Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
İnsan Bilim | |
YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim |
Konu: insan nedir ? nisan biiiiiiiiiiiiiiir.. | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3438 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: insan nedir ? nisan biiiiiiiiiiiiiiir.. Gönderim Zamanı: 14-Nisan-2015 Saat 07:49 |
İnsan bir elif ve bir noktadır.. 30 ncu sözün anlatımı.. Buna insan bir nokta ve bir çizgidir dersek biraz daha açık anlatım olacaktır. Bir nokta ile başlar doğru yarı doğru doğru parçası ÇİZGİ... çİZGİLERİ grafik olarak daha da anlamlı hale getirdik analitik düzlemin MATEMATİK kullanımı ile.. biz bunun anlam yükünü yöntembilisel analizimizle daha çok artırdık. Ancak bu anlamı anlatmakta zorlanıyoruz. Tablolarımızı öğrenme kimse talip çıkmadı.. yirmibeş yıldır.. öffffffffffff yine yakınmaya başladım dostlar. Şimdi size tablosuz bir yazı sunuyorum. Bir ateşim yanarım.. külüm yok dumanım yok. Türküm.. Doğruyum.. Çalışkanım.. diye diye sonunda Kürtüm.. Eğriyim.. Tembelim.. çıkardık.. Müslümanı Küstürdük.. İnsanı ürküttük.. Oysa İnsanım Türküm Müslümanım.. dese idik insanların ve müslümanların Türklükle bağını kopartmazdık.. Kürtleri küstürmezdik.. Türklükte daha da yükselirdi.. böylece hem batımızdaki insanlarla hem doğumuzdaki müslümanlarla iyi ilişkiler kurardık.. böylece laiklik ve demokrasimiz daha kaliteli ve başarılı hale gelirdi.. yanlış mı düşünüyorum ? bilgi.. uygulanacak konudan uyulacak komut haline alıncaya kadar sözün içinde halde hale geçer.. görmek.. bilmek.. anlamak.. inanmak.. aşamalarında bilenden ve bilinenden parçaları olan ve ögeleri bulunan bilgi bildiren bildirilene yönelik yüklemler.. yargılar.. örnekler.. ögütler.. yasalar.. yasaklar hasılı buyruklar haline gelinceye değin.. dayatım ve deneyim düzleminde deYişime.. buyruluş yaratılış ekseninde deĞişime uğrar.. b.ilgi b.uyruk olur.. sahibinin ilgisi de uyruk.. çünkü b. ve b. kaybolmuştur.. ne acıklı öykü değil mi ? Bu oyunu kim kendisine oynamış ise.. sorumlu olarak dili görmüştür. Öyle ise dilimi yeniden gözden geçirme zamanı.. aksi halde dinimiz ve dünyamız asla düzelmeyecektir. sÖz bilgi ve buyruk taşır.. bilgi ile bir nesneyi belirtmek diler konusunu ve buyruk ile bir kimseye yaptırmak ister komutunu.. bİLGİ hem doğru hem gerçek olmalıdır.. bUYRUK hem iyi hem güzel olmaladır.. böyle söz bilgi bakımından SAĞLAM ve buyruk bakımından SAĞLIKLI bulunmalıdır. Bu demek değildir ki sadece doğru olan.. sadece gerçek olan.. bilgiler ya da sadece güzel olan.. sadece iyi olan buyruklar bulunmuyor. Elbette vardır. Hem içinde yanlışları.. yalanları.. çirkinlikleri.. kötülükleri taşıyan sözler dahi olur. Ancak sözünde samimi ve işinde ciddi olan kimseler sözlerindeki bu hastalıkları ve sakatlıkları olabildiğince azaltmaya çalışarak sözünün ve işinin kalitesini yükseletir. Dil.. söz.. bilgi.. buyruk.. doğru ve gerçek.. iyi ve güzel.. dilin bir nesneyi belirtmek ve bir kimseye yaptırmak amacı taşıyan bilgi ve buyrukları illa bu dört DEĞER'i mi taşıyor ? Dil birimleri olan sözcükler ve sözler.. yani adlar ve tümceler sadece belirtmek ve yaptırmak işlevi mi görürler ? Hayır.. elbette dilin ve içindeki sözlerin temel işlevleri bilgi belirtmek ve buyruk yaptırmak isteyen konular ve komutlar.. koşullar ve kurallar.. yasalar ve yasaklar.. örnekler ve ögütler.. ancak bu belirtme ve yaptırma vazifesinden başka dilin birde TAHİYYE ve SELAMLAŞMA işlevi vardır ki bu fonksiyonlar seslenmenin iletişim ve bildirişim işlevinden başka etkileşimle duyulabilir ve düşünülebilir dünyadan sevilebilir ve istenilebilir bir dünya açılan kapılarıdır. Sadece fikirler değil zikirler dahi dilin kapsamındadır. İnsanın çok yönlü ve yanlı var oluşunda dilin bu tabanı baz alınarak onun dine dönük ve dünyaya yönelik yapılanması da sağlanıyor. Ancak bu binanın tabanı dildir.. dil insanın olmazsa olmazıdır. Eğer bu taban sağlam bir zemin değil üzerindeki dünya yapısı ve din tavanı sallanır, sarsılır ve çöker. Böyle birbiri üzerine uygarlık katmanlı birikir. Böylece karmaşık uygarlık kompleks deneme ve yanılmalarla.. girift araştırma ve geliştirmelerle.. hibrid değiştirme ve düzeltmelerle.. yürür, ilerler ve yükselir. Beşeriyet yapısından çıkan medeniyet denilen bir kapı açtı.. bu kapıdan önümüze serilen manzara bu "insaniyet" baharı mı dır ? İnsaniyet ne dir ? peki insaniyet-i kübra olan islamiyet ne dir ? Peki bunların cevabını NEO mu verecek yoksa KİM O'mu ? Cismiyle ve suretiyle.. zihniyle ve şekliyle.. nesfaniyeti ve nefsaniyeti ile İNSAN yanıtlayacak... Enaniyet'ine yüklü ayniyet ve hürriyet "fi"si ve hamiliyet ve hakimiyet "iza"sı ile çok yönlü ve yanlı var oluşu ile elbette bir muammadır.. çözülmesi müşkil bir tılsım-ı müşkil küşadır.. Uygarlık ve kültür ve milletinde yapılan keşif ve icadıyla görüyoruz ki insan makineler yapan bir makinedir.. işte bu kompleks makinenin "dil"ini anlamadıkça dünyasını ve dinini çözmekte zorlaşır. Zaten felsefe ve hikmet.. insanın cisminin çok konu ve alanlarını incelemeyi ve araştırmayı bilime bıraktı.. hatta bırakmak zorunda kaldı.. insanın asıl labaratuvarı olan seslenmesine.. iletişimine.. zihnine.. beynine.. ruhuna.. diline.. düşüncesine.. yöneldi.. ancak ne yazık ki elinde günlük bilginin aleti olan mantıktan ve bilimsel dilin cihazı olan matematikten başka bir aygıt yok.. günlük bilgi ve bilimsel dil üstündeki felsefi alanda edebiyat ve dini alanda vaazdan başka bir çalışması yok desem abartı sayılabilir.. ancak bu konuda bir arayışın bulunmadığını söyleyemem. Fakat bu soyut ve zor konuda merak ve alakaları çekecek reklam ve propagandaya ihtiyaç vardır. Günlük ekonomik ve politik ÇIKARLARIN sorunlulukları İLE dini ve etnik YARARLARIN sorumluluklarını AŞACAK bir adanma gerekiyor. Bir ateşim yanarım külüm yok dumanım yok Sen yoksan mekanım belli değil zamanım yok Fırtınalar içinde beni yalnız bırakma Benim senden başka sığınacak limanım yok Beste: Avni Anıl Güfte: Ümit Yaşar Oğuzcan Makam: Hicâz var sayı ile yok sanı arasında kalan şimdi buradaki anılarımızdan oluşan tanımız ateşin dumanını olduğunu söylüyor.. kanılarımıza dayanan tanımlarımızda nerede duman varsa ateşin bulunduğuna inanıyor.. öyleyse dumansız ateş ya da ateşsiz duman.. var mı ? Yok mu ? Bu zor sorularımıza verilecek önemli bir yanıt ve değerli bir sav olacaktır. Eğer ateşsiz duman isen.. dumansız ateşi en iyi sen bilirsin.. gemicik... |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |