriyet sunucu ütopyalar olarak görüyorum ve beklenen gedotlarıyla birer PUT’lar haline geldiğini savunuyorum.

Böyle diyorum lakin bunların SORUNUN    inputu mu yoksa ÇÖZÜMÜN outputu mu olduğun kesin konuşamıyorum. Bu yeni dinlerin sonuçları olan TEKNOLOJİ ve İDEOLOJİ bir çözüm ve çare yoksa sorun ve dert olup olmadığına karar vermekle alakalıdır.. ancak geçmiş yazılarımda sürekli yinelediğim gibi insanı doğaya yabancılaştıran teknoloji ile birlikte insani insandan uzaklaştıran ideolojiler olarak sorun in-put’u oldukları varsayılmıştır. Biz yeni dinlerin bir sonucu olan teknoloji ve ideolojiden dolayı bu günkü doğaya yabancılaşma ve insandan uzaklaşma sorununu yaşıyoruz. Savımın kanıtı şudur:

10.     
BİRİNCİSİ eski ve yeni dinlerin teknikleri bilimsel ve biçimleri yöntembilimsel bulunsa da tezleri ve   içerikleri toptan kabul ve toptan redde dayanmaktadırlar. Örneğin sadece DÜNYAYI veya sadece AHİRETİ cennet yapmakta çatışmalarıdır…

İKİNCİSİ benimseyenleri yığınlar olsa da savları ve iddiaların sonuçları bakımından birinin ol dediğini diğeri öl demektedir. Örneğin din haline getirilmiş ideolojiler sadece ÖZGÜRLÜK ilee avunmakta ve ideoloji haline getirilmeyen din sadece SONSUZLUK a sarılmakta…

ÜÇÜNCÜSÜ birinin HEP dediğine öbür HİÇ diyerek birbirini dışlamalarıdır. Çünkü kökenlerinde bilime değil İNANCA dayanmaktadırlar. Bundan dolayıdır ki USLAMLAMA var sayması veya yok sanılması unutulmakta DENEYİM azlığı ve çokluğu göz ardı edilmektedir.

Bu üç yanlışın kökeninde ALANLARIN ve YÖNTEMLERİN farklılığının göz ardı edilmesi bulunmaktadır.

Bundan dolayıdır ki kalkışı ütopya olan yeni dinler.. bekleyişi mehdi olan eski dinler.. Hakikatla değil ekonomiyle ayakta… Hürriyetle değil siyasetle yürütülmekte.. Hakk ile değil kuvvetle yaşamaktadırlar.

11.
Çünkü bunlar nitelikleriyle dine veya felsefeye karşı olsalar bile bu ikisinin neliği   kuşkulu soru ve kesin yanıttan öteye geçememektedirler.
Neden ? İşte asıl can alıcı soru bu!
Çünkü bunların ORTAK DİLLERİ yoktur.. TEK DÜŞÜNCELERİ vardır.. ki bu tek düşünceleri de İNANÇLAR şeklinde kendisini ele vermektedir.

Şu da var ki alışılmış inançlardan ve yerleşmiş önyargılardan kurtulmak kolay değildir ve bu nedenle suçlamakla çözüm ortaya çıkmayacaktır. Herkes birbirine tencere tava senin dibin benden kara diyecektir.



12.
Birlik ve beraberlik sağlayan konuşma ve uzlaşma ve barış ;
MONİST tek düşünce ile, tek bir inançla mı sağlanır yoksa
DÜALİST ortak bir dille bilgi ve inanç alış verişiyle mi gerçekleştirilir ?

13.
Elbette bu sorunun kandırıcı YANITI çok yanlı ve yönlü felsefe ve din konularında konuşma imkanı verecek ortak DİL olacaktır.. zaten dilin belirleyici özelliği İLETİŞİM demektir.. iletişimde bilgi ve buyruk alış verişi demektir.. bu alış veriş   mantık ve matematik günlük dilde işe yaramakta ve bilimsel bilgide geçerli ve yürürlükte olmaktadır.. mantığın ve matematiğin diyalektik ve retoriğinin çok yanlı ve yönlü alanları ve konuları içeren felsefi bilgide ve dini dilde yeterince ve gereğince elverişli olmadığından   binlerce yıldır süren çekişmeler, çatışmalar ve savaşlarda ortaya çıkmıştır, diye düşünüyorum. Üstelik dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan dili giderek kötü kullanılmakta ve kötüye kullanılmakta ve sonuçta din, dünyayı ve insanı bozmaktadır. Ancak her bozuluş yeni bir düzelişi gerektirir ve bu da uygarlığı yürütür ve insanlığı ilerletir.


14.     
Bu güne kadar yapabildiğimiz günlük dilin düz yazısı ile felsefi edebiyat yaparak ve din vaaz ile ederek halka retoriğe uydurarak ve aydına diyalektik uygulayarak ikna etmek olmuştur. Bununla da felsefede izan ve dinde ikan kazandırılmıştır. Bunun da kişisel gelişime kısıtlı çıkarı   ve toplumsal evrime sınırlı bir yararı dışında köklü bir değişimi ve devrimci bir ilerleyişi görülmemiştir. Ancak bu boşu boşuna geçen bir süre değildir. Çünkü bu arada günlük dil ortaya çıkarılmış ve bilimsel bilgi kurulmuş, kuramlandırılmış ve kurumlandırılmıştır.



15.    
6000 yıllık YAZILI kültürün dil ve din birlikteliğinin sonucunda Jaspers’in dediği gibi biz yunanlı Hekim Hipokrat’ı geçtik fakat Yunanlı Filozof Sokrat’ı aşamadık.. Hakikati hikaye etme konusunda Russell’in işaret ettiği gibi felsefede en iyi çözüm olan Mağara İstiaresinden ileri bir çare bulamadık.


16.     
6 bin yıllık YAZILI kültürün dilin ve dinin altmış bin yılık SESLİ evrimi ve gelişimi olması gerekir. Bun nedenle insanlar binlerce yıldır düşünüyorlar ve arıyorlar.. öyle ise bu felsefi ve dini içerikleri yine onlara yani “ARAYANLAR”a bırakalım.. ancak onlara yardım edecek ortak dili hızlı anlam sürücü ve kolay anlatı aygıtayla hazırlayalım.. arayalım ve bulalım.


Devamı var:


Düzenleyen osmanziya - 26-Mart-2019 Saat 12:23
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2601

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 11-Mart-2019 Saat 23:11
felsefe ve din için ortak dil'in devamı:


17.     
Biz bu işleri 2003 yılında internet ortamında tanıdığım Ankara’da Felsefe Öğretmeni Ferda’dan aldığımız kıvılcamla başlattık. Böylece ortaya anlatım içeriklerin ve haddî şekillerin yani grammerik dil “kod”larının analitik düzlemde imgelenip tahayyül edilebildiği hızlı “anlam sürücüsü”nü biçimledik. Keza anlam değerlerin ve hattî suretlerin yani gnostik düş “mod”larının   irdelenip tevehhüm edilebildiği kolay ”anlatım aygıt”ı tasarladık. Buradan dil ve din nasıl bilim ve hukuk haline getirilir ve bunların müşterek etnik (dil) ve ortak etik (din) tabanı oluşturulur, bu ayrı ve ayrıntılı bir konudur.
Böylece çok yönlü alanların incelenebildiği ve çok yanlı konuların tartışılabilidiği    felsefe ve dinin ortak dili   olmaya ADAY analitik düzlemin   görsel, mantıksal ve metodik kullanımı ile YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ ortaya çıkardık.

18.
Felsefenin ve dinin “ortak dili” olarak hakikatin içeriğini değil hikmetin biçiminden söz edebiliriz. Adı üstünde, bilgi, düşünce, görüş inanç değil dil.. ortak dil bu.. kanımca HİKMET bu biçimdir yoksa içerik olarak bilgi konusu ya da buyruk komutu değil. Böylece içeriğinden soyutlanmış ve hakikatinden soyulmuş HİKMETİ   “İletişim” dili haline getirip yeni bir SÖZ DİZİMİ (beyan) ve yeni bir ANLAM BİLİMİ (maan) ortaya koyabiliriz diye düşünüyorum. Eğer YBA dediğim analitik düzlemin metodik kullanımını, bir kişinin (benim) bireysel düşüncesi olmadığını aksine de ortak bir anlam sürücüsü ve anlatım aygıtı haline gelebilmesi olasılığını yok sanmazsak içinde bulunduğumuz YAZILI dilde bir aşama kayd edip Analitik düzlemin METAMATİK, aritmetik ve geometrik kullanımından sonra dil de ÜÇÜNCÜ   devrimi ortaya çıkarabileceğimizi umuyorum.

19.
Bu üçüncü devrim, günlük dilin mantığının edebiyatın sözeline ve niteline tahsis edildiği.. matematiğinin sayısal ve nicelinin bilimsel bilime hasredildiği , felsefi ve dini içeriğin düşünenlere ve inananlara bırakıldığı ve fakat gerçeği gören YÖNTEM sözlüğünün ve İNANÇ gözlüğünün “örmesi”ni; kalemin eline ve kağıdın üzerine çıkarılabildiği bu “analitik okuma ve sentetik yazma ”,   bilgiyi öğrenmek ve gerçeği öğretmek yerine bir tür “öğrenmeyi öğrenmektir”
Böyle bir okuma ve yazma, sorularla düşünmek ve yanıtlarla düşündürmek yerine “düşünmeyi düşünmektir”. Böyle bir düşünmeyle anlamı öğrenmek ve anlatımı düşünmek daha çok kendimizin olacak, gerekçeli sorular ve kanıtla yanıtlarla yargılar ve yüklemler başkasının empozesi.. savlar ve kanıtlar algı operasyonu, tezler ve testler göstermelik filimler ve medyatik infazlar olmaktan çıkacaktır.    

20.
Bu Analitik Düzlemin görsel, mantıksal ve metodik kullanımının olanağı bulunan YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ 1990 dan beri yürüttüğüm çaba ve çalışmalarda parça parça doğaçlama olarak çıkardım ve o yıllarda rahmetli Prof. Necati ÖNER Hocamızın inayetiyle Ankarada Türk Felsefe Derneği Bürosunda kendisine ve birkaç akademisyene sundum. Daha sonra OSMANZİYA takma adı ile   www.yontembilim.com sitemde yayınladım ve onun FORUM başlığında bin beş yüze yakın meraklı ve gizemli düz yazılar ile yirmi bine yakın tablo yayımlanmakta ve hala da sürdürülmektedir.    

21.     
YBA (Yöntem Bilimisel Analiz) in mahiyeti analitik düzlemin matematik kullanımını metodik, görsel ve mantıksal kullanıma evrilmesidir. Bu düşünme yönteminin geometrik formlar ve mantıksal normlar hızlı bir anlam sürücü ve kolay bir anlatım aygıtı haline getirilen özgün ve yeni bir DİL’e dönüştürülmesinin yeni bir anlam ve anlatım devrimi olabilmesi için bir ekip çalışması ile iletişim aracı haline gelmesine bağlıdır. Şayet bu başarılabilirse belki 2500 yıllık Organon’un klasik MANTIK geleneğine eklemlenen ve 400 yıllık Kartezyen koordinatların MATEMATİK uygulamasını yükselten görsel bir METODİK haline gelecektir. Bu USUL gereksinimin başlangıç koşulları ve arayışın sonuç süreçleriyle sağlanabilirse söz konusu YÖNTEM “bilimsel Analiz” düzeyine çıkacak ve belki de Kant’ın Transandantal Analiz dediği içeriksiz kavramsal tasarım genel bir kullanım haline gelebilelcek. Böylece fizik ve lojik içerikleri   ANLAM-landırarak illümüne eden (aydınlatan)   bireysel yeteneğimin ve metafizik bildirimleri ANLATIM-landırarak illüstüre (resimleyen) eden kişisel becerimin bana has olmadığı ancak zihnimizin evriminin bir parçası bulunduğu ANLAŞILIRSA.. ömrümün işlevi yapılanmış ve bilimsel misyonum bitmiş olacaktır.    

Fakat anlam, anlama ve anlatım.. dünyanın en zor üç işidir; ve zaten bu yüzden felsefe ve hikmet ve din var.
Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız.

Üçyol 11.03.2015 01.45                                                            
Osmanziya






IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk