Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: san'at'a dairdir(Kapalı Konu Kapalı Konu) Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3470

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

bullet Konu: san'at'a dairdir
    Gönderim Zamanı: 06-Ekim-2012 Saat 21:43

 

 

 

 

 

 

 

 

SAN’AT

 

SAN’AT dizini içindeki dosyalar.

 

“Tükürürüm ben böyle san’atın içine…”

 

 

İskender PALA yazmış ZAMAN GAZETESİ'nde Rahmetli Neş'et ERTAŞ'ın mektebini..

http://www.zaman.com.tr/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=1352903

San'at.. şiir.. şarkı.. türkü.. hep somuta dairdir..
görülür ve işitilir hülyanın keyfi ya da görsel ve işitsel dünyanın zevkidir, diye bilinse de bu işin yanı.
San'atın bir ahlaka dönük yanı ve Siyasete yönelik yanı var.
San'atın ahlak ve siyasetle ne ilgisi var, denilebilir.
Buna rağmen İKİ yan daha bulduk mu al size bir dörtlük:

SİYASET -------------------------------- X


SAN'AT


AHLAK -------------------------------------- Y



Bir defa mevcut dini anlatımı bir VAAZ
ve hali hazır felsefeyi de EBEDİYAT sayarsak
dört köşe tamamlanmış olur
ve san'at'ın cihan şumul yapısı ortaya çıkar.

Yapan bilir ve bilen konuşur der, İmamı Nursî
Bu durumda yapmadığımız değil yapamadığımız san'atın nasılını nasıl konuşayım ?
Lisanı ters çevir NASIL olur..
dile gelen ve dile getirilen "nasıl" türlü beste ve güftelerin yorumudur.
Aslını istediğin kadar fasl et sonunda hasıl ettiğin kendinsin!
Ancak her insan gibi, yapamadığım, yapmadığım ve bu yüzden bilmediğim nasıl-i san'at
hakkında sarf-ı lisan edip konuşamazsam da
NEDEN ve NİÇİN hakkında konuşabilirim.
ANLAM ve AMAÇ'dan yoksun bir insan düşünülemez ve bu yüzden
anlamlandırılmamış ve amaçlandırılmamış hiç bir nesne ve kimse yoktur.

Burada da onu gösteriyorum.
San'atın sebebi vaaz ve edebiyat neticesi de siyaset ve ahlak derim.
Bu yüklem ve yargıma katılan olur katılmayan olur ve sonuç ta o da EBEBİYAT olur.
Biraz da kutsallık kattık mi VAAZ olur.
Ya da san'atın gayesi vaaz ve edebiyattır vasıta ise siyaset ve ahlaktır derim.
Bu görüş ve düşünceme katılan olur katılmayan olur ve sonuçta FELSEFE olur.
Biraz da kutsallık kattık mı DİN olur.

Olur, olmaz, dır, değildir bunlar kuru laflar.
Bizi bilgi veren bir başka asli kaynak yaşantı, deneyim, yanılma ve öğrenme
bütün bunlardan doğan kazanım ve birikimdir.
İşte bu yaş birikimden başka yukarıdaki kurular olmazsa
canlı ve sıcak tartışma ve konuşma da olmaz.
San'atın iştahı ve edebiyatın şevki olmaz ve konuşmanın tadı kalmaz.
Benim san'atım ve anlatımım o kadar kurudur.. o kadar kurudur ki
su katacak, us katacak ses bulamıyıp susuyorum.
Zatan su ve us.. sonuçta suuuus...
Neyse bir paltaya SAB olamadan
orman-ı kelama ve pınar-ı edebiyata dönüp
san'at hakkındaki kök söktürmeye devam edelim.

San'at, işine kendinden katmaktır.
San'at kendini başkasında bulmaktır.
Gören ve görünen eğer bir gösteride buluşuyorsa "görüntü" ancak o zaman
san'at olur.. aksi halde bilgisayardaki 0/1'ler gibi evrenin birincil niteliklerinin
nicelikten başka özellikleri ve güzellikleri kalmaz.
 

Türkçeye BİR FELAKET FİLMİ olarak çevrilen san'ata dair filimde Dr. BEAN'in (Rowan ATKINSON) "Whistler'in Annesi" başyapıtı
hakkında söylediği anlam ve MEAN şu: San'at yaşlı ve çirkini görüntüyü
saygıdeğer ve sevimli resim haline getiren, güzellikten daha çok
sevgi ve saygı ile  minnet ve vefadır.
Aksi halde felaketi fırsata ve helaketi halasa çeviremezdik.
Bu yüzden san'at, san'at İÇİN değildir.
ve daha ilerisi bu yüzden yaşam, amaç olamaz.

ve yine işte bu yüzden san'atın dünyaya ve dine ilişkin; hikmet, hukuk ve fününa dönük;  çok yan ve yönü vardır:

 

 

SİYASET --------------------------------------------- VAAZ


SAN'AT


AHLAK ------------------------------------------------------ EDEBİYAT

 

 


Şimdi benim buradaki vaz'iyyetim ne oldu: VAZ'

Vaaz ile vaz' arasında ne fark var ?

Ya da vaz'-ı kanun ile vaaz-ı din arasında ne fark var ?

Bütün bunları konuşurken şiir, şarkı ve türkü.. resim, müzik, film..
Tüm somut ve duyulur konular, renkli ve sesli veriler, zevkli ve keyifli içerikler ne oldu ?
Onların hepsi ortada SAN'AT denilen yerde duruyor.
Onları PARANTEZ içine aldık.
günlük dilin dokusu ve düz yazının malzemesi saydık.

Orada
müzik sonatını seslendiriyor
resim somutunu işlendiriyor
aşk sevgini tadıyor
merak bilgisini okuyor
tüm iştah ve iştiyakını san'ata adayan adam adımlarının izini sürdüğünde
geriye bu sayılan dört şey çıkıyor:
Ahlak, siyaset, vaaz ve edebiyat.

Bunların tasavvur-u şekil  usulüyle ve teşekkül-ü suret uslübu  hakkında bu iletinin dizini içinde yaptığım tablolarım ve levhalarım  bir san'at şaheseri olmasada ortaya yine YENİ bir DİL koymaya çalıştığından özgün anlatımlarıyla bir san'at ve eserdir. Ne kadar "kuru" da olsa yine bir ustalık gösterirler.. bir meslek ortaya koyarlar ve bir İSMİN tecellisidirler. Müsemmasını yakarırlar.  Her ne kadar bunlar tüketime dönük türetimler olmadığından şimdilik ürün sayılmasa da bir zamanlar PICASSO'nun tablolarıyla öyle idi.. belki bunlarda böyle..

Rahmetli Neş'et ERTAŞ'dan neş'et eden neşve ve neş'e
eserleriyle, adıyle ve okuluyla.. geriye kaldı.
Öyle bir miras ki sol ve sağıyla tüm millet onu paylaştı...

Allah Rahmet etsin. Amin.

 

Rahmetli’nin san’atı, güzel san’atlardan müzik idi.. resim ve müzik gibi güzel san’atlardan başka “güzel olmayan” san’atlarda vardır. Yani iyiye, yetkine, yararlıya, gerçeğe, doğruya, dürüste ilişkin ustalıklarda bulunur. Bunların bütün olarak   san’at ve hikmet ile funun ve hukuka ilişkin etkinliklerimizdir. Bu faaliyetlerimiz ile ortaya koyduğumuz dünya bu iletinin dizininde ortaya konulmaya çalışıldı.  

İşte bu istidatlarımızı san’atlara dönüştüren makinenin MOTORU maişet ile meşietimiz dir ki bizler bununla maddi ve manevi hizmet ve ücretlere, nimet ve külfetlerle YÜKLENDİĞİMİZ  hasılatımızı bulur ve haysiyetimizi koruruz. Ve sadece güzel san'atlarla değil  güzel olmayan çirkinlikler ve diğerleri bile, hatta böyle bir san’atın içine tükürsen de  DOLAYLI olarak yine güzel san’atlar ve Hâlık’ı bildiren mektuplar ve Hakk’a götüren aynalar  haline gelir.. çünkü biz eşyayı zıddıyla bilir, kıymetlerini ve değerlerini yokluk ve yoksunlukla anlarız.

 
Demek  güzellik, yetkinlik ve iyilik  halinde ortay çıkan CEMAL-i san’at, CELAL-i izzet  VE KEMAL-i hikmet bir DEĞER’in üretimidir çoğundan  KATMA DEĞER almıyorlar…

 

Acaba neden ?

 

Allah akıbetimizi GÜZEL ve ahiretimizi İYİ etsin. Amin. 

 

OSMANZİYA

 

 

Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE

semantik / anlambilimsel / MAANΠ yetersizliklerim

için düz yazıdan özür dilerim

 

 

http://sites.google.com/site/yontembilim/

http://sites.google.com/site/insanilim

 

http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/

http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/

http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/

http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/

www.yontembilim.com

www.insan-bilim.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Düzenleyen osmanziya - 07-Ekim-2012 Saat 07:51
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk