SAN’AT
SAN’AT dizini içindeki dosyalar.
“Tükürürüm
ben böyle san’atın içine…”
İskender PALA yazmış ZAMAN GAZETESİ'nde Rahmetli Neş'et ERTAŞ'ın
mektebini..
http://www.zaman.com.tr/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=1352903
San'at.. şiir.. şarkı..
türkü.. hep somuta dairdir..
görülür ve işitilir hülyanın keyfi ya da görsel ve işitsel dünyanın zevkidir,
diye bilinse de bu işin yanı.
San'atın bir ahlaka dönük yanı ve Siyasete yönelik yanı var.
San'atın ahlak ve siyasetle ne ilgisi var, denilebilir.
Buna rağmen İKİ yan daha bulduk mu al size bir dörtlük:
SİYASET
-------------------------------- X
SAN'AT
AHLAK -------------------------------------- Y
Bir defa mevcut dini anlatımı bir VAAZ
ve hali hazır felsefeyi de EBEDİYAT sayarsak
dört köşe tamamlanmış olur
ve san'at'ın cihan şumul yapısı ortaya çıkar.
Yapan bilir ve bilen konuşur der, İmamı Nursî
Bu durumda yapmadığımız değil yapamadığımız san'atın nasılını nasıl konuşayım
?
Lisanı ters çevir NASIL olur..
dile gelen ve dile getirilen "nasıl" türlü beste ve güftelerin
yorumudur.
Aslını istediğin kadar fasl et sonunda hasıl ettiğin kendinsin!
Ancak her insan gibi, yapamadığım, yapmadığım ve bu yüzden bilmediğim nasıl-i
san'at
hakkında sarf-ı lisan edip konuşamazsam da
NEDEN ve NİÇİN hakkında konuşabilirim.
ANLAM ve AMAÇ'dan yoksun bir insan düşünülemez ve bu yüzden
anlamlandırılmamış ve amaçlandırılmamış hiç bir nesne ve kimse yoktur.
Burada da onu gösteriyorum.
San'atın sebebi vaaz ve edebiyat neticesi de siyaset ve ahlak derim.
Bu yüklem ve yargıma katılan olur katılmayan olur ve sonuç ta o da EBEBİYAT
olur.
Biraz da kutsallık kattık mi VAAZ olur.
Ya da san'atın gayesi vaaz ve edebiyattır vasıta ise siyaset ve ahlaktır
derim.
Bu görüş ve düşünceme katılan olur katılmayan olur ve sonuçta FELSEFE olur.
Biraz da kutsallık kattık mı DİN olur.
Olur, olmaz, dır, değildir bunlar kuru laflar.
Bizi bilgi veren bir başka asli kaynak yaşantı, deneyim, yanılma ve öğrenme
bütün bunlardan doğan kazanım ve birikimdir.
İşte bu yaş birikimden başka yukarıdaki kurular olmazsa
canlı ve sıcak tartışma ve konuşma da olmaz.
San'atın iştahı ve edebiyatın şevki olmaz ve konuşmanın tadı kalmaz.
Benim san'atım ve anlatımım o kadar kurudur.. o kadar kurudur ki
su katacak, us katacak ses bulamıyıp susuyorum.
Zatan su ve us.. sonuçta suuuus...
Neyse bir paltaya SAB olamadan
orman-ı kelama ve pınar-ı edebiyata dönüp
san'at hakkındaki kök söktürmeye devam edelim.
San'at, işine kendinden
katmaktır.
San'at kendini başkasında bulmaktır.
Gören ve görünen eğer bir gösteride buluşuyorsa "görüntü" ancak o
zaman
san'at olur.. aksi halde bilgisayardaki 0/1'ler gibi evrenin birincil
niteliklerinin
nicelikten başka özellikleri ve güzellikleri kalmaz.
Türkçeye BİR FELAKET FİLMİ olarak çevrilen san'ata dair filimde Dr. BEAN'in (Rowan ATKINSON) "Whistler'in Annesi" başyapıtı
hakkında söylediği anlam ve MEAN şu: San'at yaşlı ve çirkini görüntüyü
saygıdeğer ve sevimli resim haline getiren, güzellikten daha çok
sevgi ve saygı ile minnet ve vefadır.
Aksi halde felaketi fırsata ve helaketi halasa çeviremezdik.
Bu yüzden san'at, san'at İÇİN değildir.
ve daha ilerisi bu yüzden yaşam, amaç olamaz.
ve yine işte bu yüzden san'atın dünyaya ve dine ilişkin; hikmet, hukuk ve fününa dönük; çok yan ve yönü vardır:
SİYASET
--------------------------------------------- VAAZ
SAN'AT
AHLAK ------------------------------------------------------ EDEBİYAT
Şimdi benim buradaki vaz'iyyetim ne oldu: VAZ'
Vaaz ile vaz' arasında ne fark var ?
Ya da vaz'-ı kanun ile vaaz-ı din arasında ne fark var ?
Bütün bunları konuşurken şiir, şarkı ve türkü.. resim, müzik, film..
Tüm somut ve duyulur konular, renkli ve sesli veriler, zevkli ve keyifli
içerikler ne oldu ?
Onların hepsi ortada SAN'AT denilen yerde duruyor.
Onları PARANTEZ içine aldık.
günlük dilin dokusu ve düz yazının malzemesi saydık.
Orada
müzik sonatını seslendiriyor
resim somutunu işlendiriyor
aşk sevgini tadıyor
merak bilgisini okuyor
tüm iştah ve iştiyakını san'ata adayan adam adımlarının izini sürdüğünde
geriye bu sayılan dört şey çıkıyor:
Ahlak, siyaset, vaaz ve edebiyat.
Bunların tasavvur-u şekil usulüyle ve teşekkül-ü suret uslübu hakkında bu iletinin dizini içinde yaptığım tablolarım ve levhalarım bir san'at şaheseri olmasada ortaya yine YENİ bir DİL koymaya çalıştığından özgün anlatımlarıyla bir san'at ve eserdir. Ne kadar "kuru" da olsa yine bir ustalık gösterirler.. bir meslek ortaya koyarlar ve bir İSMİN tecellisidirler. Müsemmasını yakarırlar. Her ne kadar bunlar tüketime dönük türetimler olmadığından şimdilik ürün sayılmasa da bir zamanlar PICASSO'nun tablolarıyla öyle idi.. belki bunlarda böyle..
Rahmetli Neş'et ERTAŞ'dan neş'et eden neşve ve neş'e
eserleriyle, adıyle ve okuluyla.. geriye kaldı.
Öyle bir miras ki sol ve sağıyla tüm millet onu paylaştı...
Allah Rahmet etsin. Amin.
Rahmetli’nin san’atı, güzel san’atlardan müzik idi.. resim ve
müzik gibi güzel san’atlardan başka “güzel olmayan” san’atlarda vardır. Yani
iyiye, yetkine, yararlıya, gerçeğe, doğruya, dürüste ilişkin ustalıklarda
bulunur. Bunların bütün olarak san’at
ve hikmet ile funun ve hukuka ilişkin etkinliklerimizdir. Bu faaliyetlerimiz
ile ortaya koyduğumuz dünya bu iletinin dizininde ortaya konulmaya çalışıldı.
İşte bu istidatlarımızı san’atlara dönüştüren makinenin MOTORU maişet ile meşietimiz
dir ki bizler bununla maddi ve manevi hizmet ve ücretlere, nimet ve
külfetlerle YÜKLENDİĞİMİZ hasılatımızı
bulur ve haysiyetimizi koruruz. Ve sadece güzel san'atlarla değil güzel olmayan çirkinlikler ve diğerleri
bile, hatta böyle bir san’atın içine tükürsen de DOLAYLI olarak yine güzel san’atlar ve
Hâlık’ı bildiren mektuplar ve Hakk’a götüren aynalar haline gelir.. çünkü biz eşyayı zıddıyla
bilir, kıymetlerini ve değerlerini yokluk ve yoksunlukla anlarız. Demek güzellik, yetkinlik ve iyilik halinde ortay çıkan CEMAL-i san’at, CELAL-i
izzet VE KEMAL-i hikmet bir DEĞER’in
üretimidir çoğundan KATMA DEĞER
almıyorlar…
Acaba neden ?
Allah akıbetimizi GÜZEL ve ahiretimizi İYİ etsin. Amin.
OSMANZİYA
Sentaks /
sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik /
anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan
özür dilerim
http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com
|