Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: YBA nedir ? | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: YBA nedir ? Gönderim Zamanı: 16-Mayıs-2024 Saat 17:08 |
Güzelleme yapılır..
Bir nesnenin ya da kimsenin.. sevilmesi.. bir ismin ve bir kelimenin.. övülmesi.. bir mananın ve bir fikrin.. reklam ve propagandasının yapılması.. dili ve dini etnik ve etik değerlerimizi partileri panel ve paravana ve alet edilmesi.. yapılması.. emek ve özgürlük ekonomik ve politik değerlerimizin ideolojileri paratoner ve bayrak yapılması.. sağlandıktan sonra elimize geçen ne olur ? Muhatap hedef kitle.. ayakta tutulur. Ancak bu arada yükselen değer.. öne çıkan bilgi.. revaç bulun meta.. rağbet edilen hizmet.. malı alır götürür. Peki yükselen değer, bilgi, meta, hizmet neye çevrilir ? Paraya.. oya.. yetkiye.. güce.. Böylece eninde sonunda hepimiz gurur metaı olan dünyayı bir kazanır bir yitiririz.. kazandığımız yitirdiğimize değdi mi değmedi mi ? Bunu insanın nazarı ve niyeti belirler. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız. Osmanziya 18.05.2024 Cuma ozusan sizin de belirttiğiniz gibi ben de yöntem biliminizden hiçbir şey anlamayan arkadaşlarınızdan biriyim. arkadaşına karşı dürüstlüğün icabı doğruyu söylemektir. çünkü en kestirme ve rahat yol budur. insan anladım dediği zaman tabii bunun çıkarımlarını ve uzantılarını da takip etmesi lazımdır. Yöntemden benim anladığım şudur. Her bilimin veya disiplinin bir düşünme ve çalışma yöntemi vardır. İslami literatürde buna usul denir. mesela bir hadis usulü vardır, bir fıkıh usulü vardır, bir tefsir usulü vardır. kişinin bir ilimde ilerlemesi için önce usulü sonra füru okuması gerekir ki bunun önemini eskiler “usul esasa mukaddemdir” diyerek belirtmişlerdir. Usulü bilmeden edinilen malumatın pek fazla bir kıymeti yoktur. Bu usul yani yöntem fizikte de, kimyada da, astronomide de, jeolojide de, biyolojide de, hukukta da, filolojide de, dilbilimde de… vardır. Sizin yöntem bilim dediğiniz bilginin üzerinde uğraştığı bilgi dalı nedir. O bilgi dalını söyleyin ki ona göre hareket edelim. Felsefe mi, etimoloji mi, dilbilim mi. sonra üzerinde uğraştığınız bilim dalının temel ilke ve kavramları nedir. Her bilim o alanın temel kavramlarına dayanır. Mesela fizikte atom kavramı vardır. kimyada maddenin sakımı kanunu vardır. bunlar fizik veya kimya biliminden önce öğrenilmesi gereken şeyler. Usul bilmeyenlerin bilgisi karmakarışık yığma bir bilgi olur ve bilim ehlince değerlendirilmez, kıymet verilmez. Sizin dostlara karşı yaptığınız bu serzeniş ve sitemlerinize ilgisiz ve bigane kalmamak adına düşüncelerimi kısaca belirterek cevap verdim. Umarım dediklerim yanlış anlaşılmaz ve kaş yapayım derken göz çıkarmış olmam. Selam ve saygılarımla iyi geceler dilerim. Cuma ÖZÜSAN Abimin yazısına yanıtım: Teşekkür ederim Hocam.. bu geç vakitte yanıt vermişsiniz.. gece boyu uykusuz olduğum için yorgunum..İnşaallah en kısa zamanda ayrıntılı ve açıklayıcı yanıt verebilirim. Şimdilik kısaca şunu belirteyim Yöntem bilim denilince işaret ettiğiniz gibi şu iki uç akla gelir: YÖNTEM tek tek bilimlerin usulü mü yoksa tüm bilimler için bir "method" mu ? Çok şükür bu kavramın üç tane terimi, yöntem, usul, metod sözcükleri bulunuyor ki ilk nazarda anlamlı görünen bir cümle kurabildim. Oysa YBA de bir tabloda bir kelimeyi bir kere kullanabilirsiniz..ikinci kez ona başka bir ad vererek kullanamazsınız. Örneğin gerçeğin tanımını başka..hakikatın tanımını başka..realitenin tanımını başka yapamazsınız. YBA Yöntem Bilimsel Analiz dediğimde benim muradım tüm bilimler için bir "METHOD"dur. Malumu aliniz ANALİZ (tahlil, çözümleme) mantıkta bir metoddur. Bunun tersi SENTEZ (terkib, bireşim) de bir metoddur. Hatta bu tahlil ve terkibin anası olan istintaç (dedüksiyon ,tümden gelim) ve istikranın (tümevarım indüksiyon) ortak atası olan ANALOJİ (benzetim, temsil) dahi bir metoddur. YBA dediğimde her ne kadar adına ANALİZ desem de orada analiz (tahlil) sentez dahi kasdedilir. YBA kısaltmasındaki ANALİZ sözü tümevarım, tümdengelim ve benzetmeyi kapsamına alan bir USUL'ü anlatır. İşte akıl deyince mantık ve mantık deyince usul ve usul deyince de bu akıl yürütme yolları anlaşılır ki bu konuları ilk defa ARİSTO ele almış.. özellikler sofistlerin retorik ve platoncu idealistlerin diyalektiği çatışmasına bir çözüm getirmek için.. dilin kurallarını ORGANON isimli kitabında düşünmenin ve yargılamaların özü olan GEÇERLİ karşılaştırmaları (kıyasları) açık ve seçik anlatmış. Bu ŞEKLİ MANTIK öylesine değerli bir çalışma ki Gazali zamanına kadar küfür sayılan felsefe..onun felsefenin bir parçası olan MANTIK islam alimleri tarafında ortaya çıkarılmış tefsir ve fıkıh gibi a'la (amaç) ilimler yanında alet (araç) ilimler olarak dil bilimiyle birlikte baş sıraya yerleşmiş. Ancak bu şekli ve temel mantık.. orta çağ boyunca da Aristo'nun zihinler üzerinde saltanat kurmasına neden olmuş..ta Descartes'in YENİ METOD'u ortaya koymasına kadar. Dekart ile çağdaş felsefe ve çağdaş bilim başlamış. Özellikle onun geometriden aritmetiğe geçen yöntemi.. Fermat'ın aritmetikten matematiğe geçen yöntemi ile bütünleşmiş ve dönüşümün iki yanı açılmış.. ünlü matematikçi dâhi Euler, bu ikisini kullanarak bu günkü hepimizin bildiği analitik düzlemin MATEMATİK kullanımı ortaya çıkmış. Analitik düzlemin bu MATEMATİK kullanımıyla denklemleri çizgiye.. çizgileri denkleme çevirerek yani aritmetiği ve geometriyi kullanarak BİLGİSAYARDA çizgileri ve ışıkları kullanarak SİMİLASYON yapabiliyor ve olguları ve doğayı taklid edebiliyorsunuz. Örneğin canlı bir akvaryum yapabiliyorsunuz. İşte YBA ışıkları ve çizgileri değil.. terimleri ve kavramları matematik değil METODİK olarak kullanarak fikir ÇİZGİLERİNDEN mana RESİMLERİ yapabiliyorsunuz. Başka bir anlatımla hafıza ve zekanızla gerçeği örüyorsunuz. Oysa şimdiye kadar insanlar gerçeği gördüklerini düşünüyorlardı..gördüğü GERÇEK uğruna birbirlerini öldürüyorlardı. Şimdi GÖRME paradigmasını değiştiriyoruz ve ÖRME aşamasına geçiyoruz ki bunun matematik ve metre ile yapılmasını onun KESİNLİĞİNİ sağlamaz. Anlatım ve kullanım keskin ve çarpıcı olabilir lakin KESİNKES olamaz. Bilimin yöntemi olan hipatetik dedüksiyon ile kat’i ve kuşkusuz bir sonuç ortaya çıkarttığınızda o iş de BİLİM olmaktan çıkar. Keza her hangi bir inancını da KUŞKUSUZ hale getirdiğinizde o da DİN olmaktan çıkar. Kısaca insanın sınırlı ve kusurlu zihni ile bilim kesin ve din kuşkusuz hale getirilemez. Dötümüzden pok kaldırılamadığı gibi gölümüzden de kuşku kaldırılamaz. Bunu KOCA bir tablo ile kanıtladım. Aslında 2020 yılında Bandırma Üniversitesinin düzenlediği II FİLOLOJİ kongresine sunduğum ve kongrenin tam metin kitabında KURAMSAL olarak YBAanlattım. 56 aydına.. istemeleri üzerine.. gönderdiğim halde SOYUT olduğundan kimse anlamadı.. değerlendirme yapamadı.. belki değerlenmedirme yapmaya cesaret edemedi.. email adresinizi verirseniz yirmi sayfada yirmi tablo ile anlattığım YBA çalışmasını size de gönderebilirim. (Cuma Ağabey böyle bir talepte bulunmadı) Fakat benim derdim bu kuramsal çalışma değil.. teker teker aydınların konuya merak edenlerle zoomda masaüstü çalışması yaparak örneklendirerek tablo kullanmanın tanıtımını yapmak.. suretiyle YBA i öğrenmelerini ve kullanmalarını ve yararlanmaları özendirmek. BİLİMİN Analitik düzlemi MATEMATİK kullanımından başka olan benim METODİK kullanımımın bir benzerini TonyBuzan 1960 da başlatmış ZİHİN HARİTALARI adıyla tanıtmıştır. Zihin haritaları ile 2009 yılında tanıştım ve aynısını yazmayayım diye iki kez inceledim. YBA anlamakta zorlananları ona havale ediyorum. ZİHİN HARİTALARINDA analitik düzlem kullanımı, BEYNİN sinapslarının olaganüstü gücü ile yapılan DOĞAÇLAMA ile sağlanmaktadır. Oysa 1990 da başlattığım çalışma onu bir teknik hatta bir metod hatta bir dil haline getiriyor. Ancak YBA dediğim “metodik” başkalarının da kullandığı geometrik bir TEKNİK matematik bir YÖNTEM ve bilimsel bir DİL haline getirilmesinden bambaşka ve özgün bir çalışmadır. Bu metodik benim kişisel yeteneğim ve bireysel bir başarım değil başkaları tarafından öğrenilebilecek ve kullanılabilecek bir ARAÇ haline getirilmesi ne yazık ki gerek benim kırk yıllık çalışması.. kırk dakikada karşıya “verme”.. karşımdakilerinin de onu kırk dakikata “alma”.. çabalarımız yüzünden sağlanamamıştır. YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZİ merak eden ve meram eden IŞK sahibi meraklılara teker teker anlatabilir ve birer birer açıklayabilirim. Lakin malum insanlar kolay ve hızlı YARARLI şeyler olmadan ve ÇIKARI bulunmadan bir şeyi öğrenmeyi bırakın merak bile etmezler. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız. Osmanziya 22.04.2024 (tashih:16.05.2024) (NOT: Rahman suresinde dört tane MİZAN’dan bahsediliyor ve ondan öncede Rahman’ın BEYAN’ı öğretmesi haber veriliyor. Böylece dilin ve dinin kökenine erişme fırsatı veriliyor. Talim-i Esma ayeti ile de şifreler veriliyor. Ancak biz face ve web sayfalarımda YBA reklam ve propagandası yaparken insanlara DÜNYEVİ şirket ve parti kurmanın yollarını anlatmıyoruz. UHREVİ olarak onları kurtaracak dua ve zikirlerden söz etmiyoruz. Yani onlara dünya ve ahrette yararlanacakları hazır mal ve hizmet.. hazır bilgi ve değer.. hazır karar ve çözüm değil bu tür üretmelerinde kendilerine lazım olacak YBA tekniğini öğrenmeye ve Yöntem Bilimsel Analiz anlam sürücüsünü ve anlatım aygıtını kullanmaya ve böylece mantık ve zeka ve hafızasından verimli yararlanmak için YBA dilini edinmeye çağırıyoruz.) Düzenleyen osmanziya - 18-Mayıs-2024 Saat 19:50 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 16-Mayıs-2024 Saat 17:52 |
DÜELTİLMİŞ
ESKİ METİNLER Bu biraz uzun bir yazı..yontembilim web sayfamızda.. bin bir gece masalları başlıkta https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2292&PN=1 anlatıyoruz.. Aslında anlattığımız gerçek gibi görünüyor..ancak gerçeği öyküden ayıran KESİN bir KRİTER bulunamamıştır. KESİN ve KAT’Î olduğunu sanılan MATEMATİK bile.. KUTBİ mantığın NİSBİ hale getirilmesinden ibarettir. Bu da bizim uydurmamızdır. Nedense insanlar dışarıda kesin ve değişmez ve bu nedenle "gerçek" sandıkları ya da saydıkları ve belki de bu nedenle "var" saydıkları şeyleri TANRI ile karşı karşıya getirerek "şirk" koşmak dediği işi yaptıklarını sanıyorlar. Oysa bu iş niyet ve nazar ile yapılıyor.. "gerçek" ile değil. "Gerçek" ile yapıldığını ancak Tanrı bilir ve onun hesabını sorar. Ancak insanlar başkasının niyete ve nazarını bilmedikleri halde onları bu hususta sorgulamaları kendilerini Tanrı yerine koymaları ile olur ki bu da yanlıştır. Hatta bu işi..yanlışı yapan kimse kendi nazar ve niyetinin farkında bile olmayabilir. Bu YBA nedir ? yazısı benim anlaşılmayan yazılarımı anlaşılır olduğunu savunmaya dönük bir yazı.. ne kadar anlatabilmiş konuyu bilmiyorum.. lakin benim muradım bir şey ÖĞRETMEK değil.. anladıklarını eleştirerek ve anlamadıklarını sorarak hep birlikte CANLI öğrenme ve diri DÜŞÜNME yolunda ilerlemek.. bizler bir yoldayız ve beraber bir yolculuktayız.. aynı koltukta oturanlar.. ana baba ve çocuklar.. karı koca ve akrabalar.. birbirimizi diğerlerinden biraz daha fazla tanıyoruz..o kadar. Hem birbirimize yardım ediyoruz..hem birbirimize tanıklık ediyoruz. Yarın Tanrı katında en yakın TANIK olarak bu ana baba ve çocuklar.. karı koca ve akrabalar.. olacaklar. Yoksa şimdinin cenaze merasimlerinde ömründe bir kere bile konuşmadığı ve tanışmadığı kimselerden değil.. Eskiden bütün müslümanlar ilk başlangıçta bir köyde ya da bir kasaba ya da şehir yaşıyorlarmış.. şimdi koskoca iki milyarlık bir nüfus.. yüzlerce mezheb ve binlerce cemaat içinde yaşıyoruz.. sonra bu cemaatlerin reisleri ve hocaları ve şeyhleri.. bizi KURTARACAK adamlar oluyorlar.. adam kendi evinde çoluk çocuğunu ihmal ediyor ve hatta yüzünü bile görmediği bir ismi bir hocayı örneğin bu hoca BEDİUZZAMAN olabilir.. başka bir isim olabilir..sonra onun ŞEFAATİNİ bekliyor. Belki cemaatleşmenin ve partileşmenin (fırkalaşmanın) bir faydası olur insanları ortadan kalkmış MAHALLER olarak onlarını yerinde işe yarar kültür çevreleri yapar.. lakin onlarda dünyanın efendileri tarafından birbirine düşman haline getirilirler.. nitekim bunları yaşadık.. gördük.. canımız yandı.. dünyanın bütün örgütleri müslümanlar..masonlar ve marksistler... "DİN"î hale gelmiş ideolojik tutumları nedeniyle rahatça kullanılabiliyorlar. En faydalı şey en zararlı şey haline getiriliyor. Nitekim en çok kullandığımız bilme aygıtı olan BENZETME.. en çok yararlı bir nesne.. ve fakat en çok aldatan bir eşya.. onunla ilim yaparız.. sonra yaptığımız ilmi DONDURURUZ.. en zararlı bir perde ederiz gözümüze ve gönlümüze.. ben YBA tablosu yapmaya oturduğumda.. kendimi en cahil ve hiç bir şey bilmez ve işe sıfırdan başlayan bir ZİHİN olarak oturduğumun farkında olurum.. sonra o tabloda öğrendiğim ya da birlikte yapıyorsak öğrendiğimiz.. resmi.. ÖĞRENMİŞ olurum. KELİMELER nasıl bir şeylerse.. çok SİHİRLİ nesneler.. iki sözcüğü aylarca ve yıllarca kullanırsın başka başka yerlerde.. sonra bir gün düşünürken ya da YBA olduğu gibi kağıt üzerinden yazarken.. ikisinin birleşmesinden yepyeni bir şey ortaya çıkar.. aynen biri erkek biri dişi iki insanın birleşmesinden yeni bir kişi çıkması “gibi”.. ne “kadar” GİBİ onu bilmiyoruz. Eşeyli üreme sporlanma gibi yinelenerek çoğalma değil yinelenerek artma değil.. yenilenerek artma.. eşitsizliğin artması ve çeşitliliğin çoğalmasıdır. şimdi bir burada ne yaptık.. iki ayrı nesnesinden bir araya gelmesiyle ortaya çıkan biraz ona biraz buna benzeyen ne aynısı ne gayrısı olan MİSİL.. benzetim.. BENZETME.. peki bu ne kadar GERÇEK ya da DOĞRU.. bilmiyoruz.. hatta gerçek ne kadar gerçek.. bilmiyoruz.. doğru ne kadar doğru.. bilmiyoruz.. ancak etraftan yağmur gibi doğrular akıyor.. gerçekler saçılıyor.. bilgiler..yağıyor. Aslında çok acaib bir mekanda ve çok garaib bir zamanda yaşıyoruz… dil ve din kültür olarak birleşmiş uygarlığı dokuyor. İşte madde ve mananın derinine inmiş BİLİM ve BİLGE insanları bunları zihinlerinde toplamaya ve şuurlarında derlemeye çalışıyorlar ve bununla bize DÜŞÜNCE SARAYLARI inşa ediyorlar.. biz de bunların içine girip büyülenmiş bir halde hayran hayran seyrediyoruz.. kendimiz düşünmeye.. kendimiz yargılamaya.. kendimiz çözümlemeye.. kendimiz karşılaştırmaya.. kendimi İKİ sözcüğü bir araya getirip yeni bir şey görmeye ve örmeye ve söylemeye ve dinlemeye çalışmıyoruz. Öğrendiklerimizle değil alında ezberlediklerimizi yetiniyoruz. Başkasından öğrenilmiş her bilgi aslında EZBERLENMİŞ bir bilgidir.. Bilgisayarlardan farkımız olmuyor o zaman. YÜKLENMİŞ oluyoruz. Tamam belki ilk başta bu yüklenme ve ezberleme gerebilir ve bu da yararlı olabilir.. iyi gelebilir. Lakin bu sürekli hale gelirse.. yıllar geçtikçe.. alınmış.. alışılmış.. alışkanlık ve alışkınlık haline getirilmiş nesneler olarak anlam İŞLEMLERİNE ve anlama EYLEMLERİNİ ve anlatım İŞLETİMLERİNİ ve anDlaşma ve anTlaşma ETKİNLİKLERİNE olumsuz etkileri oluyor. Şimdi siz böyle benim gibi rahat rahat sözcükleri bir araya getirip makina gibi DÜŞÜNEMİYOR ve kitab gibi KONUŞAMIYOR.. yazıcı gibi YAZAMIYOR olabilirsiniz.. çünkü benim gibi en az yirmi hatta otuz hatta kırk yılını vermemişsinizdir.. daha yararlı ve faydalı işler yapmışsınızdır.. fakat insanın asıl işinin İLİM ve köklü işletiminin KELAM olduğunu göz önünde bulundurup Rabbimizin KUTSAL KELAMI ile de karşı karşıya bulunduğumuzu anladığımızda hele birde NAMAZ ile günde beş kez onunla konuştuğumuzda.. Fatiha Şerife ile sorup Zammı Sure ile de yanıt aldığımızı göz önünde tuttuğumuzda bu öğrenmeyi CANLI ve düşünmeyi DİRİ hale getirmenin yollarını aramamız ve rahmetli Ali UÇAR ağabey gibi "Tefekkür Şecere-i Tuba gibi tezekkür ise Firdevs-i A'ladır" diyebilmemiz ve hatta İmamı Nursî gibi "Cennet selsebilinden daha tatlı Kur'an-ı Mu'iz-ül-Beyan" gibi olmamız lazım amma bu arada “kadar” "gibi" "SO" "demek" "öyle ise" ve diğer şekillerdeki BENZERLİK SÖZCÜKLERİNE dikkat etmemiz gerekiyor. Bilinenlerden bilinmeyenlere giden yolculuğumuzda.. bilinenlerden çıkartılan "bilinmeyen" SORU ve bilinmeyenlerde bulunan "bilinen" YANIT ile İLERLİYORUZ.. bu yolculukta da en çok açıklama aleti de TEŞBİH (benzetme.. metafor) ve TEMSİL (benzetim..analoji) dir. Bu alet ile elde ettiğimiz İZAH ve AÇIKLAMA ürünleri de çok yararlı oluyorlar. Şu da var ki bu ÖĞRENME ve buna bağlı DÜŞÜNME işi durduğunda ve donduğunda çok zararlı oluyorlar. BİN YILDIR bizim başımıza gelen bu.. Şanlı Peygamber'imizden sonra ilk dört YÜZ yılda müslümanlar böyle değilmiş.. sonra kuru kuruya ezberler.. körü körüne taklidler.. mezhebci taassublar..başlamış ve bu maraz artarak şu hale gelmişiz. Bakın nasıl GELENEKÇİ eşitlilik YİNELEMESİ ile DEĞİŞİMCİ çeşitlilik YENİLEMESİ bir biriyle savaşıyor... ilk defa böyle geniş bir karşılaştırma kurdum… Bu karşıtlık ve çatışma günümüzün eski STANDART ve yeni PATENTİNE “benziyor”.. lakin ne “kadar” benziyor. Bu standart eski.. patent de yeni.. ancak zamanla statdart eskiyor.. patente yeni satandart haline geliyor. Ona karşıda yeni patentler çıkıyor.. Hegel’in ünlü tez-antitez-sentez üçlem adımları.. Şimdi siz bu ilişkileri GDDY (Günlük Dilin Düz Yazısı)nda açık ve seçiki göremeseniz. Lâkin tabloyu karşınıza alır bu benzer kelime ve kavramları.. mesela 10 kelimeyi sağa ve sola yazarak.. açık ve net görürünüz.. zaten bir yazmanız beş okuma demektir. İnsan YAZARKEN daha güçlü öğrenir ve düşünür.. canlı öğrenme ve diri düşünme ilk başta ELİNE kagıt ve ayetin işaretiyle bilinenlerden bilinmeyene götüren KALEM ile başlar.. yoksa oturup koltuğunuzda televizyon ekranından ve bilgisayar monitöründen ve tablet ve telefon AYNA'sından başkalarının size yüklediklerinden değil.. benim size YBA anlatmam sadece bir GİRİŞ ve ancak bir BAŞLANGIÇTIR.. diğer hocalar ve yazarlar gibi okunacak kitaplarım bulunmaz.. web ve face sayfalarımda olanların hepsi de sadece bir reklam ve TANITIM.. örnekleri.. bir propaganda ve BEĞENDİRME.. malzemeleri olur ki bularla da diğer tanıtım ve beğendirmeler gibi YUTTURUMACA ve YÜKLEMECE yapmıyorum.. muhatablarımın benim gibi birlikte öğrenmelerini bekliyorum.. kendim BİLİNENLERİ öğreten ÖĞRETMEN’lerden ve yazarlardan birbi olmadığım gibi BİLİNENLERİ öğrenen ÖĞRENCİ’leri aramıyorum. Hepimiz birlikte bilinmeyenleri öğrenen ÖĞRENİCİLER olalım istiyorum. Elbette daha sonra ileri de biri çıkar bilinmeyenlere öğreten ÖĞRETİCİ olur işler daha hızlı ve çabuk olur.. YBA yayılır. Ancak bir süre sonra bu işin başına digerlerinin başına gelen YBA inde başına gelecek.. öğreniciler ve ögreticiler kalmayacak.. ögretmenler ve öğrenciler olacaktır.. işte o zaman GELİŞME bitecek GERİLEME başlayacak.. bu bir başat yasadır.. ÖNCE başlayan SONRA biter.. insanlar KOLAY'a alışır ZOR'u bırakır.. önce yenilik olur sonra yineleme başlar.. önce çeşitlilik olur sonra eşitlik başlar.. değişimcilerde gelenekçiler haline gelirler.. ancak bu süreçlerle.. beşeriyet.. medeniyete.. medeniyet insaniyete.. insaniyet islamiyete dönüşür. Günümüzde İNSANİYET tehlikeye girdi.. çünkü İSLAMİYET bitti.. insaniyeti YENİDEN ve daha GENİŞLEMİŞ ve GELİŞMİŞ ve bu arada ARINMIŞ ve DURULANMIŞ hale getirmeden asla İSLAMİYETE kavuşamayız.. bu toplumsal.. ulusal..yerel ve küresel yaşamda olduğu gibi BİREYSEL yaşamımızda böyledir. Kimileri benim “gibi” samimi ve ciddi bir İNSAN olmakta zorlanıyor.. kimileri safi ve saddi bir İSLAM olmakta zorlanıyor.. Salah bulmakta ve Halas olmakta.. Rabbimiz yâr ve yardımcımız olsun. Amin. Saygılarımla..sağlıcakla kalınız. Osmanziya 23.04.2024 üçyo/izmir 08:32 Tashih: 16.05.3034 konak / İzmir 17:50 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 16-Mayıs-2024 Saat 20:39 |
Değerli Ablacım.. sizinle Kültür Bakanlığında bir oda arkadaşı olarak zatı alinizi olarak sayıyoruz ve seviyorum.
Bu size okunması gerekli bir YÜK ya da reklam ve propaganda amaçlı YAYIN.. değil de BİN BİR GECE MASALLARI ' nın çağdaş bir versiyonu olarak BİLDİRİYORUM..yeni konuşmamız vesilesiyle GÖNDERİYORUM o kadar. Bildiri ve gönderi niteliğinden öte özelliği de bulunmuyor. Kırkına kadar.. ne bileyim işte dünya klasikleri ve ülke tanınmışlar okutulmadığından.. ya da teşvik edilemediğinde ya da böyle bir ortam bulamadığımdan okul ve ders kitapları dışında bir metsin OKUMAYIP.. kırkından sonra yazmaya başladığımda ne kadar başarısız olduğumu gördüm.. buna rağmen arsızlığı sürdürüp yazmaya.. öğrenmeye.. düşünmeye.. anlamaya giriştiğimde garip bir şey oldu.. "DİL" ile tanıştım. Hocalar ve yazarlar gibi onu amaçlarımın bir ARAÇ’ı yapmadım yaklaşımımın doğal bir sonucu olarak. Bazı insanlar vardır.. hafızası güçlüdür..fakat genellikle zekası zayıf olur. Bazı kimseler bulunur tam tersine güçlü bir zekaya zayıf bir hafıza eşlik eder ve bu tek yanlı özellikler onun nazarını ve niyetini..hatta kimliğini ve kişiliğini de etkiler. Ya da bazıları hem zeka hem hafıza yönünden öylesine güçlüdür ki bu saydığımız bileşim yüzünden edinilmiş ekonomide ve politikada kapasite ve kariyerleri geçip tarihte KARİZMA konumuna gelir ve sağ da ya solda..kitleleri peşinden sürüklerler. Oysa ben kendim.. hem zekada güçsüzlük ve hem de hafızada yoksullukla (bu ifade tevazu durumu değil olanı ifade) ortaya çıkan olumsuz durumu yenmek için.. kağıt ve kalem ile yapılan çabalar ile.. belki kendini göstermek belki diğerlerinden aşağı kalmamak.. belki ünlü ya da saygın birisi olmak.. dürtüsü.. belki de maşlov pramidinde fizyolojik gereksinimlerin üstünü çıkmak güdüsü.. YBA temelleri yavaş yavaş belirmeye başladı.. daireden eve gidiyordum.. Hanım keşif yaptım diyordum.. bir iki böyle keşifler.. sabah işe geç gelmeler.. bir de baktım ANALİTİK DÜZLEMDE "sayısal ve sözel ile nicel ve nitel" tabanı çıkartıverdim.. ARTIK benim için cümleler.. tarifler.. tamlamalar.. teşbihler..yoktu sadece SÖZCÜKLER vardı. Bir süre sonra sözcüklerin yerini HARFLER aldı.. malum kelimeler ya isimdir ya da ilimdir.. böylece sözcük.. ad.. bilgi ayırımı kalktı.. İSİMLER dediğimiz dilin tek başına anlamı olan kök-sesleri olan "ad"lar ve HARFLER dediğimiz kendini başına anlamı olmayan ve fakat anlamlandırmaya yarayan ek-sesler olan "ar"lar ile karşı karşıya kaldım. bu metinden ma'na'ya ilerleyen her makulün içinde bulunduğu şey.. maddeden mânâya.. geçen her entelektin..başına gelen iştir. Artık sözcüklere KÖK'leriyle bakıyor ve AD'larla uğraşıyordum.. bir süre sonrada isimler ve ardından harfler silindi HATT'lar yani çizgiler ortaya çıktı.. işte YBA dilin çizgi boyutunda anlatımıdır ve bu ilk kez bana olan bir şey Yunanlılardan önce Mısırlıların başına gelen bir şeydir.. GEOMETRİ.. gramer ve grafikte olsa her şeyin OMURGASI'dır geometri ve tasarım. En son olarak DESCARTES'in..FERMAT'ın..EULER'in başına geldi ve analitik düzlemin geometrik..aritmetik ve metodik kullanımını buldular. Böylece sayfa.. monitör.. ekran çizgileri renkleriyle bizi yuttular.. zaten içimizde çiftgiler ve boyalar ile tutturulmuştur.. böylece kabuktaki hayal ortaya çıktı..şimdi YAPAY ZEKA olarak arzı endam ediyor. Onun güzelliğinden ve çekiminden kim kaçabilir ki.. bende kaçamadım. SİN'e sesi İNS'in sesinin bir başka sesidir.. sin insan demektir. Kendi yedi san'at ile gösterin SUN' bizi büyüler.. bu illüzyon veya illüminasyon ya da inisinasyon ile daha konfigüre ve kompoze hale gelir.. aynı zamanda da bir KOMPLİKASYON başlatır. Dil de antogonist ve protogonist ikilemlerden bıkanları da AGNOSTİK yapar. İşte ben de bu HANNAS'a tutuldum ve onun yukarıda saydığım üçlü illüzyon.. illüminasyon.. inisinasyon etkisinden kurtulmak için gerçeği örme dediğim dördüncü büyü olan illüstrasyon'u tutundum... tutuldum ya da tutundum.. arada bu dördünün arkasında da büyük bir fark bulunmuyordur.. sanırım.. ancak yine de bu İLLÜSTRASYON olarak düşmanımı tanıdım.. YBA ile onu tanıtmaya çalışıyorum. Ancak bu GDDY (Günlük Dilin Düz Yazısı) ndan daha yalın olduğu için biraz daha duruma vakıf oluyorum.. ar ve taşıyan AT'tan.. nesne ve kimse taşıyan ÖZNE'den.. kendi ben'imin farkında olmaya çalışıyorum.. böyle yüzleri soya soya.. altında kalan SUB'a ulaşmaya.. içerikleri boşaltarak biçimi görmeye.. gerek kalmadan YAŞAM sonunda kendini AMAÇ olmaktan çıkarır.. ARAÇ haline getirmeye çalışır.. ELLİSİNDE am-aç olarak nesnesinin posasını çıkartır.. YETMİŞİNDE ar-aç olarak işletilecek bir kimse bile bırakmaz..böylece ÖZNE ile cascavlak ortada kalırız. İşte onun önüne AD-AÇ olma fırsatı çıkmıştır. Artık onun ağı açılmış AĞAÇ olmuştur..etrafta ya evlad ya kitab ya şirket ya vakıf ya da yıkılası servet kahrolası şöhret kalmıştır. Tohum çekirdekle son uçlanmış..doğum düğüm ile taç-lanmıştır. Şimdi bu TAÇ'ı başına alıp alem buysa kral benim diyecek yoksa TOP'utac'a mı atacaktır.. Bunu elinde tuttuğu YÜZÜK karar verecek.. YÜZÜKLERİN EFENDİSİ olmaya niyetim bulunmuyor.. Sauron da benim Gandal da benim Tolkein de benim.. o yalan bu yalan al biraz da sen oyalan deyip bu yüzüğü başkasına bırakacağım..fakat o kimse bile bulunmuyor. Çünkü YBA bir kişiye bile benimsetemedim.. çok şükür üç çocuğumu everdim.. bir onu baş göz edemedim.. bu kalem ne zaman kırılır.. bu kelam ne vakit biter.. bilemem.. tek şansım var.. ünlü olmadan biz buradan tüyeriz.. Abdurrahman Abi gibi.. Nurşen Hanım gibi..Demarkan Abi.. gibi.. çünkü insan ÜNLÜ olduğunda başına UNUTMAK veya UNUTULMAK gibi bir dert açılıyor. Rabbimiz bizim ve sizin akibetinizi ve ahiretimi güzel ve iyi etsin. Amin. S aygılarımla sağlıcakla kalınız. Osmanziya 23.04.2024 09:37 üçyolizmir Düzeltim: 16.05.2024 20:38 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 18-Mayıs-2024 Saat 23:10 |
YBA nedir üzerine
Bir ömür boyu ne için koşuyorsak sonunda onu buluyoruz.. ancak hepimiz DİŞİL ve ERİL olarak aynı YOL'dan gidiyoruz.. âdemoğlu olarak kız ve kızandan sonra.. kadın ve erkek.. sonra karı ve koca.. sonra ana ve baba.. sonra.. usta ve hoca.. böylece sorunluluğumuz geçim ve sorumluluğumuzu seçim ile çözerek ilerlerken kendimizi KALİTELİ mal ve hizmet sunumu ve KARAKTERLİ fazilet ve kemalat serimi içinde buluyoruz.. ya da birbirimizi kalitesizlikle karalıyor ve karaktersizlikle suçluyoruz. Nitekim bir yerde dedim: Değerli Hocam, şu HARİKA "Dünyada üç takım insan vardır: 1-Mal üretenler. 2-Üretilen malları gasp edenler. 3-Mal gasp edenlerin artıklarıyla geçinenler." tespitinize bir nazire yapayım: "Kabri kalbten hakaik çıplak çıktı.. na mahrem olanlar nazar etmesin" dedikten sonra derim ki: güce tapanlar.. güçten korkanlar.. çıkara bananlar.. çanak yalayanlar.. ben maaş çanağı yalayanlardanım.. maalesef. Zaten sümsük ve sünepe müslüman olup bir ömür bir hanımın nikahıyla yetinenlere.. bu ÇANAK çok bile.. BÖYLECE sizin üçleme benim dörtleme ile güzel bir yedileme oldu... Bu tür ANLATIMLAR bizim iletişim dediğimiz alan içinde cerayan ediyor.. çünkü canlı âlem şu dörtlü ile çerçevelendiğini düşünebiliriz: Üretim Araçları ve Tüketim Amaçları ile Eğitim İlkeleri ve Yönetim Ülküleri DÖNGÜSÜ içinde gelişen kültürümüze paralel ilerleyen bir uygarlığa sahip oluyor. Bu günkü çağdaş uygarlığımız getirdiği NOKTA.. sanırım bir köşe başı.. birbirine muhalif olarak doğan totaliter sistemler ve otoriter rejimler olan Yeşil ve Mavi ile Kızıl ve Kırmızı İDEOLOJİLERİN giderek insanları birbirinden uzaklaştırmasının verdiği RESİM.. KOLLEKTİVİST (gelenekçi) ve BİREYCİ (yenilikçi) kültürler.. ya da ULUSAL (yerel) ve ULUSLARARASI (küresel) kısaca DEĞİŞİM'den yana olanlar ve olmayanlar arasında bir SENTEZ oluşturma yeri.. Bu nasıl olacak.. bu iki dil (din) arasında ortak bir platform oluşmasıyla.. sağlanacak.. Bu işe aday çalışma olan YBA bu yazımda tanıtmaya çalıştım. Saygılarımla Osmanziya 18.05.2024 22:55 üçkuyular İzmir |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 19-Mayıs-2024 Saat 01:51 |
Sefa Hocam "İbn-i Haldun’a Göre Bir Toplumun Çöküş Alametleri;
1-Dayanışmanın yok olması 2-Üretimin zayıflaması 3-Tüketim çılgınlığı 4-Vergilerin artması 5-Liyakatin dikkate alınmaması 6-Adaletsizliğin yaygınlaşması 7-Göçün hızlanması 8-Gurur ve kibir 9-Gösteriş 10-Riyakarlık (dalkavukluk) En kötüsü de halkın görerek, duyarak, bilerek bu olaylara tepkisiz kalmasıdır"diyorsunuz.. lakin akılcı.. ahlakcı.. gerçekçi davranmak söylemizu kolay.. yapması olaydır.. OLAY dolaylarını tanılamaktan başka.. onun koşullarının yasalarını uygulamak ve kurallarının yasaklara uymak.. samimi kişilerden oluşan ciddi bir ekibi gerektirir. İyiliklerin kötülükler.. kötülüklerini iyilikler doğurduğu bir dünyada bir işin ardını hesap etmek CERB'in yargısı kadar CEBRİ'in yazgısını da gerektirir. Saygılarımla. Osmanziya 19.05.2024 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |