TANRILAR VE SANRILAR

Tanrı.. şeytan.. rasul.. kavim.. rasul.. nas.. ahseni takvimden ahseni amele giden yolda herkes kendi amelini salih etmekle meşgul.. eski mantalite bir rasul gelip kavmini salih etme programı bitti.. herkes kendinin yani kendi kavminin istikametiyle meşbu.. kendi şeytanının delaletiyle meşgul.. biraz aydınlanıpta başkasını aydınlatmaya soyunanlar bir süre sonra şeytanın en azılı haline geliyorlar. Çünkü insanlıklarını unutuyorlar.

Eskiden insanlar tanrıya çağrılırdı.. şimdi SANRI’larını TANRI sananların insanlığa çağrılmasına dönüştü.. boşuna milleti irşad etmeye kalkma.. kendini ne kadar aydınlatırsan o kadar kardır.. ömrünüz bol, sonunuz güzel ve geleceğiniz iyi olsun. amin


İnsanlar öğrenmiyorlar
çünkü aramıyorlar…

İnsanlar anlamıyorlar
çünkü düşünmüyorlar…

İnsanlar yaşamıyorlar
çünkü inanmıyorlar.

Aramadıkları için bulamıyorlar.. düşünmedikleri için sormuyorlar.. inanmadıkları için işe girişmiyor ve başlamıyorlar...

Ezberlerini yinelemeleri seviyorlar ve bu günleri birbirlerine kopyeliyerek yaşamayı seviyorler.. hayatına her gün yeni bir renk katmayı sevmiyorlar.. bunları yapanlarda bunun tersi olan bizim yaptıklarımızı sevmiyorlar.. ne garib ?


Bu durumda doğrusu.. umudumuz yitermeden.. utanmamızı yitirmeden.. umdelerimizin peşinde koşacağız.. nedir bu umde BİLGİ toplumu ve HUKUK devleti.. bilim iktisad ve hukuk ise adalet ister. Orta yol olan adalet ve ılım ve iktisat ve kısıtlamadan kaçınmadan yaşamı sürdüreceğiz bir ömür boyu amacımızı arayarak.. yaşamın amacını.. yaşamımızın anlamını.. bunun için aramaktan, düşünmekten ve inanmaktan kaçınmayacağız...

İnsanlar ANLAMIYORLAR.. çünkü DÜŞÜNMÜYORLAR...
Bunun nedenini anlamak istiyorsanız HUKUK suresi olan Sure-i Bakara ile BİLİM suresi olan Al-i İmran Suresinin TAM ORTASINA bakın.. yani Bakara suresinin son sayfası ile Ali İmran suresinin ilk sayfasını.. bakın bakın.. üşenmeyin okuyun ve düşünün.. düşünün.. düşünün.. belki bir süre sonra yazmaya başlayacaksınız.

Bakara Suresinin son üç ayeti surenin son fıkrasını teşkil ediyor.. Ali İmran Suresinin ilk dokuz ayeti surenin ilk fıkrası oluyor.

İnsanlar düşünmüyorlar.. düşünseler kuşkulanacaklar.. kuşkulansalar soracaklar.. sorsalar yanıtlayacaklar..
Engin NOYAN kapılar ve köprüler proğramı vardı.. o programın da sloganı vardı; “Sormaz ki bilsin.. bilse sorar ya da bilmez ki sorsun sorsa bilir.” Biz de yıllardır sorunun bilinenlerden çıkarılan bilinmez.. yanıtın ise bilinmeyenlerden çıkarılan bilinen olduğunu söyledik durduk.. keza zorlukların düşünmeye sorun haline geldiğini.. sorunların düşünmeyle soru haline geldiğini.. soruların düşünmeyle yanıtalarının bulunacağını.. yanıtların düşünmeyle çözüm haline geleceğini çözümlerin düşünmeyle kolaylık sağlayacağını.. söylerek bilim ve inovasyona işaret ettik.. Ancak böyle ELEMNEŞRAHLEKE suresinin gerçekleşeceğini anladık..
ancak Ali İmran Surenin ilk sayfası
bilgi ve kuşku ile kesinlik ve inanç
ARASINDA ilginç bağlantıları anlatıyor.
Lütfen okuyan dedim.. okudum ne demek istiyor diyen çıkmadı.. okudum anlamadım diyen çıkmadı.. okuyanların söylemedikleri için okuduklarını da bilmiyorum.. sonuçta ne kadar ekmek o kadar köfte…



KAİNAT VE İNSAN DVD Sİ

Bundan 20 yıl once köklerimiz goklerdedir diyerek.. gezegenler arası uzayı.. yıldizlar arası uzayı.. galaksiler arasi uzayi tanitan TEMEL ASTRONOMI BILGILERINI de içeren bir DVD çalışmasi yapmiştım.. osmanziya@hotmail.com emailime adresini gönderenlere ücretsiz göndermiştim.

TEMEL ASTRONOMİ ve KÖKLÜ HÜMANIZMA

çalışmasında hem kainat (KOSMOS) hem insan (HOMOS) ele alındı...


Bu çalışmayi isteyenlere posta ile ücretsiz gonderiyorum.. ancak internetteki gelişim o hale geldi ki bulut teknolojisi yüzünden bu DVDyi çaliştiracak suruculer artik yeni bilgisayarlarda yer almayacak...


Zaten gönderdiklerimin hiç birinden geri dönüş almadım.. alaka.. merak.. san'at.. edebiyat.. ilim.. bir MEVHİBE görünüyor amma aslında onun MEKSUBE olduğunu kanatlıyacak adamlar gerekiyor.


Ancak AMELLERİNE sail olanların hayra kabil ve şerre fail olduklarını.. EMELERİNE nail olanların seyyieyi kesb ve haseneyi vehb ettiklerini açıklamak gerekiyor.


Ancak bunun için de amelin içinde MAL ve emelin içinde MEL konusunda bir izah gerekiyor.


Ta ki kalemlerinin KİTABETİNİ ve kelamlarının KIRAATINI gösterelim..


Ancak bundan önce anlayanların eleştirisini ve anlamayanların sorusunu almak gerekiyor.. çünkü kırk yıldır YAZIYORUM hiç geri dönüş yok.. durmadan beni BEĞENEN beş altı kişi dışında.. tamam BEĞENMEYENLERDE vardır.. ancak sunulan BİLGİ'nin bir DEĞER olduğunun farkındayım.. fakat insanın bir fark ve ayırt etme gibi bir kadr ve değerlendirme tahassüsünün ve duyumsamasının da bulunduğunu biliyorum.


BİLGİ'lerin adımı anmadan alıp kullananların peşinde değilim.. MAHŞERDE yarın herkesin herkesin alıp verdiğinin hesabı ve mizanı olacak.. bu yüzden birisin değil bir metin.. değil bir paragraf.. değil bir tümce bir SÖZCÜK dahi alsam adını zikrederim.


Ancak bilgilerinden yararlanmayanlara da fazla bir diyeceğim yok.. çünkü onlara YARARLANABİLECEKLERİ bir KİTAB vermedim.. hatta face ve webdeki insanbilim ve islambilim dahil YBA reklam ve proganda yazılarımı bile kitaplaştırmadım.. bunu gelecekteki okuyucularıma bıraktım.. beni izleyenler isterlerse ve sahip çıkarlarda elbette sürekli okumak için face ve webden yararlanabilirler onlar kendilerinin bileceği iş.. ancak burada şunu söyleyeyim ki parça parça ışıklarla aydınlanmanın sadece bir kanı ve sanıdan fazla açıklık sağlamayacağı açık.. YBA öğrenmeye.. kullanmaya ve yararlanmaya motive olmak için.. belli bir bilgi ve ışık ve aydınlık YOĞUNLUĞU gerekiyor.. belki o zaman TABLOLARI izlemeye.. imgelemeye.. irdelemeye ve incelemeye sevk ve şevk ortaya çıkabilir.