Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: bilgi ve buyruk Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: bilgi ve buyruk
    Gönderim Zamanı: 23-Mart-2021 Saat 08:24

 

BİLGİ  VE  BUYRUK

 

Doğunun ve batının keşistiği bu ÜLKE.. geçmişin ve geleceğin kavşaklaştığı bu ULUS.. irandan yunanistana.. iraktan israile kadar tüm HALKLARIN genetik kodlarına ve kültürel modlarına işlenmiş işlenmiş insanlığı ve onun büyüğü olan islamlığı eninde sonunda ortaya koyacaktır.. ancak bu potansiyeli ortaya çıkarmak için her birimizin çalışma ve üretme ve başarma sürecini sonuçlandırmak ve muvaffası olmak gerekiyor. Muvaffak olmanın cezası münafıklıktır.

 

 

İnsanlar  zulme ve ısrafa haksızlığa dile getirme MUHALEFETİNDE bu arızaların giderilmesi hedeflerinde  mutabık olamayabilir.. zayıflıklarının  kurbanı olabilir.. insan gücü ele geçirdiğinde insanlığın gereği olan iktisad ve adaleti tamamiyle ve kemaliyle sağlayamaz. İKTİDARINDA  gücünün zebunu olur ve kuvvetin gereğini icra eder.. patron servetinin hürriyetini suistimal edip ve işçi emeğinin hakkını kötüye kullanabilir. Fakat yaratılıştan ve doğuştan verilen insaniyet istikametinde ve İslamiyet hidayetinde muvaffak olamayanlar otomatikman MÜNAFIK olacaklardır.

 

 

Mustafa Kemalle yedi düvele (devlete) KARŞI başlatılmış DONANIM inkalabını Çağdaş Türkiye CUMHURİYETİ ile başararak ATATÜRK ünvanını almıştır.  Said Nursî ise  yedi millete (kültüre) KARŞI başlatılmış YAZILIM değişimini RNK ile başararak IMAM makamını kazanarak bizi geleceğe hazırlamıştır.

 

 

Bu iki zatın kültürümüze kazandırdığı olanak ve fırsatların INÖNÜ, MENDERES, DEMİREL, ÖZAL ve ERDOĞAN tarafından ileriye götürülen ANA ÇİZGİLER olduğunun anlaşılmaması için bizim KARŞILAMA ve KARŞILAŞTIRMA makenizmamızın bozulmuş olması gerekir.

 

 

Dünyanın gidişatının ana akımlarını okumadan ve onlardan habersiz diliyle mukabele ve düşüncesiyle mukayese etme yeteneği bitenlerin işaretler ve delaletlerde diri öğrenme ve canlı düşünme becerisi de kalmayacaktır. Onlar günlük dilin düz yazısıyla yapılan reklam ve propagandalarındaki  ezberlerin  perdesini aşamayacaktır. Bu insanlık yeteneğini ve İslamlık becerisini ortaya çıkaran Mustafa Kemal ve İmama Nursi.. "TÜRK" olmasalar bile .. bu ülke ve bu ulusun içinde İNSANLIK ve İSLAMLIK için yüksek hizmetlerini vermişlerdir.

 

 

Bu şuuru usulü ve imanı yitirenler ise çıkarının kökü hıfzı hayatın perdelemesiyle ve yaranının  temeli hırsı hayat gerekçesiyle dil ve dini.. emek ve hürriyeti.. barışı ve insaniyeti.. bu ORTAK insani DEĞERLERİ,  partilerin emellerine alet ve paravana olup ideolojilerinin arzularına paratoner ve borazan olabilirler. Ancak sonuçta sorunların esası girmeyen ve çözümlerin aslını bilmeyen her KARŞIT ses birbirini yıkarak.. GLOBAL kültürün gizli işgaline ve KÜRESEL efendilerin fark edilmez oyunlarına ister istemez kapılacaklardır. Oysa YBA ne global ne lokal GLOKAL bir çözüm sunuyor.. bunun dışında kısa ve orta vadeli ekonomik ve politik hedeflerden sıyrılarak uzun vadeli sosyo-kültürel bir GAYE’ye soyunuyor. Nitekim bu gün COVİD aşısını yaptırmak zorunda kaldım.. yararına inanmadan.. YBA tanıtımını temin için toplu taşım ve alışveriş ve sosyal erişim olanaklarını erişmek zorunda olduğum için.

 

 

YBA ile angaje olanlar  şu veya bu ülkenin ekonomi-politik başarısından ziyade dil ve din ile emek ve hürriyet gibi ortak İNSANI değerlerinin sağlanması ve korunması için partiler ve ideolojilerce alet edilmesinin önlenmesi gerekmektedir. Bu da  bilgi toplumu ve hukuk devleti ülküsünün, ülkeler ve uluslar için küresel bir gelecek olduğu bilinciyle her birimiz üzerimize düşen sorunların çözümü için mal ve hizmet sunulmalı ve  çalışmalı.. çalışmayla yetinilmeden kimlik ve kişiliğine uygun sorunlara çözümler serilmeli ve üretilmeli.. çalışma ve üretme sürecinin doğal sonucu olana başarıyı biiznillah yakalamalıdır.

 

Fakat İNSANLIK için iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle meydana koyamayanlar çalışmaya.. üretmeye ve başarmaya girişemez, partilerin borazanı olmayı sürdürür. Toplumsal iktidar ya da muhalefete angaje olmak.. ulusal sola ve sağa adanmak ve küresel efendilere âmâde olmak bireyselliğini.. başkalığını.. başatlığını ve başkanlığını ortaya koymaktan   kolaydır çünkü…

 

Kültürüne ve özellikle  özgünlük ve özgelikle  diline ve dinine sahip çık.. bunun için siyasal parti kurman gerekmez.. böyle kurulan partiler.. kültürün içindeki hatta dışındaki başka dillere ve dinlere düşmanlik en azindan husumet anlamına gelir.

Her birimiz, dilimiz, dinimiz, emeğimiz, hürriyetimiz, barışımız ve insanlığımız olan ortak değerlerimiz için çalışacağız, gayret bizden Tevfik Allah azze ve celle den.

OSMANZİYA 23.03.2021

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 14-Nisan-2021 Saat 15:40
DÜZELTİLMİŞ:

BİLGİ VE BUYRUK
Doğunun ve batının keşistiği bu ÜLKE.. geçmişin ve geleceğin kavşaklaştığı bu ULUS.. İrandan Yunanistana.. Iraktan İsraile kadar tüm HALKLAR, genetik kodlarına ve kültürel modlarına adım adım işlenmiş insanlığı ve onun büyüğü olan islamlığı eninde sonunda ortaya koyacaktır. Ancak bu potansiyeli ortaya çıkarmak için her birimizin çalışma ve üretme ve başarma sürecini sonuçlandırmak ve muvaffası ve başarması gerekiyor. Muvaffak olmanın karşıtı münafıklıktır.


İnsanlar zulme ve ısrafa haksızlığa dile getirme MUHALEFETİNDE bu arızaların giderilmesi hedeflerinde mutabık olamayabilir.. zayıflıklarının kurbanı olabilir.. insan gücü ele geçirdiğinde insanlığın gereği olan iktisad ve adaleti tamamiyle ve kemaliyle sağlayamaz. İKTİDARI zamanında   gücünün zebunu olur ve kuvvetin taşan gereğini icra eder.. patron servetinin hürriyetini suistimal edip ve işçi emeğinin hakkını kötüye kullanabilir. Fakat yaratılıştan ve doğuştan verilen insaniyet istikametinde ve İslamiyet hidayetinde muvaffak olamayanlar otomatikman karşıt taraftaki başarısızlığa ve MÜNAFIKLIĞA düşeceklerdir.


Mustafa Kemalle yedi düvele (devlete) KARŞI başlatılmış DONANIM inkalabını Çağdaş Türkiye CUMHURİYETİ ile başararak ATATÜRK ünvanını almıştır. Said Nursî ise yedi millete (kültüre) KARŞI başlatılmış YAZILIM değişimini RNK ile başararak IMAM makamını kazanarak bizi geleceğe hazırlamıştır.


Bu iki zatın kültürümüze kazandırdığı olanak ve fırsatların INÖNÜ, MENDERES, DEMİREL, ÖZAL ve ERDOĞAN tarafından ileriye götürülen ANA ÇİZGİLER olduğunun anlaşılmaması için bizim KARŞILAMA ve KARŞILAŞTIRMA makenizmamızın bozulmuş olması gerekir.. diye düşünüyorum.


Dünyanın gidişatının ana akımlarını okumadan ve onlardan habersiz diliyle mukabele ve düşüncesiyle mukayese etme yeteneği bitenlerin işaretleri tercüme etmede ve delaletleri tevil etmede de diri öğrenme ve canlı düşünme becerisi de azalacak sonunda taklid ve taasubun pençesine düşeceklerdir. Onlar angaje oldukları sistemlerin ve adandıkları rejimlerin günlük dilin düz yazısıyla yapılan reklam ve propagandalarındaki ezberlerin perdesini aşamayacaktır. Bu diri insanlığı ortaya çıkarma yeteneğini ve canlı İslamlığı kuvveden file getirme becerisini ortaya çıkaran Mustafa Kemal ve İmama Nursi.. "TÜRK" olmasalar bile .. bu ülke ve bu ulusun içinde İNSANLIK ve İSLAMLIK için yüksek hizmetlerini vermişlerdir.


Bu şuuru usulü ve imanı yitirenler ise İNSANLIK makul çıkarlarının kökü hıfzı hayatın perdelemesiyle ve İSLAMLIK meşru yararlarının temeli hırsı hayat gerekçesiyle; dil ve dini.. emek ve hürriyeti.. barışı ve insaniyeti.. bu ORTAK insani DEĞERLERİ, partilerin emellerine alet ve paravana olup ideolojilerinin arzularına paratoner ve borazan olabilirler. Ancak sonuçta sorunların esası girmeyen ve çözümlerin aslını bilmeyen her KARŞIT ses birbirini yıkarak.. GLOBAL kültürün gizli işgaline ve KÜRESEL efendilerin fark edilmez oyunlarına ister istemez kapılacaklardır. Oysa YBA ne global ne lokal GLOKAL bir çözüm sunuyor.. bunun dışında kısa ve orta vadeli ekonomik ve politik hedeflerden sıyrılarak uzun vadeli sosyo-kültürel bir GAYE’ye soyunuyor.

İçerikiz YBA ile düşünme yazılımının değişiminden yana olanlar şu veya bu ülkenin ekonomi-politik başarısından ziyade dil ve din ile emek ve hürriyet gibi ortak İNSANI değerlerinin sağlanması ve korunması için partiler ve ideolojilerce alet edilmesinin önlenmesi için toplumsal, ulusal, yerel ve küresel gerekçeler ortaya koyabilirler . Bu da bilgi toplumu ve hukuk devleti ülküsünün, ülkeler ve uluslar için küresel bir gelecek olduğu bilinciyle her birimiz üzerimize düşen sorunların çözümü için mal ve hizmet sunubilir ve çalışabilirler. Hatta bu çalışmayla yetinilmeden kimlik ve kişiliğine uygun sorunlara çözümler serilmeli ve üretilmeli.. çalışma ve üretme sürecinin doğal sonucu olana başarıyı biiznillah yakalamalıdır.

Fakat İNSANLIK için iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle meydana koyamayanlar çalışmaya.. üretmeye ve başarmaya girişemez, partilerin ezberlenmiş propaganalarının borazanı olmayı sürdürürler. Çünkü toplumsal iktidar ya da muhalefete angaje olmak.. ulusal sola ve sağa adanmak ve küresel efendilere âmâde olmak bireyselliğini.. başkalığını.. başatlığını ve başkanlığını ortaya koymaktan kolaydır.

Kültürüne ve özellikle özgünlük ve özgelikle diline ve dinine sahip çık.. bunun için siyasal parti kurman gerekmez.. böyle kurulan partiler.. kültürün içindeki hatta dışındaki başka dillere ve dinlere düşmanlik en azindan husumet anlamına geliyor.
Her birimiz, dilimiz, dinimiz, emeğimiz, hürriyetimiz, barışımız ve insanlığımız olan ortak değerlerimiz için çalışacağız, gayret bizden Tevfik Allah azze ve celle den.
OSMANZİYA 14.04.2021

Bilgi ve buyruk.. bilgi toplumu ve hukuk devleti için anlaşılması gereken Biiznillah inşa ettiğimiz ilim ve iradedir.. ilmin emri ve iradenin halkı Allah azze ve celleye aittir. Çalışma ve üretme sürecinden başarmak bir aykılı ve dikkatli çaba ve samimi ve ciddi bir gayreti gerektirir. Bunların toplam sonucu ise BİLGİ toplumu ve HUKUK devletini ortaya çıkaracaktır. Bunu anladığımızda bireysel, toplumsal, ulusal, yerel, bölgesel ve küresel orta yolu ve istikameti bulacağımızdan kuşku duymamak gerekir.
Bu yazının tartışılması ve eleştirilmesi ve değiştirilmesi ve düzeltilmesi her birimiz için bu bilgi ve bilgi toplumuna bir girişim ve hukuku ve hukuk toplumuna başlangıç olsun...
"İman teslimi teslim tevekkülü tevekkül saadet-i dareyni temin eder." diyor İmamı Nursî.. imanın üzerine inşa edildiği ve teslimin ve salahın bu inşa üzerine imar edildiği bir ilim ve amel ve ihlas platformun ÜÇ KAT muazzam bir BİNA yapılandırdığı ortaya çıkıyor; TESLİM, TEVEKKÜL ve TEVFİZ.

Biraz sona bu binayı sunacağım..

Daha ortada sağlam ve sağlıklı bir yaşantı ve davranışımız bulunmazsan bunları nasıl istiyoruz ? Samimi ve Ciddi bir Gayret ve Hizmet dörtlüsü BAŞARI için olması gerekendir.. başarı bulunmuyorsa demekti ortaya bu SCGH güneşi ortaya çıkmamış demektir.

Ancak bizim sonuca değil de sürece odaklandığımızda başka bir akıllıca yolda buluyoruz kendimizi. Bu süreçte birinci kat teslim olan çalışma bulunsa tevekkül de ikinci katman olan üretmedir. Tevfiz ise teslim ve tevekkülden çok farklı bir feyiz ve feviz.. naktini hasib, vaktini takib, salahını rakib ve sıhhatını tabib olan nefsine sahib ve enene hakim olmanı ister.

Yani artırman.. kazanman.. koruman.. bir yük.. artırtıklarını arıtman.. kurtulman ve kurtarman.. başka bir yük.. işte biz bu yük altında çatır çatır inlerken bir çağrı geliyor:
"Elem neşrah leke SADRek"


Hadi sadrımızı.. şuurumuz.. zihnimizi.. hayatımızı.. gıdamızı.. gayemizi.. nefsiminiz.. aklımızı.. kalbimizi.. ruhumuzu.. sırrımızı.. hafamızı.. ihfamızı ve sonuçta ZAT’ımızı tanımaya çalışalım...


Eğer bunları id.. ego.. süper ego.. alt beyin.. orta beyin.. üst beyin.. hormanlar.. nörotransmitterler.. virüsler.. bakteriler.. prokaryot ve ökaryot hücreler.. evrim.. yaratılış.. buyruluş.. dayatım.. deneyim.. evrim.. devrim.. dürülüş... diriliş kadar bilmiyorsak.. sağ lobumuz ve sol lobumuzu birlikte kullanmıyoruz demektir.. sağ ve sol kulakçık ve kapakcıklar boşa çalışıyor anlamına gelir.

Ne yazık ki SADR’ı bilen İD’i bilmiyor.. beyini bilen ruhu bilmiyor.. tek yönlülük ve yanlılık günlük dilimizden bilimsel bilgiye.. felsefi bilgiden dini dile kadar yerleşmeş ve yayılmış .. tüm insanlar dillerine.. dinlerine.. birbirine teğet olamayacak derecede uzak simbiyotik bir yaşamı sürdürmektedir. Bu arada bunların üstüne sekiz milyar nüfusu beş yüz milyona indirmek çabaları devam etmektedir.   


Sporlanan Yaşam 1.0 den eşeyli üreyen Yaşam 2.0 a kadar diri ve canlı hayatın farkında olan birisi neden YAŞAM 3.0'a geçmek istemesin.. bunu illa İstanbul Sözleşmesini bize dayatanlar mı isteyeycek ? Dinnur YAŞAR


IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 01-Mayıs-2021 Saat 16:43

BU GÜN 10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ İMİŞ..

Sanırım güzel paylaşımlar olacak;

Değerli bir Arkadaşım şu paylaşımı yaptı:

İnsanı değerli kılan özelliklerden biri de kendini tanıyabilmesidir. Kimileri, her şeyi bildikleri düşüncesindedirler. Her konu, her durum ve her olay hakkında hüküm verirler. Bu da onların aslında kendilerini tanımadıklarının bir göstergesidir. Kişi önce kendindeki kusurları görebilmeli, düzeltme yollarını aramalı ki başkalarını eleştirme hakkına sahip olsun.
--La Fontaine

Bende dedim ki;
Kendini tanıma ön yargılarla başlar.. kargo kargalarla sürer.. son yargılarla biter ve böylece yargılama biter. Karar gerekçesiz.. gerçeksiz.. geleceksiz degildir. Oz.

Başka bir Değerli Arkadaşım;

İyi-kötü, doğru-yanlış, ilerici-gerici, zalim-mazlum, hak-batıl, cahil-aydın ayrımının bir YANILSAMA olduğundan sözetti..

Dedim ki;

İtikadın alanı.. ibadetin alanı.. ahkamın alanı.. ahlakın alanı.. biosfer.. litosfer.. hidrosfer.. atmosfer gibi birbirinden ayrıdır.. yönelimleri.. yaklaşımları.. gidişleri ve yürüyüşleri birbirine uymaz. Herkesi atmosferden öte uzaya çağıramazsınız.. ya çekimi olan uzay gemisi inşa edeceksiniz ya da onları bulunduğu yerde seyredeceksiniz...
Herkesin tanıncı; bilincinden, istencinden, duyuncundan ve sevencinden gideceği yeri bulur.. ancak öğretmenler ve yazarlar öğrencilerini ve okuyucularını hocalığın koca istikameti yerine kendi patikalarına yönelterek yollarını kapattılar.. krallıklarını korumak için halkı bilgiye bağımlı ve buyruğa bağlı hale getirdiler. Tanıncın farkında olmayan onun kadrini ve kıymetini de bilemez. Şuuru ayırt etmeyen onun değerini nasıl bilebilir ve anlayabilir ki ?

Dün dil nereye.. din nereye.. başlıklı iki yazı yazdım.. bu gün DÜNYA NEREYE başlıklı bir yazı yazmayı düşündüm.. fakat dil nereye gidiyorsa.. din nereye gidiyorsa.. dil ve dinden ibaret kültür nereye gidiyorsa DÜNYA da oraya gitmez mi ?

Evet, yer küresinde bulunan beşeriyetin uygarlığı bizi dünyamızın platformunu teşkil eder.. medeniyet ise Cemil Meriç’in tanımıyla HARS ve ÜMRAN’dan ibarettir.
Hars; ekin ve kültür demektir.
Ümran ise emaret ve bayandırlık anlamına gelir.

Dünyayı mamur ve imar eden mimar ve mühendislerin doğal zemin üzerine inşa ettikleri sabit ya da müteharrik yapay binalara.. teknik ve san’atlı yapılara TİN adı veriliyor. Aslındı tini gösteren bu TEN’in.. tübdun olan bu bedenin bir ruhu ve tini bulunur.. işte bu teni ve tini olan dünya.. bayındırlığı ve ekini bulunan yer küresi.. bu vahşi tabiat üzerine yerleşmiş şehir ve medine ve medeniyet.. yer kürenin yolculuğu ile bir YER’e götürülüyor ?

İslama göre HAŞIR MEYDANINA.. bir inanca göre kürre-i arz arz-ı beyza olarak bembeyaz bir platform haline gelecek. Bu zemin üzerinde halkın muvazene ve muhakemesi yapılacak.

Fakat biz “dünya nereye gidiyor” derken bu zaman ve zemin yolculuğunu değil “ekin ve kültür ve hars” olarak nereye gittiğini soruyoruz. Hırsımız bizi nereye götürüyor.. hırsızlar; alanlar.. çalışanlar.. çalıştıranlar.. çalışarak çalanlar.. çalıştırarak çalanlar.. doğrudan doğruya çalanlar hangi “alan” üzerinde yürüyorlar.. onu murad ediyorum.

TANIM başlıklı kırka yakın tabloda bu ALAN’ı saptamaya çalıştım.. özeti; ayniyet ve hürriyet ile akıbet ve illet köşeleri olan dil ve din ile bilim ve hukuk bizim ticaret ve siyasetimizle ortaya çıkardığı TEKNOLOJİ ve İDEOLOJİ bu gün hiç te iç açıcı sonuçlar vermiyor.


Beşeriyetin yapısından çıkan medeniyetin inşa ettiği en yüksek bina olan İNSANİYET.. bu 2018 yılının İNSAN HAKLARI gününde GAZZE açık hava hapishanesinde.. YEMEN açlık ve sefelet kafesinde.. insanları mahkum ve Müslümanları mağdur hale getiriyor.. bu insaniyet mi dir ?


İki yüz yıldır bu coğrafyanın mallarını çalan ve yirmi yıldır canlarını alan uygarlığın insanlığın dili kötü ve kötüye kullanan lisanının nasılını ortaya çıkartabilirsek.. insan ve lisan arasında farkın NİSAN’dan ibaret olmadığın görürüz.. eğer 1 nisan yapılmayacaksa 23 nisan’ın vaad ettiği mutlu ve kutlu CUMHURİYET.. elbet bir gün dünya bile gelecektir.. ancak dil ve dinden ibaret kültür gibi.. laiklik ve demokrasiden ibaret olan kendi CUMHURİYETİMİZE sahip çıkabilirsek.. yoksa sadece Cumhurbaşkanın sahip çıkmasıyla bu iş yürümeyecektir.


İşte geçmiş ve geleceğin kavşaklaştığı ANADOLU’da.. doğunun ve batının kesiştiği bu usta.. BİLGİ TOPLUMU ve HUKUK DEVLET ülkülerinin gerçekleşeceği bu ülkede.. 50 yıl sonra Anadolu

Cumhuriyetleri Birliği kurulduğunda.. kuramlarımız yenilendiğinde ve kurumlarımız yinelendiğinde.. DEĞİŞİM başlayacak.. lakin Neo’nun dediği gibi değişimden korkuyoruz.

10.12.2018 Osmanziya




Düzenleyen osmanziya - 01-Mayıs-2021 Saat 16:46
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 01-Mayıs-2021 Saat 16:51
DEĞİŞİM

Otoriter rejimlerde ve totaliter sistemlerde hukuk siyasal yapı tarafindan belirlenir.. ancak bazı siyasal yapılar gücu ve kuvveti.. bazı gerekçelerle.. ustun tutarken bazilara hakka ve hurriyete deger ve önem verirler. Otoriter olmayan demokrasilerde.. dahi çeşitli yollardan.. iktidar ilmi ve iradeyi belirlemeye çalışır.
Hem gucun agirlik merkezi olmazsa siyasal bir nizam ortaya çıkmaz.. rejim denilen kamu güvenliği ve yararı sağlanmaz ve böyece duzen yapilanamaz. Ancak bu düzenekte düzen ve düzülen ortaya çıkınca da kuvvetli olan hakka ve hukuka uymakta zorlanir.
Bu durumda hakk yasasi ile kuvvet yasasi arasinda ahlak yasasi ile hukuk yasası kural ve yaptirimlarıyla devreye girer. Bu da.. hakikat.. hurriyet.. menfeat.. maslahat.. gibi insani.. bireysel ve toplumsal aktorleri.. icra.. adalet.. infaz.. evrim.. devrim gibi faktorleri.. gerektirir.
Yani hukuk denilen etkinlik, ahlak ve din gibi insani yonu ağır basan psikolojik..sosyolojik.. linguistik.. kosullarin gelisimini bekleyen.. hatta funun ve sanat gibi etkinlikleri isteyen bir alandır. HUKUK faaliyeti bilim ve funun gibi insanlığın ortak bir etkinlik oluncaya kadar bir kaç firin ekmek yememiz lazım.
Ailedeki hukuk toplumdaki hukuktan.. ülkede hukuk yereldeki hukuktan.. yereldeki hukuk küreseldeki hukuktan etkilenir.. hukuk ise "demokrasi" denilen şeriatle belirlenir.. ama bazılarının çıkarı için bizler bir ömür şeriatı demokrasi ile çatıştırdık.. kimimiz çıkarını şeriat atına.. kimimiz de demokrasi adını kutsallaştırdık.. bu gerçek yada kutsal uğruna birbirimizi boğazlamaktan çekinmedik.
Bundan sonra biz bu demokrasi ve şeriat oyununu bırakıp HUKUK üzerinde yoğunlaşmalı.. kendi gücümüz.. kendi iktidarımız.. kendi irademiz.. kendi ilmimiz kadar hak, hukuk ve hürriyeti gerçekleştirmeliyiz
ki işte o zaman demokrasi koşulları ya da şeriat kuralları denilen İNSAN HAKLARINI sağlayabiliriz ve İNSAN HÜRRİYETLERİ gerçekleştirebiliriz.. diye düşünüyorum.

12.12.2018 OSMANZİYA


IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 08-Mayıs-2021 Saat 05:02

Bilim ve hukuk iktisad ve adaleti emreder lakin bunu bilimin iktisadını ticaret ve hukukun adaletini siyaset uygulamalarında kullandığımızda bunu gereği ve yeteri kadar gerçekleştiremiyoruz.. bunun nedenini de İKİYÜZLÜLÜK olarak gösterirsek objektif ve bilimsel ve nesnel bir neden göstermemişiz gibi geliyor bana.. yalancılık ve iki yüzlülük kişisel bir durum.. avrupa kafirleri ve asya münafıkları TÜRKÜN ve MÜSLÜMANIN elinden mallarını çalıyor.. dersek bile suçu yine başkasına yükleyip kendimize toz kondurmuyoruz demek oluyor.

 

 Diğer taraftan batı kuvvetini ve zenginliğini iyi yoldu kullanıyor.. demekte zor. Bizim elimizde hakk olduğu halde kuvvetimiz bulunmuyor.. batı kuvvetli olduğu halde hakka uymuyor.. iki taraflı bir sorun anlamına geliyor. Bu durumda sorun ulusal ve yerel ve bölgesel kalmıyor küresel oluyor. İşte o zaman derim ki sorun küresel ise çözüm bireyseldir. Sorun ile çözüm arasında DEĞİŞİM.. küre ile birey arasında ULUS bulunuyorsa.. ulusta bir TOPLUM ise bizim TOPLUMSAL DEĞİŞİMİN sağlam ve sağlıklı çözüm ve çarelerini aramamız gerekiyor.. demektir.

 

 Yaklaşık 20 sene önce ULUSAL KALKINMANIN KOŞULLARINI bilgi toplumu ve hukuk devleti olarak ilan etmiştim. Buyruktaki değer ve sevgi ile bilgideki güç ve saygı.. devletin altındaki toplum HUKUK ve toplumun başındaki devlette BİLGİ olmayınca bu durumda toplumda bilginin iktisadı ve devlette hukukun adaleti ortaya çıkmıyor gibi görünüyor.. anlatım biraz kafa karıştırı ise de kafaları karıştırmayınca bilgi ve ardını araştırmayınca hukuk ortaya çıkmıyor.. diyor ve gerisini yani anladınızsa eleştirinizi ve anlamadınızsa sorunuzu bekliyorum.


IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk