Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: boyutlar Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2604

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: boyutlar
    Gönderim Zamanı: 20-Şubat-2020 Saat 21:22


Zaman ve mekan konusunu anlama ve anlatmada şu BOYUTLAR resimden yararlanırım.. GEOMETRİK olarak boyut bir UZAM'dır.. en, boy ve yüksekliği olan NOKTA hareket ederse ÇİZGİ olur.. ortaya bir EN çıkar.. çizgi hareket ederse YÜZEY olur.. ortaya bir BOY çıkar.. yüzey hareket ederse HACİM olur.. ortaya bir YÜKSEKLİK çıkar.. hacim hareket ederse ortaya 4.ncü büyüt olan ZAMAN çıkar.. ortaya çıkan zaman ve mekan süreklisi hesabı yapılabilen MATEMATİK bir nesne olur.

Çünkü her boyut bir öncekini içerir.. zaman.. mekanı.. mekan (hacim) yüzeyi.. yüzey çizgiyi.. çizgi noktayı.. ve böylece zaman ŞUUR'in "içine" girerek onu beşinci boyut yapar.


Ancak dördüncü boyut olarak tanımlanan geometrik zaman-mekan kadrosu ÇİZGİ ile gösterilebilir. Zaman mekan süreklisinin iki boyutlu iz düşümü, analitik düzlemdir. Böylece “mekan ve zaman içerikleri olmadan hem görülmez hem kavranmaz” Ancak zaman ve mekan bilinmezi.. CONTINİUUM (süreç, dimension) içerikleriyle SENTETİK ve görsel geometri ile “varlığı” ıspatlanabilir ANALİTİK ve matematiksel geometri hesaplanabilir “nesne” haline gelir.

Göz ve hads ile ıspatlanabilen varlık, düşünce ve hesab ile analiz edilebilir “nesne” haline gelir. Varlık ile nesne arasında dağlar kadar fark vardır. Bu felsefi ve dini bir problemedir. YBA bu içerikleri girmeden şuurun altında olan zeman v zemin nesnelerini.. mekan ve zaman varlıklarını metodik olarak örülebilir ve öyle görülebilir kısaca kullanılabilir hale getirmiştir.

Ancak BİLİM bu örülebilirliği ıspatlanabilir ve görülebilirliği hesablanabilir anlamında olarak mantık temelli PSL insan ilimleri ve matematik temelli FKB evren ilimleri ortaya koymuştur. Bunlarda teknolojimizin ve ideolojimizin dayanakları haline getirilmiştir. Ancak ortaya çıkan sonuç insanın giderek doğaya yabancılaşması ve insanın insandan uzaklaşmasıdır. Kim bilir bu da bir ıspatlama ve hesaplama sorunu değil “kullanma”.. dili kötü ve kötüye kullanma sorunudur.


Bu geometrik "zaman" vetiresi ve sürecinden, dimention ve proses’indan ve süreklisi ve continuum’undan tanımından başka Bergson'un "süre"si de vardır.. ezoterik "an" da vardır.. var oluşların zamanı ayrıdır.. özcülerin zamanı ayrıdır.. ancak benim için anlam (mana)ve amaç (gaye) ile birlikte mekan (uzam) ve zaman (süre) ZİHNİN köşe taşlarıdır. Zihin bunları aşamaz.. Şuurdan sonraki iman.. marifet.. muhabbet.. hayret ve mahviyet ise "metafizik" boyutlardır. Bunlarda hem bilimin açıklama kriterleri hem felsefi anlama ölçütleri ve sonuçta “düşün-me”nin dışına çıkar.

Görme, bilme, açıklama bir düşünce ile sona erdiğinde bunlardan anlama ve inanmaya geçildiğinde avam için hala ANLAŞILABİLİR halde kalsa bile havas için aklın ve fikrin dışında bir anlama ve inanma problemi olarak düşünmeyi zorlar. Ancak bu aşılmazlık ve zorlama.. bizim evrilerek genişleyen bilgimizin sınırları içine olma ya da a priori bilgilerimiz içinde bulunma konusuyla da yakından alakalıdır. Nitekim eskiden çok sihirli ve büyülü harika işler şimdinin olağan kullanım ve uygulamaları değil mi.. bu durumda tüm bunları düşünmek, tartışmak ve konuşmak İMKAN denilen possible’i anlamaya bağlı..


Bazıları boyutlar içinde kalarak ve kendilerini sonsuz sanarak özgürlüklerini gerçekleştirmek istiyorlar.. bununla “bilim” yapıyorlar. Bazıları ise boyutlar dışına çıkarak sonsuzluğu arıyorlar.. bununla “din” yapıyorlar. Bilim yapanlar gücü ellerine geçiriyorlar.. sonsuzluğu arayanlar hakkı savunuyorlar. Sonuçta gücün hakikati ile halkın hakkı karşı karşıya geliyor ve çoğu zamanda halk hak ve hürriyetlerini yitiriyor. Gücü kim ele geçiririse geçirsin.. ister dincinin.. ister bilimcinin.. güçlü ile hakkı uygulamaya yanaşmıyorlar.. hatta zorla bilimci ve dinci yapmaya çalışıyorlar.


Boyutlara indirilen evren.. evrene bindirilen insan.. insana indirilen din.. dine bindirilen “insan” hakları ve hürriyetleri iktidarı ve gücü ele geçirdiklerinde bilimcinin ve dincinin elinde iki tarafı keskin kılınç haline geliyor. Çünkü bizi bununla yani hepimizin ortak dil ve din ile hakk (emek) ve hürriyetler (hakikat) DEĞERLERİ ile yanlarına çekerek çalıştırıyor ve çatıştırıyorlar. Bu arada da malı götürüyorlar. Ne olacak şimdi.. ya bilimciler halkın hakk ve hürriyetin görecekler ya da dinciler hakikatla kuvvetlenecekler.. sanırım bu gün için orta, kısa, kolay ve doğru yola girip ileriye gidebilmek, iki tarafından kendisinde olmayanı karşı tarafta görerek ve alarak sağlanabilir ve sollanabilir.


Evet, boyutlar bizi buraya getirdi.. peki nedir bu boyutlar, alanlar, kuvvetler, denklemler ?

20.02.2020 Üçyol-İzmir Osmanziya


TÜRLÜ


Bir arkadaşım polemik yapıyordu dedim:
Aziz Kardeşim, kimi kasd ediyorsunuz bilmiyorum.. ancak böyle özeli belli olmadığından genel eleştiri olarak kalan ve muayyen bir konu olmadığından tümel eleştiri yerine geçen suçlamanın duygusal bir etkisinden başka bir karı yoktur. konu belirtilerek yapılan tartışma ve eleştirme yürütmek her iki taraf ve hepimiz için daha yararlı ve verimli olacağını düşünüyorum." O da bana dediki "Bir ton polemik yapssan ondan bir gram yağ çıkmaz." Meramın bundan daha kısa nasıl anlatılabilir di ki:

Nietzsche demişki:

"İnsanların" dedi, "toplumun kendilerine yüklediği bütün önyargıları ahmakça taşıdıkları bir deve dönemleri vardır, sonra aslan dönemi gelir; önyargılara karşı aslan gibi savaşırlar ama bir de bazılarının geçebildiği bir çocukluk aşaması vardır. En üst aşamadır bu. Hayata bir çocuk safiyetiyle bakmak ve oyun oynamak; her türlü etkiye açık hale gelmek. Yitirilen safiyeti tekrar bulmak. Bu yüzden oyun oynuyorum."

bu paylaşan kızıma dedim ki:

Çocukluk yetiskinlige hazirlik oyunudur.. yetişkinlik ahirete hazirlik oyunudur.. Yaratan oyunlarla eğlendirerek eğitim yaptiriyor.. ancak eğitim ciddi ve sahici olduğundan biraz acıkli ve acıtıci oluyor.

Bahri kardeşim fakir ve özellikle zenginlerin umarsızlığından söz etti dedim ki:

Biliyorsunuz.. fakir haccı ve zekatı..zengin namazı ve orucu kaldırdı.. yoksa tersi mi oldu hepsi mi ? Ve böylece tepside bir kelime-i şehadet kaldı... aslında iş bölümü yapsalar daha iyi olurdu.. zenginler haccı yapsalar ve zekatı verseler.. hırs göstermeseler.. yoksullar namazı kılsalar ve orucu tutsalar.. hased etmeseler.. her şey güllük gülüstanlık olacak.. kelime-i şehadete gerekte kalmaycak.. yani müslüman olduklarını belirtmek için o samimi olmadıkları sözü söylemeye..

GÜÇ


gÜÇ ÜÇTÜR..
siyah.. beyaz ve sarı..
ekonomik, politik ve askeri..
kuvvet.. kudret.. erk..erkek.. genelde güç bildiren sözcükler.. ancak bilim gücün potansiyel, kinetik, mekanik, dinamik, manyetik, elektrik, elektromanyetik, şimik, biolojik, lojik, psik ve sosyal olanları da saptamıştır. Demek ki çok çeşitli görünümleri olan GÜÇ gizemli bir bilinmez.. bu neden bu kuvve ve KUVVET.. bazan HAKK ile karşı karşıya getirilerek.. çalışmalar ve çatışmalar ortaya çıkartılabiliyor.

Günümüzde güç, dört yüz yıldan beri daha çok, kağıtlarda toplanmıştır.. ekonomik güç PARA banknotlarında.. politik güç OY pusulalarında.. askeri güç ANA KARTLARDA.. kültürel güç DİPLOMALARDA.. ve yetki gücü ATAMA KAĞITLARINDA.. ancak bunlar aynı zamanda PARA ile birbirine dönüşebilir olduklarından o it yemezler daha çok önem kazınmıştır.. zaten fizikte potansiyel ve kinetik güçler de birbirine dönüşebilir.

Resimde GÜÇ (kuvvet) olabildiğinde geniş perspektifte gösterilmiştir.. ancak önemli olan gücün sende ya da başkasında olduğundan takındığın tavr-ı niyet ve tarz-ı nazar.. önem arz eder. Elde edildiğinde bir güç zehirlemesi gibi bir durum var.. herkes her gücü kaldıramaz. Güç adamı seker ve hatta meker içine atan bir TEKER'dir.. bir kapıldın mı KENDİNİ unutabilirsin.. ısraf edebilirsin.. başkasına zulm edebilirsin.. Hakka baş kaldırabilirsin.. Hafazanallah.

Ancak gücün asıl sahibinden gafil olmayanlar.. hakkın marzisini ve halkın rızasını ve kendinin KIYMETİNİ unutmayanlar biraz daha dikkatli ve uyanık olabilirler.. ancak bu güç bir imtihan ve musabaka dünyası ve burası da bir fitne ve bela yeri.. güçün şakası yoktur.. zaman her zaman aleyhimize çalışır.. bu yüzden yaşantımızda.. ilişkilerimizde.. tutumumuzda.. görüşümüzde.. yürüyüşümüzde.. gidişimizde.. yaklaşımımızda.. yönelimimizde.. dürtülerde.. güdülerde.. eğilimlerde.. tecelli ve tebarüz ve tezahür eden güç; elde edinci sevinilen ve verilince sevdiren tatlı ve sevimli bir gerçek.. ancak güzel bir yüz ve taze bir çiçek yaşlandığında ve solduğunda onun ancak geçici bir nesne olduğu ortaya çıkar.

Sonuçta elde ettiğimiz hedeflerde ve edindiğimiz amaçlarda ortaya koyduğumuz kimlik ve kişilik.. bireysellik ve başatlık bu sınav ve yarış dünyasının.. bu savaş ve barış dünyasının.. değişimlerine ve dönüşümlerine yabancı kalmadan gücün belirmesi, kuvve halinden ortaya   çıkması ve kendini açıkça göstermesi durumunda asıl KENDİMİZİ korumada itina ve özen gösterip kendimizin ya da başkasının servet ve şöhret gibi güç gösterilerine aykılı ve dikkatli bulunmakta yarar var.


BOYUTLAR ÜZERİNE SÖZLER


Okurlar ya da okumazlar diye düşünmeden boyuna yazıyorum.. yararlı olayım.. gerçekleri söyleyeyim.. ve bu arada YBA reklamını yapayım.. diye lakin eskilerin sünni mehiyet ve şii imamet diye birbirine kesmesine şimdilerin parti riyaset ve cemaat tecdidiyet diye birbirine kızmasına bakarsan.. hangi ister batıl olsun ister hakk olsun (tabi birbirine göre).. "güc"ü ister kafirler kullansın.. ister müslümanlar kullansın.. baştan çıkaran bir meskurat.. bu yazıda "güc"e karşın boyutları nazara verdim.

GÜÇ başlıklı yazım da gücün ailede (akrabalıkta), şirkette (dükkanda) ve partide (dernekte) ortaya çıkacağını söyledim.. öyle ise yeni duruma intibak ederek gücü hakka uydurmak gerekiyor.. eğer bunu tersini yaparsan asla başarılı olamıyorsun.. olsan bile başka bir gücü kendine musallat ediyorsun.. öyle ise bize düşen gücü ve hakkı iyi tanımak..

son Parti ve cemaat kavgasını çok önceki sünni ve şii kavgasını düşününce.. ve geçmişte en yakın Mustafa Kemal Atatürk ve İmamı Nursî.. kavgasını da nazara alınca.. bunların birini tutarak diğerlerine hasım olmanın ekonomik ve politik çıkardan başka gerekçesi yoktur.. biri haklı olacağım diyor ve diğeri kuvvetli olacağım.. diyor.. lakin bilimci ve kuvvetli bir tanrı tanır olmak ile.. dinci ve haklı bir tanrı tanımaz olmak arasında.. pardon tersi mi olmak lazımdı.. hadi öyle olsun.. şimdi bunlar KUVVETİ ele geçirince ne kadar HAKLI ve HUKUKLU olduğunu görmeyince ne anlamı var.. yani kuvvetin yanında saf tutan haklı.. kuvveti olmayanın yanında saf tutan haksız mı oluyor.. yoksa tersi mi.. bakın ne kadar şaşırıyoruz..


İşte bu işler yan tutmayla alakası olmadığını ve iş başına gelince takındığın tavrının asıl iş olduğunu anladığında RASUL adını bir adamı tanımanın ANLAMININ olmadığı ortaya çıkıyor.. peki neyin anlamı var; kocanı.. patronunu.. şirketini.. Hocanı.. amirini.. partini.. işte bunların HAKK işinde yanında olup zulum ve ısrafında yanında olmadığında tüm proplemi çözüyorsun..

Devlet memurları Kanunun hükmü çok açık; Amir sana bir buyruk verirse tutarsın.. hukuka aykırı bir iş buyuruyorsa ondan YAZILI emir istersin.. ta ki sorumluluğunu onunla belgeleyesin.. eğer suç teşkil eden bir emir verirse.. yazılı emir bile verse kendin sorumlu olmaktan kurtulamazsın..

Neymiş.. HUKUK her şeye yetiyormuş.. ancak KUVVETLİ olan güç tapanlara ve güçten korkanlara.. çıkara bananlara ve çanak yalayanlara hukukusuz işleri HAKK diye yaptırıyorsa dünya da ahirette götün altına girersin haberin olsun.. ne öyle KUR'AN geçmişin çöl kanunları diyene kan.. ne de bizi kurtararacak tek yol Kur'an diyenlere aldan.. kafanı kullan.. aklını çalıştır.. seni dil ve din ile.. emek ve özgürlük diye kandıran sağcıların ve solcuların peşinden gitme.. aldığın ders yetmiyor mu...   








Düzenleyen osmanziya - 20-Şubat-2020 Saat 21:57
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk