Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Yöntembilim | |
YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim |
Konu: karsitlik.. tutarsizlik... celiski.. | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3370 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: karsitlik.. tutarsizlik... celiski.. Gönderim Zamanı: 11-Temmuz-2024 Saat 22:37 |
SİYAH BEYAZ paylaşımı Epıkuros' un "BEN VARSAM, ÖLÜM YOK; ÖLÜM VARSA, BEN YOKUM” Sözü üzerine felsefi ve bilimsel bir çözümleme: Epikuros'un "Ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum" sözü, ölüm ve varlık üzerine felsefi bir perspektif sunar. Bu ifade, ölüm korkusunu yenmek ve ölümün insan yaşamı üzerindeki etkisini anlamak için önemli ipuçları sağlar. Bu sözü hem felsefi hem de bilimsel bağlamda inceleyelim. FELSEFİ ÇÖZÜMLEME EPİKUROS'UN ÖLÜM ANLAYIŞI Epikuros, antik Yunan filozoflarından biridir ve hedonizm (hazcılık) üzerine kurulu bir felsefi sistem geliştirmiştir. Ona göre, hayatın amacı mutluluğa ve hazzın en yüksek seviyesine ulaşmaktır. Epikuros, ölüm korkusunun insanın mutluluğunu engellediğini düşünür ve bu korkunun yersiz olduğunu savunur. Onun ölümle ilgili düşüncesi şu iki temel fikre dayanır: Ölümün Algılanamazlığı: Epikuros, ölümün bir varlık durumu değil, varlık yokluğu olduğunu belirtir. İnsan ölümü deneyimleyemez çünkü ölüm gerçekleştiğinde bilinç de yok olur. Bu nedenle, ölümün kendisi bir deneyim olmadığından, korkulacak bir şey değildir. Ölümün Yaşamla İlgisizliği: "Ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum" ifadesi, yaşam ve ölümün aynı anda var olamayacağını vurgular. Yaşam sürdüğü sürece ölüm gerçekleşmez; ölüm gerçekleştiğinde ise yaşam sona ermiştir. Bu bakış açısı, ölüm korkusunu anlamsız kılar çünkü ölüm, yaşayan birinin deneyimleyebileceği bir olay değildir. FELSEFİ SONUÇLAR Epikuros’un bu düşünceleri, insanın yaşam sürecinde ölüm korkusunu yenerek daha huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmesine katkıda bulunur. Ölüm korkusunu yenmek, yaşamın her anını değerli kılmak ve hazzı maksimize etmek için bir fırsattır. Epikuros’un bu görüşü, stoacılar gibi diğer antik felsefi okullarla da uyumlu olup, ölümün kaçınılmazlığını kabul etmek ve buna göre yaşamı şekillendirmek gerektiğini savunur. BİLİMSEL ÇÖZÜMLEME BİLİNCİN VE ÖLÜMÜN NÖROBİYOLOJİSİ Epikuros’un ölümle ilgili görüşü, modern nörobiyoloji ve bilinç araştırmalarıyla da desteklenebilir. Bilinç, beyin aktivitesi ile ilişkilidir ve beynin işlevselliği sona erdiğinde bilinç de sona erer. Nörobilim, ölümün beyindeki tüm aktivitelerin durması anlamına geldiğini belirtir. Bu bağlamda, ölüm gerçekleştiğinde bireyin herhangi bir deneyim ya da farkındalığa sahip olması mümkün değildir. PSİKOLOJİK AÇIDAN ÖLÜM KORKUSU Psikoloji, ölüm korkusunun (thanatophobia) bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyar. Epikuros’un ölüm anlayışı, psikolojik bir rahatlama sağlayabilir. Ölüm korkusunun, bilinçli bir varlık olarak yaşam deneyimi ile çeliştiğini anlamak, bireylerin yaşamlarının her anını daha anlamlı ve korkusuzca yaşamasına yardımcı olabilir. Bu da, psikolojik sağlık ve esenlik açısından önemlidir. SONUÇ Epikuros'un "Ben varsam, ölüm yok; ölüm varsa, ben yokum" sözü, hem felsefi hem de bilimsel açılardan incelendiğinde, ölüm korkusunun gereksizliğini ve yaşamın değerini vurgular. Bu ifade, insanın ölümle yüzleşme şeklini değiştirebilir, yaşamın her anını daha anlamlı kılabilir ve bireyin mutluluğunu artırabilir. Epikuros'un bu bakış açısı, ölümün doğası ve bilinç hakkında derinlemesine düşünmeyi teşvik ederken, aynı zamanda insan psikolojisine de katkıda bulunur. siyah beyaz paylaşımı osmanziya yanıtı Sin.. ve Şın.. bazı insanlar dili ve bilimi kuran OLMAYAN özdeşlik ve nedensellik ilkelerine.. bazı insanlarda dini ve hukuk kılan BULUNMAYAN özgürlük ve amaçsallık ilklerine AĞIRLIK verirler.. olmayan özgürlükten SONSUZLUĞA geçiş.. ya da bulunmayan özgürlükten BAŞIBOŞLUĞU geçiş.. insanı rahatlatır.. bulunan ve olandan önceki ARAMA hiç akıllarına gelmez.. sonra kendinden önce hazır bulduğu platon ya da plotin varı akıl ve kalb uçurumlarında yapılandırılan saraylardan birisine yerleşerek başkalarını bu saraylara şimdi kule diyorlar.. çağırırlar.. çoğu kimse yüzyıllar boyu rasyonalize ve sosyalize edilmiş politizeden kurtulamaz. Elbette bu da yetmez bu reel politizenin ideal ütopyasını sunar. Kafasını çuvaldan çıkaran birileri de bunun distopyasını kurar. Sorunu ve sorum ile konum ve yüküm insanın kendi seçimine kalmış.. onu kolundan tutup kendi cennetimize atmaya çalışmayalım. İnsan çok yönlü ve yanlı bir var oluş.. çeşitli dengeleri ve türlü uyumları gerektiren bir yürüyüş.. ulaşması gereken erekleri ve erişmesi beklenen amaçları olan bir yolculuk.. bunlar bir filozofun ya da ideologun ya da bir dini liderin bitireceği bir iş değil. Hatta kainatın çekirdeği sayılan son nebi bile sadece zamanı ve mekan disiplini getiren namaz ve diğer TEMİZLİK görevlerini göstermiş.. bu temiz nefis, akıl, kalb ve ruh sayflarını doldurmak İNSAN'ın kendisine bırakılmış yani tasfiyenin ardında tekmilin bütünlüğünü ve yetkinliğini sağlamak ona kalmış. Yoksa köy enstitüleri ya da şehir klübleri ve sair kuleler ve saraylarla insana başkalarının biçim vermesi ona yakışmayan bir müdaheledir, diye düşünüyorum. Fakat güce tapan ya da güçten korkan.. çıkara banan ya da çanak yalayan sıradan insanlar seçkinlerin yapılandırmalarına bayılırlar. Bence artık öğretme değil öğrenmeyi öğrenme devri.. Saygılarımla. osmanziya osmanziya yanıtı siyah beyaz yanıt Öncelikle cevap için teşekkürler. Bu ilginç yorumunuzu dikkatle inceledim. Düşüncelerinizi analiz ederken, bazı çelişkiler ve tutarsızlıklar göze çarpıyor. İzninizle, bu noktaları felsefi bir bakış açısıyla ele alalım: Özdeşlik ve nedensellik ilkelerinin "olmayan" olarak nitelendirilmesi, felsefe tarihindeki önemli tartışmaları göz ardı ediyor. Kant'ın transandantal idealizmi veya Hume'un nedensellik eleştirisi gibi yaklaşımlar, bu ilkeleri sorgulamış olsa da, bunları tamamen reddetmek, bilimsel düşüncenin temellerini sarsar. Özgürlük ve amaçsallık ilkelerini "bulunmayan" olarak tanımlamak, varoluşçu felsefenin temel argümanlarıyla çelişir. Sartre'ın "varoluş özden önce gelir" düşüncesi, özgürlüğün insan doğasının merkezinde olduğunu savunur. "Olmayan özgürlükten sonsuzluğa geçiş" ifadesi, mantıksal bir çelişki içerir. Olmayan bir şeyden nasıl bir geçiş yapılabilir? Platon ve Plotinus'un düşüncelerini "hazır bulunmuş saraylar" olarak nitelendirmek, bu filozofların özgün katkılarını küçümsüyor. Her düşünür, kendinden öncekilerin üzerine inşa eder, ancak bu onların özgünlüğünü ortadan kaldırmaz. Rasyonalizasyon, sosyalizasyon ve politizasyon süreçlerini eleştirirken, aynı zamanda bir tür determinizm öneriyor gibi görünüyor. Bu da özgür irade kavramıyla çelişir. "Kafasını çuvaldan çıkaran birileri" ifadesi, eleştirel düşünceyi övüyor gibi görünürken, hemen ardından gelen "distopya" vurgusu, bu eleştirel düşünceyi de olumsuzluyor. İnsanın çok yönlülüğünü vurgularken, aynı zamanda belirli bir yol ve amaç öneriyor. Bu da kendi içinde bir çelişki oluşturuyor. Dini lider örneğiyle verilen argüman, dini düşüncenin kompleks yapısını basite indirgiyor. Köy enstitüleri ve şehir kulüplerini eleştirirken, aynı zamanda "öğrenmeyi öğrenme devri" diyor. Ancak bu kurumlar tam da bu amaca hizmet edebilir. Son olarak, "seçkinlerin yapılandırmalarına bayılan sıradan insanlar" ifadesi, elitist bir bakış açısını yansıtırken, aynı zamanda bu elitizmi eleştiriyor gibi görünüyor. siyan beyaz yanıtı osmanziya yanıtı Eleştirileriniz her biri için teşekkür ederim. Değerli emeğiniz içinde minnettarım. olmayan özdeşlik ve bulunmayan özgürlük.. fakat siz nedenselliği de katmışsınız.. özgürlük'ün takımı amaçsallıkta aynı kategöriye sokulabilir. Bilimde ciddi bir felsefi akım olan ve Wittgentein'e kadar uzanan Mantıkı emprizmde nedensellik ve amaçsallık METAFİZİK olarak damgalanmış ve bilimden kapı dışarı edilmiştir. Çünkü bunlara olguya ilişkin ve matematiksel denklemi kurulabilen faktörler değildir. Fakat matematiği kuran mantık ve mantığı kuranda bu özdeşlik / identity / ayniyet ilkesi sadece insanın KAFA'sınd yer alan ve doğada bulunmayan bir zihin ve dil nesnesi.. Benzer değerlendirmeleri özgürlük içinde yapabiliriz.. Evrende Bu kadar koşullara bağımlı ve hukuk ve halka ve din gibi toplumsal kurallara bağlı bir insanın ÖZGÜR olduğu ileri sürelebilir mi ? Özün mü gür yoksa gürün mü öz ? diye sormazlar mı adama ? Nedensellik diye bir ilke olsaydı Tanrı'nın da bir nedeni olması gerekirdi.. AMAÇSALLIK konusunu gelince.. hedef (erek) ve gaye (amaç) arasındaki farkı göstermek için yıllardır atmadığım takla kalmadı.. yine kendime ve başkalarına açık ve seçik anlatamadım.. sadece gereksinim için hedef (motivasyon) söz konusu olur.. ancak konu arayış olunca bunun "hedef"ine gaye (denir) relasyonu ve bağıntısı kurabildim. Fakat bütün bunlara rağmen bilim ve hukuk bu dört ilke ile çalışır. Burada bende size sorayım nicel ve niteli ile tümel ve tikel ilişkileri olarak tanımlanan tutarsızlık (tezad) ve çelişki (tenakuz) değerlendirmesinde.. kuramda TEKİLLER tikel sayıldığından.. çok önemli bir OLGU gerçekliği ve çeşitliliği atlanmıştır demektir.. kaldı ki ÇELİŞKİ zatların birliği olarak diyalektik materyalizme bir felsefe olarak ta girmiştir. Sonuçta bizim BİLGİ KURAMINDA bu gibi problematikleri unutmadan her cümlemde bir insicamsızlık bulmanıza karşın benimde gerekçelerimi sunmam ve bulabilirsem gerçeklerimi sunmam fazla zor olmayacaktır. Bu da konuya ilmi bir konudan edebi bir mevzuya dönüştürecektir. Bunun için yanıta girmiyorum. Ancak bu DEĞERLİ konuları isterseniz günlük dilin düz yazısi ile değil de ANALİTİK düzlem üzerinde YBA ile karşıtlık, tutarsızlık ve çelişki çalışmasını zoom ile masaüstü çalışmasından görsel olarak çalışabiliriz. Sağlıcakla kalınız. osmanziya osmanziya yanıtı |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |