Oktay Yagcı paylaşımı
ELEKTRONLAR, SANİYEDE MİLYONLARCA KEZ VAROLUŞUN İÇİNE GİRİP ÇIKAN TİTREŞİMLERDİR;
BEN KİMİM?
Bu beden miyim?
Bu düşünceler miyim yoksa bu duygular mıyım?
Atomik düzeyde tüm nesneler 99,999 oranında boşluktur.
Elektronlar, saniyede milyonlarca kez varoluşun içine girip çıkan titreşimlerdir. Dolayısıyla tüm evren saniyede milyonlarca kez varoluşun içine göz kırparcasına gelip giden bir kuantum ilüzyondur.
Kuantumun yanıp sönmelerini hızından dolayı kaydedemeyiz.
Böylece beyinlerimiz, zaman ve mekan içinde, devamlı bulunan katı nesneleri görerek bize oyun oynar.
Işık fotonları 3 boyutlu formlarımızı, her düşüncemizi, duygumuzu ve katıldığımız her etkinliği ışınlar. Basitçe söylemek gerekirse, her nanosaniyede tekrar tekrar yaratılıyoruz.
Sandalyeden kalkıp odanın karşı tarafına doğru yürüdüğünüzde vücudunuz hareket ediyormuş gibi görünür. Kuantum düzeyinde bunların hiçbiri aslında gerçekleşmez.
Bunun yerine, sanal, hayali parçacıklar serisi, hareket yanılsaması yaratmak için titreşir, yanıp sönerler.
TV den örnek vererek yaradılış bilmecesine daha yakınlaşabiliriz.
TV ekranında hiçbir şey aslında bir yerden bir yere doğru hareket etmiyor. Yer alan tek etkinlik, ekranın yüzeyinde; kırmızı, mavi, yeşil fosforların titreşmesi.
Meydana gelen tek olay, ekranın yüzeyindeki kırmızı, mavi ve yeşil fosforların titreşmesidir.
Buna verilebilecek en yakın örnek sinyal olmadığında eski televizyon ekranlarının; ''karlı”, “statik”, siyah beyaz noktalar göstermesi olabilir. Buna benzer, çocukluğumdan beri ışık fotonlarının sıfır noktası alanına nanosaniyeler içinde girip çıktığını görüyorum. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir (görsel yorumlarda).
Atomlar kendi başlarına hiçbir şey değildir.
Onlar sadece plazmayı (su-enerjiyi) tutan kaplardır.
Veya Yaratıcı Zekanın (İlahi Bilinç) TV ekranı örneğinde olduğu gibi kuantum alemindeki pikselleri (atomları) canlandırması (enerji vermesi) olarak da düşünebiliriz.
Aynı şekilde havaya bir taş atıldığında taş havada hareket etmez. Yalnızca yaratılışın tezahür alanının farklı yerlerine son derece hızlı bir şekilde yansır. Parçacık A, boşlukta yok olur ve yeni bir yaratım olan parçacık B, hedefe bir minik fraksiyon yakın olarak döner. Taş, ilerliyormuş gibi gözüktüğü istikamette, yolda bir noktadan (parçacık A) bir sonraki noktaya (parçacık B) yansılanılyor.
Ancak burada gizem önemli ölçüde derinleşiyor. Taş neden bir anlığına kaybolmak yerine, biraz sağa veya sola kayarak yeniden ortaya çıkmak yerine parçalanıp kaybolmuyor?
Sonuçta bir süreliğine tamamen kaybolan şey; neden geri dönmemek şartıyla ortadan kaybolmadığını kolayca açıklamak mümkün değil; şeklinin, renginin ve boyutunun neden kayıplara karışmamış olmasının açıklaması yoktur. Hatta kuantum fiziği, bir golf topunun, topun deliğe girmeyeceğini bile hesaplayabiliyor olabilmesine rağmen.
Kim; saniyenin bir küçücük diliminde kâinatı alıp, tekrar yerine koyabilir?
Deneyimlediğimiz görsel maddi gerçekliğin tamamı; zaman ve boşluğun dışından, görünmeyen alandan doğar. Kökümüzün, kaynağımızın bu dünyada olmadığını fark etmek çok zordur. İşte sen bütün niteliklerinle buradasın, insanlar seni görüyor, duyuyor ve varlığına inanıyor.
Ancak sizin realitenizin kuantum aleminde kıldan çok daha ince bir çizgisi vardır; hiçbir ses, boyut, doku, koku, renk ya da tanınabilir herhangi başka bir şey yoktur.
Bilinç, bu simüle edilmiş gerçeklikte sanal benliğiniz ile fiziksel benliğiniz arasındaki bağlantıdır. Bu yaratıcı zeka, seni bir bütün olarak tutar. Olağanüstü bir ustalıkla bu bedenin her bir atomu saf alandan oluşur ve bu alan saniyenin birkaç milyonda birini aşmayan bir sürede enerji çakmalarıyla titreşir.
3 boyutlu yaratılış, yüce mühendis tarafından oluşturulmakta ve yönetilmektedir ve varlığımızın olduğu yeri, göz açıp kapayıncaya kadar doldurur.
Yaratıcı Zeka ile uyum içinde titreşelim.
İlahi Işık ile rezonansa girelim.
Yüksek benliğinizle aynı hizaya gelin.
Işıkla
Namaste
Harika Camalan
Tübitak- Bilim Genç sayfasında konuya ilişkin bir bilgide şöyle deniliyor: “ Heisenberg Belirsizlik İlkesi bir parçacığın konumunun ve momentumunun aynı anda belirli bir kesinlikle bilinemeyeceğini söyler. Üstelik kuantum mekaniğinin en çok kabul gören yorumu olan Kopenhag yorumuna göre parçacıkların konumları ve momentumlarındaki belirsizlik bilgi eksikliğinden kaynaklanmaz. Sistem üzerinde ölçüm yaparak sistemin çeşitli özelliklerini belirlemek mümkündür. Örneğin ölçüm yaparak bir parçacığın konumu ya da momentumu belirlenebilir. Ancak ölçümden önce parçacığın belirli bir konumu ya da momentumu yoktur. Bu durum atomlardaki elektronlar için de geçerlidir. Elektronları bir çekirdeğin etrafında dönen, belirli bir konumu ve momentumu olan noktasal parçacıklar gibi düşünmemek gerekir. BU YÜZDEN MODERN ATOM KURAMINDA ÇEKİRDEĞİN ETRAFINDA DÖNEN ELEKTRONLARDAN DEĞİL ÇEKİRDEĞİN ETRAFINDAKİ ***ELEKTRON BULUTUNDAN*** BAHSEDİLİR.”
|