Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: cıkar ve yarar | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3549 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: cıkar ve yarar Gönderim Zamanı: Dün Saat 23:14 |
İnternette BİLGİ PAYLAŞIMI.. ister Değeri Olan Paylaşımlar isterse değeri olmayan paylaşımlar mahiyeti geri bir BELİRTME'dir yani buyurma değil.. ya UYGULAMAYA dönük bir örnek gösterme ya da KANITLAMAYA yönelik bir belge vermedir.. eğer siyasal proganda ve kültürel bir reklam değilse.. örneğin benim bütün yazılarım YBA öğrenilmesi ve kullanılması ve yararlanılması yolunda bir reklam ve tanıtım yazısıdır. Siyasi olursa.. yani soldan ya da sağdan bakarsa.. elbette beni bağlar başkasına bir dayatma amacı taşımaz. Kültürel olursa.. yani gelenekçi ya da yenilikçi olursa konu.. yine sorun teşkil etmez eleştirilir yanıtını verir.. tartışılır konuda görüşümü söylerim. Ancak asıl amaç konuyu ve sorunu TABLO haline getirmektir. Böylece tablo kullanmanın ne kadar yararlı ve verimli olduğunu anlatmaya çalışırım.
Saygılarımla Dinnur YAŞAR Kitabda MUCID yani icad eden.. buluş yapan kimselerin belli başlılarını YASAM ÖYKULERIYLE..tanitiliyor. 32 tane ibretli hikaye ile insanlıga.. ilkel bilgisayardan gelişmis porche otomobiline.. fotokopi makinasindan klimaya.. buz dolabindan telefon makinasina kadar.. yararli ve verimli cihazlari hizmetimize sunan mucidler ve bunlari halka mal eden girişimcilerin bu mal ve hizmetleri göz ardı edilebilir mi ? Faydali ve yararlı olmasi icin ille DINSEL mi olmasi gerekiyor. "Yenfeunnas hayrunnas" denilmiş.. Nasin hayırlısi nasa menfeat verendir. Halkin iyisi ona çikar ve yarar verendir. Hadiste menfeat yani çikar denilmiş.. faide ve yarar denilmemiş. Fakat biz bunu hem dunyevi çikar hem uhrevi yarar olarak görebiliriz. Namazda gunde yirmi kez dua ederiz.. bu dDualarimizdan biri: "Rabbenâ atinnâ fiddunya haseneten ve filahiretihaseneten ve kınâ azabennar" Rabbimiz bizi dünyada ve ahirette hasene ver ve ateş azabından koru. Cehenemden kurtulma ve uhrevi cennete kavuşma belli.. peki şu DUNYA HASENESI nedir ? DÜNYA HASENESİ BUNLAR OLABİLİR Mİ ? akil ilim irfan kelam kalem sahibi olmak ister mi siniz ? istiyorsaniz okuyacsksiniz.. GORECEKSİNİZ.. yazacaksiniz.. DUYACAKSINIZ.. ögreneceksiniz.. DENEYECEKSINIZ.. düşuneceksiniz.. YANILACAKSINIZ.. anlayacaksiniz.. DUZELTECEKSINIZ.. inanacaksiniz.. GELIŞTIRECEKSINIZ... Kısaca çalışacaksınız.. üreteceksiniz.. başaracaksınız. Böylece bir mal ve hizmet sunumunda bir MESLEK edineceksiniz.. bu işi yaparken KALİTEYİ elden bırakmayacaksınız.. yani işinizi güzel ve hasen yapacaksınız.. işte "dünya hasenesi" budur diye düşünüyorum. Bunu yaparken de servet ya da şöhret ya da saltanat kazanabilirsiniz.. bu ayrı bir konudur. Dinnur YAŞAR Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 00:01 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3549 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Bugün Saat 00:04 |
MEHMET BAŞ yazısı:
Bir Dervişin Seyri: Ahmet Kuddûsî’nin Hikâyesi Niğde’nin Bor ilçesinde, Rebîülevvel ayının bir sabahı, 1769’un temmuz sıcağına inat, serin bir rüzgâr doğdu. Bu rüzgârın getirdiği nefes, Maraş’tan göçmüş bir Nakşibendî şeyhi olan Hacı İbrahim Efendi’nin evinde yankı buldu. O gün dünyaya gelen çocuk, asırlar boyu dilden dile anlatılacak bir hikâyenin ilk kelimesiydi. Adı Ahmed konuldu, gönüller onu “Kuddûsî” diye çağıracaktı. Ahmed, çocukluk yıllarını babasının dizinin dibinde geçirdi. Sözlerin ve mânânın iç içe geçtiği o evde, ilmin ve irfanın kucağında büyüdü. Ne var ki, hayatın onu zorlu bir sınav beklediğini henüz bilmiyordu. Babasının vefatı, genç Ahmed’i ilk kez kendiyle baş başa bıraktı. Artık yolu yalnız yürümesi gerekiyordu. Yüreğinde derin bir özlemle Bor’u terk etti, Anadolu’nun sokaklarına karıştı. Turhal’ın yeşil bağlarında, Erzincan’ın dağlarında, Kayseri’nin taş sokaklarında dolaştı. Meşâyihin huzuruna varıp diz çökerek hikmet aradı. Bu yolculuk, onu uzak diyarlara taşıdı. Şam’ın dar sokaklarında, Mısır’ın geniş çöllerinde aradığı aşkı bulmak umuduyla yürüdü. Mekke’ye vardığında, Kâbe’nin etrafında dönen yüzlerce gönülle birlikte o da döndü, döndü… On yedi yılını Hicaz topraklarında geçirdi. Ama gönlündeki ateş dinmedi. Ona verilen mânevî işaret, “Anadolu’ya dön ve evlen” diyordu. Kuddûsî, bu işareti bir çağrı bildi. Yurduna döndü, hem gönül hem kelime ile çoğaldı. On altı evlilik yaptı, yirmi altı evlat sahibi oldu. Bu, bir derviş için sıradışı bir hayat hikâyesiydi. İnsanların dillerine düştü, kimi onu anlamaktan uzak, kimi hayran bir sessizlikle izledi. Ama o, ne dillerden gelen yaraya aldırdı, ne de gözlerden gelen hayranlığa. 1810 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Balkan cephesinde yürekle mücadele etti. Barutun ve kılıcın kokusunu unutmadan Şumnu’ya çekildi, sonra yeniden kutsal topraklara döndü. Bor’a vardığında, artık zâviyesinde huzura ermiş bir rehberdi. Müridlerine hem aşkın hem aklın yolunu gösterdi. Ama yüreğinde bir rahatsızlık vardı. Nakşibendiyye tarikatında bulamadığı esneklik, onu Kādiriyye’nin kapısına götürdü. Burada kalbine daha geniş bir huzur yerleşti. “Ben hem Halvetî, hem Celvetî, hem Kādirî, hem de Nakşîyim,” diyordu. Bu söz, onun tasavvufun ayrıştırıcı değil, birleştirici özüne olan inancını anlatıyordu. Zikri ve tevhit kelimesini öylesine çok önemserdi ki, bu yolda her adım atanı kendine yakın görürdü. Ama insanlar anlamadığı şeyden korkar. Kuddûsî de, çevresindekilerin korkularıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Suçlandı, işkence gördü. On üç yıl boyunca zâviyesinden dışarı çıkmadı. Yine de ne kelimeleri tükendi ne de gönlündeki inanç. Şiirleri, dervişane bir samimiyetle yazılmış nasihatleri, çevresinde yankı bulmaya devam etti. Gönül aynasını temizlemek isteyen her kişi, onun dizeleriyle aydınlandı. 1849’da, Bor’daki evinde son nefesini verdiğinde, hâlâ bir dervişti. Onun kefeni, gösterişsiz Niğde bezinden ibaretti. Ama bıraktığı iz, bir ömür boyunca attığı her adımda filizlenen bir ilham ağacıydı. Kuddûsî’nin şiirleri, divanları ve risâleleri; zamanın tozlarını üfleyip yeni gönüllere dokunan bir nefes olmaya devam ediyor. Onun hikâyesi, bir arayışın, aşkın, sabrın ve hakikatin yolculuğudur. Mehmet Baş DERİM ki: dört yolu birleştiren azdır.. zaten din dediğimiz itikada ve ibadet ile ahkam ve ahlaktan ibaret bir bütündür. Dinnur YAŞAR Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 00:07 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3549 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Bugün Saat 01:20 |
Mal ve hizmet arzi GEÇIM amaciyle.. gereksinim sorunlulugu için.. KALITELI bir şekilde yapilir.. bu da TICARET arz ve talep kanununa gore sağlanir.. bunun dunya için gereken kuvvet elde edilir.. çunku kuvvet için gereken GIDA ve rızık onunla elde edilir. Ancak bu iş dahi RIZIKO'ludur. Çunku rızik ve gida kapılari olan tarim.. zanaat ve pazarlama TEKNOLOJI gittikçe karmasiklasmiş ve ilerleyen endustri devrimleriyle politik ve askeri alan halkin sosyol denetiminden ve aydinin kulturel etkisinden bağimsizlaşmiştir. Bu teknolojinin giderek insani dogaya ve tabiata YABANCILASTIRMASININ sonuçlarinin öngorulemesi ve bilimden ve tıbbdan UZAKLAŞTIRMASININ farkina varilamasi.. çagimizin gizli SORUNU olmasinin nedenidir. Halk ve proleterya TEKNOLOJİDEN daha ucuzu ve daha çok mal.. daha çok kolaylık ve hızlı hizmet.. ister. Girişimciler ve burjuva TİCARETTEN daha çok para ve güç.. daha çok egemenlik ve tekel.. ister. Sonunda kapitalizm sosyalizme dönüşür. Böylece halk hantallaşır ve şişkolaşır.. girişimciler daha çok çevikleşir ve sıskalaşır.. Sonunda bu iki zıt güç birbirini mahveder ve telef eder. Yani ortada doğal ve normal insan kalmaz.. makinaların hakimiyeti başlar. The MATRIX kehaneti çıkar. Belki bu yeni ve üçüncü türdür. Belki de dinlerin ahiret zamanda geleceği söylediği DECCAL budur. Bunun sebebi de beşeriyetin yapısından (kültüründen) çıkan medeniyetin insaniyeti inşa projesine.. hem dincilerin hem bilimcilerin karşı çıkmasıdır. Düşünüyorlar ki gerçekleşmiş bir insaniyet ve islamiyet bulunuyor.. oysa ya insaniyet gerçekleşmemiş olabileceğini gibi insaniyeti kübra olan islamiyette daha henüz ortaya çıkmamış olabilir. .. gelecekte ortaya çıkmak üzere insaniyet ve islamiyet bir arada bulunuyor ve birbirini yapılandırıyor olabilir. Bunları tartışabilmek için insaniyetin ve islamiyetin elma ve armut gibi belli olması gerekiyor. Biz yıllardır YBA ile kendi çapımda bir insanbilim YAZDIM ve buna göre de bir islambilim YAZDIM.. Ancak yazmak yetmez yaşamak ve yaşatmakta gerekir. Kuru kuru yazma gerekli olabilir ancak yeterli olmayabilir. Ancak kim projesini bitirmiş ki.. vakti gelen gidiyor. Saygılarımla Dinnur YAŞAR 21.12.20234 üçyol izmir 01:56 osmanziya 21.12.2024 Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 01:56 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3549 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Bugün Saat 02:32 |
Bence sorun dil hatta din değil SA (L) AH'ın sağlanması ve HA (L) AS'ın gerçekleştirilmesidir. Bilim ve Dil bilim.. bilgi ve dil.. günlük dilden bilimsel bilgiye.. felsefi bilgiden dini dile.. KÜLTÜR'ün olmazsa olmaz iki bileşeni olan dilin ve dinin etkileşimi ile ortaya çıkan RESMİ filoloji ve teoloji.. SİVİL filozofi ve teozofi.. sosyo kültürel alandan ekonomik ve politik alana kadar etkilerini gösterirken saptanan durum; köklü dinlerin ortalama 600 ve köklü dillerin ortalama 1200 yılda geçersiz ve yürürsüz kalmasıdır.
Bu arada iletişim ve etkileşimin değişim ve dönüşüm hızlarının arttığını .. bilişim ve bildirişim etkilerinin genişlediğini de düşünürsek.. gelecekte bu gelenek ve yeniliğin değişim sürecinde süreler daha da düşecektir. Yazılarımda sürekli dilin ve dinin bilim ve hukuka intikal ettiğini.. bilim ve hukukun esası olan iktisad ve adaletin (SALAH) ticaret ve siyaset sağlanmaya çalışılırken teknoloji ve ideolojide insanın doğaya yabancılaşması ve insanın insandan uzaklaşması nedeniyle ısrafın ve zulmün arttığını söylüyorum. Dilin ve dinin ve bunlardan çıkan her alan (bilim, hukuk, ticaret, siyaset) ve kurumun (parti, şirket, teknoloji, ideoloji) temeli bulunan ve insanın kökeni olan AİLE'nin ortadan kaldırılmaya çalışıyor.. diyorum. Böylece dünyanın efendileri kendi imal edecekleri üyelerle ortaya ya yeni bir türün ya da düzenin yani cennetin ortaya çıkması ütopyasına çalışıyorlar ( bizim cennet hülyamız: burada taşlar orada hayvanlar gibidir.. orada bitkiler insanlar gibidir.. insanda insandan üstün olacaktır) uğraşıyorlar. Ya da olumsuz bakarsak deccal denilen ACELE edenin.. beşeriyeti ve medeniyeti ve insaniyeti imha edeceğini distopyasına (cehenneme) varıyoruz. Başka bir anlatımla ifade edersem İnsanlık 2.0 de ifade edildiği gibi giderek (artan ve ivmelenen getiriler yani kolaylık yasası) kolayca elde edilecek GÜÇ ile yapılamayacak irade ve düşünülemeyecek ilim olmayacak sanılıyor. Oysa kontroldan çıkan güç hakiki yani ilim li ve iradeli kudret ve rahmet değildir. Sadece savaş ve barışın içinde olan sınav ve yarış koşulları ve kurallarıdır. Teklik ya da Tekillik Birlik ya da Birellik ile denetlenir. Yani SalaH olmazsa HalaSda olmaz. Bu demektir ki diller ve dinler ve kültürler vesile.. toplum ve ulus ve devlet vasıta.. Amaç.. gaye ve rıza.. salah ile BİREY'in onarımı ve arınımı ve korunumudur. Saygılarımla. Rabbimiz akibetimiz güzel ve ahiretimi iyi etsin. Amin osmanziya 21.12.2024 https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2579&PID=4568#4568 Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 02:47 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |