Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: MANTUK | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3521 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: MANTUK Gönderim Zamanı: 16-Haziran-2020 Saat 22:54 |
GEREKÇE
ÜÇYOL İZMİR 14.07.2020 YÖNTEMBİLİMSEL ANALİZ Sahife 1. GEREKÇE (giriş)………………………………………(2) 2. YÖNTEMBİLİMİN ÇAĞRISI (analitik düzlemi örmek) (4) 3. Bilgideki Çift KUTUPLULUK......................................................... 4. Zaman-Mekan KADROSU ........................................................... 5. Lojiko-matematik BERZAHLAR .................................................... 6. İlm-i Usul:YÖNTEMBİLİM ................................................... 7. .Yöntembilimin OLANAKLARI ....................................................... 8. Yöntembilim’den FİZİKÖTESİNE………………………………………… EKLER EK A – Formlar ................................................................................... EK B - Levhalar ....................,,,,,......................................................... EK C - İnsan Şemaları......................................................................... EK D –İlmi usul Şemaları..................................................................... GEREKÇE (GİRİŞ) USUL (method, yöntem) konusunda ilk çalışma ARİSTO' (MÖ 384– 322)nun iki bin üç yüz yıl önce yıl önce yazdığı karşılaştırmaların biçimini ve türlerini saptadığı ORGANON adlı yapıtıdır. Bu konuda ikinci gelişme DEKART’(1596-1650) ın dört yüz yıl önce geometri’yi SENTETİK ispatlanabilir hendeseden hesaplanabilir ANALİTİK geometriye geçiren inşa ettiği KARTEZYEN koordinatlarıdır. Elbette bu dört yüz yıl içinde çeşitli mantıksal çalışmalar yapılmıştır. Ancak hiç biri EXCELL dışında Kartezyen koordinatlar kadar belirleyici olamamıştır. Artırılmış gerçeklik ve diğer bütün simülasyonlar bile matematiksel yapılarıyla yine bu koordinatların temeli olan analitik düzleme yaslanır. Dekart’ın felsefeye ve Newton’un fiziğe tatbik ettiği MATEMATİK bilimi, analitik düzlemin bu kullanımıyla, BİLİM DİLİ haline gelmiştir. Fakat arada geçen 400 yıl içinde çok yanlı ve yönlü; insan, dil, din, felsefe ve hikmet konu ve alanlarında artık denetlenemeyen gelişmeler karşısında klasik mantığın biçimsel yapısı ve normatif bilimin determine yasaları yetersiz hale gelmiş, bu arada istatistiksel olaylara uyan bulanık mantık, fiziksel çeşitliğe uygulanan kuantum kuramından başka bilim felsefesinde ve felsefede çeşitli yollar aranmıştır. İşte YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ dediğim çalışma, MATEMATİKSEL olarak kullanılan ANALİTİK düzlemin mantıksal ve görsel kullanımını METODİK hale getirerek onu çeşitli alanlarda yararlanılabilecek hızlı bir anlam sürücü ve kolay bir anlatım aygıtı haline getirmiştir. YBA hızlı ve kolay bir dil olmasının yanında şu gerekçelerle kendisini aratacaktır: 1.GÜNLÜK DİLİN mantığı ve BİLİMSEL BİLGİNİN matematiği üstündeki çok yönlü ve yanlı dil ve din katmanlarında, felsefe ve hikmet konularında, metafizik ve parapsik alanlarında günlük dilin düz yazısı ile yapılan felsefi edebiyat ve dinî vaaz ile bir yere varılamayacağı anlaşılmıştır. 2.Bu arada bilimin TEKNOLOJİK gücünün yasal ve etik sınırlarının ne olacağı de belli değildir. Günlük dilin düz yazısıyla birbiri ile kıyasıya çatışan resmi teoloji ve filolojilerin insanı insandan uzaklaştıran ideolojilere malzeme hazırlamaktan öte hizmeti yok gibidir. Sivil filozofi ve teozofi ise felsefi edebiyat ve dini vaaz ile günlük dile bağımlı hale gelmiştir. 3. Teknoloji de yapay zeka yoluyla bilgiden, dilden, dünyadan faydalanma ve sonuçta insanı doğadan uzaklaştırmaktadır, işte bu son yıllarda eksikliğini daha çok hissettiğimiz şu gereksinimi dillendirmektedir. Tamam günlük dili ve bilimsel bilgiyi kültürel, sosyal, ekonomik ve politik alanlarda kullanalım lakin Felsefe ve Din için ayrıca ortak dil ortaya koymak zamanı gelip geçiyor. Bu durumda; Eğer sadece halka retorik yapan ve aydına diyalektik eden bir BİLGİ değil de gerçeği örmeye ve görmeye odaklı bir DİL peşinde isek… Eğer yalnızca nasılı saptama ondan yararlanma amaçlı değil de gayesi anlama olan bir DİL istiyorsak… Eğer sadece gereksinimin peşinden koşmayan ve fakat nesnelerin anlamlarını ve kimselerin amaçlarını da irdeleyen bir ANLATIM arıyorsak Yöntem Bilimsel Analiz bu iş için biçilmiş bir kaftan… |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3521 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 16-Haziran-2020 Saat 22:55 |
YONTEMBİLİMCİNİN ÇAGRISI
YÖNTEMBİLİMİN ÇAĞRISI Analitik Düzlemi Görmek Bu yapıtın temelleri neredeyse çeyrek asır öncesinden atıldı. Bu günde su-basman seviyesine çıktı.. us-basman seviyesine çıkmasa bile onu düze yazıya emanet edeceğim. Çünkü yapıtımı bazıları, özellikle yakın çevrem, merak ediyorlar.. yöntembilim diye diye kendini ona feda eden Osmanziya’nın ne ile uğraştığını görsünler istedim. Burada onları minnetle anıyorum.. çünkü sonucu görmek en çok bana katlananların, eşimin, soyadını aldığımın ve onu geleceğe taşıyanlarımın hakkıdır. Yöntembilimi tanıyan çok az sayıda bazı okurlarım ki iki elin parmaklarını geçmez. Bunlar benim yöntembilimi öğren-i-ci (talip) adaylarımdır ki onlar öğrenmeye, kullanmaya ve yararlanmaya çalıştıkları yöntembilimsel analizin, karmaşık ifadelerle anlatmaya çalıştığım yeni dilin temelinin, çok yalın ve sade olduğunu anlayınca benim gibi şaşıracaklardır. Yöntembilimsel analiz (YBA) davasını tanıyan bu okurlar dışında “YÖNTEM” isminin resmiyeti ve “BİLİM” adının ciddiyetiyle yapıtımı ve MANTUK’umu samimiyetle inceleme olanağı bulanları da iki sonuç bekliyor: Ya mavi cevabı seçip TaRaF’ın arafında kalacaklardır. Ya da kırmızı cevabı seçip aRa’manın tavafına başlayacaklar. Başka bir anlatımla Etraftan bir kısım alimler ve ariflerdir ki zaten bildiğimiz ve öğrendiğimiz şeyler deyip irfanlarını münker bulmayıp ve malumlarını meçhul görmeyip ülfetlerini sürdüreceklerdir. Böylece mavi cevabı yeğleyip günlük yaşayışlarını sürdüreceklerdir. Çünkü “ARİFE” tarif gerekmez. Etraftan bir kısmı da içlerindeki taharrinin tahrikiyle; gerçeğin çekiminden doğan fikr-i hararetle; düşünce ateşine yol veren hürriyet ve ayniyetle; alaka derininden çıkan gizli merak ve tecessüsle; kırmızı cevabı seçecek ve ARAYIŞ’a geçeceklerdir. Kim bilir belki de arama ve bulma yolunu tarif çabama katılacak ve yöntembilimsel analizi kurma ve yapılandırma uğraşıma katkıya başlayacaklardır. Çünkü : taharriye “TARİF” gerekiyor. Taraflı ve tarifli bir dünyaya doğuyoruz.. güneşin doğduğu ve battığı tarafları olan bir dünyaya.. doğruların ve yanlışların tarif edildiği bir dünyaya. Beyin kürelerinin sol ve sağ tarafımızı idare ettiği bir dünyaya.. senden yana ya da sana karşı olanların olduğu bir dünyaya… Burada “taraf” derken akıl ve mantık “yönünden” olduğu kadar ahlak yönünü de söz konusu ediyoruz. Bilim “açısından” olduğu kadar hukuk da açısından bahsediyoruz. Taraf AÇI’sından en yaygın ve en bilinen taraf ; SOL ve SAĞ yanların ayırımıdır. Bilinenin aksine insan doğuştan sol görü’lüdür. Sonra içinde gizli sağ duyu’sunu dahi kazanır. İşte bu “görü” ve “duyu”dan birisi bir süre sonra iş ve ilişkilerimize yerleşir ve böylece sol görüş-lü ya da sağ duyuş-lu oluruz. Sonra bu yerleşen görüş ve duyuş alışkınlık ya da alışkanlıklarının zamanla cılkı çıkar değişmez inanç ve sürekli YÖN haline gelir, YAN olmaktan çıkarlar. Sonrada sağ duyusuz sol-culuk taassubu veya sol görüsüz sağ-cılık hoşgörüsüzlüğü çıkar. Artık sadece gözüyle yaşamaya alışan ve onunla da işitmeye çalışan sağırlar (solcular) işitselin MANEVİ dünyasını yadsırlar.. öbür taraftan sadece kulağıyla yaşamaya alışan ve onunla da bakmaya uğraşanlar körler (sağcılar) görselin MADDİ dünyasını inkar ederler. Haliyle bu körler ve sağırlar.. yabancısı oldukları maddi ve manevi dünya hakkında, birbirlerini anlayamaz hale gelirler. Hatta bu tek taraflılıklarını da “taraf-sız olan ber-taraf olur” tümcesiyle meşrulaştırırlar. Madem böyle bir tarafı seçmek hakk’tır öyle ise “Etraf"tan bir tarafı seçenin, karşı tarafla olan iletişiminde, aramaya dayanak olacak TARAF-SIZ ortak bir MARİFET platformu aramak ve bulmak lüzumu var. Bu ortak platformla; yön bulmak, yanları kullanmak ve bunlarla hem arayış ve buluşlarımızın tartışmasını yürütmek hem gidiş ve gelişlerimizin boyutunu ilerletmek gerekiyor. Böylece bir yandan işitmeyen sol görüş’ün MADDİYAT sarhoşluğuna ve örtüsüne kapılmadan.. diğer yandan görmeyen sağ duyuş’un MANEVİYAT tuzağına ve örgüsüne katılmadan.. yani sağa sağırlık ve sola körlük engeline takılmadan.. HAKİKATI sağlam ve sağlık bir biçimde görmeyi ve örmeyi sürdürmek gerekiyor. Bu gerçeği örüş ve öyküyü görüş, günlük dilden bilimsel bilgiye.. geçmiş DÜŞÜN-CE tarihinden.. felsefi bilgiden dini dile bilgiye.. gelecek DÜŞÜN-ME tayinine.. kadar yürür. Bütün etkinliklerde bilgi ve buyruk içeren “tümce” öğesini biçimlendiren.. değişken ve değer taşıyan “söz” birimini yapılandıran.. “dünya”yı belirleyen ve “din”i tanımlayan DİL’in tanınması ve DÜŞ’ bilinmesi için şarttır. SAUSSURE her ne kadar dil ve düşü bir kağıdın iki yüzü gibi öngörmüşse de bu platoyu YBA ile doğu ve batı kadar birbirinden ayırdım. Doğum ve ölüm arası bir çizgi ile bizler aslında bir PLATFORM üzerindeyiz. Bu platform GÖRSEL bölen ve seçen AKLIN işletildiği “analitik düzlem”in boş zeminidir. Bu boş zemini ve ham düzlüğü; zeka derinliği, hafıza genişliği ve bilgi donanımı aramadan; Ya cesaretimiz ve cesasetimizle kendimiz İNŞA edeceğiz. Ya da başkalarının zeka, hafıza ve bilgi birikimi ile inşa ettiği HINZIR ya da HIZIR zeminleri kullanacağız bu nedenle sonuçlarına katlanarak HAZIR yolları ve HAZIR metroları kullanacağız. Starwars daha başka filimler de düşünülebilir ancak The Matrix filmiyle “küresel” uygarlığımız “evrensel” bir arayışımızın başladığını düşünüyorum. Bu film en yakın tehlikenin uzayı değil kendi yaptığımız makineler olduğunu öngördü.. bu nedenle önceliği ona veriyorum. Asıl önemlisi hürriyetimizi inşa etmeye çağırdı, üstelik görüntü ve gerçek arasındaki perdeyi yedinci san’at olan sinema diliyle araladı.. Hayat ve Şuur var oluşumuzun sonsuzluk ve özgürlük sorununu ölüm ve benlik sorunsalına bağladı. Bu filim bana ilmin ardındaki HAYALİ “kendiliğimizin” taharrisini hatırlattı ve iradenin gerisindeki VEHMİ “benliğimizin” arayışını anımsattı.. suretin kırmızı rengi içindeki SEKERİ ve şeklin mavi boyası içindeki MEKERİ uzattı.. burada NeO gibi birini alıp diğerine yitmedim.. illimünasyon ya da inisinasyondan birini tercih etmedim.. KimO gibi iki yarımı alıp bir TEKER yaparak YBA dediğim ZOR zikre ve BOR fikre giriştim ve zikri ve fikri birleştiren ANALİTİK DÜZLEM’i gördüm. Belki de insanlık iştah ve iştiyak ayaklarının daha iyi çalışmasını.. merak ve aşk kanatlarının daha kolay açılmasını temin edecek yeni bir dil ve düş arıyor ve bende onu analitik düzlemi görsel, mantıksal ve metodik olarak kullanarak YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ ile terennüm ediyorum. YÖNTEMBİLİMSEL analiz, düşün-Me-nin yürüyüşünde hangi yönlerin sağlam.. düşün-Ce-nin duruşunda hangi yanların sağlıklı.. duyu ve görünün ilerleyişinde hangi yolların düzgün.. olduğunu arayanlara yardımcı olan bir DİL’dir. Kuşkusuz düşün DELALET’inin ilerleyişinde ve dilin İŞARET’inin yürüyüşünde de iki aracıya gereksinimiz vardır. Biri işareti tasrih ve tercüme eden kalıb ve üsluba.. diğeri delaleti teşrih ve tevil eden mantık ve usule.. İş bu USUL ve ÜSLUB yol göstericiliğinde; en başat kriter, herkesin bildiği gibi doğuştan sağlıklı ustur (akıl-ı salih) ve onu konuşturan da kendiliğinden düşünme ölçüsü (mizan-ı mantık) dür. Bunlar uygarlığmıız boyunca Aristo, Dekart ve Kant tarafından adım adım ortaya çıkartıldı ve geliştirilmeyi de sürdürecektir. İnşaallah gelecekte bir ekiple yöntembilimsel analizle bu akıl ve mizanı görsel ve metodik hale getirmeye çalışacağız. DÜŞ yeni bir dile, gebe olacak; DİL düşe yine bir ebe bulacak. Bu YENİ dilin tekevvününde hepimizin çabası kadar onuru vardır. Yöntembilimsel analiz dediğim yeni anlam sürücü ve anlatım aygıtının inşasına katılacak ve onun onurunu paylaşacak taliplerime bu yapıtla KURAMSAL bir taban hazırlamak istedim. Üçkuyular 12.06.2019 Gayret bizden, inayet Allah’tandır. OSMANZİYA |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |