Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Fitne ve Siyaset!!!

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Diğer
Forum Adı: Din
Forum Tanımlaması: Diğer Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=627
Tarih: 20-Kasım-2024 Saat 01:48
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: Fitne ve Siyaset!!!
Mesajı Yazan: koordata
Konu: Fitne ve Siyaset!!!
Mesaj Tarihi: 12-Ekim-2012 Saat 10:14
YORUMSUZ İKTİBAS   

Milletleri Seviyelerine Göre Idare

Arnavutlar Osmanlı devletinin en Batı ucunda kalıyordu. II. Abdülhamid Han, Arnavutluk'a daha bir başka ehemmiyet verirdi. Arnavutların şecaat ve sadakatleri hakkında kuvvetli bir kanaati vardı. Arnavutlara karşı bu itimadı, onun için bir siyasetin temelini teşkil ediyordu.

Rumeli'de Arnavutlar Abdülhamid Han'ın siyasetinin bir istihkamı gibi telakki olunuyordu. Buna rağmen 93 harbi hezimeti sonrasında imzalanan Berlin Andlaşması nın ağır şartlarıyla Müslüman Boşnaklar artık Osmanlıdan ayrılmış Avusturya'nın idaresine verilmişti. Balkanlar'da Müslüman teba olarak sadece Türkler ve Arnavutlar kalmıştı. Fakat Arnavutların da bir kısım topraklarının Berlin Andlaşması'ınca Karadağ'a verilmesi kararlaştırılmış ve Arnavut halkı buna tepki göstermişlerdi. Sultan Abdülhamid Han da bir karış toprak verilmesinden yana değildi. Halkın bu tepkisini destekleyerek Yakova, Prizren ve Derbe şehirlerinin kadı, müdderris ve müftüleri ile Arnavutluk'taki askeri yetkililere bu karara mani olmamalarını tavsiye ediyordu. Nihayetinde silahlanan Arnavutlar Karadağlıları Gosine'ye sokmadılar. Sultan bu konuda Arnavutlar'ı harekete geçirmişti. Bunun üzerine Gosine ve Plavay'ı Arnavutlara 'terke mecbur kaldılar Fakat yalnız Ülgün üzerinde direndiler. Bu olay sonrasında Arnavutlar arasında bağımsız bir Arnavutluk devleti Fikri gizliden gizliye giderek artmaya başladı. 1881 Şubatı'nda 130 delegenin katılmasıyla Debre'de yapılan bir gizli toplantıda Ohri başkent olmak üzere bağımsız bir Arnavutluk devleti talebini haber alan Sultan, Derviş Paşa komutasında 20 bin kişilik bir kuvveti bunların üzerine göndererek onları dağıtmış, elebaşları Rodos ve Anadolu'ya sürülmüştü. Arnavut halkına da şu bildiriyle seslenmişti;

"Müslümanların halifesi olduğumdan hepinizin babası sayılırım. Huzur ve rahatınızın bozulmaması için uykumu, rahatımı ve her türlü arzularımı terk eyledim. Müslüman olan evlatlarımın bir bölümü olan Arnavutlar'ı babalık himayemden nasıl uzaklaştırabilirim? Böyle aldatacı fikirlerde bulunan beş on kadar vatan haininin fesat ve telkinlerine kulak verilmesin....Zira, bunlar, hem kendilerine ve hem de devletleriyle birlikte soylu bir kavme zülüm etmek alçak düşüncesinde bulunduklarından ve sizi o maksatla fesatçılara yaklaştırmak isteyenlerden (burada, Hud suresinin 'zalimlere yaklaşmayınız ki, vücudunuza ateş yapışmasın. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. Zalimlere yaklaşatıktan sonra size hiç kimse yardım edemez.") ayet-i celilesiyle sakınmanızı isterim. Ve tekrar ederimki, şu fesatçı düşüncelerde bulunanlar beş on kişiden ibarettir. Yoksa umum Arnavutluk halkı bugünkü idareden memnundur...Bu gibi vatan hainleri ve fesatçıları kendi ellerinizle tutup hükümete teslim etmenizi ve halifenize her bakımdan bağlanmanızı size emir ve tenbih ederim. ( 175)

II. Abdülhamid Han, Arnavutlar'ı Balkanlar'da Osmaniı hakimiyetinin sağlam asli unsurlarından olması hasebiyle elde tutulmasına büyük önem veriyordu. Bu nedenle ayrılıkçıları şiddetle takip ediyor ve etkesiz hale getirirken halkın gönlünü kazanmak uğrunda büyük gayretler sarfediyordu. Makedonya'da Osmanlı devletinin elinde bulunan şehirleri Arnavut taburları koruyor, Sultan'm sarayında onlardan muhafız birlikleri bulunuyordu. Savaşçı, gözü pek Arnavutlar, Sırp, Bulgar ve Yunan saldırılarına karşı gerilla harbi veriyordu. Bütün bu önemli görevleri sebebiyle Arnavutlar'a Rumeli'nin Kürtleri deniliyordu. (176)

Sultan, Arnavutlar Osmanlı Devleti'ne sadık kaldıkça, kendi tahtında emin olduğu gibi, Balkanlı Hıristiyan unsurların da Osmanlı'ya kolay silah çekemeyeceğinden emindi. Arnavutlar, Balkanlarda bir nevi Osmanlı'nın sırtını koruyorlardı. (177)

Arnavutların kendilerine özel kabiliyet ve adatlerini bilen Sultan, onları kazanmak için onlara "özel statü" uyguladı. Bunun esası, Sultan'a bağlılık karşılığı Arnavutlar'ın yönetimde serbest bırakılması teşkil ediyordu.

Ve hatta Arnavutlar'dan vergi alınmıyor, istekliler, askerlik yapıyordu. Sultan, Arnavutlar ve Kürtler'den bahsederken; "Ben , her milletin, seviyesine uygun bir tarzde idare edilmesine taraftarım" diyordu. (178)

Sultan, Arnavutların güvenini kazanmak için onların ileri gelenlerini nimet ve ihsanlara boğardı. Avlonyalı Arnavut Ferit Paşa'yı sadrazam yapmıştı. Arnavut kabileleri arasında kötü bir anane olarak sürüp gelen ve bu sebepten birçok yuvanın yıkılmasına yolaçan kan davalarını diyet komisyonları kurarak, fertleri öldürülen ailelerin kanbedelini kendi hazinesinden ödeyerek Arnavutlar'ın sulh ve sükuna kavuşmasını sağlamıştı.

Sultan'ın kendine has memnuniyet verici idare tarzı Arnavut halkı tarafından benimsenmiş, Halka olan itimat ve sevgileri artarak kötü fikirlerin bu milletin içinde gelişmesini önlemişti . Ve halk bütün Müslüman teba gibi halifelerine "alim. zahid ve veli" diyorlardı. (179)

http://home.arcor.de/abdulhamidhan/liderlik/seviyeler.html - http://home.arcor.de/abdulhamidhan/liderlik/seviyeler.html

===================================================================

 



-------------
Hak' tan yana.



Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya01
Mesaj Tarihi: 12-Ekim-2012 Saat 16:05

Merhaba,

 
İslam dünyasının dertlerinin iki büyük kardeş TÜRK ve ARAB kavminin birliği ve birlikteliğiyle çözüleceğini düşünürdüm
Fakat bundan önce  Türk'lerin büyük kardeşlerinin birleşmesi gerekiyormuş.
Fitneler güçten çekinirler ve zaten güç için fitne çıkartırlar.
Bu durumda nerede birlik orada dirlik sözünün anlamı ortaya çıkıyor.
Gücünü, yaşamını ve yaş'lığını yitirince cesedin dağılması gibi
Ümmet-i Muhammed (A.S.M) bir araya gelmedikçe
onu arap, türk, kürt ve arnavut diye ayırmaya devam edecekler.
Neyse şu haber biraz içimize su serpiyor.
Demek iki büyük türk kardeş yakınlaşmış, İnşaallah ileride birleşirler.
Bu öylesine önemli imiş ki bir araya gelemeyenler bile gelmiş.

http://www.zaman.com.tr/politika/cankayadaki-yemekte-bir-ilk-gerceklesti/2001746.html - http://www.zaman.com.tr/politika/cankayadaki-yemekte-bir-ilk-gerceklesti/2001746.html

 

Çankaya'daki yemekte bir ilk gerçekleşti

 

Cumhurbaşkanı Gül, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev onuruna Çankaya Köşkü'nde akşam yemeği verdi. Nazarbayev onuruna verilen yemeğe ilk kez Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli birlikte katıldı.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Gül'e, Kazakistan'ın en yüksek devlet nişanı olan ''Altın Kartal'' nişanını takdim etti.

Cumhurbaşkanı Gül, yemekte yaptığı konuşmaya, ''Aziz dostum Nursultan Nazarbayev, ikinci vatanınız Türkiye'ye bir kez daha hoşgeldiniz'' diyerek başladı. Gül, Türkiye ile Kazakistan arasındaki diplomatik ilişkilerin 20. yıl dönümünde gerçekleşen tarihi ziyaretin iki ülkenin işbirliğine yeni boyutlar kazandıracağını söyledi.

''Atayurdumuz Kazakistan'ın her zaman yanında olmaya çalıştık'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, Kazakistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ve ilk büyükelçilik açan ülkenin Türkiye olduğunu anımsattı.

Kazakistan'ın, her alanda gerçekleştirdiği atılımlarla uluslararası toplumun saygın bir üyesi haline gelmesinden kıvanç duyduğunu belirten Gül, şöyle devam etti:

''Ulu bir çınar olan büyük Türk milletinin iki büyük dalını oluşturan Türkiye ve Kazakistan, bundan sonra da birbiriyle her alanda yakın dayanışma içinde olmaya devam edeceklerdir.

Benim tabirimle siz, 'Türk dünyasının aksakalı'sınız. Dirayetli liderliğinizde kapsamlı bir kalkınma hamlesine imza atan Kazakistan, sahip olduğu zenginlikleri büyüme ve sosyal refah projelerinde başarıyla seferber etmektedir. Kurucu Cumhurbaşkanı olarak Kazakistan'ın önemli komşularıyla sınır sorunlarını çözmek suretiyle, gelecek nesillere en büyük hediyeyi verdiniz. Hızla kalkınan Kazakistan artık bölgesinde lider bir ülkedir.

Zat-ı devletlerinin vizyonu ve çabaları sayesinde bugün Astana sıfırdan yaratılmış, parlak bir kuzey yıldızı hüviyetine bürünmüştür. Astana'nın ve Kazakistan'ın bu parlayan çehresinden sizin kadar bizler de gurur duyuyoruz.

2009 yılında düzenlenen Nahçıvan Zirvesi'nde kuruluşunda beraberce öncü rol oynadığımız ve yarın bayrağını birlikte göndere çekeceğimiz Türk Konseyi, Türk milleti olarak birlik ve beraberliğimizin en müşahhas nişanesidir.

Öte yandan, aziz dostum, Cumhurbaşkanı Sayın Nazarbayev'in girişimiyle hayata geçirilen ve halen Dönem Başkanlığını yapmaktan onur duyduğum Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA), bölgemizin barış ve istikrarına önemli katkılar sağlayan bir platform haline gelmiştir.''

-''İki halkın birlikteliğinin nişanesi''-

Kendisine tevdi edilen Altın Kartal Nişanı'nı, Türk halkı adına, büyük bir kıvanç ve şerefle taşıyacağını vurgulayan Gül, ''Bu nişan, Türk ve Kazak halklarının birlikteliğinin nişanesidir. Türk milleti adına çok teşekkür ederim'' ifadesini kullandı.

Nazarbayev'e, ''Türk dünyasının aksakalı olarak ortak tarih ve kültüre sahip, çok geniş bir coğrafyada yaşayan halklarımızın kaynaşması için bizzat gösterdiğiniz gayretler her türlü takdire şayandır'' diye seslenen Gül, Türk Akademisi'nin Kazakistan'da kurulmasının her açıdan çok anlamlı olduğunu, Akademi'nin dünya çapında tarihçileri, akademisyenleri ve düşünürleri bir araya getirerek, büyük Türk medeniyetinin tanıtılmasına önemli katkılarda bulunacağına dair inancını dile getirdi.

İlk görüşmelerinde Nazarbayev'in kendisine, ''Birkaç senede bir görüşmenin doğru olmadığını'' söylediğini, kendisinin de ''Göreceksiniz artık her şey farklı olacak, senede birkaç kez birbirimizi ziyaret edeceğiz'' dediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Gül, karşılıklı ziyaret ve buluşmaların bugün geldiği noktanın büyük mutluluk kaynağı olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini ''Türk dünyasını çok daha güzel yarınlar beklediğine olan inancımı bir kez daha vurguluyor, zat-ı devletleri ile dost ve kardeş Kazakistan halkına mutluluk ve esenlikler diliyorum'' diyerek bitirdi.

-Nazarbayev'in konuşması-

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev de kendilerine gösterilen misafirperverlik için teşekkür ederek sözlerine başladı. ''Hepimizi dilimiz ile kültürümüz, dinimiz ve manevi değerlerimizin ortaklığı bağlamaktadır. Kazakistan ile Türkiye arasındaki işbirliğinin kökü derinlere dayanmaktadır'' diyen Nazarbayev, iki ülkenin de birbirinin değerini bildiğini, kardeşliğe ve dostluğa önem verdiğini ifade etti.

Türk iş adamlarının başkent Astana'nın büyüyüp gelişmesi için büyük emek harcadığını belirten Nazarbayev, Astana ile Ankara arasındaki ilişkilerin stratejik ortaklık seviyesinde gelişmeye devam ettiğini vurguladı.

Ortak hedefin, ilişkilerin ve bağların daha da geliştirilmesi olduğunun altını çizen Nazarbayev, ''Varılan anlaşmalarla imzalanan belgeler iki ülkenin de yararınadır. Kazakistan ile Türkiye ilişkilerinin yeni düzeyde gelişme göstereceğine inancım tamdır'' dedi.

Ziyaretinin Cumhuriyet Bayramı'nın öncesine denk geldiğini ifade eden Nazarbayev, Kazakistan halkı adına Türk halkının bayramını kutladı.

Cumhurbaşkanı Gül'e sağlık ve başarı dileyen Nazarbayev, konuşmasını, ''Kökleri ezele dayanan ülkelerimiz arasındaki güçlü dostluğumuz ebedi olsun. Türk dili konuşan halklar beraber olalım. Türk dünyasının birliği tüm toplumlara örnek olsun'' dilekleriyle bitirdi.

-Gül'e ''Altın Kartal'' nişanı-

Konuşmaların ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Cumhurbaşkanı Gül'e, ülkesinin en yüksek devlet nişanı olan ''Altın Kartal'' nişanını takdim etti.

Gül'ün, cumhurbaşkanı olduğundan bu yana Türk dünyasını birleştirmek için büyük emek verdiğini belirten Nazarbayev, özellikle iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için yaptığı katkılardan dolayı ''Altın Kartal'' nişanını Gül'e takdim ettiğini ve bundan şeref duyduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül de ''Türk dünyasının aksakalı, değerli dostumuz Cumhurbaşkanı Nazarbayev'den böyle bir nişanı almak büyük bir mutluluk kaynağıdır. Türk milleti ile Kazak milletinin birliktelik ve beraberliğinin, kökü aynı olan, aynı milletin farklı farklı devletleri olan iki halkın dayanışmasının ve beraberliğinin nişanı olarak bunu daima taşıyacağım'' diyerek Nazarbayev'e teşekkür etti.

-Yemeğe üst düzey katılım-

Yemeğe, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Zafet Çağlayan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bazı milletvekilleri, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Bekir Okan, Ali Sabancı, Ahmet Çalık, Akın İpek ve Fettah Tamince'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda iş adamı, akademisyenler ve diğer davetliler katıldı.

Başbakan Erdoğan yemeğe, Nazarbayev'in kendisine takdim ettiği devlet nişanını takarak geldi.

Bu arada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çankaya Köşkü'nde yabancı bir devlet başkanı onuruna verilen akşam yemeğine ilk kez katıldı.

Yemeğin ardından gerçekleştirilen kültürel programda, Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının güftesi Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev'e ait ''Üş Konır'' adlı eseri icra ettikleri öğrenildi.

 

Ziyaretinin Cumhuriyet Bayramı'nın öncesine denk geldiğini ifade eden Nazarbayev, Kazakistan halkı adına Türk halkının bayramını kutladı.

Cumhurbaşkanı Gül'e sağlık ve başarı dileyen Nazarbayev, konuşmasını, ''Kökleri ezele dayanan ülkelerimiz arasındaki güçlü dostluğumuz ebedi olsun. Türk dili konuşan halklar beraber olalım. Türk dünyasının birliği tüm toplumlara örnek olsun'' dilekleriyle bitirdi.

-Gül'e ''Altın Kartal'' nişanı-

Konuşmaların ardından Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Cumhurbaşkanı Gül'e, ülkesinin en yüksek devlet nişanı olan ''Altın Kartal'' nişanını takdim etti.

Gül'ün, cumhurbaşkanı olduğundan bu yana Türk dünyasını birleştirmek için büyük emek verdiğini belirten Nazarbayev, özellikle iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için yaptığı katkılardan dolayı ''Altın Kartal'' nişanını Gül'e takdim ettiğini ve bundan şeref duyduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül de ''Türk dünyasının aksakalı, değerli dostumuz Cumhurbaşkanı Nazarbayev'den böyle bir nişanı almak büyük bir mutluluk kaynağıdır. Türk milleti ile Kazak milletinin birliktelik ve beraberliğinin, kökü aynı olan, aynı milletin farklı farklı devletleri olan iki halkın dayanışmasının ve beraberliğinin nişanı olarak bunu daima taşıyacağım'' diyerek Nazarbayev'e teşekkür etti.

-Yemeğe üst düzey katılım-

Yemeğe, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Zafet Çağlayan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bazı milletvekilleri, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Bekir Okan, Ali Sabancı, Ahmet Çalık, Akın İpek ve Fettah Tamince'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda iş adamı, akademisyenler ve diğer davetliler katıldı.

Başbakan Erdoğan yemeğe, Nazarbayev'in kendisine takdim ettiği devlet nişanını takarak geldi.

Bu arada, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çankaya Köşkü'nde yabancı bir devlet başkanı onuruna verilen akşam yemeğine ilk kez katıldı.

Yemeğin ardından gerçekleştirilen kültürel programda, Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının güftesi Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev'e ait ''Üş Konır'' adlı eseri icra ettikleri öğrenildi.

 

Ve birey ve ferd, millete ve cemiyete önder ve lider olduğununda göstergesi.. yönlendireni ve yön verini olmayan katarlar ve vagonlar gibidir toplumlara ve uluslar.. ancak önderlerde onların içinden çıkıyor.

Hasılı nasın avam ve havası,  ailenin babası ve bedenin beyni gibi  İNSAN hakaikında gizle hakikatleri gösteren bir ayna..  ve bu yüzden kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir.
 
ve bu ferdlerin ve milletlerin değeri hamiyet ve himmetlerini sarfettikleri değer kadar değerlidir.. kimi NAR'a sahip çıkar kimi NUR'a
 
Ne mutlu nura sahip çıkan fertlere ve milletlere.. şahıslara ve uluslara.. kişilere ve kamulara.. ki onlar tamudan kurtulanlardır.
 
OSMANZİYA
 
 


-------------
BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir


Mesajı Yazan: osmanziya01
Mesaj Tarihi: 12-Ekim-2012 Saat 20:19

DÜZELTİLMİŞ

 
İslam dünyasının dertlerinin iki büyük kardeş
TÜRK ve ARAB kavminin birliği ve birlikteliğiyle çözüleceğini düşünürdüm
Fakat bundan önce  Türk'ün büyük kardeşlerinin birleşmesi gerekiyormuş.
Fitneler güçten çekinirler ve zaten güç için fitne çıkartırlar.
Bu durumda nerede birlik orada dirlik sözünün anlamı ortaya çıkıyor.
Güç, birliğini, dirliğini ve iriliğini yitirince
ölümle cesedin mikroplarla parçalanması ve  dağılması gibi
Ümmet-i Muhammed (A.S.M) bir araya gelmedikçe
MİKROPLAR onu arap, türk, kürt ve arnavut diye ayırmaya devam edecekler.
Neyse şu haber biraz içimize su serpiyor.
Demek iki büyük türk kardeş yakınlaşmış, İnşaallah ileride birleşirler.
Bu öylesine önemli imiş ki bir araya gelemeyenler bile oraya gitmişler.

Birey ve ferdin, millete ve cemiyete önder ve lider olduğunun göstergesidir.
Eğer götüreni ve yön vereni olmazsa,  katarlar ve vagonlar gibidir toplumlar ve uluslar.
Fakat liderler ve  önderlerde  toplumların ve ulusların  içinden çıkar.

Hasılı nasın avam ve havası,  ailenin babası ve bedenin beyni gibi 
İNSAN hakaikında gizle hakikatleri gösteren bir ayna: 
İnsan; eril ve dişildir, birey ve toplumdur.
Toplum korumacı ve evrimci, birey katılımcı  devrimcidir.
Eril olan etkin, dişil olan edilgindir.
Eril olmanın kadın ve erkek olmakla FAZLA alakası yoktur.
Edilgin dişil olmadan da yaşam sürer demek istemiyorum.
Çünkü dört dörtlük bütünde her üye, öğe, bölüm ve parçanın yeri vardır.

Hasılı; kişi, kamu, kimse,  birey, aile, toplum, ulus, devlet, uygarlık
birbiri içinde birbirine besleyen ve destekleyen İNSAN ünitelerdir.

Bu  ferdlerin ve milletlerin değeri
hamiyet ve himmetleri kadardır.
Bir ferdin himmeti millet ise o millet kadar değerlidir.
Bir milletin himmeti ümmet ise o millet ümmet kadar değerlidir.
Bu ferd ve milletlerin kimi NAR'a sahip çıkar kimi NUR'a
 
Ne mutlu
nura, ışığa ve aydınlığa sahip çıkan
fertlere ve milletlere..
şahıslara ve uluslara..
kişilere ve kamulara..
ki onlar tamudan kurtulanlardır.

Sağlıcakla kalın

Osmanziya



-------------
BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info