Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: bu gün 21 Ocak 2020 Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: bu gün 21 Ocak 2020
    Gönderim Zamanı: 21-Ocak-2020 Saat 11:13


Yazarlık yapmaya niyetim yok.. ancak böyle gün içinde yazdığım yazıların facede kaybolmasına razı olmuyor ve onları webimde saklamaya ve koruma çalışıyorum.



https://www.tarihkomplo.com/2016/10/dunyann-en-gizemli-tas-rosetta-tas.html?fbclid=IwAR0rHMflTCjt-RT9afasb4lNzdJSmVvdHLtoRlW8QjpgPtSJhuUkSYKYVzA



Tarihin en gizemli taşlarından biridir Rosetta taşı ya da diğer bilinen adıyla Reşit taşı. Napolyon'un Fransız kuvvetlerinin Mısır Seferi sırasında 17 Temmuz 1799'da Kale yapımında Pierre-François Bouchard bir subay tarafından tesadüfen bulunmuş ve bulunduktan sonra antik Mısır'ın gizemlerini ortaya çıkarmış taştır.

Taşı bu kadar ünlü yapan olay taşın antik Mısır Kralı tarafından üç dilde yazılmış olmasıydı. Yani bu diller Mısır'da halkın kullandığı dil demotik, hiyeroglif ve antik Yunanca yazılmasıydı. Nedeni ise kralın emirlerinin hem o zaman ki Mısır'daki Asil kadronun, hem halkın hem de komşu Yunanistan'ın rahatça okuyup anlaması amaçlanmıştır.
3 dilde yazılmış olması sayesinde Rosetta taşı Mısır hiyerogliflerinin çözülmesini sağlamış yazıttır. Ama basit gibi görünse de büyük bir gelişme olmuştur.
Taşın Avrupa'ya getirilmesinin ardından antik Yunanca ve antik Mısır uzmanları hiyeroglif yazısını çözmek için popüler bir mücadeleye girmiştir. Çünkü Mısır hiyeroglifleri o zamana kadar okunamıyordu. Nedeni Büyük Tufan'dan önce oluşturulduğu sanılan dilin, kullanılmaması ve bu nedenle Mısır'da bulunan onlarca hiyeroglif yazısının çözüm bekliyor olmasıydı.
Rosetta Taşında Ne Yazıyordu
Rosetta taşı yada Reşit taşı olarak bilinen bu tarihi eserde, genç bir hükümdarın başa geçmesi anlatılmaktadır. Büyük İskender'in Mısır'ı fethettikten sonra hüküm süren Ptolemaios hanedanının hükümdarlarından yeni tahta geçen bir hükümdar tarafından yazılmıştır. Bu taş siyah bazalttan yapılmış ve kralın buyruklarını içermektedir. Taş genel olarak ilk etapta yeni Kralın, Amon'un soyunun geldiği gibi bilgiler yazmakta ve yeni kral övülmektedir. Daha sonra da halka ve komşulara çeşitli mesajlar taşımaktadır.

Rosetta taşı bir fermandır ve bu keşiften sonra ilk etapta yine hiyeroglif dilini çözmek mümkün olmamıştır. Bunun üzerine Fransa ve İngiltere'de uzmanlar hemen çalışmalara başlamış. İngiltere'de Thomas Young isimli bilim adamı ve Fransız araştırmacı Jean François Champollion demotik ve hiyeroglif dilinin çözülmesinde oldukça katkıda bulunmuşlardır.

Özellikle Fransız Champollion hala bugün konuşulan Kıpti ve antik Yunan dillerinden yola çıkarak Reşit taşındaki önemli gördüğü yerleri daire içine almış, bu simgelerin özel isim olabileceğini düşünmüş ve buradan devam ederek Kleopatra ismine ulaştığı ve özel isimleri çözdükten sonra taşın tamamını çevirdiği ve bu sayede taşın gizeminin aydınlandığı bilinmektedir.

Rossetta taşı ile birlikte hiyeroglif yazısı çözülmüş ve antik Mısır'ın sırlı dünyasına giriş kapısı açılmıştır. Bu taş İngiltere'de British Museum'da sergilenmektedir. Ancak Uzmanlar bu taşın birkaç kopyasının ve devamının olduğunu, bunların hala Mısır'da çıkarılmayı beklediklerini düşünmektedirler.

Reşit Taşı Birinci Dünya Savaşı'nda bombalanma tehlikesi nedeniyle iki yıl boyunca Hellborn metro istasyonunda tutulmuştur.

ROZETTA TAŞI

Rosette ya da mısırda Reşid köyünde bulunduğu için bu adı alan bu taş için Joseph PIERCY nin SEMBOLLER Evrensel Bir Dil kitabının girişinde değerli bilgiler var.. Rose gül demek.. REŞİD rüşd anlamında.. RÜŞD sözcüğü Kur'an BAKARA 255 AYATELKÜRSİ suresinin hemen sonraki 256 ayette geçer.. "la ikrahe fiddini kad tebeyyenerRÜŞDü minel gayy" tümcesinde Cin suresinde REŞADA.. tekrarlı aşirleri (fıkraları) var.. temyiz ve rüşde erişmek hak ve borçlara ehliyetli bir kimse anlamında kullanılan bir HUKUK terimidir.. taş üzerine ÜÇ DİLDE Mısırlı Kral ile Yunanlı Fravun arasındaki sözleşme yazılmış.. Tevrat, incil ve Kur'an ile de Yaratan TANRI ile yaratılan KUL arasındaki sözleşme.. aslında demokrasi ve laikliğin kökeni olarak gösterilen TOPLUMSAL SÖZLEŞME'nin asıl kökeni bul.. bu ayette lâ-dinilik ya da laiklik değil lâ-ikrahelik söz konusu ediliyor.. ayet diyor DİNDE ZORLAMA YOKTUR.. artık RÜŞD gayy dan ap-açık bir şekilde ortaya çıktı.. buna rağmen dine ya da dinsizliğe zorlayan.. açık bir şekilde TAGUT statüsü altına girer..

İşte bunun için diyorum.. gerçek bir islami şeriatta ya da islami bir demokraside.. ateist hiç kimseden çekinmeden ve korkmadan "leküm diniküm veliyedin" yani ben sizin taptığınıza tapmıyorum" diyebilecektir.. o la ki tapılan Tanrı perdesi altında evren olabilir.. insan olabilir.. erkek olabilir.. kadın olabilir.. para olabilir.. servet olabilir.. şöhret olabilir.. bu ince ve spesifik bir iş-tir.. çok duyarlı ve sofistike bir iç-tir.. ancak her hal ü kar da din ve vicdan hürriyeti ile fikir ve teşebbüs serbestiyeti sağlanmalıdır.. bunlar elbette bu gün yaşandığı gibi mükemmel olmayacaktır.. lakin gelecekte bilgi toplumu ve hukuk devleti ülküsüne yöneldiğinde ülkeler.. işte o zaman MÜLK EMANETİ.. yerine getirilmiş ve sahibine iade edilmiş olacaktır.

Uygarlığımız bu kaba taşlardan silisyum chiplerine (taşlarına) yazar hale geldi.. bu taştan 2500 sene sonra.. bu yazıdan sonra RÜŞD sözcüğünü SÖZLEŞME olarak anlayacağım.. zaten osmanziya isminde de BİLET ve TEZKERE ile dört BELGE'den söz etmiştim; para banknotu.. oy pusulası.. diploma belgesi ve atama belgesi.. çağdaş yaşantıyı yürütün DÖRT BELGE.. yazı.. kaya, papirüs, parşömen ve kağıttan sonra evrimler geçirerek bu hale geldi.. zaten KAYIT'ın nasıl yapılacağına dair Kitabın en uzun ayeti olan Bakara Suresinin 282 (yazerlik, noterlik, katibi adillik ayeti) KİTABETTEN bahsediyor.. kalemde değil.. kalemden bahseden de ilk inen ayet.. ve oradan bahsi geçen MELL sözcüğü millet, kültür, dil, din anlamında bir kavram.. sanırım bir kültür sözcülüğünü ifade MOLLA (hoca, öğretmen, usta, pir, guru manasında) kelimesi de bu mel kökünden geliyor.. sonuçta bütün bu kavramlardan çıkan ANLAM yumağını açmak.. ayrı bir zaman.. ayrı bir kabiliyet.. tüm bu ve bu gibi bizi aşan içeriklerden vaz geçtik.. geleceğin araştırmacı-yazarlarına bıraktık.. bizim derdimiz YBA.

Kısaca gelecekte insanlar, TEVRAT-İNCİL-KUR’AN metinlerini ortak bir kitabda buluşturarak üç ayrı kitabın ortak anlamını kendileri bulacaklar. Böyle ilk kitap bende son kitab bende kırıtması bitecek.. Böylece Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların kendi kültürleri içinde kurdukları ANLAM TEKELLERİ bitecek.. herkes ortadaki ANLATIMDAN hem ortak dili ve dini görecek.. hem kendi düşünce ve inanç sarayını inşa edecek, hem kendi yolunun yükünün taşıyacak.. İnşaallah.



İNSAN VE HAYVAN


Hayvanlar tekamül etmiş bir halde doğarlar. Bizden aşağı değil, ilk evrelerinde bizden üstündürler bile.
Örümcek yavrusu hemen ağ örmeye, arı bal yapmaya, ördek yavrusu içgüdüsel olarak yüzmeye başlar. Kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan yaparlar bunları.
İnsanlarda genler vasıtasıyla bazı aktarımlar olsa bile boş bir levha olarak doğarlar.
Başkasının yardımı olmadan yaşayamaz. Yürümeyi, konuşmayı bile belli bir süreden sonra öğrenir. Öğrenme süreci hiç bitmez.
Kendi ayakları üzerinde durması için en az 18-20 yıl gerekir.
Bu evrimi olumlu yönde sürdürürse melekten üstün, ters yönde sürdürürse hayvandan aşağı olur. Dini tabirle, Alay-ı İlliyine de çıkabilir, Esfel-i Safiline de düşebilir.
Bu yüzden kılavuza ihtiyaç duyan tek canlı türü insandır.
Bu yüzden dinler, filozoflar, ideolojiler, insan hakları evrensel beyannameleri vardır.
Hayvanlar bunlara ihtiyaç duymadan türünün özelliklerini en mükemmel haliyle yaşarlar ama açıkladığım sebeplerden dolayı insanlar böyle değildir.
Bu sebeple insanlarla hayvanlar arasında üstünlük, alçaklıktan ziyade, mahiyet farkı vardır.
Halil Dalman
21.01.2020

Güzel özetlemişsiniz.. sağa sola sapmadan konuyu.. efradını cami ve agyarını mani bir şekilde yazmanız.. güzel bir belagat örneğidir. Bu kısa ve değerli yazılarınızı umarım bir kitapta toplarsınız. Şimdi bu yazı 23 kromozomlu insana dair bir 23.ncü söz olmuş. Evrim masalını bir çırpıda kesiyor. Elbette tekamül ve evrim var fakat insanda bir DEVRİM dahi bulunuyor. Evrimler birbirine eklenerek devrim oluyorsa devrimler bir birine eklenerek ne olur ? Konu uzayacak ama değer.. milletler birbirine eklenerek medeniyetler oluşturursa.. medeniyetler birbirine eklenerek ne oluşturur ? Medeniyetlerin inşa etmeye çalıştığı en yüksek bina olan İNSANİYET.. işte onu hayvan derecesine düşürmek isteyenlere karşı bu açıklamanız yeter de artır bile.. uygarlığa katkıda bulunmak isteyenler bilimcilik ve dincilik yapmayı bırakıp taş üstüne taş koymuşlar ve dediğiniz gibi "Bu yüzden dinler, filozoflar, ideolojiler, insan hakları evrensel beyannameleri vardır." Ancak bu gün insanı doğaya yabancılaştıran bir TEKNOLOIJİ ve insanı insandan uzaklaştıran bir İDEOLOJİ ile karşı karşıyayız.. şimdi onun en büyük işi.. kadını erkekten ayırmak. Çünkü bu teknoloji artıkça ve ideoloji azdıkça.. bunların uygarlığında boşanmalar giderek artıyor ve evlilikler giderek azalıyor.
Mustafa BUĞUÇAM

Bu konuda Prof. Takiyettin MENGÜŞOĞLU'nun "insan ve hayvan dünya ve çevre" isimli harika bir kitabı var.. Yazar Atesit ve Naturalist.. fakat insan ve hayvan farkın öylesine anlatıyor ki insanın "Dünya" da hayvanın ise "Çevre"de yaşadığını anlatıyor. Çevre dediğinin doğal ve vahşi ortam ve dünya dediğinin ise koruyan bir yuva ve besleyen bir ocak olan uygarlık olduğunu elbette anladınız.. ancak bunu gerçeklerle bezeli ve gerekçeli bir şekilde anlatıyor. İnsanın olmazsa olmazı yirmiye yakın bir madde sayıyor ve bunların başında da dil ve din geliyor, kültür geliyor. Bu uygarlık yılanı şimdi çıktığı yeri kan ve ateş içinde ısırıyor.. 200 milyar yıl önce sürüngenler silineli 66 milyar yıl olmuş.. 200 bin yıl önce çıkan insanda böyle iki bin yılda kendini mi silecek ? Buna izin vermemek lazım. Sağlamak ve gerçekleştirmek için önce insanı tanımak ve tanımlamak gerekiyor. Dili ve dili ile.. bilimi ve hukuku ile.. ticaret ve siyaseti ile.. teknolojisi ve ideolojisi ile.. iktisat ve adaleti ile.. laiklik ve demokrasisi ile.. Bu yapılmazsa insanlığın büyüğü olan islamiyetten de umudumuzu yitirebiliriz.
Dinnur YAŞAR


DÖRDÜNCÜ NOKTA:
İman, insanı insan eder.
Belki insanı sultan eder.
Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi, iman ve duadır.
Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.
Şu mes'elenin binler delillerinden yalnız hayvan ve insanın dünyaya gelmelerindeki farkları, o mes'eleye vâzıh bir delildir ve bir bürhan-ı kàtı'dır.
Evet insaniyet, iman ile insaniyet olduğunu; insan ile hayvanın dünyaya gelişindeki farkları gösterir.
Çünki hayvan dünyaya geldiği vakit âdeta başka bir âlemde tekemmül etmiş gibi istidadına göre mükemmel olarak gelir, yani gönderilir.
Ya iki saatte, ya iki günde veya iki ayda, bütün şerait-i hayatiyesini ve kâinatla olan münasebetini ve kavanin-i hayatını öğrenir, meleke sahibi olur.
İnsanın yirmi senede kazandığı iktidar-ı hayatiyeyi ve meleke-i ameliyeyi, yirmi günde serçe ve arı gibi bir hayvan tahsil eder, yani ona ilham olunur.
Demek hayvanın vazife-i asliyesi; taallümle tekemmül etmek değildir ve marifet kesbetmekle terakki etmek değildir ve aczini göstermekle meded istemek, dua etmek değildir.
Belki vazifesi; istidadına göre taammüldür, amel etmektir, ubudiyet-i fiiliyedir.
İnsan ise dünyaya gelişinde herşeyi öğrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarına cahil, hattâ yirmi senede tamamen şerait-i hayatı öğrenemiyor.
Belki âhir-i ömrüne kadar öğrenmeye muhtaç, hem gayet âciz ve zaîf bir surette dünyaya gönderilip bir-iki senede ancak ayağa kalkabiliyor.
Onbeş senede ancak zarar ve menfaatı farkeder.
Hayat-ı beşeriyenin muavenetiyle, ancak menfaatlarını celb ve zararlardan sakınabilir.
Demek ki, insanın vazife-i fıtriyesi; taallümle tekemmüldür, dua ile ubudiyettir.
Yani: "Kimin merhametiyle böyle hakîmane idare olunuyorum?
Kimin keremiyle böyle müşfikane terbiye olunuyorum?
Nasıl birisinin lütuflarıyla böyle nâzeninane besleniyorum ve idare ediliyorum?" bilmektir.
Ve binden ancak birisine eli yetişemediği hâcatına dair Kàdıyü'l-Hâcat'a lisan-ı acz ve fakr ile yalvarmaktır ve istemek ve dua etmektir.
Yani aczin ve fakrın cenahlarıyla makam-ı a'lâ-yı ubudiyete uçmaktır.
Demek insan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir.
Mahiyet ve istidad itibariyle herşey ilme bağlıdır.
Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu; marifetullahtır ve onun üssü'l-esası da iman-ı billahtır.
Hem insan, nihayetsiz acziyle nihayetsiz beliyyata maruz ve hadsiz a'danın hücumuna mübtela ve nihayetsiz fakrıyla beraber nihayetsiz hâcata giriftar ve nihayetsiz metalibe muhtaç olduğundan, vazife-i asliye-i fıtriyesi, imandan sonra "dua"dır.
Dua ise, esas-ı ubudiyettir.
Nasıl bir çocuk, eli yetişmediği bir meramını, bir arzusunu elde etmek için, ya ağlar, ya ister.
Yani ya fiilî, ya kavlî lisan-ı acziyle bir dua eder.
Maksuduna muvaffak olur.
Öyle de: İnsan bütün zîhayat âlemi içinde nazik, nâzenin, nazdar bir çocuk hükmündedir.
Rahmanürrahîm'in dergâhında; ya zaaf ve acziyle ağlamak veya fakr ve ihtiyacıyla dua etmek gerektir.
Tâ ki, makasıdı ona musahhar olsun veya teshirin şükrünü eda etsin.
Yoksa bir sinekten vaveylâ eden ahmak ve haylaz bir çocuk gibi; ben kuvvetimle bu kabil-i teshir olmayan ve bin derece ondan kuvvetli olan acib şeyleri teshir ediyorum ve fikir ve tedbirimle kendime itaat ettiriyorum deyip küfran-ı nimete sapmak, insaniyetin fıtrat-ı asliyesine zıd olduğu gibi, şiddetli bir azaba kendini müstehak eder.
Risalei Nur külliyatından Sözler - 315

OSMANZİYA
21.01.2020 Üçyol İZMİR



Düzenleyen osmanziya - 21-Ocak-2020 Saat 11:20
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 21-Ocak-2020 Saat 12:29
İnsan naksında kavrulur ve kasrında olgunlaşır.. başka bir anlatımla gereksiniminde yürür arayışında yükselir.. eksikliği tamamlanmak ve yetersizliği yetkinleşmek içindir. Bu çeşitli renk ve boyalarda türlü düzey ve seviyelerde her insanda görülür.. hiç bir insan diğerini benzemez.. her biri ayrı sınavda ve başka bir yarıştadır.. bazıları insanlar arasında yapılan savaşları ve barışları.. çatışmaları ve çıkarları görür.. bazıları kötülük kötülük iyilik iyilik olarak görür oysa bunlar birbirlerini bildirmek için vardırdırlar. Amaç değil araçlardır. Para ve sıhhat azalır çoğalır.. gelir gider.. ancak elimizde kalan seçimlerimiz ve bu seçimlerle kurulu ömrümüzdür.. ömrün tek meyvesi olan cenaze ortadan kalktığında geriye amellerimiz kalır, mallar mirasçılar arasında paylaştırılır. Sonuçta sevgi bir ateş.. bilgi bir duman olur.. ayrılık, kimsesizlik ve yalnızlık ise bu dünyanın iç fırtınalarıdır.. Allah fertler gibi milletleri de terbiye eder.. medeniyetleri de eğitir.. insanlığı yetiştirir. [OZO)
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 21-Ocak-2020 Saat 12:38
Hakikata giden yollar çeşitlidir.. kimi enfüsten gider kimi afaktan.. kimi taakkül ederek yürür kimi taklid.. ancak önemli olan hatt hareketinde samimi ve ciddi olmaktır. Mal, bilgisi, yetkisi arttıkça sorumluluğu ve yükümlülüğü de artar. Zaten yürüttüğümüz fünün ve hukuk ile hikmet ve san'at etkinlikleri iyi bir insan olarak güzel bir müslüman olmanın yolunu açmak içindir. Din her şey değildir.. hatta bunu temellendiren dil de her şey değildir.. dil ve din oluşan kültür ve medeniyette kazandığımız mal ve emek.. harcadığımız amel ve hürriyet bile erek ve amaç değildir.. sadece araçtır.. ancak insanını sınavının temeli, aracı amaç edinmemektir.. işte bunda çok yanılıyoruz.. KÜLTÜR'ümüz amaç edinip onun uğrana İNSANI harcıyoruz.. lakin kendimizi de zayi ettiğimizin hiç farkında değiliz. Bu gibi yanılmaları akşam Peygamber ile yatıp sabah Allah ile kalkanlar çok yapıyorlar ki ben onlara insan olmayan Müslümanlar diyorum. Sanırım sizin son tümceniz de dile getirilen, Sakın aldatıcı sizi Allah ile kandırmasın, anlamı bunu ifade etmiş olabilir.
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk