Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: mutluluk ve kalem Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2602

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: mutluluk ve kalem
    Gönderim Zamanı: 28-Ağustos-2019 Saat 21:23
MUTLULUK

Dört dörtlük mutlu olmak mümkün değildir.
Dört dörtlük kutlu olmakta öyle..
Keza yüzde yüz yetkin ve erdemli de olunamaz.
Ancak insan bunlardan aldığı PAY kadar HUZUR’ludur.

Örneğin kendimi yüzde yirmi mutlu, yüzde yirmi kutlu,
yüzde on yetkin ve yüzde on erdemli var sayarak HUZURLU OLUYORUM.

BAŞARILI olmak üzere ayrı bir olay...
Geliri giderinden fazla olan bir adam ya da böyle bir adamı bulan kadın başarılı bir kadındır.
Yani işi ve eşi olan kimse İLK BAŞARI’ya imzasını atmış demektir.
Başarının ikinci kademesi, kendi geçimiyle beraber başkalarının geçimini sağlayan bir işi yani işçisi olan başarının ikinci katmanını çıkmıştır.
Başarının üçüncü kademesinin göstergesi bir MARKA haline getirilen işe sahip olmaktır.
Başarının dördüncü kademesi      ÜNLÜ   bir markanın sahibi olunmasıdır.
Başarının beşinci kademesi ününü unutabilmektir.
Bu arada MUTLULUK almak, KUTLULUK vermekle gerçekleşir.
YETKİNLİK işinde ve mesleğinde yükselmek..
ERDEMLİLİK ise kaderin seni yakaladığı zor zamanlarında kendini yanıltmamaktır.
Osmanziya

Insan çalışmak için yaratilmış.. alişmak sinavina sokulmuş ve öğrenmek yarişina atilmıştır.

Dünya.. dil.. din.. öylesine iç içe geçmiştir ki dünya dine vesile.. din dünyaya vetire.. dil ise
bu vesile ve vetire arasında vasıtadır.

İşte bu vasıtanın gayesini.. bu vetirenin manasını.. vesilenin hasılasını.. ortaya çıkarmak insanı savaş ve barış içindeki imtihan ve müsabakasıdır.

Biz müslümanlar (Cuma Beyin deyimiyle.. felsefesi din olan doğu) bunu bin yıldır anlamadık.. yahudiler ve hristiyanlarda (dini felsefe olan batı) anlatamadılar.. bu yüzden ve son kitab kavgası yapıyoruz 1400 yıldır.. ekonomik ve politik çıkarlarımızı (dünyayı) da "din" ile ifade ediyoruz.
Haçlı savaşları yaparken doğunun zenginlikleri peşinde idik.. cihatlar yaparken çöllerden yeşilliklere gidiyorduk..

Belki de sebebi günlük dilin ve bilimsel bilginin üstünde çok yanlı ve yönlü konular ve alanlar içeren felsefe ve din için ortak bir DİL bulmamıştık.. felsefe adıyle edebiyat ve din adiyle vaaz yapıyorduk...

Sonuçta sizin burada yaptığınız vaazlarda fazla bir işe yaramıyor.. desem gücenmeyin.. benim yaptığım tablolarda işe yaramıyor. Amma Allah yaptığımız gayretleri kabul etsin.. anlamasalar dahi islamiyetten gelen himmet ile gayretlerimizi eksik bırakmıyoruz.

Fakat ben şuna inanıyorum ki gerçekten arayışı dünya olmayanlar.. hakikaten hakaikin peşine düşenler.. samimi ve ciddi olarak Allah'ı arayanlar ortak bir dine götürecek ortak dilin hemen kötü ve kötüye kullandığımız lisanı hal ve kalin yanı başında olduğunu görecekler halk ile hakk arasında velleden kurbiyet ve akrebiyeti ayırt edecekler velayet ve risalet ile rububiyet ve ubudiyet olan Esrar-ı Şeriatı ve Envar-ı Şeriatı bulacaklardır.

Nasıl ? YBA ile.. beni bağışlayın böyle reklam ve propagandalardan fazla elimden fazla bir iş gelmiyor.

Kol gücümüzü makinalar ve kafa gücümüzü de bilgisayarlar yüklendiler.. 1960 kullanılmaya başlayan sanayi robotları giderek geliştiler ve pek çok işçinin yerini aldılar.. gelecekte giderek gelişen bilgisayarlar da kafa işçilerinin yerini alacaklar.. Sanayi robotlarının Asya da bir milyon.. Avrupa da beş yüz bin ve Amerikada 250 bin olduğu bilgisi veriloyor.. yaklaşık 2 milyon.. 1990 dan beri de bu kadar Müslüman öldürüldü.. gerek birbirlerini ve gerekse başkaları tarafından katledin bu insanlar (bizler) sayısını robotlarla karşılaştırınca aklıma insanların nasıl robotlaştırıldıkları ve robotların nasıl insanlaştırılacağı geliyor.. yani makineler ve insanlar programlanarak başkalarınca nasıl kullanılabiliyor.. NPL ile kendimiz programlarken de bizde acaba başka bir oyuna geliyor muyuz diye düşünüyorum.. çok şükür şimdilik sanayi robotu kadar çalışkan olamasam da kendimin enayi robotu olarak nasıl akıllanabileceğimi ve kendim tarafından kullanılmaktan kurtulabileceğimi düşünüyor.. bunun içinde iki yol var.. birincisi adanmamı akışa bırakmak.. ikinci akışımı adanmaya bırakmamak.. bu durumda bizler de face in kafa gücü kullanılan robotlar olmamak için ne yapacağımızı düşünmek zorundayız.. face denizinin balıkları ve belkide alıkları olan bizler bu face daha iyi hale getirmek için sozun ve sözün biraz daha bir altına ve bir üstüne girip çıkmalıyız.. programlanma.. robotlaşma.. balıklaşma.. alıklaşma.. konusunda kafa yormalıyız.. bu da bize kodlar.. arlar.. "ad"lar.. değişkenler.. değerler.. terimler.. kavramlar.. yani "ad"lar.. anlamlar ve anlatımlar hakkında daha fazla bilgi edinmemizi gerektiriyor.. bakın örneğin burada "ad" sözcüğünü iki kez.. birbirinden ayrı anlamda "kullandım" (istimal ettim) ve fakat aynı sesleri "kullandım" (istihdam ettim). Hasılı artık içerik satmaktan bazen ara verip biçim konusunu da el atmalıyız.. diye düşünüyorum.

DEĞER NEDİR

Bu güne kadar ortaya varlık bilimi (ontolojiyi) ortaya sağına değer felsefesini (aksiyomatik) soluna bilgi felsefesini (Epistemoloji) yerleştirirdim.. yanı varlığın bilgi nesnesi olan yönü ile değer nesnesi olan yönünü ayırt etmiş olurdum..

Örneğin Elma ağacı, dalı yaprağı ve meyvesi ile bir VARLIK ve elbette fizyoloji’si ile de bir OLAY.. varlık yapısı ve işleviyle birlikte onun iki yönü var;

BİRİNİ YÖNÜ.. hakkında edindiğimiz BİLGİLER'dir.. gül gillerdeden bir bitkidir.. gelişmesi.. çeşitleri.. tarihi.. aşılanması ve ehlileştirilmesi hakkında bilgilerimizle o bilgi kuramının konusudur..

İKİNCİ YÖNE ile muhtaç olduğumuz varlığı ve gereksinim malzemesi olarak bir DEĞER nesnesidir.. tadı, rengi ve kokusuyla bizi hoşnud eden.. sinirlerimize potasyum.. yüzümüze güzellik ve mizacımıza sakinlik veren bu meyvelerin kralı.. elma varlığının bilgi ve değer yüzüyle öyle kıymetli bir vasıta ve vesile ki burada bir elma yersin.. elma ELHAMDÜLİLLAH dersen ahirette o elmanın yansımasını yersin.. zaten el-mâ deyince SU'yu hatırlatır US'umuza..

Sadede gelirsem şimdi bu tabloda ilk defa hep sağ yana aldığım DEĞER yanını tam ortaya yerleştirdim.. üstün varlık kuramını ve altına da bilgi kuramını yerleştirdim..

Peki nedir bir değer.. Suat Uludere kardeşimin dediği gibi "diğerlerine göre değil değerlerimize göre" yaşamalıyız.. işte bu DEĞERLER bize öyle bir AKSİYOMATİK verir ki tüm varlık ve bilgi kuramımız buna göre biçimlenir.. örnek mi istiyorsunuz.. sayfanın sağ tarafından verdim.. tahsis ve takdim ve takdir edilen düşünce ve görüş.. her yaşantı ve davranış bu TAKDİR ve DEĞER penceresinden geçer.. ve bu öylesine özelleşir ki senin TERİMONOLOJİ'n olur.. ancak bazı terimonolojiler daha tümel.. daha genel.. daha kapsayıcı ve daha yaygınlaşıcı olmuş.. işte bunlar sayfanın sağında yazılanlar..

Bu neden böyle çünkü her bir insan tek başına bir dünya.. tek başına bir alem.. tek başına bir ülke.. tek başına bir memleket.. lütfen ona bir şeyler öğreterek kendine benzetmeye çalışma..boşuna yorulursun.. işte ben bu dersi aldım SOYUT yöntembilimsel analizin SOMUT reklamı ve propagandası mahiyette içerikli bilgiler ve bilgi içerikleri dışında.. bilgi vermek, bilgi paylaşmak, bilgilendirmek istemem.

(Aksiyomatik sözcüğünü anlamak için Geometri Bilimi hakkında bilginiz olması yeter.. orada bütün problemlere teoremlere dayandırılır.. teoremlerde aksiyomlara bağlanır. Aksiyomlarda akıl ilkelerine bağlanarak tek bir merkezden kocaman bir bilgi küresi elde edersiniz. İşte bu vakıa DEĞER alında cari ve meri olduğu için değer felsefeleri aksiyomatik olarak adlandırılır.. bunun bir ucuda AHLAK bağlıdır.. ahlak alanında iki aksiyomatik vardır biri ÖDEV ahlakı.. biri HAZ ahlakı.. belki dır-dır bilgileri ve inançları bir noktaya bağlayarak tasnif ve tertib ederek masa başı sistemler, bilgileri ve gerçekleri dizmemiz, yaratmamız ve inançlar kurmamız bu nedenledir.. kimbilir.

Kısaca aksiyomatik DEĞER olarak bir İÇERİK’tir ve fakat BİÇİM’lerin de en acımasızıdır.. aksiyonlarımızın de en belalısıdır.. kılıç yarası ile değil dil yarası ile öldürür.. kafir dediğinde.. kötü dediğinde.. gerici dediğinde.. geri zekalı.. dediğinde zekanın geriliğini de ortaya koymuş olursun…   )


KALEM
KELAM

Değerli Hocam, bu iletiden sonraki yukarıdaki iki yazı bu KALEM nedir sorunuza dolaylı bir yanıt veriyor.. alakanıza teşekkür ederim.. Burada kısaca bir açıklama yapayım.. Bu fakir emekli yazer (noter) iki sene oldu.. Kur'an-ı Muc'il-Beyan'ın en uzun ayeti olan (K2/282) ayeti müdayene tam bir sayfa.. malum burada katib-i adilin (noterin, yazerin, notere yazer derim) yapacağı işler tanımlanıyor. Millet ve kültür sözcüğünün temeli "mel" kökünü de bu ayetten öğrendim..

Kitabta iki meslek açıkca zikredilmiş.. birisi peygamberlik ikincisi noterlik.. diğer meslekler ise bir isim zımmında geçer.. mesela tabibler şafi ismi kapsamında.. mühendisler musavvir ismi tazammununda.. orada Yaratan diyor KATİB ona Allahın öğrettiği şekilde yazsın.. yani KALEM'in evriminde kalem ne hal almışsa onunla kitabetini gerçekleştirsin.. bu gün kalem ELEKTRONİKtir.. atom hacmine yerleştirir ve ışık hızında okur.. şimşek gibi yazar.

Sadece elimizde tuttuğum kalem değil ki peniste bir kalemdir, tohumlarımızla neslimizi yazar.. minare bir kalemdir ki şehadetleriyle toplumu kültürümüzün temeli tevhid ve ahirete ve risalet ve ibadet ve adaleti yazar.. ancak önemli olan KİTAB-I mübin ve İMAMI -ı mübin sırrını anlayarak İMAM'ın kaleminin kitabetin ve kelamının kıraatından haberdar olmaktır. Bu durumda BEDEN'imiz bir kalemdir ömrümüzle HAYAT DEFTERİMİZİ doldurur.. hem hipokampüse yazar.. hem uzayın çizgilerine yazar (çünkü arz geçtiği bir yerden bir daha geçmemektedir).. hem gündüz şemse yazar.. hem gece kamere yazar.. zaten bitkilerde tohumlarına yazıyorlar.. ben de buraya yazıyorum.. sizde buraya yazıyorsunuz.. sonra BIG DATA ile büyük birader okuyor. Ancak kelama SÖZ denildiği gibi bende kaleme SOZ diyorum.. soz yazar söz okunur.. bazıları da SAZ ile sesli sesli yazıyor.

Dediğiniz gibi Kalem suresi nun ile başlıyor.. bir mim iki nun eder.. diğer nun sanırım KELAM.. ikisi birlikte mim eder.. mal ve mel ikinci mim.. eder.. daha iki mim daha var.. birisi kitabet ve kıraatın mimi.. diğeri imalin ve emelin.. mimi.. şimdi kaldı dört LAM'ı bulmak.. zaten ELİF belli.. sonuçta bizim SEKİZ bileşenin oluşturduğu dokuzuncusunu araştırmamız lazım ki Elif.laaam.miiiim. Anlaşılsın.

İşte bunlarda ELM’lerden birisi HUKUK suresi olan Bakara suresinin başına konulmuştur.. birisi BİLİM suresi olan Ali İmran suresinin başına konulmuştur.. bir video sunumumda ELM.. harflerinden analitik düzlemi ve ilmi ve YBA i nasıl çıkarttığımı anlatmıştım. Ve bu bilim ve hukuk suresinin tam ortası olan Ali İmran Suresinin ilk sayfasını temel METODOLOJİ konulmuştur.

Sözünün kavi sozunuz bereketli olsun.
Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız.
Osmanziya



IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk